İçerik değiştir



- - - - -

Doğuşundan Bugüne Tiyatro


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 60 yanıt verildi

#41 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.11.2009 - 23:22

Gönderilen Resim


Gedikpaşa Tiyatrosu

Çağdaş Türk tiyatrosuna ilk önemli adım 1860'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'yla atılmıştır.
Gedikpaşa Tiyatrosu, İstanbul'da Gedikpaşa'da pek çok tiyatro topluluğuna ev sahipliği yapmış olan ancak esas ününü Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosu'yla yapan tiyatrodur. Pek çok ilkin yaşandığı Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ilk kez Müslüman oyuncular sahne almış, ilk kez Türkçe oyun sahnelenmiş ve birçok yerli oyun da ilk kez burada oynanmıştır.

Gedikpaşa Tiyatrosu, önceleri yabancıların, yabancı oyunlar oynadığı ve gösteriler yaptığı bir yapıydı. Ancak 20 Aralık 1866 tarihinde "Gedikpaşa Tiyatrosu" adıyla, bu sefer gerçek bir tiyatro olarak açıldı. Önceleri Ermeni toplulukları Ermenice oyunlar oynadılar, ancak Güllü Agop'un Asya Kumpanyası topluluğunun, aslı Ermenice olan Sezar Borcia adlı oyunu Türkçe olarak 16 Nisan 1868 tarihinde sahnelemesiyle ilk Türkçe oyun sahnelenmiş oldu. Kayserili Mustafa Efendi'nin yazdığı, 1869'da sahnelenen Leyla ve Mecnun ilk Türkçe telif oyunu oldu. Daha sonra burda Güllü Agop, Osmanlı Tiyatrosu olarak anılan topluluğuyla birlikte pek çok Türkçe oyun sahneledi. Bu oyunların arasında, Namık Kemal'in ilk temsili 1 Nisan 1873 tarihinde yapılan Vatan Yahut Silistre adlı dramı sayılabilir.


Gönderilen Resim


1880 yılında Güllü Agop'un 10 yıllık imtiyazın sona ermesinden sonra saray hizmetine girmesiyle boşalan Gedikpaşa Tiyatrosu, Mınakyan Topluluğu'na yerini bıraktı. Ancak 1884 yılında Ahmet Mithat Efendi'nin yazdığı Çerkez Özdenleri adlı oyunun, azınlıkların arasını bozacağı ve onları kışkırtacağı düşünülerek saray emriyle bir grup görevli tarafından tiyatro yerle bir edildi.

Sahnelenen bazı uyarlama oyunlar: Moliere (Tabib-i Aşk, Zor Nikahı, Memiş Ağa, Ayyar Hamza, Pinti Hamit, Çıngırak, Zoraki Tabip), Schiller (Bohemya haydutları), Shakespeare (Romeo ve Jülyet), Victor Hugo (Hernani, Marie Tudor)

Sahnelenen bazı yerli yazarların oyunları: Ali Bey (Geveze Berber), Ebüzziya Tevfik (Ecel-i Kaza), Ahmet Mithat Efendi (Eyvah), Ahmed Necip (İdbar ve İkbal), Şemsettin Sami (Besa), Namık Kemal (Zavallı Çocuk)


metin: tr.wikipedia.org
fotoğraflar:btasahnesi.net

...Gelecek yazı: Ahmet Vefik Paşa

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 21.11.2009 - 12:12


#42 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.11.2009 - 13:40

Gönderilen Resim


Ahmet Vefik PAŞA (1823 - 1891)

Osmanlı devlet adamı, diplomatı ve oyun yazarı.
Türkçülük hareketinin öncülerinden.


İstanbul’da doğdu.
Hariciye Nezareti memurlarından Ruhittin Efendi’nin oğludur.

1831 yılında İstanbul’da başladığı eğitimini, babasının görevi nedeniyle gittiği Paris’te Saint Louis Lisesi’nde tamamladı. Paris’te bulunduğu süre içinde Fransızca’yı anadili gibi öğrendi ve 1837’de yurda döndüğünde tercüme odasında çalıştı.

1840’da elçilik katibi göreviyle Londra’ya gitti ve İngilizce öğrendi.
Sırbistan, İzmir, Eflak ve Boğdan’da görev yaptıktan sonra 1842'de İstanbul’a döndüğünde başmütercim olarak tercüme odasında görev aldı ve Devlet Salnamesi (Yıllığı) hazırlanmasında görevlendirildi. İlerleyen yıllarda çeşitli görevlerde bulunduktan sonra Tahran’a elçi olarak atanarak Fars dilini ve İran tarihinin kökenlerini öğrendi.


