Dost AnTiQa, demiş ki ruhban okuluyla ilgili olarak: "Korkmaya başladım. İç savaş filan çıkabilir, dünya savaşı çıkar..."
Savaş çoktan çıktı ve tüm sinsiliğiyle sürüyor, günaydın...
Ve ekonomik, siyasal, sosyal, dinsel olarak 4 bir yandan kuşatılan Türkiye, bu cephede de savaş vermek durumunda bırakılıyor.
Aydınlıklar içinde yatası sevgili Uğur Mumcu'nun sık sık yinelediği bir söz vardı: "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak..."
Dost AnTiQa'nın yukarıdaki sözleri üzerine, üstünkörü bilgi sahibi olduğum 'ruhban okulu sorunu'nu bir araştırayım dedim., "Bakayım savaş çıkacakmıymış gerçekten?"
Bakın neler buldum:
Aytunç Altındal gibi bu konunun uzmanı ve yurtsever bazı önemli araştırmacı yazarlar, ruhban okulunun yeniden açılmasının, Fener Rum Patriği’nin ‘ekümeniklik’ iddiasını güçlendireceğini, hattâ ‘Bizans Devlet Başkanı’ sıfatıyla ağırlanan Patrik’in siyasî iddialarda bulunabileceğini belirtiyorlar.
O zaman,önce ekümeniklik'in ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor.
Ekümenklik; 'dünya patrikliği' , patrikhane’nin ‘evrensel kabul edilirliği’ ve eşitler arasında en önde olması anlamına geliyor.
Aytunç Altındal ise şöyle açıklıyor: "...Ekümenik; cihanşümul, evrensel, dünya çapında anlamında kullanılır. 20.yüzyılda ise Proteston ve Doğu Ortodoks Kiliseleri'nin kurdukları ve mezhepler arası farklılıkları mahfuz tutarak Hıristiyanlığı yaymak amacına yönelik olan Kiliselerarası Birliği İfade eder..."
"...Patrik, 'Ecumenical Patriarch and Archbishop of Costantinople and New Rome sıfatını kullanmakta ve bu şekilde sorumlu olduğu yasaları da ihlâl etmektedir. Patrik’in kullandığı bu sıfatın tam olarak açılımı; ‘Yeni Roma’nın ve İstanbul’un Başpiskoposu ve Evrensel Patriği’ şeklindedir. Kullanılan bu unvan, Lozan görüşmelerine ve Lozan’da Türkiye’ye verilen sözlere ters düşmektedir. Bartholomeos’un ‘Costantinople’ ismini kullanmakta ısrarlı olması, asıl amacının ne olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir. Yeni Roma Patrikliği ise, açıkça Patrik’in Doğu Roma İmparatorluğu özlemini göstermektedir..."
Bir başka kaynağa göre ise Fener Rum Patriği, Dışişleri tarafından gönderilen "Ekümenlik nedir?" şeklindeki soruya "Ümmetçiliktir" diye bir yanıt vermiştir...Ümmetçilik, Laik Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nca kesinlikle yasaklandığına göre resmen yasalara meydan okunuyor demektir.
Ekümenizmin amacı nedir?
