...zira âşık, mâşukunun yolunda olur...
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi
eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir
çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye
vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar
çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim
Han çadırına dönüyor.
Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Hanı görür ve Ona âşık
olur. Lâkin umutsuz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca Cihan Padişahı
Halife-i Rûy-i Zemin, diğer tarafta basit bir cariye…
Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale
gelince, ne yapacağını bilemez halde Halifeye açılmaya karar verir. Lâkin
aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir. Bir
yandan aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devâsâ farkın
kendini engellemesi arasında bocalayan cariye Halifenin karşısına çıkma
cesaretini kendinde bulamadığından, yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir.
Ve üç kelimelik bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakır. Notta
sadece üç kelime yazılıdır:
”Derdi olan neylesin?”
Akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan
Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren
cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın arkasına cevabını yazar:
”Derdi neyse söylesin.”
Kâğıdı aynı yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra
Cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı
bıraktığı yerde duruyor bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı
bir kat daha artar. Halifenin cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip
dünkü notunun altına şu cümleyi ekler:
”Korkuyorsa neylesin?”
Akşam olur. Halife çadıra döner. Kâğıdı okur ve cevabı yazar:
”Hiç korkmasın söylesin.”
Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam
halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği
halde gitmeyip Halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam
çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. Cariye, Halifeyi görünce
hemen ayağa kalkıp temenna durur. Yavuz Selim Han “Buyurunuz, sizi
dinliyorum” deyince, cariye tüm cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen
ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur.
Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken,
titrek ve mahcup bir sesle: “Efendim…” der. “Cariyeniz… Size…” ve cümlesini
tamamlayamadan yığılıp kalır.
Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu
tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere
şöyle der:
”Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, mâşukunun yolunda olur ve o
yolda ölür.”