Habire tartışır dururuz ya?Türkiye petrol denizi üzerinde mi?Güneydoğu fokur fokur petrol kaynıyor mu? Türkiye petrol dolu ama yabancılar çıkarmamıza izin vermiyor mu?!
Bütün bu soruların yanıtını biri vermiş zaten... Hem de tam 100 yıl önce. Sultan II. Abdülhamid!
Özelllikle 19. yüzyılın son çeyreğinde, tüm dünyada gündeme gelen ve ne denli önemli olduğu herkesçe kabul edilen petrol araştırmaları için, Abdülhamid Han, olağanüstü çaba harcamış.
Hazırlattığı, ‘tespit haritasında’, Anadolu’nun neredeyse tamamında, yüksek ölçekte petrol rezervi olduğu saptanmış!
Hazine-i Hassa’dan, yani kendi cebinden, parasını ödeyerek yabancı ve yerli mühendislere Musul ve Bağdat havalisiyle, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yaptırdı.
Alman Maden Mühendisi Paul Groskoph ve Habib Necip Efendi’nin başkanlığındaki araştırma birimi, 22 Ekim 1901’de çalışmalarını Abdülhamid Han’a sundu.
Bugüne değin her nedense bir türlü yayınlanmayan bu harita, salt Güneydoğu’nun bilinen noktalarında değil, Hakkari ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini gösteriyor. Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca, önemli petrol rezervleri saptamış.
Heyet Başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, izledikleri güzergahı da, ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Petrol havzasını karış karış dolaşan Groskoph, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervleri bulunduğunu vurguluyor.
Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu’nun bir bölümünü kapsayan petrol haritası, Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı çevresi, Sinan, Batman Çayı çevresi, Dicle Bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı çevresi, Habur, Fındık, Cizre, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkari’de (Çölemerik) çok önemli petrol yatakları bulunduğunu kaydediyor!!
Bu harita sonunda gün yüzüne çıkacak! Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, ‘Osmanlı Döneminde Irak’ adlı kitapta haritayı kamuoyuna sunacak.
Şimdi bu kitap yayınlandığında, göreceğiniz 18 Kasım 1902 tarihli bir belge var! Bu belgeye göre; Musul vilayetindeki petrol madenlerinin imtiyazı Hazine-i Hassa’ya veriliyor, hemen sonrasında da Abdulhamid Han bu imtiyazları maliye hazinesine aktarıyor.
Abdulhamid Han’ın tahttan indirilmesi ve İttihatçıların devlete el koyması sonucu, ne harita kalıyor ortalıkta ne de Musul’daki devlet hakları. Ancak 12 Ocak, 1920’de, maliye hazinesine devredilen padişaha ait mallar, tekrar Hazine-i Hassa’ya geri veriliyor. Hanedan üyelerinin uluslararası mahkemelerde sürdürdükleri, Musul’daki mallarını geri alıp Türkiye’ye devretmeleriyle ilgili davalar hala sürüyor. Bu davaların kimini kazandı hanedan üyeleri... Ama türlü çeşitli, tezgahlar yüzünden mahkeme kararları uygulanmıyor bir türlü!
Size son bir not. Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler Bağdat’ı almak için harcadıkları paranın tam tamına 7 katını Musul’a sahip olmak için harcadılar!
Şimdi, biraz düşünün hele, neden kimileri Güneydoğu’yu cadı kazanı gibi kaynatır da kaynatır... Neden rahat bi soluk aldırmaz Türkiye insanına ki en azından Abdülhamid Han’ın yaptırdığı harita doğru mudur yanlış mı, saptanabilsin!
Star - Aziz Üstel