İçerik değiştir



Harabe.net üyesi, 'eğlence' kelimesini 'eylence' şeklinde yazmaz.
- - - - -

Türk Sanat Müziği Bestecileri


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 74 yanıt verildi

#1 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:23


Gönderilen Resim

Avni ANIL (1928 - 2008 )

İstanbul'da doğdu.

Selimiye'deki Ondokuzuncu İlkokulu bitirdi, Paşakapısı Ortaokulu ve Haydarpaşa Lisesi'nde okudu. Askerlik sonrası Polis Enstitüsü'ne girdi. 1955 yılında polislikten ayrıldı ve gazeteciliğe başladı. Üç yıl Akşam gazetesinin sanat sayfasını yönetti.

1955-1967 yılları arsında İstanbul Radyosu'nun haber servisinde çalıştı. 1967 yılında "Anıl Yayın Ajansı"nı kurdu, Dünya gazetesinin sanat sayfasını yönetti. "Musıkî ve Nota" dergisini çıkardı. "Musıkî Sözlüğü" adı altında dört ciltlik eserinde musıkî tarihi için önemli hatıralar yayımladı.

120’yi aşkın eseri olan besteci, 1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı.

Özellikle 1960'larda ve 70'lerde önemli Türk Sanat Müziği esrlerine imza attı. Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirlerini besteledi. Son dönem besteciler içinde Yusuf Nalkesen ile birlikte en önde gidenlerindendir. Güftedeki duyguyu müzikle en iyi şekilde yansıtmaya çalışır ve bunun için bir beste üzerine yıllarca çalışmıştır. Şarkılarının hemen hemen hepsi belirli bir düzeyin üstündedir.

Avni Anıl 14 Haziran 2008 günü İzmir'de yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
"Rüya gibi uçan yıllar, biraz durun durun biraz" (Hicaz)
"Dilşâd olacak diye kaç yıl avuttu felek" (Hicaz)
"Sevmiyorum seni artık gözlerimi geri ver" (Hicaz)
"Biraz kül biraz duman, o benim işte" (Nihavend)
"Kader kime şikâyet edeyim seni bilemem" (Hicaz)
"Unutamıyorum, unutamıyorum gecem yok artık gündüzüm yok" (Suzidil)
"Gözlerin bir aşk bilmecesi sorar gibi" (Nihavend)
"Unutulmuş ne varsa sevgiden geri kalan" (Muhayyerkürdi)
"Aşk bu değil yapma güzel" (Nihavend)
"Ne yeşili ne siyahı gözümde hep gözleri var" (Uşşak)
"Mihrâbım diyerek sana yüz vurdum" (Nihavend)
"İçimde nice uzun yılların özlemi var" (Nihavend)
"Kaderimde hep güzeli aradım" (Nihavend)
"Bir peri masalı kulaklarına" (Nihavend)
"Gün be gün yaşanan o hatırayı unutup bir yana atmak olmaz ki" (Hicaz)
"Rüya gibi uçam yıllar" (Hicaz)
"Ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehir" (Hüzzam)
"Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un" (Kürdilihicazkar)
"Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun gelmiyorsun" (Hüzzam)
"Ağlaya ağlaya giderim diyor" (Hüzzam)

(tr.wikipedia.org, sozluk.sourtimes.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:15


#2 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:29

Gönderilen Resim

Özgen GÜRBÜZ (1951)

Merzifon'da doğdu.
İlk ve Orta öğrenimini Kastamonu'da bitirdi.
Yüksek öğrenimini , İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarını ve ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirerek tamamladı.

Müzik çalışmalarına babasından gördüğü büyük destek ve teşvikle başladı.
İlk çalgıları ; Melodika ve Mandolin oldu. Lise son sınıfta , Kastamonu Lisesi'nde öğrenciliği sırasında ; öğretmenleri Sevgi Ersoy ve Erol Dikeç'in teşvikleriyle beste denemeleri yaptı.

Üniversite öğrenciliği sırasında , Orta Doğu Teknik Üniversitesi Türk Müziği Korosu'nda , Erol Sayan yönetiminde çalışmalara katıldı. 1976 yılında , İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti'nde misafir Tanbur sanatçısı olarak çalıştıktan sonra , 1977 yılında açılan sınavı kazanarak Kültür Bakanlığı İstanbul Klasik Türk Müziği Devlet Korosu'nda Tanbur ( ses ) sanatçısı kadrosunda görev yapmaya başladı.

Daha sonra , öğrenim durumu sebebiyle Ankara'ya döndü. Ankara Radyosu yayınlarına 1982'den sonra kadrolu Tanbur sanatçısı olarak katılmaya başladı.

Bir süre yurt dışında mühendislik yaptıktan sonra TRT'ye geri döndü.döndü. Halen TRT Müzik Dairesi Başkanlığında Türk Sanat Müziği Müdürü , Ankara Radyosunda Lavta ve Tanbur Sanatçısı , Ankara Radyosu Türk Sanat Müziği Çocuk ve Gençlik Korolarında , şef , eğitici , Müzik Dairesi Başkanlığı Türk Sanat Müziği ve Pop Müzik Denetleme Kurulları'nda görev yapmaktadır.

Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği 'Yılın En Sevilen On Şarkısı' anketlerinde değişik yıllarda ödüller kazanmıştır.

THM ve TSM üzerine araştırma ve kitapları vardır.

TRT Türk Sanat Müziği Repertuarında yayınlanan 16 bestesi bulunmaktadır. TRT Repertuarına kabul edilenlerle birlikte sözlü ve enstrümantal olmak üzere , 20 civarında eser bestelemiştir

- Bestelerinden:
Yeniden doğarım görsem yüzünü (Hicaz)
Gel sevgimle çiçeklenen gönül (Hüzzam)
Ateş alevde değil, asıl közde gizlidir (Nihavend)
Yıllar oldu şu gönlüm sevda nedir bilmedi (Rast)
Hasret makamında bir şarkı söyle (Segah)

(turkmusikisikulliyati.com, turkmusikisivakfi.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:16


#3 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:33

Gönderilen Resim

Kaptanzade Ali Rıza BEY (1881-1934)

Mecidiye Kruvazörü Süvarisi Mehmet Bey'in oğlu olan Ali Rıza Bey 1881 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası kaptan olduğu için "kaptanzade" olarak anılmıştır.Tahsilini İstanbul'da yaptı. İstanbul Gümrük Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştı. Daha sonra ayrılarak serbest hayatta gümrük komisyonculuğu yaptı.

