İçerik değiştir



- - - - -

Sevgili Günlük


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 1167 yanıt verildi

#1161 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.10.2011 - 11:15

ufaklıklarla oyna derken... cık cık ayıp utan bence...
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim

#1162 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.10.2011 - 13:27

Ufaklıklar derken yeğenim ve dayıoğlunun veletleri. Toplamda 3 tane canavar :D Bunun nesi ayıp. cık cık cık

#1163 epru'

epru'

    coupling uk gacısı

  • Üyeler
  • 6.579 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan

Gönderim zamanı 23.10.2011 - 13:16

merhaba sevgili günlük,
bu hafta sonu tatili niye bitti ki şimdi onu düşünmek lazım. hep bu tür şeyler üzerine düşünmek lazım. zihin online oluyo çünkü

#1164 _RomantizmA_

_RomantizmA_

    Pembeler içinde uçuk MAVİ

  • Üyeler
  • 3.232 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:VatanToprağı
  • İlgi Alanları:sonsuzluk; ölüm...

Gönderim zamanı 23.10.2011 - 22:27

Sevgili günlük; bugün kendi adıma güzel bir gün...

Ufaklığın doğum günü ve ilk kez kendi evimde ağırlamanın keyfini sürüyorum... Onun evreninde bulunmak keyif verici... Steve Jobs'un dediği gibi "Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur, sakın inancınızı kaybetmeyin"... Her şey güzel oluyor... Umarım sonsuza dek sürer...

Bir diğeri; bugün sahip Doğubayazıtta olduğumu düşünüp depremden dolayı beni merak etmiş... Hatırlanmak düşünülmek çok güzel... Burayı ayrıcalıklı kılan, yanyana gelmediğim insanlarla 6-7 yıldır bir arada bulunmamı sağlayan şey bu sanırım... Sanal'ın gerçek olduğunu anladığım güzel bir gün... Teşekkürler sahip; sende teşekkür et lan günlük; ağzını burnunu gırarım senin...

Ve günlük buraya ayrıca not düşek; harabe net üyesi (hatta sahabısı bilem :P ) candır ::




[Bebeğim Öldü]

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…



#1165 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 11.11.2011 - 19:53

günlük bugün üşüdüm ben yaa Gönderilen Resim. tamam çok soğuk havalarda çıkmıycam pazara
ama az soğuk da yeterince soğuk olmaya başlamış...cümlesini açıklayan bir kompozisyon
yazınız, bazen ne dediğimi anlama ihtiyacı duyuyorum. :P

bunun da şeysi var ama günlük; 'hep o aynı ev Gönderilen Resim' bir süre için cennetten bi köşe
gibi görünüyor insana Gönderilen Resim. sonra normalleşiyor :P, ama güzel yani. yorulup üşüdükten
sonra evin sıcacıklığı güzel.

kendime güvenim tam oturmadı günlük. var; ama sanki ince bir çizgi üstünde duruyor
Gönderilen Resim. ama öğrenicem, ama alışıcam. amin. Gönderilen Resim

elma aldım gelirken, yer misin? hanimiş de kimin günlüğüymüş, canımm. Gönderilen Resim / Gönderilen Resim


ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#1166 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 13.11.2011 - 04:16

bir zamanlar 19 kasımda güzel bir gün geçirdiydim ya zaten birkaç gün güzel geçiyor ille acısı faiziyle çıkıcak, bugün yani 13 kasımda bu güzel günün karşılığını ödedim borcum gitti hafifledim ya sabah ola hayrola ::
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#1167 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 08.11.2012 - 02:20

Sevgili Karalama Defteri;

Konu yine "Gitmek".
Gidenin ardından üzülmek, göz yaşı dökmek, ağıtlar yakmak, sessiz durmak, konuşmak, baka kalmak,
Gideni durdurmak diye bir şey varsa onu beceremedim, elden bir şey gelmedi.
Kal desen duymaz, gideceksin de ne olacak desen hiç olmaz.
Ağlamak kolay, kolay da yanında acısı zor.
Böyle hayatın gelmişini geçmişini gibi küfürler etmek bedava, kullan kullanabildiğin kadar fakat o da kâr etmiyor.
Giden gidiyor..
"Gitmek istemiyorum" demek yok bu gitmede.
Azrail denen melek! bir anda alıp götürüyor senden onu.
Sorgu sual yok, sana lazım mı diyen yok, biraz daha dursa birilerine yararı olur, sözünü dinleyen olur diyen hiç yok.


Sabahın 5'iydi kapı zangır zangır vurulduğunda.
Bir ses geliyor kapının ardından, "ali kalk, babam" diye feryat edercesine seslenen,
Abim olduğunu bir iki saniye sonra anlıyorum.
Yataktan fırlayıp koşuyorum kapıya doğru.
Açar açmaz göz göze geliyoruz, "gel çabuk babam" diyor ağlamaya yakın bir sesle.
İkişer ikişer iniyoruz merdivenleri,
Aşağıdan "Babaaa" diye ağlayan bir ses.
Birgül...
Kız kardeşim..
Kötü bir şey olduğu belli fakat aşağıdan gelen o ağlamaklı ses sanki her şey bittiyi anlatıyor gibi.
Elim ayağım titriyor, basamakları artık üçer üçer atlıyorum.
Odadayım..
Sırt üstü yatmış, nefes alıp vermeyen bir beden.
Hemen suni teneffüs yapıyor abim.
Annem bir tarafta , ben yanında.
Birgül ağlamaklı telefon açmış 112'ye derdimizi anlatıyor.
O günün akşamında komşularla çay içen, gülüp eğlenen insan yatakta uzanmış ve nefes almıyor.
Akla gelmiyor böyle bir şey olacağı, ki kim yakıştırır yakınına , sevdiğine, büyüğüne , küçüğüne ölümü!
Film şeridi gibi geçiyor o ara hayat düşüncelerde..
Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ve 2 dakika sonra siren sesi, gelen ambulans.
Yataktan indirelim diyor içlerinden birisi, beraber indiriyoruz yere babamı.
Ve dışarı çıkın komutu.
Gel de bırak...
Koridorda dolaşıyorum ellerim yumruk, gözler hazır ağlamaya..
Birgül geliyor aklıma, hemen yanına gidiyorum.
Salonda köşedeki kanepeye oturmuş sessiz ve gözler dalmış, bir yere bakıyor.
Dürtüyorum, kendine gel bir şey olmayacak, bak ambulansta geldi diye teselli etmeler..

