Türkiye'de yaklaşık 43 bin kronik böbrek hastası bulunduğu, bunların yaklaşık 36 bininin haftanın 3 günü diyaliz cihazına bağlı olarak yaşadığı bildirildi.
İnsan vücudunun hayati organlarından biri olan böbreğin önemine dikkat çekmek için "Dünya Böbrek Günü" ilan edilen 12 Martta konuyla ilgili çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Türkiye'de diyaliz hastası sayısı önceki yıla göre yaklaşık yüzde 10
artış gösterdi. Bir yılda, böbrek nakli için sıra bekleyenlerden sadece yaklaşık 650`sine nakil yapılabiliyor. 2007 yılı rakamlarına göre, Türkiye'de yaklaşık 43 bin kronik böbrek hastası bulunuyor. Bu hastaların yaklaşık 36 bini haftanın 3 günü diyaliz cihazına bağlı yaşıyor. Türkiye`de kadavradan böbrek nakli yapılan kişilerin yıllara göre dağılımına bakıldığında da 2000`de 92, 2001`de 162, 2002`de 189, 2003`de 177, 2004`te 243, 2005`te 275, 2006 yılında 277, 2007 yılının ilk 6 ayında ise 134 kadavradan böbrek nakli yapıldığı gözleniyor.
Ondokuzmayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Hemodiyaliz uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, böbrek yetmezliğinin, birdenbire gelişen ve daha sonra fonksiyonlarının geriye dönmesi mümkün olan (akut) ve geri dönüşü mümkün olmayan, fonksiyonların tamamıyla kaybolmasına neden olan (kronik) böbrek yetmezliği şeklinde görüldüğünü
belirtti. Kan kaybı, yaygın enfeksiyon ve ağır yaralanmaların akut böbrek hastalıklarına, şeker, yüksek tansiyon, bazı ilaçlar ile taşlı böbrek hastalıklarının da kronik böbrek yetmezliğine neden olabildiğini anlatan Akpolat, "Yüksek tansiyon, şeker hastalığı olanlar ve taş hikayesi bulunanlar risk altındadır. Bu kişiler, kan basıncını kontrol ettirmeyi ihmal etmemeli. Böbrek taşı olanlar da taşların herhangi bir tıkanmaya yol açmaması için düzenli aralıklarla kontrollerini yaptırmalı" uyarısında bulundu.
Prof.Akpolat, kronik böbrek yetmezliğinin sinsi bir hastalık olduğunu ve çoğu zaman belirtilerinin gözden kaçabildiğini belirterek, "Hastalara böbrek yetmezliği tanısı, çoğu zaman belirgin bulguları olmadığından dolayı tesadüfen veya başka nedenlerle doktora gittiklerinde konuluyor. Hastalar bize ulaştığında hastalık ileri döneme varmış oluyor. Biz hemen
hastayı, çoğu zaman da acil koşullarda diyaliz tedavisine almak durumunda kalıyoruz" dedi.
Kronik böbrek yetmezliğinin en önemli belirtilerinin idrar yapma şeklindeki değişiklikler olabileceğini anlatan Akpolat, "Özellikle gece birden fazla idrar yapma ihtiyacıyla uykudan uyanma, aşırı miktarda idrar yapma veya aşırı miktarda su içme isteği ilk belirtiler olabilir" diye konuştu.
Prof.Dr.Tekin Akpolat, kronik böbrek hastalarının yarıdan fazlasının diyaliz cihazına bağlı olarak yaşadığını belirterek, "Bu süreci uzatmak için diyet ve ilaç kullanılabilir. Ancak sonucu ilaç ile veya diyetle tamamen değiştirmek söz konusu değil. Sonuç olarak kişi kronik böbrek yetmezliği süreci içine girmişse, diyaliz tedavisi kaçınılmazdır" dedi. Diyalize bağlı yaşamlarını sürdüren hastalar için böbrek naklinin yapılabileceğini anlatan Akpolat, ancak organ bağışının yetersiz olması ve uygun böbrek bulmada yaşanan sıkıntılar nedeniyle çok sayıda hastanın nakil için listede olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Tekin Akpolat, organ bağışının "vasiyet" olarak ele alınması gerektiğini vurguladı. Kişinin ölmeden önceki isteklerinin vasiyet olduğunu hatırlatan Akpolat, öldükten sonra organlarıyla başkalarına hayat vermek istemenin de aile tarafından mutlaka yerine getirilmesi gereken bir vasiyet olduğunu ifade etti. Toplumda organ bağışının öneminin giderek daha iyi anlaşıldığını ve organ bağışlayanların sayısının, istenen düzeyde olmasa da arttığını söyleyen Akpolat, organ bağışı için internetten edinilecek organ bağış formunun doldurulmasının bile yeterli olabileceğini kaydetti.
Yumruk büyüklüğünde olması nedeniyle ''kendi küçük ama işlevi büyük'' organlardan biri olarak kabul edilen böbreğin önemine dikkat çekmek için bugün ''Dünya Böbrek Günü'' kutlanacak.