"...Ekümenizm hareketinde dediler ki, “Bizim birinci vazifemiz misyonerliktir. Bu misyonerliği yaparken de bizim yapmamız gereken şudur: ‘İllaki Katolik ol, illaki Ortodoks ol, illaki Anglikan ol’ demeyelim. Ne diyelim? ‘Hıristiyan ol da hangi kiliseden olursan ol’ diyelim. Bunun adına Evangelizasyon denir. Yani önce “Evangel” dediğimiz İncil’le tanış, İncil’i öğren. ‘İncil’i bir oku. Ne çıkar?’ ‘Demek ki bu konuda bizim aramızda bir kavga yok. İster ben Rus Ortodoksu olayım, siz Katolik olun, öteki Protestan olsun, öteki Ermeni olsun’ önemli değil. Bizim birinci meselemiz şudur: Biz, müslümanları önce İncil’le tanıştırmalıyız. Adam İncil’i okusun. Sorusu varsa gelsin bana sorsun. Ben kimim? Ben papazım. Bana gel sor. Beğenirsen katıl.” Dolayısıyladır ki Türkiye’de ve bütün dünyada ekümenizm, yani kiliseler arasında birlik, yani Vatikan Katolik Kilisesi, Anglikan Kilisesi, Ortodoks Kilisesi aralarında dediler ki, “Biz farklılıklarımızı koruyacağız. Benzerliklerimizi öne çıkartacağız. Nedir benzerlikle-rimiz? Hepimiz İncil okuyoruz. Öyleyse insanlara ‘Katolik ol, Ortodoks ol’ demektense ‘hıristiyan ol’ demek gerekiyor. ‘Gel hıristiyan ol da hangimize katılırsan katıl...”
"...İstanbul Fener Rum Patriği, ABD ve AB tarafından tüm dünya Ortodokslarının (yaklaşık 320 milyon) lideri yapılmak istenmektedir. Bu nedenle de İstanbul’daki Patrikhane’ye ‘Vatikan tipi’ bir devlet statüsü verilmeye çalışılmaktadır. Patrik, ekümenik sıfatını alırsa, bu kez de AB ve ABD, ‘tazminat ve toprak’ taleplerini gündeme getirecektir. Çünkü 'ekümene'; hıristiyan dininin ve uygarlığının egemen olduğu coğrafi alan demektir...Ekümenik hareketin iki hedefi vardır: Birincisi, Türkiye’de Fener Rum Patriği’ni ‘Ekümenik Patrik’ ilan ettirmek ve böylece Lozan Antlaşmasını delmek ve Anayasayı değiştirmektir. İkincisi ise, misyonerlik faaliyetlerini yasal kılıflar altında sürdürmektir..."
*****
"Demek ki ruhban okulu sorununu sadece bir okulun açılması diye görürseniz yanılırsınız...Sorun, gösterilenden çok farklı" dedikten sonra geçelim konuya...
"...Patrikhane, ruhban okulunda vereceği müfredata karışılmasını istemiyor. Bunu kilisenin iç hukuku olarak görüyor, ancak vereceği eğitim, Öğrenim Birliği Yasası(Tevhidi Tedrisat Kanunu)`na aykırı. Çünkü kız öğrenci okutmuyor. Oysa Türkiye`de laik bir eğitim var. O zaman imam hatip liselerine de kız öğrenci alınmaz. Bu Lozan`a da aykırı..."
"...Patrik, 'Heybeliada Türkiye Cumhuriyeti yasalarının denetimi dışında tutulacak' (yani YÖK ya da MEB müdahale edemeyecek) diye diretiyor. Böyle bir okulun açılabilmesi için tam 18 tane kanunun değişmesi gerek. Bunlardan ikisi Anayasamızın değişmez maddeleri. Bunun mümkün olmadığını Patrik de biliyor ama o başka birşeyi ima ediyor bu okulun üstünde Türkiye Cumhuriyet’nin denetimi olmayacak demekle...'Ben senin kanunlarını, meclisini, kısacası devletini tanımadığımı söylüyorum. Eğer iraden varsa (AB ve ABD arkamda, gücün yetiyorsa) mani ol da göreyim' diyor. Lozan anlaşmasının 12.maddesinde 'Gayrimüslimler Müslümanlarla eşittir' deniyor. Evet eşittir ama imtiyazlı değildir. Devletin denetimi dışında bir okul, imtiyaz istemektir. Yani Patrik, Türkiye’yi Lozan’ı ihlale zorluyor..."
