İçerik değiştir



- - - - -

Doğuşundan Bugüne Tiyatro


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 60 yanıt verildi

#21 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.10.2009 - 06:25

Gönderilen Resim



Tiyatro Türleri / Akımları, VI

Gazete Tiyatrosu: Günlük ve geçmiş olayları gazete haberleri biçiminde, belgesel olarak canlı sunan bir uyarma ve propaganda tiyatrosudur. İlk kez 1935'te ABD'de Federal Theatre Project çerçevesinde, 1930 büyük ekonomik bunalım döneminde ortaya çıkmış olan Gazete Tiyatrosu, halkı bilinçlendirme ve eyleme geçirme amacını taşır. Siyasal baskı ve McCarthycilik politikası yüzünden kalkmıştır.

Gerçeküstücü Tiyatro: Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa'da André Breton'un, Freud'un görüşlerine dayanarak şampiyonluğunu yaptığı ve biliçaltı varsayımları ile düşte olduğu gibi, parçaları birbirini tutmaz bir anlatım biçimi ile vermeye çalışan tiyatro anlayışıdır. XIX.yüzyıl sonunda, Fransa'da Alfred Jarry ve daha sonra ozan Appolinaire öncülük etmiştir. Artaud'nun tiyatro görüşlerini içeren 'Le Théâtre et son Duble' (Tiyatro ve İkizi) adlı yapıtı da bu akımın gelişimi içinde yer alır (üstte) .

Gerilla Tiyatrosu: Köktenci bir sokak tiyatrosu; goşist* bir uyarma ve propaganda tiyatrosu biçimi; kent gerilla hareketlerine bağlı bir eylem tiyatrosudur. Kavram olarak Vietnam halkının kurtuluş savaşımı stratejisini tiyatroya taşıyan Gerilla Tiyatrosu, 1970'lerde başlıcalıkla ABD ve Latin Amerika'da görülmüştür. ABD'de Yippie, Latin Amerika'da Tupamaros, Gerilla Tiyatrosu'nun örnekleridir. (*goşist: eksiksiz devrimi savunan ve bunun için şiddet, kaba kuvvet, silahlanma dahil her tür yolu mübah gören marksist.)

Getto* Tiyatrosu: Avrupa'da naziler döneminde, gettolarda uygulanan tiyatro etkinlikleridir. (*Getto: Almanya ve Doğu Avrupa şehirlerinde eskiden Yahudilere ayrılan, sonra da Yahudi semtlerine verilen bir addır. Genelde kötü koşulların hakim olduğu bölgeler için kullanılır.)


Gönderilen Resim
Gölge oyunu (Cakarta, Endonezya)


Gölge Oyunu: Genellikle deriden kesilmiş bir takım insan, hayvan ve eşya tasvirlerinin arkadan ışık verilerek, gölgelerinin gerili beyaz bir perde üzerine düşürülmesiyle oynatılan oyundur. Doğu'da ortaya çıkarak yetkinleşen Gölge Oyunu'nun geçmişi, büyüsel/dinsel kökenlerden kaynaklandığı Çin'de 11. yüzyıla uzanmaktadır.

Grotesk: XX. yüzyılın başlarında,İtalya'da ortaya çıkan, kara gülmece niteliğindeki oyunların tümüne verilen addır. Tiyatroda karikatürleştirme işlemidir. Temelde ve manada ciddi olmakla beraber, görünüşte gülünç ve abartılıdır. Öncelikle Luigi Pirandello'nun oyunlarındaki "maske-yüz" ikilemi ile insanın özü ile davranışları arasındaki çelişki ortaya çıkarılmak istenmiştir.

Gösteri:Bir yönetmenin önderliğinde, yeterli sayıda sanatçı ve görevli ile bir çalışma sonucu çıkan bir oyunun seyirci önünde oynanmasıdır.


Gönderilen Resim
Hint Tiyatrosu: Kalidasa'nın "Malavikagnimitra" adlı oyunu


Göstermeci Tiyatro: Tiyatronun tiyatro, oyunun oyun olduğunu vurgulayan, kişileri ve olayları canlandırmadan gösteren, seyirci ile sahne arasında estetik uzaklık (yabancılaştırma) koyup seyircinin oyuna ussal yoldan katılmasını sağlayan tiyatrodur.

Güncel Oyun: Güncel sorunlar üzerinde duran ya da çağdaş sorunları irdeleyen oyundur.

Halk Tiyatrosu: Geniş halk yığınlarına yönelik hem öğretici, hem eğlendirici tiyatrodur.

Hint Tiyatrosu: MÖ önce 320 tarihinden 8. yüzyılın sonlarına kadar süren klasik dönemden sonra 9. yüzyıl başlarından sonlarına kadar süren "klasik sonrası" dönem içindeki yazılı örnekler, gölge oyunları, danslardır.


(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı:
Tiyatro Türleri / Akımları, VII

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 07.10.2009 - 06:28


#22 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 08.10.2009 - 13:15

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, VII

İbret Oyunu: Ortaçağ dinsel tiyatrosunun bir oyun türüdür. Hıristiyan ahlak öğretisinin propagandasına dayanan İbret Oyunu'nda eylem, "hayır" ve "şer" gibi kişileştirilmiş soyutlamalar biçiminde geçer. İbret Oyunu, tek perdelik oyunlar halinde, meslekten oyuncularca oynanırdı.

İmge Tiyatrosu: Sahne tasarımcısı Robert Wilson'un imgelere dayanan, sahne plastiği ve ışık anlayışıyla gelişen oyun düzeni biçemine verilen ad.

İşçi Tiyatrosu: İşçi sınıfının çıkarları doğrultusunda onların sözcülüğünü yapan, onları dinlendirip eğlendirirken öğreten, amatör olarak kurulmuş tiyatro topluluklarınca yürütülen tiyatrodur. İşçi sınıfının bilinçlenmesinin bir sonucu olarak, ilk kez, 1860'larda Almanya'da Lassalle'ın işçi birlikleri çevresinde yer almış; daha sonra komünist hareket çevresinde uluslar arası yaygınlık kazanmıştır. İşçi Tiyatrosu, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra başlıcalıkla Rusya ile Doğu Avrupa ülkelerinde sistemli bir sanatsal etkinlik olarak yer almıştır.


Gönderilen Resim
Bir Japon halk tiyatrosu türü: Kabuki


İzlenimci Tiyatro: 20. yüzyılın başlarında, başlıcalıkla Fransa'da ortaya çıkmış bir tiyatro anlayışı olan İzlenimci Tiyatro, gerçekliğin gösterilmesinden çok, ondan edinilen izlenimin yaratılmasını amaçlar, psikolojik deneyime dayanır.

Japon Tiyatrosu: Belli bir estetik uzaklık uygulayımı ile oynanan oyunları kapsayan bu tiyatro, tiyatralliği sağlayacak tüm öğelerden yararlanır. Bu tiyatroda, müzik, dans, ezgi, sözsüz oyun, maske, giysi önemlidir.

(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı: Tiyatro Türleri / Akımları, VIII

#23 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 09.10.2009 - 23:46

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, VIII

Kabare Tiyatrosu: Daha çok güncel siyasal konuları, toplumsal ve kültürel gündelik yaşamdaki yozlukları, acı, iğneleyici bir dille, sivri bir biçimde taşlayan; toplum eleştirisi yapan şarkı, parodi, skeç, söylev, sözsüz oyun, şiir ve karikatürden, vb. kurulu; doğmacaya açık gösteri ve oyunların sahnelendiği; oyuncular ile izleyicinin "içli dışlı" olduğu; yazar ve izleyicinin katılabileceği bir küçük tiyatro türüdür. İlk kez, 1881'de, Paris'te R. Salis tarafından açılmış olan Kabare Tiyatrosu, Almanya, İsviçre ve Avusturya'da gelişme göstererek, tüm Avrupa'ya yayılmıştır.

Kadın Tiyatrosu: Kadınlar tarafından, kadın sorunları üstüne, kadınlar için yapılan tiyatro etkinlikleridir. 1960'larda kadın hareketinin ortaya çıkmasıyla önem kazanan Kadın Tiyatrosu, varlığını kadın hareketine bağlı olarak korumuştur. 1970'lerden sonra, Kadın Tiyatrosu, uluslar arası etkinliklere de tanık olmaya başlamıştır. Kadın Tiyatrosu, G. Reinshagen, E. Jellinek, F. Rame gibi kendi oyun yazarlarını da, yetiştirmektedir. ABD'de ise siyah Kadın Tiyatrosu'na tanık olunmaktadır.


