Hiçbir pedagoji veya eğitim kitabında,hiçbir eğitim felsefesi kitabında ,milli dil dururken yabacı dilde eğitim yapılması tavsiye edilmemiştir. Ayrıca ilim yoluyla da yabancı dilde eğitimin faydalı ve doğru olduğu ispatlanmamıştır.buna rağmen tarihte ve günümüzde yabancı dille eğitim yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Selçuklular zamanında, iran ve Abbasiler yoluyla Farsça, ırak ve İslam dünyası vasıtasıyla da Arapça anadoluya giriyor,Farsça kısa zamanda resmi dil haline geliyordu.11.yy dan itibaren şuurlu bazı türk aydınları türkçeyi tehdit eden bu gelişmelere tepki göstermişlerdi.
İlk olraka 1072 de kaşgarlı Mahmut divan-ı lugat-ı türk adlı eseri yazarak,türkçemizin Arapça kadar zengin olduğunu,ikinci olarakta ali şir nevai muhakemet’u-l lugateyn adlı eseri yazarak türkçemizin Farsça kadar güzel olduğunu ispata çalışmışlardır. Yazılı edebiyat ürünlerimizin en önemlilerinden olan bu esere baktığımız zaman Türkçe ile yabancı dillerin mücadelesinin çok eskilere dayandığını görmekteyiz.
Buna rağmen Arapça ve farsçanın etkisi eğitim kurumlarında, bürokrasi de artmıştır. Nitekim Osmanlı devletinde arap.a ilim dili,Farsça edebiyat dili Osmanlıca resmi dil olarak kabul edilmiştir.arapça ve Farsça medrese vasıtasıyla ön plana geçer ve hakimiyet kurarlar. Artık eğitim Arapça ve Farsça dillerinde yapılmaktadır. Fatih medresesi ve süleymaniye medresesi bu eğitim kurumlarının başında gelmektedir.
Ana dili Türkçe olan aydın medrese de Arapça ve Farsça dillerini de öğreniyordu. Sonuçta bu üç dilin karışımından ibaret olan Osmanlıca dediğimiz hem yazı dili hem resmi dil ortaya çıktı. Temiz Türkçe halk ve ordu dili olarak konuşulmaya devam etti. Arapça ve farsçanın medresedeki hakimiyeti türkçenin gelişmesini engelledi. Bu durum 1924 yılına kadar devam etti
Medresedeki eğitim sisteminin çökmesi ve batılılaşma ile birlikte, Osmanlı devleti 19.yy da yeni arayışlara yöneldi. Bunun sonucu yeni eğitim kurumları kurulması yoluna gidildi. Bunların başında devletin kurduğu resmi okullar ile,yabancı devletlerin kurduğu misyoner okulları ve azınlık okulları gelmektedir. Devletin resmi okullarından bazılarında eğitim dili Fransızca olurken,misyonerler vasıtasıyla İngilizlerin,İtalyanların,amerikanın kurduğu okullarda da yabancı dilde eğitim yapılmaya başlandı. Eğitiminin kaliteli olması, mezunlarının iş bulabilmesi gibi çeşitli nedenlerle yabancı okulların cazip hale gelmesiyle zengin türk ve Müslüman aileleri de çocuklarını bu okullara göndermeye başladılar. Zaten asırla boyu Arapça ve farsçanın saldırısına ma’ruz kalan Türkçe,bu kez yabancı okullar vasıtasıyla Fransızca ve ingilizcenin istilasıyla karşıkarşıya kalmıştır.
1924 yılına gelindiğinde Mustafa Kemal milli kültürün ancak dille gelişeceğini bildiğinden , tevhid-i tedrisat kanunu ile dilimizi Arapça ve farsçanın etkisinden kurtarmaya çalıştı.1926 da yabancı okullar kontrol altına alındı. Mustafa Kemal’in yabancı okulları kontrol altına almasının iki nedeni vardı.bunların ilki yabancıların okulları vasıtasıyla yaptığı propagandaya son vermektir.gerçekten de yabancı okullaradn mezun olan türk gençleri , o okulun kurucusu olan ülkeye sempati duymaktaydılar.bunun en ilginç örneği amerikan kıs lisesinden mezun olup amerikan mandası savunan Halide dip adıvardır.
İkinci neden ise eğitimin laikleştirilmesi çabasıdır. Laik eğitim sistemi kurmak amacıyla sadece medresler değil,, misyonerlerce finanse edilen ve Hıristiyanlık propagandası yapan okullarda kapatıldı yada kontrol altına alındı. Bunun en ilginç örneği de bursa amerikan kolejinde iki kız öğrencinin Hıristiyan olmalarıdır.
Mustafa kemalin yabancı okullara ve yabancı dilde eğitime karşı takındığı tavır ve takip ettiği politika 1954 te terk edildi. Ankara maarif koleji 1954 yılında İngilizce eğitime başladı,bunu üniversiteler ve yabancı dil eğitimi veren liseler izledi.
Bir taraftan küreselleşme adınaanglo-sakson kaynaklı amerikan kütürü ve İngiliz dili dayatılırken,Türkçe eğitim ihmal ediliyor.öbür taraftan ana dilde eğitim tartışmaları dilimizi olumsuz etkiliyor.
PEKİ TÜRK DİLİNİN YERİ NERESİDİR. BATININ BU İKİ YÜZLÜ POLİTİKASINI GÖREN ANLAYAN BİR HÜKÜMETYOKMUDUR.MUSTAFA KEMALİN “TÜRK DEMEK TÜRKÇE DEMEKTİR” SÖZÜNÜ NE ZaMAN ANLAYACAÐIZ.
YAKIN GELECEKTE DE SORUN ÇÖZÜLECEÐE BENZEMİYOR.BAŞBAKAN YARDIMCISININ “NO SURPRİSE NO COMMENT” DİYE CVP VERDİÐİ, BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANININ MAKAM UÇAKLARINDA REPUBLİC OF TURKEY YAZDIÐI BİR DURUMDA BİZ DİL KAVGAMIZI ZATEN KAYBETMİŞİZ
Bayram KODAMAN'ın Cumhuriyetin Tarihi-Fikri Temelleri ve Atatürk adlı eserinden alıntıdır.