Gönderilen Resim


Elçilik binalarına bayrak asma adetini getiren, Tahran’da elçi iken elçilik binasını Osmanlı Devleti toprağı olarak ilan edip bayrak çektiren Ahmet Vefik Paşa olmuştur.

1857’de kısa bir süre için Adalet Bakanlığı görevine getirildi. 1860’ta Paris büyükelçisi, 1861’de Bursa’da Evkaf Nazırı oldu.

Halkın şikayetleri üzerine Bursa’daki görevinden alınarak yıllarca resmi bir görev verilmedi, bu süre içinde Türk tarih ve edebiyatına yeni eserler ve tercümeler kazandırdı.

1872’de birinci defa olarak Maarif Nazırı oldu ama 1873’de görevden alındı. Kısa bir süre Edirne Valiliği yaptı.

18 Mart 1877’de çalışmalarına başlayan ilk Meclis-i Mebusan’ın İstanbul üyesi olarak seçilmiş, Mebusan'ın başkanlığını yapmıştır. 1878’de tekrar Maarif Nazırı, daha sonra da Başvekil oldu ama görevden alındı.


Gönderilen Resim
Fotoğraf:Bursa Hakimiyet Gazetesi,4.10.1957


1879-1882 yılları arasında Bursa valisi olarak görev yaptı, tekrar başvekil atandı ama 3 gün sonra görevden alındı.

Ölümüne kadar Rumelihisarı’ndaki evinde ilmi ve edebi çalışmalar yaptı.

Ahmed Vefik Paşa 2 Nisan 1891 günü İstanbul’da yaşama veda etti.

İlk Türkçe sözlüklerden biri olan Lehçe-i Osmani'yi hazırlayan, Türk tarihinin Osmanlı ile başlamadığını gündeme getiren ve savunan Ahmet Vefik Paşa, bazılarına göre Osmanlı Türkleri’nin ilk Türkçüsüdür. Fezleke-i Tarih-i Osmani (Kısa Osmanlı Tarihi) ve Hikmet-i Tarih (Tarih Felsefesi) adlı tarih eserleri vardır. Şecere-i Türki isimli eseri Çağatay Türkçesi'nden Osmanlı Türkçesi'ne çevirmiştir.


Gönderilen Resim


Bursa valiliği sırasında bugün kendi adıyla anılan bir tiyatro yaptırdı.Adı, Bursa ile özdeşleşmiştir. Moliere’in 16 eserini uyarladı, Victor Hugo ve Voltaire’in eserlerini tercüme etti. Ahmet Vefik Paşa, tiyatroda, Tomas Fasulyacıyan Kumpanyasına kendi tercüme ve adaptasyonlarını oynattırır, her gün provalara gider, bir rejisör gibi oyunla ilgilenir ve memurları oyunu izlemeye mecbur tutardı. Bu tür hareketleri yüzünden sevilen bir adam olarak tanındı.


(tr.wikipedia.org)

... Gelecek yazı:
Osmanlı Dram Kumpanyası

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 21.11.2009 - 13:41


#43 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.11.2009 - 23:55

Gönderilen Resim


Osmanlı Dram Kumpanyası

Osmanlı Dram Kumpanyası, Mınakyan Tiyatrosu olarak da bilinen, Mardiros Mınakyan'ın kurduğu ve yönettiği tiyatro topluluğudur. Kumpanya, Türk Tiyatrosu'nun gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Güllü Agop'un Gedikpaşa Tiyatrosu'nu bırakmasından (1880) sonra aynı yerde 1884'te (bazı araştırmacılara göre 1882'de) kuruldu. Bu tiyatro yıkılınca kumpanya Şehzadebaşı'na taşındı.

Dönemin en nitelikli tiyatro topluluğu olarak nitelendirilebilecek Osmanlı Dram Kumpanyası 1908'e değin etkinliğini sürdürdü ve Güllü Agop'tan devraldığı batı tarzı tiyatro anlayışını Darülbedayi'ye (sonradan İstanbul Şehir Tiyatrosu) devretti. Aynı dönemdeki tiyatro toplulukları tuluata dayanır ya da kadrolarında kantocular bulundururken, Osmanlı Dram Kumpanyası ağır başlı oyunlar sergiliyordu. Arada metne dayanan (tuluat olmayan) komediler de oynanıyordu.