Gönderilen Resim Gönderilen Resim
Devekuşu Kabare Tiyatrosu


Kitle Tiyatrosu: Sayıları bini bulan oyuncu ve izleyicinin yer aldığı tiyatrodur. Tiyatro reformu düşünceleri bağlamında yer almış olan Kitle Tiyatrosu kavramı, ilk kez 1920'de Rusya'da, "Kızıl Takvim Yılı" şenliklerinde gerçekliğe kavuşmuş; daha sonra 1920-24 yıllarında Leipzig sendika şenlikleri oyunlarında, E. Toller'ın yazdığı senaryolarda, 1930'larda sosyal demokrat spor şenliklerinde, daha sonra da Nazi döneminin kitlesel gösterileri içinde yer almıştır. Kitle Tiyatrosu'nda, kitlelerin topluca ritmik devinimi , koro halinde konuşma, müzik, ışıldak ışığı, vb. önemli öğelerdir.

Klasik Tiyatro: Tiyatro ve drama sanatında kendine özgü bir norm bütünlüğüne ulaşıldığı ve bu normların daha sonraki dönemlerin tiyatrosuna ve drama sanatına örnek oluşturduğu evreler için kullanılan genel sanat tarihi kavramıdır. Örnek olarak, antik Yunan tiyatrosu, 16. yüzyıl Rönesans İtalyan tiyatrosu, 17. yüzyıl klasik Fransız tiyatrosu, Elisabeth tiyatrosu, Altınçağ İspanyol tiyatrosu, Alman Weimar klasik tiyatrosu gösterilebilir.


Gönderilen Resim
Kibarlık Budalası, Moliere


Kahramanlık Komedyası: Kralların, prenslerin ve soyluların baş oyun kişisi olduğu, serüvenleri kapsayan komedyadır.

Kahramanlık Tragedyası: İngiltere'de, 17. yüzyıldaki Restorasyon Dönemi'ne özgü tragedyadır. Fransızların klasik tragedya biçiminden esinlenilerek onur, aşk ve ülkeye bağlılık temalarından hareket eden bu tragedyanın kahramanları daha çok soylulardır.

Kenar Tiyatrosu: Bir kentin kenar semtlerinde gösteri düzenleyen yerleşik ya da gezici tiyatro topluluğudur.
Klasik Komedya: 17. yüzyılda, Fransa'da Moliere ve 18. yüzyılda Almanya'da Lessing komedyaları için kullanılan terimdir.

Köşebaşı Tiyatrosu: Köşebaşlarında, yalın, hemen anlaşılabilecek, genellikle siyasal ve toplumsal içerikli, kalın çizgili oyunlar oynayan az kişili topluluk.


(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı:
Tiyatro Türleri / Akımları, IX

#24 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.10.2009 - 13:30

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, IX

Lirik Oyun: Baştan sona ya da bir kesimi müzikli olan oyun.

Maske Tiyatrosu: Maskeyle oyunculuğa dayalı tiyatrodur. Adından da anlaşıldığı gibi bu tiyatro türünde oyuncular maskeleriyle birlikte sahneye çıkarlar. Maske Tiyatrosu'nun ilk önemli uğrağı, antik Yunan tiyatrosu, ikinci önemli uğrağı ise "commedia dell'arte"dir. 20'nci yüzyılın başlarında tiyatro reformuyla birlikte, üstün kukla anlayışı içinde, maske yeniden önem kazanmıştır. Çağdaş tiyatroda Brecht, Grotowski, Strehler gibi yönetmenler ile Bread and Puppet Theatre gibi topluluklar, Maske Tiyatrosu'nun özgün örneklerini vermişlerdir. Toby Wilsher'ın 'Kral Dairesi' adlı oyunu da yakın zamanlardan bir örnek olarak verilebilir.

Mekanik Tiyatro: Oyuncu olarak insanın yerini mekanik olarak hareket eden nesnelerin aldığı ya da insanların mekanik hareketli oyunculuğuna dayanan tiyatro biçimi için kullanılan kavramdır. 20'nci yüzyılın başında tiyatro reformu hareketine bağlı olarak Craig tarafından ortaya atılan "üstün kukla" oyunculuk anlayışıyla ortaya çıkmış olan Mekanik Tiyatro, tiyatroyu mekanik bir araç haline getirmeyi amaçlar.


Gönderilen Resim
"Kral Dairesi" (Toby Wilsher)


Müzikli Dram: Hem sözlü tiyatronun, hem de operanın bazı özelliklerini iç içe kullanan müzikli oyun türüdür.

Müzikli Güldürü: Müziğin eşliğinde gelişen güldürüdür.

Müzikli Oyun: Müzik eşliğinde yürütülen, daha çok ABD'deki melodram ve caz müziğinden gelen etkilerle ortaya çıkmış oyundur.

Natüralist Tiyatro: Gerçekliğin doğaya bağlı kalınarak yansılanmasını amaçlayan tiyatrodur. Emile Zola'nın kuramcılığında gelişme gösteren Natüralist Tiyatro, "sanat, tabiatın bir parçasıdır" ve "sanat, yeniden tabiat haline gelmeye çalışır" ilkeleri doğrultusunda ürünler vermiştir.

No Oyunu: Japon tiyatrosunda ezgili, danslı, dinsel niteliği olan ve Nogaku diye de bilinen eski oyun biçimidir.

Nümayiş: İran'da halk tiyatrosuna verilen addır.


(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı:
Tiyatro Türleri / Akımları, X

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.10.2009 - 13:32


#25 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 12.10.2009 - 14:06

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, X

Orta Antik Komedya: Antik Yunan komedyasının ikinci evresidir. Eski komedya ile orta komedyayı ayıran kesin bir sınır yoktur. MÖ 423 ile 330 yılları arasında gelişmiştir. Kişisel ve siyasal taşlama yoktur. Aristofanes her iki dönemde de vardır.

Ödenekli Tiyatro: Devlet, yerel yönetim, eyalet, kent tarafından belli bir ödenek verilerek paraca desteklenen tiyatroların tümü.

Öfkeli Genç Kuşak: İngiltere'de 1950'lerin ortalarında tiyatroyu biçemsel ve içeriksel olarak etkilemiş oyun yazarları için kullanılan kavramdır. Leslie Paul'ün Öfkeli Genç Adam adlı özyaşamsal romanın başlığından türetilmiştir. İngiltere'de savaş sonrası toplumsal gelişmeler karşısında hoşnut olmayan; tiyatroda, toplumsal yaşamı işçi, emekçi ve küçük burjuva kesimlerin, "küçük insan"ın bakış açısından değişiklik isteyen Öfkeli Genç Kuşak'ın oyun yazarları arasında John Osborne, Arnold Wesker, John Arden, S. Delaney; tiyatroları arasında da Royal Court Theatre, Theatre Workshop sayılabilir.

(Resim: Aristofanes'in Lysistrata adlı oyunu)


(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı:
Tiyatro Türleri / Akımları, XI

#26 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 14.10.2009 - 19:50

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, XI

Panayır Tiyatrosu: Panayırlarda, açık havada, genellikle açık saçık güldürüler oynayan tiyatro.

Pandomim (Pandomima): En basit anlatımıyla sözsüz tiyatro oyunudur. Kısaca "mim" olarak ifade edilir.Pandomimde sanatçı, yüz mimiklerini, el-kol ve beden hareketlerini kullanarak temayı anlatmaya çalışır. Bir anlamda pandomim, evrensel bir tiyatro dili olarak kabul edilir. En ünlü pandomim sanatçılarına örnek olarak Fransız Pandomim (mim) sanatçısı Marcel Marceau (1923 - 2007) gösterilebilir.

Politik Tiyatro: Ünlü Alman yönetmen Ervin Piscator'un göstermeci nitelikteki kendi anlayışını içeren 'Epik Tiyatro'ya verdiği addır. Siyasal gelişimleri konu edinerek insanların daha iyi yaşamalarını savunan, seyircinin duygusundan çok usuna yönelen tiyatro anlayışıdır.

Radyo Oyunu: Radyoda seslendirmek üzere yazılmış, kulağa yönelik işitsel özel teknik gerektiren oyundur.

Romantik Tiyatro: Sınırsız özgürlük ve coşkuyu içeren tiyatro akımıdır. 1790'lardan 1840'lara kadar ortaya çıkmış romantik sanat ve düşünce akımının tiyatrosudur. Almanya'da F. Schlegel, A. W. Schlegel ve Schelling, romantik anlayışı öne sürmüşlerdir. Fransa'da Romantik Tiyatro'nun başlıca temsilcileri Victor Hugo'nun yanısıra, P. Merimee ile A. de Vigny'dir. Romantik Tiyatro ürünleri daha çok bale ve opera içinde değerlendirilmiş; romantik drama daha çok edebiyat tarihi açısından önem taşımıştır.

