Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Feneri davasıyla ilgili yayınlarından dolayı Doğan Medya Grubunu ve Aydın Doğan’ı bugün de sert bir dille eleştirmeyi sürdürdü. Erdoğan, Aydın Doğan’ın kendisine Hilton Oteli’nin önündeki boş yeşil alana rezidans yapmak isteğini ilettiğini bu talebine karşılık almadığı için bu yayınları yaptığını iddia etti.
Başbakan Erdoğan, partisinin Bayrampaşa İlçe Kongresi’ne katıldı. Kongrede bir konuşma yapan Erdoğan, Türkiye’nin artık üç tarafı denizlerle dört tarafı düşmanlarla çevrili bir kompleksinin olmadığını belirterek, "Büyük ülkelerin kompleksi yok. Düşman üreten değil dost üreten bir yönetim iş başındadır. İnancına güvenmeyen inanç hürriyetinden korkar. Düşüncesine inanmayan düşünce hürriyetinden korkar. Biz ne inancımızdan ne düşüncemizden korkuyoruz. Emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz" dedi.
CHP’nin AB konusunda bilgi verme taleplerini yanıtsız bıraktığını belirten Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan’a gitmesine yönelik eleştirilere yönelik olarak da “Cumhurbaşkanının milli maçı izlemeye gitmesi sizi bu kadar niye rahatsız ediyor? Biz her şeyin masada çözülebileceğine inanıyoruz. Bunlar problem çözemez, problem yaratır. Onun için bunlara yönetim bırakılmaz" diye konuştu.
Erdoğan konuşmasının önemli bir bölümünü Deniz Feneri davasıyla ilgili yayınlarından dolayı Doğan Medya Grubu ve Aydın Doğan’a ayırdı. Dün yaptığı konuşmanın ardından Aydın Doğan’ın yazılı bir açıklama yaptığını belirten Erdoğan, "Bu hamur daha çok su kaldırır" dedi.
Aydın Doğan’ın yaptığı yazılı açıklamayla "anı kurtarmaya" gayret ettiğini ifade eden Erdoğan, "Aydın Doğan’ın genel yayın yönetmeni ve kendisi bir cevap verme yarışına girmişler. Yönetmen ‘insani duyguları sömürenleri yazmayalım mı?’ diyor. Yazma diyen mi var? Yaz da doğruları yaz. Yalan ve iftira yazma" dedi.
Erdoğan şöyle dedi:
“Daha düne kadar Baykal’la paslaşma halinde toplanan yardım paralarının Başbakan Tayyip Erdoğan’a elden verdiğini veya verildiğini gösteren makbuz belgesi diyordunuz. Bunu Sayın Baykal da diyordu kendileri de diyordu hatırlayın. Peki ne oldu o belgeye? Kayıp mı oldu, yoksa bir gecede değişti mi? Nerede o sözünü ettiğin tutanak? Ben ‘hadi çıkın ispatlayın’ deyince şimdi yarım ağız Başbakan’a elden değil Başbakanlığa verildiğini söylüyorsunuz. Bu ikisi aynı şey mi peki? Madem öyle baştan doğrusunu yazsaydınız ya. Doğrusunu beni konuşturduktan sonra öğrendiniz de şimdi mi yazıyorsunuz? Sayın Aydın Doğan, dün hala ‘iddia sahibi ben değilim. Sanıklardan biri toplanan paraların Başbakan’a verilmek üzere birisi tarafından alındığını söylüyor. Benim medyam sadece mahkeme safahatı hakkında bilgi veriyor’ diyor. Soruyorum hukukta yataklık etme diye bir olay var. Sayın Doğan şu anda böyle bir iftiraya yataklık ettiğinin farkında mısın?"
Erdoğan, yazılan haberlerin doğru olup olmadığının teyit ettirilmediğini söyleyerek Aydın Doğan’a eleştirilerini sertleştirerek sürdürdü. “Yoksa eski komünistlerin yaptığı gibi iftira at tutmasa da iz bırakır mantığıyla mı hareket ediyorsun? Mantığın bu mu? Sanığın sözünü ettiği, dosyasına konan tutanak ne? Onu neden yayınlamıyorsunuz?ö diye sorun Erdoğan, söz konusu tutanağın imza ve rakam olmayan bir makbuz olduğunu söyledi.