Gönderilen Resim


Osmanlı Dram Kumpanyası'nın oyunları profesyonelce yürütülen uzun ve disiplinli provalarla hazırlanıyordu. Bu yerleşik kadrolu ciddi çalışmalar, 1908 sonrası özgürlük ortamında ortaya çıkan yeni tiyatrocu kuşağını yoğun biçimde etkiledi.

Kadrosunda Mınakyan ve Ahmed Fehim dışında Kınar, Siranuş, Eliza Binemeciyan gibi kadın oyuncularla Ahmet Necip, H. Aleksanyan, Rupen Binemeciyan, Hekimyan, Hulusi, Matosyan, Sancakçıyan, Şahinyan, Vahram Papazyan gibi erkek oyuncular uzun süre topluluğun yerleşik kadrosunu oluşturmuşlardı. Bu oyuncuların dışında çok sayıda oyuncu da sahneye çıkmıştı.

Kuruluşundan 1908'e değin 150 dolayında oyun sahneleyen topluluk 1893-95 yıllarında Ermenice oyunlar da oynamıştır.

(En üstteki fotoğraf: Mardiros Mınakyan Yönetiminde Osmanlı Tiyatrosu Kadrosu)


metin: tr.wikipedia.org
fotoğraflar: btasahnesi.net

...Gelecek yazı: Darülbedayi

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 22.11.2009 - 23:59


#44 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 25.11.2009 - 10:57

Gönderilen Resim


Darülbedayi

Darülbedayi, Türkiye'de Batılı anlamda tiyatronun gelişmesinde önemli bir değişimi sağlayan, Osmanlıdaki ilk konservatuvar kurumudur.

1914'te İstanbul Şehremini Belediye Başkanı Operatör Dr. Cemil (Topuzlu) Paşa kentin medenileşmesi için birçok yenilik yapmaya karar verir. Hayata geçen projeleri arasında Batılı anlamda bir müzik ve tiyatro konservatuvarı kurmak vardır. Bu iş için belediye meclisinden o dönem için oldukça büyük para olan 3000 lira ödenek ayırdı. Bu önemli projeye Darülbedayi-i Osmani adını veren Cemil Paşa bu işi gerçekleştirmek için Reşat Rıdvan bey'in de önerisiyle Paris'ten çok önemli bir tiyato yönetmeni ve yöneticisi Andre Antoine'ı İstanbul'a davet etti.

Şehzadebaşı'nda bulunan vilayete ait Letafet Apartmanı bu konservatuvar için tahsisi edildi.
Müzik ve tiyatro için eğitim verecek olan bu okula Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem (Bolayır), "konservatuvar" sözü yerine “Osmanlı Güzellikler Evi” anlamına gelen "Darülbedayi" adının verilmesini önerdi ve kabul edildi. Tiyatro Bölümü için kıraat (okuma), telaffuz (söyleyiş), tecvid (tonlama), aruz, edebiyat tarihi, haile (trajedi), drama, mudhike (komedi), raks (dans), adab-ı muaşeret (görgü), eskrim gibi dersler kondu.


Gönderilen Resim


Kısa bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması nedeniyle ülkesine dönen Antoine'ın yerini Reşat Rıdvan ve Muhsin Ertuğrul başkanlığında bir ekip aldı.

Cemil Topuzlu'dan sonra İstanbul Şehremini olan İsmet bey Darülbedayi'ni yönetmeliklerini hazırlamada önemli gelişmeler kaydetti. 1916'da bu okulun halka açık ilk oyunu bir adaptasyon olan "Çürük Temel", 20 Ocak 1916'da Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti yararına ilk kez oynandı.

Türk ve Dünya Oyun yazarlarından birçok oyunu oyunun oynandığı Darülbedayi 1934 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları adını aldı. Günümüze dek Türkiye'nin en köklü tiyatro kurumu olarak başarılı çalışmaları devam etmektedir.


metin: tr.wikipedia.org
fotoğraflar: btasahnesi.net

...Gelecek yazı: Muhsin Ertuğrul

#45 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.11.2009 - 17:34

Gönderilen Resim


Muhsin ERTUÐRUL (1892 - 1979)

Tiyatro ve sinema yönetmeni, oyuncu, yapımcı.

İstanbul'da doğdu.

Tefeyyüz Mektebi’nde, Topbaşı Rüştiyesi’nde, Mercan İdadisi’nde okudu.

1909'da Erenköy'deki Burhanettin Tiyatrosu’nda Arthur Conan Doyle'ın Sherlock Holmes oyununda 'Bob' rolüyle ilk kez sahneye çıktı. Bu toplulukla birçok oyunda rol aldı.

