İçerik değiştir



Dünyadan Şiirler / Dünyadan Şairler


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 66 yanıt verildi

#1 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 29.04.2009 - 14:34


Gene Geleceğiz

Gene geleceğiz
karşılaşmanın yollarında.
Bir bülbül kulağıma fısıldadı:
Gene geleceğiz.
Bülbüller oralarda
yaşarlar henüz.
Şakırlar yazılarımızda.
Gene geleceğiz
gölgeleri arasında özlemin,
yadırgamanın mezarlarında
bizim yerimiz de var,
bu kesin.
Yorulma gönül,
dönüşün yollarında
çökme sakın.
Gene geleceğiz,
gene.

Abu SALMA
Çeviri: A. KADİR, Süleyman SALOM





*****
Abu SALMA kimdir ?


Filistinli şair Abu Salma, 1907 yılında İngiliz işgali altındaki Hayfa'da doğdu.
Hukuk öğrenimi gördü. Nisan 1948'de Hayfa'nın İsrail işgaline uğraması üzerine Akka'ya taşındı, kısa bir süre Şam'da bulundu, sonunda yine Hayfa'ya döndü. Salma adlı şiirinden dolayı Abu Salma olarak ünlendi.
1980'de yaşamını yitirdi.

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:08


#2 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.05.2009 - 15:11

Ölümden...

Ölümden korkmuş değilim hiç
pespayeliğinden
kırılgan gerçi
elleri.
Tek korkum
insan özgürlüğünün
mezarcının ücretinden
ucuz olduğu
bir ülkede
ölmek.

Aramak
bulmak ve
karar vermek
özgürce
ve
bir
kale yapmak
kendi özünden.
Değil mi ki ölüm daha
değerli bütün bunlardan
hiç ama hiç korkmuş
değilim
ölümden ...

Ahmed ŞAMLU
Çeviri: Ayşegül SÜTÇÜ ve Hamit TOPRAK





*****
Ahmed ŞAMLU kimdir ?


Yirminci yüzyıl İran Fars şiirinin doruğu kabul edilen şair, öykücü, romancı, oyun yazarı, çevirmen, gazeteci, dergi yayımcısı, eleştirmen Ahmed Şamlu 12 Aralık 1925'te Tahran'da doğdu, 24 Haziran 2000 tarihinde yine Tahran'da yaşamını yitirdi.

Çocukluk yıllarında asker olan babasının görevi nedeniyle ülkesinin dört bir yanını gezdi. Lisede okurken siyasi etkinliklerinden dolayı dört yıl tutuklu kaldı (1941-45). 1946'da idam mangasının önüne çıkarıldı, son anda hükümetin affıyla serbest bırakıldı.

Sokhane Nov (Yeni Söz, 1948), Rouzane (Pencere, 1950), Bamshad (1956) dergilerini çıkardı. 1952'de Macaristan'a gitti, burada iki yıl İran Büyükelçiliği Kültür Müşaviri olarak görev yaptı.1974-1979 yıllarında birçok uluslararası konferansa katıldı; Avrupa ve Amerika'nın çeşitli üniversitelerinden çağrılar aldı. Avrupa ve Amerika'da yaptığı okuma turneleriyle şiirini dünyaya tanıttı.

1990'lı yıllarda hükümetin baskı ve sansürlerine karşı imzaladığı bir ''aydınlar dilekçesi'' nedeniyle baskılara uğradı. Kitaplarının yayımlanması yasaklandı.

Yaşamının son yıllarını Tahran'ın 50 kilometre uzağındaki bir yayla köyünde sürdürdü, diyabet hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi.


(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:08


#3 Rabbit

Rabbit

    bir ilgi delisi

  • Yöneticiler
  • 11.851 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:qop

Gönderim zamanı 01.05.2009 - 15:24

ÖLMEMEKTEN ÖLMEK

Gözkapaklarımın üzerinde ayakta duruyor
ve saçları saçlarımın içinde
Biçimi ellerimin biçiminde
Gözlerinin rengi gözlerimin renginde
Gölgemde yitip gidiyor
Tıpkı bir taş gibi gökyüzünde
Gözleri var her zaman açık

Ve bir an olsun uyutmaz beni
Düşleri var apaydınlık
Güneşleri buharlaştıran
Güldürür, ağlatır beni ve güldürür
Konuşturur beni söylemeksizin tek bir söz

PAUL ELUARD
Çeviri: Özdemir İnce
"seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

#4 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.05.2009 - 15:50

Mükemmel bir seçimdi dost Rabik...
Katkılarınızın devamını diler ve izin verirseniz küçük bir eklemeyle şiirinizi tamamlamak isterim.

Sevgi/selam.





*****
Paul ÉLUARD kimdir?


Paul Éluard, 14 Aralık 1895'de, Paris dolaylarında Saint Denis'de doğdu, 18 Kasım 1952'de Charenton-le-Pont'ta öldü.

Asıl adı Emile Paul Grindel'dir. On iki yaşına basınca Paris'e geldi, Ecole Colbert' te okudu. Akciğerlerinden hastalandığı için 1912-1913 yılları arasında İsviçre'de bir sanatoryumda kaldı. Sağlığı düzelince Paris'e döndü. Birinci Dünya Savaşı'nda cephede önce sağlık personeli sonra piyade olarak görevlendirildi.

Yoksunluklarla, acılarla dolu savaş ve askerlik yılları Éluard'ın üzerinde derin izler bıraktı. İlk kitaplarında bu acıları dile getirdi. 1917'de Ödev ve Tasa'yı, 1918'de Barış İçin Şiirler'i yayımladı. Şiirler Le Spectateur dergisinin yönetmeni Jean Paulhan'ın ilgisini çekti. İki genç sanatçı tanıştılar, kısa zamanda arkadaş oldular. Paulhan, onu günün öncü şairleriyle tanıştırdı. Dada hareketine katıldı. Litterature dergisinde Dadacı şiirler yayımladı; Dadacılar 1922'de dağıldılar.

