İçerik değiştir



- - - - -

Türk Sanat Müziği Bestecileri


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 74 yanıt verildi

#21 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 24.02.2009 - 05:57

Gönderilen Resim

Selahattin İNAL (1925 - 1982)

Nafia Hanım ile Fırıncı Hacı Şükrü'nün 4 oğlundan en küçüğü olarak Çankırı'da doğdu.

İlk ve orta öğrenimini Çankırı'da devam ettirdiği yıllarda ağız armonikası ve mandolin çalarak müzikle tanıştı. Müzik yeteneğini fark eden ağabeyinin İstanbul'dan getirdiği kemanı eline aldığında 15 yaşındaydı. Ankara radyosu Türk Musikisi yayınlarından dinlediği kemânî Hakkı Derman'a duyduğu hayranlık kendisi için teşvik edici olmuştur.

Selahattin İnal, lise öğrenimini Ankara Gâzi Lisesi ve İstanbul Işık Lisesinde tamamladı.

Ankara'da okurken tanıştığı ve ölene kadar birlikte olduğu arkadaşlarından özellikle Ferit Sıdal ile müzik çalışmalarını yoğunlaştırdı. İstanbul'da bulunduğu yıllarda mânevi hocası Hakkı Derman'ın büyük teşvik ve desteğini gördü. Ayrıca dönemin önemli müzisyenleri ile tanışarak arkadaşlık etti, çalıştı ve sanatını geliştirdi.

1949 yılında Elife Hanım ile evlendi.

Yedek subay olarak askerlik görevini tamamladıktan sonra 1952 yılında Ankara Radyosu'na keman sanatçısı olarak giren İnal, ölümüne kadar keman sanatçılığı, şeflik ve hocalık yaptı.

Kendine özgü bir üslup geliştirerek aranan bir keman sanatçısı konumuna geldi.
Tekniği sağlam, duygu yönü zengin bestelere imza atan sanatçı ayrıca esprili yönüyle de her zaman sevilen ve sayılan bir kişilik oldu.

Selahattin İnal 7 Mayıs 1982 günü yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Sen hep beni mâzimdeki hâlimle tanırsın (Hicaz)
Sesimde şarkısı aşkın figân olup gidiyor (Hüzzam)
Âhımı hicrânımı sakladım gizli tutdum (Nihavent)
Saçının tellerine gönlümü taktı kader (Rast)
Gözümde özleyiş gönlümde acı (Buselik)
Yemin ettim bir kere, dönmem geri, bunu bil (Rast)
Gurbetten gelmişim yorgunum hancı (Uşşak)
Tez geçse de her sevgide bin hâtıra vardır (Hüseyni)
Gönül aşkınla göz yaşı dökmekten usandı artık (Rast)
Çubuğum yok, yol üstüne uzatam (Muhayyerkürdi)
Yaklaşıyor gün be gün ömrümüz son mevsime (Rast)
Dertleri zevk edindim bende neş'e ne arar (Kürdilihicazkar)

(wowturkey.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 22:33


#22 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 03.03.2009 - 07:37

Gönderilen Resim

Refik FERSAN (1893 - 1965)

Besteci, müzikbilimci ve tambur sanatçısı

İstanbul'da doğdu.

Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ni (Galatasaray Lisesi) bitirdi.
İlk müzik bilgilerini babasından alan Refik Bey, 1905'ten başlayarak yedi yıl boyunca Tamburi Cemil Bey'den ders aldı.

1914'te kimya öğrenimi görmek üzere İsviçre'ye gitti. Öğrenimini tamamlayamadan 1917'de İstanbul'a döndü ve aynı yıl Darülelhan'da tambur öğretmeni oldu. 1919'da yüzbaşı rütbesiyle Muzıka-yı Hümayun'un Türk müziği bölümüne geçti. 1924'te Riyaseti cumhur (Cumhurbaşkanlığı) İncesaz Heyeti şefliğine getirildi ve ilk plağını bu görevden ayrıldığı 1927'de doldurdu.

İstanbul Radyosu'nun ilk yayımlarına katıldı, eşi Fahire Hanım (Fersan) ve Münir Nurettin Bey (Selçuk) ile yuriçinde ve Mısır, Yunanistan, Irak gibi ülkelerde konserler verdi, Macaristan Radyosu'nda solo programlar gerçekleştirdi.

1938'de yeni bir konservatuvar kurmak üzere davet edildiği Şam'a gitti.

1950-1957 yılları arasında, atandığı İstanbul Radyosu ve İstanbul Belediye Konservatuvar'ında icracı, ilmi kurul başkanı ve icra heyeti şefi olarak çalıştı. 1950'de getirildiği Konservatuvar Tasnif Heyeti başkanlığı görevini ölümüne değin sürdürdü.

Türk müziğinin eski metinleri üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınan Refik Fersan, Hamparsum notasıyla yazılmış çok sayıdaki besteyi Batı notasına aktardı. İcracılığının yanı sıra klasik Türk müziğinin dinsel ve dindışı hemen her formunda besteler yaptı ve özellikle saz yapıtları bestecisi olarak öne çıktı.

Saz yapıtları ezgilerinin özgürlüğü ve kuruluşlarındaki sağlamlıkla dikkati çekti. Sözlü yapıtlarında ise güfte-beste uyumuna büyük özen gösterdi. En tanınmış saz yapıtı, olağanüstü mükemmelikteki 'Hicaz Peşrevi'dir.

Refik Fersan 13 Haziran 1965 günü İstanbul’da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Bir neşe yarat hasta gönül, sen de biraz gül (Mahur)
Düştü enginlere bir ince hüzün ( Segah)
Beni candan usandırdı ( Kürdilihicazkâr)
Kirpiğine sürme çek kına yak parmağına ( Nıkriz)
Dün yine günümüz geçti beraber ( Mahur)
Herkes gitti yalnız kaldım meyhanede ( Segah)
Düşme gör sevda bela gözlerdedir ( Acemaşiran)
Felâh bulmadı bir türlü derd-i mihnetten ( Hüzzam)
Her güzel bağından bir gül seçerdi ( Muhayyer)
Rüzgar uyumuş ay dalıyor, her taraf ıssız ( Acemkürdi)

( derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 22:39


#23 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 12.03.2009 - 17:58

Gönderilen Resim

Hafız Kemal GÜRSES (1884-1939)

Besteci, gazelhan ve hanende

İstanbul Şehremini'de doğdu.
Annesi Feride Hanım köklü bir İstanbul ailesinin kızı, babası saraç Mehmet Agah Bey’dir.

İlk eğitimini Bâki Ali Paşa Mahalle Mektebi’nde aldı, hafızlık eğitimine o yıllarda başladı.
Sonradan Fatih Merkez Rüştiyesi’ne (ortaokul) ve onun ardından Vefa İdadisi’ne (lise) devam etti.
Babasının tıp eğitimi almasını istemesine rağmen o din eğitimi almak istedi.
Arapça, Farsça öğrendi, bir yandan da musiki dersleri aldı.

Askerliğini Çanakkale'de tabur imamı olarak yaptı.
Savaştan sonrada her yıl mart ayında Çanakkale'ye gitti ve orada şehitler için mevlüt okudu.
Kızı, onu Çanakkale'ye ilk gönderen kişinin Atatürk olduğunu söyler.

Kemal Bey, müzik eğitimini dönemin en yetkin hocalarından aldı.
Ama ilk hocası yine bir din adamıydı. Kasımpaşa'daki Küçük Piyale Paşa Camii imamı Cemal Efendi, ona müziği sevdirdi.
Daha sonra Besteniğar Ziya Bey, Muallim Kazım Uz ve Hacı Kirami Efendi gibi önemli müzisyenlerden dersler aldı. Hafız Kemal, önceleri din dışı müzikle pek uğraşmadı. Ama sonraki yıllarda gazele ve şarkıya da yöneldi.