1905 yılında kanun çalmasını öğrenerek musikiye başladı. Yüze yakın beste yaptı fakat kendini hep zirvede tutan fantezi şarkıları oldu. İlk eserini Nihavent makamında "Issız gecede ben hicranı düşündüm" aksak şarkıyı besteleyerek başladı.

1923 yılında Hikmet hanım'la evlendi.

Bestekârlığının yanında iyi bir aktör ve operet olan Ali Rıza Bey, bestelediği "Macun okkası" ve "İstanbul efendisi"operetlerinde kendisi de rol aldı ve başarılı oldu. Ayrıca çok güzel "Karagöz ve Hacivat" orta oyunlarını oynatırdı.

16 Şubat1934 günü yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Hasta kalbimde yanan derdi niçin anlamadın (Hüzzam)
Gel gitme kalmasın gözüm yollarda (Segah)
Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına (Hicaz)
Eğilmez başın gibi gökler bulutlu efem (Hicaz)
Benim gönlüm ne hoştur yıldızların altında (Nihavend)

(musikiklavuzu.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:28


#4 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:35

Gönderilen Resim

Şekip Ayhan ÖZIŞIK (1932-1981)

Türk Sanat Musîkisi bestecisi.

1932 yılında Ankara'da doğdu.

İlköğretimine Ankara da başlayıp İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı.

Müzikle küçük yaşlarda ilgilendi, ud çalmaya heveslense de babasının isteği ile keman dersleri aldı. İlk hocası Emin Ongan'dır. Askerliğini yedek subay olarak 1954 yılında tamamladı ve 1955 yılında Türk Müziği Konservatuarına, 1958 yılında da Ankara Radyosuna girdi. 1966 yılına kadar Ankara Radyosunda çalışıp bir çok eserini bu dönemde yaptı; bunlardan en önemlisi rast makamındaki "Belki bir sabah geleceksin" isimli şarkısıdır.

Eserlerinden bazıları o dönem Türk filimlerinde fon müziği olarak kullanılmıştır. Türkiye'de ilk altın plak Grafson Şirketi taradından Muhayyerkürdi makamındaki "İçin için yanıyor" adlı eserine verilmiştir.

Ayrıca ud virtiözü olan besteci 1950li yıllarda beste yapmaya başladı, 70'lerin sonlarına doğru gayet üretken bir besteci profili çizdi. Ancak son yıllarını yakalandığı gırtlak kanserinden dolayı çok kötü geçirdi, hatta son bir kaç yıl konuşma yetisini de kaybetti.

Şekip Ayhan Özışık 17 Nisan 1981 günü yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Unutmadım seni ben her zaman kalbimdesin (Karcığar)
Senede bir gün (Hicaz)
Rüzgar söylüyor o yerlerde şimdi bizim eski şarkımızı (Muhayyerkürdi)
Belki bir sabah geleceksin (Rast)
Saçların tarumar gözlerinde nem (Rast)
İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm (Muhayyerkürdi)
Kalbimin sahibi sensin (Hüzzam)
Aylar yıllar geçti yok senden bir haber (Hüzzam)
O beni bir bahar akşamı terkedip gitti (Muhayyerkürdi)

(esenshop.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:27


#5 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:38

Gönderilen Resim

Akın ÖZKAN (1934-2007)

Uzun yıllar TRT radyolarında çeşitli görevlerde bulunan Özkan, EÜ Devlet Türk Musikîsi Konservatuarı'nda öğretim görevlisi olarak görev yaptı. Tanbur, Türk Müziği nazariyatı, koro ve toplu uygulama derslerinin yanında Türk Sanat Müziği ana sanat dalı ve ses eğitimi bölüm başkanlığı da yapan Özkan'ın 40 saz eseri ve 100 şarkısını içeren yardımcı ders kitapları da bulunuyor. EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuarı'ndan emekliydi.

Önemli bir bestekar, iyi bir tanburi ve değerli bir öğretim elemanı olan Akın Özkan 3 Ocak 2007 günü İzmir'de yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Acı bir gözyaşı oldun yine yaktın beni sen (Hüzzam)
Ah eden kimdir bu saat kuytuda (Hicazkar)
Sakın bir söz söyleme yüzüme bakma sakın (Nihavend)
Bağından her güzel bir gül seçerdi (Hicaz)
Almış aydınlığı güller yüzünden (Segah)

(sksdb.ege.edu.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:35


#6 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:41

Gönderilen Resim

Amir ATEŞ

1942 Kandıra doğumludur.

Beste calışmalarına 1950 'li yılların sonunda başlamış olan bestekâr, musikimizin san'at, dini, halk müziği ve saz eserleri gibi dallarında pek çok denemeler yaparak bugüne değin 700-800 civarında eser vücuda getirmiştir.

Halen radyo, televizyon gibi kurumlarda kendi adını taşıyan ilâhi korosu ile programlar yapmakta ve eserlerinden meydana gelen konserler tertip olunmaktadır. Üsküdar Musiki Cemiyeti'nin de "Beste ve Etüt Dersleri" hocalıgını yapmakta olan besteci, mevlidhân olarak da ününü duyurmuş ve bu yönde de pek çok öğrenci yetiştirmiştir.

Bestekar, hafız, mevlüthan olan besteci, Üsküdar Musiki Cemiyeti'ndeki hocalığının yanı sıra, tasavvuf koroları gibi bir çok topluluktan başka Diyanet İşleri Başkanlığı seminer ye kurslarında da hocalık yapmıştır.

- Bestelerinden:
Ben seni unutmak için sevmedim (Segah)
Bir kızıl goncaya benzer dudağın (Muhayyerkürdi)
Seni ben unutmak istemedim ki (Hicaz)
Kalbimin sesini duyurdun bana (Hicazkar)
Maziyi kadehlerden içip kandım o akşam (Nihavend)
Hasretle geçen günlerime ağladı akşam (Kürdilihicazkar)

(uskudarmusikicemiyeti.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:45


#7 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:43

Gönderilen Resim

Cevdet ÇAÐLA (1900-1988)

1900 yılında da İstanbul'da doğdu.
Nâzıma Hanım'la topçu yarbayı Eşref Bey'in oğludur.

Bestelediği klasik Türk müziği şarkılarıyla Hacı Arif Bey geleneğinin temsilcisi sayılan besteci ve keman sanatçısı Cevdet Çağla uzun yıllar Darüttalim-i Musiki' de keman çaldı, İstanbul ve Ankara radyolarında uzun yıllar keman sanatçısı, prodükör ve idareci olarak görev yaptı. 1956'da emekli olduktan sonra koro şefi ve keman sanatçısı olarak İstanbul Radyosu'nda çalıştı.