İsim vermeden Hürriyet Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün söz konusu belgede paranın Başbakanlığa verildiğini yazdığını ancak Doğan açıklamasında halen paranın Başbakan’a verildiğini yazdığını söyleyen Erdoğan, “Yalan üzerinden devam ediyorsun. Biz hanginize inanalım şimdi? Hanginiz yalan, hanginiz doğru söylüyor?" diye sordu.
Başbakan Erdoğan, basın özgürlüğünün yalan yazma, insanların şeref ve haysiyetleriyle oynama hakkı vermeyeceğini ifade ederek, “Aydın Doğan, ‘ben Deniz Baykal ve NTV’nin yalancısıyım’ diyor. ‘Bana değil ona söyle’ diyor. İyi de Baykal’a sorunca ‘ben Aydın Doğan’ın gazetelerinin yalancısıyım’ diyor. Böyle şey olur mu? Hani var ya şıracının şahidi bozacı. Oyun mu oynuyoruz ya. Böyle tezgah olur mu? Tayyip Erdoğan hiçbir zaman yanlışın, yanlış yapanın yanında olmamıştır, olmayacaktır" diye konuştu.
Gerçeklerin karar aşamasında ortaya çıkacağını belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sizin bu telaşınız niye? Bu saldırganlığınızın arkasında ne var? Siz asıl onu söyleyin, onu açıklayın. Bunun altında bir şey muhakkak var. Açıklamadığınız bir şey var. Bunu ben biliyorum da siz açıklayın. Açıklayın bunu. 1 hafta süre, önümüzdeki hafta cumartesi-pazar kongreler için gene İstanbul’dayım. Açıkladın açıkladın, açıklamadın ben açıklayacağım. Onu da açıklayacağım. Çünkü nedenini biliyorum. RTÜK’le hangi işiniz var? Bir menfaat davanız mı var, yok mu açıkla. Birkaç gün daha görülmekte olan davanın sonuçlanmasını bekleyemeyecek kadar niye aceleniz var? RTÜK Başkanını peşinen suçlu ilan etmenizin çıkar hesaplarınızla alakası var mı yok mu açıkla. CNN’in karasal yayın talebiyle ilgisi var mı yok mu açıkla. Gerçekleri yazacaksınız önce bunları açıkla. Yazmadınız ben açıklayacağım."
Aynı grubun daha önce “Alman mahkemesine Tayyip Erdoğan baskı yaptıö haberler yazdığını da belirten Erdoğan, sonra bunun için “pardon doğru değilmişö diye yazdıklarını söyledi. Erdoğan, delil olarak sanığın dosyasına konan belgede Alman yetkilinin “Biz Türk hükümetinden tutuklu bir Alman vatandaşı için talepte bulunmaya gittik, onlar da bize yargının bağımsız olduğunu anlatıp Almanya’da tutuklu Türklerin durumunu anlattı. Siyasi baskı söz konusu olmadıö sözlerinin yer aldığını söyleyerek, “Madem yazacaksın al sana delil diye dosyaya eklenen belge. Bunun kupürünü neden gazeteye koymuyorsun? Milleti aldatma yoluna niçin gidiyorsun. Böyle mi gazetecilik yapıyorsun sen? Böyle mi gerçekleri haber yapıyorsun? Bu mudur ikide bir arkasına saklandığınız basın özgürlüğü?" dedi.