*****
...Heybeliada Ruhban Okulunun ve özellikle de bu okulun Teoloji Bölümü'nün tekrar açılmamasının hukukî dayanakları şunlar:
- Türkiye'nin İstiklal Savaşı sonrasında 1924 yılında imzalanan Lozan Antlaşması'nın azınlıklara imtiyâz değil, sadece Müslüman Türk halka tanınan müsâvî (eşit) muamele görme hakkı tanıması ve bu durumun Anayasa'nın 12. Maddesi'ndeki eşitlik prensibine uygun olması,
- 403 Sayılı Öğretim Birliği Yasası'nın(Tevhid-i Tedrisat Kanunu) Türkiye'de dini tedrisatı cemaatlerden ve özel kişilerden alıp, devlet görevi olarak Milli Eğitim Bakanlığına vermesi,
- TC Anayasası'nın 2. Maddesi’nde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak nitelenmiş bulunması ve bunun gereği olarak dinî öğretim yapan özel okul açmanın ve yönetmenin yasak olması, yine aynı kanunun 28. Maddesi’ne göre bir özel okula alınabilecek yabancı uyruklu öğrenci sayısının, okulda okuyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilerin %20'sini aşmamak kaydıyla Milli Eğitim Bakanlığınca tayin olunur hükmünün bulunması,
- 625 Sayılı Kanunun 3. Maddesinin 3. Paragrafında 'askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz' hükmünün mevcut olması,
- Anayasanın 132. Maddesindeki 'kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir' hükmüne göre patrikhane bir vakıf hüviyetinde olmadığı için patrikhaneye bağlı bir özel yüksek öğretim kurumu da açmasının mümkün olmaması,
- Anayasa'nın 24. Maddesinde 'din ve ahlak eğitim öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır' hükmünün bulunması,
- Lozan Antlaşması'nda ve öteki uluslararası sözleşmelerde azınlıklar için imtiyazlar değil, vatandaşlarla eşit haklar tanındı. Din görevlilerinin özel okullarda değil devlet okullarında yetiştirilmesi, Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, Yüksek Öğretim Kurumları Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile düzenlenmiş devlet politikası.
Bu nedenle azınlıklara verilecek bir hak vatandaşlar arasında azınlıklar lehine bir eşitsizliğe neden olur. TC Devleti, din görevlilerini bir devlet okulu olan imam-hatip okulları ve devlet üniversiteleri bünyesindeki ilahiyat fakültelerinde yetiştiriyor. Eğitim ve öğretim faaliyetleri devletin denetimi ve gözetimi altında yapılıyor. Hiçbir cemaat veya zümreye bu konuda ayrıcalık tanınmadı.
Ruhban Okulu 1971 yılında 'Özel Yüksekokulları Kapatan Kanun'un yürürlüğe girmesiyle kapandı. Bu kanun çıkartılırken ve Anayasa Mahkemesi'nin 625 Sayılı Özel Öğretim Kanunu'nun bazı maddeleri iptal edilirken hiçbir şekilde Ruhban Okulu'nun kapatılması amaçlanmadı.
Yapılan düzenlemelerle, özel üniversitelerin açılmasına 'devlet denetiminde olma' şartı ile izin verildi. Ancak, Patrikhane bu şartı kabule etmediği için Heybeliada’daki okul açılamadı. Patriğin 'kendi din adamlarımızı eğitme hakkından mahrumuz' iddiası da doğru değil.
Patriğin, sadece dini eğitim vermesi gereken bir kurumun, devletin denetimi altında faaliyet göstermesine rıza göstermemesinin nedenlerini anlamak güç. Bununla beraber patriğin ve kendisine bağlı 12 metropolitin TC vatandaşı olma şartlarının da -ki bu şartlar Lozan Antlaşması'nın ilgili maddeleri gereğidir- kaldırılması isteği ve kuralı ihlâli de göz önüne alınırsa; durum kendiliğinden açıklanıyor.
Heybeliada’da ruhban okulu açmak isteyenler Lozan Antlaşması’nın 40. Maddesine sığınıyor.