Çağla, kıymetli bir keman üstâdı ve icrâcısı olduğu kadar, aynı zamanda büyük bir bestekârdır. Temiz icrası,
klâsik üslûbu, eşlik etmedeki ustalığı, yaptığı taksimlerdeki üstün geçki tekniği ile usta keman sanatkârlarındandı. Şed yollarını iyi bildiğinden, alışılmamış perdeleri kullanarak yaptığı sürprizli geçkileri ile tanındı. Yirminci yüzyıl Türk musikisinin en dikkate değer bestekârlarındandır. Geleneğe bağlı şarkı bestekârları arasında kendisine sağlam bir yer edinmiş, ustalıklı, başarılı, ifâdeli eserler besteledi. Klâsik geleneklere bağlı olmakla beraber, eserlerinde zevkli, yadırganmayan bazı yenilikler de uyguladı.

Cevdet çağla 22 Şubat 1988 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Baharda bu yıl melâl var yüzün gibi (Nihavent)
Şu göğsüm yırtılıp baksan dikenler aynı güldedir (Hüzzam)
Gül açar, bülbül öter, yaz geçer (Karcığar)
Kaçıncı fasl-ı bahar bu, solar gider emelim (Sultaniyegâh)
Sazın gibi al sinene vur kalbimi inlet (Suzinak)
Ne zamanki kalbim o yeşil gözlüm için vursa (Kürdilihicazkar)
Bir dert gibi akşam suların koynuna indi (Nihavent)
Gönlüm kuru bir gül gibi titrerken adında (Suzinak)

(kim_kimdir, enguru.org.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 19:51


#8 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:46

Gönderilen Resim

Dede EFENDİ (1778 - 1846)
(Hammamizade İsmail Dede Efendi)


İstanbul'da doğdu.
Babası Filistin, Lübnan gibi ülkelerde görev yaptıktan sonra İstanbul'a yerleşti ve Şehzadebaşı'ndaki Acemoğlu hamamını işletti. Bu yüzden İsmail Dede'ye"Hammamizade" denilmiştir.

Mahalle mektebindeyken sesinin güzelliği ve müzik yeteneği anlaşılınca Uncuzade Mehmet Emin Efendi'den ders almaya başladı. Okul bittikten sonra 7 yıl daha Uncuzade'den "meşk eden" İsmail onun aracılığıyla Başdeftarlıkta memurluğa atandı, bir yandan da Yenikapı Mevlevihanesindeki dersleri izledi.

Yirmi iki yaşındayken 1001 gün süren Mevlevi çilesini tamamlayarak «dede» oldu. Burada değişik ustalarla klasik Türk müziği, din müziği çalıştı ve ney çalmasını öğrendi. Daha 16-17 yaşlarındayken besteler yapmağa başladı ve büyük bir besteci olan Sultan Selim IlI'ün ilgisini çekti. Padişah onu kendisine musahip ve başmüezzin tayin etti. Dede Efendi, Selim III'ten sonra gelen Mahmut II ve Abdülmecit zamanında da bu görevlerini sürdürdü.

Dede efendi 1846 yılında gittiği hacda yaşama veda etti.

Müziğin her türüne açık tutumunun bir ürünü olarak yapıtları, Türk müziğinin her düzeyde o güne kadar ki gelişiminin geniş ve yetkin bir özetidir. Itrî'den sonra gelen besteciler arasında hiçbirinin sanatı evrensel bir değer olarak kabul edilen Dede'nin ki ölçüsünde toplayıcı değildir. O, gitgide gelişen teknik ustalığıyla Klasik üslubun bütün inceliklerini yansıtmıştır. Genel olarak Klasik üsluba bağlı kalmış olmakla birlikte, çağdaşlarında bulunmayan bir yenilik çabası da görülür. Sanatının ayrı bir yönü olan bu özellik, Klasik üslubu içerden değiştirmek isteyen bir anlayışın ürünüdür. Gerçi bu yenilik arayışı onunla başlamış değildir, daha öncekilerde de aynı doğrultuda bir çaba görülür; ama bu arayış Dede'de en ileri noktasına ulaşır.

- Bestelerinden:
Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü (Rast)
Şu karşıki dağda bir yeşil çadır (Hicaz)
Kar-ı Nev Gözümde daim hayali cânâ (Rast)
Yine neş'e-i Muhabbet etti dil-ü canım etti şeyda (Hicaz)
Reh-i Aşkında edip kaddimi kütah gönül (Hüzzam)
Bu gece ben yine bülbülleri hâmûş ettim (Ferahfeza)
Ey büt-i nev-edâ olmuşum müptelâ (Hicaz)

(biyografi.net, tuluyhanugurlu.com, haliltum.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 20:09


#9 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:50

Gönderilen Resim

İrfan ÖZBAKIR (1926-2003)

1926 yılında Amasya'da doğdu.
Annesi Ulviye Hanım, babası Ziya Bey'dir.

İlköğrenimini burada tamamladı. Küçük yaşta fark edilen musiki yeteneği nedeniyle Amasya'da Ali Şener, Mustafa Türköver ve Rasim İstanbul'dan ders aldı. İstanbul'da vatanî görevini yaparken, ünlü isimleri tanıma olanağı bularak, İstanbul Belediye Konservatuarı'na girdi. Şefik Hürmeriç, Cavit Ongun, Kemal Gürses gibi hocalardan aldığı derslerle usul, makam, nazariye, edebiyat, solfej ve repertuar bilgilerini güçlendirdi.

İstanbul Radyosu'nda 7 yıl süreyle fasıl heyetinde çalışan Özbakır, uzun yıllar solistlere uduyla eşlik etti. 1960 yılında Yüksel hanımla evlendi.

500'ün üzerinde bestesi bulunan sanatçı, neo-klasik dönemin şarkı formunu kullanmaya özen gösterdi.
Ayşe Tunalı, Sinan Özen, Emel Sayın, Muazzez Ersoy gibi ünlülere ders verdi. Türk Sanat Müziği'ne sayısız eser kazandırdı.

İrfan Özbakır 14 Aralık 2003 günü Marmaris'in Armutalan Beldesi'nde yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Bir sen kaldın içimde bir de o hatıralar (Hüzzam)
Sensiz kalan gönlümde bil ki hayat virane (Rast)
Ömrümce hep adım adım, her yerde seni aradım (Rast)
Gülünce gözlerinin içi gülüyor (Hicaz)
Pişman olur da bir gün dönersen bana geri (Hüzzam)
Şarkımı senin için yazdığımı bilseydin (Mahur)
Kim demiş ki sevgiler ayrılıkla biter (Rast)
Meyhanelerde akşam olunca beni ara (Rast)

(musikiklavuzu.com, kimkimdir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 20:18


#10 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 01:52

Gönderilen Resim

Kadri ŞENÇALAR (1912 - 1989)
Türk sanat müziği bestecisi, ud sanatçısı, şarkı sözü yazarı.