İstanbul Radyosu’nun ilk kuruluş yıllarından itibaren yakın arkadaşı Hafız Sadettin Kaynak ile yayınlara katıldı. Dar”ül Elhan plakları dışında; Columbia, Odeon ve Sahibinin Sesi firmaları için 40 kadar plak (80 eser)kaydı gerçekleştirdi.
Mevlithan olarak, Columbia’dan yayınlanan plaklarıyla ölümsüzleşti. Gerçekten de yaşayan “En Meşhur Mevlithan” olarak kabul gördü, ölümünden sonra da bu sıfatı taşımayı sürdürdü.

Sporcu yönüyle de ilginç bir kişilik olan Gürses, yüzme sporunun yanı sıra genç yaşlarında güreş de yaptı.

Atatürk de Hafız Kemal Bey'in hayranlarından biriydi. Gürses soyadını ona Atatürk verdi.

Hafız Kemal Gürses 9 Ağustos 1939 günü yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Zulmetle ayrılık bestesi yapan(Geceler) (Uşşak)
Ruhumda derin yaralar var (Acemaşiran)
Gurbet (Acemaşiran)
Hayal dolu bir gençlik, ümit dolu bir aşk bitti (Acemkürdi)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 22:54


#24 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.03.2009 - 14:35

Gönderilen Resim

Leyla SAZ (1845-1936)

Besteci, şair, yazar.

İstanbul'da doğdu.
Babası 'ekselans' diye anılan Hekimbaşı İsmail Paşa'dır.

Çocukluğundan başlayarak sarayda bulundu, sultanların nedimeliğini yaptı.
Saray yaşamı sayesinde iyi bir eğitim gördü; harem hayatını da yakından tanıdı.

Sarayda kaldığı dönemde Nikoğos Ağa ve Medeni Aziz Efendi'den aldığı dersler ile klasik Türk müziği konusunda kendini geliştirdi, bestekârlık yeteneğini ilerletti. 'Yaslı gittim şen geldim' marşının da bestecisi olan sanatçının iki yüze yakın eseri vardır. Bostancı Köşkü yangınında birçok şiiri ve hatıra defterleriyle birlikte bu notaların çoğunun yanmasına karşın, kalan besteleri bugün hâlâ dinlenmektedir.

Şiir yazmaya 16 yaşında başlamış olan Leyla Hanım aynı zamanda, dönemin dergilerinde Fitnat Hanım ile birlikte açık imzası görülen ilk kadın şairlerdendir. Divan geleneğiyle yazdığı şiirlerinin bir kısmı 1928'de 'Solmuş Çiçekler' adıyla yayımlandı.

Saray çevresini ve âdetlerini 'Harem ve Saray Adatı Kadimesi' adlı anı kitabında anlattı. Bu anılar, daha sonra 1974 yılında 'Haremin İçyüzü' adıyla kitap olarak yayımlandı.

Leyla Saz 6 Aralık 1936'da İstanbul'da yaşama veda etti.

Gönderilen Resim

- Bestelerinden :
Nerdesin, nerde acep, gamla bıraktın beni (Hicazkar)
Ey sabah-ı hüs-i anın aftab-ı enveri (Hüzzam)
Harab-ı intizar oldum, aman gel (Hüzzam)
Etmedim asla terahhum pek çok üzdün (Mahur)
Dilberim terk-i sebata her zaman amadedir (Sultaniyegah)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:07


#25 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 23.03.2009 - 18:10

Gönderilen Resim

Radife ERTEN (1923-1988)

İstanbul Beşiktaş'da dünyaya geldi.
Annesi Hidayet Hanım, babası Mahmut Bey'dir.

Beşiktaş 19. Okul'da öğrenci iken sesinin güzelliği ile çevresinin beğenisini kazandı, öğretmeni Hikmet Koptagel ve Hafiz Burhan Bey'in teşvikiyle kanuni Necmiyar'dan ilk müzik eğitimini aldı.

1936'da henüz 14 yaşındayken yaşı 6 sene büyütülerek radyo sanatçılığına kabul edildi.
1938'de Ankara Radyosu'na tayin edildi.
1950 yılında İstanbul'a döndü ve Mesut Cemil'in klasik koro programlarında yardımcılığını yaptı.
Eski İstanbul semailerini, manilerini tespit ederek radyoda okudu ve notaya aldı. Özellikle 'Mavili' ile büyük bir başarı elde eden sanatçı halk arasında çok sevildi ve bu eserle özdeşleşti.

Eşini ve iki çocuğunu kayıp etmenin acısıyla yaşadı.

9 Aralık 1988 tarihinde hayata gözlerini yuman Erten'in 1941 yılında askerlik görevini yapmakta olan eşine duyduğu hasret ile bestelediği "Saçına taktığım güller solmadan" eseri dışında 20 kadar bestesi ve pek çok derlemesi bulunmaktadır.


- Bestelerinden:
Saçına taktığım güller solmadan (Hüzzam)
Saki halime bir bak, elemlerle dolmuşum (Rast)
Çiçeklerle bezenmiş Boğaz'ın sahilleri (Mahur)
Sevgili İstanbul cihana bedelsin (Nihavent)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:14


#26 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 29.03.2009 - 21:46

Gönderilen Resim

Hacı Arif BEY (1831 - 1885)

İstanbul'da Eyüp semtinde doğdu.
Asıl adı Mehmed Arif'dir.
Eyüp Şeri'ye Mahkemesi Başkâtibi Bekir Efendi'nin oğludur.

Daha ilköğrenimi sırasında güzel sesiyle dikkati çekti. Kendisiyle önce Zekâi Efendi (Dede) ilgilendi ve onu besteci Eyyubî Mehmed Bey'e götürdü. Arif Bey ilk musiki zevkini, bilgisini Mehmed Bey'den aldı. Altı yaş büyüğü olan, geleceğin değerli bestecisi Zekâî Efendi, onu hocası Dede Efendi'yle tanıştırdı; musikiye karşı büyük yeteneği olduğunu Dede Efendi de görmüştü. Arif Bey 1844'te Mehmed Bey'in yardımıyla Bab-ı Seraskeri'ye memur olarak girdi. Bir yandan çalışıyor, bir yandan da musikiye vakit ayırıyordu. Bir süre Mehmed Bey'in Muzika-yı Hümayun'daki derslerine dışardan devam etti. Çok geçmeden sesinin güzelliğini haber alan Sultan Abdülmecid onu Muzika-yı Hümayun'a aldırdı. Saray'daki musiki hocası besteci Haşim Bey'dir. Haşim Bey'den çok yararlandı, ondan yüzlerce eser öğrendi. Okuyuş üslubunu da ondan aldığı söylenir.

Abdülmecid, Arif Bey'e Saray'da büyük yakınlık gösterdi; onu "kurena"lık (mabeynci) rütbesine kadar yükseltti, dördüncü Mecidî nişanıyla ödüllendirdi. Arif Bey haremdeki cariyelerin musiki hocalığı görevini de yürütüyordu. Bu dersler sırasında Çeşm-i Dilber adlı Çerkes bir cariyeye âşık oldu. Padişahın izniyle Çeşm-i Dilber'le evlenerek Saray'dan ayrıldı. İki çocukları oldu. Ama bu evlilik yürümedi. Çeşm-i Dilber, çocuklarını Arif Bey'e bırakarak bir tüccarla evlendi. Arif Bey, "Niçin terk eyleyip gittin a zalim" ve "Düşer mi şanına ey şeh-i hûban" dizeleriyle başlayan kürdilihicazkâr şarkılarını terkedilmenin acısı içinde besteledi.

Bir süre sonra Abdülmecid tarafından "serhanende" olarak yeniden Saray'a alındı, gene haremdeki musiki dersleri hocalığıyla görevlendirildi. Besteci bu kez gene Çerkes bir cariyeye, Zülf-i Nigâr Hanım'a âşık oldu. Bu olay Saray'da duyulur duyulmaz, Abdülmecid onları evlendirdi. Zülf-i Nigâr'ın kısa bir süre sonra veremden ölmesi, besteciye yeni bir acı kaynağı oldu.

