İçerik değiştir



* - - - - 1 Oylar

Alışma Bana Yüreğim...


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 145 yanıt verildi

#121 nünü

nünü

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 89 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:izmir

Gönderim zamanı 07.04.2009 - 23:50

Gönderilen Resim





Ne yol biliyorsun ne de iz. Ajandanda işaretli tarihler arasında yerim, telefon rehberinde önceliğim yok hala.

Zamanım ve kimliğim belirsiz.

Sen kendi yaşam öykünde sana biçilmiş rolünü oynamaya devam ediyorsun her zamanki gibi. Aynı yoldan işe gidip geliyorsun hergün, alışveriş yaptığın mağaza, mahalle bakkalın, faturalarını yatırdığın banka, haftasonu takıldığın alemci tayfan, haftada bir yaptığın aile ziyaretlerin aynı.

Arada bir gözlerini tüm bu dış dünyadan alıp içine çevirdiğinde, dalıp gittiğinde sessiz, birşey olacağına dair tuhaf bir ürperti duyuyorsun. Bilinmezliğin çekici ama bir o kadar da ürkütücü yanı içini yakıyor.

Silkiniyorsun hemen bu tuhaf duygudan kurtulmak için. Bir yolculuğun başında olduğunu biliyorsun. Ama yerin henüz ayrılmamış. Kalkış saati belirsiz.

Adım adım yaklaşıyorsun, kıyılarında dolaşıyorsun, diğer yanı olacağın yaşamın, ortağı olacağın düşlerin...





Gönderilen Resim





Henüz gelmedin.


Meraklanma, bir kulağım kapıda bekliyor değilim zaten. Acelesi yok.

Senin buldum sanarak yaşadığın hayalkırıklıkların, benim beklerken büyüttüğüm sancılar geçmedi daha. Yenidir. Ve olmadığı kadar derin. Bırak iyileşsin önce yüreklerimiz, sızısı dinsin acıyan yanlarımızın, tedavi edelim kendimizi önce.

Eksik yanlarımızı tamamlayalım, fazlalıklarımızı törpüleyelim. Bizden önceki öyküleri bitirelim mesela. Son noktaları koyalım. Aramızda yeri olmasın yarım kalmış cümlelerin, tamamlanmamış hayatların, cevapsız soru işaretlerinin.

Başka öykülerden alıntılar yapmayalım, başkalarının kelimelerini sarfetmeyelim birbirimize. Sadece bizim öykümüz olsun, şu anda kağıda dökülen. Tek kahramanları senle ben olsun. “Biz” olalım...
Hazır olalım hem hayata, hem de birbirimize. Güzel bir bahar gününde, aynı kaldırımdan geçerken yanyana mesela, birbirimizi es geçmeyelim. Kaçırmayalım gözlerimizi. Başlamadan bitirmeyelim yaşanacakları.. Bizimki birbirimizi bulamadığımız, bulunca da birbirimizi vakitsizce harcadığımız kısacık bir aşk öyküsü olmasın.




Gönderilen Resim

Geldiğinde ıslık çalmana gerek yok. Ya da kapıya şifreli vurmana. Sen vakti geldiğinde, sessizce karşıma çık yeter.


Gönderilen Resim

YÜREÐİM BİLİR...

Bu mesaj nünü tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 07.04.2009 - 23:52

SANA NASIL YÜZ VERİPTE DEÐERİNİ ARTTIRDIYSAM , SENİ SIFIRLA ÇARPAR YOK EDERİM...

#122 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 08.04.2009 - 08:43

Yürekten geleni yürek bilir sen bir bilsen yüreğimden gelen kırıkları artık karşılıklı çarpmiyor bu yürek kalpten kalbe olan yolda engeller var....
EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#123 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 08.04.2009 - 08:54

Güllerin, lalelerin, karanfilli çiçeklerin solduğu bahçe de... Demirin kırılıp çeliğin büküldüğü gerçekte tek solmayanım, kırılıp bükülmeksizin, canımla can verip kanımla dirilttiğim tek solmayanım; dostluğum, dostlarım gönül bahçemde.

Hep dokundum güllere... Okşadım, sevdim ve tutup yüreğime koydum koparmaya kıyamadan... Yüreğime koydum ki; ora da buram buram hasret koksun, aşk koksun ve en çok da dost... Dost koksun, dostluk koksun yürek dalımda asılı öylece...

