Soru: Ben 28 yaşında 3 yıllık evli bir bayanım. 2 yaşında kızım var. Eşimle üniversitede tanıştık. Bir yıl sonra da evlendik. Ailelerimiz memleket olarak çok uzak yerlerde olduğundan aralarında kültür farkı çok fazla. Bizde de o düğün günü sendromu yaşandı maalesef. Üstelik severek evlendiğim eşimle aram zamanla bozulmaya başladı. Ben duygusal davranmaya başladım. Eşim en ufak tartışmada ?Böyle olacağını bilseydim evlenmezdim seninle? diyor. inanın bildiğim her yolu deniyorum ama benim duygularımla dalga geçiyor. Bütün sıkıntıyı çeken benim şimdi tam rahatladık hamdolsun derken eşim bana değer vermemeye başladı. Evde yemeğini yapan, gece ihtiyacını karşılayan biri olarak gördüğünü hissediyorum.
Mektup yazıyorum konuşamadığımız için. Sırayla önce kızdıklarımı, sonra istediklerimi, onu sevdiğimi, mutlu olmayı istediğimi.. okumuyor bile!
Özellikle ailesi ziyarete gidip geldikten sonra bu ilgisizliği daha da artıyor. İş yerinde çok vakit geçiriyor. Boş vakitlerinde gelip eksiklerimizle ya da kızımızla ilgilenmesini istiyorum ?ben çalışmak zorundayım? diyor. Hâlbuki aynı şartlarda çalışan iş arkadaşları rahat bir şekilde evlerinde vakit geçiriyorlar.
Evlenmeden birçok şey için birbirimize söz vermiştik. Hatta anlaşma yapıp imza bile atmıştık. Anlayacağınız bana istediğim değeri vermemeye başladı. 6 aydır durum böyle. Öncesinde çok daha ilgili, ne demek istediğimi anlayan/dinleyen biriydi. 6 ay içinde en az 6 kez ?istemiyorsan gidebilirsin? dedi. Tartışıyoruz, kavgaya dönüşüyor, ayrılmaya karar veriyoruz. Benim dünyam yıkılıyor. Sabaha kadar uyuyamıyorum, sabah kalkıp ?ben sinirli olduğum için öyle konuştum? diyor ve hayat devam ediyor. Bir özür en ufak bir sürpriz?. hiç bir şey yok..
Ne gelir elimden? benim yanlışlarım nerede? Düzelteyim. Yeter ki mutlu olmak istiyorum. Kızımı en güzel şekilde yetiştirmek istiyorum. Yüksek lisans mezunu insanlar olmamıza rağmen aramızda anlaşma konusunda uygulama yapamıyoruz.
Eşimi çok seviyorum gerçekten. O da beni sevdiğini bensiz olamayacağını söylüyor. Bana bu konuda yardımcı olur musunuz? Bu konu ile ilgili bir yazınız varsa yayınlarsanız ya da mailime cevap verebilirseniz çok sevinirim.
Cevap: Çok tanıdık geldi bu yazı değil mi? Bu konuda yazılarım var. Ama okuyucumuz için bir yenisini daha yazmaya karar verdim. Ve en çok dikkatimi çeken yerden cevap yazmak istiyorum.
?Sevgi?den bahsedeyim biraz. Halanızın kızı olan Sevgi, ilkokuldaki sınıf arkadaşınız Sevgi?veya karşı komşunuz Sevgi?den değil; ?olunan? sevgiden? ?hissedilen? sevgiden? sevgi duygumuzu aktardığımızda bizi değiştiren ve karşı tarafı kayırma çabalarımızı artıran kavramdan bahsetmek istiyorum.
Gelen maillere bakılırsa en çok evlilik ilişkileri odaklı yazılar yazacağım sanırım. O nedenle de aklımdaki her şeyi aktarmak için kendimi sıkıştırmaya gerek yok! Nasılsa bol bol evli çiftler için veya evlenmemiş ama çift olmaya çalışan okuyucularımız için yazılar yazacağa benziyorum.
Bugün evlilik ve sevgi arasındaki dönüşümlü çatışmayı dile getireyim. Yaşadıklarınız ve bizim aile terapileri yaparken edindiğimiz tecrübeler gösteriyor ki; bir evliliğin çok iyi ve sağlıklı gitmesi için ?sevgi(!)?nin varlığı yeterli gelmiyor. Sevgiden öte, sevgiden derin farklı ilişki bütünlerinin de oluşumlarınızda yer alması gerekiyor.
Öncelikle? insanlar karşılıklı etkilenmeyi? çekici duygular hissetmeyi ?sevgi? zannediyorlar. Oysa sevgi geçici bir süre etkilenmek ve zamanla yavaş yavaş vazgeçmekten çok daha öte bir duygudur. ?Karşılıksızlık? ilkesini gizlice içinde barındırır. Onun için yaptıklarımı, derinlerde bir yerlerde aslında kendim için yaptığımı hissetme duygusunun adıdır. Onun için en sevdiğinden vazgeçmeyi göze alabilmektir. Şartlar ne olursa olsun onu kayırarak hareket edebilmeyi başarmaktır. İkinizin ilişki dünyasında, hep onu kollayarak dans edebilme çabasıdır. Birbirinizden farklı olan yanlarınıza rağmen, asimetrik davranış alışkanlıklarının, sevdiğiniz kişi için yeniden gözden geçirilmesini sağlayacak bir yenilenme zeminidir.
Sevgi olgunlaştırır? çünkü farklı olanla yaşama yeteneklerimizi geliştirir?
Sevgi korur? çünkü siz sevdiğinizi kendinizden bile korumaya çalışırken; naif hassasiyetinizin mutlak olarak fark edilmesine ve size çok daha yüksek bir bedelle geri dönmesine vesile olur. Tam da bu nedenle, korurken, aslında kolladığınızın kendiniz olduğunu anlarsınız yıllar sonra? onu severek kendinizi kollarsınız? çünkü zamanla ?sen? ve ?ben?den farklı bir bütüne doğru yol almışsınızdır. Sevdiğiniz için yaptığınız sizin için; sevdiğinizin sizin için yaptığı kendisi için olmaya başlar.
Ve? sevgi ?yapılan/başarılan? bir davranma biçimi değildir. Maalesef de öğrenilmez. Sevgi ?olunan? bir süreçtir. İçinizde ?olmak?la ilgilidir. Aksi durumlar sizi seven insan yapmaz? ?sevmiş görünen insan? yapar. Ve bence ülkemizdeki bir çok evli çift birbirini sevmiyor! Sever görünüyor!
Olgunlaşmıyorsa?! Koruyup korunmuyorsa?!
?Seviyor eşim beni; ama çok kırıyor/üzüyor? diyen kişi çok? veya ?Eşim beni her gece dövüyor ama özünde iyi adamdır! Ve inanın ki beni çok da seviyor!?
Böyle cümleler duyunca aklıma o meşhur söz geliyor? gölge etme başka ihsan istemez?!
İçimden bir ses de diyor ki sevip(!) de döven eşlere? veya sevdiği(!) halde çok üzen kişilere? sevgi etme(!) başka ihsan istemez?!
(Öneriler bir sonraki yazıda gelecek? bu sadece sevgi ifadesiyle ilgili olan duygu aktarımıydı sevgili okurlar)
Mehtap KAYAOÐLU (Danışman Psikolog&Psikoterapist) / Haber 7
Bu mesaj Mel G. tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 06.08.2009 - 11:20
Yazarların eposta adresini yazmanıza gerek yok.