Doğan Grubunun köşe yazarlarına da, “Öncelikle gelin de patronunuzun bu yanlışlarını sahiplenmeyi bırakın da gerçekleri yazınö diye seslenen Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan’ın yazdığı yazılı cevapla ilgili olarak şunları söyledi:
“Diyor ki ‘Hilton’la ilgili bir konuyu belediyenin sorunu olarak biliyordum’. Doğru belediyenin sorunu. Peki, belediyenin sorunuysa bu sorunu bana niye getirdin, niye bunu benimle konuştun? Niye benden bu konuda yardım istedin? Evet Sayın Doğan, Hilton’un önündeki devasa boş alanı yeşil alanı benden İstanbul Büyükşehir belediye başkanıma bu noktada talimat vermek suretiyle rezidans yapmak üzere benden ricada bulundu. Dedim ki ‘mümkün değil, olmaz.’ Ve benden sonra Büyükşehir Belediye Başkanımla da gitti görüşme yaptı. Herhalde bir yemek de yediniz değil mi? Evet bir yemek de yediler. Yanlarında bir üçüncü bir şahıs daha vardı. O da Şişli Belediye Başkanı. Sayın Aydın Doğan bu söylediklerim herhalde yalan değil. Çünkü ben gerçekleri söylüyorum. Kovaladığın iş hakkın değil. Gazetelerin çevreci çevreci dolaşıyor ya işte ben de şimdi diyorum ki çevreci Doğan sevsinler seni. Hilton’un önündeki o devasa yeşil alanı rezidans yapmak üzere Şişli Belediyesinden herhalde işini halletmişti değil mi ama Büyükşehirden beşbinlikler noktasında işini halledemedi. Dün akşamki o cevaplardan sonra bugün bunu açıklamamız gerekiyor. Çünkü Hilton olayı da o kadar basit bir olay değil. Kullandığı ifade şu, ‘ben boşuna mı bu kadar parayı verdim dedi. Orayı rezidans yapmayı düşünerek bu parayı verdim’ dedi. Aynen bana kullandığı ifade bu. Bunlar köşeyi böyle döndüler. Bu ülkede vurgunları böyle vurdular.
Şimdi bugüne kadar bunları iyi yürütüyorlardı. Bizden bunları temin edemedikleri için şimdi rahatsızlar sıkıntı buradan geliyor."
Kaynak
Bu da Aydın Doğan'ın Sayın Başbakana cevabı:
"Bizim medya grubumuz biat etmez"
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iddiaları üzerine yaptığı açıklamada, "Sayın Başbakan, 'ben açıklayacağım' diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, hemen açıklasın" dedi.
Aydın Doğan, Başbakan'a Hilton arasiziyle ilgili olarak değil Ceyhan'da rafineri kurmak istediğini söylemek için gittiğini, o görüşmede Hilton'a ne yapılacağını Erdoğan'ın sorduğunu belirtti. Erdoğan'ın Ceyhan'a rafineri işinin Çalık Grubu'na söz verildiğini söylediğini de anlatan Doğan, Başbakan'ın bağımsız basını ve demokrasiyi içine sindirmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan'a seslenen Doğan, "Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsan bizim medya grubumuz biat etmez" dedi.
Kanal D'de Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtlayan Doğan'ın açıklamaları şöyle:
Alman mahkemeleri dava açmış
"Şimdi evvela Tayyip Bey'in tutumuna hayret ettim. Alman medyası bir takım yolsuzlukları bulmuş, fakir fukarayı kandırmışlar. Topladıkları paraları da çeşitli yollarla şirketlerine Türkiye'deki yandaş medyaya aktarmışlar. Alman mahkemeleri de iddianame hazırlanıp dava açmış. Bizim oradaki gazetecilerimiz de iddianamede ne varsa onu yazıyorlar.
Başbakan karıştırıyor
Ben diyorum ki bunu, seninle (Erdoğan) ilgili meseleyi ben yayımlamadım, NTV'de canlı yayında Deniz Baykal söyledi oradan alıntı yaptık yayımladık. Bugün diyor ki, 'Sen öyle diyorsun ama Deniz Baykal da senden aldığını söylüyor.' Deniz Baykal'ın böyle birşey söylediğine kesinlikle ihtimal vermiyorum. Bence Başbakan olayları birbirine karıştırıyor veya gelip ona yanlış enformasyon veriyorlar veya bir kahramanlık edip, birilerini dövüp konuyu değiştirmek istiyor, gündemi değiştirmek istiyor.
Hilton için Başbakan'a gitmedim
(Hilton olayı) çok ucuz bir polemik. Yani bir ülkenin Başbakanı'nın bu kadar ucuz polemiğe girmesi, hakikaten beni son derece rahatsız ediyor. Ben bu ülkede yaşayan, 24 bin adam çalıştıran, bir sürü şirketleri olan bir grup olarak hergün devletle müracatlarımız, işlerimiz var. Hilton'da ben eğer onlardan yasal olmayan birşey istedimse zaten vermemeleri lazım, ben yasal olmayan birşeyi de istemedim. Yasal birşeyi istedim de vermiyorlarsa, burada da onlar suç işliyorlar. Diyor ki, 'bana geldi.' Ben Başbakan'a Hilton için gitmedim.