Gül yaprağında ki çığ damlaları bana hep gözyaşını anımsatır; bazı sevinçten bazı kederden ama en çok da sevdiğim canlarımın yokluğuna, insanın vefasızlığına döktüğüm gözyaşını...

Nedense canımı yakanlar sizin de dediğiniz gibi, 'hayatında bir güle dokunamamış katı yürekliler' oldu hep. Bir güle dokunamamış... Bir gülün dokunulduğu anda el yakan sıcaklığıyla elini ısıtamamış, yüreğini o sıcaklıkla dolduramamış katı yürekliler...

Yüreğimin her kanayışında başımı kaldırıp baktım umutla gögerttiğim semaya, sevecenlikle dolu olarak... Serçe kuşların özgürce kanat çırptığı semaya... Bir serçe kuş nedir ki; el kadar bir şey! ? .Ama kocaman yüreği var... Seven, hisseden, kırılan... Sevdiğine yanan, ağlayan ve ölen serçe kuş... İşte o serçenin sevecen sıcaklığıdır avuçlarımı yakıp yüreğime akan... Sevince mutlu kanat çırpışlarına beni de ortak eden ve yüreğime güç veren serçe...

Yaşamım boyunca ne bir gül ne başka bir çiçek koparmadım dalından. Onları dalında sevdim, okşadım, canıma sardım sevgimle çoğaltarak... Belki de benim avuçlarımda ki bu gül kokusu da ondan...

Dostluğun en belirgin özelliği ' vefa ' deriz de hep, nedense bir türlü vefalı dostlukları yürütemeyiz, başaramayız; iyi kötü günde, varlıkta yoklukta bu ölçeği bir türlü tutturamayız. Oysa dostluk vefa duygusu olmadan yaşatılabilir mi? ..Beklentisiz, yürekten gelen sevginin gereğidir vefa...ve yaşam içinde karşılıksız uzatılan bir dost eli; döner geri sana gelir umulmadık bir anda..Zira sıcacıktır dar günde sana uzanan o el...

Ne çok dostluklar gördüm beni yerden yere vuran; vefasızlıklarıyla ölmeden öldüren.
Ne kadar azdı çıkarsız dostlarım, canlarım; beni yerden kaldırıp yüreğine saran.
Yitirdiğim dostlar hep bitimli ömrün benden kopardıklarıydı..Fani dünyanın yolcuları...güllerle donanmış sevgi bahçemde gömülü onlar...

Ben de balıklar gibi çırpındım, yaşamın nice kalleşlikleri karşısında... Dostun, dostluğun kıymetini bilerek ' dost, dost' diye yana yakıla sıcacık bir dost eli bekledim, bekledim de; bilemedim insanoğlunun nankörlüğünü... Yüreklerde ki can suyunu kurutan, sevgi ateşini söndüren nankörlük... Yine de dost dedim, dostluk dedim de yüreğimi vurdum yüreksiz çöllere bir derviş misali... Yüreğimi.

Hep sordum yüreğime: ' Neden seni incitene, vefasıza, nanköre bile güzelsin, derinsin, incelikli, anlamlısın... İçtenlikli, sevecensin. Bir güneş kadar sıcak, toprak kadar bereketli, su gibi durusun? '
Dedi ki: ' sevgi... Dostluk zaten vefadır, duygudur, bir yürek işidir. Bütün bunların sarmalanışıdır! .'Sustum ve içimde açan dostluk gülünü bir kez daha şefkatle, aşkla, dostça okşadım, sevdim, suladım, güneşlendirdim ve ' Yaşamak ne güzel, dostluk ne güzel! .' dedim.

Bilirim ki düşmeden, düşürmeden..şaşmadan, şaşırmadan..yürekte garez taşımadan yaşamın kıyısına tutunup sevmek, dost olmak, dostça yaşamak ne büyük erdem...

Gün oldu yüreğime karlar yağdı; eridi bahar gelince...
Gün oldu ilkyazını yaşadı yüreğim; tomurcuklandı çiçeği baharın dalında... Coştu, taştı, bereketlendi vefalı toprağım...
Ve yaz geldi yüreğime; ısıttı güneş içimi sımsıcacık..kanatlandım masmavi gökyüzünde, özgürlük şarkıları söyledim kuşların eşliğinde uzakta ki dostlara..karanlık geceler de ay ışığı oldum, sarı yıldız oldum fener gibi dostun yüreğini ışıttım. Hele, hele o yakamozların eşsiz parıltısında söylediğim dostluk şarkıları! .
Derken, hazan düştü yüreğime, baharıma, yazıma... Sarardı yaprağım, titrek... Deli poyraza yenilmemek için tutundu kıyısına yaşamın; bahara gebe sevdasına umutla... Islansa da, yağmurlarından dolup taşsa da pınarları, olması gerektiği gibi yaşadı hayatı; dostu, dostluğu ıskalamadan...