Gönderilen Resim
“Le Roi s'Amuse” (Kral Eğleniyor), Victor Hugo


Rönesans Tiyatrosu: Rönesans dönemindeki tiyatro etkinliklerinin genel adıdır. Kilise baskılarından kurtulmaya çalışan tiyatronun da öncüsüdür. Rönesans tiyatrosu İtalya'da başladı, ama en önemli ürünlerini Rönesans'ı geç yaşayan İngiltere gibi ülkeler verdi.

Ritüel: Dinsel tören, kutlama...Tiyatronun kaynağında ritüeller vardır. Antik tiyatronun başlangıcı da ritüellerden var olmuştur. Bağ ve şarap tanrısı Diyonizos adına yapılan bahar kutlamaları giderek tiyatro gösterilerine dönüşmüştür.


(tiyatro.balikesir.edu.tr, tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı:
Tiyatro Türleri / Akımları, XII

#27 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.10.2009 - 09:05

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, XII

Saçma Tiyatrosu: 1950'lerde başlıcalıkla Fransa'da yaygınlık kazanmış bir avangart (sanatta öncülük, öncü) tiyatro akımı ve anlayışıdır. Göreneksel burjuva dünyasının alışılageldik beylik değerlerine dayalı yaşam tarzını mutlak olumsuzlayıcı bir tepki olarak ortaya çıkmış olan Saçma Tiyatrosu, toplumsal yabancılaşmayı bir insanlık durumu olarak alarak, bu ikisini özdeşleştirir. Başta Samuel Beckett ve Eugene Ionesco olmak üzere, Saçma Tiyatrosu bağlamında Pinter, Albee, Kopit gibi adlar yer alır.

Saray Tiyatrosu: Feodal çağın sonuyla mutlakçılık döneminin başı arasında Batı'da prenslik saraylarında yer almaya başlayan tiyatro etkinlikleridir. Saray Tiyatrosu 18. yüzyılın sonlarından sonra kalkarak yerini devlet, kent ve eyalet tiyatrolarına bırakmıştır.

Serbest Tiyatro: 1960'lardan sonra yerleşik, ticari tiyatro kültürüne karşı ortaya çıkmış bir sanat ve eylem tiyatrosu hareketidir. Artaud ve Grotowski'nin görüşleri doğrultusunda ilkelerini gerçekleştirmeye çalışan Serbest Tiyatro etkinlikleri arasında Off-Off- Brodway, soytarı tiyatrosu hareketi sayılabilir.

Siyahi Tiyatro: Afro- Amerikan tiyatrosu. ABD'deki siyahi azınlığın tiyatrosu olarak ilk Siyahi Tiyatro topluluğu New York'ta 1821'de kurulmuştur. Siyahi Tiyatro, 1920'lere kadar müzikli komedya ve vodvil tiyatrosu biçiminde yer almış; daha sonra, Federal Tiyatro Projesi çevresinde, ırk ayrımına karşı tiyatro kimliğini kazanmıştır.


Gönderilen Resim
Köpenickli Yüzbaşı (Der Hauptmann von Köpenick), Carl Zuckmayer


Sürgün Tiyatrosu: Naziler'in iktidara gelmesiyle birlikte yabancı ülkelere sığınan ve sürgün giden Alman tiyatro sanatçıları ve yazarlarınca sürdürülen tiyatro etkinlikleridir. Sürgün Tiyatrosu bağlamında, başlıcalıkla Zuckmayer, Reinhardt, Brecht, Thomas ve Heinrich Mann, F. Bruckner gibi tiyatro adamlarının etkinlikleri önem taşır. Sürgün Tiyatrosu, tiyatrocuların her zorluğa karşın mesleklerini sürdürmeleri için bir ortam oluşturmuş; faşizme karşı güçlerin biraraya gelmesine yol açmış; tiyatronun çağın ve toplumun eleştirisini yapma özelliğini sürdürmesini sağlamıştır.

Sokak Tiyatrosu: Geleneksel tiyatro yapıları dışında, açık havada, herhangi bir yerde, sokakta, parkta,alanda ve benzeri yerlerde oyunlar oynayan tiyatrodur. Sokak tiyatroları özellikle, genç tiyatrocular tarafından gerçekleştirilen, kısa yoldan iletide bulunan ve gösteri süreleri onbeş dakikayı geçmeyen oyunları içeren topluluklardır.


(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı:
Tiyatro Türleri / Akımları, XIII

#28 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.10.2009 - 16:56

Gönderilen Resim


Tiyatro Türleri / Akımları, XIII

Tarihsel Komedya: Konusunu tarihten alan komedya türüdür.

Tiyatro İçinde Tiyatro: Oyun içinde oyuna karşılık veren bir dramaturjik biçimlendirme aracı; bir tiyatro oyununda tiyatro sahnesinin yer alması. Başlıca örnekleri, Pirandello'nun Altı Kişi Yazarını Arıyor'u ile Weiss'ın Marat/Sade'ıdır.

Töreci Oyun: Ortaçağda, Hristiyan öğretisinin ahlak anlayışını aşılamakta kullanılan bir oyun biçimi.

Uyarı-Propaganda Oyunu: Seyirciye belli bir düşünceyi ve siyasal görüşü benimsetmek amacıyla yazılmış oyundur.

Vahşet Tiyatrosu: Aslolanın "ilkel" olduğunu savunan, insanların arınması için kabile törenlerini sahneye taşıyan anlayıştır. Kuramı, Antonin Artaud tarafından geliştirilmiştir.ve birçok yazar ve yönetmen tarafından benimsenen bir oyun türüdür.

Varoluşçu Tiyatro: İnsanın dışa ve kendine olan yabancılığını, yalnızlığını, kişinin davranışlarıyla var olduğunu, karar zorunluğu ve sorumluluğuyla kendini gerçekleştirdiğini savunan tiyatro türüdür. Varoluşçu düşünceyi yaymada kullanılan tiyatrodur. Özellikle Jean Paul Sartre ve Albert Camus'nun oyunları ile bilinir. (Yukarıda: Yanlışlık / Le Malentendu, Albert Camus)

Yatra: Hindistan'da dinsel bayramlarda oynan ezgili, danslı halk oyunudur.


Gönderilen Resim
Huysuz Adam(Dyskolos), Efesli Menandros


Yeni Komedya: Antik Yunan komedyasının aşağı yukarı MÖ 330 tarihlerinde ortaya çıkan incelmiş biçimidir. Bu komedyada eski komedyanın karikatür tipleri ve mitologya kişileri yok oldu, bunların yerini, o dönemde yaşayan insanlar, onların güncel sorunları ve giysileri aldı. Yeni komedyanın bugüne kalan en önemli yazarı Efesli Menandros'tur. (Menander olarak ta bilinir.)

Yeraltı Tiyatrosu: Altmışlı yıllarda ABD'de ve özellikle de New York'ta "Off-Off- Brodway" tiyatroları arasında, var olan düzene, kentsoylu ahlakına ve halkın benimsediği siyasal anlayışa karşı saldırgan, hatta değer tanımaz bir tavır içinde olan 'anarşist' tiyatrodur. Adının 'Yer altı Tiyatrosu' olmasının nedeni, yasa dışı bir tiyatro hareketi sayılmasındandır.

Yerel Oyun: Belli bir yerin özelliklerini gösteren konuları, kişileri, töreleri işleyerek yazılmış gerçekçi oyundur. Bu çeşit oyunlarda söz konusu yörenin şivesi ve ağzı kullanılır.

Yoksul Tiyatro: Jerzy Grotowski'nin tiyatro estetiği ile ortaya çıkan tiyatro anlayışıdır. Grotowski, tiyatronun temel öğelerinin oyuncuyla seyirci olduğunu belirterek, tiyatronun tüm öteki öğelerinden arınması gerektiğini söyleyerek bir oyuncu tiyatrosu ortaya çıkarmıştır. Bu tiyatro, Avrupa ile ABD'de birçok genç tiyatro topluluğunu ve tiyatro adamını etkilemiştir.


(tiyatro.balikesir.edu.tr)

...Gelecek yazı:
Türk Tiyatrosu

#29 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.10.2009 - 14:50

Gönderilen Resim


Türk Tiyatrosu

Türk Tiyatrosu, Türklerin Orta Asya'da yaşadıkları dönemlerin birtakım törenleri ve taklit gösterileriyle başlayan tiyatro etkinliklerini ifade eder ve Anadolu uygarlığını oluşturan çeşitli toplumların, Anadolu'ya göç eden Türklerin atalarının ve İslâm dünyasının kültürel birikimine dayanan, hem Doğu hem de Batı kaynaklı etkileri içeren bir seyirlik geleneği üstünde gelişmiştir.Tiyatro sanatının gelişmesi Türkler'in İstanbul'u fethetmeleri (1453) ve burayı başkent yapmaları ile daha da hızlanmıştır. Bu dönemden sonraki Türk Tiyatrosu geleneksel tiyatro ve batı etkisi altında gelişen tiyatro olarak iki ana gruba ayrılmıştır.