1911'de tiyatro eğitimi için Paris'e gitti. Orada Comedie Française ve birçok Rus tiyatro topluluklarının oyunlarını izledi.

1913'te Bursa'da Millet Tiyatrosu adıyla İsmail Galip Arcan, Behzad Butak ve Kemal Emin Bara ile kurduğu toplulukla çok sayıda yabancı oyunu sahneledi ve bu oyunlarda oynadı. Aynı yıl Şehzadebaşı'nda Ertuğrul Sineması'nı açtı. Burada film gösterileri yanısıra Karanlık İçinde Buse, Fener Bekçileri gibi oyunlar da sunuldu.

Tekrar Paris'e giderek Jacques Copeau ve Andre Antoine'ın Odeon Tiyatrosu’ndaki çalışmalarını izledi.

1914'te Darülbedayi Osmani adıyla kurulan (daha sonra İstanbul Şehir Tiyatroları adını alacak olan kurum) Müzik ve Tiyatro Okulu'nun kuruluş çalışmalarında Reşat Rıdvan Bey ile Andre Antoine'a yardımcı oldu. Aynı yıl açılan sınavla Darülbedayi'ye yardımcı öğretmen olarak atandı.

1918'de Berlin'e giderek sinemayla tanıştı. 1919 - 1920'de kendi adına Berlin'de bir film şirketi kurdu ve Samson adlı filmi çekti. Diğer film şirketleri için de yönetmenlik yaptı.


Gönderilen Resim


1921'de İstanbul'a dönüp Darülbedayi'ye yönetmen olarak katıldı. Uzun yıllar hem sinema hem de tiyatro oyunları yönetti. 1947'de kurulmakta olan Devlet Tiyatrosu'nu yönetmek üzere Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi'nin başına getirildi.

Türkiye'de ilk kez Brecht’in bir oyununu ve Shakespeare’in 400. doğum yıldönümü nedeniyle beş sahnede beş Shakespeare oyunu sahneletti. Bu çalışmaları nedeniyle bazı eleştirilere hedef oldu.

1966’da İstanbul Belediye Meclisi’nin kararıyla baş rejisörlük kadrosu kaldırıldı. Kamuoyunda, mecliste ve medyada büyük tepkilere yol açan "Muhsin Ertuğrul olayı", Türk tiyatrosuna indirilen bir darbe olarak yorumlandı.Muhsin Ertuğrul, yeniden çağrılmasına karşın Şehir Tiyatrosu’nda görev almadı.

23 Ekim 1971’de Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya verilen Devlet Kültür Armağanı’na layık görülen Ertuğrul, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde “tiyatro eleştirisi” dersleri, LCC Tiyatro Okulu'nda sahne dersleri verdi.

Türkiye'nin ilk özel film yapım şirketi olan Kemal Film’in yerli film yapımına başlaması için yardımcı oldu. 1923 yılında çektiği Ateşten Gömlek filminde baş rolde oynayan Neyyire Neyir ile evlendi. Ertuğrul, 1931 yılında ilk sesli Türk filmi olan "İstanbul Sokaklarında"yı çekti.


Gönderilen Resim Gönderilen Resim

"İstanbul Sokaklarında"nın afişi ve filmden bir sahne

1941 yılında eşiyle birlikte Perde ve Sinema adlı bir dergi çıkarmaya başladı.

1947'de Ankara'da Küçük Tiyatro, 1948'de Büyük Tiyatro'yu, 1955'te Oda Tiyatrosu'nu açtı. Daha bir çok tiyatro salonunun açılmasına öncülük etti. Tiyatro tarihine ve Türk tiyatrosunun gelişmesine çok önemli ölçülerde katkıda bulundu. Çeşitli aralıklarla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Tiyatroları Baş rejisörlüğü görevini sürdürdü.

Türk Tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul 29 Nisan 1979 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

Ölümünden bir ay önce Ege Üniversitesi Senatosu, Türk tiyatro ve sinemasına yaptığı hizmetler nedeniyle Muhsin Ertuğrul’u “fahri doktor” unvanına layık görmüştü. Ölümünden sonra İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Harbiye Sahnesi, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu adını aldı.

Muhsin Ertuğrul, çağdaş Batı Tiyatrosunu Türkiye'de kurumsallaştıran, 60 yıllık sanat yaşamı boyunca çağdaş tiyatro kültürünü tüm kurumlarıyla getiren ve uygulayan kişi olarak anılır.


metin: tr.wikipedia.org
fotoğraf: btasahnesi.net

..Gelecek yazı: Haldun Taner

#46 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 29.11.2009 - 01:13

Gönderilen Resim

Haldun TANER (1915 - 1986)

Tiyatro, kabare ve öykü yazarı, öğretim üyesi, gazeteci.
Türkiye'de epik tiyatro türü ve kabare tiyatrosunun öncüsü.