Çalık'a söz verdik dedi
Ben ona gittim ama Hilton için gitmedim. Başbakan karıştırıyor olayları. Ben Başbakan'a 'Sayın Başbakan 2.5 milyar dolar paramız var, biz bu ülkede yatırım yapmak istiyoruz. Siz Hyundai'ye 'Çek Cumhuriyeti'ne gitme, gel Türkiye'ye sana teşvik verelim' diyorsunuz. 'Ben sizden ne teşvik istiyorum, ne yatırım indirimi istiyorum, ne kredi istiyorum. Ben sadece bir ruhsat istiyorum, o ruhsatla yatırım yapacağım, direkt 2 bin kişiye, 2 bin 500 kişiye iş vereceğim, endirek yolla 15 bin kişiye iş vereceğim ve üç yılda da bu işi bitireceğim, rafineri kuracağım' dedim. 'Nerede kuracaksın' dedi? 'Ceyhan'da' dedim, 'hayır' dedi, 'orayı bizim Çalık istiyor, ona söz verdik' dedi. Dedim ki, 'Çalık da kursun, ben de kurayım' dedim.
İşin içinde Putin, Berlusconi var
'Petrol dağıtıcısıyım, Çalık müteahhit, Ceyhan-Samsun arası hattını yapıyor...' 'Yok' dedi, 'bu işin içinde Putin var' dedi, 'bu işin içinde Berlusconi var' dedi, 'Eni var' dedi. 'Ocak ayında bu iş konuşulacak, bir daha ocak ayında konuşalım' dedi. 'Peki' dedim. O arada kendisi bana sordu, 'Hilton'u ne yapacaksın' diye? Ben de kendisine, 'Valla Hilton'u aldık, biz bunu aileye bir mülk olarak aldık, şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama bu haliyle Hilton demode olmuş, yenilenmesi lazım. Rantable olması için yanına bazı ilave şeyler yapılması da lazım' dedim. O da 'Ben belediye başkanıyla konuşayım' dedi. Ben Başbakan'dan bişey istemedim. sadece o sordu ben de anlattım.
Koruma altına ben aldırdım
Belediye başkanıyla görüştüm. Dedim ki 'Başkan ben buraya modern bir tesis yapmak istiyorum, tesisi koruyarak, aynı yerde olmasını temin ederek. Bugün bazı yayın kuruluşları diyor ki, koruma altına alındı, koruma altına alınmasını ben istedim. Ben Hilton'u yıkıp da yerine gökdelenler yapmak gibi bir niyetim yok. Bu tamamen marjinal medyanın iddiaları. Belediye Başkanı'na da 'Ben burada inşaat yapmak istiyorum, ama siz bana burada eğer halkı çevreyi ve şehri rahatsız edecek, bir fazla rant getirecek bir imar verecek olursanız, ben onu zaten kabul etmem. Ne kendi ismime, ne aileme böyle birşey getirtmem' dedim.
Siyasi şantajdır
Evvela Şişli Belediyesi, orada imar tadili yapmış, benim arsamı koymamış.' Benimle beraber 300 kişi itiraz etmişiz. Ondan sonra Şişli Belediyesi'de imar planlaması içerisine almış. Ben onlardan ne 'bana iki emsal verin, dört emsal verin' diye birşey istedim, ne de böyle birşey oldu. Ne demek 'benden birşey istedi vermedim, onun için yayın yapıyor?' Ucuz siyasi şantaj yapıyorlar, bunun sonucu siyasi şantajdır, polemiktir.
Başbakan'ın RTÜK talebi
(CNNTÜRK'ün RTÜK'ten talebi) Siz hükümetsiniz, siz devletsiniz. Ben de Türkiye'de yayıncılık yapan bir grubum. Devletten birşey isteyeceğim. Evet ben RTÜK'e müracaat ettim. 'CNN'e karasal hak verin' dedim. RTÜK dedi ki, 'bu bizim işimiz değil, Rekabet Kurumu'nun işi. Rekabet Kurumu'na gittik, onay çıktı geldi. Şimdi RTÜK'de. Biz de onun çıkmasını bekliyoruz. RTÜK, bizim arkadaşlarımıza, 'Rekabet Kurumu onay verirse biz de veririz' dedi. Anlıyorum ki Başbakan talimat vermiş, 'vermeyin' diye. Bu ne hukuktur ne haktır. Ben Türkiye krallıkla mı idare ediliyor yoksa demokrasiyle mi onu öğrenmek istiyorum.