1924 yılında bir dünya gezisine çıktı; dönüşünde Gerçeküstücü hareketin kurucularından biri oldu.1936 yılından İspanya'ya gitti, İspanya İç Savaşı'nda Cumhuriyetçilerin safında katıldı.1938'de gerçeküstücü hareketle ilişkisini kesti. İkinci Dünya Savaşı patlayınca Éluard yeniden askere çağrıldı. Fransa, Almanların işgaline uğrayınca, "direniş" hareketine katıldı. Yurdunun kurtuluşu için yiğitçe savaştı. Bu dönemde yazdığı şiirler gizlice elden ele dolaşıyordu. 1942 yılından sonra Éluard komünist partisine üye olarak siyasete katıldı, toplumcu görüşlerle birçok şiirler, yazılar yayımladı. 1948 yılında Wroclaw'daki Dünya Barış Kongresi'ne katıldı.

Éluard, çağımızın en önemli Fransız şairlerinden biridir.
Çok kısa bir sürede ve sağlam bir tarzda kendi üslubunu bulmuş, ancak çağdaş şiirin çok yönlü etkilerine ya da geleneğe kapalı kalmamıştır. Hümanizm ve kübizm kökenli şiirin yanı sıra, gençliğinde Baudelaire, Nerval ve Alman romantikleriyle ilgilenmiş, Rimbaud ve Lautreamont'a özel bir sevgi duymuştur.

Éluard 'ın şiiri, acıyı ve yoksulluğu dayanışmacı bir ruhla aşmak isteyen, derin bir insanlık duygusuyla doludur; birlikteliği ve mutluluğu çabalayan yenilmez bir isteği açığa vurur, gerçek bir dünyada kendini doğrulamak zorunda olan şairi, sonunda siyasal mücadeleye yönlendirir. Éluard, geçirmiş olduğu gelişim süreci boyunca ustaca bir saydamlık ve yalınlık içeren bir şiir diline ulaşmıştır.

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:09


#5 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 03.05.2009 - 14:40

Kadın

Orkide canına kıyıyor senin ellerinde.
Ölüyor kalçalarını yalayan okyanus.
Neden zorla tutuyorsun içinde
beyaz arılar giyinmiş iskeletimi?
Çürük meyvelerden bir kolye gibi
satıyorsun ekvatorumu. Bir deniz hayvanı
kabuğuyum sağ göğsüne asılı.
Küfür dersleri için hangi öğrencileri seçeceksin?
Sözcüklerin ağır, boğazına kadar kan dolu.
Masalın cahil. Al kırbacını
ve güçsüz sözümden al hıncını.
Kadın, senin etinde kendi üzerime tükürüyorum.


Alain BOSQUET
Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN





*****
Alain BOSQUET kimdir ?


Asıl adı Anatole Bisk (Bisque)’tir.
28 Mart 1919 tarihinde Odessa’da (Ukrayna) doğdu, 17 Mart 1998 tarihinde Paris’te yaşamını yitirdi.

1920 li yıllarda ailesi Bulgaristan’a göç etti, Varna ve Sofya’da yoksulluk içinde yaşadılar; 1925’te Belçika’ya geçtiler. Brüksel Özgür Üniversitesi (Université Libre de Bruxelles) ve Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi gördü. Belçika vatandaşlığına kabul edildi. 1940 yılında Belçika, Almanya tarafından işgal edilince orduya katıldı.

Belçika ve Fransa orduları dağıtılınca çeşitli Avrupa ülkeleri ve Havana üzerinden, 1942 yılında New York’a kaçtı. New York’ta, De Gaulle yanlısı Fransız gazetesi La Voix de la France’ta çalışmaya başladı, André Breton ve Saint John Perse gibi göçmen Fransız ozanlarıyla tanıştı. Ardından Amerikan ordusuna yazılarak ABD vatandaşlığına geçti. ABD ordusunda iken Normandiya ve Versailles’a geldi; savaşın son günlerinde ve sonrasında bir süre Berlin’de bulundu.

1951 yılında Paris’e döndü ve kendini bütünüyle edebiyat çalışmalarına verdi. Combat, le Figaro, le Monde, la Nouvelle Revue Française, Nota bene’de çalıştı. Fransa vatandaşlığına 1980 yılında geçti. Belçika Kraliyet Fransız Dil ve Edebiyatı Akademisi ile Quebec Edebiyat Akademisi üyesi olan Bosquet, Mallarmé Akademisi’nin başkanlığını yaptı.

Yaşamı sürgünler ve savruluşlarla geçen Alain Bosquet, kendini bu gezegende yerleşmiş bir yabancı olarak görmüş ve yapıtlarında her zaman aynı anda bütün dünyaya seslenme özlemini dile getirmiş; ses öğesini şiirinde gizli notalama gibi kullanmış, çağrışımı sınırlı ama şaşırtıcı imgelere dayalı arı bir şiir kurmuştur.

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:10


#6 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.05.2009 - 01:27

O'na

Anımsıyorum o büyülü ânı
Karşımda beliriverdiğin,
Uçup gidici bir hayal gibi,
Dehası gibi saf güzelliğin.

Bunluklarında ümitsiz hüznün,
Telâşın yorucu tasalarında,
Çınlardı o tatlı ses uzun uzun,
O güzelim çizgiler görünürdü bana.

Yıllar geçti. İsyancı dalgalarında fırtınaların
Dağılıp söndü eski hayaller,
Unuttum tatlı sesini senin
Ve silindi Tanrısal çizgiler.

Issızlıkta, karanlığında tutsaklığın
Sessizce uzayıp gidiyordu günlerim
Tanrısız, esinsiz, gözyaşsız,
Yaşamsız ve sevgisizdim.

Ve bir an geldi, uyandı ruhum:
Ve işte sen yeniden belirdin,
Bir hayal gibi, uçup giden,
Dehası gibi saf güzelliğin.

Ve yürek çarpıyor bir esrimeyle,
Ve yeniden canlanıyorlar onda
Tanrısallık da, esin de,
Yaşam da, gözyaşı da, aşk da.

Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN
Çeviri: Ataol BEHRAMOÐLU






*****
Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN kimdir ?


Rus şair, roman, öykü, oyun yazarı ve edebiyat eleştirmeni.

6 Haziran 1799'ta Moskova'da doğdu.Soylu bir ailenin oğluydu.

Rus edebiyatının kurucusu, Rus edebiyat dilinin yaratıcısı kabul edilir.

