Darwinistler, her türlü elverişsiz koşulun bulunduğu bir ortamda, amonyak, karbon, azot, fosfor gibi cansız ve şuursuz atomların tesadüfler sonucu biraraya geldiklerini ve sonra ortak bir karar aldıklarını iddia ederler. Onlara göre atomlar aldıkları bu kararı eksiksizce uygulamışlar ve bu cansız dünyanın üzerinde tesadüfen ağaçları, çimenleri, karıncaları, papağanları, salyangozları, elmaları, dutları, hurmaları, kuğuları, atmacaları, yunusları, mercanları, yosunları, arıları, atları, tavşanları, ıhlamur ağaçlarını, gülleri, yaseminleri, papatyaları, uçak mühendislerini, beyin cerrahlarını, genetik mühendislerini, kendilerini oluşturan atomları inceleyen atom profesörlerini meydana getirmişlerdir.
Darwinistler, bu akılalmaz iddialarını ağır ve ağdalı bir üslupla, bolca Latince kelimeler kullanarak anlatırlar. Bu şekilde, iddialarındaki mantık çöküntüsünü gizlemeye çalışırlar. Onların durumundan habersiz olanlar da, bu tılsımlı üsluptan etkilenip, "bunlar ne kadar bilgili, üstün insanlar" diyerek, her dediklerini kayıtsız şartsız kabul ederler.
Oysa Darwinizm'e inanmak, mantığın, düşünme yeteneğinin, aklın ve kavrayışın tamamen felç olması demektir. Normal bir insan "taşlar tesadüfen dizilip, bir gökdeleni tüm tesisatı ile birlikte inşa etti" diyebilir mi? Elbette diyemez. Darwinistler ise, bundan daha da inanılmaz olan bir iddiada bulunmakta; şuursuz atomların dizilip canlandıklarını ve canlı varlıkları oluşturduklarını söylemektedirler..
Türk Milleti, aklı ve basireti ile Darwinizm'in safsatalarına hiçbir zaman inanmadı. Bu felsefenin akılsızlığını tüm dünyaya açıklayarak, dünya insanlarını da bu gaflet uykusundan uyandırma misyonunu üstlendi.