Jump to content



- - - - -

Unutulmayan Filmler


  • Please log in to reply
59 replies to this topic

#1 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 07.01.2009 - 13:05


Posted Image Posted Image

Düşman Yolları Kesti

Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Tarık Dursun K.
Görüntü yönetmeni: Kriton İlyadis
Yapımcı: Kemal Film

Tür : Dram / Macera / Tarih
Yapım yılı, ülkesi: 1959, Türkiye
Süre: 94 dk
Siyah beyaz

Oyuncular:
Eşref Kolçak
Nurhan Nur
Sadri Alışık
Kadir Savun
Yılmaz Gruda
Hulusi Kentmen
Nubar Terziyan

- Konu :
Kurtuluş Savaşı yıllarıdır... İstanbul'dan Anadolu'ya gizli olarak yürütülen silah sevkiyatı padişahın casuslarınca ortaya çıkarılarak durdurulur. Mustafa Kemal Paşa'yı İstanbul'dan destekleyenlerden Hulusi Bey (Hulusi Kentmen), Ethem Bey (Nubar Terziyan) gibi ileri gelenler yakalanarak kurşuna dizilir. Bunun üzerine yeni tedbirler düşünülür ve yeni hareket planlarında iletişimi sağlamak üzere İstanbul'da göze batan Yüzbaşı Nazmi (Eşref Kolçak) Anadolu'ya gönderilir. Yanında Teşkilattan Makbule Hanım'ın (Nurhan Nur) yanı sıra sarayda dahiliye nezaretinde görevli İdris bey de(Sadri Alışık) bulunmaktadır. Yüzbaşı Nazmi yola çıktığında kendisine ve dolayısıyla teşkilata yönelik komplodan habersizdir...

Posted Image

- Film hakkında:
1959'da çektiği Düşman Yolları Kesti, usta yönetmen Osman F.Seden'in filmografisi içinde özel yeri olan bir yapım...

Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan bir aşk ve ihanet öyküsünü ele alan filmde Seden, savaş yıllarını genel bir atmosferde ele almak yerine kişiselleştirerek, birkaç kahramanın gözünden anlatmayı denemiş, öyküyü kanlı çarpışmalardan ziyade, psikolojik bir gerilime oturtmayı amaçlamıştı. Gösterildiği dönemde değeri pek anlaşılamayan yapım, yıllar sonra eleştirmenler tarafından Seden sinemasının en iyi örnekleri arasında gösterildi. Koşut kurgu mantığının ve simgesel anlatım öğelerinin mükemmel biçimde kullanıldığı Düşman Yolları Kesti, özellikle oyuncu yönetimi ve yakın plan çekimlerle yaratılan gerilimli atmosferi ile dikkat çekti. Bugün bile Kurtuluş Savaşı konulu filmler içinde en iyilerden biri olarak kabul edilen Düşman Yolları Kesti, her zaman izlenecek bir klasik olarak Türk Sinema Tarihi'nde yerini almayı hak ediyor...





**********
Nurhan NUR hakkında:


Posted Image
Nurhan NUR (solda)

1930 yılında Elazığ'da doğdu.
Tam adı Nur Gençsüer'dir.
Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu.
1950 'de "Nam-ı diğer Parmaksız Salih" filmiyle sinemaya geçti.
Sinema oyunculuğunun yanı sıra bazı filmlerin kostümlerini çizdi.
Gen-Ar Tiyatrosu'nda "Aşk Zinciri" adlı oyunda oynadı.
1961'de "Dolandırıcılar Şahı" filmindeki rolüyle İzmir Fuar Festivali'nde ödül kazandı.

Yönetmen Atıf Yılmaz Batıbeki ile evlenip boşandı.
Ressam Kezban Arca Batıbeki'nin annesidir.
Oyunculuk gücü yüksek ve soylu bir güzelliğe sahip olan oyuncu daha çok kahramanlık
hikayesi anlatan ve duygu yüklü filmlerde oynadı.

Günümüzde de sanat hayatını sürdürmektedir.

- Filmografisinden:

Posted Image Posted Image

Posted Image

Eskici Ve Oğulları 1990
Arka Evin İnsanları 1988
Üç Kardeştiler 1981
Selvi Boylum Al Yazmalım 1977
Gerçek 1974
Yaprak Dökümü 1967
Son Kuşlar 1965
Yarın Bizimdir 1963
Yılanların Öcü 1962
Dolandırıcılar Şahı 1961
Sensiz Yıllar 1960
Düşman Yolları Kesti 1959
Bir Şoförün Gizli Defteri 1958
Şimal Yıldızı 1954
Aşk Izdıraptır 1953
Mezarımı Taştan Oyun 1951
Parmaksız Salih 1950


(sinemalar.com, tulumba.com.tr)

NOT: Filmin yönetmeni Osman F.Seden 'le ilgili bilgileri, 'Sinemanın Ustaları' başlığından edinebilirsiniz.

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 15:51.


#2 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 21.01.2009 - 00:36

Posted Image Posted Image

Posted Image

Kızgın Boğa (Raging Bull)

Yönetmen: Martin Scorsese
Senaryo: Paul Schrader, Mardik Martin
Görüntü yönetmeni: Michael Chapman
Müzik: Pietro Mascagni
Yapımcı: Chartoff-Winkler Productions

Tür: Biyografi / Dram / Spor
Yapım yılı, ülkesi: 1980, ABD
Süre:129 dk
Siyah beyaz


Oyuncular:
Robert De Niro
Joe Pesci
Cathy Moriarty
Frank Vincent
Nicholas Colasanto
Theresa Saldana

Posted Image


- Konu:
Jake LaMotta orta siklet bir boksördür. Oldukça hırslıdır ve ringlerin en iyisi olmak için çabalamaktadır. Bu çabası onu boşa çıkarmaz. Gücü ve dayanıklılığı ile ringlerde bir rüzgar gibi esen Jake La Motta yükselir ve durdurulamayan bir güce dönüşür. En tepeye çıkıp ringlerin kralı olduğu vakit,onu boks şampiyonuna dönüştüren öfke, ring dışında kontrol edilmez bir özellik haline gelir ve özel yaşamını alt üst eder. La Motta artık önüne çıkan herşeyi ezmeye başlayacaktır. Buna erkek kardeşi ve sevgilisi de dahildir...

- Film hakkında:
Jake La Motta'nın otobiyografik romanından uyarlanan ve 'sinema tarihinin en iyi spor filmi' ünvanını sonuna kadar hakeden bir başyapıt olan filmde, dünya orta siklet boks şampiyonu her an patlamaya hazır kontrolsüz La Motta'nın hızlı yükselişi ve düşüşü anlatılıyor.

Robert De Niro'nun devleştiği , Scorsese'nin yönetmenlik dehasını gösterdiği, dövüş sahnelerinde kullandığı çekim teknikleri ve özellikle de kurgusuyla 'Kızgın Boğa' , sinema tarihinin önemli köşetaşlarından biri...

Martin Scorsese - Robert De Niro ortaklığının en başarılı örneklerinden biri olan, şiddetin üst seviyelerde olduğu, boks sporu atmosferinin de tam dozunda olduğu bu filmdeki rolü için Robert de Niro, boks dersleri ve ayrıca doktor kontrolünde tam 20 kilo aldı ve filmin sonunda görülen hale geldi. (40 kilo aldığı da öne sürülmektedir...)

Posted Image

" Muhteşem Bir Yapım
Raging Bull, Scorsese ve De Niro iş birliği ile ortaya çıkmış en iyi çalışma. De Niro, hayvani tarafı pusuya yatmış her an patlamaya hazır bir karakteri canlandırmada inanılmaz bir performans sergiliyor. Film ayrıca canlı, acımasız ve dürüst dövüş sahnelerinin gerçekçiliğiyle de adından söz ettiriyor.

Raging Bull'un bu eşsiz sunumu, filmin montajından sorumlu Thelma Schoonmaker'a montaj dalında ve Robert De Niro'ya En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar ödülü kazandırırken aynı zamanda da koleksiyonculara sahne sahne içine girerek artık klasikleşmiş bu filmi izleme ve hayret içerisinde bırakacak dövüş sahneleriyle sinema tarihine geçmiş bir filme sahip olma şansı veriyor.

Bize bol bol motivasyon veren filmleri izledikten sonraki zihinlerimizde oluşan mantaliteyi yıkan bir filmdir 'Kızgın Boğa' : "İmaj herşeydir,yetenek hiçbirşey…"

Montaj odasından Oscar ödüllerine kadar bu film, Amerika'nın en ateşli dövüşçüsünün hikayesini anlatan bir yönetmenin araştırmasıdır.

Bu, Raging Bull efsanesinin hikayesidir." (The Daily Telegraph)


- Adaylık ve Ödüller:
En İyi Film Akademi Ödülü dahil sekiz dalda Oscar'a aday oldu, bunlardan ikisini kazandı: Thelma Schoonmaker'a montaj dalında ve Robert De Niro'ya En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar ödülü...(1981)

Filmin, bunların dışında çeşitli festivallerde 19 ödül ve 16 adaylığı daha bulunmaktadır.

Ayrıca, AFI's 100 Years... 100 Movies listesinde 1997 yılında 24. sırada, 2007yılında 4. sıradadır.

NOT: Filmin yönetmeni hakkında, 'Sinemanın Ustaları ' başlığından bilgi edinebilirsiniz.




**********
Robert de NIRO hakkında:


Posted Image Posted Image Posted Image

ABD'li sinema oyuncusu.

Beş kez Oscar'a aday gösterilip iki kez(1975, 1981) bu ödülü kazanan, Oscar dışında da bir çok uluslar arası ödüle 34 defa aday gösterilip 23 defa kazanan, olağan üstü yetenekli bir aktör olan De Niro, sinema tarihinin en iyi oyuncularından biri olarak gösterilir.

1943 yılında New York'da doğdu.
Sanatçı bir ailenin çocuğu olmanın avantajını daha küçük yaşlarda hissetmiştir. Annesi Virginia Admiral, bir ressamdı, babası Robert da şair, ressam ve heykeltraş. Doğup büydüğü semtte ağırlıklı olan İtalyan komşuları bu içe kapanık çocuğu 'Bobby Milk' diye çağırırlardı. Utangaç bir çocuk olduğu doğruydu; zamanının çoğunu kitaplar arasında geçiriyordu.

Broadway'de sahnelenen oyunlarla büyüyen De Niro, ilk kulis havasını Oz Büyücüsü rolüyle kokladı. On altı yaşına girince Çehov'un Ayı oyununda rol aldı. Tüm başarılı oyuncular gibi (örneğin Marlon Brando) ünlü tiyatro öğretmeni Stella Adler'den ders aldı. Kamerayla ise 1968 yılında çekilen Greetings filmiyle tanıştı.

Buna rağmen ilk filmi 1963'te tamamlanan, ancak 1969'da gösterime giren The Wedding Party, ilk yönetmeni ise ve Brian De Palma sayılabilir. Ardından Hi, Mom!, Bloody Mama, Jennifer on My Mind, Born to Win ve The Gang That Couldn't Shoot Straight gibi küçük bütçeli filmler geldi. 1973'te De Niro ve yönetmen Martin Scorsese birlikte filmler çevirmek üzere adım attılar. İlk filmleri Mean Streets, sonraki yıllarda gelecek sekiz filmin habercisi oldu. 1976'da Taxi Driver ve 1977'de New York, New Yorkta birlikte çalışan De Niro ve Scorsese, artık ikili olarak anılır olurlar. Ardından Kızgın Boğa / Raging Bull (1980), The King of Comedy (1983), Sıkı Dostlar / Goodfellas (1990), Korku Burnu (1991) ve Casino (1995) gelir.