Elinde dosya tutuyorsan suç
Ben 50 yıldır bu memlekette iş yapıyorum. Sayın başbakan, 'ben açıklayacağım' diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, hemen açıklasın. Niye mahkemelere verilmiyor benimle ilgili birşey varsa. Elinde dosya tutuyorsa o da şantaj. İkisi de suç. Böyle şey olabilir mi? Yani bunları konuşan bir ülkenin başbakanı. 'Ben onun her hafta bir şeyini açıklayacağım.' Sen beni hemen hakimleri, savcıları getireceksin, polisini adliyeni getireceksin, tutuklatıp hapsettireceksin. Bu zulümdür, böyle şey olur mu?
Yolsuzluk diz boyuna çıktı
Öfkenin sebebi bana göre şu; 2002 yılında geldi, 'ben bütün bu yolsuzlukların üzerine gideceğim' dedi. Vurgun, yolsuzluk diz boyuna çıktı. Daha bir ay içerisinde Şaban Dişli olayı patladı. Peşinden Gaziantep olayı patladı. Peşinden Deniz Feneri, peşine Batman olayı...
Bunlara bir suçlu arıyor. Türkiye'de gündemi değiştireyim, bir suçlu bulayım. Doğan Yayın Grubu'nu buldu. Bizim grubumuzdan başka da yandaş olmayan grup aşağı yukarı kalmadı. Onun için de seni susturacağım diyor.
Her gün baskı yapıyor
Ben ne Cumhuriyet Halk Partisi'nin yandaşıyım ne AKP'nin. Ben bu ülkenin bağımsız yansız medyasıyım. Benimle Tayyip Beyin övünmesi lazım. Demesi lazım ki, 'benim ülkemde bağımsız, yansız, uluslararası standartlarda bir medya grubu var.' Sen kalkıp da beni hergün 'onu yazdın' diye 'bak ben sana ne yaparım, devletin müfettişlerini, maliyenin görevlilerini, hepsini üstüne gönderirim...' Hergün baskı yapıyor hergün. Kan kusuyoruz kızılcık suyu içtik diyoruz. Bugüne kadar hükümetin bize yaptığı hiçbir baskıyı yayın politikamıza getirmedik. Yasal yollarla mücadale edelim... ama artık tahammül edilmez boyutlara da getirdi. Şimdi ben kalkıp hakkımı Avrupa Birliği'nde mi arayacağım.
Böyle birşeyi Avrupa Birliği'nde konuşsak gülerler. Bir medya grubununu, Başbakan, parti kongresinde 'vur vur inlesin Aydın Doğan dinlesin' diye yuhalatır mı? Ben gazete sahibiyim ya ben siyasi parti değilim. Ben başbakanın ne rakibiyim ne yandaşıyım ne de hasmıyım. Doğru yaptığı şeylerde yanındayım. Yanlış olduğu şeylerde de yazmak zorundayım.
Bizim medya grubumuz biat etmez
Ben buradan Tayyip beye diyorum ki, 'Tayyip bey sana yakışmıyor.' Bana göre bu ucuz şeyler. Sen başarılı genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın da, ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle böyle uğraşmayı da sen Avrupa Birliği'ne Türkiye'yi götür. Biz de sana yardımcı olalım. Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsan bizim medya grubumuz biat etmez. Bizim kültürümüzde biat yok. Bizim grubumuzda yansızlık var, bağımsızlık var, doğrular var...
Özgür basını içine sindir
Sen beni susturmaya çalışıyorsun. Peki beni susturursan, tek sesli bir medya demokrasi mi olur? Tayyip Bey sen demokrasi ürünüsün, demokrasi seni doğurdu bu hale geldin. Bak Rize'nin Güneysu ilçesinden ve Kasımpaşa'dan çıktın Başbakan oldun, şapka çıkarıyorum helal olsun. Ama demokrasi olmasaydı sen bunu yapamazdın. Eğer bu ülkede demokrasi varsa mutlak suretle özgür basın olmalı. Tek gözlü medyayla demokrasi olmaz. Özgür basına, yansız basını içine sindirmen lazım.
