RomantizmA
#21
Gönderim zamanı 05.11.2008 - 00:19
Anlamak için kendimi yordukça aklıma hep,belki de konuyla alakası olmayan Ahmet Kaya'nın Ayrılığın hikayesi adlı şarkısında ki nakaratın bir bölümünde geçen
" kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni,
beyninin içindekileri anlayabilmek " şiiri gelir.
Ve sonra garip bir tebessüm atarken bulurum kendimi. Buna da engel olacak halim yok ;=)
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...
#22
Gönderim zamanı 10.11.2008 - 23:19
Anlarsın!
Yalnızlık,kendi içinde koca bir yalnızlığa dönüşmüşken,dolanan sen değilsindir.
Anlarsın!
Yalnızlık,aslında kendini avutmaktır.
Anlarsın!
Yalnızlığın,kanlı muhaberelerden sonra,cesetlerin üzerine basa basa bir başka dünyalının arayışında ki kan emicidir.
Anlarsın!
Yalnızlık, olduğundan daha umman bir denizdir.
Anlarsın!
Yalnız başına bir hiçsindir.
Anlarsın!
Yalnız olan bir tek sen değilsin.
Anlamak istemezsin.
Çünkü;alışkanlıklar senden önce de vardı.
Çünkü;köşe başında beklediğin sevgilinin hayali ve sonrası kederi sana fazla gelmekte.
Çünkü;bir gece vakti,bozulan kapı zilini arşınlayan elin sana ait olduğunu bilirsin.
Çünkü; bitmemiş bir şarkının umudu vardır hep yürekte.
Çünkü; sığınacak bir tek "o" olsa bile,isyankarsındır.
Çünkü; durmasını bilmeyen egolar kaplamış bedenini.
Zaman sonra kendini,paslı bir aynada göz göze geleceğin bir duruşun provasını yaparken bulursun.
İşte bu yüzden,Maktülün gözlerinde,kendinden sonrasına bıraktığı o son bakışın aslında son olmadığını,
İşte bu yüzden,martının ağzından düşürmemek için uğraş verdiği,ağırlığından fazla -ki balığın içinde barındırdığı bir başka balığın da hikayesinin olduğunu,
İşte bu yüzden; umarsız bakışların,aslında kendisi olmadığını,
İşte bu yüzden; yazmak için yazılan onca kelimelerin mutlak bir amaca ulaşmak olduğunu,
İşte bu yüzden; isyan etmemek ve sana inancımı kaybetmemek için,yarım kalmış bir şarkıya neden gözyaşı döktüğümü,
Anlarsın!
Saygılar özümüzdeki yabancılara...
Dipnot: Sevgili hocam,bu sahifenin her şarkıdan sonra,içsel bir anı olarak yazıldığını unutmuşum. Kusuruma bakma,ben oğlumun resmine baktıkça yazdım. Bunu da bu şekilde kabul edersin umarm.
Bu mesaj Bulutsuzluk tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 10.11.2008 - 23:21
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...
#23
Gönderim zamanı 12.11.2008 - 16:34
Gökkuşağından renkler dolduruyorum heybeme; Pembe var mıydı biryerinde; hayallerimizden daha pembe renkler arıyorum...
-Varsın!
Saatler yüzyıllarla eşdeğer geçiyor. 5 saatlik yollardan senelerce gelmeyişini çok görmüyorum bu yüzden. zoraki ayrılıklarımdın benim. ne zaman koşmaya kalksam uçurumkıyılarında açıyordum gözlerimi.
-Korkuyordum!
Sonbahar!
Sonrası hep sonbahar.
Sarı yapraklarla kaplı ıssız yolların sessizliğinde özlüyorduk birbirimizi, kar kaplı dağlara bakıp iç çikiyorduk birbirmiz için, kavuşmak adına. Aramızdaki kışa giriyorduk sonra; yanan yüreklerimize aldırmadan kış büyütüyorduk aramızda...
Buz tutmuş hayallerimin avcundaki köz yaktı yüreğimi...