İkinci kez evlenirken de Saray'dan ayrılan besteci, yeniden Saray'a dönmek istiyordu. 1861'de Abdülmecid ölmüş, kardeşi Abdülaziz tahta çıkmıştı. Arif Bey, besteci Rıfat Bey'in yönetimindeki Saray Fasıl Topluluğu'na "serhanende" olarak alındı; ayrıca gene cariyelerin musiki hocalığıyla görevlendirmişti. Onu iki kez evliliğe götüren bu görev, üçüncü kez de aynı sonucu verdi. Arif Bey bu kez Pertevniyal Valide Sultan'ın nedimelerinden Çerkes Nigârnik Hanım'a âşık oldu. Musiki dersleri sırasında doğan bu ilişki de, padişah ile valide sultanın uygun görmesiyle, evlilikle sonuçlandırıldı.

Ömrünün sonuna kadar Nigârnik Hanım'la evli kalan Arif Bey'in Saray'daki bu üçüncü görevi on yıl sürdü.
1871'de tekrar Saray'dan ayrıldı. Şura-yı Devlet'te, Beykoz Aşar müdürlüğünde beş yıl memur olarak çalıştı. Sultan Abdülaziz'in ölümünden sonra Muzika-yı Hümayun'da girişilen tasfiye sonucu Arif Bey de açığa alındı. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi) patlak verince Arif Bey savaş yıllarını geçim sıkıntısı içinde geçirdi.

Savaş bittikten sonra Osmanlı Sarayı bestecinin yokluğunu yeniden hissetmeye başladı. Arif Bey'in içinde bulunduğu durum Abdülhümid'e iletildi. Bunun üzerine besteci yeniden Saray'da görevlendirildi. Muzika-yı Hümayun'da dördüncü kez görevlendirilen Arif Bey'e kolağası rütbesi verildi, ama bu ona göre küçük bir rütbeydi. Arif Bey önceki padişahlardan gördüğü ilgiyi II.Abdülhamid'den görememenin huzursuzluğunu duymaya başladı. Ama ölünceye değin Muzika-yı Hümayun'daki derslerine devam etti.

28 Haziran 1885 günü yaşama veda etti.

- Sanatı:
Hacı Arif Bey, Türk Musikisinin en büyük bestecilerinden biridir. Klasik dönem bestecilerinin pek
kullanmadıkları şarkı formuna yepyeni bir kimlik kazandırmış, bir şarkı bestecisi olarak yeni bir çığır açmıştır. "Şarkı", Arif Bey'den sonra bestecilerin en çok işledikleri form olmuştur.

Musiki artık yalnız saraylarda, tekkelerde değil, bu çevrelerin dışında, özellikle konaklarda, yalılarda da icra edilmekte ve dinlenmektedir. Arif Bey'in bir zevk değişikliğini yansıtan şarkılarındaki üslup kendisinden sonraki hemen bütün şarkı bestecilerini etkilemiştir. Öyle ki, klasik formlarda verilen eserlerde bile onun etkisi görülür.

Birbirine benzeyen şarkıları çok azdır. Hiçbir zaman tekdüzeliğe düşmez. Hemen her şarkısına yeni bir renk, nüans katmasını bilir, kullandığı makamın o zamana kadar işlenmemiş bir yönünü yakalar.

Kürdilihicazkar Makamı ile sekiz zamanlı üç vuruşlu "müsemmen usulü" onun buluşudur.

- Bestelerinden:
Olmaz ilac sine-i sad pareme (Segâh)
Bakmıyor çeşm-i siyah feryade (Nihavend)
Hâtırımdan çıkmaz asla ahd u peymânın senin (Rast)
Nigah-ı mestine canlar dayanmaz (Saba)
Gurub etti güneş, dünya karardı (Kürdilihicazkar)
Bu yosmalık geçer bu çağ değişir (Karcığar)
Cihan gözümde yok hayli zamandır (Saba)
Gözümden gitmiyor bir dem hayalin (Suzinak)
Vücuk ikliminin sultanı sensin (Nihavend)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:17


#27 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 08.04.2009 - 06:29

Gönderilen Resim

Selahattin İÇLİ (1923 - 2006)

Udi besteci.

Beşiktaş/İstanbul 'da doğdu.
Babası İbrâhim İçli, Annesi Zekiye İçli'dir.

İlkokulu Susurluk'ta, Ortaokulu ve Liseyi Balıkesir'de yatılı olarak okudu.

Müzikle yakınlığı çocukluk yıllarında babası İbrahim İçli'nin etkisi ile başladı.
Hem anne, hem baba tarafından kardeş çocukları olan udi bestekar Şerif İçli ve İbrahim İçli, 1914 yılında Beşiktaş musikî kulübüne devam etmeye başladılar. Neyzen İhsan Bey'in hoca olduğu bu ocaktan yetişenler arasında Hakkı Derman da vardır. Babasının müziğe olan alâkası ve zengin repertuarı sebebiyle, oğlu Selahattin'in kulağı daha çocukluk yaşlarından itibaren Türk musikîsinin klâsik ve güncel eserleriyle doldu. Böylece; ilk gençlik yıllarında kendisini bestekârlığa götürecek önemli temel unsur sayılabilecek oldukça geniş bir repertuara sahip oldu.

İlk şarkısını 17 yaşında besteledi. Güftesi, Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Hıyâban" isimli şiirinden alınan Hüseynî makamındaki bu şarkının Şerîf İçli tarafından beğenilmesi, Selahattin İçli'yi yeni besteler yapma alanında daha büyük bir şevkle çalışmaya sevk etti.

1942 yılında büyük hayranlık duyduğu ve babasının da yakın arkadaşı olan Selahattin Pınar'la tanıştı. Selahattin Pınar'ı yıllarca hemen her hafta evinde ziyaret ederek onun bestekârlık konusundaki bilgi ve görüşlerinden faydalandı.

Üniversite öğrenimi, tıp fakültesindeki derslerinin yanı sıra, Selahattin İçli'nin musikî üzerinde yoğun olarak çalıştığı bir eğitim devresi oldu. Kuruluşundan itibaren on yıl kadar İstanbul Üniversitesi korosunda bulundu ve kanuni Ekrem Karadeniz'in özel derslerine devam etti. Bu dönemde, birçok müzik çalışmalarına ve konserlere sesi ve ud ile de katıldı.

İstanbul Tıp Fakültesi 1949 yılı mezunu olan besteci 1981 yılında Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nda sanatçı öğretim görevlisi ve başkan yardımcısı oldu. Konservatuarın İstanbul Teknik Üniversitesi'ne bağlanması üzerine 1986 yılında profesör unvanı alan İçli, Komposizyon Bölümü başkanlığına tayin edildi.

Çeşitli ansiklopedi, gazete ve dergilerde makale, fıkra, araştırma ve eleştiri türünden 400'ün üzerinde yazısı yayınlanmış olan besteci 1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı.

Selahattin İçli 14 Ekim 2006 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Zeytin gözlüm sana meylim nedendir (Hüseyni)
Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir (Kürdilihicazkar)
Ayrılık var çıkan falda (Muhayyerkürdi)
Çiçek nedir görmeden bozkırlara dalmışsan (Kürdilihicazkar)
Çoktan beri bir kız tanırım ben Sarıyer'de (Rast)
Gül açılsın dudağında gülüver (Kürdilihicazkar)
Bırak böyle kalalım, bir dargın bir barışık (Rast)
Bitmez tükenmez bu dert ömür diyorlar buna (Kürdilihicazkar)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:29


#28 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 15.04.2009 - 13:32

Gönderilen Resim

Suat SAYIN ( 1932 - 2006 )

İstanbul,Fatih'de doğdu.

Vefa lisesini bitirdi.

Müziğe 12 yaşında ud çalarak başlayan besteci, 1952 yılında Ankara radyosunda udi sanatçı olarak bulundu.
Stajyer sanatçılara nota, usül ve makam dersleri verdi.