Özel yaşamını büyük bir titizlikle gözlerden saklayan De Niro, meslek yaşamı ile aile hayatını birbirinden iyice ayıran ender yıldızlardan... 1976 yılında Dianne Abbott ile evlenen aktörün bu birliktelikten bir oğlu bulunuyor. Uzun yıllar sonra boşanan De Niro, bir ara Toukie Smith isimli bir bayanla birlikte oldu. 1997'de uzatmalı sevgilisi Grace Hightower ile gizlice evlendi.

*Birkaç not:
- Ekim 1997: Empire dergisinin Tüm Zamanların En İyi 100 Yıldızı listesinde 5. sıraya oturdu.
- 1988: The Last Temptation of Christ filmindeki İsa rolünü reddetti.
- 1989'da kendi yapım şirketi TriBeCa Productions'ı kurdu.
- Ailesinin köklerinin İrlanda'ya dayanmasına rağmen çoğu zaman yanlışlıkla İtalyan-Amerikan aktör olarak anılıyor.
- Vito Carloeone'yi canlandırarak Oskar alan ikinci aktör...
- Ashley Judd'la da kısa bir birlikteliği oldu.

- Filmografisinden:

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

Orijinal Cinayetler 2008
Yıldız Tozu 2007
Kirli Sırlar 2006
Saklambaç 2005
Köpekbalığı Hikayesi 2004
Öldüren Şüphe 2002
Komplo 2001
Onurlu Bir Adam 2000
Anlat Bakalım 1999
Büyük Umutlar 1998
Başkanın Adamları 1997
Marvin'in Odası 1996
Büyük Hesaplaşma 1995
Frankenstein 1994
Günaha Davet 1993
Gecenin Sesi 1992
Şüphe Ve Ceza 1991
Stanley Ve Iris 1990
Jacknife 1989
Geceyarısı Avı 1988
Dokunulmazlar 1987
Misyon 1986
Brazil 1985
Bir Zamanlar Amerika'da 1984
Komediler Kralı 1983
True Confessions 1981
Kızgın Boğa 1980
Avcı 1978
New York, New York 1977
Taksi Şoförü 1976
Baba 2 1974
Arka Sokaklar 1973
Jennifer On My Mind
Merhaba Anne 1970
Sam's Song 1969

* Adaylık ve Ödülleri

- Akademi(Oscar) Ödülleri:
Kazandı: En iyi yardımcı oyuncu, The Godfather, Part II (1974)
Aday: En iyi erkek oyuncu, Taxi Driver (1976)
Aday: En iyi erkek oyuncu, The Deer Hunter (1978)
Kazandı: En iyi erkek oyuncu, Raging Bull (1980)
Aday: En iyi erkek oyuncu, Awakenings (1990)
Aday: En iyi erkek oyuncu, Korku Burnu (1991)

- BAFTA Ödülleri:
Aday: En iyi çıkış, The Godfather, Part II (1976)
Aday: En iyi erkek oyuncu, Taxi Driver (1977)
Aday: En iyi erkek oyuncu, The Deer Hunter (1980)
Aday: En iyi erkek oyuncu, Raging Bull (1982)
Aday: En iyi erkek oyuncu, The King of Comedy (1984)
Aday: En iyi erkek oyuncu, Goodfellas (1991)

- Altın Küre(Golden Globe) Ödüllleri:
Aday: En iyi erkek oyuncu - Drama, Taxi Driver (1977)
Aday: En iyi erkek oyuncu - Müzikal/Komedi, New York, New York (film) (1978)
Aday: En iyi erkek oyuncu - Drama, The Deer Hunter (1979)
Kazandı: En iyi erkek oyuncu- Drama, Raging Bull (1981)
Aday: En iyi erkek oyuncu - Müzikal/Komedi, Midnight Run (1989)
Aday: En iyi erkek oyuncu - Drama, Cape Fear (1992)
Aday: En iyi erkek oyuncu - Müzikal/Komedi, Analyze This (2000)
Aday: En iyi erkek oyuncu - Müzikal/Komedi, Meet the Parents (2001)

(sinema.com, sinemalar.com, divxlerim.com, tr.wikipedia.org)

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 15:58.


#3 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 08.02.2009 - 12:56

Posted Image Posted Image Posted Image

Anna Karenina

Yönetmen: Bernard Rose
Eser: Leo Tolstoy
Senaryo: Bernard Rose
Görüntü yönetmeni: Daryn Okada
Müzik: Dean Beville (Sergei Prokofiev, Sergei Rachmaninov, Pyotr Ilyich Tchaikovsky'den)
Yapımcı: Warner Bros, Icon Entertainment International

Tür: Dram, Duygusal
Yapımyılı, ülkesi: 1997, ABD
Süre: 105 dk

Oyuncular:
Sophie Marceau
Sean Bean
Alfred Molina
Mia Kirshner
James Fox

- Konu:
Güzel, evli bir kadın olan Anna ile zengin bir kont olan Vronski'nin, kendilerini hızla yıkıma doğru sürükleyen, gizli aşkları...Sevgisiz evliliğinin içinde tutsak olmuş Anna, akıl almazı yapar ve yakışıklı Kont Vronsky uğruna oğlu da dahil sahip olduğu her şeyden vazgeçer. Ama 19. yüzyıl Rusya'sında böyle bir kadın davranışı asla hoş karşılanmaz. Duygusal ve asi Anna ile yakışıklı asker Vronsky böylece hızla trajik bir sona doğru ilerlerler...

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

Posted Image Posted Image

Posted Image Posted Image

Posted Image Posted Image

- Film hakkında:
1828 – 1910 yılları arasında yaşamış olan büyük Rus yazar Leo Tolstoy'un ölümsüz eseri Anna Karenina, dünya klasikleri arasındaki sarsılmaz yerini korur her zaman. Kitabın kahramanı Anna Karenina, yaptığı zoraki evlilik, aşkı, çocuğu ve yaşadığı dönemin insanı boğan tabuları arasında bocalayan bir karakterdir. Çarlık Rusya'sında geçen ve ölümsüz bir aşkı anlatan bu klasik romanın içinde kendine yer bulan sayısız tipleme insanın kafasını karıştırsa da, Tolstoy bu yolla insan ilişkileri ve ruh halleri üzerine kesin saptamalarda bulunmuş, romanın öyküsünü bu şekilde işlemiştir.

Sinema tarihi boyunca(1914'ten bu yana) 8 kez perdeye taşınan Anna Karenina'nın özellikle üç versiyonu öne çıkar: Greta Garbo'nun başrolünde olduğu 1935 versiyonu, Vivien Leigh'in Anna'yı canlandırdığı 1948 versiyonu ve Fransız sinemasının güzel ve yetenekli oyuncusu Sophie Marceau ile can bulan 1997 yapımı Anna Karenina...

Anna Karenina uyarlamalarındaki en büyük güçlük, karakterin tüm yanlış davranışlarına rağmen sempatik gösterilebilmesinde yatar. Ama Tolstoy'un okuyucusuna yapabildiği gibi, yönetmen Rose da seyirciye Anna'yı sevdirebilmiştir.

Filmi izlerken "Toplum özgürlüğe, özellikle de kadınların özgürlüğüne hiçbir zaman hazır olmayacak mı? Anna, Vronski'yle karşılaşıncaya dek, mutluluk, aşk gibi konuları pek düşünmemişti; ama artık geldiği noktada sadece kocası ve çocuğuyla değil, bütün toplumla çatışmak zorunda kalıyordu… Peki buna hazır mıydı?.." gibi sorular kafanızda dolaşıyor.

Rusya'da çekilmiş olan film eleştirmenlerin övgü yağmuruna tutulmuştu.

Filmin müzikleri tek kelimeyle mükemmel...Dekorlarsa görkemli.

Gücün ve toplum kurallarının hüküm sürdüğü bir dönemde kalbinin sesini dinlemeye cesaret eden bir kadının dokunaklı ve bir o kadar da etkileyici öyküsünü okuyun, izleyin, bu büyük esere uzak kalmayın hiçbir şekilde.


(derleme)

NOT.1: Sophie MARCEAU ile ilgili bilgileri hemen aşağıda bulabilirsiniz.
NOT.2: Filmin yönetmeniyle ilgili bilgileri, 'Sinemanın Ustaları' başlığı altında bulabilirsiniz.

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:09.


#4 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 08.02.2009 - 13:01

Sophie MARCEAU hakkında:
Posted Image Posted Image

Doğum: 17 Kasım 1966 Paris
Gerçek adı: Sophie Maupu
Lakabı: Flatfoosie

Babası bir kamyon şoförü olan Sophie Marceau henüz 14 yaşındayken Fransız yönetmen Claude Pinoteau'nun filminde oynatmak için genç oyuncular aradığını öğrendi. Rol için başvuran Marceau başarılı iki film olan 'La Boum'da rol aldı.

Film çok büyük iş yaparken bu gencecik başrol oyuncusu da bir anda Fransa'nın diline düşüverdi. Ertesi yıl filmin hemen ikincisi çekildi ve tabii ki Sophie yine başroldeydi. Henüz 17 yaşında 1 milyon fransız frangı ücret almış ve olay yaratmıştı.

Masumiyetle fettanlığı birleştiren, baştan çıkarıcı güzelliğiyle dikkat çeken Marceau, Fransa'nın en önemli yapım şirketlerinden Gaumont'la yaptığı sözleşmeyi bozmak için genç yaşta bir yerlerden denkleştirip 1 milyon frank ödedi. Marceau'nun özgürlüğüne ve bağımsızlığına olan düşkünlüğünü o yaşlarda belirginleşiyor. Tabii ki haklarını Gaumont'tan almasında, 'La Boum 2'deki performansıyla Umut Vaat Eden Kadın Oyuncu dalında Cesar Ödülü almasının da büyük etkisi olmuştur.

Bu arada ünlü Polonyalı yönetmen Zulawski'yle tanışan Marceau, onun filmi 'Lamour Braque'da oynadı. Film onun dünya çapında tanınmasını sağladı. Bu arada özel hayatını da Zulawski ile paylaşmaya başlamıştı. Artık Fransız filmlerinin değişmez oyuncusuydu. Güzelligi ve yeteneği ile herkesi büyülüyordu. Daha üçüncü filminde, Alain Corneau'nun 'Fort Saganne'ınında Catherine Deneuve, Gerard Depardieu, Phillippe Noiret gibi yıldızlarla oynuyordu.

Erken yaşta başladığı kariyerinde hızla arzu nesnesi oldu. Ancak 'Braveheart' filminde kazandığı ünden sonra bile bu durumu istismar etmedi. Çoğu rolü güzelliği üzerine kurulu olsa da, o her zaman yaptığı işe zekâsını ve kişiliğini eklemesini bildi. Bugün Marceau'nun adı Avrupa ve Asya'nın sınırlarını aşıp, çoğu zaman Avrupa (hatta dünya…) kültüründen bihaber şekilde yaşayan Kuzey Amerika'ya kadar gür bir şekilde ulaşabiliyorsa, bunda en büyük pay, Oscar'lı 'Braveheart' filminde Prenses Isabelle'i canlandırmasında... Asaletiyle bu rol için biçilmiş kaptan olan Marceau'nun yüzü bu film sayesinde Gibson'inki gibi efsaneleşiyordu. O ise, bu yeni şöhretinin büyüsüne kapılıp 90'lı yıllarda açıldığı Hollywood'un yapımcılarının kucağına oturmadı, hatta daha çok içe döndüğünü bile söylemek mümkün...