Ben avuçladıkça dikeniyle dostluk gülünü canım yandı, yüreğim kanadı da, vaz geçmedi yüreğim dosttan, dostluktan... Sarıp sarmaladı...
İki elim vardı; biri yüreğimin üstünde, diğeri kalemimde... Biri vicdanımın sesini dinledi, diğeri yazdı duyduklarını...
Öyle çok kırıldım ki...yine de kıramadım kıranları...Öyle çok ağladım ki, ağlatmadım yine de ağlatanları..Hep bu vicdan, bu yürektir; başımı dik, alnımı açık tutan...sevgiyle sarmaş dolaş...dosta, dostluğa koşan yürek...


Üşüme yüreğim


Üşüme yüreğim;
Mevsim hazan olsa da...
Baharı düşün; hani mavi gökyüzünde
Sonsuza kanat çırpan kelebekleri...

Üşüme yüreğim;
Nadastaki toprağın
Umut yüklü tohumunu düşün;
barışa ve dostluğa sürgün verecek tohumu...

Üşüme yüreğim;
Yemyeşil bir ormanda çağıldayan
Su sesini...
Berrak akan pınarı...
Yeşiline su taşıyan bulutları...
Güneşin yedi rengi...
Özgürlüğü
Ve yaşamın diriliğini düşün
Düşün ve üşüme;
seni ısıtan budur..

EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#124 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 08.04.2009 - 12:20

Güzel paylaşım....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#125 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.04.2009 - 23:44

"...Bir serçe kuş nedir ki; el kadar bir şey! ? .Ama kocaman yüreği var... Seven, hisseden, kırılan... Sevdiğine yanan, ağlayan ve ölen serçe kuş...."


Sıcacık bir metindi.
Ve yukarı aldığım cümle bence yazının özetiydi.
Esininiz eksik olmasın.

#126 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 13.04.2009 - 09:04

Eylül...
Fersude sonbaharların giriş kapısı...
İlk yaz rüzgârından alınmış bir hızla savrulan düşüncelerin, hoyrat hayallerin ve avare zamanların yorgunluğu,
kırgınlığı, pejmürdeliği içinde yeniden derlenip toparlanması gereken hayatın rengi...
Ve yeniden başlamanın yorgun ritmini hatırlatan yağmurlar...
Bölük pörçük hatıralar, kırık dökük sevinçler...
Şiir kılığında gelen acı...

Eylül işte; nâm–ı diğer, hüzün...





Eylül...
Her şair için ayrı bir Leyla; kurşunî gelinlikler giyinip de gelen...
Dilemmaların çıldırtıcı sükunu bir yanda;
ve bir yanda sislerin ve buğuların ardından sökün edip yürümüş sancıların ilhamı...
Katar katar uzaklaşan kuşların kanatlarına yüklenen son arzular kadar umutsuz ve beklenesi...

Eylül işte; nâm–ı diğer, pişmanlık...





Bilmiyorum, siz bu yazıyı okurken yağmur yağıyor olacak mı?..
Belki yapraklar savruluyordur şimdi bulunduğunuz şehirde; belki sular kararıyordur yavaş yavaş...
Altın kızılı bir gurubun soyunmuş dalında çifte kumruları seyrediyorsunuz belki de...
Bir sanatoryum bahçesinde gezinen uzun saçlı, zayıf ve genç iki kaderdaştır belki ikindiler ve yağmurlar...
Belki sizin kentin huzurludur akşamları, belki de alaca düşmüş gecenin bir yüzünde
siyah tırnaklarını ruhunuza geçirmeye çalışan ifritler dolaşır...

Eylül işte; nâm–ı diğer melal...





Tenha yollar, aşınmış günler, hayata dar gelen arzular ve kanadı kırık kuşlar...
Tabiatın birden uyanıp gerçeği gören yüzü...
Kıymeti bilinmeyen lezzetin çamurlara bulaşmış sarı bir acılık tarafından istilasına karşı şaşkınlık...
Acıların beyhude, sevinçlerin zavallı, mutlulukların fanî olduğunu anlamanın dehşeti...

