YAK GİTSİN
gümüş renkli sabahlara uyandığında
ince bir hasret uçuşmuyorsa gözlerinde,
bu kendimdir diyerek bakabileceğin bir yüz yoksa aynalarda
ayaklarından cesaret
yüreğinden merhamet akmıyorsa yürüdüğün yollara
ve ne olmuşsa bir şekilde
bir yerlerinde hayatın
yaşadım dediğin ne varsa unut gitsin!
Sen bir kalbe sığamazken
sığmayacaksa dünya sana
sat gitsin benim dediğin ne varsa!
her yenilişte eksiliyorsa adres defterinde isimler
o defteri yırt gitsin!
Yık gitsin, yaptığın her kapı gün gelip kapanıyorsa yüzüne.
sırıtkan bir duruşun olsun şehrin karşısında
unutma !
Ebu Zer’i, Selman’ı, Bilâl’i ve Umeyr’i
Unutma !
hiçbir şehrin paçalar sıvanmadan geçilmeyeceğini
varsın kopuğun biri desinler sana
varsın vaadkâr bulmasın seni yarınlarına leylalar
şehri kanalizasyonlara Leyla’yı kendi yalnızlığına göm gitsin!
Aşklarını satarak yeminlerini yiyerek büyüyenlerce
kovulup dokuz köyden
sana asla Taif olmayacak onuncuya itildiysen
aşka ihanet etmeyen Neron’un hatrına
onuncu köyü yak gitsin!
M. Varol Öztürk