19. yüzyıl Rus düşünürü ve eleştirmeni Belinski, Puşkin'in, "şiiri, Rus yaşamıyla ve Rus çağdaş zamanıyla dost kıldığını" belirtiyordu. Puşkin'in yaratıcılığı erken dönemde yazdığı liriklerinden ve güney

sürgünlüğü döneminin ürünü destanlarının romantizminden gerçekçiliğe doğru evrim geçirdi. Şair, iki kez sürgün yaşadı. Lise yıllarında yazdığı ilk epik ürünü, büyüleyici bir masal olan "Ruslan ve Ludmila" eleştiri

çevrelerinin övgüsünü toplamıştı. Liseyi bitirdiği sıralarda yazdığı özgür şiirleri ve epigramları Çar I. Aleksandr'a sunulunca, genç şairin üzerinde zindan ya da Sibirya sürgünü tehdidi belirdi. Puşkin'de Rus edebiyatının bir umudunu gören şair

Jukovski'nin ve tarihçi yazar Karamzin'in çabalarıyla genç şairin yazgısı değiştirildi. Böylece ona güney sürgünlüğü - Kafkasya, Kırım, Moldavya yolculukları göründü. Sürgünlük döneminde "Kafkasya Tutsağı" ve "Bahçesaray Çeşmesi" şiirlerini,

sürgünden hemen sonra, 1824 yılındaysa "Çingeneler"i yazdı. Şairin daha sonraki yıllarda verdiği başlıca yapıtları; yaşamın gülünç yanlarını işlediği "Kont Nulin", tarihsel süreçte halk kitlesinin öne çıkarıldığı bir dram olan "Boris Godunov",

tarihsel konulu bir trajedi olan "Poltava", güldürülü yalın bir öykü olan "Kolomna'daki Ev", toplumsal koşulların ürünü kişilikle toplum arasındaki ilişkilerin yansıtıldığı bir şiir-roman olan "Yevgeni Onegin", bireyin ve devletin

karşılıklı duruşlarını işleyen "Bakır Atlı", "Byelkin'in Öyküleri" ve "Küçük Tragedyalar" olarak sayılabilir. Fransız Aydınlanma dönemini inceledi, yarattığı yeni edebiyat diliyle çağdaşlarını ve sonraki kuşakları etkiledi. Lirik şiirin ve özgürlüğün sesi olarak, Rus edebiyatının ilk önemli kişiliği olarak kabul edilir.

10 Şubat 1837'de bir düelloda Fransız bir göçmen tarafından St. Petersburg (Leningrad)'da öldürüldü.

(nedir.net)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:11


#7 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 06.05.2009 - 15:59

Goya

Ben Goya'yım!
Çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi.
Ben acıyım!

Ben iniltisiyim
savaşın. 41 karlarında yanmış
şehirlerim ben.

Ben açlığım!

Ben kırılmış boynuyum
çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış
bir ihtiyar kadının...
Ben Goya'yım!

Ey gazap üzümleri!
Top sesleriyle yürüdüm Batı'ya,
çağrısız konuğun külleriyim ben!

O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi
sert yıldızlar çaktım!
Ben Goya'yım!

Andrey VOZNESENSKİ
Çeviri : Ülkü TAMER






*****
Andrey VOZNESENSKİ kimdir ?


Andrey Andreyeviç Voznesenski,12 Mayıs 1933'te Moskova'da doğdu.

Stalin döneminden sonraki edebiyatçılar kuşağının en seçkin üyeleri arasında yer alır.

II. Dünya savaşı'nı yaşamış bir şair olarak, Savaşın, Voznesenski'nin ruhsal olgunlaşması üzerindeki etkisi daha sonraki şiirlerinde canlı bir biçimde dile gelecekti. 1958'de yayımlanan ilk şiirleri, düşünsel bakımdan derin bir ahlaki coşkuyla belirlenen cüretli deneylerdi. Voznesenski bu yapıtlarında savaş, aşk, insan yaratıcılığı ve uygarlık konusundaki düşüncelerini cesur ve canlı imgelerle iletiyordu. Stalin'in retorik üslubunu taklit zorunluluğundan kurtulan ve devlet destekli Toplumcu Gerçekçilik okuluna bağlı olmayan öteki şairler gibi Voznesenski de ağır eleştirilere uğradı. En ünlü şiiri olan "Goya"da (1960) Voznesenski savaşın dehşetini bir dizi güçlü iğretilemeyle dile getirir. Şiir kitapları arasında Treugolnaya gruşa (Üç Köşeli Armut, 1962), Antimiri (Karşı Dünyalar, 1964), Vıpusti ptitsu! (Kuşu Salıverin!, 1974), Soblazn (Baştan Çıkarma, 1978) sayılabilir.

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:11


#8 Rabbit

Rabbit

    bir ilgi delisi

  • Yöneticiler
  • 11.851 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:qop

Gönderim zamanı 06.05.2009 - 16:13

AŞIKLARIN ÖLÜMÜ

Yatağımız olacak, hafif kokuyla dolu
Divanımız olacak, bir mezar gibi derin
Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
O garip çiçekleri süsleyecek konsolu

Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda
Birer ulu meşale olacak kalplerimiz
Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda

Pembe, lahuti, mavi bir akşam saatinde
Vedalar dolu uzun bir hıçkırık halinde
Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri

Nihayet kapıları biraz aralayarak
Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri

CHARLES BAUDELAIRE
Çeviri: Sabri Esat Siyavuşgil

Charles Baudelaire 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerindendir.
1821’de Paris'de doğdu. Mutsuz bir çocukluk geçirdi.

1846'dan sonra Kötülük Çiçekleri kitabına girecek şiirlerini yazmaya başladı. 1847'de Edgar Allan Poe'yı keşfetti ve eserlerini Fransızcaya çevirmeye başladı. 1848'de devrimcilerin yanında yer aldı. 1857'de Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri) (Elem Çiçekleri) kitap olarak yayınlandı, içindeki altı şiir kamu ahlâkına aykırı bulunduğu için Baudelaire hakkında dâvâ açıldı.