Senin rakibin de değilim. Maalesef 'Benim ailemle uğraşıyor' diyor. Kesinlikle benim kültürümde böyle birşey, ailesiyle uğraşmak yoktur. Ama şimdi ben nasıl uğraşmayayım. Tayyip Beyin damadı, kardeşi, ortak şirkette ve benim bir numaralı rakiplerim. Her gün benim aleyhime yayın yapıyorlar. Bu da kimin talimatıyla oluyor? Neyle oluyor? Yani bu mantığa sığan birşey değil.
Tehditle olmaz
Ben son noktayı yine tekrardan söyleyeyim. Biat kültürü yok bizde. Biz biat etmeyiz. Dua ediyorum Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin. Bağımsız basını içine sindirsin. Ülkenin büyük meselelerini çözmek için biz de elimizden geldiği kadar yardım edelim. Parti kongrelerinde rakiplerini eleştir, medyayla ne işin var? Türkiye'nin AB'ye girmesi için biz de elimizden geleni yapalım. Gel Türkiye'nin ekonomik meselelerini çözmek için ne gerekiyorsa yapalım. Yalan yanlış iftira ne varsa düzeltmeye amadeyiz. Ama tehditle şantajla baskıyla olmaz, bunun adı demokrasi değil. Bunun adı olsa olsa diktatörlük rejimidir. Başka türlü olmaz."
Kaynak
Anlaşılan bizim kankiler birbirine girmiş.
Aralarında geçen diyaloğa bir bakın. [/i]
TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANI RECEP TAYYİP ERDOÐAN
''"Hem adamlarını yolluyorsun, uzalaşalım diyorsun, hem de gazetelerinden bana saldırıyorsun. Kusura bakma, artık gizli saklı olmayacak bu işler. Her şeyi millete açıklayacağım."
Bu sözler bu ülkenin Başbakanına ait. Resmen Aziz Türk milleti ile dalga geçiyor. Demek önceden bu işler gizli gizli yapılıyordu. 6 yıl boyunca Tayyip Bey yapacağını yapmış, Allah bilir götüreceğini götürmüş, şimdi de dalga geçermiş gibi ''herşeyi millete açıklayacağım'' diyor. Aklına yeni mi geldi ey halkçı Başbakan Tayyip Bey ? Daha önce neredeydin ? Uyuyor muydun ?
Savcı, Yargıç, Polis, Adliye, Jandarma, Komando timleri, Ergenekoncular, bizim köyün muhtarı gözaltına alın Başbakanı hadi. Yasal süreci başlatın. Millet olarak ne dolaplar çevrildiğini öğrenmek istiyoruz.
Bu da, AB'yi arkasına alıp, Gökkuşağı koalisyonu ile 57. Hükümeti devirip, Tayyip Bey'i Başbakan yapan Doğan medyası sahibi Aydın Doğan'ın sözleri.
"Hiç bekleme, hemen yarın açıkla ne açıklayacaksan. Madem benim böyle pisliklerim vardı, bu kadar zaman niye bekledin? Sen başbakan değil misin? Neden savcıları harekete geçirmedin, neden hukuki süreci başlatmadın?"
Bak bak sözlere bak.
Hani bir aralar Doğan medyasının ''Gelecek kuşaklar bu liderleri unutmayacak!'' diye bir sloganı vardı onu da hatırladınız değil mi ?
AB'ye uyum yasaları kabul edilmiş, bu yasalara karşı çıkan MHP ve Devlet Bahçeli hariç, bütün partilere ve liderlere tek tek teşekkür edilmişti. Bu liderlerden biri de Recep Tayyip Erdoğan'dı.
Sonra da ''Gelecek kuşaklar bu liderleri unutmayacak!'' denmişti.
Evet unutmayacağız. AB yalakalarını, AB asalaklarını, Müslüman Türk Milletinin kaderini AB'ye teslim edenleri, bu milleti aptal yerine koyan yalancı badem bıyıklı takunyacıları asla unutmayacağız.
Edited by Romanesque, 08.09.2008 - 02:52.