İçerik değiştir



- - - - -

Vasıfsız Deneme


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 32 yanıt verildi

#1 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 07.08.2005 - 16:37


Bir ortasındayız hayatın gidiyoruz artık..
Bir ortasındayız artık demliyoruz günlerimizi..
Bir ortasındayız ki hayatın kelimeler tükenmekte..
Bir ortasındayız dedim her gün ölerek..

Karanlıkta kafamı koyacak vücut bulamıyorum kendime.Bir gariplik almış başını gider. İçine gömüldüğüm ben sığmıyor bana. Paramparça olsam da halen bütünüm mutlaklar içinde. Bir anlık yakarışın ardından göz yaşı bile dökemiyorum.Kör olası hayatın içinde dipte bir yelerdeyim.. üç noktalar tek kurtuluşum artık.. ya da ben öyle sanıyorum.. hangi yan benim kurtuluşum.. ya da hangi kurtuluş benim yanımdadır..biliyorum kurtuluş yine bendedir.. biliyorum her yolun içinde bir ayrılık vardır.. her yolun sonunda görecenin olmadığı bir pencere.. açıldığında bize bakan insanlar.. her dokunuşun anlam kazandığı bir nefes.. keşke demeden yaşamımızı tükettiğimiz, biz insanların sanmadan yaşadığımız bir seyri alem.. her yazılandan sonra telafuz edilen anlatım bozukluklarına inat yaşarcasına virgül,yüklem,ünlem ya da zarfların kendi başlarının çaresine bakacağı bir başka türk dil kurumuna naklini sağlamaktır belki de özgürlük.. ya da ortadan kaldırmak ayrılığın içindeki sesli harfleri.. tek başına kaldığında da anlaşılan bir dostluğun ardından koşmak..sende mi demek sende mi.. hoş geldin demek ardından tüm mutluluklara.. evet bende demeli can dost.. bende.. belki de bu soruyu bile sormak ürkütür onu.. sanki her sabah merhaba ile başlıyormuş gibi güne başlamak..

Arayıp ve bulmak arasındaki tek fark.. arayış anındaki heyecanı bulduğunda kaybettiğindir.. böyledir vermeden alma mevzusu.. her karanlıkta gözyaşı dökülmez çünkü.. arkana bakmadan yürümek de zordur.. işte bulduğun insan, gözyaşın olacak karanlığında ve arkandaki nefesin.. ucuz yaşamak değilse amacımız nereye doğru koşuyor birliktelik.. ya da nerede kaybolur gölgemiz.. tüm bu şehirde esamemiz okunsa da ne fark eder bundan sonra.. söndürülen sigaranın eski tadı vermeyeceği aşikardır.. böyle zamanda gözlerimi kapamayı örgendim gerçeklere.. kelimelerle oynamak daha kolay çünkü.. en zoru yaşamak bir başkasını.. ya da tiz bir sesde aynı hecede kaybolmak..


Saygılar özümüzdeki yabancılara (:
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#2 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 22.12.2005 - 21:09

Her gidişin bir dönüşü ve özlenen bir bakışı vardır. O bakışı en son arkamdan mendil sallarken atmıştın. Yerli-yersiz,tarifsiz zamanlarda eskiyen yüzlere inat yaşarcasına bakış gibiydi hoşçakal deyişin... Dün gibi aklımda terk edişin,natır zerafetiyle sırtımı sıvazladığın gün beni salıvermiştin gerçeklere. İşte o günden beri titrek bir rüzgara kaptırır oldum kendimi. Estiği yerde bitiyorum artık. Rüzgar esintisi,beni karanlıkta şehvete sürüklemekte ve senin içinde insan'a...

Saygı bizim taktirimizden alındı sevgili olric.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#3 dora

dora

    made by f"ebru"ary 8

  • Cadı
  • 4.623 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:yalnızlar rıhtımı..
  • İlgi Alanları:ilgisiz alakasiz..

Gönderim zamanı 23.12.2005 - 14:25

her satiri okudum.. "Dün gibi aklımda terk edişin,natır zerafetiyle sırtımı sıvazladığın gün beni salıvermiştin gerçeklere." diye yazdigin satir bitirdi olayi.
ühü :P
“Sen; onun sorduklarına cevap vermeye bile tenezzül etmezsin, o seni susturduğunu sanar. Hayat işte.”