* Geleneksel Tiyatro:
- Kukla
- Meddahlık
- Karagöz ve Hacivat
- Ortaoyunu

* Batı Etkisi Altında Gelişen Tiyatro:
- Tanzimat Döneminde Tiyatro
- Meşrutiyet Döneminde Tiyatro
- Cumhuriyet Döneminde Tiyatro 1923 ve sonrası

(derleme)

...Gelecek yazı : Geleneksel Tiyatro

#30 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.10.2009 - 22:56

Gönderilen Resim


Geleneksel Tiyatro

Geleneksel tiyatro başlığı altında genellikle kukla, meddah, Karagöz, ortaoyunu ve köy seyirlik oyunu gibi gösteri türleri yer alır. Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel tiyatro yazılı bir metne dayanmaz. Geleneksel tiyatroda güldürü öğesi ön plandadır. Genellikle sahnesiz bir tiyatrodur. Bunlardan seyirlik köy oyunlarının kökeni tarihöncesi bolluk törenlerine ve ilkel inançlara uzanır. Bunlarda Türkler'in Orta Asya'dan getirdikleri inançların izleri olduğu gibi, Anadolu'da daha önce yaşamış olan toplulukların kültürlerinin de katkısı vardır. Bu oyunların başlangıçta amaçları zamanla değişmiş olsa bile, Türk köylüsünün bu geleneği sürdürdüğü görülür. Seyirlik köy oyunlarının başlıca türleri şunlardır: Ölüp dirilme, esnaf oyunları, çoban oyunları, günlük hayattan sahneler, hayvan benzetmeleri, kız kaçırma, efsane ve masallardan oyunlar.


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı :
Kukla

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 28.10.2009 - 03:17


#31 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 29.10.2009 - 13:43

Gönderilen Resim


Kukla

Türkler'in Anadolu'ya geldiklerinde birlikte getirdikleri kukla, bir gösteri sanatıdir.
İstanbul'da Osmanlı döneminde el kuklası, ipli kukla, sopalı kukla, araba kuklası, yer kuklası, ayak kuklası, iskemle kuklası gibi değişik türde kukla gösterileri 19. yüzyıla kadar geliştirilerek sürdürülmüştür. Ama kukla sanatı, ondan daha eski bir gösteri olan meddahlık ve İstanbul'a 16. yüzyılda geldiği sanılan Karagöz kadar yaygın olmamıştır.

(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı : Meddahlık

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 01.11.2009 - 01:53


#32 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.11.2009 - 05:21

Gönderilen Resim


Meddahlık

Meddahlık, bir konuyu oynayarak anlatma sanatıdır ve İslam ülkelerinde oldukça yaygın bir gelişme alanı bulmuştur. Öbür gösteri türlerinde güldürüye ağırlık verilmesine karşılık meddahlıkta acıklı, duygusal, dinsel ve kahramanlıkla ilgili konulara da rahatlıkla yer verilebiliyordu. Aynı zamanda kıssahan diye anılan meddahlar, sarayda olduğu gibi halk arasında da büyük ilgi görmüş, özellikle kahvehanelerde İstanbullular'ın eğlence gereksinimini yüzyıllar boyunca karşılamıştır.

Fatih Sultan Mehmed'in sarayında Mustafa, Balaban Lâl ve Ömer adlı kıssahan ve nedimleri daha sonra, II. Selim döneminde Nakkaş Hasan, Çokeydi Reis, III. Murad döneminde ise Meddah Eğlence, Lâlin Kaba diye bilinen Bursalı Seyit Mustafa Çelebi ve Derviş Hasan gibi meddahlar izlemişlerdir. Bu geleneksel temaşa türü İstanbul'da Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına kadar daha pek çok sanatçı yetiştirmiş, bunlardan Şükrü Efendi, İsmet Efendi ve Meddah Sururi gibi sanatçıları görüp dinlemiş olan bazı İstanbullular onların ününü canlı birer tanık olarak günümüz kuşaklarına bile iletmiştir.

Meddahlık sanatı, İmitatör Rasih'le birlikte bir ölçüde zamana uymuş, 1940'larda ise ünlü sinema ve seslendirme sanatçısı Ferdi Tayfur meddahliğa tam anlamıyla çağdaş bir nitelik kazandırmıştır. Günümüzde Celal Şahin ve Orhan Boran gibi bazı sanatçıların bu geleneksel sanat türünü günün koşullarına uygun bir biçim ve içerikle sürdükleri, ünlü sinema ve tiyatro oyuncularından Erol Günaydın'ın ise meddahlığı geleneksel özellikleri içinde yaşatmaya çalıştığı söylenebilir.

(Resim: Bir 18.Yüzyıl minyatüründe görülen meddahın boynuna doladığı makrame* ve belindeki kuşağa sokulu çevgen** başlıca gösteri araçlarıdır.)

(* Makrame; elle yapılan ve birbiri arasından geçirilen ipliklerin meydana getirdiği düğümlerle oluşan bir düğümleme ürünü.)

(** Çevgen; bir çeşit sopa, değnek.)


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı :
Karagöz ve Hacivat

#33 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 03.11.2009 - 15:20

Gönderilen Resim


Karagöz ve Hacivat

Türkler'in toplumsal yaşamında önemli bir yeri olan bir başka geleneksel gösteri türü de, bir çeşit gölge oyunu olan Karagöz'dür.

Gölge oyununun kökeni konusunda değişik görüşler ileri sürülmektedir. Cava, Endonezya ya da Çin gibi Uzakdoğu ülkesinde ortaya çıkmış ve Hindistan üzerinden Ortadoğu'ya gelmiş olması akla yakındır.

Bazı kaynaklar Karagöz'ün 14. yüzyılda Orhan Gazi zamanında Bursa'da ortaya çıktığını ileri sürüyorsa da, günümüzde daha yaygın bir görüşe göre Türkler gölge oyunu tekniğini 16. yüzyılda Mısır'dan almış ve bu oyun türüne Karagöz adı altında kesin biçimini 17. yüzyılda kazandırmışlardır.

Karagöz de meddahlık gibi, bir kişinin yaratıcılığına dayanan bir gösteri türüdür. Hayali ya da hayalbaz denilen karagözcünün bir de yardak adı verilen yardımcısı vardır. Klasik bir Karagöz oyunu genellikle dört bölümden oluşur:

*Hacivat'ın semai söyleyerek perdeye geldiği ve perde gazelini okuduktan sonra dua edip Karagöz'ü perdeye çağırdı mukkadime (giriş) bölümü.

*Hacivat'la Karagöz arasında geçen ve doğrudan konuyla ilgisi olmayıp daha çok Karagöz'ün yanlış anlamalarından ortaya çıkan güldürücü muhavere (karşılıklı konuşma) bölümü.

*Başka kişilerin de katıldığı ve oyuna adını veren olayların yer aldığı fasıl.

*Karagöz'le Hacivat arasında geçen kısa bir uzlaşma konuşmasıyla noktalanan bitiş bölümü.


Gönderilen Resim


Karagöz oyunlarının konuları çoğunlukla gerçek yaşamdan alınmış sahnelerden oluşur: Mahalle yaşayışı, esnaf ve evlenme töreleri, toplumsal ve siyasal taşlamaya elverişli olaylar gibi. Bunun dışında Ferhad ile Şirin, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber gibi halk hikâyelerinden, olağandışı öğelere yer veren masallardan da yararlanıldığı görülür.

Sarayda oynatılan örneklerinde belli bir inceliğe ulaşan Karagöz oyunlarının, özellikle Osmanlı toplumunun kadınların ve erkeklerin birlikte eğlenmelerini yasakladığı bağnaz dönemlerinde, daha çok yetişkin, erkek seyircilerin gittiği kahvehanelerdeki gösterilerinde açık saçık bir kimliğe büründüğü de göze çarpar.

Karagöz'ün başlıca dağarcığı 28 oyundan oluşmakla birlikte, zaman zaman güncel olaylardan da esinlenerek yeni Karagöz oyunlarının türetildiği görülmüştür.

