“Tüm zamanların en yakışıklı erkeği” şeklinde bir yarışma olsa adayınız kim olurdu? James Dean, Alain Delon ya da bugünden Jonny Depp ve ya George Clooney?
Belki de tercihiniz Hz Yusuf (a.s)’dır.
Hz. Yusuf'u Züleyhâ görmüş güzelliğine hayran kalıp ona âşık olmuştu. Hz. Yusuf'u satın almıştı. Züleyhâ arkadaşlarına Hz. Yusuf'un güzelliğini anlattı. Lâkin Züleyhâ'nın arkadaşları inanmadılar. Züleyhâ bir meclis tertip eyledi.
Arkadaşlarına meyveler ikram etti. Soymaları için de ellerine birer bıçak verdi. Onları yerlerken Hz. Yusuf içeri girince O'nun güzelliği karşısında elma yerine ellerini kestiler..
Tam da bu nokta da, Hz. Mevla’nın resmini yapmaya çalışan gayri Müslim ressamın hikayesini anlatalım:
Gürcü Hatun, Selçuklu sarayının meşhur ressam ve nakkaşı Aynü'd-Devle'yi Mevlana' ya gizlice resmini çizip kendisine getirmesi için gönderir. Ressam gafilane huzura çıkıp vaziyeti Mevlana' ya anlatır. O da mütebessim bir şekilde:
"-Sana emredileni arzu ettiğin şekilde yerine getir" der. Ressam çizmeye başlar. Fakat, her çizdiğinde kağıttakini ayrı, karşısındakini ayrı görür. Tam yirmi adet kağıt eskitir. Sonunda da aynı netice olur. Ressamın san'atı kendi çizgilerinin içinde kaybolur. Mevlana' nın ellerine kapanır.
- "Bir dînin velîsi böyle olursa, kim bilir nebîsi nasıl olur?" diyerek, heyecan ve dehşet içinde kalır.
Nevzat Abi’nin tasavvuf hocası Sami Efendi(k.s.) için de benzeri bir olay anlatılır. Kabe’de bir akşam vakti, hayatında daha önce Sami Efendi’yi görmemiş Senagalli bir müslüman onun yüzünü görünce, şaşırarak bir gökyüzündeki dolunaya bir de Sami Efendi’ye bakar. Sonra tekrar ışıl ışıl parlayan aya ve tekrar Sami Efendi’ye bakar ve ellerine kapanır. Evet, biz de tekrar soralım, bir dînin velîsi böyle olursa, kim bilir nebîsi nasıl olur?
Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz, hiç şüphe yok ki yaradılmışların en güzeli, en mükemmeli …
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- buyururlar ki:
“Rasûlullâh’ın yüzü o kadar nûr saçardı ki, gece karanlığında ipliği, iğneye O’nun yüzünün aydınlığında geçirirdim.”
O (s.a.v) aklımıza geldiğinde, dünyanın en güzel, en huzur veren yüzünü hayal ediyor muyuz ve ya O'nun sevgisi ile içimiz kıpır kıpır oluyor?
Evet bunlar sadece ve sadece yüzünün güzelliği ilgili biliyorum , ve fakat daha fazlası için isterseniz şuradan devam edin... Linkini verdiğim sayfa dışında, şairane dille yazılmış(ki bu tabiri benden önce başka bir harabeli de kullanmıştı) o kitabın bütün sayfalarına ulaşmak mümkün...
Bu mesaj LiQusha tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 08.03.2009 - 23:08