İstanbul'da doğan ve çocukluk yılları Tarabya'da geçen Şençalar, dokuz yaşındayken, bir Rum müzik hocasından ve Kemani Cemil Bey`den keman dersleri almıştır. Daha sonraları Bursa'da ud hocası olan Tevfik Bey`den nota ve usul dersleri alan sanatçı, İstanbul'un işgali nedeniyle ailesinin Bursa'ya yerleşmesinin ardından, keman ve ud çalarak ailesinin geçimine katkıda bulunmuş, Bursa Setbaşı Gazinosu`nda çalışırken keman üstadı Bülbülî Salih Bey`le tanışması, hayatında ud'a yönelme noktası olmuştur. Soyadı kanununun çıkmasıyla dinleyicileri tarafından 'Şençalar' soyadına uygun görülerek bu soyadını alması sağlanmıştır.

Yusuf Nalkesen, Abdullah Yüce, Zeki Müren, Neşet Ertaş gibi birçok ünlü ismin yetişmesine büyük katkıları olan Kadri Şençalar, kardeşlerinin de müzikle içiçe yetişmesinde önemli rol oynamış, küçük kardeşi İsmail Şençalar'ın Türkiye'nin önemli kanun çalan sanatçıları arasına girmesini sağlamıştır.

Ailesiyle birlikte tekrar İstanbul'a yerleşen sanatçı, İstanbul Belediyesi konservatuvarında eğitim görmeye başlamış, Darülaceze'de uzun yıllar müzik öğretmenliği yapmış, Türkiye'de iilk kez Türk Musikî Dergisini çıkarıp yayınlamış, yine ilk kez Türk Musikîsi Mensupları Sendikasını kurmuş, ve ilk Ud Öğrenme Metodu kitapçığını yayınlamıştır. Şençalar Plak adında bir plak yapım şirketi kuran sanatçı, kendisine iş için başvuran Neşet Ertaş'ı burada tanıyıp, yetişmesinde büyük rol oynamıştır. 1950 ve 1960 yılları arasında Türkiye'de çevrilen bir çok yerli filmin müziğini de bestelemiş olan Şençalar'ın TRT arşivlerinde halen yayımlanmamış 100 civarında bestesi bulunmaktadır.

Özellikle uda getirdiği stil ve yorumu ile musikî alanında adını ölümsüzleştiren bestecinin kardeşi İsmail Şençalar da Türk Sanat Müziği'yle iç içeydi ve kanun çalardı.

Kadri Şençalar 13 Ocak 1989 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden :
Gönlüm yaralı bilmiyorum yar bana ne oldu (Hicaz)
Gezdiğim dikenli aşk yollarında (Hüzzam)
Görmedim ömrümün asude geçen bir demini (Hicaz)
Ah güzel İstanbul, benim sevgili yarim (Nihavend)
Neyleyim köşkü neyleyim sarayı (Hicaz)
Yine o menekşe gözler aralı (Dügah)
İç durma iç güzelim, bugün ayrılık günü (Hicaz)
Sönmez artık yüreğimde yanan bu sonsuz ateş (Uşşak)

(tr.wikipedia.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 20:30


#11 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 02:06

Gönderilen Resim

Lemi ATLI (1869-1945)

1869' da İstanbul'da doğdu.

Askeri rüştiyeyi bitirdikten sonra (1887), bir süre Mülkiye Mektebi'nde okudu. 1889'da Dahiliye Nezareti Mektubi Kalemi'ne katip olarak atandı. Aynı yıl Takvim-i Vekayi'ye de yazılar yazmaya başladı. 1894'te atandığı Zaptiye Nezareti Mektubi Kalemi'ndeki başkatiplik görevinden 1907' de kendi isteğiyle ayrıldı ve kendini tümüyle müziğe verdi.

Lem'i Atlı müziğe 1881'de Enderuni Hafız Yusuf Efendi' den ders alarak başlamış, müzik yeteneğiyle olduğu kadar sesinin güzelliğiyle de dikkati çekmişti. 1883'te bestelediği karcığar makamındaki "Hüsnüne etvar-ı nazın şan senin" adlı şarkısını dinleyen Hacı Arif Bey, besteyi çok beğenerek Lem'i Atlı'yı beste yapmaya teşvik etti ve ölümüne değin ona ders verdi.

Lem'i Atlı 1890'da sesi ve okuyuş tavrının güzelliğiyle ünlü bir ses sanatçısı ve Hacı Arif Bey'in izinden giden bir besteci olarak tanınmıştı. Lem'i Atlı da Hacı Arif Bey gibi müzik aracı olarak yalnızca sesini kullanmış, herhangi bir enstrümana ve notaya ilgi duymamıştı. Bu nedenle Hacı Arif Bey etkisi taşıyan, sözle müziğin başarılı bir biçimde kaynaştığı üç yüze yakın bestesi Leon Hancıyan, Fulya Akaydın, Selahattin Pınar ve Suat Gün tarafından notaya aktarıldı.

Hacı Arif Bey ve Şevki Bey çığırının son büyük temsilcisi sayılan Lem'i Atlı 25 Kasım 1945'de İstanbul' da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Hüsnüne etvar-ı nazın şan senin (Karcığar)
Neler çektim neler canan elinden (Uşşak)
Severim her güzeli senden eserdir diyerek (Hicazkar)
Varsın gönül aşkınla harab olsun efendim (Nişabürek)
Yok mu cana aşıka hiç şefkatin (Rast)
Andıkça geçen günleri hasretle derinden (Sultaniyegah)
Dinlendi başım dün gece bir parça dizinde (Ferahfeza)

(kimkimdir.gen.tr, haliltum.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 20:34


#12 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 02:11

Gönderilen Resim

Abdullah YÜCE (1920 - 1995)

İstanbul Eyüp Sultan'da doğdu.

Annesi Sultan Hanım, babası Hafız İsa Efendi'dir.
Çocukluğu yoksulluk ve zorluklar ve içinde geçti.
Reşadiye 36. ve 37. ilkokullarında okudu.
Tahsilini ortaokuldan terk etmek mecburiyetinde kaldı.