İstanbul’da doğdu.
Son Osmanlı meclisinde İstanbul milletvekili olan İstanbul Darülfünun'u (İstanbul Üniversitesi) Hukuk Fakültesi profesörü Ahmed Selahattin’in oğludur.

Ortaöğrenimini 1935'te Galatasaray Lisesi’nde tamamladı.
Devlet tarafından Almanya'ya Heidelberg Üniversitesi’ne gönderildi. Siyasal Bilimler Fakültesi'ne devam etti. Hastalığı sonucu eğitimini yarıda bırakıp 1938'de İstanbul'a döndü.

1950'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Filolojisi Bölümü’nü bitirdi. Sanat Tarihi Kürsüsü’nde asistan oldu. 1950’den sonra İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde, Gazetecilik Enstitüsü’nde, LCC Tiyatro Okulu’nda binlerce öğrenci yetiştirdi.

İki yıl Viyana’daki Max Reinhardt Tiyatro Akademisi’nde öğrenim gördü. Viyana’daki bazı tiyatrolarda reji asistanı olarak çalıştı.

1957'de tekrar Türkiye’ye döndü. Gazetecilik Enstitüsü’ndeki derslerine devam etti. Tercüman ve Milliyet gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

Edebiyat yaşamına gençlik yıllarında yazdığı skeçlerle başladı. "Töhmet" adlı ilk öyküsü Yedigün dergisinde "Haldun Yağcıoğlu" takma ismiyle 1946'da yayınlandı. New York Herald Tribune Gazetesi'nin 1953'te İstabul'da düzenlediği öykü yarışmasında "Şişhaneye Yağmur Yağıyordu" öyküsüyle birinci oldu. 1956'da Varlık dergisinin araştırmasında yılın en beğenilen öykücüsü seçildi.


Gönderilen Resim
Devekuşu Kabare Tiyatrosu, 1967


Öykülerinde bireyin toplumdaki yaşam biçimleri üzerinde durdu. Bunların aksayan yanlarını mizah unsurları kullanarak anlattı. Eski ve yeni yaşam biçimi arasında kalmış insanların, sonradan görme zenginlerin yaşamlarını ele aldı. Toplumun değişik kesimlerden seçtiği kişilerin tutarsızlıklarını, çelişkilerini ikiyüzlülüklerini sergiledi. Öykülerinin arka planında da çoğunlukla İstanbul manzaraları oldu.

Tiyatrodaki ilk eserlerinde dramatik türün başarılı örneklerini verdi. Ardından epik tiyatro denemelerine girişti. "Keşanlı Ali" adlı oyunu Türk Tiyatrosu’ndaki ilk epik tiyatro örneğidir. Bu oyun Türkiye'nin yanısıra Almanya, İngiltere, Çekoslovakya, Yugoslavya'nın çeşitli kentlerinde oynandı. Daha sonraki dönemlerde konularını güncel olaylardan alan siyasal-sosyal taşlamaların ağır bastığı oyunlar yazdı.

1967 yılında Zeki Alasya ve Metin Akpınar ile Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nu ve daha sonra Ahmet Gülhan ile Tef Tiyatro Grubu’nu kurdu. Türk ortaoyunu ve tuluat tiyatrosu ögelerinden de yararlanarak toplumsal olayları alaylı bir dille eleştirdiği oyunlarıyla büyük başarı kazandı.

Haldun Taner 7 Mayıs 1986 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

- Ödülleri:
1953 NY Herald Tribune Uluslararası Öykü Yarışması Türkiye Birinciliği ( Şişhaneye Yağmur Yağıyordu)
1955 Sait Faik Hikaye Armağanı ( Onikiye Bir Var)
1956 Varlık Dergisi, Türkiye’nin En İyi Öykü Yazarı
1972 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü ( Sersem Kocanın Kurnaz Karısı)
1983 Sidat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (Pervev Naili Boratav ile paylaştı)
Bordighera Müzik Festivali Hikaye Ödülü ( Sancho’nun Sabah Yürüyüşü)


Gönderilen Resim
Keşanlı Ali Destanı (Engin Cezzar-Gülriz Sururi, 1964)