Oyunun iki baş kişisi halk zekâsını ve halkın gözündeki bilgiç Osmanlı münevverini temsil eden, ama bir yandan da Karagöz'e ve mahalleliye yardımdan geri kalmayan Hacivat'tır. Bunlar dışında Tiryaki, giyimine düşkün Mirasyedi Çelebi, genellikle zenne denilen genç kadın tipleri, mahallenin aptalı Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Zeybek gibi kabadayı ve külhanbeyi tipleri, Kürt, Laz, Kastamonulu, Bolulu, Acem, Rumelili, Yahudi, Rum, Ermeni, Arap, Zenci, Frenk gibi taşralı ya da azınlıktan olup şive taklidi yapan Osmanlı İmparatorluğu'nun değişik kesimlerinden gelip İstanbul'da toplanmış olanlar ile cin, büyücü, yılan ve canavar gibi olağanüstü yaratıklar vardır.

Geleneksel Türk tiyatrosunun parlak bir örneği olan Karagöz'ün 16. yüzyıldan bu yana pek çok usta hayalci geliştirip zenginleştirmişse de bu sanat türünün bütün inceliklerini bilen geleneksel hayal ustalarının nesli artık tükenmiştir. Karagöz sanatını zamanımıza kadar getirmiş büyük hayalciler arasında Hayali Memduh Bey ile Hayali Küçük Ali'den sonra günümüzde bu sanatı yaşatmaya çalışan Tacettin Diker ve Metin Özlen'in adlarını da anmak gerekir.

(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı :
Ortaoyunu

#34 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.11.2009 - 16:40

Gönderilen Resim


Ortaoyunu

Geleneksel Türk tiyatrosunun birçok bakımlardan Karagöz'e benzeyen, ama canlı oyuncularla oynayan bir türü de ortaoyunudur.

16. ve 17. yüzyıllardaki kol oyunu, taklit oyunu, meydan oyunu ve zuhuri gibi oyuncu kollarının gösterilerinden kaynaklanan bu gösteri türü kesin biçimini ve ortaoyunu adını 19. yüzyılda almıştır.

Karagöz'de ve İtalyanlar'ın commedia dell'arte'sinde olduğu gibi ortaoyununda da yazılı bir oyun metni yoktur. Ana çizgileri bilinen bir konu ele alınarak, oyuncuların doğaçlama, yani tuluat yoluyla geliştirdikleri olaylar dizisi, gene Karagöz'dekine benzer konular ve ondakine benzer oyun kişileriyle sahneye getirilir. Oyun yeri seyircilerin çevrelediği hemen hemen boş bir alandır. Erkek seyirciler ve kadın seyirciler ayrı ayrı yerlerde otururlar.

Ortaoyununda Karagöz'ün karşılığı Kavuklu, Hacivat'ın karşılığı ise Pişekâr'dır. Öbür oyun kişileri Karagöz'deki kişilerle büyük benzerlik gösteren kalıplaşmış tiplerdir. Ortaoyunu da Karagöz gibi dört bölümden oluşur. Ama burada perde gazeli yerine Pişekâr'ın seyirciyi selamlaması ve zurnacıyla konuşarak oyunu açması, muhavere bölümünde ise Pişekâr ile Kavuklu'nun tanışma konuşmaları (arzbâr) ve Kavuklu'nun sonunda rüya olduğu anlaşılan bir olayı anlatması (terkerleme) gibi özellikler ortaoyununun Karagöz'den ayrildığı bazı ayrıntılardır.


Gönderilen Resim
Ahmet Kutsi Tecer'in "Köşebaşı" oyunundan bir sahne (Küçük Tiyatro oyuncuları)


Ortaoyunu günümüzdeki epik tiyatroyu andıran açık biçimiyle her türlü yeniliği özümleyebilecek bir yapıya sahip olmakla birlikte, en parlak örneklerini verdiği 19. yüzyılda bir yandan tuluat tiyatrosunun yozlaştırıcı etkisi, bir yandan da batı etkisinin İstanbul'da yaygınlık kazanması yüzünden daha fazla gelişemeden sınırlı bir ölcüyü aşamamış ve güdük kalmıştır.

Günümüzde bu türden yararlanarak çağdaş ve yerli bir tiyatro yaratma çabaları da sürüp gitmektedir. Bu denemelerin başarılı örnekleri arasında İstanbul yaşayışını canlandıran Ahmet Kutsi Tecer'ın "Köşebaşı" (1948), Oktay Rifat'ın "Oyun İçinde Oyun" (1948), ve Haldun Taner'in "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" (1964) oyunlarını sayabiliriz.


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı :
Batı Etkisi Altında Gelişen Türk Tiyatrosu

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.11.2009 - 16:41


#35 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.11.2009 - 00:31

Gönderilen Resim


Batı Etkisi Altında Gelişen Türk Tiyatrosu

Türk halkı Batı modelinde tiyatroyla azınlıkların sunduğu tiyatro gösterileri yoluyla bir ölçüde tanışıyordu. Osmanlı sarayı ise yabancı toplulukların gösterilerine büyük önem vermiştir, Batı tiyatrosunu Türk halkından daha önce benimsemiştir.

Batı tiyatrosunun Türk kültürüne tam anlamıyla aktarılması Tanzimat'ta oluşmuştur. Batı tiyatrosunun, 1839 Tanzimat Fermanı'nın öngördüğü ilkeler doğrultusunda Batıya yönelen Osmanlı toplumuna girişi, geleneksel Türk tiyatrosuna bir yandan bir çok olumlu katkıda bulunurken, bir yandan da onun çağdaş doğrultuda gelişmesini engellemiştir.

Batı modeli tiyatronun benimsenmesiyle Türk tiyatrosuna yeni bir yöneliş içine girmiştir. Her şeyden önce tiyatro da yazılı metne geçilmiş, yabancı yazarlardan yapılan çeviri ve uyarlamalar yanında Türk yazarları da oyun yazmaya başlamışlar, böylece Batıya oranla çok geç de olsa bir dram geleneği başlamıştır. Batı modelinde tiyatronun Türkiye'ye gelmesi sonucunda çerçeve sahneli yeni tiyatro yapıları kurulmuş, topluluklar bu tiyatrolarda düzenli olarak oyun sergilemeye başlamışlardır. Böylece tiyatroyu kurumsallaştırma yönünde önemli bir adım atılmıştır.

Batı tiyatrosu modelini benimseyen Türk Tiyatrosu'nun gelişimi çok genel bir yaklaşımla üç dönemde incelenebilir:
Tanzimat Dönemi
Meşrutiyet Dönemi
Cumhuriyet dönemi.


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı :
Tanzimat Dönemi Tiyatrosu

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 07.11.2009 - 00:32


#36 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.11.2009 - 05:38

Gönderilen Resim



Tanzimat Dönemi Tiyatrosu

Tanzimat'la birlikte batılı bir tiyatro anlayışını benimseyen Türk tiyatrosu, Cumhuriyet döneminde yurdun her yanında açılan halkevlerinde amatör tiyatro çalışmaları başlayıncaya ve Ankara'da 1940'ların sonunda devlet eliyle bir konservatuvar ve Devlet Tiyatrosu kuruluncaya kadar geçen sürede hemen hemen yalnız İstanbul'da bir gelişme alanı bulabilmiştir. Bu dönemde atılan adımlar ulusal bir tiyatronun kurulması doğrultusunda özgün yapıtların yazılmasını ve yerli bir duyarlılığın oluşmasını sağlayacak çabalardan çok, kendi toplum yapısına uymayan bir dünyanın tiyatro örneklerine öykünme gibi çelişik bir eğilimi yansıtır.

Siyasal ve ekonomik baskılar sonunda batıya açılmaya karar veren III. Selim, II. Mahmud, Abdülmecid gibi yenilikçi padişahların ve bu görüşü benimseyen okur-yazar çevrenin Türkiye'ye batı tiyatrosunun girmesinde büyük payı vardır. İstanbul'daki yabancı elçiliklerin aracılığı ve batıya daha kolay yaklaşabilen azınlıkların da girişimiyle çeşitli sanat dallarında batılı biçimler denenmeye başlanmış, tiyatro da bir kurum olarak saray ve halk tarafından büyük ilgi görmeye başlamıştır. Sarayın desteği İstanbul'a gelen yabancı topluluklara gösterdiği ilgiyle kalmamış, Çırağan, Dolmabahçe ve Yıldız saraylarında tiyatro salonları yaptırılmıştır.

Batılı anlamda ilk Türkçe oyun, Şinasi'nin Şair Evlenmesi'dir (1860). Bu oyun Dolmabahçe Saray Tiyatrosu'nda oynamak üzere ısmarlanmıştır. Bu arada İtalyan, Fransız, Alman, Avusturyalı tiyatro, opera ve bale toplulukları, Adelaide Ristori, Sarah Bernhardt gibi dünyaca ünlü sanatçılar İstanbul ve İzmir'de temsiller vererek bu kentleri önemli sanat merkezleri durumuna getirmişlerdir.


