Ümraniye’de bulunan el bombalarıyla başladı her şey, hala sürüyor. İbrahim Şahin’in evinde bulunan krokiyle yeni silahlar bulunuyor, ardından bir albay’ın evindeki kroki üzerinden aramalar yapılıyor, yine silah, yine bomba...
Ertesi gün sokakta bomba, markette bomba, bahçede mermi, tarlada silah, Türkiye silah kaynıyor, bomba kaynıyor, gözler TSK’ne çevriliyor, halk kuşkulu, acaba ordumuz mu var bu işin ardında, diye kendine sormadan edemiyor.
Halk başka ne yapsın ki bu işbirlikçi medya karşısında; bir fotoğraf, içinde emekli orgeneraller, emekli Yargıtay onursal başsavcısı, emekli polis ve silahlar, aynı karede, medya başarıyor ve halkımızı kuşku içerisine düşürüyor.
İstenen de o zaten; kuşkulu bir halk, güvensiz bir toplum, tepkisiz bir halk, sindirilmiş bir toplum! Aslında ortada bir sır yok, bir kördüğüm yok, bir meçhul yok, her şey açık, ama halkımızın açık olan tehdidin ne olduğunu anlaması ve görmesi istenmediğinden, kuşkulu bekleyiş sürüyor.
Açık olan sudur; bir suç soruşturması gizlidir, ama gizlilik yok, soruşturmanın medyanın dilinde ve de elinde.
Soruşturma bir bütündür, ama parçalanmış, bir kısmı yargıda bir kısmı savcıda. Savcıda olan zanlı yargıya gidemiyor, çünkü hapiste, konuşma yasağı var, iddianamesi hazır değil, yok.
Açık olan şu; yargı bağımsız, üstün olan hukuk, ama Başbakan savcı olmuş, yargıya siyaseti bulaştırmış, yargı-siyaset at başı gidiyor hem de iç içe girerek.
Açık olan şu; savcı tarafsız, ama taraf olmuş, özel tanık yani biz, özel uygulama, ifade yok, tutanak yok, ya tutarsa misali her taşın altında bir delik aranıyor.
Peki, bu soruşturmanın hedef kitlesi kim?
Başta Türk ordusu, ardından Mustafa Kemal’in yolunda yürüyen ve ulus-devleti benimseyenler, bu uğurda çalışanlar geliyor.
Başka? Terörü bir zamanlar ranta çeviren, paraya çeviren vicdansızlar, suçlular, yani Susurluktakiler.
Peki, Susurlukla Ergenekon arasında ne bağ var?
Hiç yok! Biri, terörden para kazananlar, diğeri ise Türk milletinin var oluş destanı!
Terörü ranta çevirenlerde her şey var; silah var, bomba var, para var, ama ulus-devleti savunanlarda yurt sevgisi, onur ve şereften başka bir şey yok, bunu görmezden geliyorlar.
Bu soruşturmada silah çıkmış, bomba çıkmış, mermi çıkmışmış, çıkacak elbet, çünkü içinde şehit kanlarıyla sulanmış paraları vicdansızca alanlar var, onlarda her şey çıkar, niye şaşıralım ki!
Ama Mustafa Kemal’in yolunda yürüyenlerde ne çıkmış; vatan sevgisi, demokrasi, hukuk, onur, şeref, çoğu kimsenin uzağından geçtiği değerler. Ne yapıyorlar bu insanlarımıza peki?
Yerden yere vuruyorlar; bakın medyaya, insanlık onuru ayaklar altına alınıyor, masum insanlar suçlu gösteriliyor, özel hayatları alt üst ediliyor, onur ve şeref terörle, vatan sevgisi bombayla mermiyle, Mustafa Kemal çeteyle yan yana getiriliyor.
Bırakın Kul’u, Allah kabul eder mi bunu, Kul hakkının yendiği hangi kutsal kitapta görülmüş!
Suç işleyen cezasını çeksin; çekecek elbet, kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak, bir şey dediğimiz yok bizim.
Suç işleyen cezasını çeksin; elbette çekecek, hukuk var, demokrasi var, biz demokrasi ve hukuka inanan insanlarız. Ama bu hain kurşunlara Türk milletinin yüreği dayanmaz, bu hain kurşunlara Türk Ordusunun yüreği dayanmaz, kırılır, incinir, yara alır, üzülür.
Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok!
Çeksin elini medya yargıdan, hukuktan soruşturmadan.
Çeksin elini siyaset yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden!
Yüksek yargı soruşturmaya el koysun, müdahale etsin, yargı bağımsızlığını sağlasın, nereye gidecekse bu soruşturma sonuna kadar gitsin, suç işleyen cezasını çeksin, ama hukuk içinde, soruşturmanın gizliliği içinde, sessizce, kamu vicdanına huzur vererek, yara açarak değil!
ERDAL SARIZEYBEK
http://www.erdalsari...-ustunlugu.html