Adamın saçı sakalı ağarmış.
Profil görüntüsü yerli yerinde.
İtidalli bir tip.
Oturaklı üsturuplu laf edip, üsturuplu yazılar yazacağı kanısı hâkim.
Lakin yazı yazdığı köşeye bakınca ve yazılar okununca tam bir hayal kırklığına uğruyorsunuz.
"Bilmem neden tayyare selam söyle sen o yare"misalinden.
…ruk bir durum tahlili var ortada…
Efendi MHP ve Ülkücü Hareket tahlili yapmış.
Tahlil mi yoksa tahin mi belli değil.
Diyor ki, Ülkücülere kitap okuma cezası verilsin, en nefret ettikleri şeydir bu…
Neden böyle bir ceza verilmeliymiş?
Paşalar, tekbirle kovalanmış ya, ondan.
Allahu ekber dedikleri için, ümmetçi olmuşlar…
Dincilik ve Milliyetçilik örtüşmezmiş.
Onun için Ülkücü gençler Araplaşıyormuş…
Falan, filan…
Durum, okuması ve yorumuna bakınca ya miyoptur ya astigmat diye düşünüyorsunuz.
Ama gözlük takmıyor.
Tabi alternatif bir şeyde söz konusu olabilir.
Lens takmak gibi…
Ama lens takmak epey marifet gerektirdiğinden böyle bir marifet sahibi olabileceği kanısı da hiçbir şekilde söz konusu yansımaya açık değil…
Anlayacağınız,"…rukçunun"iklim atmosferi kapalı.
Kapalı devre şarz eden bu iklim sahibinin karakter atmosferi sıkıntılı…
Patolojik bir vaka var önümüzde.
Kromonolojiyle kırıntı düzeyinde alakalı herhalde.
Tabi adliye muhabiri olması da kuvvetle muhtemel…
Önerdiği ilginç durum yani "Ülkücüler Kitap okuma cezası verilmeli"diyor ya…
Karısını döven kocalara yönelik caydırıcı bir yöntem olarak bazı hâkimler, kocaya ya evine bir kaç gün gelmeme ya da kitap okuma cezası veriyorlar, ya bu efendi buradan esinlenmiş anlaşılan.
Ülkücüleri cahil cühela, okıyup, yazmaz tipler olarak tanımlama garabetine nerden kapıldığı bilinmez.
Nasıl etsek de bu efendiye kitap, okuduğumuz ispat etsek diye baya kaygılandık.
Buna ilaveten Ülkücülerin, Arap Fars kültürünü kodlamada inanç sistemiyle ayrışan yönleri kavramada da ileri derecede bilgi sahibi olduğunu nasıl aktarsak?
Mesala, Teolojinin Cografyasın da düşünceyi şekillendiren Asya kültür kodunun ayrıştırıcı yer ve önemini nasıl izah etsek?
"İradenin olmadığı yerde sebep tartışılmaz"diyen İmam Maturidi'nin Türk'ün dünyayı kordinatlama referansı olduğunu bildiğimizi ve bu bilmeyi kitap okuyarak öğrendiğimizi söylesek,
Cehaletimize halel gelirmi?
Yoksa İmam Maturidi adını bu efendi bir Japonla karıştırıp Ülkücüleri , "siz bizi japonlaşıyorsunuz" diye mi suçlar ?
Malum herif sentez işine takmış vaziyette.
Kim söylediyse bu efendiye Ülkücülerin Türk İslam sentezcisi olduğunu garip bir tasarımla bu metot üzerine düşünce bina etmiş durmuş.
Oysa biz Türk Ülkücüleri Kültür politikamızı netleştirme adına sentez yerine "Terkip"kavramını benimseyerek Türk İslam Ülküsü diye kendimizi beyan edeli çok uzun zaman olmuştur.
Dolayısıyla biz Türk İslam sentezcileri değil Türk İslam Ülkücüleriyiz.
Kafaları Hegel'in," diyalektik mantık" referansıyla iştigal edenler, tez, anti tez yöneliminden sentezlemeye programlanmış olduklarından Türklüğün, İslamın anti tezi olduğu gibi bir garabetle hareket ederek bizi çatışmacı bir aidiyetle alakalandırmaya çalışmaktadırlar.
İşte, salaklığın sağcı psikolojisi böyle bir yönelimin adıdır.
Ülkücüler bu Sağcı salaklardan ayrıldıklarında sapla samanı karıştırıp, garip ve garabet tanımlarla onları yorumlayıp akıl danelik etmektedirler.
Bunların zihin koridorlarında gezinip,düşünce dedektiflik yaparak,sorunlarının adını koyabiliriz.
O zaman bu efendilerin metotlarının neden"Fındıgı balyozla kırma"garabeti taşıdığını da anlayıp problemlerinin adını net koyabiliriz.
Böyle bir tahlil yeteneğine sahip olmak için klasik alışkanlık olan beyin fırtınası yapmaktan öte"düşünce banyosu"denilen yeni kavramın metot ve yöntemini benimsemeliyiz.
"Düşünce banyosu" zihinizi pisleştiren bilgi cenabetliğinden ayırıp, gusül edilmiş temiz bir zihin sahibi kılacaktır.
Alişan Satılmış - Ortadoğu