Sevgili Günlük
#1161
Gönderim zamanı 22.10.2011 - 11:15
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
#1162
Gönderim zamanı 22.10.2011 - 13:27
#1163
Gönderim zamanı 23.10.2011 - 13:16
bu hafta sonu tatili niye bitti ki şimdi onu düşünmek lazım. hep bu tür şeyler üzerine düşünmek lazım. zihin online oluyo çünkü
#1164
Gönderim zamanı 23.10.2011 - 22:27
Ufaklığın doğum günü ve ilk kez kendi evimde ağırlamanın keyfini sürüyorum... Onun evreninde bulunmak keyif verici... Steve Jobs'un dediği gibi "Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur, sakın inancınızı kaybetmeyin"... Her şey güzel oluyor... Umarım sonsuza dek sürer...
Bir diğeri; bugün sahip Doğubayazıtta olduğumu düşünüp depremden dolayı beni merak etmiş... Hatırlanmak düşünülmek çok güzel... Burayı ayrıcalıklı kılan, yanyana gelmediğim insanlarla 6-7 yıldır bir arada bulunmamı sağlayan şey bu sanırım... Sanal'ın gerçek olduğunu anladığım güzel bir gün... Teşekkürler sahip; sende teşekkür et lan günlük; ağzını burnunu gırarım senin...
Ve günlük buraya ayrıca not düşek; harabe net üyesi (hatta sahabısı bilem ) candır
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#1165
Gönderim zamanı 11.11.2011 - 19:53
ama az soğuk da yeterince soğuk olmaya başlamış...cümlesini açıklayan bir kompozisyon
yazınız, bazen ne dediğimi anlama ihtiyacı duyuyorum.
bunun da şeysi var ama günlük; 'hep o aynı ev ' bir süre için cennetten bi köşe
gibi görünüyor insana . sonra normalleşiyor , ama güzel yani. yorulup üşüdükten
sonra evin sıcacıklığı güzel.
kendime güvenim tam oturmadı günlük. var; ama sanki ince bir çizgi üstünde duruyor
. ama öğrenicem, ama alışıcam. amin.
elma aldım gelirken, yer misin? hanimiş de kimin günlüğüymüş, canımm. /
ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...
#1166
Gönderim zamanı 13.11.2011 - 04:16
#1167
Gönderim zamanı 08.11.2012 - 02:20
Konu yine "Gitmek".
Gidenin ardından üzülmek, göz yaşı dökmek, ağıtlar yakmak, sessiz durmak, konuşmak, baka kalmak,
Gideni durdurmak diye bir şey varsa onu beceremedim, elden bir şey gelmedi.
Kal desen duymaz, gideceksin de ne olacak desen hiç olmaz.
Ağlamak kolay, kolay da yanında acısı zor.
Böyle hayatın gelmişini geçmişini gibi küfürler etmek bedava, kullan kullanabildiğin kadar fakat o da kâr etmiyor.
Giden gidiyor..
"Gitmek istemiyorum" demek yok bu gitmede.
Azrail denen melek! bir anda alıp götürüyor senden onu.
Sorgu sual yok, sana lazım mı diyen yok, biraz daha dursa birilerine yararı olur, sözünü dinleyen olur diyen hiç yok.
Sabahın 5'iydi kapı zangır zangır vurulduğunda.
Bir ses geliyor kapının ardından, "ali kalk, babam" diye feryat edercesine seslenen,
Abim olduğunu bir iki saniye sonra anlıyorum.
Yataktan fırlayıp koşuyorum kapıya doğru.
Açar açmaz göz göze geliyoruz, "gel çabuk babam" diyor ağlamaya yakın bir sesle.
İkişer ikişer iniyoruz merdivenleri,
Aşağıdan "Babaaa" diye ağlayan bir ses.
Birgül...
Kız kardeşim..
Kötü bir şey olduğu belli fakat aşağıdan gelen o ağlamaklı ses sanki her şey bittiyi anlatıyor gibi.
Elim ayağım titriyor, basamakları artık üçer üçer atlıyorum.
Odadayım..
Sırt üstü yatmış, nefes alıp vermeyen bir beden.
Hemen suni teneffüs yapıyor abim.
Annem bir tarafta , ben yanında.
Birgül ağlamaklı telefon açmış 112'ye derdimizi anlatıyor.
O günün akşamında komşularla çay içen, gülüp eğlenen insan yatakta uzanmış ve nefes almıyor.
Akla gelmiyor böyle bir şey olacağı, ki kim yakıştırır yakınına , sevdiğine, büyüğüne , küçüğüne ölümü!
Film şeridi gibi geçiyor o ara hayat düşüncelerde..
Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ve 2 dakika sonra siren sesi, gelen ambulans.
Yataktan indirelim diyor içlerinden birisi, beraber indiriyoruz yere babamı.
Ve dışarı çıkın komutu.
Gel de bırak...
Koridorda dolaşıyorum ellerim yumruk, gözler hazır ağlamaya..
Birgül geliyor aklıma, hemen yanına gidiyorum.
Salonda köşedeki kanepeye oturmuş sessiz ve gözler dalmış, bir yere bakıyor.
Dürtüyorum, kendine gel bir şey olmayacak, bak ambulansta geldi diye teselli etmeler..