1860’da Yapay Cennetleri yayınladı. Bu eserde de uçlarda gezinen bir kişilik sergiledi. Bir tür otobiyografi olan Çırılçıplak Soyulan Yüreğim üzerine çalıştığı ve 1862’de "Paris Sıkıntısı" adıyla düzyazı şiirlerini yayımladığı sırada frenginin yan etkileri giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. İki yıl kaldığı Belçika’dan dönüşünde felç olan sanatçı 31 Ağustos 1867 tarihinde Paris’te 46 yaşındayken öldü.
Mezarı Paris Cimetière du Montparnasse'dadır.

bu sefer eksiksiz yapabildim *fiuv
"seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

#9 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 06.05.2009 - 19:42

Devam dost :guitarist:

#10 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.05.2009 - 18:47

Yaban Balı Özgürlük Kokar

Yaban balı özgürlük kokar,
Toz, güneş ışını kokar,
Bir kızın ağzı -menekşe
Ve altın -hiçbir şey kokmaz altın.
Tereotu su kokar,
Aşk ise elma,
Ama biz, biliyoruz artık
Yalnız kan kan gibi kokar…
Romalı yöneticinin halkın önünde
Topluluğun ölüm bağırtıları altında,
Ellerini yıkaması boşunadır,
İskoçya kraliçesinin* sıska avuçlarını
Oğuşturması boşunadır
Kan damlalarını silmek için
Kral sarayının boğucu karanlığında…

Anna AHMATOVA
Çeviri: Güneş ACAR


* Lady Macbeth




*****
Anna AHMATOVA kimdir ?


Rus Edebiyatının en büyük kadın şairi, Akmeizm akımının temsilcisi Anna Ahmatova 23 Haziran 1889’da Ukrayna’da Odessa yakınlarında Bolşoy Fontan’da doğdu, 5 Mart 1966’da Moskova yakınlarında Domodedovo’da yaşamını yitirdi. Asıl adı Anna Andreyevna Gorenko idi. Hukuk,edebiyat ve tarih öğrenimi gördü. 1910 yılında Akmeist okulun kurucusu ünlü şair Nikolay Gumilyov’la evlendi. İtalya, Fransa ve Almanya’yı gezdi. 1917 Ekim Devrimi öncesinde eşinden ayrıldı, 1918’de 1921 yılına dek sürecek ikinci evliliğini Vladimir Shileyko ile yaptı. Nikolay Gumilyov 1921’de kurşuna dizilerek öldürüldü. Gumilyov’la olan evliliğinden olan oğlu Lev Gumilyov 1938-1956 yıllarını tutukevleri ve çalışma kamplarında geçirdi. Üçüncü eşi Nikolay Punin de 1949’da tutuklandı, 1953’te Sibirya’daki çalışma kampında yaşamını yitirdi.

Şiirleri 1925-1946 yılları arasında çeşitli engellemelerle karşılaştı. Daha sonra ise aşırı kötümser, erotik, mistik, Rus halkına ve siyasete karşı duyarsız olduğu gerekçesiyle ‘burjuvalık’la ve ‘bireycilik’le suçlanarak yasaklandı, Sovyet Yazarlar Birliği’nden çıkarıldı, var olan kitapları yok edildi. Şiirleri üzerinde baskı, engelleme ve yasaklamalar 1953 yılında Stalin’in ölümüne kadar sürdü. Bu süre içinde edebiyat eleştirisi, Puşkin üzerine incelemeler, Victor Hugo, Rabindranath Tagore, Giacomo Leopardi, ve çeşitli Ermeni ve Koreli şairlerden çeviri ve incelemeler yayınladı. 1964’te Etna Taormina Şiir Ödülü’ne değer görülen Anna Ahmatova’ya, 1965’te Oxford Üniversitesi Onursal Edebiyat Doktoru unvanı verilmiştir. Kısa, lirik, içten konuşma tarzında, Rus halk şarkılarının esintilerini taşıyan şiirleri, içerdiği duyguyu okuyanın iliklerine dek duyumsatan, bireysel ve toplumsal insanlık durumlarını içe dönük kırılgan bir derinlik ve incelikle, mistik çağrışımlarla dile getirir.

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:12


#11 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.05.2009 - 06:34

Auschwitz 'den* Sonra

Öfke,
kara bir orak gibi,
kuşatır beni.
Her gün,
bir Nazi
götürürdü, sabah saat 8'de, bir bebeği
ve kahvaltı için hafif ateşte
pişirdi tavasında.

Ve ölüm bakar ilgisiz bir gözle
ve kazır tırnak diplerindeki kiri.

İnsan şeytandır,
Bağırırım avaz avaz.
İnsan bir çiçektir
yakılmamalı,
Bağırırım avaz avaz.
İnsan
çamurlara bulanmış bir kuştur,
Bağırırım avaz avaz.

Ve ölüm bakar ilgisiz bir gözle
ve kaşır kıçını.

İnsan minik pembe ayakları ile,
olağanüstü parmakları ile
bir tapınak değildir
ama bir keneftir.
Bağırırım avaz avaz.
İnsan, bir daha asla bardak kaldırmasın.
İnsan, bir daha asla kitap yazmasın.
İnsan, bir daha asla ayakkabısını giymesin.
İnsan, bir daha asla gözlerini açmasın
bu tatlı Temmuz gecesinde.
Asla.Asla.Asla.Asla.Asla.
Bağırırım avaz avaz bütün bunları.

Yalvarırım Tanrı işitmesin beni.


Anne SEXTON
Çeviri: Tuğrul Asi BALKAR


* Auschwitz: Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampı.





*****
Anne SEXTON kimdir ?


ABD'li şair Anne Gray Harvey Sexton 9 Kasım 1928'de Massachusetts eyaleti Newton'da doğdu
Genç sayılabilecek yaşta 19 unda Alfred Muller Sexton II ile evlendi.

1953 yılında depresyon tanısıyla Westwood Lodge'da sağaltım gördü; kızının
doğumundan sonra 1955 yılında yeniden aynı hastaneye yatırıldı. Sağaltımı için doktoru tarafından
şiir yazmaya teşvik edilen Sexton, 1957'de Boston Üniversitesi'nde Robert Lowell'un şiir sanatı
seminerlerine Sylvia Plath ile birlikte katıldı.