1958 yılında beste çalışmalarına başladı.
İlk bestesi olan 'Gözlerimin yaşını silemiyorum' şarkısı o yıla aittir.
1960 yılında radyodan ayrılarak ilk plağı olan 'Postacı' şarkısını seslendirdi.
İlk sahne çalışmasını 1967 yılında Ankara Lunapark Gazinosu’ unda yaptı.

Bestelerinde daha çok Arap müziğinin etkisinde kalan Suat Sayın, tema olarak aşk üzerine çalışmıştır.
Çok sesli ve dış kaynaklı müziğin öncülüğünü yapmasından dolayı, müzik otoriterleri eserlerinin kimini arabesk olarak değerlendirmişler. Eserleri incelendiğinde makam ve usul bakımından çok ince motiflerle işlendiğini görmek mümkündür. bestelerini, bazen bir tavernada dans müziği olarak, bazen de Türk Sanat Müziği repertuarlarında bulmak mümkündür.

Zengin bir arşive sahip Suat Sayın 7 Aralık 2006 günü yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Ruhumda bir gizli emel mi arar (Hicaz)
Gündüzüm seninle gecem seninle (Nihavend)
Önce tuttun elimden sonra neden bıraktın (Rast)
Akşam olur gizli gizli ağlarım (Uşşak)
Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar (Hicaz)
Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın (Muhayyerkürdi)
Anladım ki daha dolmamış çilem (Hicaz)
Söyleyin yıldızlar sevgilim nerde (Hüzzam)

(musikiklavuzu.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:30


#29 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.04.2009 - 11:28

Gönderilen Resim

Zeki MÜREN (1931 - 1996)

Türk Sanat Müziği bestecisi, yorumcusu.

Bursa'da doğdu.
Makedonya Üsküp'ten Bursa'ya göç etmiş bir ailenin mensubudur.

Bursa'da başladığı orta öğrenimini İstanbul'da Boğaziçi Lisesi'nde tamamladı.
İstanbul'da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden mezun oldu.
Desen çalışmalarını öğrencilik yıllarından başlayarak pekçok kez sergiledi.

Bursa'da tamburi İzzet Gerçeker'den aldığı solfej ve usül dersleriyle musiki bilgileri öğrenmeye başladı. 1949'da, Boğaziçi Lisesi'nde okurken Agopos Efendi ile udi Kirkor'dan aldığı derslerle de musiki eğitimini sürdü. Daha sonra fasıl musikisini iyi bilen ve geniş bir repertuvarı olan Şerif İçli'den çeşitli eserler meşk etti; Refik Fersan'dan, Sadi Işılay'dan, Kadri Şençalar'dan yararlandı.

1950'de sınavla İstanbul radyosu'na girdi. İstanbul radyosunda 1951'de, canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi ve bu konseri çok beğenildi. Bundan sonra Türkiye radyolarında düzenli olarak okumaya başladı. Radyo programları on beş yıl sürdü, bunların çoğu canlı yayın programlarıydı.

Daha sonra kendisini daha çok sahne ve plak çalışmalarına veren Zeki Müren 600'ü aşkın plak ve kaset doldurdu.
1955'te "Manolyam" adlı şarkısıyla Türkiye'de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü'nü kazandı.
Türkiye'de en çok konser veren ses sanatçısıdır. Yabancı ülkelerde de birçok konser vermiştir.

Ayrıca 'Bıldırcın Yağmuru' isimli bir şiir kitabı da vardır.

İki yüz dolayında şarkı besteledi.
On yedi yaşındayken bestelediği "Zehretme hayatı bana cânânım" mısraıyla başlayan Acemkürdi şarkı bestelediği ilk şarkıdır.

Kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı yüzünden 1980'den sonra sahne hayatından ve musikiden uzaklaşan Zeki Müren, Bodrum'daki evine kapandı, münzevi bir hayat yaşadı.

24 Eylül 1996 Salı günü, TRT İzmir Televizyonu'nda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama veda etti.

Vasiyetinde mirasının en büyük bölümünü Mehmetçik Vakfı'na bırakan Zeki Müren'in mezarı, doğum yeri olan Bursa'da Emirsultan mezarlığındadır.

- Bestelerinden:
Zehretme hayâtı bana cânânım (Acemkürdi)
Bir yaz yağmuru gibi geçiverdi aşkımız (Hicaz)
Deva bulmayacak mı kalbimdeki bu yara (Hüzzam)
Bir gönül hikayesi anlatırdı gözlerin (Uşşak)
Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu ( Suzinâk)
Bir demet yasemen aşkımın tek hatırası (Nihavend)
Tekrar bana dönsen yine beni sevsen (Muhayyerkürdi)
Yoksun bu gece ah, yine zehroldu şarabım ( Rast)
Uzun yıllar bekledim hakikat oldu rüyam (Kürdilihicazkâr)
Rüzgarlara kapılmış kuru yaprak misali (Hüseyni)
Yaşamak zevki verir ruhuma sonsuz kederim (Muhayyerkürdî)
Gözlerinin içine başka hayal girmesin (Nihavend)
Bir tatlı tebessümün bin vuslata bedeldir (Uşşak)
Aldattın beni seviyorum diye kalbimi yaktın (Hicaz)
Hayat bazen tatlıdır sevenler kanatlıdır (Muhayyerkürdi)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:35


#30 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.04.2009 - 23:39

Gönderilen Resim

Saadettin KAYNAK ( 1895 - 1961)

Türk Sanat Müziği bestecisi.

İstanbul'da doğdu.
Ali Alâaddin Efendi'nin oğludur.

Sesinin güzelliği nedeniyle genç yaşta hafız olmuştur. Öğretmenleri; Hafız Melek Efendi, Kaşımpaşa Küçükpiyale Cami İmamı Hafız Cemal Efendi, Neyzen Emin Dede ve Muallim Kâzım Uz'dur. Dinî müzik ile din dışı müziği birlikte yürütmüş; ilk şarkısı olan Hüzzam şarkısı "Hicran-ı Elem"i 1926 yılında bestelemiştir. İlk Türkçe ezanı da seslendiren Saadettin Kaynak'tır.
Müzik eğitimini İstanbul Üniversitesi'nde tamamlamış ve daha sonra Güney Doğu Anadolu'da yerel müzikler üzerine araştırmalar yapmıştır. 1940-1950 yılları arasında seksenin üzerinde film müziği bestelemiştir. 1955 yılında felç geçirmiş; 3 Şubat 1961 tarihinde İstanbul'da Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ölmüştür. Merkez Efendi Mezarlığı'nda gömülüdür.

Hayatını Türk Sanat Müziği'ne adamıştır diyebileceğimiz Kaynak'ın bugün neredeyse tüm sanat müziği repertuarlarında mutlaka bir bestesi yer alır. Elazığ civarında uzun süre bulunması nedeniyle Türk Halk Müziği'nden de oldukca etkilenmiştir, bu yüzden bazı eserlerinde halk müziği ezgileri görülür.

Bestelerini yaparken saz kullanmamış kendi sesini kullanarak beste yapmıştır. Her formda eserler vermiştir. Usul ve makam geçkilerini sıkça ve mükemmel bir şekilde kullanmıştır. Şarkılarınınen büyük karakteristiği kendilerini tekrarlamayışları, sanki bir giriş bir gelişme ve bir sonuç bölümünden oluşan, adeta konçerto havasında bestelenmiş olmalarıdır.

Öğrenimi ilahiyat olduğu halde kartını "bestekar" diye bastıran, mesleği imamlık olduğu halde film müzikleri besteleyen, saz çalmadığı halde sazlara adeta kök söktüren besteci, yaşamının ilerleyen dönemlerinde yalın Türkçe'nin de savunmasını yapmıştır.