Teoman-Senden önce, senden sonra
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#24
Gönderim zamanı 12.11.2008 - 20:04
Aramızdaki kışa giriyorduk sonra; yanan yüreklerimize aldırmadan kış büyütüyorduk aramızda...
#25
Gönderim zamanı 12.11.2008 - 22:24
Hatrına gözlerinden gözyaşı içtim.
Olasılıklar dehlizinden geçtim.
Olduğu gibi kabullendim herbirşeyi.
Yine kendime yetemedim.
Oğluma kavuştum artık ;=)
Gayri sen getir gerisini...
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Neyzen'im...
#26
Gönderim zamanı 14.11.2008 - 11:34
her güzel şey içinde hüsranlı birşeyler taşıyor, sancılı ayaklar bir hedefe yürüyor...
isyan boğsa da yürekelerini ümit ateşi yanıyor bir yerlerde.. ve o ayakları sancılı insanlar bir ümide yürüyor..
isyanların ümitlerle kol kola gezdiği yollarda bir çakıl taşıyım, görüyorum gelen geçeni, gelmiş geçmişliğin verdiği durulmuşlukla...isyanlarım da vardı ümitlerim de, ve ayaklarım sancılıydı benim de.. sancılı yürüyüşler yaptım bu karanlık yollarda ben de... ve sonra bilincime akan durulmuşluk, dinginlik...
her şey bitti ve bir çakıl taşı kaldı gözlemlemekten başka gaye gütmeyen..
ayakları sancılı insanlar yürüyor bu yollardan, benim yürüdüğüm gibi ve sonra onlar da durulacaklar benim durulduğum gibi...
............................şşşşt sessiz ol!.................................
#27
Gönderim zamanı 03.12.2008 - 23:43
Griden çıkıyormuş tüm renkler anlamak zordu ama anladım sanırım...
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#28
Gönderim zamanı 21.12.2008 - 01:34
- Çelişkilerim mi büyüyor yeniden?
Şampanya renkli bekar odamda kalabalık ama yalın(ız) olmakta varmış. Büyüyünce anlıyor insan yanlızlık kötü bir resital, hele bir büyük için... Yet(in)mek üç kuruş etmeyecek zihnimin çizdiği pembe tablolarla.
-kaçmak isteğinde mi(yim)?
Kelimeler ne kadar garip, düş-en(fazla) üç harf neden bu kadar farklılaştırır karamsar cümleleri,
-hayata mı benziyor ne?
Hayatımdaki bir iki harftin sanırım ve nasıl olduysa ona en farklı anlamı yükleyen köşesinde sen (v)ardın; düşme hayatımdan (ne) olur...
-Oldum olası sevemedim ünlü düşmesini...
EVA- Hiç bir kelimenin içinde geçmeyen gizli adım, varlığına susadım!
Boşlukta salınma hayallerim geliyor aklıma...
-İp boyna geçiyordu sanırım...
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#29
Gönderim zamanı 27.12.2008 - 02:22
"Susacak var!" kitabından haykırıyordu bu kez susmalarını... Aynı karakterle bürünüyorduk; okudukça ağlıyordu, okudukça ağlıyordum...
Üniversite hayatının klasik kız kahramanları gibiydi... Koridorun en loş kısmından acılarını anlatıyordu diğer yarısına...
Ve ekliyordu:
-Hepsini bil; Ama bilme!
Kaçıncı sorguda başlıyordu itiraflar ve neden tüm cinayetlerin ardından geliyordu;
-gelmeli miydi?
Dünyanın en güzel semfonisini dinledim bugün; yeryüzü sustu; sustum, avazı çıktığı kadar sustu, sustukça anlattı....
_anladım...
"Sana hayır demem bir "neden"im olduğundan değil; ele ele olmamızın imkansız olduğunu bildiğimden" diyiyordu...
-Dinlendiriyordu....
Kitap Adı: Susacak Var
Yazar:Kahraman Tazeoğlu
“Bir aşk, bir adamın bakışlarında nasıl sizin olabilir? Siz ki küçük bir kız çocuğusunuz; o aşkı almaya cesareti nereden bulursunuz? Diyelim ki, cesaretsizliğinizin nazıyla, siz ellerinizi açmadan adam aşkı avuçlarınıza bıraktı (içinde gözleriyle birlikte). Siz nasıl taşıyabilirsiniz adama olduğu kadar aşka da çocuk kalırken?