Modellik ve kütüphanecilik yaptı, çeşitli lise ve üniversitelerde
ders verdi. 1967'de Live or Die (Yaşa ya da Öl, 1966) adlı yapıtı ile Pulitzer Ödülü'nü kazandı.

Şiirleri, kendi yaşamını dışa vuran yoğunluk ile önem taşıyan ve "itirafçı" geleneğin (confessional poetry)
kadın şairleri arasında yer alan Anne Sexton 4 Ekim 1974'te Massachusetts eyaleti Weston'da yaşamına kendi elleri ile son verdi.

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:13


#12 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.05.2009 - 06:05

Bir Adam, Bir Kuş...

Alacakaranlıkta beyaz bir kuş konar omuzuna,
kucaklar onu şen şakrak, fısıldar:

- Haydi bu yalnız gecede
gizlenelim senin düşlerine…
- Ödünç ver kanatlarını
Uçayım boydan boya yalnız göğü…

Kuş uyuyakaldı. Adam hâlâ uçuyor
bir başına dilinin göklerinde boydan boya…

Ante POPOVSKİ
Çeviri: Tuğrul Asi BALKAR






*****
Ante POPOVSKİ kimdir ?


- Yaşamı:
Makedon şair Ante Popovski 3 Haziran 1931’de Batı Makedonya’da Dehar iline bağlı Lazaropole köyünde doğdu.

Üsküp TıpFakültesi’ni bitirdi. Bir süre hekimlik yaptı.
1960 yılından sonra tamamen sanatıyla ilgilendi. Nova Makedonija gazetesinde yayın yönetmeni olarak çalıştı. Makedonya Yazarlar Birliği başkanlığı görevini iki dönem sürdürdü. Struga Şiir Akşamları Festival Komitesi’nde başkanlık yaptı.
Deneme, eleştiri ve çeviri alanlarında da ürünler veren Ante Popovski “Miladinov Kardeşler”, “11 Ekim”, “Koço Ratsin”, “Goceva povelba”, “Struga Şiir Akşamları”, “Premio Europa” uluslar arası en iyi şiir ödüllerine lâyık görüldü.
Yapıtları birçok dile çevrildi.

Ante Popovski 1 Ekim 2003’te öldü.

- Yapıtları:
Reflections (Yansımalar,1955)
The Vardar (Vardar,1958)
Samuel (1963)
Insubordination (Başkaldırma,1964)
Poppies (Gelincikler, 1969)
Stony (Taşlaştıran, 1972)
Secret Words (Gizli Sözcükler, 1975)
Love Words (Aşk Sözcükleri, 1980)
A Family Tree (Soy Ağacı,1981)
Blue Poem (Mavi Şiir,1984)
Unnamed (İsimsiz, 1988)
Providence (Tanrısal Takdir, 1995)

- Türkçe'de Ante Popovski:
Kuşu Beklerken, Çeviri: Suat Engüllü, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1991

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:15


#13 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 14.05.2009 - 15:48

Düşümde Gördüm ki

Düşümde gördüm ki alıp götürüyorsun beni
beyaz bir patika üzeri
yemyeşil kırlar ortasında
mavi tepelere
dingin bir sabah vakti.

Hissettim ellerini ellerimde,
senin dost elini,
ve kız çocuğu sesin çaldı kulaklarımda
yeni bir çan gibi,
baharın şafağından
bakire bir çan gibi.
Ordaydılar, sesin ve ellerin,
düşümde, nasıl da gerçektiler!...
Sen yaşa, ey umut: Kim der ki
toprak aldı sinesine seni.

Antonio MACHADO
Çeviri : Adnan ÖZER






*****
Antonio MACHADO kimdir ?


- Yaşamı:
İspanyol şair Antonio Machado y Ruiz 26 Temmuz 1875'te Sevilla'da doğdu.

Madrid'te Institucion Libre de Ensenanza'da ve Paris'te
Sorbonne Üniversitesi'nde edebiyat üzerine öğrenim gördü. Çevirmenlik ve öğretmenlik yaptı.
İç Savaş sırasında Cumhuriyetçilerin safındaydı, 1939'da annesiyle birlikte sınırı geçip Fransa'ya sığındı.

İspanyol edebiyatında döneminin umutla umutsuzluk arasındaki gerilimini yansıtan ürünler veren ve 1898 Kuşağı denilen hareketin önemli temsilcilerindendir.

21 Şubat 1939'da Colliuse'da öldü.

- Yapıtları :
Soledades (Yalnızlıklar, 1903)
Soledades, galerias, y otros poemas (Yalnızlıklar, Galeriler ve Başka Şiirler, 1907)
Campos de Castilla (Kastilya Kırları, 1912)
Nuevas canciones (Yeni Şarkılar, 1924)
Poesias completas (Bütün Şiirler, 1928)
Hora de Espana (İspanya Zamanı, 1936)

- Türkçe'de Antonio Machado:
Seçme Şiirler, Antonio Machado, Çev: Adnan Özer-Eray Canberk-Vildan Başaran,
Yön Yayıncılık, İstanbul, 1994
Kastilya Kırları (1907-1917), Antonio Machado, Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut,
İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1997

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:18


#14 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.05.2009 - 08:40

Şiir Sanatı

Dokunabilir ve sessiz olmalı şiir
Yuvarlak bir meyve gibi,

Başparmağa bir şey söylemeyen
Eski madalyonlar gibi dilsiz,

Yosun tutmuş pencere pervazındaki
Aşınmış taş gibi suskun -

Kuşların uçuşu gibi
Sözsüz olmalı şiir.

Zamanda kımıltısız olmalı şiir
Ayın tırmanışı gibi,

Geceye takılan ağaçları dal dal
Özgür bırakır ya ay,

Kış yapraklarının gerisinde
Anı anı bellekte kalır ya -

Zamanda kımıltısız olmalı şiir
Ayın tırmanışı gibi.

Gerçeğe eşit olmalı şiir:
Gerçeğin kendisi değil.

Acının bütün tarihi çünkü
Boş bir eşik, bir akçaağaç yaprağı.