Üçyüzotuz bestesi olduğu bilinen Saadettin Kaynak'ın vasiyetinden ilginç bir bölüm:
"Bu evde benim bir pardösüm, iki kat elbisem, bir bavulum, bir radyom, bir buzdolabım var. Bunları eşim Gülfiye 'ye bırakıyorum. Benim evimde birikmiş param yoktur. Emri hak vaki olduğu zaman Sıraselviler'deki apartmanımın 1, 3, 9 numaralı dairelerinden kiralar alınıp cenazemin teçhiz ve tekfinine (kefenleme işlemi) sarf edilsin. Cenaze namazım Nuruosmaniye Cami Şerifi'nde kılınsın. Merkezefendi'de kabrim hazırdır. Kabir taşımı Gülfiye yaptırır. Yazılacak şey şudur: Sultanselim Cami Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Cami Şerifi İkinci İmamı ve Hatibi Meşhur Bestekâr Hacı Hafız Sadettin Kaynak'ın ruhuna fatiha..."”

- Bestelerinden:
Hicrân-ı elem sine-i pür hûnumu dağlar ( Hüzzam)
Leylakların hayali ( Hüzzam)
Çile bülbülüm çile ( Muhayyer )
Niçin baktın bana öyle ( Uşşak)
Bir rüzgardır gelir geçer sanmıştım ( Segah)
Gönlüm seher yeli gibi ( Hüzzam)
Benim yârim gelişinden bellidir ( Hicaz)
Tel tel taradım zülfünü ( Hicaz)
Kara bulutları kaldır aradan ( Karcığar)
Muhabbet bağına girdim bu gece ( Hicaz)
Leyla bir özge candır ( Segâh)
Ben güzele güzel demem (Mahur)
Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu ( Hicaz)
Gönlümün içindedir gözden ırak sevgili ( Hicaz)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:37


#31 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.05.2009 - 16:37

Gönderilen Resim

Necdet TOKATLIOÐLU (1933 - 2008)

TSM bestecisi, solist, korist, müzisyen ve orkestra şefi.

İzmir Yelki’de doğdu.

Müziğe 1948 yılında İzmir Türk Musıkisi Cemiyeti’nde başladı. Burada Ahmet Aksoy ve İlyas Tonguç’dan yararlandı. 1951 yılında Mehmet Kasabalı’dan ud ve nota dersleri almaya başladı. 1952 yılında İzmir Radyosu’na girdi. 1954 yılında Ankara Radyosu’nda hem ud hem de ses sanatçısı olarak çalışmaya başladı. 7 Ekim 1960’ta Ankara Radyosu Müzik Yayınları Müdürü oldu. 1961 yılı Aralık ayında ise solistlik görevine geri döndü. Kendi isteğiyle emekliye ayrıldığı 1981 yılına kadar radyoda solist, korist ve program şefi olarak görev yaptı.

Tokatlıoğlu’nun ilk bestesi, 1954 yılında bestelediği sözleri Hüseyin Rıfat Işıl’a ait olan “Gördüm O Yeşil Gözleri Bir Lahzada Yandım” mısrasıyla başlayan Kürdilhicazkar şarkıdır. Sanatçı kendi bestelerinden oluşan 5 adet LP ve pek çok 45 devirli plak doldurmuştur. Besteleri başka sanatçılar tarafından da okunan Necdet Tokatlıoğlu’nun 95 kadar bestesinden 68 'i TRT Repertuarı’ndadır. Sanatçı, 1975 ve 1983 yılları arasında Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen yılın şarkısı anketlerinde pek çok kere ödüle layık görülmüştür.

Daha birçok ödül ve plaket sahibi olan Tokatlıoğlu, aynı zamanda uluslararası organizasyonlarda görev aldı ve çeşitli ülkelerde konserler verdi.

Ud ve piyano çalan besteci; uzun süre İstanbul Musıki ve Kültür Derneği TSM Korosu’nun şefliğini yaptı.
Son yıllarında İstanbul Koç Allianz Korosu'nu ve Kabataş Necdet Tokatlıoğlu Musiki Derneği Korosu'nu çalıştırmaktaydı.

Necdet Tokatlıoğlu, 27 Eylül 2008 tarihinde İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden:
Gitmesin gözlerinden pırıl pırıl arzular (Rast)
Bu ne acı bu ne keder (Hicaz)
Bir sevgi istiyorum (Nihavend)
Bu ateşi sen yaktın (Kürdilihicazkar)
Ne gözlerin yeşili, ne saçların sarısı (Hicaz)
Dünyada biricik sevdiğim sensin (Uşşak)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:38


#32 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.05.2009 - 01:51

Gönderilen Resim

Münir Nurettin SELÇUK (1900-1981)

İstanbul'da doğdu.
Annesi Hanife Hanım, babası Divan-ı Hümayun müntesiplerinden Nureddin Bey'dir.

İlkokulu Bayezid İbtida Mektebi’nde okudu. Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi’nden mezun olduktan sonra Kadıköyü Sultanisi’ne kaydoldu. Münir Nureddin Selçuk’un sesinin güzelliği 10 yaşındayken belli oldu ve Rüştiye’ye devam ettiği sıralarda Yeniköylü Hasan Efendi’nin öğrencisi olan Ethem Bey’in Kadıköy’deki Darülfeyzi Musiki Mektebi’ne devam ederek üç yıl sonra bu heyetle ilk konserini verdi. On beş yaşında Darü’l Feyzi Musiki Cemiyeti’ne öğrenci olarak girdi. Üç yıl sonra da, hanendelerinden biri olduğu bu topluluğun konserlerine çıktı.

1917 yılında ailesinin ısrarı ile öğrenim için gittiği Macaristan’dan geri döndü. Dar'ül Feyz'i Musiki Cemiyetine devam etti.

Ses sanatçılığı ve besteciliğinin yanı sıra, İstanbul Belediyesi Türk Musikisi İcra Heyeti Şefliği ile de ün yaptı.
Klasik üslûbun en iyi yorumcularındandır. Hocaları arasında Etfıem Nuri Bey, Ahmet Irsoy, Hoca Ziya Bey başta gelirler.

İçinde bulunduğu Musiki Cemiyeti, Dar'ül Elhan, Muzika-i Humayun, Riyaset-i Cumhur İnce Saz Heyeti ve son olarak da İstanbul Belediyesi İcra Heyeti Şefliği'dir. Ayrıca İstanbul Radyosunda ve Plak alanında önemli faaliyetlerde bulundu ve ürünler verdi.

Türk müziği tarihinde tek başına konser verme geleneğini getiren sanatçı, ilk solo konserini Paris dönüşü, 1930 yılında, şimdiki Dormen Tiyatrosu’nda vererek büyük ilgi topladı ve hayranlık uyandırdı. Konserlerde frak giyen ve ayakta şarkı söyleyen, aynı zamanda koro eşliğinde solo okuma geleneğini de ilk kez uygulayan sanatçı o oldu. Batıdan gelen opera, tango gibi etkileri, kendi Türk müziği okuyuş üslubuna dahil etti

Besteci olarak, dini ve dini olmayan eserler besteledi ve bu arada, geleneksel gazel tarzını da yaşattı.
Sesi, besteleri, hocalığı klasik üslubu ve sanatçı kişiliği ile Musiki Tarihimizin seçkin kişilerinden biri oldu.

Sanatçı Timur Selçuk'un babası olan besteci 27 Nisan 1981'de İstanbul'da hayata gözlerini kapattı.

- Bestelerinden :
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç ( Segah)
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın ( Kürdilihicazkar)
Endülüs'te raks (Zil şal ve gül) ( Kürdilihicazkar)
Ne doğan güne hükmüm geçer ne halden anlayan bulunur ( Mahur)
Bu yıl da böyle geçti şirin sözlü sevgili ( Kürdilihicazkar)
Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan ( Nihavend)
Aheste çek kürekleri mehtab uyanmasın ( Uşşak)
Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler ( Nihavend)
Sana Dün bir tepeden baktım aziz İstanbul ( Hicaz)
Sen şarkı söylediğin zaman mevsimler değişir ( Sultanıyegah)
Bilmem ki bu gönülle ben nasıl yaşayacağım ( Nihavend)

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:40


#33 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.05.2009 - 20:23

Gönderilen Resim

Alâeddin YAVAŞÇA (1926)

Kilis'te doğdu.

