0
Fikriye....
Gönderen
suheda
,
20.02.2010
·
1.153 Gösterim
Bazı kadınların okuduğum hayat hikayeleri vardır ki hafızamdan kolay kolay silinmeyecekler..
Bunların içerisinde Berrin Menderes Yıldız Namdar ve özellikle Fikriye...
Onun adını ilk kez Atatürk'ün yakın arkadaşı ve başyaveri Salih Bozok un anılarını kaleme alan İsmet Bozdağ'ın İki aşk arasında Atatürk adlı kitabında duyduk..
Sonra Can Dündar'ın araştırmaları ile iyice ezber yaptık..
Fikriye beni yaşadığı hayat hikayesiyle öyle derinden etkilemiştir ki hakkında ne bulduysam okumuşumdur..
Çankaya'nın duvaksız ve bahtsız gelini Fikriye ne zaman ki gün ışığına çıkıverdi,bir anda ortalık Latife Hanımı anlatan kitaplarla doldu.
Sanki yazarlar kendi aralarında Latife'ciler ve Fikriye'ciler olarak ikiye ayrılıp peşpeşe bu iki kadınla ilgili kitaplar süsledi vitrinleri..
Ben Atatürk,Latife ve Fikriye üçgeninde hep Fikriyeden yana tavır aldım arkadaşlarımla girdiğimiz hararetli Latife ve Fikriye tartışmalarında bana göre Latife cadı Fikriye aşık ve mazlumdu..
İçimde sebebini bilmediğim bir Fikriye sevgisi var aslında bilmiyor değilim,ben aşk kadınıyım aşka inanan biriyim elbette ki aşktan yana tavır alacaktım..
Çünkü bu iki kadın arasında ki mevzuda aşkı Fikriye temsil ediyordu..Mantığıysa Latife..
Kim kazandı peki?hiç kimse herkes kaybeden taraf oldu..
Fikriye Atatürk'ü çıkarsız temiz duygularla sevdi Latife menfi çıkarlarıyla hatta derler ki Atatürk'ün annesi Latife için "bu benim oğlumu değil Gazi Mustafa Kemal'i seviyor"demiş..Ve bu evliliğe karşı çıkmış ama ömrü vefa etmeyince düşüncelerini Atatrük'e aktaramamış..
Latife ile tanışmak için gittiği İzmir de oğlunu göremeden hayata veda etmiş..
Peki Zübeyde Hanım Fikriye'yi istemişmiydi?Hayır üstelik Fkriye onun 2.eşi tarafından akrabası oluyordu.Ama hem kendisi hem kızı Makbule Fikriye'yi benimsememişti..
Hasta olan Fikriye bir şekilde ikna edilerek tedavi olması için yurt dışına gönderilir geri döndüğünde çok geç kalmıştır Atatrük Latife ile evlidir artık..
O nu son kez görme isteği köşk çalışanları tarafından engellenir aslında buna Latifenin izin vermediği söylenilir..
Çarçabuk bir arabaya konularak köşkten uzaklaştırılmaya çalışılan Fikriye Atatürk'e hediye aldığı ve veremediği silahla arabanın arka koltuğunda canına kıyar..
İşte burada hiç bir zaman öğrenemeyeceğimiz bir sır var
Fikriye öldü mü öldürüldü mü?
Can Dündar'ın yaptığı araştırmalar Fikriyenin öldürüldüğüne işaret etmektedir,çünkü bazı görgü şahitlerine göre Fikriye sırtından vurulmuştur ve bir çokları bu emri Latife'nin verdiğini ima eder..
Latife güçlü bir kadındı bir kaç yabancı dil bilen yurt dışında eğitim görmüş babası Amerikan pamuk borsasında söz sahibi..
Fikirye kimsesizdi,fakirdi,eğitimsizdi..
Elbette ki bu davada kaybeden taraf olmaya mahkumdu..
Peki ya Latife kazandımı?
Ortalık Fikriye'den taraf yazarlarla dolunca Latifenin avukatlığına soyunan yazarlar işi o kadar abarttılar ki neredeyse kurtuluş savaşının baş kahramanı ilan etmeye kadar vardırdılar Latifeyi..
Özellikle İpek Çalışlar Latife Hanım adlı kitabında Topal Osman'nın Çankaya köşküne saldırı düzenlediği geceyi Atatürk'ün köşken kaçıp yerine Latife'nin kocasının onurunu kurtarmak için kalpağını kafasına takıp Topal Osmana Atatürk'müş imajı verdiğini söyler...
Kitabım bir çok yerinde pes dedirtecek cinsten yüceltilen Latifen'nin bence takdire şayan tek davranışı ölünceye kadar Atatürk'le olan evliliği hakkında tek kelimeme konuşmamasıdır..
Derler ki Atatürk Latife'ye seslenirken Fikriye diye seslenirmiş bu da zaten hırçın ve kıskanç bir tabiatı olan Latife yi çıldırtmaya yetermiş..
Firkiye aşkının bedelini hayatıyla ödedi ama intihar ederek ama öldürülerek fakat şu bir gerçekki kaybeden o olmadı..
O hüzün dolu bakışlarıyla aşkın sembollerinden biri olarak tarihte ki yerini almıştır..
Ve bir insanın gücünün aşkın karşısında nasılda aciz kaldığının göstergesidr Fikriye..
Suheda