Çünkü aşk
Yan yana yatmış otlar ve denizin üstünde iki ışık -

Bir şey anlatmamalı şiir
Olmalı.

Archibald MACLEISH
Çeviri : Cevat ÇAPAN






*****
Archibald MACLEISH kimdir ?


ABD'li şair ve yazar.

- Yaşamı:
7 Mayıs 1892'de Illinois Eyaleti Glencoe kentinde doğdu.

Birinci Dünya Savaşı'na gönüllü olarak katıldı.
Savaş sonrası Yale Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi'nde hukuk okudu, bir süre avukatlık yaptı.

1923'te Fransa'ya gitti ve beş yıl kadar Fransa'da yaşadı.
Fransa'dan sonra Meksika'ya geçti.
1930'da ABD'ye döndü ve New York'ta 'Fortune' dergisinde yayın yönetmeni olarak çalıştı. 1949'da Harvard Üniversitesi'nde profesör oldu, uzun yıllar bu görevini sürdürdü.

20 Nisan 1982'de Massachusetts Eyaleti Boston kentinde öldü.

- Yapıtları :
Songs for a Summer's Day (Bir Yaz Günü için Şarkılar,1915)
Streets in the Moon (Aydaki Sokaklar, 1926)
Conquistador (Fatih, 1932)
Poems 1924-1933 (Şiirler 1924-1933, 1935)
The Land of the Free (Özgürler Ülkesi, 1938)
Collected Poems 1917-1952 (Toplu Şiirler 1917-1952)
Songs for Eve (Havva İçin Şarkılar, 1954)

- Şiirleri :
İspanyol Ölüsü
Şiir Sanatı

- Ödülleri :
Başkanlık Özgürlük Madalyası (1977)
Pulitzer Ödülü (1932 ve 1953 yıllarında iki kez şiir dalında)
Pulitzer Ödülü (1959'da tiyatro dalında)
Ulusal Kitap Ödülü (1952)
Bollingen Ödülü (1958)

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:19


#15 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.05.2009 - 06:49

Duyum

Mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın,
Gideceğim, sürtüne sürtüne buğdaylara:
Ayaklarımda ıslaklığı küçük otların,
Yıkasın bırakacağım başımı rüzgâra!

Ne bir şey düşünecek, ne bir lâf edeceğim.
Ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi;
Göçebeler gibi, uzaklara gideceğim,
Mutlu, sanki yanımda bir kadın varmış gibi.

Arthur RIMBAUD
Çeviri: Orhan Veli KANIK






*****
Arthur RIMBAUD kimdir ?


- Yaşamı:
Yaşamı ve yapıtları çevresinde yaratılan efsane ile modern şiiri müthiş etkilemiş, Simgeci ve Gerçeküstü akımların öncüsü Fransız şair Jean-Nicholas-Arthur Rimbuad, 20 Ekim 1854'te Fransa'da Charleville'de doğdu.

Öğrenimini Charleville'de yaptı. Babası Frédéric Rimbaud, Lion garnizonunda yüzbaşı, annesi Vitalie Cuif toprak sahibi aileden gelme sert bağnaz bir kadındı. Baba Rimbaud görev süresinin önemli bir bölümünü Cezayir'de geçirmiş ve Arapça öğrenerek Kur'an'ı Fransızca'ya çevirmişti. Babası 1860 yılında aileyi terk ederek Grennoble'daki garnizona katıldı. Babasının ailesini terk etmesi nedeniyle Rimbaud, annesi tarafından yetiştirilmek zorunda kaldı.

Sinirli ve asi bir karaktere sahip olan Rimbaud, kısa bir süre sonra ailesine, ahlâk ve din kurallarına karşı çıkmaya başladı. 1870'te retorik hocası Georges Izambard, Rimbaud'nun edebiyat yeteneğini anlayıp, onu yazmaya teşvik etti. 1870-71 olayları, onun çocukluk yıllarından beri içinde taşıdığı isyancılık ve serüven arzusunu daha belirgin duruma getirdi. Savaş başladıktan sonra, çok genç yaşta yazdığı şiirler ile Paris'e kaçtı. Paris'e giderken kaçak yolculuk yaptığı için tutuklandı. George Izambard tarafından kurtarılan Rimbaud, onunla Douai'de buluştu ve birlikte Charleville'e döndüler. İmparatorluğun çöküşünü alkışlayan Rimbaud, Devrim Hükümetini sevinçle karşıladı.

Şiirlerinde sert bir dille III. Napoleon'a, burjuva sınıfına ve Katolik kilisesine saldırılarda bulunan Rimbaud, Les effarés'de (Şaşkınlar) yoksul çocuklara, Le Dormeur du val'de (Vadide Uyuyan Adam) ise savaşta ölenlere duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bu süre boyunca tüm amacı Paris'e gidip oradaki sanat çevrelerinin içine girmek ve şiirlerini yayınlatmaktı. Eylül 1871 yılında bu amacı gerçekleşti ve şiirlere hayran kalan Paul Verlaine, Rimbaud'u Paris'e çağırdı.

Paris'e geldiği zaman, yol boyunca yaşadığı serüveni sembolist bir şekilde anlatan Le bateau ivre (Sarhoş Gemi) adında çok uzun bir şiir yazmaya başladı. Örneğin kilise duvarlarına "Tanrı'ya Ölüm" diye yazarak davranışlarının kabalığıyla herkesi hayrete düşüren Rimbaud'un Temmuz 1872'de Paris'i terk etme kararını Verlaine de onayladı ve birlikte Belçika ve Almanya'da gezgin ve bohem bir yaşam sürdüler. Her türlü içkiyi ve uyuşturucuyu denediler. Bu süre boyunca, daha sonra Illumminations Aydınlanışlar/Esinlenişler) kitabında yayınlanacak şiirlerini yazdı.