40. Madde diyor ki; " Gayrimüslim ekalliyetlere mensup olan Türk tebaası hukuken ve fiilen diğer Türk tebaaya tatbik edilen aynı muamele ve aynı teminattan müstefid olacaklar ve bilhassa, masrafları kendilerine ait olmak üzere her türlü müesesatı hayriye, diniye veya içtimaiyeyi, her türlü mektep ve sair müesesatı talim ve terbiyeyi tesis, idare ve murakabe etmek ve buralarda kendi lisanlarını serbestçe istimal ve ayini dinilerini serbestçe icra etmek hususlarında müsavi bir hakka malik bulunacaklardır. "
Türkiye’de bütün vatandaşların ve bu arada gayrimüslim azınlıkların da din hürriyetinin ayrılmaz parçası olan öğrenim, örgütlenme ve ibâdet hürriyeti hem bu maddenin ruhu hem de Türkiye’nin yasaları teminat altına alındı…"
*****
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, son sınıf öğrencilerinin çalışmalarından bir kesit:
"...Kanaatimce, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden faaliyete geçirilmesi yürürlükteki mevzuat çerçevesinde hukuka aykırı olacaktır. Anayasa 130. madde, bilimsel özerkliğe sahip universitelerin devlet tarafından kanunlarla kurulmasını emretmektedir. Heybeliada Ruhban okulu dini özelliğe sahip bir okul olduğundan, tekrar faaliyete geçirilebilmesi için bu maddenin değiştirilmesi gerekir. Ayrıca Anayasanın 132. maddesi Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatına bağlı özel yüksek öğretim kurumları açılabilir diyerek Heybeliada Ruhban Okulunu kapsam dışı bırakmaktadır. Devletin denetiminde olmadan, doğrudan Patrikhaneye bağlı, uluslararası nitelikte bir Ruhban Okulunun açılması talebinin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bunun hukuki gerekçelerinden en önemlisi, Anayasanın 130. maddesindeki “kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmak şartıyla vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir.” hükmü göz önüne alındığında, Patrikhane’nin bir vakıf olmamaması ve Patrikhane yönetim ve gözetiminde uluslararası bir dini okulun kurulamamasıdır. Zaten Fener Rum Patrikhanesi’nin amacı da dini eğitim maskesi altında siyasi bir mekanizmanın bir kolunu oluşturmaktır ve Ruhban Okulu Patrikhane’ye ekümenik patrik statüsünü kazandırmak için gereklidir. Patrikhane’ye bağlı Uluslararası Ruhban Okulu isteği yasalara ve Anayasa’ya aykırılığının yani sıra, Lozan Antlaşması madde 40’a da aykırılık oluşturur, çünkü vatandaşlara verilmeyen hak azınlığa verilemez.
Avrupa Komisyonu 2000 yılına ilişkin İlerleme Raporu’nda “Heybeliadadaki Ruhban Okulu’nun kapalı kalması konusu da dahil olmak üzere, 1923 Lozan Antlaşmasının kapsamında olsunlar olmasınlar, müslüman olmayan tüm kesimlerin somut taleplerinin gerektiği gibi incelenmesi gerektiğini” belirtmektedir.(8.11.2000) 13 Fener Rum Patrikhanesi’nin somut talebi doğrultusunda, Patrikhaneye bağlı uluslararası nitelikte bir Ruhban Okulunun yeniden faaliyete geçirilmesi, belirttiğim hukuki gerekçelerden dolayı mümkün değildir. Tam üyelik konusunu daha uzun yıllar gerçekleştirmeyecek olan Avrupa Birliğinin ulusal çıkarlarımızla çatışan talepleri dayatmasının dostça olmadığı açıktır. Heybeliada Ruhban Okulunun tekrar faaliyete geçirilmesi konusundaki somut talebin, yürürlükteki mevzuat değiştirilerek gerçekleştirilmesi tercih edilmemelidir; çünkü bir sonraki aşamada toplumu ayrılığa sürükleyen, rencide edici ve daha ağır taleplerin geleceği şüphe götürmezdir."