Çok dayak yedik babamızdan.
Çok kızdı, küfretti.
İstediğimiz alınmadı çoğu zaman.
Bisikletimiz olmadı hiç birimizin.
Ya da birisinde gördüğümüz şeyi "bize de alsana" baba deyişimizde cevap hep hazırdı "hayır, zamanı değil".
Çocuk aklı, kızardık içimizden. Ne olurdu alsaydı, biz de onlarda ne varsa biz de de olur derdik.
İşte tüm bunlar Birgül doğduktan sonra değişmişti.
O ne isterse alınır, bir dediği iki edilmezdi.
Evin en küçüğü, tek gülü....
Bir de rahmetli abim vardı tabii.
O da ne isterse alırdı Babam.
O yüzden Birgül için Babam çok özel biriydi.
Hatırlıyorum ilkokul 4 ya da 5'e gidiyordu , babamın memlekete gitmesi gerekiyordu ve tek o gidecekti.
Biz ohh ne güzel o giderse hep dışarı çıkarız diye düşünürken, Birgül 2 gün sonra dönecek olan Babamın gidişine ağlıyordu.

Sus pus bir yere bakıyor dediklerimi duymuyordu sanki.
Omuzlarından tutarak silkeledim ve kendine gel dedim.
Kendine gelmesiyle ağlaması bir oldu.
Sus dedim, kötüyü getirme akla, ki kendimi zor tutuyorum ağlamamak için, dişlerimi sıkarak konuşuyor, ayakta durmak için çabalıyordum.

Yatak odasından bir ses "gelebilir misiniz?"
Koşuyoruz o tarafa doğru, abim Birgül'ü işaret ediyor bana getirme buraya diye.
Kapıyı kapatıyorum yüzüne ve otur geliyorum deyip gidiyorum doktorun yanına.

"Üzgünüm, yakınınız kalp krizi geçirmiş ve şu an geri getirmeye çabalıyoruz fakat her şeye hazırlı olun".
İşte insanın kendini zor tutacağı yer.
1 dakika sonra sağlık ekibi yatak odasından çıkıp "başınız sağ olsun" diyor.

Dünyanın durduğu, güneşin sanki bir daha doğmayacağı bir an.

Yıkılıp kalıyoruz.
Salonda Birgül, koridorda Annem, Abim ve ben.
Ağlamalar, feryatlar, bağırmalar.

Siren sesini duyan komşular, olayı öğrendikten sonra teselli vermek için çabalıyorlar.
Birgül'ün yanına gidiyorum, "ağlama, dik dur kızım ağlama" diyorum fakat kime diyorum ki, bir taraftan da ağlıyorum.

Kapı önünde duran birisinin sesi geliyor salona " dede ölmüş, dede ölmüş."
İşte bizim tamamen yıkıldığımız an.
Birgül " duymuyomusun, dede öldü diyorlar" deyip kendini yerlere vuruyor.
Abim sağlık ekibini uğurluyor, komşular annemle ilgileniyor.

Bir taraftan da çarşaf istiyor komşular, üstünü örtelim diyorlar.
Koşuyoruz yanına, o anı tam hatırlamıyorum fakat bir süre Birgülle Babama sarılıp ağladığımız geliyor gözümün önüne.
Birileri bizi odadan çıkarıyor ve küçük odaya alıyorlar.

1 saat sonra...
Telefon ediyor abim, tanıdığa , akrabaya, eşe dosta.
Duyanlar diğerlerine haber veriyor.
Kapının önü mahşer yeri.
Mahallenin dedesi ölmüş!

Allah'ım, önce Abim, sonra Babam.
Nasıl sınamadır bu.

Aklıma Babam geldi , o yüzden yazmak istedim.
Rahmetli , öyle bir anda gitti ki, zamansız..
Ölüm de zamansız gelirmiş zaten.

Hiç ölmeyeceğini düşünerek sözünden çıkmalar, onu üzmeler.
"Halbuki bugün varız yarın yokuz"

Keşkeler çıktı meydana şimdilerde.
Keşke yapmasaydım, keşke söyleseydim, keşke dinleseydim.

Yaşıyorken sevdiğiniz üzmeyin onu.
Keşkelerle karşılaşmamak, kendinizi suçlu hissetmemek için.

Hayatın ne olduğunu morgda anladım.
Cenaze arabasına bindirilmiş Babamı morg'a teslim ederken görevli morgun kapısını açtı ve tabutu içeriye alıp kapıyı kapattı ve "tamam gidebilirsiniz" dedi.

Gel de git...

Değişiklikler Kaydedildi...

#1168 Melih

Melih

    Giggity Giggity Goo!

  • Kurucular
  • 8.516 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler - İstanbul
  • İlgi Alanları:Sadece Harabe.net :)

Gönderim zamanı 08.11.2012 - 12:59

Keşke üç beş kez beğenebilsem bi yazıyı..
2000 - 2010


bit.gifladybug.gif






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

34 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 34 ziyaretçi, 0 gizli