Rimbaud, Sembolistlerin on iki yıl sonra yeniden keşfedecekleri serbest şiiri (özgür koşuk) 1872 sonunda yarattı. Bu şiirler Vers Nouveaux et Chansons (Yeni Mısralar ve Şarkılar) adı altında Illuminations'da yayınlandı. 1873'te Verlaine, Rimbaud'u Brüksel'de bir tabanca kurşunu ile bileğinden yaraladı. Verlaine, kendi din değiştirdikten sonra, Rimbaud'un da Tanrı'ya inanmasına çalışmıştı. 1875'te Stuttgart'ta son bir kez daha görüştükten sonra, yaşamları boyunca bir daha görüşmediler. Brüksel'de yaşanan bu dramdan sonra, 1873'te, Rimbaud bütün deliliklerini, taşkınlıklarını anlatan Une Saison en enfer (Cehennemde Bir Mevsim) adındaki şiir kitabını yazdı.

1875'te Rimbaud şiir yazmaya son verdi ve yolculuklar ve egzotik maceralarla dolu, daha az coşkulu ama daha hareketli yeni bir yaşama başladı. Avrupa'ya geri döndükten sonra bir süre Avusturya, İtalya ve Almanya'da kaldı. 1877'de Hollanda ordusuna katılarak Cava'ya kadar uzandı, ama çok geçmeden ordudan kaçtı. Daha sonra Kıbrıs'a giden Rimbaud, 1880'den itibaren Afrika'ya yerleşti. Aden ve Harrar'da insan ve silah ticaretiyle uğraşmaya başladı; amacı silah satarak hızlı bir yoldan zengin olmaktı. Coğrafya dergisi ve Le Bosphore Egyptien dergilerinde Afrika gezileri yayınlandı.

On yıl sonunda işleri çok iyi bir duruma gelen Rimbaud, sağ dizinde çıkan bir tümörden dolayı sağıtımı için Fransa'ya döndü. Marsilya'da bir bacağı kesilen Rimbaud birkaç ay sonra 10 Kasım 1891'de Coception Hastanesi'nde kangren nedeniyle öldü.

- Yapıtları :
Une Saison en enfer (Cehennemde Bir Mevsim,1873)
Illumminations (Aydınlanışlar/Esinlenişler,1886)
Poésies complètes (Bütün Şiirleri, 1895)

- Şiirleri :
Bit Kıran Kızlar
Demirci'den
Duyum
En Yüksek Kulenin Türküsü
Eskil
Garipler
Mutluluk
Sarhoş Gemi
Sesliler
Tan
Tufandan Sonra
Yola Çıkış

- Türkçe'de Arthur Rimbaud :
Cehennemde Bir Mevsim, Çeviri: Özdemir İnce, Can Yayınları, İstanbul, 1993
Seçilmiş Şiirler Cehennemde Bir Mevsim, Çeviri: İlhan Berk, Adam Yayınları, İstanbul, 1996
Tufandan Sonra, Çeviri: Can Alkor, İyi Şeyler Yayıncılık, İstanbul, 1996
Cehennemde Bir Mevsim/Aydınlanışlar, Çeviri: Mahmut Kanık, İz Yayıncılık, İstanbul, 1997
Ofelya, çeviri: Zuhal Selçuk Erdinç, Opus Yayınları, İstanbul, 1997
Ben Bir Başkasıdır Bütün Düzyazı Şiirleri, Çeviri: Özdemir İnce, Gendaş KültürYayınları,İstanbul, 1999
Arthur Rimbaud Seçilmiş Şiirler, Çeviri: İlhan Berk, Adam Yayınları, İstanbul, 2002
Arthur Rimbaud Bütün Şiirler, Çeviri: Erdoğan Alkan, Varlık Yayınları, İstanbul, 2003
Sarhoş Gemi, Hazırlayan: Fahri Özdemir, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2006

(siir.gen.tr)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.07.2009 - 05:21


#16 Saklı Bahçe

Saklı Bahçe

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 85 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:belki bir şarkının her sesinde..
  • İlgi Alanları:"O"'na dair herşey..

Gönderim zamanı 19.05.2009 - 17:05

BU AKŞAM EN HÜZÜNLÜ ŞİİR

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya severim belki yine
Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

Belki bana verdiği son acıdır bu acı
Belki son şiirdir bu yazdığım ona


PABLO NERUDA

İnsan döner döner yalnızlığını severmiş..

#17 Saklı Bahçe

Saklı Bahçe

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 85 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:belki bir şarkının her sesinde..
  • İlgi Alanları:"O"'na dair herşey..

Gönderim zamanı 19.05.2009 - 17:14

YİRMİ AŞK ŞİİRİ VE UMUTSUZ BİR ŞARKI

I

Çamların çokluğu, dalgaların kırılmış uğultusu,
yalnızlık çanı ve ışıkların usul oyunu,
bebek gözlerine düşen alacakaranlık,
yeryüzü kabuğu, sende söyler şarkısını toprak!

Sende şarkı söyler ırmaklar ve üstünde
ruhum arzuladığın gibi ve istediğin yere doğru.
Yol çiz ki bana umut yayının üstünde
bir ok salvosu atayım sayıklamayla.

Sis kemerini görüyorum çevremde,
peşine sessizliğinin düştüğü izlenen saatlerimi,
sana, saydam taş kollarına demir atmıştır
öpücüklerim nemli arzumun yuvasında.

Ah! yankılanan ve ölerek düşen akşamda aşkın
rengini soldurduğu ve katladığı gizem sesin!
Böyle gördüm karanlık saatte tarlalarda
rüzgarın ağzı altında eğildiklerini başakların.

II

Beni duyman için
sözcüklerim bazen
azalır
plajdaki martı izleri gibi.

Bilezik, esrik çıngırak
yumuşak ellerinin üzümü için.

Sözcüklerime bakarım ve uzakta görürüm onları.
Benden çok senindir onlar.
Eski acıma sarmaşık gibi tırmanırlar.

Nemli duvara tırmanırlar.
Ve bu kanlı oyunun tek suçlusu sensin.

Karanlık yuvamdan kaçıyorlar.
Ve sen her şeyi dolduruyorsun, her şey seninle dolu.

Yerleştiğin boşluğu dolduranlar onlardır,
hüznüm senden daha çok onlara tanıdık.

Burada sana söylemek istediğimi söyleyecekler,
duy onları beni duymanı istediğim gibi.