*****
"...Fener Rum Patrikhanesi ekümeniklik iddiasıyla bütün Ortodoksluğun merkezi olarak kabul edildiğinde patriğin ve metropolitlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma zorunluluğunun kaldırılması söz konusu olacaktır. Bu talep hem 1862 Rum Nizamatına hem de Türk Anayasa ve kanunlarına aykırıdır. Egemen bir devlette azınlık statüsünde bulunan bir kilisenin, bütün dünya Ortodokslarının lideri sıfatıyla hareket etmesi ve hukuk düzenini buna göre şekillendirerek ekstra territorial status talebi ne ulusal ne de uluslararası hukuka uygundur."
"Azınlıkların din özgürlüğünün ve din adamı yetiştirme özgürlüğünün engellendiği savıyla konuyu gündemde tutan ve yabancı devlet adamlarından yardım isteyen Patrikhane Heybeliada ve Ruhban Okulu’nu kendisine bağlı uluslar arası teoloji okulu olarak açmak istemektedir. Dolayısıyla talep edilen statü azınlık okulu değil, yabancıların Patrikhanenin bünyesinde teoloji eğitimi aldığı uluslararası üniversitedir. Ancak bu üniversitenin YÖK’e bağlı olmaması istenmektedir. Türkiye’de bırakın Ortodoks azınlığı, çoğunluğa dahi tanınmayan bu imtiyaz Patrikhanenin ekümeniklik iddiasının belkemiğini oluşturmaktadır."
*****
"Ruhban okulu Bizans'ın alt yapısı..."
Türk-Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Fener Rum
Patrikhanesi'ne bağlı Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden eğitim ve öğretime
başlamasına izin verilecek olmasının yanlış bir hareket olduğunu söyledi ve şunları belirtti:
"...Burada asıl amaç tamamiyla ekümeniklik meselesidir. Heybeliada Ruhban Okulu'na dışarıdan ögretmen ve öğrenci getirecekler. Daha sonra bunu
uluslararası bir okul haline dönüştürecekler. Buradan yetişecek olanlarla
ileride yeni bir patriklik meselesi ortaya çıkaracaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma mecburiyetiyle seçilen patriklik
devrinin kapandigini belirterek, tüm dünya ortodokslarinin ekümenik patrikhanesi
konumuna getireceklerdir. Dolayısıyla bunun Batı Trakya'daki Türk azınlığının
haklarının korunması şartına dayandırılması büyük hatadır. Arkada yatan, bir
papaz yetiştirme meselesi değildir. Çünkü bunların Selanik'te bir ilahiyat
fakülteleri bulunuyor. Papaza ihtiyaçları olsa oradan getirirler. Heybeliada
Ruhban Okulu Bizans hülyalarının alt yapısıdır".
Erenerol, asıl amacın ekümenik sıfat kazanmak olduğunun
altını çizerek "...Fener Rum patrikhanesi ekümeniklik iddiasıyla bütün Ortodoksluğun merkezi olarak kabul edildiğinde patriğin ve metropolitlerin TC vatandaşı olma zorunluluğunun kaldırılması söz konusu olacaktır. Bu talep hem 1862 Rum Nizamatına hem de Türk Anayasa ve kanunlarına aykırıdır. Egemen bir devlette azınlık statüsünde bulunan bir kilisenin, bütün dünya Ortodokslarının lideri sıfatıyla hareket etmesi ve hukuk düzenini buna göre şekillendirerek ekstra territorial status talebi ne ulusal ne de uluslararası hukuka uygundur." diye konuştu.
*****
...Sorun, Patrik Bartholomeos’un “Türkiye Cumhuriyeti yasaları dışında” bir çözüm için yıllardır sürdürdüğü inat yüzünden ikide bir karşımıza çıkıyor. Çünkü Bartholomeos, kendisine yapılan “İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde bu okul açılabilir” şeklindeki öneriye “Hayır” diyor. “Okul Patrikhane’ye bağlı olmalı” diye diretiyor.