- Oyunları:
Günün adamı-Dışardakiler (1957)
Ve Değirmen Dönerdi (1958)
Fazilet Eczanesi (1960)
Lütfen Dokunmayın (1961)
Huzur Çıkmazı (1962)
Keşanlı Ali Destanı (1964)
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964)
Zilli Zarife (1966)
Vatan Kurtaran Şaban (1967)
Bu Şehr-i Stanbul Ki (1968)
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971)
Astronot Niyazi (1970)
Ha Bu Diyar (1971)
Dün Bugün (1971)
Aşk-u Sevda (1973)
Dev Aynası (1973)
Yâr Bana Bir Eğlence (1974)
Ayışığında Şamata (1977)
Hayırdır İnşallah (1980)
Eşeğin Gölgesi
Haldun Taner Kabare


Gönderilen Resim


- Öyküleri:
Yaşasın Demokrasi (1949)
Tuş (1951)
Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu (1953)
Ayışığında Çalışkur (1954)
Onikiye Bir Var (1954)
Konçinalar (1967)
Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969)
Kızıl Saçlı Amazon (1970)
Yalıda Sabah (1983)


Gönderilen Resim


- Anı, Gezi, Söyleşi:
Devekuşuna Mektuplar (1960)
Hak dostum Diye başlayalım Söze (1978)
Düşsem Yollara Yollara (1979)
Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil (1979)
Yaz Boz Tahtası (1982)
Çok Güzelsin Gitme Dur (1983)
Berlin Mektupları (1984)
Koyma Akıl Oyma Akıl (1985)
Önce İnsan Olmak (1987)


(edebiyatogretmeni.net)

...Gelecek yazı: Kent Oyuncuları

#47 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 30.11.2009 - 06:19

Gönderilen Resim Gönderilen Resim



Gönderilen Resim

Ankara Devlet Konservatuvarı'nı bitirmelerinin ardından uzun yıllar Ankara Devlet Tiyatrosu'nun birçok oyununda yer alan Yıldız ve Müşfik Kenter kardeşler 1959 yılında bu kurumdan ayrılarak İstanbul'a gelip, M. Ertuğrul'un yönetimindeki Küçük Sahne'de oynamaya başladılar.Kenter kardeşler, iki yakın arkadaşlarıyla daha sonra Site Tiyatrosu'nu, ardından Birleşmiş Oyuncular'ı kurdular.

Sonunda, her gittikleri tiyatroda yeni bir isimle oynamaktan vazgeçip, tiyatrolarının adını 1962'de hem İstanbul kentini temsilen, hem de soyadlarına atfen Kent Oyuncuları koydular.

Önce Karaca Tiyatrosu'nda, sonra da Dormen Tiyatrosu'nda konuk oyuncu olarak perde açtılar. İlk oyunlarından başlayarak, seyircinin ve ödül jürilerinin göz bebeği oldular. Birlikte defalarca o yılların en prestijli ödülü olan İlhan İskender Armağanı kazandılar. İonesco'nun yazdığı, "Sandalyeler" gibi seyircinin pek de kolay anlamayacağı düşünülen oyunları, kolaylıkla sahneleyip, aylarca kapalı gişe oynadılar. Uzun zaman turnelerle Anadolu'yu dolaştılar.


Gönderilen Resim
Yıldız ve Müşfik Kenter "Öfke" adlı oyunda, 1958


1968 yılında kendi tiyatrolarını yaptırıp, Harbiye’deki Kenter Tiyatrosu'na taşındılar. Açılışta da Kent Oyuncuları adlı bir dergi çıkardılar.

Kent Oyuncuları, bugün Türkiye'nin birçok sanatçısına bir okul olarak, ekol haline gelmiş bir geçmişe sahiptir. Yıldız ve Müşfik Kenter, meslek yaşamlarının başlangıcından bu yana sahne hocalığı da yaparak, bütün birikimlerini tiyatroya aktarmaya, tiyatroya katkılarını arttırmaya çalıştılar. Yıllara sığmayan deneyimlerini hala öğrencileriyle paylaşıyor, tiyatro hayatımıza yeni isimler eklemeyi sürdürüyorlar. Halen aktif tiyatronun yanı sıra; Akademi Kenter adıyla sanatçılık eğitimi vermektedirler.


(kentertiyatrosu.org)

...Gelecek yazı:
Haldun Dormen

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 30.11.2009 - 06:21


#48 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.12.2009 - 22:17

Gönderilen Resim

Haldun DORMEN

1928 yılında Mersin’de dünyaya geldi.

