İçerik değiştir



- - - - -

Ne Acı Ki, İkisi De Aynı Güne Denk Geldi


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 11 yanıt verildi

#1 Sultanım

Sultanım

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.113 Mesaj

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 13:11


Uzun zamandır dün için yazmayı planladığımız yazı “AKP ve Gülen’i bitirme planı” başlıklı skandal gelişme konusunda bir çift kelam etme zaruretine kurban gidince, ele almayı düşündüğümüz konuyu bir yıl tehir etmek icap etti..
Bazı yazılar sene-i devriyesinde yazılırsa bir anlam ifade ediyor. Algıdaki seçicilik bağlamında dikkatlerin o mevzuya yoğunlaşmasına ancak katkıda bulunabiliyor. Yoksa gündem keşmekeşinde heder olup gidiyor emekler.
Dün 16 Hazirandı...

Tam 59 yıl önce dün, yani 16 Haziran 1950 de, 1933 yılından beri Türkçe olarak okutulan ezanın Arapça orijinal haliyle okunabilmesine imkan sağlayan kanun Meclis’te kabul edildi.

Meclis’in aldığı karar radyolardan ilan edilince, Türkiye’nin dört bir yanında halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları tüm Türkiye’de sel olup aktı. O gün ne olduğunu ayrıntılı anlatacağım. Ama önce, gündemin değişmesi nedeni ile “bari gelecek yıl yazalım” diye düşündüğümüz konuyu neden bugün buraya birgün gecikmeli taşıma ihtiyacı duyduğumuza gelince...

Dün medyada bir haber yer aldı. “İmama tehdit: Sabah ezanını okuma!” başlıklı haberde, Muğla'nın Milas ilçesinde sabah ezanını okuduğu için tehdit edildiğini iddia eden bir imamın, savcılığa suç duyurusunda bulunduğu bilgisine yer verildi. Milas'a bağlı Gökçeler Köyü Camisi'nde görev yapan imam Süleyman Akgedik, sabah ezanını okuduğu için köyün eski muhtarı M.P'nin kendisini ''dövmek ve köyden atmakla'' tehdit ettiğini iddia ediyordu.

Bu tür hadiselere ender rastlanır ülkemizde... Ama düşünün ki, 40 yılın başında ancak rastlanan bir olay, Türk halkının ezan dinlemek için sokaklara döküldüğü bir günün tam da sene-i devriyesine denk geldi.

Milli marşında;
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

yazan ve bu memleket ezansın kalmasın diye milli mücadele veren ülkede bir muhtar çıkıyor ve ezan okunmasın diye baskı yapıyor.
Mevzuyu bilenler hatırlayacaklardır. Diyanet İşleri Başkanlığı, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelge ile, ezan ve kametin Türkçe okunacağını bildirdi. O tarihten 16 Haziran 1950’ye kadar bu ülkede ezanlar,

‘‘Tanrı uludur, Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’nın elçisidir Muhammed.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felâha, haydin felâha
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.’’
şeklinde okundu.

Sultanahmet Meydanı’nda tarihi gün...

Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün, aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüdür. Bu durum halktaki duygu yoğunluğunu daha da artırır.

O güne ait canlı hatıralara sahip olanlardan biri de, daha sonraki yıllarda Diyanet İşleri Başkan Vekilliği de yapan Yaşar Tunagür Hocaefendidir. O günü gözyaşları içinde şöyle anlatır:

“Ben o zaman Sultanahmet Camii’nin tam karşısında bulunan Kadastro Fen Müdürlüğü’nde çalışıyordum. Biz abdestlerimizi aldık, camiye gideceğiz. Olan bitenden haberimiz yok. Sultanahmet çevresi kalabalık… Herkes fevc fevc namaza gidiyor.
Sultanahmet Camii’nde altı tane minare ve zannederim on dört adet de şerefe var. Baktık ki şerefelerde bizim an­layamadığımız bir hareketlilik var. Sadeddin Kaynak, her şerefeye güzel sesli birer müezzin bulup çıkarmış. Bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. Tam camiye girmek üzereyiz, ezan da başlamak üzere. Bekliyoruz ki “Tanrı Uludur, Tanrı Uludur” diye ezan başlayacak. O zamana kadar hep Türkçe Ezan okundu. 18 yıl boyunca okunan bu Türkçe ezanı, bütün müezzinler hep alçak sesle yavaş yavaş okudu, aşağıya indi camide aslını okudu ve kameti yine kendi bildiği gibi yaparak namazı yine aynı şekilde kıldı. Kimse de ezanlar Türkçe okunuyor diye camilere dolup taşmadı. Namazını kılanlar yine camiye geldi ve nasıl biliyorlarsa öyle kıldılar. İçinden veya kendi duyacağı kadar bir sesle herkes “Allahü Ekber, Allahü Ekber” diyordu.
Avluda bir hareket olduğunu sezip baktığımızda gördük ki her şerefede bir müezzin var. Evvela bu durum bize garip geldi. Fakat bir emirle hepsi bir ağızdan öyle başladılar ki “Allahü Ekber, Allahü Ekber” diye haykırınca Beyazıt, Süleymaniye, Fatih derken İstanbul bir anda ezan sesleriyle dalgalandı. Aynı makamda biri bırakıyor öbürü başlıyor. Bir tek Ayasofya’da okunmuyordu. O öylece öksüz kalmaya devam ediyor. Onun vebalini kim verecek bilemiyorum.

Her şerefeden 14 müezzinle aralıklı ve makamlı okunarak yarım saat süren o ezanın okundu­ğu o Cuma günü bir baktık ki camiye Cuma namazı için girmiş bulunan cemaat “ne oluyoruz” diyerek bir anda camiden çıkarak avluda toplandı. Herkes heyecandan tir tir titriyor, pür dikkat gözü şerefelerde ezanı dinliyorlardı. Şimdi manzara buydu yani. Etraftaki küçük cami ve mescitlerden yükselen ezan sesleri ile millet hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kimse camiye girmek istemiyordu. Yarım saat süren ezanı iliklerine kadar gözyaşları içinde duymak, yudumlamak istiyorlardı. Ezanlar bitene kadar millet avluda oturdu kaldı, adeta bir şaşkınlık içindeydik. Ezan bitti ve arkasından yüksek sesle bir ezan duası yapıldı. Çünkü “Tanrı Uludur, Tanrı Uludur” ezanından sonra ezan duası yapılmıyordu. Kimdi o bilemiyorum ama avazının çıktığı kadar yüksek sesle ezan duasını okudu. Herkes bir yandan “âmin” diyor, bir yandan da hüngür hüngür ağlıyordu.”

Sözü şu şekilde bağlayalım. Ülkemizde yapılan ilk demokratik seçimlerin hemen ardından ezanın orijinaline uygun bir şekilde okunmasına fırsat doğdu. Demokrasimizi kesintiye uğratmak isteyenlerin tek parti döneminin baskıcı rejimini hayal ettiklerinde ve o günleri aradığında kuşku yok. Türkçe ezana takma nedenleri de bu...

Son andıç tartışmalarının bugünlere denk gelmesi bile ilginç bir tevafuk. Bugün demokrasiye sahip çıkmak ve güçlü kalmasını sağlamak halk iradesinin hemen her açıdan tecellisi açısından da önem taşımaktadır. Ezan konusu bu konuda çarpıcı bir örnektir.

Not: Merhum Yaşar Tunagör’ün hatıralarından bir kısmına yer verdiğimiz yukarıdaki anekdotu, Dr. Ramazan Cihan tarafından kaleme alınan ve Kaynak Yayınları’nda çıkan, "Bir Yasak Devir Beyefendisi" üst başlığıyla sunulan Yaşar Tunagür biyografisinden aktardık.

Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber7

SULAK TOPRAKLARDA ÜMİTLER YEŞERİR

KANIN DÖKÜLDÜÐÜ TOPRAKLARDA İNSANLIK ÖLÜR

YAŞANMAZ BİR DÜNYA İÇİN TÜM VAHŞİLİÐİNİ GÖSTEREN İSRAİL'İ KINIYOR VE LANETLİYORUM

KAHROLSUN İSRAİL!!