1999'da Bond kızı da oldu ve 19. Bond filmi 'The World Is Not Enough'ta, Elektra King karakteriyle Pierce Brosnan'a eşlik etti.

Posted Image

90'ların başında, 'Eurydice'teki rolüyle tiyatro sahnesine de adım attı. Tiyatroya adım atışı da, sinemada olduğu gibi bir 'en iyi ilk' ödülüyle süslendi ve 'Moliere En İyi Çıkış Yapan Oyuncu' ödülünün sahibi oldu. O da bu ödülün değerini bildiğini, tiyatronun kendisi için önemli olduğunu 1994'te 'Eliza Dolittle in Pygmalion' adlı oyunda rol alarak gösterdi.

Antonioni gibi ustalarla çalışan, olgun bir Sophie Marceau'yu sinemaseverlerin gönüllerindeki yerinden kimsenin kolay kolay edemeyecek gibi.

"Oyunculuk, insanlar için harika bir terapi yöntemi. Sizin yerinize bir başkası acı çekiyor." diyen oyuncu, hata yapmaktan korkmadığını belirtiyor: "Cahil bir tarafım var. Eğitim almadım. Ama bu yüzden her şeye kolayca cesaret edebiliyorum. Yapabildiğim kadar." İyi bir sinema izleyicisi olmadığını da belirten yıldız, sinemadan daha çok edebiyat ve resimden etkileniyor.

Marceau aynı zamanda bir doğa koruyucusu ve büyük bir hayvansever...

Son bir ek: 'Braveheart'tan sonra kamera arkasına da geçen ve Cannes Film Festivali'nde gösterilen 'L'Aube a L'envers' adlı 9 dakikalık bir filme imza atan Marceau, yönetmenliğini yaptığı 'Parlez-moi D'amour' (Bana Aşkı Anlat)(2000) adlı filmiyle en iyi yönetmen ödülünü kazandı(2002 Montréal World Film Festival).

- Filmografisinden:

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

Female Agents 2008
Gölgedeki Kadınlar 2008
Hotel Riviera 2007 - Yönetmen, Senarist, Oyuncu
Trivial 2007 - Yönetmen, Senarist, Oyuncu
Anthony Zimmer 2005
Alex Ve Emma 2003
Müzedeki Hayalet 2001
Müzedeki Ruh 2001
Özgür Duygular 2000
James Bond: Dünya Yetmez 1999
Bir Yaz Gecesi Rüyası 1999
Tatlı Tesadüf 1999
Yürek Yangını 1997
Anna Karenina 1997
Markiz 1996
Cesur Yürek 1995
Bulutların Ötesinde 1995
D'artagnan'ın Kızı 1994
D'artanyan'ın Kızı 1994
Fanfan 1993
Patlarsam Yanarsın 2 1982
Patlarsam Yanarsın 1980

(derleme)

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:19.


#5 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9,404 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Posted 08.02.2009 - 14:01

de niro demişken orjinal cinayetler son zamanlar da izledigim en güzel filmlerden biriydi
Posted Image
Al Pacino ile Robert De Niro Yeniden Aynı Filmde

Beyazperde’nin iki ünlü aktörü Al Pacino ve Robert De Niro, yönetmen koltuğunda John Avnet’in oturduğu polisiye drama Righteous Kill için yeniden kamera karşısına geçti.
Senaryosunu daha önce İçerideki Adam (Inside Man) ’ın da senaryosunu yazan Russell Gewirtz’in yazdı.
film, bir katilin peşindeki iki deneyimli dedektifin hikâyesini anlatıyor. Bu dedektifleri oynayan Al Pacino ve Robert De Niro’yu bu kez aynı takımda, çoğunlukla aynı sahnelerde birbirlerinden rol çalarken göreceğiz. Bu yapım, ikilinin birlikte oldukları ilk film değil. Beraber hiç sahneleri olmamasına rağmen Baba 2’de oynayan Oscar ödüllü iki usta oyuncu, sonraki yıllarda Michael Mann’in yönettiği Büyük Hesaplaşma (Heat) ’da kanunun farklı taraflarında olan biri polis biri azılı soyguncu iki karakteri canlandırmıştı. Heat’te özellikle birlikte kahve içtikleri sahnede bir araya gelen ikili, yeni filmlerinde ağırlıklı olarak aynı sahneleri paylaşacak. 60 milyon dolar bütçeli filmin diğer oyuncuları arasında 50 Cent adıyla bildiğimiz Rapçi Curtis Jackson, John Leguizamo ve Donnie Whalberg var. Ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin de küçük bir rolünün olacağı film, polisiye türün iyi örnekleri arasında olmaya aday gösteriliyor.
Posted Image
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....

#6 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 08.02.2009 - 17:35

Renk vermişsin sayfaya dost.
Teşekkürler ve sevgi/selam.

#7 onurbozkurt

onurbozkurt

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 173 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Ay

Posted 08.02.2009 - 17:41

Tartışmasız en iyi aktörlerdendir. Teşekkürler dost...

#8 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 08.02.2009 - 17:52

Ben de ilgin için teşekkür ederim dost.
Sevgi/selam.

#9 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 15.02.2009 - 19:49

Posted Image Posted Image Posted Image

Bela (Duel)

Yönetmen: Steven Spielberg
Senaryo: Richard Matheson
Görüntü yönetmeni: Jack A.Marta
Müzik: Billy Goldenberg
Yapımcı: George Eckstein (Universal Pictures)

Tür: Gerilim / Macera
Yapım yılı, ülkesi: 1971, ABD
Süre: 90 dakika

Oyuncular:
Dennis Weaver
Carey Loftin
Jacqueline Scott
Eddie Firestone

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

- Konu:
Sakin ve ortahalli iş adamı David Mann, bir iş görüşmesi için arabasıyla California'yı boydan boya katetmektedir. Yolda solladığı şoförü görünmeyen bir tanker Mann'a öyle bir musallat olur ki sonunda aralarındaki mücadele bir ölüm-kalım savaşına dönüşür. Mann, giderek kendisi için büyük "tehdit" olan tanker ve yüzü hiç görünmeyen şoförüyle insanüstü bir mücadeleye girer...

- Film hakkında:
Richard Mateson'un aynı adlı hikayesinden aynı yıl uyarlanan ve baştan sona yolda geçen film, otoyol boyunca tanker tarafından taciz edilen iş adamının yaşadığı gerilimi, psikolojisindeki değişimlere paralel iç seslerle verirken, tanker şoförünü göstermeyerek gizem yaratmada "bilinmeyen" faktöründen olabildiğince yararlanıyor ve iş adamı ile bütünleşen seyircinin merakını zirvede tutarak akıcı ve sürükleyici bir öykü yaratmayı başarıyor.

Burt Reynolds'u andıran fiziğiyle Dennis Weaver'in "sıradan insan"ı başarıyla canlandırdığı yapımda, gizemli sürücüyü sadece benzin deposunda ayak çekimi ile ve David'e eli ile yol verirken somutlaştırırız. Filmin sonunda kastingde sürücünün ismi geçse de (Carey Loftin), biz onu görmeyiz.

Posted Image

Posted Image Posted Image

Bela(Duel), bir bağlamda David ile Golyat hikayesinin modern bir versiyonudur.Yabancılaşmış, paranoyaya teslim olmuş bir toplumun bireyi olarak David, sadece korku ile hareket eder. Restoran sahnesinde görüldüğü üzere, bir yabancıyla nasıl iletişim kuracağını bile bilememektedir, eline yüzüne bulaştırır. Filmin sonunda, bir nevi gizemli sürücünün yerini aldığında ise, çocuklar gibi sevinir. Güç, onu mutlu etmiştir. Önemli olan doğruyu yapmak değil, kazanmaktır. Bu dünyaya tutunmanın tek yolu budur. Spielberg de bu filmle kazananların tarafında yer alır ve bu güçle söylemek istediği politik fikirlerini açıkça beyan eder. Bu da sinemanın gerçeğidir.

Posted Image Posted Image

Sonu itibariyle Haneke'nin "Cache" filmiyle benzerlikler gösteren film; The Car (1977), Knight Rider (1982), Christine (1983), Maximum Overdrive (1986) gibi sonraki dönem yapımlarına ilham oldu, Trucks (1997), Black Dog (1998) gibi türevlerin de doğmasına yol açtı.

Yönetmen Steven Spielberg'in henüz 24 yaşındayken televizyon için çektiği bu müthiş gerilim filmi için belki de ünlü yönetmenin kariyerindeki ilk çıkışı denilebilir ve kimi eleştirmenler tarafından Spielberg'in en iyi filmi olarak değerlendirilmektedir.

Filmin 2 Ödülü(1973, Avoriaz Fantastic Film Festival, 1972 Emmy Awards) ile 2 adaylığı bulunmakta(1972 Golden Globes/USA, 2005 Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films/USA).


metin: derleme
yorum: sinemaestro.com

NOT: Yönetmen Steven Spielberg hakkında, 'Sinemanın Ustaları' başlığından bilgi edinebilirsiniz.

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:23.


#10 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 22.02.2009 - 12:23

Posted Image

Son Kuşlar

Yönetmen: Erdoğan Tokatlı
Senaryo: Ayşe Şasa
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Müzik: Mehmet Abut
Yapımcı: Mualla Özbek

Tür: Dram
Yapım yılı, ülkesi: 1965, Türkiye
Süre: 90 dk.
Siyah Beyaz

Oyuncular :
Ediz Hun
Selma Guneri
Tijen Par
Ayfer Feray
Kenan Pars
Melek Aksan
Sükriye Atav
Talat Gözbak
Tuncel Kurtiz
Nurhan Nur
Senih Orkan
Aliye Rona

Posted Image Posted Image

Posted Image

- Konu :
Ekonomik bir çıkmaza düşen orta halli bir aile, kızlarının evleneceği zengin kocalara umut bağlamıştır...Böyle bir kocayı bulan büyük kızlan Nesrin evlendikten sonra ailesine sırt çevirir. Böylece aile, ekonomik kurtuluşu o güne kadar önemsemedikleri ve silik bir kız gözüyle baktıkları küçük kızları Ayşe'de ararlar. Ayşe ise, bir okul dönüşü tanıştığı mühendis Oğuz'u sevmektedir. Bu sırada eniştesinin yakın dostlarından biri devreye girer ve aileyi paraya boğar. Çünkü Ayşe'ye göz dikmiştir. Onunla evlenmek ister. Birden el üstünde tutulmaya başlanan Ayşe, ailenin yeni kurbanıdır...

- Film hakkında:
1992'ye kadar gerçekleştirilen soruşturma, yarışma ve festival sonuçlarına göre yapılan değerlendirmelerde en iyi 100 film arasına giren Son Kuşlar, Türk Sineması'nın toplumsal gerçekçiliğin en iyi örneklerinden biri olmasının yanısıra ilk başarılı ''romantik gerçekçilik'' örneği olarak da kabul ediliyor.

Erdoğan Tokatlı, bu ilk yönetmenlik çalışmasında çok duygulu, çok yumuşak bir anlatım tuttururken, dekor olarak İstanbul'dan da bir hayli faydalanıyor. Çok güçlü bir dramatik yapısı olan filmdeki herşey olabilirlik sınırları içinde inandırıcılığını bir an bile yitirmiyor.

Posted Image

Son Kuşlar, aynı zamanda Selma Güneri'nin belleklerde en çok iz bırakan, romantizmle gerçekçiliği buluşturan, kendine özgü anlatımı ve oyunculuklarının ustalığıyla tadı damağımızda kalan filmlerden biri...