Eylül işte; nâm–ı diğer, ölümün rengi...



Eylül... Yaşanmamış mevsimlerin en gerçeği...
Uçuk benizli koşuşturmacalar, yeniden kurulan defter–kitap pazarı...
Eski okul çantasına kalem yerine ancak gözyaşını koyarak okula giden minik adımlar...
Yoksul mahallelerde gitgide çamurlanacak karanlık sokaklar...
Camlara mıhlanıp 70 yıllık muhteşem bir sükût ile yolları seyreden kırçıl hatıralar...
Ciğer paresini okula eksik kitapla gönderen annenin yüreğindeki çizik...
Para etse canını da verir ama...

Eylül işte; nâm–ı diğer, acının mührü...


EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#127 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 13.04.2009 - 12:50

Bazen eylül bazen başka bir ay bizi karanlık dehlizlere çeker...Hayat bazen mutlu bazen mutsuz geçer.Mutlak olan tek şey hayat denilen şey her canlı için bir gün biter,ve kavuşmak uzaklara kalır....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#128 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 16:26

Unutma!
yüreğinde bir ismin imzası var
ve sen onu silemezsin

söküp atamazsın ne kadar uğraşsan da
seninle beraber büyür ıcındekı sızı
ilk önce onu hissedersin
başkasına dokundugunda…

unutma!
bir kere sevdin mi
uzun uzun yanarsın
sitemler.. öfkeler birikirken ıcınde
sen azalırsın.
dilinde küfür elinde kadeh eksik olmaz
günler böyle geçer. alışırsın…

unutma!
sabahlar artık gecikir.
ister sağa dön ister sola
gözüne uyku değil gidenin hayali gelir…
kendini şiirlere verirsin
elin sigaraya gider her on dakika da bir
fena zehirlenirsin…

unutma!
bir süre güvenmeyeceksin kimseye
kandine sığınacaksın
aşk konuşulduğunda sen susacaksın
of larla ah larla başlayacaksın her cümleye
çevrende senden başka herkes haksız olacak
senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe..

unutma!
bir gün kaldığın yerden başlayacaksın
biri seni bulacak…
önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
biraz ürkeceksin.
ne kadar dirensen de nafile
insansın sonuçta, seveceksin….
eski acılara bakıp da küsme sevdalara
gavura kızıp da oruç bozulmaz
sök at kafandan acaba ları!
bir kemik aynı yerden
iki defa kırılmaz..

artık kararmaz gecelerin.
bir daha yaşlar akmaz gözünden.
sabahların gecikmez.
kim bilir ağladığın günlere gülersin
bir defa öldün ya zamanında?
bir daha ölmezsin…

EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#129 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 20:38

Ölmeden evvel ölmek...Tasavvuf da böyle bir kavram var o geldi aklıma son dizeleri okuyunca ...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#130 K@LPSİZ

K@LPSİZ

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.160 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Ankara

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 21:04

Göz kırpmadan sabahı bekleyişim, karaltılardan hep güzel anlamlar çıkarışım ve senin geçtiğin yollardan geçişim nedendir.

Nisan yağmurlarının kızıl topraklarla buluşmasındaki ilahi ahengi bozmamak için susuşum, benliğimin karanlık yönlerini örtmek için nedensiz kaçışlarım, gençliğimiz gül kızıllığı

Akşam üstlerinde hep seni bekleyişim, sana olan sevgimi küçük puntularla yazılmış gürültüsüz nağmeleriydi sadece.

Gecenin zifiri karanlığında senin hayalinle yürürken uzattığım yollar gibi düşlerimi de uzatıyorum. Geriye iz bırakmadan. Sokak da yürürken gür bir ışığın şavkını yüzümde hissettim ve karanlığı dağıtmasını bekledim. Ama karanlığı dağıtan gül ışığının şavkı değil onu daha da anlamsızlaştıran bir aydınlık vardı.

Hayalinle yürürken etrafımızda rengarenk cıvıl cıvıl leylaklar, karanfiller, papatyalar, kırmızı güller açıyordu. Bazı günler sonsuz gül bahçesinde yalnız başıma ağlarken gözlerimin ıslaklığına hayalinin dokunmasını istemedim hiç.
Seni gözyaşlarımın kırılganlığıyla yıpratmak istemiyorum. Ancak sende benimle beraber ağlıyordun. Çünkü senin olmadığın yerde ne olmadığımı bilmiyorum.