#4 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 26.12.2005 - 19:18

Yine de umudum var martı gözlü ejderhadan. Yine de sakladım bıraktığın acıyı ve içimde büyüttüm, kaybettiğim gençliğimle beraber. Sessiz,sedasız ayaz bir gün de tanıdık yüzü oynuyordun aptallığınla. Ve bununla birlikte vazgeçişim milat oldu o acı tebessümünle. Gecenin saatinde,akrebin yelkovana eş olmasındanmıdır bu esinti,sana tanrı şevkatiyle bağlandım. Yine de adım gibi bulutsuzluğa düştüm ve gündüzler karıştı karanlığa... Artık,suretim bir kaç adım öte de. Ve kavuşmak bilgi de.. İşte bu yüzden paylaşıyorum seninle ve paralıyorum kendimi yakışıksız kelimelerle.

( Bilmeyenden aldığım bir talimatı biliyorum diye bana vermesi ve bende bilmediğimi, bilmeyene söylemeden bilene sormam ve bilenin de bana, bilmeyenin işini görmek için mi biliyor havasına giriyorsun diye haksız itham da bulunması üzerine soyutsal ama anlayacağını düşündüğüm bir kaç insana ithaf ediyorum vasfı olmayan kelimeleri )

(olric) dedi ki; iş gereği ortaya çıkan bir sorunun ve buna istinaden yazılan sesli bir düşüncenin anlık çıktısıymış. laf olsun diye yazmak buna deler herhalde.
Aptalsın olric. Aptal.
Olric haberin olsun düzeltme yapmayacağım. Enter yani.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#5 zilli

zilli

    Dikkat! Patlayıcı Madde!

  • Üyeler
  • 675 Mesaj

Gönderim zamanı 27.12.2005 - 17:27

olric kim?
1+1=1

#6 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 27.12.2005 - 21:30

Günlerden sonbahardı. Sözleri futursuzca kullandığım zamanlarda hep hayatımda sanal olarak kalacak ve uzun zamandır görmediğim bir dünyalı,yaratık,çok da umurumda olmayan,deli gibi sevdiğim,yüzünü görmediğim,büyüğüm,dingilim,aptalım,sarışınım,rahibe ve benzeri tanımlara uymayan bir insan tanımıştım. Sadece kendisiydi. Laf olsun diye yaşamıyordu. En azından iyi rol yapıyordu. Uzaklardan çok uzaklardan sır gibi saklı kalmasını istediği bir kitap gönderdi bana,ilk elime aldığımda bu kitabın başından başlarsam sonunu bulamayacağım kararını verdikten sonra ve tabi sevgili müğeyi kırmanın da kendimi inkar etmenin,verilen ve gözetilen bir kitabı benimle paylaşmasının verdiği sorumlulukla hayatımı değiştirdiğini düşündüğüm bu kitaba 8. sayfadan başladım. Başında da belirttiğim gibi kitap çok kalındı ( göreceler dahi görece misali ) ve ben de kendimce en uğurlu rakamım ile sayfayı aralayıp o sayıdan itibaren başlamaya karar verdim ki benim uğurlu rakamım yoktu. Gözüme sekiz her zaman cazip gelmiştir ve ben sekizinci sahifeden kitaba başladım. Oğlum bulutsuz geriye 726 sahife kaldı. Bu kadar inayetin de böylesi,İki ordan,bir buran mügeye kitabın özetini çıkartırdın. Başaramadım. Ve böylelikle sekizinci sahifede selim gözüme ilişti. Aman tanrım Yohannaya göre '' kelimeler insanların en büyük yanıltıcısıdır'' ibaresi burada da geçiyor. Bu kadarın da tesadüfü pes yani. Derken Olric ile tanışırım turgut'un sayesinde. aradan geçen süre içerisinde koskoca 3 gün geçer ve yazarı Oguz ATAY'ın '' Tutunamayanlar'' adlı kitabın bitirir. O gün bugün sevişmeye başlarım. Oğuz ATAY öldü. Selimden bi haber. Turgut karısının ölümünü beklemekte. Bu kitaptan benim payıma da Olric düştü. Olric o gün bugün benim içimdedir. Ve bir çoklarının. Hayatım boyunca kelimelerimde,yaşantımda alıntıdan uzak durdum. belki müğenin artığıdır bu güzel rol yapışım. Ve olric benim ilk yasaklım ve belkide bir başkasından aldığım,gururla taşıdığım ilk kopyam.

Olric der ki; Şu bağlaçlardan ne zaman kurtulacaksın sahip!.
Bilmiyorum olric. Bilmiyorum.

Bu mesaj bulutsuzluk tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.12.2005 - 21:32

Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#7 zilli

zilli

    Dikkat! Patlayıcı Madde!