Henüz bir yaşına basmadan ailesi İstanbul’a taşındı.
Sekiz yaşında geçirdiği bir kaza sonucu sol ayağı sakatlandı.

Dormen, sahneye adımını Galatasaray Lisesi’nde ortaokul öğrencisiyken attı.
Lise öğrenimini Robert Koleji’nde tamamlayan ve tiyatro eğitimini Amerikan Yale Üniversitesi'nde alan Dormen, İstanbul’a dönüşünün ardından Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne'de, "Cinayet Var" adlı oyunda sergilediği dedektif rolüyle ilk kez seyirci karşısına çıkmış oldu.

Bir buçuk yıllık Muhsin Ertuğrul ile çalışma döneminin ardından, Beyoğlu Parmak Sokak'ın arkasında 60 kişilik bir salonu olan Cep Tiyatrosu'nu kurdu.

1957’de ise, İstanbul, Feriköy'de "Papaz Kaçtı" komedisiyle açılışını yaptığı Dormen Tiyatrosu’nun temelini attı.


Gönderilen Resim
"Sokak Kızı İrma" dan bir sahne

Erol Günaydın, Nisa Serezli, Mtin Serezli, Erol Keskin gibi isimlerden oluşan, Cep Tiyatrosu kadrosu, Dormen Tiyatrosu’nda da değişmedi. En parlak dönemini 1957 - 1972 yılları arasında yaşayan topluluk, 1961’de, Türkiye’de sahnelenen ilk müzikal olarak bilinen, "Sokak Kızı İrma"yı sahneye koydu.

Sinemacılığa adım atan Dormen, 1966'da, Ekrem Bora ile Belgin Doruk’un rol aldığı "Bozuk Düzen" ve 1967’de, Müşfik Kenter, Nedret Güvenç ve Belgin Doruk’un rol aldığı, "Güzel Bir Gün İçin" adlı iki film yönetti.
Bozuk Düzen, 3. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi film dalında birincilik ödülünü alırken, Güzel Bir Gün İçin de, 4. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Komedi Filmi ödülünün sahibi oldu.

Ödüllere rağmen filmler gişe başarısı sağlamayınca, Dormen sinemadan vazgeçip yeniden tiyatroya döndü.
1972’de Ses Tiyatrosu’nda "Ayı Masalı "adlı oyunla perdelerini açan ve "Bit Yeniği" , "Şahane Züğürtler "gibi oyunlar sahneleyen Dormen Tiyatrosu, 1977’de, televizyonun yaygınlaşması sonunucu artan ekonomik sıkıntılar yüzünden kapanmak durumunda kaldı.


Gönderilen Resim
Hisseli Harikalar Kumpanyası, 1980 / Yazan : Haldun Dormen

1977’den sonra, çeşitli televizyon ve radyolarda görev alan ve Milliyet Gazetesi’nde 8 yıl boyunca gazetecilik yapan Dormen, 1980’lerde yeniden tiyatroya döndü. 1984’te perdelerini açan Dormen Tiyatrosu’nu bu sefer de, 2001 yılından yaşanan ekonomik kriz ve 17 Ağustos depremi vurdu. Deprem sonrasında tiyatronun elverişsiz konumu yüzünden seyirci sayısının düşmesi, tiyatronun yeniden kapanmasına neden oldu.

Anılarını "Sürç-ü Lisan Ettikse", "Antrakt", "İkinci Perde" adlı kitaplarında toplayan Haldun Dormen, Bulvar Komedisi ve vodvil türünde uzmanlaşmış bir tiyatro yönetmenidir.

11 oyun yazan ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nde dersler veren Haldun Dormen, Hacettepe Üniversitesi tarafından Onursal Bilim Doktoru olarak ödüllendirildi. 1998 yılında ise Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı ünvanına layık görüldü.

1997’den beri verilmekte olan Afife Jale Ödülleri’nin gerçekleştirilmesine de ön ayak olan Dormen, sanat danışmanlığı görevini sürdürmektedir.


(biyografi.info)

...Gelecek yazı: Asaf Çiyiltepe ve Ankara Sanat Tiyatrosu (AST)

#49 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.12.2009 - 23:21

Asaf ÇİYİLTEPE ve Ankara Sanat Tiyatrosu (AST)



**********
Asaf ÇİYİLTEPE


Gönderilen Resim

AST'ın kurucusu, tiyatro sanatçısı ve şair Asaf Çiyiltepe 1934 yılında İstanbul'da doğdu.

Galatasaray Lisesi'ni bitirdi.
Bir süre tıp okudu.