Ben bu kentin susuşlarını sevdim.
Denize düşen ayın şatafatlı görüntüsünü sevdim.
Bu kentin hangi sokağını adımlasam senin yüzün, kaldırımlarda senin sevdanı adımladım. Baharında acılarına, yazında ağrılarına yürüdüm.

Ben sende bu kenti çok sevdim. Haziranda geldin sen bu kente ben eylülün avuçlarında bıraktım seni...
Sonbaharına yakışırdı en çok mahsun bakışların
Eylülünde tutuldum, eylülünde tutul istedim sevdaya.
Sararan yapraklarında yeni sevdalar yeşert istedim.
Eylül kaçaklarına kapını aç istedim.
Ben sende bu kentin eylülünü sevdim.

Hiç bilmediğin bu kentte gülerdin sen, bir başka açardı gözlerinde üç karanfil. Türküsünü bir başka söylerdi gözlerin. Ben sende öğrendim. Suretin düşerdi denize her gece. Yok olacaksın diye hiç dokunmadım.

Uzaktın bana

Bir kent uçurumuydun. Ben sende bu kentin uçurumlarını sevdim. Sorgusuz, sualsiz yürüdüğümüz maydanları, çıkmaz sokaklarında sakladığımız anıları, özgürlük için ödediğimiz ağır bedelleri ben sende bu kentin zorlu duraklarını sevdim.

Ulaşılmaz derdim hep. Kentin uzak semtleri gibi uzaktan sevdim.Aynı dildendi türkülerimiz, başka dillerin yalnızlığı düştü payıma. Yaşadım. Kendim diye tanımladığım her şey sendin.

Ben sende tanımladım kendimi. Bu kentte yalnızlığımda sendin, bir kentin enkazı gibi yalnız kalışımı ben sende sevdim. Bu kentte sana dair ne varsa ben sende bu kenti çok sevdim

kime sorulacağını bilmeden cümleler biriktiriyorum. Niçin yazdığımı bilmeden. Seherler biriktirdim sevgiliye ulaşabilir miyim diye ve dostlar biriktirdim dosta ulaşabilirim diye.

Ama aşklar, aşklar biriktirmiyorum. Ve korkuyorum kalbimin kanamasından artık ve korkular biriktiriyorum sevgilere dair aşk mektupları alıyorum; mektuplar gönderiyorum sevgiliye ama biriktiriyorum, biriktiriyorum içimde vuslatı, ayrılığı, mutluluğu ve hüznü. Kentin arka sokakları da içimde.Böyle nereye gidilir...


Eylül gelince aklıma hep bu dizeler gelir.. Kaleminize sağlık Eylül Hanım..
Kimsenin adı dudaklarımı kandıramadı...

#131 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 23:27

Buda çok güzel sizinde kaleminize sağlık
EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#132 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 28.04.2009 - 01:04

"bir defa öldün ya zamanında
bir daha ölmezsin…"


Güzeldi.

#133 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 03.05.2009 - 23:45

yedi iklim geçer,
ağarıp solan güz ışıklarından
yalan pencerelere doğru...

uykularda olur ne olursa
yangınlar,
takvim ziyanları,
gömülü sevdalar...

iksir gibi yayılır
hücrelerimin rehavetine ıslaklığın
düş tüccarları ağır mesaidedir...

uykularda olur ne olursa,
talanlar
ve beton serinliği
inşaat halindeki aşkların...

uykularda ölür ne ölürse,
kıpırdayan su
gülümseyen yel...

yedi iklimin oralarda
kavalını kırmış bir çobandır
gökyüzü,
aklında new orleans
heybesinde caz!

yedi iklimin
bar olduğu yerdedir uykunun
alkol imparatorluğu
kalabalık avındadır bakışlar...

uykularda olur ne olursa,
bitmez efkar kırları
bazı saçlarda
ve ölüm gibi suskunluklar açar
derin kuyularda...

ve şaka gibi
ve sarsak sarsak
ve kımıl kımıl
bir yaşamaktır
MAVİLERE UYANMAK
en kesif karanlıklara kafa tutan
gözlerinin mavisine kuşanmak...