  • Üyeler
  • 675 Mesaj

Gönderim zamanı 28.12.2005 - 17:52

iç ses..
genelde olric anlatsa, sonra siz sorsanız o yanıtlasa (?)
nasıl olurdu acaba
1+1=1

#8 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 28.12.2005 - 19:22

Bunu denedim dost.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#9 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 28.12.2005 - 19:38

Tarihten gelen alışkanlıkların feragatı zor olmasından mıdır bu çelişkim bilmiyorum. Bilinen bir haberin tanıdık yüzüyle resmedilmiş hayatın anahtarı,tanırını bile minnet duyduğu ve bahtiyarlıkla güvendiği ''o''nda saklı. Ve ben resmedilmiş,bana ait bu resme bakmaktan mahrumum. Hali hazırda resmedilmiş mutluluğu yaşamışlığım var. Derken; bu anlamsızlıkta uykumu çalan fahişenin sesiyle uyanıp,çalıntı düşlerin son hazinesini evimde hırsız telaşıyla ararken Ahmet ALTAN'ın İçimde ........ adlı kitabında yırtık bir bölümü kaderine terk edilmiş ve o rezil kitabın içinde sivrilmiş, ''kitabına yakışmıyorum ulan ben'' dercesine duran nüshada yazılı '' Bizden daha fazla mutlu olabilecek iki insan yoktur.'' 'a gözüm ilişti. Art arda tekrarlayıp,sabahı ettim bu sözle... En mahrem yanımı anladım olric. Sen benim mutlu olmam için gereken ikinci kişisin. Ne tesadüf ki tanrının minnet duyduğu ve bahtiyarlıkla emanet ettiği o anahtarın sende olduğunu bilmenin yalakalığımıdır benim kurnazlığım,yoksa gitmesi gereken biri varsa o da sensin diyebileceğim bir insanın eksikliğimi bilmiyorum. Benim durduğum an budur. Nasıl başlarsa iyi ya da kötü,işte öyle geçmemekte benim hayatım. Bir eksi, bir de nerdeyim. Aşağılık yanımın olduğunu biliyorum. Tek tesellim benden daha aşağılık vücutların olmasını bilmem. Gurbet kuşları gibi daldan dala çırpınıp duran,dilsiz bir insanın gevezeleği ve tutarsızlığı mevcut kelimelerimde. Ve ben buna engel olamıyorum.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#10 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 28.12.2005 - 20:23

Denemeler bence çok vasıflı. Yüreğine sağlık Dostum..

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#11 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 17.01.2006 - 23:29

Artık umutlarım iskambil kağıtlarına bağlı. Ve bununla birlikte öyle hayallere ve sanmalara dalıyorum anlatılacak gibi değil.İskambil kağıtlarından; Artık sevdiğim bana geri dönecek mi?. Dönecekse bu gitme döngüsü ne zaman bitecek? Gerçekten beni seviyorsa neden yalnızım? bu yalnızlığın sıcaklığında mevsimlerin normal haline gelme ihtimali oranı ( Tabi bunların zamanlarında safi görecem mevcut ) Ekmeğin gramı bugün bana düşük geldi. Acaba fırıncı ekmeğin gramından çalıyor mu? Yoksa sevgilinin kokusundan çalan bu zebani fırıncımıdır ki havalar bana soguk geliyorlu alakasız ekmeğin gramı ve sevgili istatistikleri benim ruh halimin göstergesi deyip geçiyorum gecenin kıyısına... İşte böyle patavatsız işlere kaptırır oldum kendimi. Hatta bu abartılarımı öyle dışa vurdum ki eve iskambil kağıdı bile aldım. Saatlerce umut ettiklerimin,gerçekleşme umudunun yüzdesinin meramını fallarda aradım geleceğimi... Bazen bu bana saçma geliyordu ve kendimi hava almak için dışarı atıyordum. Nedendir bilinmez kendimi bol dumanlı bir kıraathanede buluyordum. Bana yaklaşan garsona ilk siparişim ise,bir deste iskambil kağıdı,sonra üç şekerli çay oluyordu. Bu da kelimeye dökülen edebiyattan olsa gerek,kendimi ancak '' benim içimdeki bu hayatın yeterince tüketildiği,artık yaşanacak birşey kalmadığı,kalsa bile anılarımızı tazelemekten öteye gidemeyeceğinin'' düşüncesiyle niteleyebiliyordum. Bu edebiyat bende bir bakıma;hayattan ümit kesmek ve var olan acıları unutmak için bilinçli,kısmende istemsiz ( ki keşke otonom olsa idi dünya ) sığınma şekliydi yine kuytu sığıntıya.