Yeşilçam sinemasının sığ kalıplarını zorlayan bir yapım olarak öne çıkan ve güzel temiz bir aşkın hikayesini anlatan bu güzel film 1966 yılında 3.Antalya Film Şenliği'nde, gencecik Selma Güneri'ye hak edilmiş bir 'En İyi Kadın Oyuncu Ödülü' kazandırmıştı.

NOT: Filmin yönetmeniyle ilgili bilgileri 'Sinemanın Ustaları' başlığında bulabilirsiniz..





**********
Selma GÜNERİ hakkında:


Posted Image Posted Image

1951 yılında İstanbul'da doğdu.
Ses sanatçısı Lütfi Güneri'nin kızıdır.
Babasının mesleğinden dolayı çocukluğu Amerika'da geçti. Ortaokul yıllarında annesiyle birlikte Türkiye'ye döndü.

Kandilli Kız Lisesi ve Şişli Koleji'nde yatılı okudu. 14 yaşındayken örgülü saçları, şoset çoraplarıyla katıldığı Perde dergisinin yarışmasında birinci oldu.

1965 yılında Halit Refiğ'in İstanbul Kızları adlı filmiyle oyunculuğa adım attı. Son Kuşlar ve Ben Öldükçe Yaşarım filmleri ile sinema kariyerini sürdürdü. Son Kuşlar'daki oyunculuğuyla 3. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü aldığında henüz 15 yaşındaydı(1965).

1970'lerde sinemada başlayan kriz nedeniyle beyazperdeden uzaklaştı, ses sanatçılığına ağırlık verdi.

Posted Image
Ben Öldükçe Yaşarım filminden bir sahnede

Son Kuşlar dışında Ben Öldükçe Yaşarım, Nikahsızlar ile kadın sorunlarını irdeleyen ve yine sinemamızın en iyi yapıtlarından olan Bitmeyen Yol gibi Türk Sineması'nın unutulmaz filmlerinde rol alan Selma Güneri'nin filmografisinde 80'i aşkın film bulunuyor.

Güçlü oyunculuğu ile belleklerde yer edinen Güneri, 1996 yılında İrfan Tözüm'ün Mum Kokulu Kadınlar'ı ile beyazperdeye döndü.

"Ben oyunculuğun ne demek olduğunu Yılmaz Güney'le çalışırken öğrendim. Sinemanın nasıl bir sanat olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini o bana öğretti. Beni hem oyuncu olarak hem de şahsiyet olarak çok etkiledi. O yaşasaydı dünya sinemasının çok önemli oyuncuları arasında yerini alacaktı...Yılmaz Güney gibi büyük bir sanatçının da değeri ve ne söylemek istediği çok fazla anlaşılmamıştır." diyen Güneri halen sinema ve televizyon oyunculuğuna devam etmektedir.

- Filmografisinden:

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

On Korkusuz Adam 1964
Son Kuşlar 1965
Bitmeyen Yol 1965
Ben Öldükçe Yaşarım 1965
Affedilmeyen 1966
Dördü De Seviyordu 1967
Kadın Asla Unutmaz 1968
Aşk Yarışı 1969
Gölgedeki Adam 1970
Sev Dedi Gözlerim 1972
Sahipsizler 1974
Tuzak 1976
Benim Altı Sevgilim 1977
Görünmeyen Düşman 1978
Elif Ana 1987
Unutulmayanlar 1981
Küçük Şeyler 1992
Mum Kokulu Kadınlar 1996
Herşey Oğlum İçin 1998
Dedem, Gofret ve Ben 2001
Paydos 2004
Nehir 2005
İki Yabancı 2007

- Ödülleri:
1966 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Son Kuşlar ve Ben Öldükçe Yaşarım)
2006 Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, Onur Ödülü
2007, Altın Koza Film Festivali'nde Bülent Kayabaş'la birlikte Yaşam Boyu Onur Ödülü


"Son Kuşlar'ın hüzünlü çiçeği Selma Güneri...
Türk sinemasının kadınları arasında kendine özgü oyunculuğu ve güzelliği ile ayrı bir yere sahip olan Selma Güneri, uzun kirpiklerinin gölgelediği iri siyah gözleri, arkaya doğru sıkı sıkıya toplanış at kuyruğu saçlarının açıkta bıraktığı geniş alnı, yüzüne mağrur bir ifade veren hafifçe yukarı kalkık burnu ve her zaman melankolik bir gülümsemenin süslediği biçimli dudakları ile siyah beyazlı yılların en masum ikonu gibiydi.

Posted Image

Büyük bir çıkış yaptığı Son Kuşlar'da Selma Güneri, Yeşilçam sinemasının gerçek yaşamdan kopuk kadın oyuncu tiplerinden çok farklı olarak..bir ikonu andıran masum yüzü ve izleyicinin içine işleyen gerçekçi oyunu ile sanatçı unutulmaz bir karakteri büyük bir başarı ile canlandırır. Selma Güneri yine aynı yıl içinde bu kez Duygu Sağıroğlu'nun yönettiği ve Yılmaz Güney'in başrol oynadığı "Ben Öldükçe Yaşarım" filminde, çocuk kadın görünümü ile bir dansöz kızı oynadı. Selma Güneri bu filmde de güzelliğinin en öne çıkan özelliği olan iri siyah gözlerindeki hüzünlü bakışları ve henüz kadın olmamış naif bedeni ile, izbe bir barın havada yüzen sigara dumanları arasında uçuşan bir hayali gibiydi.

Sinemaya başladığı yıl içinde oynadığı bu iki filmde canlandırdığı gerçekçi karakterlerdeki büyük başarısı sanatçıya sıradışı bir oyuncu özelliğin kazandırdı. Ancak ne yazık ki bu dönem çok kısa sürdü. Henüz oyunculuk kariyerinin başında olduğu bu dönemde çok erken yaşta evlenen sanatçı büyük bir düşüş yaşadı.Yeşilçam'ın bu esmer ikonu bundan sonraki filmlerinde başlangıçta gösterdiği sıradışı oyunculuğu tekrarlayamadı. Siyah beyaz "Son Kuşlar" filminin hüzünlü Mona Lisa'sı ile "Ben Öldükçe Yaşarım" filminin masum yüzlü naif bedenli çocuk kadın dansözü Yeşilçam sinemasının alacalı renkleri arasında kaybolup gitti. Hak ettiği yerden oldukça uzaklara düşen Selma Güneri, çok uzun yıllar sonra da olsa 2006 yılında Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nde aldığı "onur" ödülü ile oyunculuğunu ölümsüzleştirdi." (ilerihaber.net)

(xvidheaven.com, sabah, nostalji.anilarim.net, agah özgüç: 100 filmde türk sineması)

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:29.


#11 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 04.03.2009 - 23:29

Posted Image

Kanun Namına

Yönetmen: Lütfi Ö.Akad
Senaryo: Osman F.Seden, Lütfi Ö.Akad
Görüntü yönetmeni: Kriton İlyadis, Enver Burçkin
Yapımcı: Kemal Film ( Osman F. Seden, Şakir Seden)

Tür: Dram
Yapım yılı, ülkesi: 1952, Türkiye
Süre: 90 dk
Siyah Beyaz

Oyuncular :
Ayhan Işık
Gülistan Güzey
Neşe Yulaç
Talat Artemel
Pola Morelli
Muazzez Arçay
Nubar Terziyan

- Konu:
Motor ustası Nazım ve Ayten bir aşk evliliği yaparlar.
Lakin, Nazım'ın baldızı Nezahat ve kirli işler çeviren Halil bu mutlu hayatı parçalayacaktır. Nazım'ın tepkisi ise bir trajedinin başlangıcı olacaktır...

Posted Image

- Film hakkında:

Yaşanmış bir olaydan uyarlanan 'Kanun Namına' pek çok açıdan Türk sinemasının dönüm noktası kabul edilir, Türk sinema dilinin gelişmesi açısından öncü bir klasiktir.

Kameranın İstanbul 'un sokaklarına ve günlük yaşamına girdiği, dış mekanların bolca kullanıldığı, kavga ve takip sahneleri ile öne çıkan, son derece hareketli ve gerilimli olan 'Kanun Namına' , Lütfi Ö. Akad ustanın ilk çıkışını yaptığı özgün bir deneme ve yer yer Amerikan 'kara film' türünün etkilerini taşısa da Türk Sineması'nda ilk kez sinemanın tiyatrodan ayrı bir 'dil' olduğunu ortaya koyan, tiyatrocuların tekelini sona erdiren gerçekçi bir kent filmidir.

Bu tür polisiye, büyük kent filmlerinde bir Akad etkisinin başlangıcı olan yapımda, Enver Burçkin'in de çok iyi bir kamera çalışmasıyla yaptığı katkı bir başka olumlu öge olmuştu.


* Ödüller

- 1953, Türk Film Dostları Derneği'nin düzenlediği 1. Türk Film Festivali :
En Başarılı Film
Lütfi Ö.Akad ,En Başarılı Yönetmen
Osman F.Seden, En Başarılı Senaryo
Ayhan Işık, En İyi Erkek Oyuncu
- 1953, Yıldız Dergisi'nin okurları arasında düzenlediği soruşturma:
Kanun Namına, En İyi Film
Lütfi Ö.Akad, En İyi Yönetmen
Ayhan Işık, En İyi Erkek Oyuncu

NOT: Yönetmen Lütfi Ö.Akad'la ilgili bilgileri, 'Sinemanın Ustaları' başlığında bulabilirsiniz.



***********
Gülistan GÜZEY hakkında:


Posted Image Posted Image Posted Image

Tiyatro ve sinema sanatçısı

1927 yılında İstanbul'da doğdu.
Gerçek adı Gülistan Deniz'dir.

1942'de bir gazete ilanıyla İstanbul Şehir Tiyatroları'na girdi.
Burada başladığı oyunculuk yaşamını 1943 yılında baş rol oyuncusu olarak sinemaya taşıdı.

O yılların aranan oyuncusu bu sarışın ve güleç yüzlü sanatçı,
Muhsin Ertuğrul ve Lütfi Ö.Akad gibi usta yönetmenlerle çalıştı ve döneminin sinema yapan bütün tiyatro sanatçılarıyla kamera karşısına geçti.

Sinema ve tiyatro tarihimizin önemli oyuncularından biri olan Gülistan Güzey, 1987 yılında İstanbul'da yaşama veda etti.

- Filmografisinden:

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

Darbe 1990
Yabancı 1984
Gazap Rüzgarı 1982
Şıpsevdi 1977
Acı Hayat 1973
Üç Sevgili 1972
Yağmur 1971
Zindandan Gelen Mektup 1970
Uykusuz Geceler 1969
Paydos 1968
Bir Şoförün Gizli Defteri 1967
Sayın Bayan 1963
Akasyalar Açarken 1962
Şafakta Buluşalım 1961
Gece Ve Gündüz 1960
Kendi Düşen Ağlamaz 1959
Kelepçe 1958
Hata 1957
Yangın 1956
Artık Çok Geç 1955
Aramızda Yaşıyamazsın 1954
Katil 1953
Kanun Namına 1952
İstanbul Kan Ağlarken 1951
Çakırcalı Mehmet Efe 1950
Ölünceye Kadar Seninim 1949
Karanlık Yollar 1947
Sonsuz Acı 1946
Yayla Kartalı 1945
Hürriyet Apartmanı 1944
Dertli Pınar 1943


metin: derleme
afiş ve fotoğraf: sinematurk.com

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:35.