Türkiye’de özel dini öğrenim müessesesi açılamıyor. Anayasa’ya aykırı. Türkiye hukuk devletidir. Yapılan işin, hukuk devleti içinde olması lazım.
Lozan Antlaşması’nın 40′ıncı maddesi, Türkiye’deki gayrimüslim azınlıklara -örneğin Rumlara- “Ancak diğer Türk vatandaşlarının yararlandıkları güvence ve davranışlar” kadar hak tanımış.
Doç. Dr. Sibel Özel de konuyu inceleyen bir kitabında bunun “negatif hak” olduğunu söylüyor. O nedenle “diğer (örneğin İslam dinine mensup) vatandaşlara tanınmamış hak”kın “gayrimüslim”lere tanınması söz konusu olamayacağını savunuyor.
Nitekim, “Diğer Türk vatandaşları özel yüksekokul olarak teoloji eğitimi veren bir okula sahip iken Heybeliada Ruhban Okulu kapatılmış olsaydı Lozan Antlaşması’na aykırılık söz konusu olurdu” diyor.
Bartholomeos işte o nedenle yani “Diğer vatandaşlara tanınmamış bir hakkı” almak amacıyla ısrar ve inat ettiği için diyoruz ki, “Kendisini Türk yasalarının üstünde görmektedir.”
*****
TBMM AB Komisyon Başkanı Yaşar Yakış, Ruhban Okulu’nun açılması halinde öteki tarikatların da üniversite kurmak isteyebileceği uyarısında bulundu. Yakış, “Ruhban okulu eğer bir devlet okulu şemsiyesi altına girerse problem kalkar ortadan. Anladığım kadarıyla İstanbul’daki Rum cemaati bunu kabul etmiyorlar. Şimdi eğer onlara bu hak verilirse; Türkiye’deki öteki tarikatlar mesela Aczmendiler, aklınıza gelecek her türlü tarikat, ‘biz de kendi üniversitemizi kuracağız’ derler. Bunun içinden çıkılmaz” dedi. Yaşar Yakış, Anayasa’nın eşitlik ilkesinden kaynaklanan bir sıkıntı olduğunu da belirterek, “Anayasa’nın amir hükmüne göre üç alanda eğitimi özel kurumlar veremiyor. Özel eğitim kurumları Asker yetişeremez, polis yetiştiremez vea din adamı yetiştiremez” diye konuştu. Yakış, Ruhban okulunun bir devlet okulu şemsiyesi altına girmesi halinde sorunun çözüleceğini ancak İstanbul’daki Rum cemaatinin bu formülü kabul etmediğini de belirterek, “Şimdi eğer onlara bu hak verilirse Türkiye’deki öteki tarikatlar mesela Aczmendiler, aklınıza gelecek her türlü tarikat ‘biz de kendi üniversitemizi kuracağız’ derler. Bunun içinden çıkılmaz. O nedenle orada bir anlaşmaya varmamız gerekiyor. Bir ara yol bulunmalı. Ruhban Okulu, mesela İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi veya Üniversite bünyesinde başka bir birim olarak faaliyet gösterebilir, yani devlet üniversitelerinden birisinin şemsiyenin altında faaliyet göstermesinden hiçbir rahatsızlık duymayız.
*****
Ve son olarak hukuk konuşuyor:
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Patrikhane’nin “Türk topraklarında kalmasına izin verilen, azınlık kilisesi statüsünde olduğuna, ekümenik iddiasının yasal dayanağı olmadığına” hükmetti.
Yargıtay, Fener Rum Patrikhanesi için “Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen, tamamen Türk hukukuna tabi azınlık kilisesi” ifadesini kullandı ve “Egemen bir devletin, kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesinin, anayasa’ya aykırı olduğunu” vurguladı. Yüksek Mahkeme, Patrikhane’nin “ekümenik”(evrensel) iddiasının da yasal dayanağı olmadığını kaydetti.
Demek ki neymiş dost AnTiQa?