İnandığım bazı gerçekler,(bunu bütünü de denilebilir) yıkılmış oluyordu. Bu gerçeklere inanıp,inanmamayı bu sevimli iskambil kağıtlarından ögrendim. Mesela;bir çoğumuzun gerek gördüğü ( halende anlam verebilmiş değilim ) uğurlu rakamın tartışılmaz batıllığı var. Benimde bu lanet edebiyatı devam ettirme telaşıyla uğurlu rakam bulmam gerektiğini biliyor ve gittikçe kendime dönüyordum. Döndükçe zihnim açılıyor ve uğurlu rakam bulma telaşım bir anda diniyordu. Köhne bir günün ardından, inancını yineleyen budist gözüyle sekiz'i (8) gözüme kestiriyordum.Sekiz bundan böyle benim uğurlu rakamım. Ki nasıl bir uğuru varsa bu rakamı iskambil kağıtlarıyla baktığım falla tarihe gömdüm. Artık ben de özgürüm,sebebe dayalı ve umutsuzlukla kaplı bu güncelliği ortadan kaldırmam ile benim de herkez gibi olma güdüm açığa çıktı. o hale geldi ki sorumluluğunu taşıyacağım sıradan bir rakamım yok demek için sokaklara çıkıp haykırmak isterken,yine nasıl olduysa ( ki bu tesadüfler artmaya başladı ) vazgeçtim. Belki de bunun bende bir ayrıcalık ortaya çıkarmayacağını ( yaratmak daha bi yakışırdı değil mi olric ) ve bunun için fazla sevinmenin pragman olarak da anlam ifade etmeyeğinin düşündüğümden olsa gerek dışarı çıkıp,haykırmanın bu anlık histen yine anlık vazgeçiş ile ne kadar rezil yaşarsaktan kurtardım kendimi.

Tarifsiz bir boşluk içindeyim ve bu boşluğu dolduran ne ailem,ne mevcut sevgili,ne arkadaşlarım ne de sadece dinler gibi görünen yetenekli en güzel havlayan terry cinsi köğeğimdi. Benim tek dostum,gelecek hakkında ümit verici düşüncelere iten,umut etmemi sağlayan iskambil kağıtlarıydı. Bir bakıma yalnızlık içinde tek,tek dost edinmiştim iskambil kağıtlarını.

Kimsenin kimseyi kandırdığı yok,tek sıkıntının doğrunun az olması,yalan da neymiş... İskambil kağıtlarına öyle kaptırmıştım ki kendimi,bütün kağıtlara ayrı,ayrı görece yüklüyordum. Vale ben oluyordum. Kız ise zühre. ( Tahir olma derdinde değilim ) Papaz'ın bende yeri fazla olmadığından turgunyev ismini veriyordum ( en güzel babalar ve oğulları yazarsa kurtulma umuduyla turgunyev'den ) ( ki Bazarov ile beni karanlığa itmiştir. ) Hatta ulan bende de güdü varmış dediğim zaman sonra, haz almadığım insanların adlarını veriyordum iskambildeki papazlara... As'lar yani 1'ler hayata yeni başlamışlığın,10 ise sonu oluyordu yaşamışlığın. Tahmin edersiniz ki 5'de bu bağlamda hayatın yarısı idi. ( şairlerin en kederli oldukları an ), 2 rakamı ise ümit vermesinin yanı sıra onu ayrı kılan sinek 2'liydi. Piştiden olsa gerek sinek 2'linin yeri bende özel konumdaydı. 3 ise hayatta hiç etliye,haliyle sütlüye de karışmayan orta halli emekli memurun göstergesiydi. (ah bu memur edebiyatı ) En korktuklarım 9 ile 4 idiy ki 13 rakamının birleştiricileridir. Tabi 8 ile 5'in matematiğinde de 13'e ulaşmak mümkündü ve diğer rakamlarda... Ancak 4 ile 9'da zührenin el yazısıyla bana itafen yazmış olduğu mektubunu rüyamda kanat çırparak da okusalar,namkörlüğümün diz boyu olduğu gerçeğiyle onlara olmadık portreler çiziyordum. Ve onların betimini; orta yolda ilerleyen ( popilist ) ( oportinist ),etraftan,dünyamıza giren,göz alan güzelliğin, birbirine kavuşmasını engelleyen sahife 27 günlerden salı ve ayın 17'si rolünü vermiştim. Geriye kalan rakamlar ise hep kendimi gördüğüm insanlara ve bununla birlikte tarihin hızlı adımları sonrası geride kalmışlığı,sonrası sefaleti,sonra victor hugo'yu ve nüans dediği fakirlik ile sefalet arasındaki ayrımı ortadan kaldıran acizliği,kimsenin kapısını çalamayacak durumda olduğunu görünce tekrar Victor Hügo'ya biat edip sefalete benzetiyordum. Artık onlar acı çekenlerin yüzü idiler. Ne yazık ki hep öyle kalacaklardı. -6-7-8- hiç bir zaman ne ümit verici 2,ne de hayatın başlangıcını ifade eden -1-,yaşanmışlığın sonunu ifade eden -10-,hayatın ortasındaki -5-'li olabileceklerdi. Hiç bir zaman kaderlerini değiştirecek bir misyona girişemeyeceklerdi. Bir bağnazlıkla sıradan bir günün ardında,tarihin içinde ayrıntısız bir şekil içinde orada bir yüzyılın özlemi içinde kalacaklardı.