#12 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9,404 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Posted 20.03.2009 - 22:40

de niro demişken orjinal cinayetler son zamanlar da izledigim en güzel filmlerden biriydi
Posted Image
Al Pacino ile Robert De Niro Yeniden Aynı Filmde

Beyazperde’nin iki ünlü aktörü Al Pacino ve Robert De Niro, yönetmen koltuğunda John Avnet’in oturduğu polisiye drama Righteous Kill için yeniden kamera karşısına geçti.
Senaryosunu daha önce İçerideki Adam (Inside Man) ’ın da senaryosunu yazan Russell Gewirtz’in yazdı.
film, bir katilin peşindeki iki deneyimli dedektifin hikâyesini anlatıyor. Bu dedektifleri oynayan Al Pacino ve Robert De Niro’yu bu kez aynı takımda, çoğunlukla aynı sahnelerde birbirlerinden rol çalarken göreceğiz. Bu yapım, ikilinin birlikte oldukları ilk film değil. Beraber hiç sahneleri olmamasına rağmen Baba 2’de oynayan Oscar ödüllü iki usta oyuncu, sonraki yıllarda Michael Mann’in yönettiği Büyük Hesaplaşma (Heat) ’da kanunun farklı taraflarında olan biri polis biri azılı soyguncu iki karakteri canlandırmıştı. Heat’te özellikle birlikte kahve içtikleri sahnede bir araya gelen ikili, yeni filmlerinde ağırlıklı olarak aynı sahneleri paylaşacak. 60 milyon dolar bütçeli filmin diğer oyuncuları arasında 50 Cent adıyla bildiğimiz Rapçi Curtis Jackson, John Leguizamo ve Donnie Whalberg var. Ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin de küçük bir rolünün olacağı film, polisiye türün iyi örnekleri arasında olmaya aday gösteriliyor.

hmm
şu an trt1 de oynuyor
kaçırılmaz
Posted Image
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....

#13 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 23.03.2009 - 16:29

Posted Image

Ölüm Noktası (Vanishing Point )

Yönetmen: Richard C. Sarafian
Senaryo: G. Cabrera Infante, Malcolm Hart (öykü)
Görüntü yönetmeni: John A. Alonzo
Müzik: Jim Bowen, Peter Carpenter
Yapım: Michael Pearson, Norman Spencer (20th Century Fox)

Tür: Yol, Aksiyon, Dram
Yapım: 1971, ABD
Süre: 98 dk

Oyuncular:
Barry Newman
Cleavon Little
Dean Jagger
Victoria Medlin
Paul Koslo

Posted Image

- Konu:
Kowalski, kentler arası araba getir/götür hizmetleri yapan eski bir otomobil yarışçısıdır.
Böyle bir yolculuğunun başlangıcında, Colorado-California arasını 1970 model Dodge Challenger'ıyla 15 saatten az bir sürede katedebileceğine dair bir arkadaşıyla iddiaya girer. Yola koyulan Kowalski hız sınırlarını zorlayınca, otoyol polisi ve motorsikletli trafik polisleri onu kovalamaya başlar. 3 eyalet polisinin birden peşine düştüğü Kowalski'ye, polis kanalını takip eden Super Soul adında bir DJ, canlı yayında yardımcı olacak yayın yapmaya başlar. Zamana karşı yolculuğu sürerken Kowalski yavaş yavaş neredeyse bir 'halk kahramanı' olur. Artık insanlar, 'kahramanlarının' yarışının sonunu merakla, heyecanla beklemektedirler...

Posted Image

Posted Image Posted Image

Posted Image

- Film hakkında:
Oldukça düşük bir bütçeyle çevrilen bu minimalist araba takibi filmi, 1969'da çevrilen Dennis Hopper filmi Easy Rider gibi 1970'lerin özgürlükçü Hippi kültürü ve Woodstock ruhuna uygun sosyal mesajlar içerir. Yine o film gibi ses kuşağını oluşturan tüm parçalar dönemin ruhunu yansıtacak şekilde rock ve country tarzı müziklerden oluşmuştur. ABD'nin güney batısındaki uçsuz bucaksız çöl arazilerinde ve ıssız otoyollarda çekilen bu aksiyon filmini çokları için çekici kılan ögelerden biri de filmde kullanılan motoru güçlendirilmiş arabadır.

Bütün bu etmenler bir arada Ölüm Noktası'nın zamanla bir kült film haline gelmesinde etkili oldular ve döneminde değeri pek anlaşılamayan yapım, bugün yol filmi denince akla ilk gelen bir klasiğe dönüştü ve varoluşçu felsefenin sinema tarihindeki en güzel yansımalarından biri olarak nitelendirildi.

Quentin Tarantino'nun 2007 tarihli Death Proof filmine ilham kaynağı olan, tekrar tekrar izlenebilecek, her izleyişte farklı ve zengin ayrıntıların yakalanabileceği yoğun bir film Ölüm Noktası...

Posted Image

Posted Image


".....
Kowalski karakteri modern hayatın içindeki otoriteye karşı gelen bağımsız bir savaşçıdır adeta. Bir dönemlerin çiçek çocuklarına da bol göndermeler yapılan filmde, özgürlük sorunsalı farklı bir açıdan işlenmiş ve son sahnesi ile mükemmel bir finale imza atılmıştır.

Tarantino'nun da "ABD'de yapılan en iyi film" diyerek onore ettiği Vanishing Point, Kowalski'nin özgürlük arayışını bizlere bir Dodge Challenger ile anlatmayı başarır. Bu arada filmin müzikleri de harika. Eğer arabanız varsa mutlaka elinizde olması gereken soundtrack parçaları bunlar...

Özellikle filmin finalindeki Nobody Knows(Kim Carnes) parçasını kendim mutlaka edinip arabamın en itinalı köşesinde saklayacağım. Filmin bir yerinde Supersoul (Rehber olan DJ) "O kahraman ki sürati ruhun özgürlüğü olarak alıyor. Sorun onun ne zaman duracağı değil, onu kimin durduracağı" diyerek filmi bize özetlemeyi başarıyor.

Hani bazan ne istediğinizi bilmeden arabanızı alıp son sürat bir yerlere gitmek istersiniz ama içinizdeki oto kontrol sistemi sizi durdurur ya işte Kowalski bu sistemin dışına çıkmayı tercih ederek son sürat ölüme gitmeyi kendisine göre özgürlük olarak tanımlıyor.

Kim bilir belki de özgürlük 1970 model beyaz bir Dodge Challenger'ın modifiyeli motorundan ibarettir… "(hussoloji.com)

Posted Image


- Filmin Müziği:
15 Ocak 1971 tarihinde Amos plak şirketi vinil LP olarak filmin bir soundtrack albümünü çıkarttı. Country, Hard rock, Pop ve Rock tarzında parçaların yer aldığı albümün yıllar sonra CD'si de piyasaya verildi. Albümde şu parçalar yer almaktadır:

"Super Soul Theme" - The J.B. Pickers
"The Girl Done Got It Together" - Bobby Doyle
"Where Do We Go From Here?" - Jimmy Walker
"Freedom of Expression" - The J.B. Pickers
"Welcome to Nevada" - Jerry Reed
"Runaway Country" - The Dillards
"Love Theme" - Jimmy Bowen Orkestrası
"You Got to Believe" - Delaney, Bonnie & Friends
"So Tired" - Eve
"Mississippi Queen" - Mountain
"I Can't Believe It" - Longbranch Pennywhistle
"Dear Jesus God" - Bob Segarini ve Randy Bishop
"Sing Out for Jesus" - Big Mama Thornton
"Sweet Jesus" - Red Steagall
"Over Me" - Bob Segarini ve Randy Bishop
"Nobody Knows" - Kim & Dave

(derleme)

Edited by alsancakE24, 07.07.2009 - 03:58.


#14 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 09.04.2009 - 21:53

Posted Image

Umut

Yönetmen: Yılmaz Güney
Senaryo: Yılmaz Güney, Şerif Gören
Görüntü yönetmeni: Kaya Ererez
Müzik: Arif Erkin
Yapımcı: Güney Film ( Yılmaz Güney, Cevat Alkan )

Tür: Dram
Yapım yılı, ülkesi: 1970, Türkiye
Süre: 100 dk
Siyah-beyaz

Oyuncular:
Yılmaz Güney
Tunçel Kurtiz
Gülsen Alnıaçık
Osman Alyanak
Enver Dönmez
Kürşat Alnıaçık
Lütfü Engin

Posted Image Posted Image

- Konu:
Faytonculuk yaparak yaşamını kazanmaya çalışan Cabbar'ın atı bir arabanın çarpması sonucu ölür. Karısı, yaşlı anası ve beş çocuğuyla birlikte gecekonduda büyük bir yoksulluk içinde yaşayan Cabbar, emeğiyle çalışarak para kazanamayacağını düşünerek, kestirme bir yol aramaya başlar. Baştan beri define aramak için baskı yapan hamal Hasan'ın zorlaması ve nefesi güçlü bir hacının da onayıyla define aramaya başlar...


- Film hakkında:
Çok yönlü bir kültür adamı olan Yılmaz Güney’in Umut filmi, Türk Sineması için bir kilometre taşıdır. O zamana dek genellikle karton karakterlerle yapılan naylon filmlerin aksine “İtalyan Yeni Gerçekçiliği” akımına yaklaşarak, kendimize bile söylemeye çekindiğimiz gerçekleri bu filmle çok sade ama etkili bir biçimde yüzümüze vurmuştur. Sinemada görsellik ön plândadır ancak süslü görsellik her zaman işe yaramaz. Adana’da yoksulluk yüzünden zor bir hayata mahkûm olan çok çocuklu bir aileyi peliküle taşıyacaksanız, tavrınızı sade bir anlatımla ortaya koyabilirsiniz. Yılmaz Güney de umut'ta bunu yapmıştır.

Başarısı sadelikle beraber sözünü hiçbir zaman sakınmamasında yatan Güney'in her filminde dile getirdiği siyasi düşüncelerini, düzene getirdiği sistem eleştirisini bu filminde de okumak mümkün.

Toplumun diğer kesimleri tarafından hiçe sayılan insanların ve bu insanların umutlarını yitirmemesi ; piyango , soygun ve define avcılığı gibi şekillerde refaha kavuşmak için umutlarını koruması ama her denemelerinde başarısız olan bu kaybeden insanların dramatik ve karamsar hikayesi izleyici duygulandırmanın ötesinde düşünmeye ve kendini o dönem şartlarında düşünmeye itiyor .

Umut, sonraki yıllarda, özellikle Yılmaz Güney tarafından peşpeşe çevrilecek siyasal filmlerin öncüsüdür. Kullanılan sinema tekniğiyle ve diliyle de hem Yılmaz Güney'in önceki filmlerinden ayrılır, hem de sonrasında birçok yönetmeni etkilemiştir.


Posted Image


"İnsan Yılmaz Güney ve Umut
..........
Umut, sorgulayan, eleştiren, yeniden üreten, çözüm yollarının ipuçlarını taşıyan, yarınlarımızı anlatan devrimci sinemanın başyapıtıydı. 70’li yılların toplumsal gelişimi içinde, Yeşilçam’ın geleneksel yapısını aşmaya yönelmiş, yani fakir kız-zengin erkek ya da tam tersi bir vuruşta beş on kişiyi yere seren başrol oyuncularının revaçta olduğu filmlerin aksine, ülkemizdeki sınıflar mücadelesinde geleceğe yönelik geleneklerin yaratıldığı, toplumsal muhalefetin yoğunlaştığı bir ortamın ürünü olmuştu. Büyük bir bölümü Yılmaz Güney’in kendi öz yaşam öyküsünü anlatıyordu. Özellikle kendi çocukluğu, ilk gençlik yılları ile ailesinin ve çevresinin yaşamından edindiği gözlemlere dayanıyordu.

Umut’ta kalabalık ailesini geçindirmek için iskeleti çıkmış atıyla didinen faytoncu Cabbar’ın tek geçim aracını yitirmesiyle umudunu bir defineye bağlayışı ve büyük bir hayal kırıklığı içinde umudun büyük bir umutsuzluğa dönüşü anlatılıyordu. Umutları hiçbir zaman gerçekleşmeyecek düşlere bağlattırılanların öyküsüydü Umut. Ve Yılmaz Güney’in yıllar yılı yaşadığı, denediği, sabırla yüreğinde taşıdığı gözlemleri, gerçeğin kendiliğinden taşıdığı güç ve güzellikleriyle, başka bir katkıya gerek kalmadan gerçek değerini bulmuştu Umutta... İnsan onuruna olabildiğine aykırı, kopkoyu bir yoksulluğun içine itilmiş insanların gerçekleşemeyecek bir umuda, bundan da umutsuzluğa ve giderek doğaüstü güçlere yönelmelerini ve bir kısır döngüye kapılmalarını anlatan Umut sinemamızın o güne dek gerçekçilik yolunda ulaşabildiği son noktayı belirleyen bir yapıt olmuştu.

Filmin gerçekleştirildiği koşullara bakıldığında, Yeşilçam geleneksel kalıplarını kıran Umut cesur bir çıkıştı. Verdiği mesaj net ve yalındı. Yılmaz Güney bu yalın öyküyü , buna çok uygun düşen yalın, abartısız bir dille ama görüntülerinin güzelliğine titizlik göstererek perdeye yansıtmıştı. Toplumsal sorunlara duyarlı, düşündüren, sorgulayan, kısaca yaşayan sinemanın ilk örneğini verdi ülkemizde Umut. Konu ve içerik ticari kaygılardan kurtulmuş, topluma yöneliyordu ilk kez. Bu yüzden yaratılan devrimci sinema üzerinde düşünülecek önemli bir basamaktı.

Umuttan sonra da pek çok film çekildi, öncesinde olduğu gibi... Kimileri ciddi çabaların ürünüydü, kimileri ise toplumculuk adına duyguları sömüren devrimci değerleri yozlaştırarak dejenere etme suçuna ortak olmuşlardı. Yine “Arkadaş” filmi de sınıf gerçeğinin belirlediği toplumsal ilişkileri derinlemesine inceleyen yürekli bir adım olmuştur. Ancak Güney’den sonra toplumsal sorunlara, yaşananlara , sınıflar mücadelesine yaklaşımlar, eleştirel bakışlar, sadece rastlanabilen kareler olurken, yaşanan sorunların çözümüne ilişkin ipuçlarını veren filmler sinemamızın başat eksikliği olma özelliğini korudu.

Sanatın diğer bazı dallarında gösterilebilen bu dönüşüm sinemada ise aksayan bir yan olarak kalmıştı. Bunda sinema tekniğinin özgünlüğü yanında konuyla ilgili birikim ve deneyim eksikliğinin olduğu yadsınamaz. Bu açıdan “Umut” çevrildiği koşullar gözönüne alınarak değerlendirilmeli ve toplumsal sorunların çözümü doğrultusunda düşündüren, öneren devrimci sinemayı bir çizgi haline getirme yükünü omuzlamamız gerektiği de unutulmamalıdır." (Tamer UYSAL)

Posted ImagePosted Image

- Ödüller:

En İyi Film, 2. Adana Altın Koza Film Festivali, 1970
En İyi Yönetmen, 2. Adana Altın Koza Film Festivali, 1970
En İyi Senaryo, 2. Adana Altın Koza Film Festivali, 1970
En İyi Erkek Oyuncu, 2. Adana Altın Koza Film Festivali, 1970
En İyi Fotoğraf (Kaya Ererez), 2. Adana Altın Koza Film Festivali, 1970
En İyi Erkek Oyuncu, Antalya Altın Portakal Film Festivali
Grenoble Film Festivali, Seçici Kurul Özel Ödülü

(bildirgec.org, cinefan.net)

NOT: Filmin Yönetmeni Yılmaz Güney hakkında 'Sinemanın Ustaları' başlığından bilgi edinebilirsiniz.

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:39.


#15 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 24.04.2009 - 16:29

Posted ImagePosted Image

Anayurt Oteli

Yönetmen: Ömer Kavur
Eser: Yusuf Atılgan
Senaryo: Ömer Kavur
Görüntü yönetmeni: Orhan Oğuz
Müzik: Atilla Özdemiroğlu
Yapımcı: Ömer Kavur , Cengiz Ergun

Tür: Dram
Yapım: 1987, Türkiye
Süre: 110 Dakika

Oyuncular:
Macit Koper
Sahika Tekand,
Orhan Çagman
Serra Yılmaz
Osman Alyanak

Posted Image Posted Image

- Konu:
Küçük bir Anadolu kasabasında babadan kalma otelinin katipliğini de yapan ve yalnızlık duyguları içinde boğulan Zebercet birbirine benzeyen sıradan olaylar içinde iç dünyasındaki fırtınaları dizginlemeye çalışan bir adamdır. Bir gece istasyon yakınlarındaki babadan kalma on dört odalı, eski bir konaktan bozma otele gecikmeli trenle gizemli bir kadın gelir. Zebercet, bir gece kalıp giden ve geri geleceğini söyleyen meçhul kadını takıntı haline getirir, bekler durur; zaman içinde her şeye yabancılaşır, oteli kapatır ve görünüşte tekdüze fakat iç dünyası gelgitli bir hayat yaşamaya başlar.Dünyasına cinsel bir düş gibi giren bu kadını umutsuz bekleyişi Zebercet' i trajik bir sona doğru götürecektir...

- Film hakkında:
Küçük bir kasaba otelinin koridorlarından yansıyan olağanüstü atmosferiyle sinemamızın unutulmayan filmlerinden biri olan Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan'ın aynı adlı unutulmaz romanından uyarlanan ruhbilimsel ayrıntılarla destekli çarpıcı bir 'iç dünya” filmidir.

Türk edebiyatının önemli isimlerinden olan Yusuf Atılgan; bireyin yalnızlığını, kendisine ve topluma yabancılaşmasını anlattığı Anayurt Oteli'yle oldukça ses getirmişti.

Kitabın sinemaya uyarlaması da kitap kadar etkileyici bulunmuştu.
Bunda kuşkusuz Kavur’un romanı kendi sinemasının belli başlı öğelerini de kullanarak uyarlaması önemli etken olmuştur. Yabancılaşma, içsel yolculuk, beklentiler, terk edişler gibi Ömer Kavur sinemasının belli başlı öğeleri de kitapla aynı zamanda bire bir uyuşmaktadır.

Ömer Kavur, Yusuf Atılgan’ın eserini sinemaya uyarlarken, kendi sinemasal özelliklerinin dışında, filme bir takım siyasi göndermeler de eklemiştir. Zebercet’in geçmişte yaşadığı dönüm noktalarını anlattığı sahneler, aslında yılların hepsi ülkede yapılan darbelerin zamanlarıdır. Bu sayede yönetmen, Zebercet’in hikayesiyle birlikte, ülkenin de geçmişini aynı doğrultuda ekrana yansıtır. Toplumsal sinemaya olan yakınlığını da belli eder.

Türk Sineması'nda zaten kendi dili ve konusu olan bir yönetmen olan Ömer Kavur, Türk sinema tarihinde eşine az rastlanır bir sinema dili yaratmıştır Anayurt Oteli’yle...Kitaptaki çizgisel olmayan akış, Kavur’un yer yer simgeselliğe de varan anlatımıyla daha da etkinleşmiş, böylece Zebercet’in bu hazinli öyküsü Türk Sineması'nın önemli yapı taşlarından biri olarak yerini almıştır.

Posted Image
Posted Image

Oyuncularının güçlü yorumlarıyla büyük katkıda bulundukları filmde Macit Koper'in adeta "döktürdüğü" görkemli oyunu kendisine bir ödül getirdi.

Çeşitli zamanlarda yapılan anketlerde birçok kez en iyi 10 Türk filmi içinde yer alan Anayurt Oteli'nin Ödülleri:

1987 - Altın Portakal Film Fevstivali Jüri Özel Ödülü (En İyi II. Film, En İyi Yönetmen)
1987 - İstanbul Uluslararası Film Festivali En İyi Türk Filmi
1987 - Venedik Film Festivali Fipresci Prize (Ömer Kavur)
1987 - Nantes Three Continents Festival Golden Montgolfiere Büyük Ödülü (Ömer Kavur)
1987 - Valencia Film Festivali Bronz Ödül
1987 - 1988Siyad Ödülleri En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Özgün Müzik, En İyi Erkek Oyuncu (Macit Koper), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Serra Yılmaz)


NOT: Filmin yönetmeni Ömer Kavur hakkında, "Sinemanın Ustaları' başlığından bilgi edinebilirsiniz.




**********
Macit KOPER hakkında :


Posted Image

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni, sinema oyuncusu, senaryo yazarı.

1944 yılında İstanbul'da doğdu.

Şehir Tiyatroları, Dostlar Tiyatrosu gibi topluluklarda çalıştı.
Hemen hepsi nitelikli ve Türk Sineması'nın önemli filmlerinde oynayan ve izleyenlerin duygularını alt üst edecek kadar başarılı kompozisyonlar çizen bu önemli ve usta oyuncunun mükemmel performansı, izleyenler için daima bir oyunculuk gösterisi oldu.

Özellikle Anayurt Oteli filminde oynadığı Zebercet karakteriyle unutulmaz bir portre çizen, adını Avrupa ve Dünya standartlarına tescil ettiren Koper'in hakkettiği yeri bulamadığı görüşü sinema dünyasında hakimdir.

Macit Koper, oyuncu olarak yer aldığı filmlerdeki farklı ve etkili oyunculuğuyla Türk Sineması'na farklı bir bakış getirmesi ve senaryo yazarı olarak da geleneksel kalıpların dışında, yenilikçi yapıtlar ortaya koyması nedeniyle 12 - 22 Mart 2009 tarihleri arasında Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından gerçekleştirilen 20. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde Aziz Nesin Emek Ödülü'nü aldı.