Demek ki şuymuş:
Bu işler, bıyık altından gülüp "Savaş mı çıkar yahu?" diye ti geçilerek geçiştirilecek kadar basit değilmiş...
Tam tersine Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına yönelik olarak oynanan oyunlardan biri ve ciddi bir tehditmiş.
Sevgi/selam.
*****
Doç. Dr. Sibel ÖZEL kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Sibel Özel, 1986 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuş, 1987 yılında aynı kurumda Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 1997 yılında doktorasını tamamlamış, aynı yıl Yardımcı Doçent ünvanını almıştır. 2003 yılında Doçent ünvanını almış olan Doç. Dr. Sibel Özel, halen Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. 2001-2002 ve 2007-2008 yıllarında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü AT ile ilişkiler Biriminde, Türk mevzuatının Avrupa Birliği mevzuatında uyumu konusunda yasa hazırlıkları çalışmaları çerçevesinde Bakanlık Danışmanlığı yapmıştır.
*****
Aytunç ALTINDAL kimdir?

Araştırmacı,Gazeteci, Yazar.
1945 yılında İstanbul'da doğdu.
Bugüne kadar 16'sı telif, 11'i çeviri 27 kitabı, 400'den fazla makalesi yurtiçi ve yurtdışında yayınlandı.
1969-1971 seneleri arası Gurnsey Writer's School'da, 1977 senesinden itibaren ise Fransa Sorbonne Üniversitesi Fransızca Eğitim Bölümü'nde tahsil gördü.
1977'de Havass Yayınları'nı, 1980 yılında ise Süreç Yayınları'nı kurdu ve Süreç Dergisi'ni çıkardı. 1983'te İsviçre'de Modus Vivendi Kültür Merkezi'ni kurarak 10 yıl yönetti. 1989 yılında Rusya'da Kültür Danışmanlığı görevini yaptı.
1992'de İngiltere Edinburg'taki International Academy for European and Christian Studies Akademisi'nde, Akademik Proje İdari Heyeti üyeliğine seçildi. Aynı yıl İngitere'de yayınlanan Three Faces of Jesus (Üç İsa) adlı kitabı dünyada yankılar uyandırdı. Daha sonra Rusça'ya çevrildi.
1993'te International Society for The Study of European Ideas (Uluslararası Avrupa Düşünce Çalışmaları Topluluğu) Bilimsel Kurulu'na üye oldu. Aynı yıl Avusturya'nın Graz şehrindeki Karl-Franz Üniversitesi tarafından düzenlenen European Secular Legacy (Avrupa'nın Laik Vasiyeti) adlı uluslararası konferansta oturum ve bölüm başkanlığına seçildi.
1995'te merkezi New York'ta bulunan Carnagie Council On Ethics and International Affairs örgütüne davet edilen ilk ve tek Türk Konuşmacı oldu.
Aynı sene, New York'ta Birleşmiş Milletler bağlantılı Global Forum of Spiritual and Parliamentary Leaders on Human Survival (İnsan Yaşamından Sorumlu Ruhani ve Siyasi Liderler Global Forumu'nda) uluslararası danışman oldu.
Ünlü Fizikçi Isaac Newton'un bugüne kadar hiç bilinmeyen bir kitabını da yayınlayan Altındal, Uğur Mumcu'nun 'Sakıncasız' adlı eserinin de yapımcılığını üstlendi.
*****
Heybeliada Ruhban Okulu ve Ekümeniklik konusunda daha fazla bilgi için:
aytuncaltindal.com
Fener-Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu(Doç.Dr.Sibel ÖZEL)
*****
yararlanılan kaynaklar:
uzmantv.com, aytuncaltindal.com, turkhaber.org, tmsf.org.tr,
Fener-Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu(Doç.Dr.Sibel ÖZEL),
gazete arşivleri
*****
NOT: Derlediğim bilgileri birkaçı dışında, anlam değişikliklerine uğramamaları için aynen aktardım. Sadece birkaçını ise kısalttım.(alsancakE24)