18 yaşında sanat hayatına başladı. 1942 yılında askere gitti 4 yıl askerlik yaptı. İlk mûsıkî çalışmalarını Ali Rıza Bey'le yaptı. Bu yıllarda ilk şarkısı olan "Bu Ne Sevgi Ah, Bu Ne Istırab"ı Hüzzam makamında besteledi. 1946 yılında Fındıklı Salı Pazarı'nda sahne hayatına atıldı. Daha sonra 1949 yılında ilk plak çalışmasını yaptı. 50'ye yakın taş plak doldurdu. Sanat hayatı boyunca, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Kemanî Hacı Maksut, Kadri Şençalar gibi üstatlardan feyiz aldı.

Naci Tektel'in Saba bestesi 'Uzayıp giden o tren yolları' , Abdullah Yüce'nin sesiyle tanındı.

'3 Arkadaş', 'Kara Sevda' ve 'Hicran Yarası' gibi çeşitli film çalışmaları yaptı.

Abdullah Yüce 27 Kasım 1995 günü yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Bu ne sevgi ah bu ne ızdırap (Hüzzam)
Yollar niçin bitmiyor (Rast)
Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm (Hüzzam)
Yine bugün dertli gönlüm (Hüzzam)
Söyle bana doktor (Hüzzam)

(tr.wikipedia.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 20:40


#13 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.01.2009 - 02:14

Gönderilen Resim

Ziya TAŞKENT (1932 – 1999)

Türk sanat müziği bestekârı, solist.

Adapazarı'nda doğdu.

Liseden mezun olduktan sonra, üniversite de bir yıl hukuk okudu.
1953 yılında Ankara Radyosu'nda başlayan sanat hayatını daha sonra Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) çatısı altında, kesintisiz 45 yıl solist, hoca, besteci ve şef olarak sürdürdü.

1967 yılında sahne çalışmalarına başladı.

Duruşuyla, kişiliğiyle, şarkılarıyla, güzel sesiyle örnek bir sanatçı olan ve çeşitli gazete ve kuruluşlardan birçok kez " Yılın Sanatçısı Ödülü" alan Ziya Taşkent'e 1998 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Devlet Sanatçısı" unvanı verildi.

Tema yönünden neo-klasik dönemin en verimli bestecilerinden biriydi.

17 Ağustos 1999 günü Marmara depreminde ses sanatçısı eşi Ulviye Taşkent, kızı Rengin Dalmanoğlu, torunları Ece ve Efe Dalmanoğlu ile birlikte Yalova'nın Çiftlikköy ilçesinde yaşamını yitirdi.


- Bestelerinden:
Ne gelen ne soran var, acı geçti günlerim (Hicaz)
Dinmiyor hiç bu akşam ne gözyaşım, ne acım (Hüzzam)
Rüzgar susmuş, ses vermiyor nedendir (Hüzzam)
Gücüme gidiyor böyle yaşamak (Muhayyer)
İlk aşkı unutmak çok kolay deme (Hicaz)
Ne bekledim sevgiden, ne kaldı bak elimde (Hüzzam)
Hiç şansım kalmadı sevdadan yana (Muhayyer)
Belki bensiz bu yollardan geçeceksin bir akşam (Saba)
Bir sabah istiyorum göz yaşlarımı silsin (Muhayyerürdî)

(tr.wikipedia.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 20:55


#14 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 28.01.2009 - 19:38

Gönderilen Resim

Yıldırım GÜRSES (1939-2000)

Türk Sanat Müziği bestecisi, yorumcu.

1939 yılında Bursa'da doğdu.

Bursa Erkek Lisesi'nden sonra Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi İşletme Bölümü'nü bitirdi.

Sanat hayatına 1951 yılında Bursa Ses Kralı seçilerek başladı.
Henüz yirmi yaşındayken Ankara Radyosu'nu, bir yıl sonra da Ankara Devlet Operası'nın sınavlarını üstün başarıyla, birinci olarak kazandı. Bu yıllarda kendi bestelerini gazino sahnelerinde seslendirdi.

1961 yılında kendisi gibi ses sanatçısı olan Ayla Gürses'le evlendi.

Aynı yıl Devlet Opera imtihanına girdi ve birinci oldu.
Operada da 7-8 ay çalıştıktan sonra ayrıldı.

1965 yılında Hürriyet Gazetesi'nin Altın Mikrofon Yarışması'na kendi orkestrası, sözü, müziği kendisine ait Muhayyerkürdi şarkı "Gençliğe Veda" ile katıldı ve birinciliği aldı

Altın Mikrofon'daki bu başarının ardından Yıldırım Gürses, çalışmalarına hız verdi.
Müziğin en önemli adlarından biri oldu.

350'ye yakın bestesi olan Yıldırım Gürses 18 Kasım 2000 günü yaşama veda etti..

- Bestelerinden :
İçime hep hüzün doluyor (Rast)
Gençliğe veda (Muhayyerkürdi)
Son mektup (Nihavend)
Gurbet o kadar acı ki (Uşşak)
Eller eller(Nihavend)
Affetmem asla seni (Nihavend)
Güller ağlasın (Muhayyerkürdi)

(kimkimdir.gen.tr, tr.wikipedia.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 20.12.2009 - 12:42


#15 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.02.2009 - 16:27

Gönderilen Resim

Selahattin ALTINBAŞ (1939 - 2003)

Udî bestekâr.

1939 yılında, Bandırma'da doğdu.

Müzisyen bir ailenin ferdi olan Selahattin Altınbaş'ın babası kemanî Abdi Altınbaş'tır.
Müziğe daha 7-8 yaslarında iken kemanla başlayan küçük Altınbaş ciddi müzik, nota, nazariyat, solfej derslerini; Saatçi Mehmet Efendi, İzzet Irca ve amcası Izzet Altınbaş' tan almıştır. İlkokulu bitirdiğinde akordeona da ilgi duymuş, babasının aldığı akordeonu hiçbir ders almadan profesyonelce çalmaya başlamıştır. Bu dönemde amcası Udi İzzet Altınbaş'tan çok etkilenerek ud çalmaya karar vermiştir.

1966 yılında TRT'nin açmış olduğu ud sanatçısı sınavını kazanarak Ankara Radyosuna girmiş, bu kurumda ud sanatçisi, koro sefi ve repertuar denetleme kurulu üyeligi yapmıştır. 1999 yılında TRT'den emekli olmuştur.

Altınbaş, beste çalışmalarına 1970'li yıllarda başlamıştır. Şiire karşı çok büyük ilgisi olan bestekâr, beste çalışmalarını genellikle gece yapardı. Ezgileri öncelikle ıslıkla terennüm eder, hemen ardından şarkısına şekil vermeye başlar, daha sonra notaya alırdı. Hayatının son dönemine kadar 77 şarkı ve 3 saz eseri bestelemiş, fakat bunların çoğunu TRT repertuarına vermemiştir.