Gönderilen Resim


İstanbul'da ilk yerli tiyatro topluluğunu kuran Güllü Agop bu olumlu hava içinde yetişmiş ve ilk adı Asya Kumpanyası olan topluluğun adını Osmanlı Tiyatrosu koyarak, Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu İstanbul yakasındaki Gedikpaşa Tiyatrosu'nda temsiller vermeye başlamıştır.

Batı tiyatrosunun Türkiye'ye girişinde ilk oyunlar yabancı dillerde oynadığından bunları ancak o dilleri bilen az sayıda Türk izliyebiliyordu. Yabancı azınlıklar İstanbul'da tiyatro dernekleri ve tiyatro okulları kurmuşlardı. Ayrıca Ermenice ve Türkçe temsiller veren Ermeni Tiyatro grupları vardı. Güllü Agop'un bu girişimiyle önceleri Ermenice oyunlar oynayan topluluklar yerine, 1866'den başlayarak yalnız Türkçe oynayan ve Türk yazarların yetişmesine ön ayak olan bir tiyatro kurulmuş oluyordu. 1870'te Sadrazam Âli Paşa'nın desteğiyle 10 yıllık bir tekel ayrıcalığı elde eden Osmanlı Tiyatrosu Türkçe oyunlarda rakipsiz bir tiyatro niteliği kazandı. Türk oyuncuların sahneye çıkmalarında ve Türk seyircilerin batılı bir tiyatro beğenisi edinmesinde Güllü Agop'un topluluğunun önemli rolü oldu. Müslüman Türk kadınlarının tiyatroya gitmesinin hoş karşılanmadığı bir ortamda Güllü Agop kadınlar için kafesli bölmeler yaptırtmış, ama gene de kadınların tiyatroya gitmesinin sık sık yasaklandığı görülmüştür.

Tanzimat döneminde oynanan ilk oyunlar, daha çok Avrupa kentlerinde moda olan melodram, duygulu komedi, romantik trajedi, tarihsel oyunlar ve kolay beğenilir vodvillerdi. Bu yüzden de izleyicilerin yaşam biçimine oldukça aykırıydı. Daha önce Karagöz ve ortaoyunu ile koşullanmış olan izleycinin kısa zamanda tiyatro kültürü ve görgüsü edinebilmesi kolay değildi. Üst localardaki izleyicilerin aşağıya su dökmeleri, sahneye portakal fırlatmaları sık rastlanan olaylardandı. Ayrıca salonda sigara dumanından göz gözü görmez, ıslıktan ve gürültüden geçilmezdi. Bunda seçilen oyunların kendi yaşamlarına yabancı, ağır bir dille ve bozuk bir şive ile oynanmasının da payı vardı.


Gönderilen Resim
İsmail Dümbüllü


Önce bu türden oyunların çevirilerini sahneleyen tiyatro adamları, halkı ısındırmak için uyarlama ve öykünme yoluna da gittiler. Bu arada Şinasi, Namık Kemal, Direktör Âli Bey, Ahmed Midhat Efendi, Ebüzziya Tevfik, Teodor Kasap, Ahmed Vefik Paşa ve Abdülhak Hamid gibi ilk Türk oyun yazarları da yazdıkları ve uyarladıkları oyunlarla Güllü Agop, Mardiros Mınakyan, Tomas Fasulyeciyan ve Ahmed Fehim (1856-1930) gibi tiyatro adamlarının çabalarına destek oldular.

Bu dönemin oyunlarında genellikle vatan ve özgürlük aşkı, evlilik ve aile düzeninin eleştirilmesi, inançlar ve boş inançlar, batıya açılmanın getirdiği sorunlar irdelendi. Batılı biçimlere yerli içerik bulmaya çalışan Tanzimat tiyatrosunun ahlakçı, öğretici bir tutumu olmakla birlikte, eğlendiriciliği de elden bırakmadığı görülür. Özellikle müzikli oyunlar Dikran Çuhacıyan'ın kurduğu Opera Tiyatrosu'nda büyük ilgi görmeye başlayınca, bu türün Güllü Agop tarafından da ele alınmasına yol açmıştır. Çuhacıyan'ın sahneye koyduğu Leblebici Horhor Ağa adlı müzikli oyun büyük başarı kazanmıştı. Güllü Agop'un temsilleri arasındaysa Ahmed Midhat Efendi'nin Çengi ile Zeybekler adlı oyunları yer aldı. Müzikli oyunların çoğu yabancı yapıtlardan uyarlanmaktaydı.

Bu sırada ortaoyunundan, batı tiyatrosunun etkisiyle kendine özgü bir tiyatro türedi. Tuluat olarak bilinen bu tür sahnede metinsiz ve suflörsüz oynanıyordu. Bu işe ilk başlayan eski bir ortaoyunu ustası olan Kavuklu Hamdi'dir. Tuluat tiyatrosunun Kavuklu Hamdi'den sonra ikinci büyük sanatçısı Abdürrezzak'ı, Ali Rıza Efendi, Hakkı Efendi ve Kel Hasan izledi. İsmail Dümbüllü, Münir Özkul ve Ferhan Şensoy'la da zamanımıza kadar geldi.


Gönderilen Resim


Abdülmecid'den sonra II. Abdülhamid'in baskı dönemi ve sansürün olumsuz etkisiyle oyun yazarlarının, oyuncularının siyasal ve ekonomik baskı altında kalmaları, bu dönemin ikinci yarısında oyun seçiminde belli bir zevksizliği de getirmiştir.

Tanzimat döneminde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda oynayan Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre oyunu seyircilerin özgürlük duygularını coşturup olaylara yol açınca, Namık Kemal ve bazı arkadaşları sürgüne gönderildi. Bundan böyle izin alınmadan oyun oynatılması kuralı kondu. Ayrıca vatan, dinamit, hürriyet, adalar, birader, Makedonya, Girit, Kıbrıs ve burun gibi sözcükler de sakıncalı görüldüğü için yasaklandı. Gene aynı tiyatroda oynayan Ahmed Midhat Efendi'nin Çerkez Özdenleri (1884) adlı oyunu sarayın kuşkusunu çektiği için, tiyatro bir gecede yıktırıldı. Bundan sonra uzunca bir süre sansür, sürgün ve jurnalcılık yüzünden doğru dürüst tiyatro çalışması yapılmadı.


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı :
Meşrutiyet Dönemi Tiyatrosu

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 22.11.2009 - 23:40


#37 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 12.11.2009 - 16:16

Gönderilen Resim


Meşrutiyet Dönemi Tiyatrosu

II. Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle (1908) gelen özgürlük ortamı İstanbul'da tiyatro yaşamına da büyük bir canlılık kazandırdı. Anayasanın yurttaşlara tanıdığı yönetime katılma ve denetleme haklarını kullanmak isteyen birçok yazar ve sanatçı görüşlerini yansıtmak için tiyatroyu elverişli bir araç saydı. Oyunların konularını Osmanlı tarihindeki zaferler, kahramanlık destanları, çokevlilik, evlilik dışı ilişkiler, kadın hakları, köylerdeki sömürü ve bozuk düzen oluşturuyordu. Tanzimat döneminde daha çok Ermeni oyuncuların ayakta tuttuğu tiyatro sanatı Meşrutiyet döneminde Türk oyuncuların da katılmasıyla güçlendi ve yaygınlaştı. Böylece, yeni yazarlara ve tiyatroculara hazırladığı yetişme olanaklarıyla, 1923'ten sonraki cumhuriyet tiyatrosunun temelleri bu dönemde atılmış oldu. Halka tiyatronun ne olduğunu anlatmak ve iyi bir tiyatro izleyicisi yetiştirmek için de çaba gösterildi. Tiyatroya çok yabancı olan halka tiyatroya koyu renk, temiz bir giysiyle gelinmesi, oyun sırasında yüksek sesle konuşulmaması, fındık fıstık yenmemesi için programlar ve el ilanları aracılığıyla uyarılarda bulunuldu.


Gönderilen Resim
Afife Jale


Meşrutiyet tiyatrosu, Servet-i Fünûn, Fecr-i Âti ve Milli Edebiyat dönemlerini kapsar.