Her zamanki gibi, sıkıntılı bir rüzgar sürüklüyor onları yine
ve bazen düşlerin kasırgası deviriyor.
Acılı sesimde başka sesleri duyuyorsun.
Eski dudakların ağlamaları, eski af dilekçesi kanı.
Sevgilim, sev beni. Burada kal. İzle beni.
Sevgilim, izle beni, sıkıntı dalgası üstünde.

Yine de sözcüklerim aşkının rengini alıyor.
Ve sen her şeyi dolduruyorsun, her şey seninle dolu.

Bütün bu sözcüklerden sonsuz bir bilezik yapıyorum
üzüm gibi ak ve yumuşak ellerin için.

III

Sen, ruhumda vızıldayan, balla esrik, ak arı
bükülüyorsun usulca bukle bukle yükselen duman gibi.

Umutsuzum, söz yankısız,
her şeye sahip olan, her şeyi yitirenim.

Sende çatırdıyor son palamar, son kaygım.
Çölümdeki son gülsün.

Ah suskun kız!

Kapat derin gözlerini. Gece uçuyor orada.
Ah! soy korkulu heykel bedenini.

Gecenin kanat çırptığı derin gözlerin var.
Ve taze çiçek kolları ve bir gül bezek.

Ve göğüslerin ak salyangozlar gibi.
Bir gece kelebeği uyuyor konmuş da göbeğinin üstüne.

Ah suskun kız!

Ve işte yalnızlık ve sen yoksun.
Yağmur yağıyor. Deniz rüzgarı kovuyor aylak martıları.

Islak yollarda ayakları çıplak yürüyor su.
Ve ağacın yaprağı yakınıyor bir hasta gibi.

Ak arı, yoksun, bende sürüyor vızıldaman.
Zamanda yaşıyorsun, ince ve suskun.

Ah suskun kız!

IV

Yine yitirdik o alacakaranlığı.
Ve kimse görmedi bizi o akşam el eleyken.
mavi gece dünyaya inerken.

Penceremden gördüm
uzak kıyılarda batan güneşin bayramını.

Bazen, bir madalya gibi
bir güneş parçası yanardı ellerimde.

Ve seni anımsardım yüreğim daralarak
tanıdığın hüzünle hüzünlü.

Neredeydin o zaman sen?
Ve hangi insanlarlaydın?
Neler konuşuyordun?
Neden gelir ki birden bütün aşk
hüzünlüyken ve seni uzak tanırken?

Hep alacakaranlıkta alınan kitap düştü,
pelerinim, o yaralı köpek, ayaklarımın dibine yığıldı.

Hep zaklaşıyorsun ve hep akşam
gecenin heykelleri silerek alelacele geldiği saatlerde.

V

Günlük oyuncağın dünyanın aydınlığıdır.
Suyun ve çiçeğin üzerine gelmiş ince ziyaretçi.
Ellerimin arasında her gün, bir salkım gibi
sıktığım bu küçük yüzün beyazlığını bıraktın.

Ve o zamandan beri, sevgilim, benzerin yok.
bırak uzanayım sarı çiçek taçlarının üstüne.
Kim yazdı adını güney yıldızlarının bağrına duman harflerle?
Ah! bırak canlandırayım seni o zamanki,
daha varlığın yokkenki halinle.

Ama bir rüzgar haykırıyor ve camıma vuruyor.
Gökyüzü karanlık balıklarla dolu bir ağ.
Buraya geliyor çarpmaya bütün rüzgarlar, buraya, hepsi.
Soyunuyor yağmur.

Kuşlar geçiyor kaçarcasına.
Rüzgar. Rüzgar.
İnsan emeğine karşı savaşamam.
Ve fırtına bir yığın kara yaprak bıraktı
ve dün akşamın palamarladığı bütün kayıkları çözdü.
Ama sen buradasın. Sen kaçmıyorsun.
Yanıtlayacaksın beni son çığlığa kadar.
Sokul yanıma korkuyormuşsun gibi.
Ama tuhaf bir gölge geçiyordu bazen gözlerinden.

Şimdi, şimdi de küçüğüm, hanımelleri getiriyorsun bana,
kokuyorlar göğüslerine kadar.
Hüzünlü rüzgar koşarken kelebekleri öldürerek
seviyorum seni ve sevincim ısırıyor erik ağzını.

Bana, yalnız ve yaban ruhuma, onların hepsini kaçıran
adıma alışsan çok şey yitireceksin sanki.
kaç kez, gözlerimizle öpüşürken yıldızın yandığını gördük,
açıldığını gördük başımızın üzerinde dönen alacakaranlıkların
yelpazelerinin.
Sözcüklerim yağıyordu senin üzerine okşamalarımla birlikte.
Nice zamandır sevdim sedef ve güneş bedenini.
Evren senin, işte buna inanıyorum.
Dağlardan sevinç getireceğim copihue çiçekleri olarak,
kara fındıklarla, orman öpücüklerinden sepetlerle.

İlkbaharın kiraz ağaçlarıyla yaptığını
yapacağım sana..

PABLO NERUDA

İnsan döner döner yalnızlığını severmiş..

#18 Gölge

Gölge

    ..Hayaletin Gölgesi..

  • Üyeler
  • 15.435 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler

Gönderim zamanı 19.05.2009 - 17:16

barak bıraakk bunları kendi yazdıklarını görelim
yoksa ikilee hadeee bakimmm

smiley-sport036.gif  


#19 Saklı Bahçe

Saklı Bahçe

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 85 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:belki bir şarkının her sesinde..
  • İlgi Alanları:"O"'na dair herşey..

Gönderim zamanı 19.05.2009 - 17:49

Şiirlerim henüz kimseyle tanışmaya hazır değiller Sevgili Gölge..kaldı ki ekleseydim bile adres yanlış..

Başlığa Bknz;Dünyadan Şairler..*ihi

İnsan döner döner yalnızlığını severmiş..

#20 Gölge

Gölge

    ..Hayaletin Gölgesi..

  • Üyeler
  • 15.435 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler

Gönderim zamanı 19.05.2009 - 17:54

buraya demedim sefgili obama
ekle didim uygun gördügün yere
korkma valla azcık dalga geçcem *ihi

smiley-sport036.gif  






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

49 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 49 ziyaretçi, 0 gizli