#2 atlantisli

atlantisli

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.241 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atlantis

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 18:49

Ne yapsan boş ne desen boş.Sanki işgal güçleri çekilmiş de halk ezan okuyup bayram ediyor.Halka bu zulmü edenlerin şimdiki temsilcileri hala aynı kafada.Peki bu zulme uğrayanların temsilcilerinin kafası nerde.Tek parti yönetimi asa asa,vura vura bitirdi mi acaba.Bu işin mimarı tarih kitaplarında hala milli kahraman,milli şef.Çocuklar gençler yalan bir tarihle yetiştirildi.Ülke,düşmanlarının birbirini yediği ellerinin kollarının bağlandığı,tarihin adeta al sana toparlanmak için fırsat dediği bir dönemde bu gerikafalıların elindeydi.Sadece ezanı mı yasakladı bu gerikafalı zihniyet,aynı zamanda Türkçe müziği de radyolarda yasakladılar,klasik batı müziği serbestti.Adamlar batılara karşı Türklüklerinden utanıyor;araplara karşı Türklükleriyle övünüyorlardı;bir yandan Türkçü ve Turancıları öldürüyor,işkence ediyorlar,diğer yandan istiklal savaşı gazilerini,alim ve dincileri(!) sallandırıyorlardı.Memlekette Türklük ve İslam adına bişey bırakmadılar.Küçükken babamlar beni babannemle dedemin yanına bırakırlardı bazen yazları.Onlardan çok şey öğrendiydim,en başta namaz kılmayı.Bişey hiç aklımdan çıkmadı.Ön cephede güzel bahçesi olan bir evleri vardı,dedem o hale getirmişti.Orta yaş diyceğim kadınlar haftada bi gün bizim evin önünden geçerler babaanneme de selam verirlerdi.Ben nereye gidiyorlar diyince toplanıp kuran okuyorlar mukabele yapıyorlar dediydi.Sen neden gitmiyosun babanne diyince gözleri doldu "ben kemalistim" dediydi.O ne demek deyince boşver kuzum dediydi.Bizim çocukluğumuzda kuranı öğrenmeyi yasakladılar,sadece bazı zenginler hocalara çok para verip gizli öğrendiler,o da korka korka.Benim babam istiklal harbinde Kemalin çet'ine katıldıydı,şehid oldu.Biz savaştan sonra fakir düşmüşüz.Devlet bi nişan verdi sadece" dediydi.Bana çok dokunduydu ağlamaklı hali.7 yaşında falandım.Hemen kuran nasıl öğrenilir diye araştırıp camiye gittim.O şevkle kısa sürede elif be den Kuran okumaya geçtiydim.Ama o kadar içime işlemiş ki biraz alfabeyi söktüğümde babannemi kandırıp bir hafta kuran okuduydum.Harfleri biraz çıkarıyordum ya gerisini kafadan atıp benzetiyordum.O kadınlar kapının önünden geçerken sesimi de yükseltiyordum:) İnsan olan için halka o dönemde yapılanları kitaplardan okumak,zulüm olarak adlandırmak için yeterliyken;bu dönemin şahitleri yeni yeni aramızdan ayrılıyor ve o dönemin hala yargılanmamış olması çok acıdır.Yargılama derken kamu vicdanında.Bugün deniz baykal ve benzerleri tek parti zulmünün sloganlarını hala kullanabiliyorsa...

#3 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 20:31

Neler gördü ülkem daha da neler görecek?
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#4 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 22:09

ya ben yine aradan ufak bir anekdotu size sunmak istiyorum ki geniş bant yayın yapan güzide bir ülke,millet olduğumuzu vurgulayalım

orada bir SADETTİN KAYNAK ismi geçiyor,gördüğünüz üzere... Kimdir merhum... Meşhur bestekâr... Aynı zamanda Sultanahmet Cami İkinci İmamı,Sultanselim Cami Başimamı... kendisinin yüzlerce Türk Sanat Müziği eseri bulunmaktadır, tabir-i caizse Türk Sanat Musikisinin temel taşlarından biridir... Uzun lafın kısası bir imamın besteleri hala dillerimizde ve hala ''meyhanelerimizde'' çalınıp,söylenmektedir.

-Niçin Baktın Bana Öyle
-Leyla Bir Özge Candır
-Kara Bulutları Kaldır Aradan
-Muhabbet Bağına Girdim Bu Gece
-Enginde Yavaş Yavaş
ve
-Çile Bülbülüm
'
buna ek olarak da Türkiye'nin önemli hafızlarından ve mevlithanlarından biri olan HAFIZ BURHAN SESYILMAZ'ı da söyleyebiliriz... Özellikle besteleyip,okuduğu ''Makber'' isimli eserle birçok alkollü bünyeye girip dağıtmıştır...