Serveti Fünûn döneminde özel tiyatroların yanında Darûİbedâyinin i kuruluşu (1914), tiyatronun gelişmesi açısından önemli bir aşamadır. Darülbedâyi (Güzel Sanatlar Okulu); sanatçı yetiştirecek, tiyatro eğitimi verecek, tiyatroyu okullaştıracak bir kurumdur. Burada okuma, telâffuz, dram, dans, edebiyat gibi dersler verilir, önemli tiyatro adamları yetiştirilir. Ünlü tiyatro adamımız Muhsin Ertuğrul da Darûİbedâyinin başında çağdaş tiyatronun kurulmasına büyük katkıları olur. Bu döneme kadar kadın oyuncular azınlıklardan seçilmekteydi. İlk defa Müslüman kadın oyuncu Afife Jale'nin sahneye çıkmasıyla Müslüman kadınlara da sahne yolu açılmıştır.

Fecr-i Âti döneminde de tiyatro çalışmaları sönük geçmiştir. Konular genellikle bireysel yaşamla ilgilidir. Tahsin Nahit, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Cenap Sahabettin gibi yazarlarımızın tiyatro alanında eserler yazdığı görülür.


Gönderilen Resim
Musahipzade Celâl'in Aynaroz Kadısı'ndan bir sahne (Şehir Tiyatroları)


Millî Edebiyat döneminde Türkçülük akımı, tiyatroda daha fazla hissedilir. Ancak savaş yıllarıdır. Ekonomik sorunlar, karamsarlık, yılgınlık da vardır. Bunlar tiyatroya da yansır.Siyasal ve belgesel nitelikli oyunlar, istibdat dönemi eleştirileri, saray yaşamı, sosyal dramlar ve aile dramları tiyatroda ilgi görür. Yakın tarih, Türk dünyası idealleri tiyatro eserlerine konu olur. İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Musahipzade Celâl bu dönemde sadece tiyatroyla uğraşan yazarlardır. Ayrıca Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mithat Cemal Kuntay, Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Raif Necdet gibi yazarlar da tiyatro eserleri yazmışlardır.


(derleme)

...Gelecek yazı :
Cumhuriyet Dönemi Tiyatrosu

#38 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 14.11.2009 - 15:21

Gönderilen Resim


Cumhuriyet Dönemi Tiyatrosu

Cumhuriyet döneminde İstanbul Türkiye'deki tiyatro etkinliklerinin merkezi oldu. Kurtuluş yıllarının coşkunluğu, çağdaşlaşma çabalarının üstyapı kurumlarında yoğunlaşan belirtileri tiyatroya da yansımaktaydı. Kadın ve erkeklerin tiyatroya birlikte gitmeleri de bu değişimin örneklerindendir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın oyuncu sorunu çözümlenmiş, Darülbedayi'de oynanan Othello'da Desdemona rolünü Bedia Muvahhit, Emilia'yı ise Neyyire Neyir canlandırmıştır. Tiyatro öğrencileri arasında da artık kızlar görülmektedir.


Gönderilen Resim
Neyyire Neyir


Türkiye'nin ilk ödenekli tiyatrosu Darülbedayi'nin bu dönemde adı İstanbul Şehir Tiyatrosu olarak değiştirilmiş (1927), teori ve pratiğini yurtdışında geliştiren Muhsin Ertuğrul'un yönetimindeki bu tiyatro yeni oyun yazarlarının, oyuncularının, yönetmenlerin ve her kuşaktan binlerce tiyatro seyircisinin yetişmesinde bir okul görevi görmüştür. Önceleri Tepebaşı'nda Dram ve Komedi tiyatrolarında çalışmalarını sürdüren topluluk, yapıların yıkılması ve yanması nedeniyle Beyoğlu Yeni Komedi Tiyatrosu, Harbiye Şehir Tiyatrosu gibi salonların yanı sıra, 1960'tan sonra yapılan Üsküdar ve Fatih şehir tiyatrolarında ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nin salonunda her tiyatro mevsiminde oyunlar sunmuştur.

Bu ödenekli tiyatronun dışında bazı özel tiyatrolar da Meşrutiyet döneminden beri süregelen dağınık bir düzen içinde, gerek Naşit ( Özcan) gibi büyük halk sanatçılarının gördüğü ilgiyle, gerek operet topluluklarının getirdiği canlılıkla İstanbul'un tiyatro yaşamını zenginleştirmişlerdir.


Gönderilen Resim
Naşit sahnede (findagrave.com)


1936'da Milli Musiki ve Temsil Akademisi'nin bir bölümü olarak açılan Ankara Devlet Konservatuvarı, Alman tiyatro adamı Carl Ebert'in çabasıyla değerli oyuncuların yetişmesine katkıda bulundu.

İlk hazırlık döneminden sonra 1949'da Devlet Tiyatroları resmen kuruldu. Böylece tiyatro sanatının yurt düzeyinde yaygınlaşmasında da önemli bir adım atılmış oldu. Bu kurum daha sonra İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır'da yerleşik kadrolarla çalışan şubeler açarak ve daha başka kentlere turneler düzenleyerek tiyatroyu yaygınlaştırdı.

Türk tiyatrosunun gelişmesinde her zaman önemli rol oynamış olan özel tiyatroların sayısında 1960'larda büyük bir artış görüldü. Etkinliklerini 1960'lardan bu yana sürdüren özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu sayılabilir.

Oyunculuk ve sahneleme açısından Batı modelini izleyen ödenekli ve özel tiyatrolar yanında, ortaoyunu ve tuluat tiyatrosunun oyunculuk tarzını sürdüren özel topluluklar da oldu.

1970'lerin ortalarında pek çok özel tiyatro kapandı, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamadı. 1980'lerin ortalarından bu yana İstanbul'daki özel tiyatrolar yeniden bir canlanma dönemine girdiler.


Gönderilen Resim
"Buzlar Çözülmeden" , Cevat Fehmi Başkut
(Çerkezköy Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Grubu)



Türk oyun yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Batı modelini uygulayan tiyatronun kurumsallaşması yolunda yapılan atılıma koşut olarak gelişme gösterdi. Gerçekçi Avrupa tiyatrosundan büyük ölçüde etkilenen Türk yazarları, gerçekçi doğrultuda yazdıkları oyunlarda öncelikle, Osmanlı toplumundan modern Türk toplumuna geçilirken yaşanan sancıları dile getirdiler. Bu geçiş dönemini yansıtmakta en başarılı olmuş yapıtlar Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü (1930) ve Ahmet Kutsi Tecer'in Köşebaşı'sı (1984) idi. Çok üretken bir yazar olan Cevat Fehmi Başkut ise toplumsal eleştirel yaklaşımını çoğunlukla güldürü çerçevesi içine yerleştirdi.

Türk oyun yazarlığında Cumhuriyetin ilk 30 yılında ağırlık kazanan eleştirel gerçekçi yaklaşım etkisini günümüze değin sürdürdü. 1950'lerden çok partili döneme geçildiğinde devlet yönetimine ilişkin siyasal sorunlarda tiyatro sahnesinde gündeme getirildi. Aynı zamanda, toplumsal sorunları yansıtma aşamasından, bu sorunların kaynak ve nedenlerini irdeleme aşamasına geçildi. Bu dönemde Türk tiyatrosu yeni yazarlar kazandı. Aziz Nesin ve Haldun Taner bildik gerçekçi dram kalıplarını zorlayarak yeni biçim denemelerine giriştiler.


Gönderilen Resim
"Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" , Haldun Taner
(Tiyatro Açıkça Oyuncuları)



1960'lar Türk tiyatro edebiyatı içinde parlak bir dönem oldu. Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu dönemde tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına eğildi. Bir yandan, orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunları irdeleyen gerçekçi oyunlar yazılırken, köy ve gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme biçimi ve dil özellikleriyle sahneye getirildi.

Bu dönemin en yaygın türlerinden biri de konularını Osmanlı tarihinden, halk kahramanlarının yaşamlarından ve mitolojiden alan, şiir diliyle yazılmış oyunlardır. Güngör Dilmen, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı bu doğrultuda yapıtlar verdiler. 1960'ların sonlarına doğru siyasal içerikli belgesel oyunlarda yazılmaya başlandı. Sermet Çağan'ın, Brecht'in epik tiyatro yöntemini doğrudan uyguladığı Ayak Bacak Fabrikası (1964), bu dönemde toplumcu gerçekçi yaklaşımın bir örneği oldu.

Türk oyun yazarlığına öz ve biçim açısından kişiliğini kazandırma yolunda önemli bir katkı 1960'larda Haldun Taner'den geldi. Ahmet Kutsi Tecer'in 1940'larda geleneksel Türk tiyatrosunun gevşek dokulu oyun yapısını ve göstermeci anlatımını kullanarak yazdığı Köşebaşı oyununun ardından, 1950'lerde ve 1960'ların başlarında göstermeci anlatımı kullanma ve tiyatroda açık biçim anlayışını benimseme yolunda oyun denemeleri yazmış olan Taner, 1964'te Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından sahnelenen Keşanlı Ali Destanı'yla geleneksel Türk tiyatrosunun belirleyici özelliklerini çağdaş anlamda toplumsal siyasal bir içerikle birleştiren yeni bir yerli türün, yerli epik müzikalin yaratıcısı oldu.


