İstanbul’da hiç yaşamadım, köprülerinden geçmedim her gün… Boğazına uzun uzun bakmadım, kaldırımlarını arşınlamadım, yağmurunda sırılsıklam olmadım, onu kimseye anlatmadım. Ama onu anlatan şarkılardan da uzak duramadım. Neden sevdim onları, nereden yakaladılar da acıttılar beni bilmiyorum. Bir kente bağlanmak ne demek hiç bilmesem de, hep istedim; tutkuyla sevmenin ne demek olduğunu bilmediğim ama hep istediğim gibi. Bir gün yollarımız kesişecek biliyorum. O gün İstanbul şarkıları yankılanacak kulaklarımda, Ayna “İstanbul Senmişsin” diyecek, Sezen “İstanbul İstanbul Olalı” … Bir gün; bu ada vapurunda sen olmalıydın yanımda diyeceğim, bir gün İstanbul benden büyük, bir gün; belki sen de bir gün geçersin diye köprülerinden yakıp yıkamıyorum, koparıp ta atamıyorum… Biri İstanbul bekliyor onsuz olmaz diyor derken, kalkıp gitmek isteyeceğim hep, biri orda sonbaharı anlatırken rimelleri akan İstanbul nasıl olur hayal edeceğim, uyanıpta bir sabah “bu sabah yağmur var istanbul’da” derken gözlerim dolu dolu olacak, önünden geçeceğim bir ev olacak Erenköy’de olmasa da, büyütmeye çalıştığımız o solmuş çiçeği göreceğim, bildiğim bütün yollar Taksim’e çıkacak mı bir gün, onsuz düşman olacağım bir şehir olacak mı merak edeceğim.
Ve evet bir gün tutkuyla sevmeyi de öğreneceğim.
Bu belki İstanbul olacak, belki sen, belki o, belki henüz tanımadığım biri…
Keşke sen de, İstanbul’da sevseydin beni…
*alıntı