şimdi burda benim dem vurduğum olayın geniş bant kısmı ayıktınız mı, şarkının bestekârı imam da olsa kimse ona bakmaz, imam şarkının söylendiği yerin neresi olduğuna, kimin söylediğine bakmaz (illaki keşke alkol alınan mekan ve bünyeler eserlerimi neşretmese serzenişi içinden geçmiştir ama kimseyi yakıp yıkıp tarumar etmemiştir, gönül adamlığı böyle bişey olsa gerek, nur içinde yatsın her ikisi de)... anlatabildiysem ne alâ, anlamadıysanız da baaa ne yaaa allah allah sizinle mi uğraşıcam
Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#5 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 22:59

Atatürk ezanı Türkçe okuttu, ama halk iradesi ile ezan tekrardan Arapça okunmaya başladı. Halk iradesi her şeye muktedirdir. Gerekirse rejimi bile değiştirir.

Yazıda verilmek istenen mesaj bu. Gerisi teferruat. Yazının sahibi totoş da, bütün dinciler gibi gerçek düşüncelerini söyleyecek kadar cesaretli olamadığı için, teferruatların arkasına saklanıyor. Tek parti dönemi de bir teferruat. Sanki başımızdakilerin onlardan bir farkı var. Bir şeye muhalefet et, Kasımpaşalı başlıyor hemen hönkürmeye. Bu dingiller de direkt Atatürk hakkında konuşamadıkları için, onu tek parti dönemi ile sembolleştirip oradan saldırıyorlar. Biz de safız ya, hiç anlamıyoruz.


Bu mesaj Roy tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.06.2009 - 22:59


#6 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 23:15

İyi, kötü doğru ve yanlışlığını tartışmıyor anlamaya çalışıyorum.

Bir devlet kurmak ve o devleti oluşturan halkın o devlete olan aidiyet duygusunu sağlamak için radikal değişikliklerin yapılmasını normal olduğunu düşünüyorum. Bknz. İnkılaplar.

Bugünün Türkiyesi o zamanın Türkçülük akımının bir sonucudur. Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımı bir dil yerine bugün modern Türkçe, Arap alfabesi yerine bugünün Latin alfabesini kullanıyorsak, bugün Türk'üm, Türkçe konuşuyorum, Türkçe yazıyorum, Türkiye vatanım diyebiliyorsak ve bu vatana aidiyetimiz canımızı verecek kadar pekişti ise alınan bu gibi radikal kararlar neticesinde dir diye düşünüyorum.

Arz ederim. : )

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#7 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 17.06.2009 - 23:16

ama sonra toplumda "travma" oluşuyo :blush:
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#8 atlantisli

atlantisli

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.241 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atlantis

Gönderim zamanı 18.06.2009 - 01:41

Bugünün Türkiyesi o zamanın Türkçülük akımının bir sonucudur. Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımı bir dil yerine bugün modern Türkçe, Arap alfabesi yerine bugünün Latin alfabesini kullanıyorsak, bugün Türk'üm, Türkçe konuşuyorum, Türkçe yazıyorum, Türkiye vatanım diyebiliyorsak ve bu vatana aidiyetimiz canımızı verecek kadar pekişti ise alınan bu gibi radikal kararlar neticesinde dir diye düşünüyorum.

Yanlış bilgi wale,o zaman Türkçülük akımı fazla sürmedi hatta Ziya Gökalp'a bile kürt diye demediklerini bırakmadılar.hemen sorası zaten tabutluğa uzanan yıllar,milli şef sağolsun.Atatürk ölünce Türkçülük tamamıyla yok oldu zaten.Ayrıca Osmanlıca dediğin gibi anadoluda hakim bir dil değildi.Bir tane şair,ozan gösteremezsin bana Osmanlıca yazan veya söyleyen.Farsça İstanbul'dan dışarı çıkamayan Türk edebiyatının diliydi.Saray edebiyatı da deniliyor.Ayrıca Türkiye vurgusuna gelirsek,Devlet-i ali Osmanın adı resmi yazışmalarda Türkiye idi.Yani devletin ismi ve bayrağı resmi olarak değişmedi.Sadece osmanlı genelde iç yazışmalarda kullanılan isimdi ki birinci sebebi çok milletlilik.Ayrıca Türklük vurgusu Osmanlının marşlarından tutun da bütün faaliyetlerinde vardır.Türkçülük anadoluya gökten zembille inmedi:) Ve en garipsediğim şu cümle;

bu vatana aidiyetimiz canımızı verecek kadar pekişti ise alınan bu gibi radikal kararlar neticesinde dir diye düşünüyorum.