Milliyet gazetesinin 1977'de açmış olduğu "Yılın Sevilen Şarkıları" yarışmasında "Duydum ki unutmuşsun"(Muhayyerkürdi) ve "Ömrümüzün son demi"(Hüzzam) adlı şarkılarıyla ödül almıştır.

Bestecinin üç erkek ve bir kız çocuğundan ikisi, TRT Ankara Radyosun saz sanatçılarından Aygün Altınbaş(ritm saz) ve Abdi Altınbaş(kanun)'dır.

Selahattin Altınbaş 18 Aralık 2003 günü Ankara'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Ömrümüzün son demi sonbaharıdır artık (Hüzzam)
Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini (Muhayyerkürdi)
Silemezler gönlümden ne aşkımı ne seni (Hüzzam)
Şarkılara sordum söylemediler (Uşşak)
Söyleme bilmesinler bu aşkın bittiğini (Hüzzam)
Dün akşam yolda gördüm seni yıllardan sonra (Uşşak)

(selahattinaltinbas.org, cankayamuzikevi.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 21:20


#16 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.02.2009 - 06:39

Gönderilen Resim

Neveser KÖKDEŞ (1900-1962)

Doğum yeri kimi kaynaklarda Drama, kimi kaynaklarda da Üsküdar olarak gösterilir.
Besteci Muhlis Sabahattin Bey'in kardeşidir.

Gitar, piyano ve tambur çaldı. Notre Dame de Sion da okudu. Besteciliğe 12 yaşında polkalar besteleyerek başladı. Eserleri kendi tarzını yansıtır. Mesut Cemil bu tarza "Neveser Musikisi' adını vermiştir. Tüm eserlerinde bir kadın duyarlılığı açıkça sezilir.

Bazı kaynaklara göre 500’den, bazı kaynaklara göre de 1000’den fazla eser bestelediği tahmin ediliyor. Ancak, ölürken tüm eserlerinin yakılmasını vasiyet ettiği için bunların yaklaşık yüz tanesinin notası bugüne ulaşabildi.

Ağabeyi Sabahattin Bey'in operet temsillerinde piyano çalmış ve ona ait bazı operet şarkılarını taş plaklara okumuştur.

16 yaşında evlendiği eşi Çanakkale Savaşında şehit düşünce çok etkilenmiş, bir yaşındaki oğlu Adnan ile başbaşa içe kapanık bir yaşam sürmeye başlamıştır. Sinir hastalığı sonucu 35 yaşlarında geçirdiği yüz felci nedeniyle yüzünün sağ tarafını kullanamaz olması da onu büsbütün üzmüştür.

Çok acılar çeken ama hiçbir şeyden de taviz vermeyen bir İstanbul Hanımefendisi olarak anılarda yer eden sanatçı, yaşamının son yıllarını yalnız başına geçirdi.

Neveser Kökdeş 1962 yılının 7 Temmuz günü İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Bahar pembe beyaz olur (Mahur)
Gül dalında öten bülbülün olsam (Hicazkar)
Ruhumda neşe hayale daldım (Hicazkar)
Sevdikçe seni, ömrüm artar (Nihavend)
Sevmek seni bir suç ise (Rast)
Canandan uzak kaldı gönül (Kürdilihicazkar)
Hüsranla gönül hep inler (Nihavend)

metin: derleme
fotoğraf: wowturkey.com

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 21:25


#17 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 10.02.2009 - 08:40

Gönderilen Resim

Muzaffer İLKAR (1910-1987)

1910 yılında İstanbul 'da doğdu.

İlkokul sıralarında müzik öğretmenin ilgisini çekti.
Kadıköy İdadisinde okula devam ederken Şark Musiki Cemiyetine girdi. Leon Hancıyan, Bogos Efendi ve Dr. Hamit Beyden ilk musiki bilgisini almaya ve yakın aile dostları olan Fulya Hanımın ilgisini çekerek fasıllara katılmaya başladı. Sonraları bir gazetenin yaptığı yarışmada başarılı görülen İlkar, Radyo İdaresinin dikkatini çekti ve Kemani Raşit Erer, Mesut Cemil Bey ve Kanuni Vecihe Deryaldan oluşan hocalardan dersler almaya başladı.

1929 yılında ilk eseri Nihavent makamındaki ‘Bu aşkın namesiyle coşmuştu gönül ‘ şarkısı ile bestecilik yaşamına başladı.

1938 yılında Zeynep Dizen'le evlendi.
Aynı yıl Ankara Radyosunun açılması ile Ankaraya geldi. Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan ve Mesut Cemil gibi titiz üstatların eğitimine tabii tutuldu. Burada makam, üslup ve nazariyat bilgilerini ilerlettikten sonra Ankara Devlet Konservatuarına başladı. Üç yıl süre ile Cevat Memduh Atlar, Nurullah Şevket Taşkıran, Ulvi Cemal Erkin ve Saadet İkesustan Batı Müziğinin her alanında dersler aldı.

1955 yılında Ankara Radyosu Türk Müziği Şefliği görevine getirildi.
Ankara Radyosu'nun Türk Müziği Müdürlüğü'nden 1975 yılında emekli olan Muzaffer İlkar, eserleri hala en fazla çalınan bestecilerin başında gelmektedir. Şarkıları yıllar geçse de belleklerden ve yüreklerden silinmeyecek niteliktedir.

Hafif Batı Müziği şarkıcısı Sibel Egemen, bestecinin torunudur.

Muzaffer İlkar 23 Şubat 1987 yılında İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın (Nihavend)
Mademki gidiyorsun bırakıp burada beni (Hicaz)
Beni canımdan ayırdı, gönlümü yıktı temelden (Hicaz)
Gülüp geçtin ben ağlarken (Suzinak)
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin (Hicaz)
Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın (Hicaz)
Gözlerimden yüzün, kulaklarımdan sesin silinmedi (Hicaz)
Bu son şarkımda sen varsın (Mahur)
Çamlar arasından süzülürken mehtâb (Kürdilihicazkar)
Yükselen nağmenle bak solan güller renk aldı (Acemkürdi)

(gözlemci.net)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 21:49


#18 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.02.2009 - 00:31

Gönderilen Resim

Selahattin PINAR (1902-1960)

Türk Sanat Müziğinin en büyük bestecilerindendir.

1902 yılında Altunizade`de dünyaya geldi.