senin kanatların var,
benim köylü yüreğim...
operada tezek kokusu
bu şehirdeki varlığım! ..
beni taşıyacak vesaitim yok
bu caddeüstü sevdada
ellerinden gayrı..
'gayrı dayanamam ben bu hasrete'
ya beni de yitir
ya sen de git
beni götürdüğün yere...
türküleri sev
yalan kahkahalardan uzak dur
canımın suyuyla yıka ellerini..
aklımın maharetiyle giydir
en mavi yerlerini...

senin adın
buzul mavisi!
çünkü mavilerde uyur,
benden sana geçen
sende beni kalkındıran ne varsa!
sevdiğim, açlığımın uzak ufku,
her sabah;
güneşten ne zaman işaret alırsan
ne zaman dar gelirse soluğun
böyle uzun sarılmaklara,
fikrini kurcalarsa eğer
açık korkular,
işte o zaman
mavilere,
mavilere
uyandır beni...



yılmaz erdoğan

EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#134 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 04.05.2009 - 00:57

Hepimiz bir gün uyanacağız....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#135 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 06.05.2009 - 16:18

Buda burda dursun severim can DÜNDAR'ın yazılarını

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
Seni seviyorum sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREÐİN...
CAN DÜNDAR

EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#136 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 15.06.2009 - 13:56

Zeynep Dizdar

Sana Güvenmiyorum

Dur demem bundan sonra sana
Hiç kal demem yolunu kesmem asla
Sevmeyi sende öğrendiğimi sanmıştım safmışım oysa

Artık Yok Beni sevdiğini söylesen de kalbim bomboş sana
Bu ihanet benden aldığın her şeyi geri verdi sanki bana

Sana güvenmiyorum artık anlasana oyuncağın değilim
gözüme perdeler indi senle yazık
Artık aşkta kör değilim

Buda burda dursun çok beğendim.

EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#137 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 16.06.2009 - 20:22

Unutma!
yüreğinde bir ismin imzası var
ve sen onu silemezsin

söküp atamazsın ne kadar uğraşsan da
seninle beraber büyür ıcındekı sızı
ilk önce onu hissedersin
başkasına dokundugunda…


bu başlangıçta kendimi buldum ben ama çözümü konusundada bi şeyler yazsan aplacım..
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#138 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 18.06.2009 - 13:34

Onur Akın Ey Hayat

Ey hayat
Sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda
Ömrüm beni yok saysın
El oğlu sevdalardan dem tutar
Aşk büyütür yıldızlardan
Seninse düşlerin yasak dokunamazsın
Birini sevmişsindir geçen yıllarda
Açık bir yara gibidir hala
Hala çok özlersin onu ağlayamazsın
Ey hayat
Sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda
Ömrüm beni yok saysın
Tırmandıkça yücelir dağlar
Sen mağlupsun sen ıssız
Sesinde çığlıklar boğulur ama bağıramazsın
Birini sevmişsindir geçen yıllarda
Açık bir yara gibidir hala
Hala çok özlersin onu ağlayamazsın
Ey hayat
Sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda
Ömrüm beni yok saysın

Çok sevdim sözlerini *lol
EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#139 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 18.06.2009 - 20:11

Keşke oyunda yokum demekle oyundan çıkılabilse,çocukluğumuzdaki gibi,ama olmuyor büyüdükçe oyunlar sertleşiyor ve terk edilemez oluyor....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#140 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 06.07.2009 - 11:27

Otuzbeşime bastım geçen hafta... İlk yan bitti: Hayat: 1... Ben: 0... Ama belliydi böyle olacağı... Nicedir başlamıştı belirtiler:

Yolda çocuklar "Amca şu to­pu atıversene" diye seslendik­lerinde kuşkulanmıştım ilkin...

Sonra saçlarımdaki beyaz tel­ler tescilledi yarı yolun ufukta göründüğünü...

Baktım, lise fotoğraflarım sa­rarmış, sınıf arkadaşlarım yaş­lanmış. Eş dost sohbetlerinde sağlık ve çocuk konuşulur ol­muş... seyahat ve aşk yerine...

Gök gibi gürlemeye alışkın müzik setimin ses düğmesini kısar olmuşum, içindeki uçurt­manın ipini cekercesine...

"Bizim zamanımızda" diye başlayan nu­tuklar atmaya başlamışım mezuniyet törenle­rinde -hayret! daha dün değil miydi benimkisi?

Yıllar yılı dudak büktüğüm 'ölümden son­ra hayat masalları' na kulak kabartmaya baş­lamışım gizliden gizliye...

İple çektiğim haziranlara sırt çevirmişim.

Yaşamın orta sahasına girmişim... irkilmişim...


Ruhumun ikizleri yine çekiştiriyorlar kol­larımdan.

Biri, "Daha ne gördün ki" diyor yüzünde papatyalarla; "Asıl şimdi başlıyor hayat,..! Bundan sonrası rahat!"

Lakin, "Buydu işte görüp göreceğim" diye efkarlanıyor öteki... "2. yarı geçer hızla/yaşla­nırsın zamanla..."

Yaşı genç olanlar 35'e uzak durduklarını sanarak, "sahi oldu mu o kadar? Hiç göstermiyorsun" tesellisindeler...

35'le çoktan tanış olanlarsa "hayata hoşgeldin" pankartıyla karşılamadalar... ilk yan sa­dece bir ısınmaymış meğer: Asıl ikinci yarıda anlaşılırmış tadı, hayatın... kavganın... aşkın...

Bense şaşkın... devre arası bilancolarındayım:

Son dönemde, kimbilir kaç eski anıyı yaralı ele geçirdim, belleğimin derinliklerinde..?

Kimbilir kaç kez kendime yakalandım, kendimden kaçarken... ve sustum vicdan sor­gularında... Aksisedamla bile dertleşmedim.

Meğer ne yaman serüvenmiş hayat?

Bazen yediveren gülleri gibi bereketli... Sanki hayat değil, Körfez Krizi mübarek: Bir koyup, beş alıyorsun... Yaşıyor, seviyor ve se­viliyorsun...

Bazense kıtlıktan kırılıyor ortalık...şaşıp kalıyorsun...

Oysa -herkes bilmezden gelse de-skoru belli oyunun:

30'larda dedeni ve nineni kaybe­diyorsun. 40'lannda anneni ve ba­bam... ve 70'inde kendini...


Şimdi devre arası/yolun yarısı...

Bugüne dek ancak tanıştık hayat­la...

Ben O'na kendimi tanıttım... O bana kendimi...

Göğsüme madalya gibi dizdim hatalarımı... (Zaferlerim onlar be­nim... Olgunluğumun yapıtaşları...)

...Ve derin bir yara gibi sakladım başarılarımı... Asansör çıkarken yukarı, dönüp bakmadım aşağı... Dönmesin diye başım...

Ben istikballe arkadaşım...



Ne var ki yarım her şey... Hayat da yarım, sevdalar da... Daha diyeti ödenmedi sevinçle­rin... ihanetlerin hesabı sorulamadı... Nazım'ın dediği gibi "kopardım portakalı dalın­dan/ Ama kabuğu soyulamadı/ Sevdalara do­yulamadı..."

"Doydum" diyen görmedim ki zaten ben...

Hiç doyulmaz ki zaten...

Lakin gel de zamana anlat bunu...

Sahi nedir bu telaş, bu kin? Sanki ölüye can yetiştireceksin..



Baktım ki ikinci yan kapıda... ve hayatın ceza sahası yakın...

Doldurdum bir kara kutuya 35 yılın hesabını. Acılar, sancılar bir çekmecede, sevdalar diğerinde... Bir yerde hüzünler ve korkular, bir üstte sevinçler ve zaferler... Kat kat, dizi dizi dizdim kullanılmış takvimlerimi...

Sabırla kapattım kutuyu, sevgiyle mühürledim ağzını...

İlk yarı bilançom o benim:

Yangında ilk kurtarılacak... kazada ilk açı­lacak...

Yarımlar tam olduğunda kara kutuyu açıp bakanlar teşhis, koyacaklar halime... "Çok mutlu olmuş, fazla yüksekten uçmuş zavallı" diyecekler, ya da "sebepsiz alçalmış... Bile bi­le vurmuş kendini dağlara..."

Fakat kara kutu ancak bir kısmını söyleye­cek hikayenin...

Kalanı benimle gelecek...

Dağların yamaçlarına savuracağım en mahrem hatıralarımı...

Reyhanlar saklayacak sırlarımı..

Skoru bir tek Ege'nin sulan bilecek... Deni­ze kavuşabilirse eğer içimdeki nehir... Hayat: 0... Ben: 1

Can DÜNDAR

EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

8 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 8 ziyaretçi, 0 gizli