Eğer bu vatana aidiyetimiz o zamana kadar canımızı verecek kadar olmasaydı başka radikal kararlar başkaları tarafından (yunanlılar,ingilizler falan) alınırdı.Milletin derdi o milletin uğruna canını verdiği şeyler niçin elinden alındı;vermek istemiyenin neden eli başı kesildi.denia Türk sanat müziğinden bahsetmiş,yorumu da güzel bi noktaya temas ediyor ama o dönemde neden Türk müziği yasaktı.Bu mu Türkçülük bu mu halka aidiyet aşılayan şey:) Halk ezana nasıl sevindiyse,Türk müziği Türk ülkesinde serbest bırakılıp radyodan duyulmaya başlayınca da sevinip bayram ediyor o zaman.Bugün başörtüsü serbest bırakılıp kamusal alanın önünden başörtülü giremez levhası kaldırılsa havaya uçup sevineceği gibi.Hiç de irtica falan hortlamayacak,buna kimse de şaşırmayacak,çünkü zaten herkes biliyor öyle olmadığını.Yani diyeceğim aynı zihniyet hala değişmedi;hala yokolmadı demiyorum;çünkü kimse yoketmeye çalışmadı.Ama onlar hep yokolma korkusuyla hareket ettiler.Halk biraz iktidarda söz sahibi olsa başını ezdiler.Ama yavaş yavaş tükeniyorlar.Çünkü dünya hızlı dönmeye başladı.Aynı şekilde kendini dinci addeden kesim de ki sayıları çok fazla değildi,değişti.Dindar toplumun bundan 10 sene öncesinde verdiği tepkilerle şimdiki tepkilerine bakan apaçık görür bence.Görmüyorsa iki gözlü terazinin arasındaki beyinde hasar olabilir,herşey değişirken bazı beyinler kafaderisinin kalınlığından dolayı gecikebiliyor,sözüm bu meclisten dışarı*zong

#9 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.06.2009 - 02:20

Dindar toplumun bundan 10 sene öncesinde verdiği tepkilerle şimdiki tepkilerine bakan apaçık görür bence.


Evet görüyoruz.

On sene önce ''Ne mutlu Türk'üm diyene!'' diyene diyorduk, şimdi desek mi demesek mi diye tartışıyoruz.

On sene önce ''Yavru vatan Kıbrıs'' diyorduk, şimdi ''sırtımızda kambur oldu, versek mi acaba ?'' diyoruz.

On sene önce ''Ermeni soykırımı diye bir şey yoktur'' diyorduk, şimdi tanımaya doğru yol alıyoruz.

On sene önce TSK peygamber ocağıydı, şimdi darbecilerin, Ergenekoncuların yuvası oldu.

On sene önce AB'ye karşıydık, şimdi kapısının dibinden ayrılmıyoruz.

On sene önce kürdistan diye bir şey yoktu, şimdi o olmayan şeye sınır çiziyoruz.

Al sana dindar toplum.

Hacı abim, dönüştürülüyoruz. İktidar halkı amaçları doğrultusunda dönüştürüyor. O yüzden sen bırak tek parti dönemini başörtüsünü falanı filanı. Asıl tehlike burada. Halkçılık yapacağım diye bütün bu olumsuzlukları görmezden gelemezsin. Halkçılık yapacaksan önce bunları tartış. Halk halk diyorsun da, bak halk bizi nerelere götürüyor.