Ve bir yazar aşk yazmışsa sayfalara, kelimeleri daha mı anlaşılır okunur? Siz henüz adım atmadığınız halde görünen ufkunun çetrefilliğinde, yolları daha mı hızlı yürünür, gidilir? Ayrılıkla başlayan bir şarkının nakarata geldikçe vuslata ters ilerleyen sözlerinde, müziği daha mı kavuşulacakmış gibi dinlenir?
Adam kaybetmediğini bulmuş olmanın sevinciyle aşka bürünüp çocuklaşırken, siz nasıl büyürsünüz suskunluğunuzla? Gözlerinizde dağların koyuluğu, neyi görmekten korkmazsınız? Adam bilirken içinizi ve yine de dilinize yabancı rolünü oynamaya çalışırken, siz neden sessizliğinizin inadında bir ‘’haklı’’ suretiyle ‘’suçlu’’ repliği söylersiniz: ‘’Susacak Var!’’
(Arka kapaktan)
Susacak var!
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#30
Gönderim zamanı 22.01.2009 - 17:40
Demli bir sessizlik...
Masmavi gökyüzü, yeşile yakın bir yer,
ahşap kapılar, ılık bir rüzgar;
sanırım yağmur öncesi...
-Koyu renklerde buluyorum kendimi;
....den sonrası!
Heyecan...
Kalp kası ekzersizleri,
damarlarımdaa gezinin senli bir kızıllık;
Yüzümde çocuksuz pembelikler,
Yüzümde gölgen, göz izlerin yüzümde...
-Baktığım köşeleri boğuyorum;
....dan sonrası!
İklim çeşitlerinceyanılgılar,
bitki örtüsü tarzı kuraklık,
silik mat bir deniz,
Boş tual,
Loş bir oda koynundayım...
-Gittiğin yollara kapanıyorum;
....dan sonrası!
Sınırsız yaşam istiyorum, sınırsız ölümler...
Ölmeli; kendimi öldürmeli, yeniden doğmalıyım, yeryüzünü şekillendirmeli parmaklarım; avuçlarım herşeyi tuzla buz etmeli... Erimeli dağların kiri, ruhum gökyüzünde erimeli; kıp kızıl yağmalı yağmur, damla damla beyaz ağlamalı bulutlar....
-"Yok"luk "sorun"(suzluk) olmalı;
.....dan sonrası!
Bu mesaj _RomantizmA_ tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 22.01.2009 - 17:41
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#31
Gönderim zamanı 23.01.2009 - 00:35
Varlığımın gölge dahi etmesini istemediğim hayatlara bulaşıyor olmaktan;
Ağız tadıyla "s..........p gittim" diyememekten;
Yaşamla ölüm arasındaki bana uğramayan ince çizgiden;
Çizginin diğer tarafına ulamamaktan;
Ulaşılmaktan, ulaşılmazlıktan;
Aslalardan, keşkelerden;
İmkansızlardan, olasılıklardan;
Olanlardan, Olmayanlardan;
NEFRET EDİYORUM....
Tarih düş AYKUT; düşüncelerin(..e/..den) düş bu tarihi;
Büyük büyük puntolarla not düş bu güne birde:
-Varlığın YOK olduğu günü yaşadın!
Bu mesaj _RomantizmA_ tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.01.2009 - 00:36
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#32
Gönderim zamanı 23.01.2009 - 09:15
alaya aldığın derin bir çift ışık olmadı mı senin en değerli bakışların?
bir daha görmem dediğin yüz, yüzmedi mi karanlıklar boyu düşlerinde?
ne önemi var, onun gibi çok var dediğin bir utangaç yüreği umursamaz kelimelerle delik deşik ettiğinde
düşünmedin mi hiç o utangaç yüreğin senin utancın olacağını gün gelip de...
sustur kendini!
geriye dönüp hüzünlü bakışlar atmak aciziyet artık. vakit susmak vakti. içe içi gömüp de gitmek vakti. değeri değersiz kılan alaylı ruhunu kiri baki bir çarşaf gibi toplayıp da yakmak vakti...
............................şşşşt sessiz ol!.................................
#33
Gönderim zamanı 29.01.2009 - 13:01
-Neden Susuyorsun?!
Herkes kendi acısını en büyük görüyormuş ve "en içindekinin" bile çektiğini, yandığını göremeden yaşıyormuşsun sürekli... Yanlızmışsın, yanlızmışız,
-"biz"...
8 yıllık suskunluğu bozan dizeler çınladı beynimde. Aşk;
-İçim titredi...
-Neden susyorsun?!
Erzurum'du; bildiğim erzurum sevgiden yana soğuk, anlamaktan uzak, kasvetli, betona yakın, yeşille arası açık... Yanan bişeyler vardı, en soğukta sokak sokak dolaşan, -hiç yapamadıklarını yapıp- sokak ortasında çığlık çığlığa bagıran iki çocuk, iki küçük,
-"BİZ" diyiyordu!
Hazırlıksız yakalandım diyiyordu CANi, hazırlıksızdı. Neler kurmuştu oysa bugün için
-Unuttu...
Anlattı UFAKLIK! Anlattıkça açığa çıktı gizlendiği kuytulardan. "BİZ" olmalarını sağlayan suskunluklara inat "sekiz yılın zehri"ydi boşalan. Damla damla huzur, damla damla sevgi, kalp çarpıntıları, mide krampları, göz yaşları arasından SEVİYORUM diye haykırdı biri!
En huzurlu gece yarılarına girdiler... Aynı mekanın farklı odaları ayırmaya yeltendi bu kez ikisini... Öylede oldu en büyük ayrılık bu olsunlarla sarılıp ayrıldılar. Sıcaktı erzurum, en huzur duyacağınız sıcak ne kadar sıcaksa işte o kadar sıcaktı.
Avuçlarının teri, masa dökülen kahve, çifte minareler, gece yarıları, sokak, kitap evi, kafe, sıcak, soğuk, yol, karşı, araba, öğretmen evi, çorbacı, lobi, merdiven, asansör, karanlık, ışık, unutmak, yasak, imkansız, imkan, mekan, bağımsız, büyük, küçük, otogar, otobüs, vakit; BİZ...
Yeni bir şizofreniyse eğer bu yaşadığım... Nolur kurtarmayın! Yada rüyaysa bu; hiç uyandırmayın!
Bozuk eberim, lisanım bozuk;
-Neden susyorsun!
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#34
Gönderim zamanı 08.02.2009 - 01:09
-ama en çok BİZdik...
Düşüşlerimiz oluyordu dizlerimiz birlikte kanıyordu yılmıyor kalkıyorduk ve koşmaya koyuluyorduk yeniden umutla, huzurla, güvenle, ama en çok BİRLİKTE koşuyorduk işte... Avuçlarımızda hayallerden kurulu mazi, büyülü gelecek ve koşuyorduk, yakalıyorduk üstelik... 8 yıllık gecikmişliklerimiz yoktu koşuyorduk tutunuyorduk, yakalıyorduk, geç kalmışlığa geçtik, yaşamaya henüz...
-Ama en çok BİZ...
Üşütmüyordu soğuklar, bizi koruyan pembe hayallerimiz vardı, örüyorduk, kuruyorduk, büyüyorduk, gülüyorduk
-en çok BİZ...
zaman geçiyor, gün ışıyor, gece oluyor, aynı yerde duruyorduk, çifte minareler, çiftler, iki
-ama birtek BİZ...
Sular çıkabilirdu yokuşu akması gereken yön yukarıysa çıkabiliyordu işte biliyorduk; bir tek BİZ... Engeller, olmazlar imkanlar, imkansızlıklar çaprıyordu yüzümüze yara açmak için yara açmıyor paçalanıyordu. Ayrıyken BİZi yaralayan herşeye meydan okuyorduk, meydandaydık, BİZ...
Huzruna durmak, huzurda durmakla eşdeğer zamanlar geçiriyordum/k. vardım, vardı, vardıK
-BİZ...
Hoşgeldin geçmişim, hoşgeldin geleceğim, hoşgeldin çocukluğum, büyük oluşum, UFAKLIK'ım, meydan okuyuşum, meydanda duruşum... Beyaza en yakın ânım hoşgeldin. Hoş geldin gözümdeki ışık, dizimdeki derman, ibadetim, dergahım, yokluklar içindeki VAR yanım hoşgeldin...
BİZ büyütüyorduk aramızda
-Bir tek BİZ biliyorduk...
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#35
Gönderim zamanı 14.02.2009 - 00:36
Avuçlarımdan taşan şehirler oluyor zaman; ve büyüdükçe saniyeler şehir olup, daha bir özlem oluyorum, özlem soluyorum, özlem kokuyorum... Şehirler arası mesafelerle yarışıyor zaman, büyük, en büyük, ve dahası... Binlerce cümle uçuşurken beynimde, dilime dökülmeyip, zamanı kısaltma eylemimi beyhude görüyorlar; sonrası kanamalı bir sessizlik...
Yaşanılan şeye HUZUR deyip küçültmek yada içerisinde bulunduğum durumu açıklayacak bir kelime bulamayışım yoruyor ruhumu, yoruldukça koşuyorum, koştukça yoruluyor. Kışlar içinde ılık yazlar çıkarıyorum gönlümün derinliklerinden gökyüzüne, dilim dönmüyor anlatamıyorum... Uçurumlardan yukarı uçuşlarım oluyor Onun Sesi(ki dinlediğim en güzel ilahiydir yeryüzünde duyulan), uçuşları bildiğimi sanıyorum "toprağa sağlam basma"nın güveni çeliyor aklımı, ÇELİŞİYORUM...
Telefon tuşlarında kalıyor bir yarım, bir yarım hattın diğer ucunda bekliyor oluyor. Bekliyorum, bekletiyorum, bekletiliyorum, özlem, imkan, büyük, zaman. Rest çekişlerim büyüyor hayata ve küçük oluşum geliyor aklıma, "küçük" kelimesinin aczinde boğuluyorum (Ki hiç mavi değil küçük kelimesi. Sevemiyorum...). Üzerime mavi'den, yeşil'den renkler alıp koşuyorum O'na doğru, bana koştuğunu biliyorum; BÜYÜYOR, ...ÖZLEM.
Ruhumda bir ağırlık var; bir ağlasam çözülecek dilimdeki kilit. Dilimin kilidinin ağlamakta saklı olduğunu anlıyorum. Kussam içimdeki -acıyla sarmalayıp yuttuğum- günleri, dizlerine kapanıp bir ağlasam belki, -kazısam beynimin pasını- kelimelerime ulaşsam bir; ağlamaklı oluyorum, AÐLAYAMIYORUM...
Haftaların asırlara eşdeğerliği çarpıyor yüzüme. Yirmi beşyıl bilmem kaç ayın ne kadar yaptığını hesaplamakta yoruluyorum, Yüzüm yanıdığını hissediyor, parmak hesabı yapmak adına çentikler atıyorum; bekar bir yanlızlıkla süslediğim duvarlarıma. Gelişler oluyorum sonra, sonra tekrar gelişler, gidişlerin zamandaki yansıması sıkıştırıyor kalbimi, sonrası dağınık bir bağınıklık oluyor sanki göz kapaklarımda beliren....
Biraz özleme benziyor aşk!.
-Tadı değilsede kokusu aynı geliyor yanan avuçlarıma. Hissediyorum, hissizleşiyorum, ağlamaklı olmak; sonrası YOK...
BİZ kelimesinin değerini arıyorum şu günlerde; matematik oluyorum biraz, biraz türkçe... Bozulan ezberlerime basıyorum BİZ kelisiyle göğe yükselmek adına. Biraz yarımın, biraz tamam bu aralar. Çelişkilerin dahi çelişmesine şahit oluyorum, -tersinin tersi kendisiydi-, BİZ kelimesinin değerinde BİZ kelimesi buluyorum. ŞAŞIRIYORUM....
