"İsa Peygamberin havarilerinden olan Lukas'ın bir tahta parçası üzerine çizdiği Meryem Ana resmi (ikona) yıllar sonra kendiliğinden Atina'ya uçmuş. Renginin koyuluğundan ötürü daha sonraları Kara Meryem, Kara Melek, Kara Madonna gibi adlarla ünlenen bu resim, Theodosius döneminde, 4'üncü yüzyılda Atina'dan ayrılmak istemiş.
İkona daha sonra melekler tarafından uçurularak, Maçka dağlarının yamaçlarındaki dağ kavuklarından birine yerleştirilmiş. O günlerde Barnabas ve Sophranios isimli keşişler rüyalarında Meryem Ana'yı görmüşler ve Meryem Ana keşişlere Trabzon'a gidip ikonanın olduğu kovukta kendisi adına bir kilise yaptırmalarını söylemiş.
Keşişler deniz yolu ile Trabzon'a gelerek, Maçka dağlarının yamaçlarındaki taş kovuğu içindeki Meryem Ana ikonasını bulmuşlar.
Onlardan önce bu resmi gören yerliler, ikonayı yakmak istemişler, yanmamış. Balta ile parçalamak istemişler kırılmamış. Dereye atıp uzaklaştırmak istemişler, derenin suyu ikonayı sürüklememiş. Meryem Ana tarafından görevlendirilen iki keşiş, melekler tarafından ikonanın konulduğu kovuğa önce bir kilise, sonra bir manastır yapmışlar. Hayatlarının geri kalan kısmını Sümela'da geçiren iki keşiş, aynı gün ölmüşler."
Diğer bir efsanede de manastırın ortasındaki kutsal havuzdan bahsedilirken, efsane şöyle anlatılıyor:
"Manastırın ortasındaki kutsal havuza, 30-40 metreden iri su damlaları değişik aralıklarla düşermiş. Kutsal olduğuna inanılan bu damlalar, yüzyıllar boyunca umutsuz hastaların ve kısırların umudu olmuş. Tarih boyunca Müslüman, Hristiyan birçok hasta, efsanenin getirdiği umudu paylaşmak amacıyla manastırı ziyaret ederek zengin adaklar ve kurbanlarla damla tedavisine girmişler."