#10 atlantisli

atlantisli

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.241 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atlantis

Gönderim zamanı 18.06.2009 - 09:03

Meseleleri siyasetten soyutlayıp düşünsen ne olurkine:) Ben AKP yi kastetmedim.Ayrıca Akp o gruba dahil değil,kanıtlarını zaten sen sıralamışsın.Ben Türkiye'ye -çoğunluğu farkında olmadan- Arap dini ithal etmeye çalışan kesimden bahsettim ki işin hayali bi ihracat olduğu ortaya çıktı;Arap depoları boş çıktı,çoğu zaten batılılara satılmıştı;oralarda halksa zaten fakirdir:) O hareket son buldu demek istedim.Zaten uzun da süremezdi.Taşıma suyla değirmen dönmez,bugün başka alanlarda görüldüğü gibi.İşin kaynağını bulup oraya boru döşemek lazım:)

Hacı abim, dönüştürülüyoruz. İktidar halkı amaçları doğrultusunda dönüştürüyor. O yüzden sen bırak tek parti dönemini başörtüsünü falanı filanı.

Millet tek parti yönetimini kendi haline bırakınca olanlar ortada,bırakmayınca da olanlar ortada.O zaman tek parti zihniyeti milletin yakasını bırakmıyor.Bence bunu onlara söyle.
Başörtüsü zamanında yasaklanmasa ya da zamanında serbest bırakılsaydı senelerdir İslam siyasete alet edilemezdi.Bu alet etmeyi Sülo gibi bugün ipliği pazara çıkan adamlar bile yaptı.Halk siyaset marifetiyle elinden alınan dini özgürlükleri aynı yolla geri almaya çalıştı.Bu kadar basit...Dini siyasete çekenler,siyaset eliyle dini özgürlükleri kısıtlayanlardır...

#11 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 20.06.2009 - 13:48

Sevgili Atlantisli.

Türkçülük tarihi ile ilgili sana uzun uzun yazmak ders vermek gibi olacağından ve biliyorum ki buda benim haddimi aşar bunun için kısa yazıcam.. : )

Ancak 1908 lerde başlayan Türkçülük hareketinin Osmanlının dağılma sürecindeki etkisi, ideal, amaç ve yöntemlerine bir daha göz atarsan T.C. nin kuruluşundan önce, kuruluşunda ve kuruluşundan sonra bir devlet ideolojisi olarak değil ama anlayış olarak %40'ı gayrimüslüm olan Anadoluda var olan Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının etkisini kırmak amacı ile kullandığını göreceksin.

Bir de konu ile ilgili yani ezan'ın Türkçe okutulması kararına kadar gelinen süreçte Türkçülük akımı ile başlayan ve Atatürk'ün büyük desteğini alarak Türk Dil kurumunun kurulmasına ön ayak olan "Yeni Lisan Hakereti" ne dikkatini çekmek isterim.

Bu hareketi incelediğinde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksın.

Saygılar. : )

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#12 DaaAnnK

DaaAnnK

    Sözde Değil Özde Haylaz

  • Üyeler
  • 7.176 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:O'nun kalbinde

Gönderim zamanı 20.06.2009 - 15:23

Bir tek Ayasofya’da okunmuyordu. O öylece öksüz kalmaya devam ediyor. Onun vebalini kim verecek bilemiyorum.

Bir tek Ayasofya’da okunmuyordu. O öylece öksüz kalmaya devam ediyor. Onun vebalini kim verecek bilemiyorum.
azıyı okudum da harbiden bu kısmına fena halde kafayı taktım . Zaten yazarın ne amaçla bu yazıyı yazdığı işte burada ap açık ortaya çıkıyor neden tartışıyoruz anlamam. Ayasofya 532 senesinde bir Katedral olarak inşa edilmiş daha sonrasında 1453 senesinde Camii'ye cevirilmiş bir bina binanın içerine bile girseni mihrabının dahi bina ile uyuşmadığı gün kadar ortada olan bir bina. Cumhuriyet dönemide ise müze'ye çevirilmiş halen adam başı 20 ytl verilerek ülkem ekonomisine darophane özelliğini sürdüren bu müzeden ezan sesini duymamak zaten normal bir olay. Ayasofyayı müze yapan Mustafa Kemal Atatürk ve onun vebalini soruyor yazar kılığına girmiş provakatör kılıklı. Halen din üzerinden halka oynuyor bugünkü halka mesaj atıyor Ayasofya'yı gene camii yapın diyor. Dini böyle binalara taşlara kılıflara uyduranlara diyecek söz kalmıyor.
Sen benim herşeyimsin, hayatımın herşeyi sensin

Gönderilen Resim





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

15 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 15 ziyaretçi, 0 gizli