Babası Sadık Bey'in karşı çıkmasına rağmen 12 yaşında Udî Sami Bey'den ud dersleri alarak musikiye başladı.
Ayrıca dönemin önemli bestekârlarından da ders alan Selahattin Pınar ileriki yıllarda tambur sazına geçti.

İlk eseri sözleri adliyeci Senihî'nin olan Kürdilihicazkâr makamından bestelediği "Mülkün ne yaman şule-i ikbâli karardı" güfteli şarkısıdır.

İlk Türk ve Müslüman kadın tiyatrocu Afife Jale ile evlendi (1929).
Bu evliliğin Selahattin Pınar`ın sanat hayatına etkisi büyük oldu. Bu dönemde ve 1935 yılında boşandıktan sonra bestelediği parçalar genelde karşılıksız ve ümitsiz aşkları, ayrılık acılarını içerdi.

Bestelerindeki söz ve müzik uyumu ender görülen bir yapıdadır. Aynı zamanda kendine özgü bir uslûp ve boğuk sesi ile okuyan Pınar, en çok kürdilihicazkar makamını sevdiğini her fırsatta dile getirmişitir.

Afife Jale`den sonra ölene dek Seyyare Affet Pınar ile evli kaldı.
Çok temiz giyinen, zarif, efendi, güzel ve esprili konuşan besteci, gerek mûsıkî çevrelerinde ve gerekse dostları arasında sevilen, sayılan bir kişilikti.

Selahattin Pınar, 6 Şubat 1960'da yaşama veda etti.

1920 yılında kurulan ve daha sonra "Üsküdar Musıkî Cemiyeti" adını alacak olan "Darü'l-Feyz-i Mûsıkî"nin kurucuları arasında bulunan Pınar'ın Kürdilihicazkâr makamındaki "Gel gitme kadın" adlı bestesi, Sabiha Gökçen`in anlattığına göre Mustafa Kemal Atatürk`ün en sevdiği şarkılar arasında yer alır.

Atatürk`ün karşısında tambur çalan Selahattin Pınar`ın bestelediği eserleri Zeki Müren, Sabite Tur Gülerman gibi birçok önemli sanatçı okudu. 100`e yakın bestesi olduğu sanılmaktadır. Bunlardan, "Nereden sevdim o zalim kadını" ve "Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek" isimli şarkılarını Afife Jale için bestelediği söylenir. (Soner YALÇIN'ın 'AFIFE JALE - SELAHADDIN PINAR' aşkına dair yazdığı bir metni aşağıda bulacaksınız...)

- Bestelerinden:
Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek (Hicaz)
Nereden sevdim o zalim kadını (Kürdîlihicâzkâr)
Aşkınla sürünsem, yine aşkınla delirsem (Hüzzam)
Bir bahar akşamı rastladım size (Hicaz)
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden (Beyâtî)
Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım (Hüzzam)
Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin (Rast)
Bakışı çağırır beni uzaktan (Muhayyerkürdi)
Hala yaşıyor kalbimin en gizli yerinde (Nihavend)
Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar (Hisarbuselik)
Söndü yâdımda akisler gibi aşkın seheri (Evcara)
Gel gitme kadın ruhumu hicranına yakma ( Kürdilihicazkâr)


(derleme)



Gönderilen Resim

AFIFE JALE - SELAHADDIN PINAR
'NEREDEN SEVDİM O ZALİM KADINI'


Afife,
İstanbul Kız Sanayi Mektebi'nde okuyordu.
Osmanlı'da Türk ve Müslüman kadınların
sahneye çıkması yasaktı.
O, yine de 1918 yılında
"Jale" adıyla Darulbedayi' ye başvurdu.
Kabul edildi.
Ailesi bunu duyunca sert tepki gösterdi.
Babası kızına "Fahişe mi olacaksın"
diye bağırınca evi terk etti.

Afife Jale,
Darulbedayi' de stajyer oyuncu
kadrosuna alındı.

Yeniden doğmuştu;
anne-babası,
artık kulis ve sahneydi.

1919'da Hüseyin Suat'ın
"Yamalar" adlı oyununda,
"Emel" rolünü oynayacak
Eliza Binemeciyan'in
Paris'e gitmesiyle şans ona güldü.

Böylelikle Afife Jale,
Kadıköy'deki Apollon Sineması'nda
sahneye çıkan ilk Müslüman Turk kadını oldu.

Ancak bir Türk kızının sahneye çıkması
ortalığı ayağa kaldırdı.
Afife Jale hep direndi.
Ama Darülbedayi yöneticileri
onu tiyatronun kadrosundan çıkarmak
zorunda kaldılar.

Uyuşturucuya Başlıyor
Tiyatrosuz kalması Afife Jale'yi sarstı.
Kaçışı haplarda ve uyuşturucuda aramaya başladı.

Hap, esrar, zamanla yerini eroine bıraktı.

Bu arada sahneye çıkmak için
elinden gelen çabayı gösterdi.

Adını değiştirdi.
Çeşitli kumpanyalar ile Anadolu'ya gitti.
Karşısına zorluklar çıkarıldı.
Kurtuluşu hep uyuşturucuda aradı.

1923'ten sonra Türk kadınları
Atatürk'ün emriyle sahneye çıkmaya başladı.

Afife Jale mutluydu.
Artık kötü günlerin
geride kaldığını düşünüyordu.

Ama o uyuşturucuyu bırakmak istiyor;
bu kez uyuşturucu onu bırakmıyordu!
Sağlığı bozuldu.
Sahnede ayakta duramıyordu.
Tiyatroya veda etmek zorunda kaldı.

İşte o zor günlerinde
Kuşdili Çayırı'nda,
Hafız Burhan'ın konserinde
sanatçıya tamburuyla eşlik eden
Selahattin Pınar'la karşılaştı.

Çalgıcı Değil Sanatkar
Selahattin Pınar,
babası Denizli Milletvekili Sadık Bey'in
iyi bir öğrenim görmesi için
gönderdiği İtalyan Ticaret Okulu'nu
yarıda bırakmıştı.

12 yaşında ut,
17 yaşında tambur çalmayı
öğrenmişti.

Babasının sürekli
"Benim oğlum çalgıcı olacak" şeklindeki
"asağılamalarına" dayanamayıp bir gün,
"Hayır sanatkar olacak" deyince
evde kavga çıkmış ve babasının
üzerine yürümesi sonucu evi terk etmişti.

Yeni evi; daha sonra
"Üsküdar Musiki Cemiyeti" adını alacak olan
"Darü'l-Feyz- i Mûsiki"ydi.
Onun da artık anne-babası musikiydi.
Musiki üstatlarindan dersler aldı.
Bestekar oldu.
Ünlü sanatçıların kadrolarında
yer almaya başladı.