*Filmografisinden

- Oyuncu olarak:

Posted Image Posted Image Posted Image Posted Image

Havada Bulut - 2002
Melekler Evi - 2000
Akrebin Yolculuğu - 1997
Aşk Üzerine Söylenmemiş Herşey - 1995
Kurtuluş - 1994
Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri -1992
Menekşe Koyu - 1991
Melodram - 1988
Afife Jale - 1987
Anayurt Oteli - 1987
Aaahhh Belinda -1986
Adı Vasfiye - 1985
Hakkari'de Bir Mevsim - 1983
At - 1981
Düşman - 1979
Köşeyi Dönen Adam - 1978

- Senaryo yazarı olarak:
Yaralı Yürek - 2007
Hasret - 2006
Patroniçe - 2004
Beş Kollu Avize - 2004
Şıh Senem - 2003
Karşılaşma - 2002
Canlı Hayat - 2000
Baba - 1999
Herşey Oğlum İçin - 1998
Anlaşma Noktası - 1997
Akrebin Yolculuğu - 1997
Sen de Gitme Triandafilis - 1995
Kız Kulesi Aşıkları / Hera ile Leandros - 1993
Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri - 1992
Zıkkımın Kökü - 1992
Deniz Gurbetçileri - 1991
Kiraz Çiçek Açıyor - 1990
Fotoğraflar - 1989
Ada - 1988
Rumuz Goncagül - 1987
Uzun Bir Gece - 1986
Acı - 1984
Fidan - 1984
Seni Seviyorum - 1983

- Ödülleri:
1987 - 1988 Siyad Ödülleri, En İyi Erkek Oyuncu
1993 - 5. Ankara Film Festivali, En İyi Senaryo: Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri
1997 - 9. Ankara Film Festivali, En İyi Senaryo Yazarı: Akrebin Yolculuğu
1984 - 21. Antalya Film Şenliği, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Bir Yudum Sevgi
1992 - 29. Antalya Film Şenliği, En İyi Senaryo Fikrimin İnce Gülü (Sarı Mercedes)
2003 - 40. Antalya Film Şenliği, En İyi Senaryo: Karşılaşma
2003 - 25. Siyad Türk Sineması Ödülleri, En İyi Senaryo: Karşılaşma

metin : derleme
afiş : sinemalar.com
fotoğraf : google.com

Edited by alsancakE24, 02.07.2009 - 22:27.


#16 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16,791 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 09.05.2009 - 01:16

Shichinin no samurai (1954) (Seven Samurai) (Yedi Samuray)

Posted Image
Yönetmen

Akira Kurosawa

Senaryo
Akira Kurosawa
Shinobu Hashimoto
Hideo Oguni

Görüntü Yönetmeni
Asakazu Nakai

Müzik
Fumio Hayasaka

Yapım : 1954

Ülke : Japonya

Tür : Aksiyon, Macera, Dram

Süre : 3 saat 26 dakika (evet yanlış okumadınız-bi de bir çok sinema sitesinde bu bilgileri toplarken baktım şu saati doğru yazan yer yok.Ulem birinizde filmi izleyin bee :: )



Posted Image


Oyuncular..........-> Rol
Takashi Shimura-> Kambei Shimada
Toshirô Mifune...->Kikuchiyo
Yoshio Inaba.....->Gorobei Katayama
Seiji Miyaguchi...->Kyuzo
Minoru Chiaki.....->Heihachi Hayashida
Daisuke Katô......->Shichiroji
Isao Kimura........->Katsushiro Okamoto
Keiko Tsushima...->Shino
Yukiko Shimazaki.->Rikichi's Wife
Kamatari Fujiwara.->Manzo, father of Shino
Yoshio Kosugi......->Mosuke
Bokuzen Hidari....->Yohei
Yoshio Tsuchiya....->Rikichi
Kokuten Kodo.......->Gisaku, the Old Man
Jiro Kumagai........->Peasant

Posted Image


Usta Samurai Kambei'nin cesareti ve fedakarlığına şahit olan bir grup köylü ondan sürekli olarak haydutların baskınlarına uğrayan köylerini korumasını isterler. Kambei bu isteği herhangi bir çıkarı olmamasına rağmen kabul eder ve ilk olarak kısa süre sonra müridi olan genç samurai Katsushiro'yu, ardından da güç kullanmaya meraklı bir samurai olarak görünen, fakat sonradan bir çiftçinin oğlu olduğu ortaya çıkan Kikuchiyo'yu yanına alır.

Takımına dört yeni samurai daha ekleyerek köyü savunmaya girişen Kambei köylüler tarafından sevinçle karşılanır ve herkesin sevgisini kazanır; bir süre sonra onlara kendilerini savunmayı öğretmeye başlar. Bu arada haydutlar köyün sınırlarında dolaşmakta ve yeni saldırıları için uygun bir zaman kollamaktadırlar...

Akira Kurosawa'nın kariyerinin doruk noktası olarak görülen Yedi Samuray üç saati geçen uzunluğuna rağmen özellikle zamanında kaliteli örneklerine rastlamanın zor olduğu savaş ve "aksiyon" sahneleri en dikkatsiz seyircinin bile ilgisini ayakta tutacak pek çok detay içerirken bir yandan da anlattığı hikayenin bütünlüğünden ve sinematografik kaliteden ödün vermeyen bir başyapıt.

Akira Kurosawa'nın klasiği daha sonra Hollywood'da da "Yedi Silahşörler" olarak karşılığını buldu. Yeşilçam'da da Tunç Başaran aynı konuyu "On Muhteşem Kahraman" adıyla çekmişti.


Posted Image

Akira Kurosava

Japon sinemasının imparatoru unvanına sahip Akira Kurosava 1910 yılında yedi çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak Tokyo'da dünyaya geldi. Babası askeri okulda öğretmendi.

Sakin bir çocukluk geçiren Kurosava'nın bu dönemde etkilendiği en önemli kişi bir benşi (sessiz film döneminin Japonya'sında film anlatıcısı) olan en küçük ağabeyi Haiko idi. Onun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan Kurosawa, resim ile de uğraşmaktaydı. Ağabeyinin erken yaşta intiharıyla büyük bir sarsıntıya uğrayan Kurosawa bir süre sonra PCL yapım şirketinde yardımcı yönetmen olarak sinemaya başladı. Hidesuke Takizawa, Kajiro Yamamoto, Mikio Naruse gibi dönemin tanınmış yönetmenlerinin asistanlığını yapan Kurosawa, ilk filmi Sugata Sanjiro'yu (Büyük Judo Efsanesi) 1943 yılında yönetti.

Ardından çevirdiği Içiban Utsukuşiku (En Güzel; 1944), Tora No O Wo Fumu Otokotaçi (Kaplanın Kuyruğuna Basanlar; 1945), Vaga Seişun Ni Kuinaş (Gençliğime Hayıflanmıyorum; 1946), Yoidore Tenshi (Sarhoş Melek; 1948), Nora İnu (Kuduz Köpek; 1949), Shubun (Skandal; 1950) gibi filmlerle Japonya'nın en önemli film yönetmeni konumuna geldi.

Onu Batı dünyasına tanıtan film, Venedik Film Festivali'nde en iyi film ödülünü alan 1950 yapımı Rashomon'du. Bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve tüm bunları izleyen oduncunun olayı farklı açılardan anlattıkları film, gerçeğin görece bir kavram olması üzerine etkileyici bir yapım idi. Yeni çekim ve anlatım teknikleriyle Kurosawa'ya uluslararası düzeyde de başarı getirdi.

Sonrasında, Dostoyevski uyarlaması Hakuçi (Budala; 1951), İkiru (Yaşamak; 1952), Shichinin no samurai (Yedi Samuray; 1954), Şekspir uyarlaması Kumonosu Jô (Kanlı Taht; 1957), Gorki uyarlaması Donzoko (Ayaktakımı Arasında; 1957), Kakuşi Toride No San Akunin (Saklı Kale; 1958), Yojimbo (Koruyucu; 1961), Akahige (Kızıl Sakal; 1965) adlı filmleri yönetti.

1940'lardan 1960'ların ortalarına kadar Kurosawa aynı ekiple çalışmaya özen gösterdi. Fumio Hayasaka müziklerini, Asakazu Naki ise kameramanlığını yaptı. Takaşi Şimura ve Toşiro Mifune'de oyuncu olarak Kurosava'nın birçok filminde başroller üstlendiler.

Kurosawa'nın çok sayıda filmi Hollywood filmlerine esin kaynağı oldu. Örneğin, Yedi Samuray Yedi Silahşör'e , Saklı Kale Yıldız Savaşları'na, Koruyucu ise Bir Avuç Dolar İçin'e kaynaklık etti.

60'ların sonunda Tora Tora Tora adlı filmle Hollywood'a giden yönetmen, filmi yarım bırakarak ülkesine döndü. 70'lerin ortalarında Sovyetler Birliği'ne giden Kurosawa, Rus bir subayla Moğol bir avcı arasında yüzyılın başında geçen bir dostluk öyküsünü anlatan Dersu Uzala filmini çevirdi. Film 1976 yılında en iyi yabancı film Oskar'ını aldı .

Yönetmenin son dönem çalışmaları olarak Kagemusha (Gölge Savaşçı; 1980), yine bir Shakespeare uyarlaması olan Ran (1985), Yume (Düşler; 1990), Hachi-Gatsu No Kyôshikyoku (Ağustosta Rapsodi; 1991) sayılabilir. Bu filmlerden Ran dört dalda Oskar ödülü almıştır.

Akira Kurosawa'nın Türkçe'ye çevrilmiş, Kurbağa Yağı Satıcısı adlı AFA yayınevinden basılmış bir kitabı bulunur.

* Sugata Sanshiro (Büyük Judo Efsanesi) (1943) Judo Saga
* The Most Beautiful (En Güzel) (1944) Ichiban utsukushiku
* Zoku Sugata Sanshiro (Büyük Judo Efsanesi II) (1945) Judo Story II
* The Men Who Tread On the Tiger's Tail (Kaplan'ın Kuyruğuna Basanlar) (1945) Tora no o wo fumu otokotachi
* Asu o tsukuru hitobito Those (Who Make Tomorrow) (1946)
* No Regrets for My Youth (Gençliğime Hayıflanmıyorum) (1946) Waga seishun ni kuinashi
* Wonderful Sunday (Harika Pazar) (1947) Subarashiki nichiyobi
* Drunken Angel (Sarhoş Melek) (1948) Yoidore tenshi
* The Quiet Duel (Sessiz Düello) (1949) Shizukanaru ketto
* Stray Dog (Kuduz Köpek) (1949) Nora inu
* Scandal (Skandal) (1950) Shubun
* Rashômon (1950)
* The Idiot (Budala) (1951) Hakuchi
* Ikiru (Yaşamak) (1952) Living
* Shichinin no Samurai (Yedi Samuray) The Seven Samurai (1954)
* Ikimono no kiroku (Record of a Living Being) (1955)
* Throne of Blood (Kanlı Taht) (1957) Kumonosu jô
* The Lower Depths (Ayaktakımı Arasında) (1957)
* The Hidden Fortress (Saklı Kale) (1958) Kakushi toride no san akunin
* Warui yatsu hodo yoku nemuru (The Bad Sleep Well) (1960)
* Yojimbo (Koruyucu) (1961) The Bodyguard
* Sanjuro (1962)
* Tengoku to jigoku (High and Low) (1963)
* Red Beard (Kızıl Sakal) (1965) Akahige
* Dodesukaden (Clickety-Clack) (1970)
* Dersu Uzala (1975)
* Kagemusha (Gölge Savaşçı) (1980) Shadow Warrior
* Ran (1985)
* Dreams (Düşler) (1990)Yume
* Rhapsody in August (Ağustos'ta Rapsodi) (1991) Hachi-gatsu no kyôshikyoku
* Madadayo (Not Yet) (1993)


Kaynakça:Son kısım wikipedia-diğerleri sağdan soldan kırpıntı
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Posted Image

#17 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 09.05.2009 - 04:57

IMDb'nin en iyi 250 film sıralamasında 12.ci sırada bulunan Yedi Samuray'ın Ödül ve adaylıklarını da ekleyerek dost shy'ın bu mükemmel seçimine katkıda bulunalım.