1951 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesini bitirdi ve Haseki Hastanesi 1. Kadın Doğum Mütehassısı olarak mesleki görevine başladı. 1985 yılından hekimlik görevini bıraktığı 1990 yılına kadar Haseki Hastanesi başhekimliğini yaptı.

Prof. Dr. Alâediin Yavaşça'nın musiki hayatı, daha 8 yaşındayken Batı musikisi keman dersleri ile başlamıştır. İstanbul'a gittikten sonra,Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Dr. Suphi Ezgi, Hüseyin Sadeddin Arel, Zeki Arif Ataergin, Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan, Mes'ud Cemil, Ekrem Karadeniz, Süleyman Ergüner, Dr. Selahaddin Tanur gibi üstadlardan istifadeler sağlamış, İstanbul Belediye Konservatuvarı İleri Türk Müziği Konservatuvarı,İstanbul Üniversitesi Korosu gibi kuruluşlarda icra kabiliyetini ve musiki bilgisini geliştirdikten sonra 1950 yılında açılan imtihanı kazanarak İstanbul Radyosunda solist icracı olmuş, zamanla Türkiye Radyolarında ve TRT bünyesinde Danışma, Denetleme ve Repertuar kurullarında önemli görevler almış, 1967'den bu yana solistliği yanında koro yöneticiliği de yapmıştır.

Türk Musikisinde Devlete bağlı ilk Konservatuvarın kurucuları arasında yer almış, 1976'dan itibaren Türk Musikisi Devlet Konservatuvar'nın Yönetim Kurulunda ve öğretim kadrosunda çalışmıştır. Konservatuvar YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu) yasasıyla İstanbul Teknik Üniversitesine bağlandıktan sonra 1990'da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Profesörlüğüne atanmış ve Ses Eğitimi Bölüm Başkanlığı'na getirilmiştir.

İcracılığı yanında 140 civarında beste, semai, şarkı, çocuk şarkıları, çeşitli saz eserleri (peşrev,saz semai,medhal,etüd)dini sahada da mevlevi ayini ve ilahi formunda besteleri vardır.

1950'li yılladan bu yana yurt içi ve yurt dışı birçok konserler vermiştir. Yurt dışı konserler için iki defa Amerika Birleşik Devletlerine davet edilmiş ve 5 konser vermiştir. 1988 yılında BBC'nin Londra Queen Elizabeth Hall'da tertiplediği 'Müzik Festivali'ne davet edilmiş,orada da 3 konser,ayrıca Almanya'da; Berlin, Köln, Hamburg ve Aachen'de muhtelif konserler vermiştir. Dr. Alaeddin Yavaşça'nın bir uzun çaları (LP), 25 adet 78'lik plağı, 15 adet 45'lik plağı mevcuttur.

Kendisine 1991 yılında 'Devlet Sanatçısı' unvanı verildi. Ayten Yavaşça ile evlidir.

- Bestelerinden :
Senden uzak günlerim zindan oluyor (Rast)
Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası (Hicaz)
Boğaziçi sen gönüller yatağı (Hicaz)
Ağlar gezerim sahili sanki benimlesin (Hicaz)
Şen gözlerinle yüzüme bir baktın (Hicazkâr)
Ne bildin kıymetin, ne bildin kıymetim (Nihavend)
Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok (Hicaz)
Geçmesin günümüz sevgilim yasla (Kürdilihicazkar)
Şimdi bahara erdim gonca gonca gül derdim (Mahur)
Ümitsiz bir aşka düştüm ağlarım ben hâlime (Hicaz)
Kız sen ne güzelsin sana gençler tapacaklar (Hicaz)

(tr.wikipedia.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:43


#34 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.05.2009 - 15:25

Gönderilen Resim

Bimen ŞEN (1873 - 1943)

Bursa'da doğdu.

Asıl adı Bimen Derkasaryan olan Ermeni asıllı sanatçı, bir Ermeni kilisesinde ilahiler söylerken sesinin güzelliğiyle tanındı. Kendisini dinleyen Hacı Arif Bey'in öğüdüne uyarak 1887' de Istanbul' a gitti. Burada bir yandan çalışırken, bir yandan da Hagopos Kıllıyan ve Lem'i Atlı'dan müzik dersleri aldı; Hacı Arif Bey, Aziz Dede, Tamburi Cemil Bey gibi dönemin ünlü Türk müziği bestecilerinden yararlandı. Hanendelik etti, plaklar doldurdu. “Yüzüm şen, hatıram şen” sözleriyle başlayan şarkısı çok tutulunca “Şen” soyadını aldı. Çok verimli bir besteci olmasına karşın, nota bilmeyen Bimen Şen'in 500'ü aşkın bestesinden, başkalarınca notaya geçirildiği için, ancak 250'si günümüze ulaşabildi.

Türk müziğinin şarkı formunda yaptığı bestelerle döneminin önde gelen bestecileri arasında yer alan; müzik tekniği bakımından son derece sağlam, fasıl müziği esaslarına uygun ve üstün bir zevk ürünü olarak nitelenen eserlerinde Hacı Arif Bey'in etkisi görülen Şen'in besteleri "Bestekfir-ı Şehir Bimen Efendi Külliyatı" adıyla yayımlandı.

Bimen Şen 26 Ağustos 1943 günü İstanbul' da yaşama veda etti.

- Bestelerinden :
Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından (Hicaz)
Acaba şen misin kederin var mı (Hicaz)
Hareli gözlerin hayale döndü (Hüzzam)
Firkatin aldı bütün neşve–ı tabım bu gece (Hicaz)
Ömrüm artar sana baktıkça perestişle benim (Hicaz)
Endamının hayalini gözlerimden silemem (Hüzzam)
Bensiz ey gül gülşen–ı alemde mey nuş–eyle (Segah)
Al sazını sen sevdiceğim şen hevesinle (Sultaniyegah)
Issız gecede ben yine hicranı düşündüm (Nihavend)
Yüzüm şen hatıram şen meclisim şen (Kürdilihicazkâr)
Durmadan aylar geçer yıllar geçer gelmez sesin (Hüseyni)
Bağlandı siyah zülfüne divane mi gönlüm (Karcığar)

(Necip Gülses)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:47


#35 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 14.05.2009 - 16:29

Gönderilen Resim

Osman Nihat AKIN (1905 - 1959)

İstanbul / Bakırköy'de doğdu.
Çorlu eşrafından Osman Beyzâde Nihad Bey'in oğlu, ünlü bestekar edip ve yazarlarımızdan Ahmet Rasim Bey 'in de torunudur.

Çocuk yaştaki mûsikî kabiliyetini, ortaokula gittiği sıralarda kendisine mûsikî hocalığı yapmış olan piyanist Sadri Bey sezdi ve kendisiyle yakından ilgilenerek okuldan mezun oluncaya kadar, ona iyi denecek kadar piyano çalmasını öğretti.

İktisat eğitimini tamamladıktan sonra mûsikî ile fiilen uğraşmağa başladı. Leon Hancıyan 'dan usül ve makam dersleri aldı.
İlk bestesi “Ne müşkülmüş seni sevmek, sana yâr olmak”güfteli Suznâk makamındaki şarkısıdır.

Yüksek Denizcilik Okulu'nda öğretmenlik ve gazetecilik yaptı. Klâsik eğitim yerine, yaşanılan hayattan bulup çıkardığı örneklerle ders verişi, hocalık hayatındaki başarının sırlarından birini teşkil ettiği için talebeleri ona "Naylon Profesör" ismini taktılar.