Gönderilen Resim


1970'lerde pek çok topluluk ağırlıkla politik tiyatro üstünde durdu. Bu dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar sahnelendi; bir yandan da gerçekçi köy oyunları, tarihsel oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerine dayalı müzikli oyunlar, kabare oyunları, epik oyunlar yazıldı. Ülkede yaşanan toplumsal siyasal çalkantılardan tiyatronun da olumsuz bir pay aldığı bu dönemin en başarılı oyunlar, geleneksel Türk tiyatrosunun anlatım biçimlerini kullanmayı sürdüren Turgut Özakman'ın aynı biçemi benimseyen Oktay Arayıcı'nın ve Asiye Nasıl Kurtulur oyunuyla üne, gene epik türde yazdığı toplumcu gerçekçi oyunlarla pekiştiren Vasıf Öngören'in ürünleridir.

1980'lerde ise oyun yazarlığı nicelik ve nitelik açısından bir durgunluk yaşadı. Bu dönemde Refik Erduran, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman, Sabahattin Kudret Aksal, Recep Bilginer, Güngör Dilmen, Başar Sabuncu, Dinçer Sümer gibi 1950'lerden yada 1960'lardan bu yana oyun yazmayı sürdüren yazarlar dışında, 1970'lerde yazmaya başlayan Bilgesu Erenus ve Tuncer Cücenoğlu'nun, yapıtlarıyla 1980'lerde gündeme gelen Murathan Mungan, Ülkü Ayvaz, Ferhan Şensoy ve Mehmet Baydur gibi yeni yazarların oyunları sergilendi.


(tiyatrotarihi.com)

...Gelecek yazı :
Türk Tiyatrosu'na damga vurmuş adlar, kurumlar

#39 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.11.2009 - 11:53

Gönderilen Resim


Türk Tiyatrosu'na damga vurmuş adlar, kurumlar

Güllü Agop, Ahmet Vefik Paşa, Gedikpaşa Tiyatrosu, Osmanlı Dram Kumpanyası, Darülbedayi, Muhsin Ertuğrul gibi ad ve kurumlar Türk Tiyatrosu'nun kuruluş ve/veya gelişme aşamalarında önemli roller oynadılar.

Bunların dışında Kent Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Dostlar Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve benzeri tiyatrolar ile Haldun Taner ve Asaf Çiyiltepe gibi adlar da bu gelişime büyük katkı sağladılar.

...Gelecek yazı: Güllü Agop

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.11.2009 - 23:16


#40 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.11.2009 - 00:23

Gönderilen Resim


Güllü Agop (1840 - 1902)

Tanzimat Dönemi tiyatro oyuncusu ve yönetmeni.

Ermeni bir anne babanın oğlu olarak İstanbul'da dünyaya geldi.
Gerçek adı Agop VARTONYAN'dır.

Türk Tiyatrosu'nun öncülerinden olan ve oyunculuğundan ziyade kurduğu ve yönettiği tiyatro toplulukları ile başarı kazanan bir sanatçı kimliğiyle tanınan Güllü Agop ilk olarak, 1861-1862 yılları arasında, Balıkhane'de memurken Ermenice oyunlar sergileyen Naum Efendi yönetimindeki Şark Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Tiyatro deneyimini ve bilgisini geliştirdikten sonra, bir süre İzmir'de genç Ermenilerin oluşturdugu amatör bir grubun yönetmenliğini üstlenen Agop, daha sonra İstanbul'da Asya Kumpanyası ile Gedikpaşa'da ve Üsküdar'da Ermenice oyunlar sergiledi.

1869 yılında Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ona asıl ününü sağlayan Osmanlı Topluluğu'nu kurdu. Bu adı kendinden önce tiyatroyu kiralamış olan Razi adlı bir İtalyan da kullanmaktaydı. Güllü Agop, tiyatrosunda Türkçe oyunlar oynamaya önem verdi. 1870 yılında Sadrazam Ali Paşa'nın desteğiyle, saraydan, on yıl boyunca İstanbul'da Türkçe oyun oynayacak tek tiyatro olma imtiyazını aldı. Siranuş Hanım, Teresa Çuhacıyan ve Annik Çuhacıyan, Mari Nıvart, Tomas Fasulyacıyan, Mardiros Mınakyan ve Bedros Magakyan gibi oyuncularla hem Türkçe hem de İstanbul Ermeni cemaatine hitap eden tiyatro faaliyetleri sürdürdü.


Gönderilen Resim


Edindiği imtiyazda, 6 ay içinde İstanbul ve Üsküdar'da, 3 yıl içinde de Galata, Tophane ve Beyoğlu'nda birer tiyatro binası kuracağı ve gelir gidere bakılmadan her yıl Üsküdar'da en az 30, Galata ve İstanbul'da 50 oyun oynanması şart koşulmuştu. Aslında yoksullar yararına yapılması zorunlu olan gösterimler tiyatro zevkini halka yayma amaç ve çabasının açık bir göstergesiydi. Müslüman kadınların da tiyatroya gelebilmeleri için özel bölmeler oluşturulmuştu. Osmanlı Tiyatrosu bu özellikleriyle, sonradan Darülbedayi'nin ve İstanbul Şehir Tiyatroları'nın kurulmasına gidecek sürecin temeltaşı sayılmalıdır.

Güllü Agop, 1880 yılında 10 yıllık imtiyazın sona ermesiyle etkinliği azalan Gedikpaşa Tiyatrosu'ndan ayrıldı. Bir süre Mınakyan ile birlikte Şehzadebaşı'ndaki başka bir tiyatroda çalışmaya başladı.

1882 yılında II. Abdülhamid'in emriyle Mızıka-yı Hümayun'a alındı. Bu arada kendi isteğiyle Müslüman olarak Güllü Yakup Efendi adını aldı ve hayatının sonuna kadar sarayda yaşadı.

Cumhuriyet döneminin en ünlü keman virtüözlerinden Necip Yakup Aşkın 'ın babası, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü Yücel Aşkın 'ın ise dedesi olan Güllü Agop 1902 yılında İstanbul'da yaşama veda etti.


Gönderilen Resim
Ali Bey'in "Ayyar Hamza" adlı oyunundan bir sahne


Tiyatrosunda sergiledigi çeviri oyunların yanısıra Ebüzziya Tevfik, Direktör Ali Bey, Recaizade Ekrem, Namık Kemal, Ahmed Mithat Efendi, Şinasi gibi döneminin önde gelen yazarlarına ısmarladığı ya da onlardan oynadığı oyunlarla Türk tiyatro dilinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Teodor Kasap'ın ve Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere uyarlamalarını da geniş kitlelere tanıttı. Müslüman oyuncuların da topluluğuna katılması için çaba gösterdi. Ünlü oyunculardan Ahmed Fehim, Ahmed Necip, Muhterem Efendi, Mehmed Vamık gibi ilk Türk tiyatro oyuncuları onun yanında yetişti. Kel Hamit, Kavuklu Hamdi, İsmail Hakkı, Küçük İsmail gibi ünlü tuluatçılar da gene Gedikpaşa Tiyatrosu'nda yetişmiş sanatçılar arasındadır.

Güllü Agop'un tiyatro sahnelerine taşıdığı çok sayıda oyundan bazıları şunlardır: Leyla ile Mecnun (1869), Zor Nikahı (1869), Tosun Ağa (1870), Ayyar Hamza (1871), Vatan yahut Silistre (1873), Pinti Hamid (1873), Baba Himmet (1874), Direktörün Hali (1875).

Vatan yahut Silistre adlı oyunun oynanması üzerine Osmanlı Tiyatrosu’yla ilişkide olan yazarların sürgüne gönderilmesi ve Güllü Agop’un da kısa bir süre tutuklanması gibi hadiselere rağmen faaliyetler devam etti. Hatta Vatan yahut Silistre olayının ardından Kıbrıs ’a sürülen Namık Kemal'in sürgünde yazdığı oyunların Güllü Agop tarafından daha sonraları yazar ismi verilmeden defalarca oynatıldı.


metin: tr.wikipedia.org
fotoğraf: gokhanakcura.blogspot.com, prosceniumarch.blogspot.com

...Gelecek yazı: Gedikpaşa Tiyatrosu

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 18.11.2009 - 00:26






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

15 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 15 ziyaretçi, 0 gizli