Ödülleri :
1954 Venedik Film Festivali
1955 Mainichi Film Concours
1959 Jussi Awards
2006 Satellite Awards

Adaylıkları :
1956 British Academy Film Awards (BAFTA)
1957 Academy(Oscar) Awards

#18 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 12.05.2009 - 18:54

Posted Image

Yedi Silahşörler (The Magnificent Seven)

Yönetmen : John Sturges
Senaryo : William Roberts
(Yedi Samuray/Shichinin No Samurai'dan uyarlama)
Görüntü yönetmeni : Charles Lang
Müzik : Elmer Bernstein
Yapımcı : John Sturges (The Mirisch Corporation)

Tür : Western, Macera, Dram
Yapım yılı, ülkesi : 1960, ABD
Süre : 128 dk

Oyuncular :
Yul Brynner
Eli Wallach
Steve McQueen
Charles Bronson
Robert Vaughn
James Coburn
Horst Buchholz
Brad Dexter
Jorge Martínez de Hoyos
Vladimir Sokoloff
Rosenda Monteros

Posted Image
Posted Image
Posted Image

* Konu:
Küçük bir Meksika köyü, şeytani haydut Calvera ve onun kana susamış arkadaşları tarafından terörize edilmektedir. Köylülerin ne silahları, ne paraları, ne de saldırganlık eğilimleri vardır. İçlerinden bir grup, yardım bulmak için sınıra doğru yol alır. Yolda karşılaştıkları iki maceracı Chris ve Vinile, köylülerin yardım teklifini kabul ederler. Daha sonra ise beş kanun kaçağının da onlara katılmasıyla "muhteşem yedili"yi oluştururlar ve para için değil, köylülere yardımın yanı sıra kendilerini de ispat için köye gelirler. Haydutlarla ilk silahlı temaslarında başarılı olurlar. Ancak Calvera vazgeçmez ve kan dökmek için geri gelir. Şimdi yedi silahşör için ölümüne bir mücadele zamanıdır...

* Film hakkında :
- Akira Kurosawa'nın 1954 tarihli ünlü epik filmi Yedi Samuray'ın (Shichinin No Samurai) western türüne uyarlanmış bir yeniden çevrimidir. "Yedi Silahşörler" in de 3 devam filmi ve sayısız taklitleri çevrilmiş, ancak bunların hiçbirisi ilkinin başarısına erişememiştir.

- Filmin çevrildiği yıl kadrosundaki aktörlerden sadece Kral ve Ben (The King and I)'in meşhur ettiği Yul Brynner bir stardı. Diğerleri henüz sonraki yıllardaki ünlerine kavuşmamışlardı. James Coburn bile projeye eski dostu Robert Vaughn'ın ısrarı ile dahil edilmişti. Oysa sadece birkaç yıl sonra bile böylesine bir kadroyu biraraya getirmek her filmcinin harcı olamayacaktır. Zaten ileriki yıllarda her biri teker teker kendi çapında bir star haline gelen bir kadrodan oluşan Yedi Silahşörler'in popülaritesinin aradan yıllar geçtikçe artmaya devam etmesinin bir nedeni de budur.

- Filmin bu denli popüler olması ve hala tutulmasının bir nedeni de henüz ABD'nin Vietnam macerasının başlamasından önce çekilmiş olmasıdır. Bu filmde, parayla tutulmuş silahşörler ve kanun dışı insanlar bile olsalar bir grup Amerikalı ülke sınırlarının ötesine, yabancı bir ülkeye gidiyor ve oranın masum insanlarının bağımsızlığı için onlarla birlikte çarpışıyordu. Bu da ortalama Amerikalının kendisini iyi hissetmesine yetiyordu. Belki de ABD'nin modern dünyadaki "iyi adam" imajının inandırıcı olarak son kez vurgulandığı son büyük film olması da filmin popüler kalmasındaki etmenlerden biridir. Filmden hemen sonra ABD'nin bulaştığı Vietnam savaşı ve onun getirdiği politik ve sosyal yıpranmalar bu "iyi adam" imajını yok etmişti.

- Tüm zamanların en popüler westernlerinden biri olan Yedi Silahşörler, 1961 yılında Altın Defne Ödülü'nü kazandı.
Aynı yıl Elmer Bernstein'ın film için yaptığı unutulmaz tema müziği Oscar'a aday gösterildi.

NOT : Filmin yönetmeni John Sturges hakkında 'Sinemanın Ustaları' başlığından bilgi edinebilirsiniz.





**********
Yul BRYNNER hakkında :


Posted Image

Broadway oyuncusu ve Oskar'lı Hollywood aktörü.

Tam adı Yuliy Borisoviç Briner 'dir.
1920 yılında Rusya'nın Vladivostok kentinde Rus bir anneden ve İsveç-Moğol kökenli bir babadan dünyaya geldi.
Babası Boris Briner ailesini terkedince annesi ve kızkardeşini alarak Çin'e taşındı.
1934'te ise Paris'e taşındılar. 20'li yaşlarında modelliğe ve oyunculuğa başladı. Bir süre sirklerde de çalıştı.
Sorbon Üniversitesi'nde felsefe tahsilini tamamladıktan sonra tiyatro eğitimi almaya başladı.
İlk kez 1946 da Broadwey'de sahneye çıktı.

Posted Image

Usturaya vurulmuş saçları, hafif çekik gözleriyle kendine özgü bir tip yarattı. Aralarında "On Emir", " Yedi Şilahşörler", "Karamazof Kardeşler" ve "Anastasya" gibi unutulmaz yapıtların da bulunduğu çok sayıda film çevirdi. Ancak Brynner'in adını ölümsüzleştiren, Siyam kralının hayatını canlandırdığı "Kral ve Ben" adlı tiyatro oyunundaki rolü oldu. Sinemaya da uyarlanan "Kral ve Ben" kendisine 1956 yılında En İyi Erkek Oyuncu Oskar'ını kazandırdı.

Dört defa evlendi. Dördü kız beş çocuk babası olan aktör, kızlarından ikisini Vietnam'dan evlat edindi
Renkli bir yaşantısı oldu. Moğol hanedanı soyundan geldiğini iddia ederek bunu daha renkli hale getirdi.

Sinema tarihinin tartışmasız en iyi aktörlerinden biri olan Yul Brynner 1985 yılında akciğer kanserinden yaşamını yitirdi.

- Filmografisinden :

Posted ImagePosted ImagePosted ImagePosted Image
Lost to the Revolution , 1980
Geleceğin Dünyası (Futureworld) , 1976
Dünyanın Ucundaki Fener (The Light at the Edge of the World) , 1971
Neretva Köprüsü (Bitka na Neretvi) , 1969
İki Yüzlü Adam (The Double Man) , 1967
Morituri , 1965
Güneşin Kralları (Kings Of The Sun) , 1963
Taras Bulba , 1962
Yedi Silahşörler (The Magnificent Seven) , 1960
Solomon ve Sheba (Solomon And Sheba) , 1959
Karamazov Kardeşler (The Brothers Karamazov) , 1958
Kral ve Ben (The King and I ) , 1956
On Emir (The Ten Commandments) , 1956

metin : msxlabs.org, tr.wikipedia.org
afiş ve fotoğraflar : sinematurk.com

Edited by alsancakE24, 15.07.2009 - 16:44.


#19 matahari

matahari

    ...Ney Neva Eyler...

  • Muhabirler
  • 2,440 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Gurup Şurup
  • İlgi Alanları:Kitap,müzik,spor ,kelime ve zeka oyunları...Genel kültür yarışmaları...

Posted 15.05.2009 - 01:14

Dost ortak paylaşımların için teşekkürler ...Zevkle takip ediyorum,kendi unutulmazlarımdan birini de eklemek istedim müsaadenle..


Posted Image



Yapım : 1986, ABD

Tür : Dram

Yönetmen : Rob Reiner

Senaryo : Bruce A. Evans, Raynold Gideon, Stephen King (Kitap)

Oyuncular : Kiefer Sutherland, John Cusack, Corey Feldman, Richard Dreyfuss, River Phoenix, Jerry O'Connell, Wil Wheaton

Görüntü Yönetmeni : Thomas Del Ruth

Müzik : Jack Nitzsche


FİLM HAKKINDA:

Stand By Me(Benimle Kal),gerilim ve Korku yazarı Stephen King'in 'The Body (Ceset)' adlı romanından sinemaya uyarlanmış.King,bu hikayesini kendi çocukluğundan esinlenerek kaleme almış.1950'lerde geçen film,ergenliğe yeni girmiş dört kafadar gencin Oregon ormanlığında kayıp bir çocuğun cesedini aramalarını konu ediniyor.Yol boyunca daha da yakınlaşan çocuklar, birbirleri hakkında pek çok şey keşfedeceklerdir.Ancak kasabanın serserileri de onların peşindedir.


Filimle aynı ismi taşıyan şarkısı da favorilerimin başındadır...Şarkı sözü ve çevirisi;

When the night has come
Gece geldiğinde

And the land is dark
ve toprak karardığında

And the moon is the only light well see
ve ay görebileceğimiz tek ışık olduğunda

Well i wont be affraid
ben korkmayacağım,

No I wont be affraid
hayır korkmayacağım

Just as long as you stand, stand by me
sadece sen yanımda olduğun sürece,yanımda ol

So darling, darling stand by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

Wont you stand by me
Oh yanımda olmayacak mısın?

Just as long as you stand, stand by me
sadece sen yanımda olduğun sürece,yanımda ol

When the sky that we look upon
ne zaman ki baktığımız gökyüzü

Thumble and falls
yuvarlanıp da düşerse

And the mountains crumble to the sea
ve dağlar, denize ufalanırsa

I wont cry, i wont cry
ağlamayacağım, ağlamayacağım

No i wont shed a tear
hayır tek damla gözyaşı dökmeyeceğim

Just as long as you stand by me
Sadece sen yanımda olduğun sürece

So darling, darling stand by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

Oh wont you stand by me
Oh yanımda olmayacak mısın?

Oh wont you stand, wont you stand, stand by me
Oh olmayacak mısın, olmayacak mısın, yanımda ol

So darling, darling stand by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

Oh wont you stand by me
Oh yanımda olmayacak mısın?

Oh wont you stand, wont you stand, stand by me
Oh olmayacak mısın, olmayacak mısın, yanımda ol

whenever youre in trouble wont you stand by me
ne zaman başın derde girse, yanımda olmaz mısın?

oh, now, now, stand by me
oh, şimdi, şimdi, yanımda ol

darling, darling stand by me
sevgilim, sevgilim, yanımda ol

stand by me
yanımda ol

oh, stand by me, stand by me, stand by me
oh yanımda ol, yanımda ol, yanımda ol

so darling darling stan by me
bu yüzden sevgilim, yanımda ol sevgilim

stand by me
yanımda ol




Ben E. King söylediğinde daha da bir hoş dinlenir,coverlarının içinde en çok ''All Saints'' in söylediğini severim...


Hatta bir taşla iki kuş misali size videosunu da ekliyim :P) Hem filmimi hem de şarkımı paylaşmış olıyım..

Beğeninize efendim..



BİZ ÜÇ KİŞİ YAŞIYORUZ..BEN,KENDİM VE ŞAHSIM..

#20 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2,849 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 15.05.2009 - 06:30

Güzel bir sürprizdi dost ortak *lol
Filmi şöyle böyle hatırlıyorum, ama müziğini hatırlamamanın imkanı var mı?..

Teşekkür ediyor ve sürpriz katkılarının devamını bekliyorum.
Sevgi/selam.

Not : Sinema dünyasında bir tur attım...
Filmin 3 Ödülü ve Oscar dahil olmak üzere 9 adaylığı var.
Ödüllerin biri filmin müziğine. *lol

Edited by alsancakE24, 15.05.2009 - 06:37.






Similar Topics Collapse

  Topic Forum Started By Stats Last Post Info

23 user(s) are reading this topic

0 members, 23 guests, 0 anonymous users