Geniş ansiklopedik bilgisi sayesinde, her konuda yazılar, fıkralar, makaleler yazdığı gibi, kendine has olan
zârif nükte ve buluşlarıyla Osman Nihat, basın âleminde de, kendine şöhret yapmağa muvaffak olmuş
kalemlerimizden biriydi. İnandığı davaların müthiş bir savunucusu ve takipçisiydi.

Türk müziğini hor görenlere yaptığı “Oğlan çocuğu doğacak diye evdeki kız çocuğunun gırtlağını mı sıkmak lâzım ?” esprisi hala dillerde dolaşmaktadır.

Akın’ın çoğu popüler olmuş, tanınmış ses sanatçıları tarafından plâklara okunmuş, 40 kadar
şarkısı bilinmektedir. Az fakat öz şarkı besteleyen Akın ,hemen bütün şarkıları halen günümüzde zevkle
dinlenmektedir.

Osman Nihat Akın 1959 yılında İstanbul 'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden :
Geçti hayâl içinde bunca yıl bir gün gibi (Nihavend)
Bir güneş bahtıma bir gün doğacaktır sanırım (Uşşak)
Yine bu yıl Ada sensiz içime hiç sinmedi (Nihavend)
Bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım (Hüzzam)
Girdim yârin bahçesine gül dibinde gül-izâr (Kürdilihicazkar)
Göze mi geldik sen mi unuttun (Nihavend)
Körfez'deki dalgın suya bir bak göreceksin (Nihavend)
Ne müşkülmüş seni sevmek sana yâr olmak (Suzinak)
Güzel bir göz beni attı bu derin sevdâya (Nihavend)

(musikiklavuzu.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:52


#36 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.05.2009 - 07:01

Gönderilen Resim

Giriftzen Asım BEY (1852 - 1929)

Teselya/Yunanistan’da doğdu.

Klasik Türk Müziği'nde nefesli sazlar arasında yer alan ney cinsi bir çalgı olan olan girift sazını üflemekle meşhur olan Mevlevî bestekârımızdır.

Tesalya bölgesindeki Yenişehir Mevlevihanesi'nde ney çalmayı öğrendi.
18 yaşında İstanbul'a yerleşerek İstanbul itfaiyesinde çalışmaya başladı. İtfaiye kumandanlığından emekli oldu.

Daha önce (1883 yılında) sürgüne gönderildiği Amasya'yı sevdiği için emekliliğinden sonra yirmi yıl Amasya'da yaşadı.

Burada 1916 yılında Amasya Musıki Cemiyeti'ni kurdu.
Amasya Musıki Cemiyeti zaman zaman faaliyetlerine ara vermiş olsa da bugün Amasya Belediye Konservatuarı adı altında hala çalışmalarını sürdürmektedir.

Asım Bey'in 30 kadar bestesi günümüze ulaşmıştır. Sözleri Kazım Karabekir Paşa tarafından yazıldığı söylenen “Cana rakibi handan edersin” şarkısı Asım bey'in Uşşak makamında eserlerinden biridir. İstiklâl Marşı'nın kullanılmayan bestelerinden biri de onundur.

Şarkılarını zorluk çekmeden çabucak besteleyen bir kabiliyete sahip olan Asım Bey'in, çok zengin ve renkli melodiler ile çeşitli ritimlerde bestelediği şarkılarında kendine mahsus bir incelik ve zerafet vardır.

Besteci Musa Süreyya Bey’in babası olan Giriftzen Asım Bey 1929 yılında yaşama veda etti.

- Bestelerinden :
Cana rakibi handan edersin (Uşşak)
Habgahı yare girdim arz için ahvalimi ( Rast)
Her zahm-ı ciğer suza devakâr aranılmaz (Hicaz)
Acı firkat yâreler dilde peri (Nihâvend)
Sâki yetiş imdada gel (Hüzzam)
Çaldırıp çalgıyı rakkaseler oynatalım (Uşşak)
Serta kadem ey pembe ten ( Rast)

(sozluk.sourtimes.org, haliltum.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.07.2009 - 23:59


#37 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.06.2009 - 15:08

Gönderilen Resim

Cinuçen TANRIKORUR (1938 - 2000)

İstanbul'da doğdu.

İtalyan Lisesi'ni ve Devlet Güzel Sanatlar Akademısi Yüksek Mimarlık Bölümü'nü bitirdi.

Müziğe 3 yaşında aile içinde ses eğitimiyle başladı. Kendi kendine nota, makam, ûsül öğrendi. 14 yaşında beste yapmaya 18 yaşında ud çalmaya başladı ve 22 yaşında istanbul Radyosu'nun ud sanatçısı sınavını büyük jüri önünde kazandı.

İmar ve İskan Bakanlığı'nda şehirci mimar olarak çalıştığı sırada 1973'de Ankara Radyosu TSM Şube Müdürlüğü görevine getirildi. Yine bu yıllarda Bağdat Konservatuarı'nı kurdu. 1982'de TRT Müzik Dairesi Başkanı Vekili iken istifaen ayrılıp, Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitim Bölümünü kurdu. 1989 yılında Kültür Bakanlığı istanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu'na solist sanatçı olarak atandı. Beste ve konserler açısından bundan sonraki 10 yıl sanatçının en verimli dönemi oldu. Bu dönemde 300'e yakın eser besteledi.

28 Haziran 2000 günü yaşama veda etti.

Batılı anlamda ilk örneği olan Ud Metodu, Müzik Kimliğimiz Üzerine Düşünceler, Biraz da Müzik, Saz ü Söz Arasında, Osmanlılarda Müzik, Türk Musikisi EI Kitabı ve Çocuklar için Türk Musikisi EI Kitabı adlı yedi kitap ile Aksiyon, Dergah, Töre, Kubbealtı Akademi Mecmuası gibi dergilerde çok sayıda makalenin yazarı olan Tanrıkorur'un yurt içinde ve yurt dışında verilmiş pek çok tebliğ ve konferansı vardır. Fransız Radyosunca LP'si yapılan ilk klasik Türk müziği sanatçısı olan Tanrıkorur, Tayland'dan ABD'ye, isveç'ten Suudi Arabistan ve Fas'a kadar 22 ülkede davet üzerine solo ud ve ses resitalleri, konferans ve seminerler vermiştir. 505 bestesi mevcuttur.

- Bestelerinden:
Nihâvend Saz Semâî (Mehtapta Yakamozlar)
Şâvkıması sana doğru yolların (Kürdilihicazkâr)
Camlarda nakışlar belirirken yine yer yer (Hicaz)
Yakut, mine, zümrüt bana birdir kayalarla (Uzzal)
Sensiz geçen eyyâm-ı bahar bilki hazândır (Şedd-i Saba)
Çölde savrulmak için rüzgâr uman kum gibiyim (Şefkefzâ)

(gunboyu.com)

#38 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 15.06.2009 - 11:09

Gönderilen Resim

Kemanî Tatyos EFENDİ (1858 - 1913)

İstanbul Ortaköy'de doğdu.
Gerçek adı Tateos Enkserciyan'dır.
Ortaköy Ermeni kilisesi mûsikîşinaslarından Monakyan'ın oğludur.

Ermeni okulunu bitirdikten sonra dayısı Movses Papazyan'dan Kânun dersleri alarak, mûsikî hayatına atıldı.
Bir süre amatör topluluklarda Kânun çaldı. Daha sonra Kemanî Kör Sebuh'dan keman çalmasını öğrendi. Bir yandan da Andon ve Civan kardeşlerden, Hanende Asdik Ağa'dan aldığı derslerle mûsikî bilgisini ilerletti.Hanende Karakaş, Tanburî Ovakim, Kanunî Şemsi gibi sanatkârlarla fasıllar yönetti. Tanınmış bir sanatkâr olarak Ahmed Rasim Bey, Civan ve Andon kardeşler, Şevki Bey, Kemençeci Vasilâki, Tanburî Cemil Bey ile birlikte çaldı.