İlk Görüşte Aşk
Afife Jale,
"Türk Müziğinin aristokrati"
Selahattin Pınar' ın naifliğinden,
kibarlığından, temiz giyiminden,
güzel ve esprili konuşmasından etkilendi.
Duygulari karşılıksız değildi.

1929 yılında evlendiler.

Fatih Camii'nin karşısındaki
bir apartman dairesine yerleştiler.

27 yaşındaydiıar ama çocuk gibiydiler.
Evde saklambaç oynuyorlardı.
Ut, tambur tınısı, şarkılar,şiirler
evlerinden hiç eksik olmuyordu.

Fakat, mutluluk kısa sürdü.

Çünkü...
Afife Jale bazen odasna kapanıyor,
saatlerce çıkmıyordu.

Selahattin Pınar, bir gün
kapının anahtar deliğinden içeriye baktı.

Afife Jale koluna eroin şırınga ediyordu!

Uyuşturucu bulmak icin
bir eczacıyla da ilişki kurmuştu!

Selahattin Pınar karısına aşıktı.
Her tutkulu insan gibi kendini aldattı.
Afife Jale'yi kurtarmak isterken
uyuşturucu bataklığına saplandı.

Afife Jale,
eşinin daha kötü bir hale gelmemesi için
ona yalvardı:
"Ne olur boşa beni, terk et beni."

Selahattin Pınar hiç yanaşmadı ayrılığa.
Afiie Jale hep zorladı.

Ve 1935'te boşandılar.

Selahattin Pınar aşkını hiç unutamadı.
Karşılıksız aşkı ve ayrılık acısını anlatan
unutulmaz bestelerini bu dönemde yaptı:
"Nereden sevdim o zalim kadını";
"Anladim sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek";
"Huysuz ve tatlı kadın"...

Ve Ölüm
Korkusuz kadın Afife Jale,
sokaklarda beş parasız
intihar etmek ister gibi yaşadı.

Darülbedayi' deki dostlarının
yardımıyla, Bakırköy Akıl Hastanesi'ne
yatırıldı.
1941 yılının 24 Temmuz günü Öldü.

Cenazesinde dört kişi vardı;
onlar da tabutu taşımak için gelmişlerdi.

Zamanla mezar yeri bile kayboldu.

Ama o silinmedi.
Efsane oldu.
Artık biliniyor ki;
o, Türk kadınının
sahneye çıkması için
kendi hayatını feda etmişti.

Selahattin Pınar,
Afife Jale'nin ölümüyle yıkıldı.
Daha da içine kapandı.
Ardı ardına besteler yaptı.
"Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım"...

6 Şubat 1960'ta
Todori'nin Meyhanesi'nde
ölene kadar
Afife Jale'yi unutamadı

Soner YALÇIN

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 22:05


#19 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.02.2009 - 00:20

Gönderilen Resim

Talat ER (1968)

Kemani besteci.

Adana'da doğdu.

İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı.

1985 yılında yapılan sınavı kazanarak başladığı Adana Belediye Konservatuarı'nda Avni Anıl, Ali Şenozan ve Suphi İdrisoğlu gibi hocalardan yararlandı.

Askerlik görevi için Ankara'da bulunduğu 1987 senesinde TRT sınavını kazandı.
Yurtdışında Türk Tanıtma Vakfı ile birlikte Türk Kültürü'nün tanıtılması için çalıştı.

2000 Yılında yoğunlaştırdığı beste çalışmaları, 14 Şarkı ve 5 Saz eserinin TRT repertuarına girmesiyle sonuçlandı. Talât ER'in 17 ayrı makamda 60'ye yakın bestesi bulunmaktadır. "İlkbahara bekle beni demiştin"(Okyanus) adlı Kürdi şarkısı, 2002 ve 2003 Yılında TRT ve TRT dışında da en çok istenen şarkılar arasında yer aldı, yılın en sevilen şarkılar arasına girdi.

2002 Yılında Akçay Belediyesinin düzenlediği TSM beste yarışmasında 1. oldu.

2002 Yılında Amasya Belediyesi ve TRT'nin ortaklaşa düzenlediği TSM Altın Elma beste yarışmasında mansiyon aldı.

2003 Yılında Akçay Belediyesinin düzenlediği TSM beste yarışmasında, 3. oldu.

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü'nde ve ODTÜ'de Keman dersleri verdi.

Sanatçı halen Türk Sanat Müziği konusunda araştırma ve çalışmalarına TRT'de devam etmektedir.

Besteci, TRT İstanbul Radyosu ses sanatçılarından Ayfer ER ile evlidir.

Gönderilen Resim
Ayfer ER

- Talat Er'in bestelerinden:
İlkbahara bekle beni demiştin (Kürdi)
Kalbim yanıyor her ne zaman ismini ansam (Hüzzam)
Seviyorum desen de kanmam sözüne (Hicaz)
Seyrettim nazarında aşkın hiç olduğunu (Nikriz)
Kavuşmamız yazmasa da kaderde (Kürdi)
Saz semaisi (Nihavend)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 22:12


#20 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.02.2009 - 18:59

Gönderilen Resim

Pınar KÖKSAL (?)

Adana'da dünyaya geldi.

Müzik eğitimine 9 yaşında iken mandolin ve keman dersleri ile başlayan Pınar Köksal, sonrasında akordeon dersleri, piyano dersleri alarak ilk bestelerini yapmaya başladı.

Türk Sanat Müziği dalındaki ilk derslerini ise Sadi Hoşses'ten alan sanatçı, uzun yıllar Yılmaz Pakalınlar ile birlikte Türk müziği teorisi, kompozisyon, repertuar ve beste çalışmalarına devam etti.

Lavta da çalan sanatçının, 68'i TRT repertuarında olmak üzere, 100'ün üzerinde bestesi vardır. Eserleri radyo ve televizyon kanallarında ve tüm Türkiye'de çeşitli korolar tarafından seslendirilmektedir ve birçoğu Bujor Hoinic tarafından çok sesli müziğe uyarlanmıştır.

184 Kadın Besteci arasında ilk üçe girmektedir.

- Bestelerinden:
Her şeyi dert edip üzülme sakın (Hicaz)
Şarkılar söylüyorsun (Nihavend)
Senin yokluğuna dayanmak çok zor (Saba)
Esmer tenli, ince belli (Hicaz)

(forum.enstrumantal.net, isimsizsiniz.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 22:17






Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli