0
Bu haftadan itibaren, bir önceki haftanın -bana göre- en önemli olayı hakkında naçizane bir yorum yazısı yazmaya çalışacağım. Bu olay siyaset, bilim, spor, televizyon, sinema, magazin, güncel yaşam vb. konular olabileceği gibi, özel yaşantımdaki önemli bir olay da olabilir.
Bu bölüme Klavyemden Dökülenler gibi abuk bir isim buldum.
İlk yazıma nasıl başlasam bilemedim, o yüzden doğrudan konuya gireyim dedim.
İlk hafta için seçtiğim konu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Hürriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun'a hitaben söylediği ve gündeme damgasına vuran sözler olacak.
Özetle Bekir Coşkun'un "Abdullah Gül benim Cumhurbaşkanım olmayacak" yorumuna; Erdoğan, "madem öyle vatandaşlıktan çık" şeklinde karşılık verdi.
"Değiştim" dediği için güvenilen ve halk tarafından Başbakanlık koltuğuna getirilen bir kişi, öncelikle Kasımpaşalılığını ve kahvehane ağzını bir tarafa bırakmalı.
Gerçi halk bunu istiyorsa buna amenna demek lâzım.
Ülkeyi yönetmek sadece ekonomiyi düzlüğe çıkarmakla (veya çıkarmış gibi gözükmekle) olmuyor. Kaldı ki ekonomi konusunda hazıra konmuş olan AKP hükümetinin çıkıp da "bakın, ekonomi bizim sayemizde iyi durumda" demesi de bir nevi riyakârlıktır.
Yönettiğin ülkenin insanına, sana oy vermemiş olsa bile "al ananı da git" deme cüretini bulabilmen bir tarafa, daha da şımararak "vatandaşlıktan çık" dememelisin.
Aynı konuşmada "bize oy vermemiş olan insanlara da saygımız var" demişti Sayın Başbakan. Ben Başbakan'ın saygı anlayışını çok merak ettim doğrusu. Diktatör edasıyla "illa bizim dediğimiz olacak" tarzında yaklaşıp "halkın iradesi" safsatasının arkasına sığınmaya çalıştıkça batan Sayın Başbakan keşke biraz daha mantıklı hareket etse, biraz daha ağırbaşlı davransa.
Belki son seçimde aldığı %47'lik oy %77'yi bulur..
Mel G.