Çok dayak yedik babamızdan.
Çok kızdı, küfretti.
İstediğimiz alınmadı çoğu zaman.
Bisikletimiz olmadı hiç birimizin.
Ya da birisinde gördüğümüz şeyi "bize de alsana" baba deyişimizde cevap hep hazırdı "hayır, zamanı değil".
Çocuk aklı, kızardık içimizden. Ne olurdu alsaydı, biz de onlarda ne varsa biz de de olur derdik.
İşte tüm bunlar Birgül doğduktan sonra değişmişti.
O ne isterse alınır, bir dediği iki edilmezdi.
Evin en küçüğü, tek gülü....
Bir de rahmetli abim vardı tabii.
O da ne isterse alırdı Babam.
O yüzden Birgül için Babam çok özel biriydi.
Hatırlıyorum ilkokul 4 ya da 5'e gidiyordu , babamın memlekete gitmesi gerekiyordu ve tek o gidecekti.
Biz ohh ne güzel o giderse hep dışarı çıkarız diye düşünürken, Birgül 2 gün sonra dönecek olan Babamın gidişine ağlıyordu.
Sus pus bir yere bakıyor dediklerimi duymuyordu sanki.
Omuzlarından tutarak silkeledim ve kendine gel dedim.
Kendine gelmesiyle ağlaması bir oldu.
Sus dedim, kötüyü getirme akla, ki kendimi zor tutuyorum ağlamamak için, dişlerimi sıkarak konuşuyor, ayakta durmak için çabalıyordum.
Yatak odasından bir ses "gelebilir misiniz?"
Koşuyoruz o tarafa doğru, abim Birgül'ü işaret ediyor bana getirme buraya diye.
Kapıyı kapatıyorum yüzüne ve otur geliyorum deyip gidiyorum doktorun yanına.
"Üzgünüm, yakınınız kalp krizi geçirmiş ve şu an geri getirmeye çabalıyoruz fakat her şeye hazırlı olun".
İşte insanın kendini zor tutacağı yer.
1 dakika sonra sağlık ekibi yatak odasından çıkıp "başınız sağ olsun" diyor.
Dünyanın durduğu, güneşin sanki bir daha doğmayacağı bir an.
Yıkılıp kalıyoruz.
Salonda Birgül, koridorda Annem, Abim ve ben.
Ağlamalar, feryatlar, bağırmalar.
Siren sesini duyan komşular, olayı öğrendikten sonra teselli vermek için çabalıyorlar.
Birgül'ün yanına gidiyorum, "ağlama, dik dur kızım ağlama" diyorum fakat kime diyorum ki, bir taraftan da ağlıyorum.
Kapı önünde duran birisinin sesi geliyor salona " dede ölmüş, dede ölmüş."
İşte bizim tamamen yıkıldığımız an.
Birgül " duymuyomusun, dede öldü diyorlar" deyip kendini yerlere vuruyor.
Abim sağlık ekibini uğurluyor, komşular annemle ilgileniyor.
Bir taraftan da çarşaf istiyor komşular, üstünü örtelim diyorlar.
Koşuyoruz yanına, o anı tam hatırlamıyorum fakat bir süre Birgülle Babama sarılıp ağladığımız geliyor gözümün önüne.
Birileri bizi odadan çıkarıyor ve küçük odaya alıyorlar.
1 saat sonra...
Telefon ediyor abim, tanıdığa , akrabaya, eşe dosta.
Duyanlar diğerlerine haber veriyor.
Kapının önü mahşer yeri.
Mahallenin dedesi ölmüş!
Allah'ım, önce Abim, sonra Babam.
Nasıl sınamadır bu.
Aklıma Babam geldi , o yüzden yazmak istedim.
Rahmetli , öyle bir anda gitti ki, zamansız..
Ölüm de zamansız gelirmiş zaten.
Hiç ölmeyeceğini düşünerek sözünden çıkmalar, onu üzmeler.
"Halbuki bugün varız yarın yokuz"
Keşkeler çıktı meydana şimdilerde.
Keşke yapmasaydım, keşke söyleseydim, keşke dinleseydim.
Yaşıyorken sevdiğiniz üzmeyin onu.
Keşkelerle karşılaşmamak, kendinizi suçlu hissetmemek için.
Hayatın ne olduğunu morgda anladım.
Cenaze arabasına bindirilmiş Babamı morg'a teslim ederken görevli morgun kapısını açtı ve tabutu içeriye alıp kapıyı kapattı ve "tamam gidebilirsiniz" dedi.
Gel de git...
Değişiklikler Kaydedildi...
#1168
Gönderim zamanı 08.11.2012 - 12:59
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Murat Boz / Öldür Beni Sevgilim |
Yerli Videolar | hüfyaa |
|
|
|
2019 Sevgili Saati Modelleri |
Çeşitli Videolar | hüfyaa |
|
|
|
Terk Eden Sevgili Destanı |
Geyik | hüfyaa |
|
|
|
Sevgili bulamayınca robotla evlendi |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Sevgililer Günü'nde Sürpriz Evlilik Teklifi |
Çeşitli Videolar | hüfyaa |
|
|
36 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 36 ziyaretçi, 0 gizli