Karmaşık kargaşalarda buluyorum ruhumu, asi denizlerde çocuk olmayı yeğlerken sükunetin içinde asi olmayı seçiyorum. Seçiliyorum. Zaman tutmaz yanlarım şıklardaki çelişkileri seziniyor bu aralar, biraz ben, biraz o ama EN ÇOK BİZ...
anlatamadıklarım büyüyor... BÜYÜYORUM!
Bu mesaj _RomantizmA_ tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 14.02.2009 - 00:53
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#36
Gönderim zamanı 14.02.2009 - 00:52
♥
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
♥
#37
Gönderim zamanı 14.02.2009 - 00:59
_
#38
Gönderim zamanı 01.03.2009 - 03:17
Kelimelere meydan okurdum önceleri,
meydanda kelimeler okurdum; sen anlatmak adına-biz olmak adına kelimelerden kaleler kurardım huzur diyarlarına...
Seni anlatamamak adına "Kelimelerin meydan okuyuşu"na şahit oluyorum şimdilerde...
-Huzur anlatılamıyormuş;
-Anladım!
Mavi dingin bir deniz, gökkuşağından çalıntı renkler, pastel bir hayat...
Anne kucağı yeşilliğince mutluluk büyüyor yüreğimde, yüreğimin yürüdüğüne şahit oluyorum...
Yeşilin tonlarıyla barışıyor gözlerim, huzur tasvirlerinin olmazsa olmaz renkleriyle aşinalık peşindeyim...
Anlatamadıklarım büyüyor, bir tek O anlıyor, Ben anlıyorum ve en çok BİZ...
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#39
Gönderim zamanı 13.03.2009 - 18:23
-En mavi, en dingin, en sessiz, en huzurlu MAVİ'ler içimde.
Sarmaş dolaş hayaller içindeyim. yetim çığlıklarımın ana şefkatini bulması susturuyorum kelimelerimi, itiraza ne yatkındı oysa ruhum...
"Huzur anlatılamıyormuş"la başlıyor cümlelerim,
-Huzur anlatılamıyormuş...
Korkularım oluyor, sadece kaderin bilinmezliğinden, kadere inacımdan korkuyorum bazen. sicim sicim huzur yağıyor, sicim sicim mutluluk... "Dili dışarda yağan karı yakalamaya çalışan çocuklar" gibiyim, heryanım beyazken dilimle beyazlar yakalamanın keyfine erişiyorum.
-Soğuk!
-Üşümüyorum!
Öğretmen evleri kıvamında ciddi, öğretmen kadar çocuk ve o kadar huzura yakın dünya... "Ben" kelimesinin genişleyen anlamlarına aşık oluyor hayat, "Ben" kelimesinin yüklem oluşuna, özneyken dik duruşuna şahit oluyorum... Terli avuçlarımdan taşıyor huzur;
-Aldırmıyorum!
Büyüklük kavramlarım genişliyor sonsuzluk aşığı beynimde. sonsuzun son olduğuna karar veriyorum, büyük, en büyük, dahası... Kelimelerin anlatamadıklarıyla konuşuyorum BEN'le, BEN olanla, O olduğumla...
Bahar en güzel mevsim...
-Avuç avuç Büyüyoruz BİZ...
[Bebeğim Öldü]
Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…
#40
Gönderim zamanı 13.03.2009 - 18:45
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Romantizma, Sana Söylüyorum. Bak Duyuyo Mu? =( |
Açık alan | hüfyaa |
|
|
|
Mesaj Temizliği: RomantizmA |
Geri Dönüşüm Kutusu | BucuK |
|
|
|
Mesaj Temizliği: RomantizmA |
Geri Dönüşüm Kutusu | _RomantizmA_ |
|
|
|
Moda Polisiniz Hüfyaa Romantizma Bey'in Nişanındaydı.. |
Geyik | hüfyaa |
|
|
|
Sagopa Kajmer - Romantizma |
Yerli Videolar | _RomantizmA_ |
|
|
12 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 12 ziyaretçi, 0 gizli