Daha sonra sağlığı bozulan Tatyos Efendi'yi Ahmed Rasim gibi birkaç vefalı dostunun dışında arayan ve soran olmamış, son yıllarını büyük bir yoksulluk ve kimsesizlik içinde geçirerek 16 Mart 1913 tarihinde yaşama veda etti.

Çok iyi nota bildiği halde zamanında tesbit edilmediği için eserlerinin çoğu unutulmuştur. Aynı zamanda şair olan Tatyos Efendi, çok eserinin sözlerini kendisi yazmıştır. İyi bir bestekârdı ve üstün bir mûsikî anlayışı vardı. Çağının gerekleri ve sanat anlayışına göre güzel saz ve söz eserleri bestelemiş, eserlerinde makamlarımızın geleneksel ifade özelliklerini başarı ile yansıtmıştır. Karcığar, sûznâk, rast peşrevleri;hüseyni, sûznâk, rast saz semaileri ve bazı şarkıları günümüzde de değerini korumaktadır.

- Bestelerinden:
Bu akşam gün batarken gel (Uşşak)
Mani oluyor halimi takrire hicabım (Hicazkar)
Gamzedeyim deva bulmam (Uşşak)
Bir gönlüme bir hal–ı perişanıma baktım (Rast)
Şu mahzun gönlümü yar şad eylesin (Hicaz)
Sohbetinle hoş geçen eyyamı cana özlerim (Kürdilihicazkâr)
Gönül düştü yine gülzar–ı zevka (Hüseyni)
Gözüm hasretle giryandır (Hüzzam)
Göz süzüp yan bakışınla yine aldatma beni (Karcığar)
Nice feryad edeyim ah aşk senden (Suzinak)

(turkmusikisi.com)

#39 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.06.2009 - 12:07

Gönderilen Resim

Yusuf NALKESEN
(1923 - 2003)


Udi besteci

Üsküp'ün İştip kasabasında dünyaya geldi
Ailesi, gördükleri etnik baskılar sebebiyle kısa bir süre sonra yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne göç etti ve İzmir'e yerleşti.
İlkokul ve ortaokulun ardından sınavsız olarak Necati Bey Erkek Muallim Mektebi'ne alındı.

Okulu bitirdiği yıllarda TRT radyosunun yayınlarını ve sanatçıların uğradığı kahvehanelerde yaptıkları fasılları kaçırmayan Nalkesen, Ağrı'nın Tutak ilçesine öğretmen olarak atandı(1947-1948).

Eline geçen eski bir udla, kendi kendine ud çalmayı öğrendi.

1952 yılında açılan İzmir Radyosu Saz Sanatçılığı sınavıyla TRT kadrosuna giren Nalkesen; sabahları okula, ardında da programa giderek sanatını ihmal etmedi. 1970'li yıllara kadar bu tempoda devam eden sanatçı, artık bestelere ağırlık vermeye karar verdi. Çok önceleri, 1951 yılında yaptığı "Veda Busesi" bestesi büyük bir patlama yaptı ve Yusuf Nalkesen adı duyuldu.

Nisan 1970'te öğretmenlikten emekli olan Nalkesen, bu tarihten sonra sanatçı sendikalarında daha faal bir rol oynamaya başladı. Bu yüzden TRT yönetimiyle de arası bozuldu ve 13 Ağustos 1973 tarihinde bir genel müdürlük yazısıyla görevini son verildi. 23 yıl hizmet ettiği TRT'ye tazminat davası açan sanatçı, bu davayı kazandı. Maddi hak ve kıdem tazminatını kazanan Nalkesen, kırgın olduğu TRT'ye dönmedi. Hatta yıllarca TRT'nin Fuar binasına ve sonradan taşındığı Kahramanlar binasına gitmedi.

1948 yılında evlendiği Meliha Nalkesen’le evliliğinden dört çocuk sahibi oldu.
Ancak en büyük çocuğu İnci'yi 22 Şubat 1982 tarihinde kaybetti.

1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını alan ve Türk sanat dünyasının en önemli isimlerinden biri olan Yusuf Nalkesen, İzmir'de 2003 yılının ilk saatlerinde(1 Ocak), kalp krizi nedenyle yaşama veda etti.

Avni Anıl ile birlikte son dönemin, özellikle 1960'lar ve 70'lerin en üretken, en önemli bestecisi olan Nalkesen'in kendine özgü bir uslubu vardır. Unutulmaz şarkılara imza atan besteci, ayrıca güftelerinin çoğunu da kendi yazmıştır.

Yusuf Nalkesen, besteciliğiyle ilgili olarak şunları söylemiştir:
"Utandığımdan galiba 10 yıl bekledim. Sonra bir gazeteci arkadaşım Zeki Müren Bey'e bahsetmiş. O okudu, çok beğenildi. Ve bu seneye kadar toplam 583 beste ve 1000 cıvarında da güfte yaptım. Asla şarkı söylemedim ve herhangi bir yerde enstrüman çalmadım...Besteleri yaparken adeta kelimelerle dans ederim, etrafımdaki tüm güzellikleri aşk ve tutkuyla işlerim..."

- Bestelerinden:
İçimde kim vardır bir bilebilsen (Hüzzam)
Hani o bırakıp giderken seni / Veda busesi (Muhayyerkürdi)
O ağacın altını şimdi anıyor musun? (Hicaz)
Bir gün karşılaşırsak ayrıldığımız yerde (Hicaz)
Saymadım kaç yıl oldu sen ellerin olalı (Kürdilihicazkar)
Seninle bir sonbahar mevsimiydi tanıştık (Hicaz)
Kimi dertten içermiş kimi neşe'den (Rast)
Yalan değil pek kolay olmayacak unutmak (Hicaz)
Hasret içimde bir kor gitmek kolay kalmak zor (Rast)
Çatılmış kaşlarınla kime düşman gibisin (Hicaz)
Avuçlarımda hala sıcaklığın var inan (Kürdilihicazkar)
Bülbülün çilesi yanmakmış güle (Hicaz)
Gitmek mi zor kalmak mı zor (Hicaz)
Madem küstün dargındın neden geldin ağladın (Hüzzam)

(tr.wikipedia.org, radikal.com.tr)

#40 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.06.2009 - 01:58

Gönderilen Resim

Yorgo BACANOS (1900 - 1977)

Türk Müziği'nin Rum asıllı ünlü udisidir.

Silivri'de doğdu.
Lavtacı Haralambos'un oğludur. Birçok üyesi musikişinas bir ailede yetişmişdir. Aleko Bacanos erkek kardeşi, kemençeci Anastas dayısıdır. Kemençeci Sotiri ve Paraşko Leondaridis ile de kardeş çocuklarıdır. Büyükbabası Leondi Efendi kemençe, dedesi Ligori Efendi ise kanun çalıyordu.

Saint Benoit Fransız Lisesi'nde okurken müzik tutkusuyla okulu yarıda bıraktı. Babasından aldığı ud ve lavta dersleri ile musikiye başladı. Önce babasından, sonra Udi Kirkor ve Karnik Garmiyan Efendi'den nota ve usül, Büyük Sinanyan'dan da batı musikisi türünde piyano dersi aldı. 12 yaşında, Taksim'deki Eftalipos Gazinosu'nda uduyla fasıllara katılarak musiki dünyasına girdi. Birkaç yıl içinde tanınmış bir udi oldu.

24 Şubat 1977 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

- Bestelerinden :
Hâlâ kanayan kalbimi aşk ateşi dağlar (Mahur)
Sevdâsı henüz sînede gönlüm gibi sağdı (Hüzzam)
Dalınca gözüm gözüne şehâ (Acemaşiran)
Bir yaz gecesi çamlıca mehtâbına geldin (Hüseyni)
Gülmedim güldürmedin bilmem kabahat kimdedir (Hüzzam)
Neş'eyle geçen ömrümü eyvâh keder ettin (Kürdilihicazkar)
Çöktü artık bir perîşanlık hayâlhâneme (Maye)

(tr.wikipedia.org)





Benzer Konular Daralt

7 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 7 ziyaretçi, 0 gizli