İnsanım,ızdırap çektikçe vücudum bölünüyor. İşte bizim de onlardan farkımız yok aslında. Onların aldığı nefesten farklı bir oksijen çekmiyor,gördüklerinden başka duvarı delen bir görüş yetim de yoktu. Tek farkımız acemiliğimiz içinde acı tecrübelere ulaştığımızdır. Belki de beni o iskambil kağıtlarına çeken benim aynada ki yüzüm ( ki hep olric senin yüzünden ) ve umut etmesini bilmeyen, bahtsız, umutları olmayan,olsa da beklemeyen,beklediği günlerde de gerçekleşmeyen işte o günden beridir umut etmeyen 6-7-8 idi. Tabi 8 rakamının bende anıları vardır. Netice de bu rezil edebiyata bu rakamın sayesinde başladım. Bu oyuna yeni kader arkadaşlarım katılmıştı. Şaka bir yana olric ( şaka olmadığının farkındasındır umarım. ), bu hayatta beklentiden uzak,umut etmeden yaşamak mümkün değildir. Hem de gerçekleşmeyeceğini bile,bile... Lakin işin öbür tarafı var ki. o daha hazin,alacalı kentlerin dumanlı gözleri lafım size,hani hep aynı nefesin insanıyız ya,aynı isteklere gömülürüz ve hep aynı kaderi paylaşırız ve ortaya kaderin bizi bir araya getirdiği dostlarım.

Gerçek şu ki; 6-7-8 gibi bir film de olduğumuz ve nasılsa biter bir yerde literatür ve konuşulur dediğimiz sonun bir başı olduğunu ve neden,niçin diye düşündüğümüzde gerçekler üzerine geçmiş-gelecek adına söylenen,sorulan her kelimenin cevabını bir şekilde karşımızda bulduğumuzda o cevapların hayatımız içinde olduğunu,o gizemin yerini karşılığını bulduğumuz cevaplarla doldurduğumuzda hayatın ne kadar basit olduğunu görmemiz mümkündür. Haliyle bu şekil intibah uyandırır insanın kafasında. En azından olric'in beni böyle düşünmesine eşlik etmesini sağlıyorum. beden olarak ( nefs olarak ) hiçbir şeyin neden ve niçinliğini aramamakla kalmayıp,ne umut ediyor ne de beklenti sağlıyorum kendimde. Zorunlu gibi gözükse de bu dünyada ki düşünceleri,hayalleri ve beklentileri yıkıyorum.

Olric: Aklına gelmeyenlerim olmak için çabalıyorsan basitliğe inan ve onun için yaşa.
Abartmakta sanki olric: Bunun yanında unutma ki bütün umut ve beklentiler bir kapıya çıkıyor. Sen bunları yık ve de ki '' Beklediğiniz,umut ettiğiniz o kapıyı ben yapmıştım.''
( 3. şahsı ortaya çıkartmanı daha sonra konuşacağız. )
Abarttı durmaz artık olric: Bendeniz sahip,bu edebiyat'ınızı bağlamak istiyorum.
( ne demek olric,buyur. )

Buyuran olric: Bendeniz artık görünen güzelliğe inanmıyor ve ondan birşey beklemiyorum. Kaderimin bana vermiş olduğu sınavlı acıları,sevinçleri kendimi şımartmadan içime işliyorum. Mücadele etmenin hiç bir anlamı yok bu dünya için. Şu an için ortalardayız hayatın ve -5- rakam sonra da bu film bitecek. İşte hepsi bundan ibaret bizlere ve sevgilerim,acılarım,sevinçlerim,senli-benli olan duygularımız kapıdan içeri alınmayacak,sadece ve sadece safi ben gireceğim o kapıdan ve hesap vereceğim içimdeki vücuda.


Not: Her birimiz aynı şarkıya farklı duygular,düşüncelerde gözyaşı akıttığımızı sanıyorduk. Meğer öyle değilmiş. O da aşk için yanıyormuş.

Saygılar özümüzdeki yabancılara...
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#12 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 26.01.2006 - 19:45

Sevdadır bizi kendimizden eden. Sözümüz dilde bir,esas olan gözyaşı misali bizi birbirimize bağlayan da yine sevdadır. Rüzgar ile bir sorunum yokta,neden halen kin güder poyraz bana. Aradıklarımdan olsa gerek,arandığımdan. Kıskanç bir hüznü saldım sana ve aranıyorum kendimde. Gözlerimi kapatıp,susan gözlerimle bakıyorum hayata. Ve hayatın içindeki mutluluğu kıskanıyorum.

Oysa mutluluk sana,bana göre bir göreceden ibaret. Yazılmışlığa mı inanır bu yürek,doktorun elimize tutuşturduğu meryemi nereye süreceğimiz ile bir başka arayış başlar bizde. Ortaya çıkan sonuç sonrası belirsizliği bir illete gömüp,zeytin ağacının yanında tirbuşon bulma derdiyle yanıp tutuşan iki sevgilinin,ki güncellik başa bela değimiz hoşnutsuzluk ile iki sevgili erkeğin el ele tutuşup,çayırlarda menekşe kokusunun peşinden gidip,geride bıraktıkları o güzelim masaya kurulan bir başka sevgilinin,ki geçmiş özlemin içinden çıkan aşklardaki zühre ile mecnunun buluştuğu,zamanın durduğu terk edilen köhnelikte,tesadüf bu ya mecnunun üzerinde yıllardır taşıdığı tirbuşonuyla halihazırda unutulan,yetinilmeyen güzelim şarabı açıp,illa nefesin birbirine karışması şartından olsa gerek ortada bir kadeh ve sözüm ona ayyuka çıkmış kelimeler ile ilk olma hissinin doruğa çıktığı anda zührenin eline tutuşturulan kadehi,bir dikişte menekşe kokulu şarabı yudumlamak olsa gerek hayat. Ve biz halen betimler arasında menekşe kokusunu arar dururuz. Gerçeğin bizden ibaret olduğunu bilmeden tüketiriz kendimizi. Mevsim,kış'ı gösterirken,sen inatla elimden tutup dağ,bayır menekşe kokusunun peşinden sürüklenmektesin. O güzelim şarabın menekşe kokulu olduğunu bilmeden,menekşenin kokusunu arayarak sürünmek... Efkarlı bir günün ardından bir umutla seni kıskanmaktayım hayat. Ve büyük özlem ile beklediğim ilkbaharın mistik kokusuyla,utanmazları oynayacağım bulduğum ilk yeşillikte. Senin,beni kıskanacağın günü iple çeken acınası ellerimle bağladım seni kendine. İnatla bekliyorum.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#13 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 31.05.2006 - 20:30

Her adını duyduğumda benimle beraber titreyen sonbaharın yaprakları ve üstüne üşüşen baldırı çıplak bizden birinin suskunluğu, ne kadar susarsam o kadar eksilir dediğim yalnızlığım,bununla birlikte gölgemin içindeki hiçlik seni ne kadar betimlerse o kadar geceye isyan bayrağı çekiyorum. Oysa, dingilliğimin ortasında gün yüzüne çıkmış onca aşkların arasında ben koca bir boşlukken ve sonrası belirsizliklerin körlüğü mecnunun göz yaşına namzet olamazken ne diye bu aldanışın peşinden koşarım olric. Ve sen bu aleniyetimi örtmemekle ayrı bir eksidesin. Umarsızlığını anlıyorum,işte bu yüzden sana kızamıyorum. Yaşa ve gör.

Gözler dev aynası,köhne bir harabenin içinde seni ararken dizelerim,alt alta yazmayı unuttuğum bir gecede düz yazı olup çıktın karşıma olric. Biliyorum ki düştüğümde terk edersin beni, işte bu yüzden kızıyorum sana. Yaşadım ve gördüm.

Çelişki,anlamsız bir boşluktur. Hayata anlam katan da çelişkidir. Gülümsemenin yanına iliştirilen tebessümde parmak izinin ne işi var diye sana gelirken,sen bilindik yerden bu sevda buraya kadar,hoşça kal diyordun başımın ucuna bırakmayı planladığın mektubunun son sahifesinde.. O an tüm parşümentlerin üstüne “ İnadına” yazacaktım toprağa dönmek için. Beni tohum olma fikrim konusunda sen uyarmasaydın Olric,şimdi ben 3 yaşındaydım. Yaşamın içinde renksiz lalelerin bu kadarı da olur mu dedirten sıcaklığıyla, bana koşan ıslak bir mendili tanıman da sana olan zaafımın sebebi olamaz pek tabi. Neylersin ki ölümden korkmuyorum,kendimden korkuyorum senin için.


Saygılar özümüzdeki yabancılara...
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#14 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 07.06.2006 - 19:19

İlk okullu,mektepli zamanlarımda kolalı yakalığımla,taşlı yolda,elimi sahiplenen anam, " önlük ne kadar da yakışmış üstüne" diye homurdanan Necla Teyze ve diğer elinde pazar çantasını doldurma telaşıyla dikizlendiğini bilmeden,tesadüf bu ya kocasının ölümünden sonra ilk heyacanını yaşadığı manavcı,yaşça küçük ama olgun olduğunu düşündüğü bıçkın delikanlıya sesini duyurmak istercesine yüzümü sevgilinin bedenine dokunur gibi okumam hususunda temennilerde bulunması... İlerlerken kolalı ve iyi ütülenmiş yakalığın ihtişamına kapılan,ucundan az da tanışıklığı var ise,ki; mahallenin çocuğu olarak,evlerin camlarını kırma konusunda hatırı sayılır sabıka olmasa da,taş evlerin samimiyeti ve dedikodusunda kapalı bir cumhuriyetin çocuğu olarak,en kötü ihtimalle " tu,tu maşallah"lı sözleriyle,hani anamın elimi sıkı tutmasına kızmayı unuttururcasına gereksiz temennilerle o bitmez tükenmez yol sonrası okul sırasına oturtulduğum günü hatırlıyorum da,eskilerin tatlı rüzgarı ve bir o kadar da unutmak istediğime pişman olduğumu hatırladığım o eski mahallemdeki evlerin,hatırı sayılır sabıkamdaki eksikliği giderircesine camlarını kırmak istiyorum.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#15 inan

inan

    tersceviroku

  • Üyeler
  • 2.596 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.06.2006 - 19:42

yüreği öpülesi dost keşfin yakındır...
Bîgâne-i mahabbetün olmaz gam-âşinâ
Ey dâğ-ı derdin eylemeyen merhem-âşina

#16 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 09.06.2006 - 19:19

Tahta kurularının sesiyle netliğin kaybolduğu,okul sonrası göz hizası açıklığında bırakılmış kapının ardında ki konuşulanları dinleyip,değerlendirerek olgunlaştım zamanda. Belki zaman yoktu,en azından koluma takacağım o zamana ait lüksüm. Yemen türküsünü en iyi söylediğimi keşfettiğimde annemin,babamın mapussuz yapamayan dayısının en iyi yaptığı şeyle özleştirip,o çalar ben havada bulut arardım. Halen de bir çocuğun azgınlık olarak görmediğim,kiremitli evin damlarında güneşe amors vurduğum zamanlarda “yahu Ayşe kadın senin çocuk ne kadar azgın. Bugün de bizim damın kiremitlerini kırmış”lı ispiyon sonrası komşumun,sığacak bir ben bulamamışken henüz,o ben değildim demekten başka yalan bulamazdım Ayşe kadına. Bir daha böle bir şey yapmayacağıma yine bir başka damın üstünde söz veriyordum ki ilk cezalarım da o güne denk geldiğini hatırlarım. İlk cezam mübarek gecelerin duasıyla kapı,kapı dağıtılan helvadan mahrum kalmamdır. Soyut bir zekanın bedene an gibi düştüğü günler. Çünkü parasızlık yüzünden eve alınamayan un’un şahsıma uydurulmuş,küçük bir yalan ile cezaya dönüşmesi benim hayalim olamazdı. Ve biliyorum,dün gibi aklımda. Anam da benim gibi gerçek göz yaşı dökmüştü.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#17 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 09.06.2006 - 21:52

Kapı dinleme alışkanlığına alıştıkça,illa o kapıyı suistimala uğratan nefsim ve lüksüm,nice sonra kola geçirilmesiyle sağa takılan saatim... Sırasız,gelişi güzel sıralanmış anılarımın içinden,cınbız eşliğinde çıkarılan artıkların izahına katlanamayan literatürüm,beni ne kadar dibe vurursa o kadar arşa değen bedenim,acılarım,günahlarım,badireye tutulmuş kangıran beynim,her dokunduğumda kalemime dönmenin döngüsünde ki çaresizliğim zayıf kaldıkça. O kadar anlatamıyorum seni.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#18 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 13.06.2006 - 21:21

Sessizlikte atılan adımların,başkalaşan bir memnun oldum ifade şekli benimkisi. Ne kadar memnun olmasam da,ayrılığın verdiği haz ile elini sıkmam şartı konulmuştu ilişkiye başlamadan önce. İki olgun insan gibi ayrılalım diyordu ve ekliyordu iki medeniyetin tek dişi kalmış canavarıydık birbirimizin diye. Orta okullu yıllarda,ilk şiirimi yazmama sebeb olan bu erken olgunluk,beni diğerlerinden ne kadar ayrı kılardı bilinmez ama istemediğim şeyleri yapmayı o zamanlar öğrenmiştim. Sonrası,sonrası ilk aldanışım,benimle birlikte geçirdiği tenefüslerde,okul takımında sağ açık oynayan Sarı Selim'e yürümüştü yüreği nedense. Nedense bu rezilliği bildiğim halde görmezden gelmiştim. Sağ ayaklı olmama rağmen,sağ açık mevkisinden sol tarafı tercih ettim. En hızlı açık olarak kendimi kanıtlamaya çalışırken,bir başka serüvende başkalaşan bir başka aşkın suratle üstüme geldiğini bilmiyordum. Sırası ile takip etme alışkanlığım o zamanda meydana çıkmasa da,ileriki yıllarda üzerimden erken atacağım belli başlı acemiliğimde,senin gördüklerin,seni görenler ve onlar adlı metafizik denklemimde ahkam kesmem de yardımcı oldu bu acı tecrübelerim ki,hiç açmadığım matematik kitabının arasında seni seviyorum samimiyeti bırakılmış bir not görünce,tekrar özlediğim kendime döndüm. Bir zaman sonra beni seveni derin araştırmalarımda bulduğumda,ilk elin birbirine temasını yaşarken hayatımda,Sarı Selim iki elinin avuçlarında kendi yerinde fırtınalar estiren yeni sağ açık Furkan'ı seyrediyordu.

Furkan mı? Malumunuz ilk aldanışımın aşkı...

Hayat,her anıyla çok anlamlı olric.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#19 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 15.06.2006 - 15:58

Sevgisizlik değil bunun adı. Sevmeyi becere(bi)lememek,bilememek senin yokluğunda. Geleceğin güne inat bir türkçeyle,içinden terkedilmiş bir şiir bıraktım baş ucuna. İçinde,beceremedim diyebilmek için edilgen olmuş bir hece,hecenin içinde kusuruma bakma artık'lı bir elveda. Emzirmek seni rezilce ve ağzından içeri,dişlerinin arasından sızan emeksi bir yalnızlık bırakmak sana. Ve nazara gelircesine doyurmak. Doymak ve yok olmak. Sen ne zaman yok olsan,ben sana aşk'laşıyorum. Ardından anlamsız gözyaşı döküyorum.Sondan başa doğru gözlerimi kırpmadan nerede hata yaptım adlı kitabı uğur sayım kadar hatim ettiğim de,nefesim arşın rakımından kesiliyor. Aslınca ben seni sevmeyi becere(bi)lirmişim. İsteksiz adımların,yanlış anlaşılma hususunda ki alınganlığını şimdi daha iyi anlıyorum. Ve neden bir dalda tutunamadan,tüm meyvelerin suyuna hasret kalışını. Biliyorum sen sevemezsin.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...

#20 Bulutsuzluk

Bulutsuzluk

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.309 Mesaj
  • İlgi Alanları:Olmak istediği...

Gönderim zamanı 18.07.2006 - 12:46

Uzun bir yolculuğa çıkmalı. Döndüğünde,terk ettiğin şehrin bıraktığın gibi bulamayacak kadar uzun. Ölüm kadar uzun ve bir kere ölmeden anlamayacağın kadar da kısa. Rus pazarından,Türk'ün birinden aldığın küçük bir bavul,parası rus pazarına geliş amacından da pahalı. Gidip de dönmemek var deyip gitmemeliyim. Gitmeliyim kısa bir öyküye başlar gibi. Sonrasını düşünmenin pişmanlığında,ilk durakta geri dönmemek için, gizimden dudaklara düşen bir yemin bırakmalıyım sevgiliye. Ya da olmayan,hep bir umutla beklenene kısa bir not bırakmalıyım. Bu boşluğun iadesi yok. Üzerime tescillenmiş acılarımı ne zaman teslim aldığımı bile bilmiyorum. Yaşadıkça biter dediğim mevcut acımın son bulması hevesi ve hava değişimi bahanesiyle uzun bir yolculuğa çıkmalıyım. Bir kerecik olsun,aşk hikayelerinin gerçek olması umuduyla son kez.



Not: Giriş cümlesine ihtiyacım var olric.
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

2 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli


    Bing (1)