Daha çok tiyatro çalışmalarıyla tanındı, ilerici tiyatro hareketinin öncülerinden biri oldu.

Yurt içinde Cep Tiyatrosu, yurt dışında Fransız Milli Halk Tiyatrosunda çalıştıktan sonra, 1960’da İstanbul Şehir Tiyatrosunda çalışmaya başladı. 1962'de Arena Tiyatrosunun kurucuları arasında yer aldı. Dormen Tiyatrosu gibi topluluklarda çalıştı.

1963 yılında ise, Arena Tiyatrosu’nun devamı niteliğinde olan Ankara Sanat Tiyatrosu'nu (AST) kurdu. Burada, Godot'yu Beklerken, Ölü Canlar, Sultan Gelin, Arturo Ui'nin Önlenebilir Tırmanışı gibi oyunlar sahneye koydu, kimi oyunlarda da rol aldı.

1967'de ise, yine Ankara Sanat Tiyatrosunda Orhan Kemal'in 72. Koğuş adlı oyununu sahneledi. Oyun, Sanatsevenler Derneğince yılın en iyi oyunu seçildi. Çiyiltepe'nin oyundaki rejisi de, çeşitli övgüler aldı.

Ancak Çiyiltepe, oyunun üç sezon boyunca sahnelenerek 140 bin kişi civarındaki seyirciyle buluştuğunu göremeden, 7 Haziran 1967 günü bir doğu turnesi sırasında geçirdiği trafik kazasında yaşama veda etti.

Şair yönüyle de adından söz ettiren Çiyiltepe, "İkinci Yeni" akımı içinde yer aldı. Şiir ve yazıları, Yenilik, Mavi, Yeditepe gibi dönemin önemli dergilerinde yayımlandı. Tarlabaşında Bir Ben Varım Bir Senin Yokluğun" adlı şiiriyle 1957 Yunus Nadi En İyi Şiir Ödülü'nü aldı.




Gönderilen Resim





**********
Ankara Sanat Tiyatrosu (AST)

Gönderilen Resim

AST, 6 Aralık 1963 tarihinde Asaf Çiyiltepe ve arkadaşları tarafından devrimci ve ilerici bir tiyatro olarak kurulmuştur.

Takım oyunculuna dayanan, öncü bir sanat tiyatrosu anlayışını bu güne dek koruyan AST’ın Genel Sanat Yönetmenliği’ni Asaf Çiyiltepe’nin 1967 yılında yapılan doğu turnesi sırasında geçirilen bir kaza sonucu vefatı üzerine Güner Sümer üstlenmiştir. Ancak AST çalışanları ile bazı konularda anlaşmazlıklar yaşamış ve çalışanlar 1970 yılında grev kararı almışlardır. Bu grev Türkiye’ de henüz benzeri bulunmayan öncü bir hareketin ilk ve tek örneğidir.

Güner Sümer’in yönetiminden sonra Sanat Yönetmenliği’ne Rutkay Aziz gelmiştir. Halen bu görevi devam ettiren Rutkay Aziz, birçok oyuna yönetmen ve oyuncu olarak imzasını atmıştır.

Gönderilen Resim Gönderilen Resim
Rutkay Aziz (solda) ve Güner Sümer

60’lar Türkiye’ sinden bu yana Türk Tiyatro Tarihi’ne bir mihenk taşı olarak yerleşen Ankara Sanat Tiyatrosu, yüzlerce oyuncu, yazar, yönetmen, sahne tasarımcısı, sahne müzikçisi ve teknisyenin yetiştirmiş bir okuldur.

45 yılda defalarca kez kapatılmalarla ve yasaklanmalarla mücadele eden tiyatro çalışanları 1971 – 1972 sezonunda Bertolt Brecht’in yazdığı, Yılmaz Onay’ın yönettiği “Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti” adlı oyunla, sıkıyönetim tarafından gözaltına alınmıştır. Bununla beraber 1974 – 1975 sezonunda Maksim Gorki’nin aynı isimli romanından Bertolt Brecht’in oyunlaştırdığı “Ana” adlı oyunu Rutkay Aziz rejisi ile sahneleyen AST çalışanları, seyircisine ve Türkiye’ye yeni bir marş kazandırmıştır. Seyirci oyundan çıkarken az önce sahnede öğrendiği “1 Mayıs Marşı”nı hep bir ağızdan söyleyerek toplumsal bilinci tiyatro sahnesinde de kazanabileceğini öğrenmiştir. Bu oyunlar sayesinde AST bir “Brecht – Gorki” tiyatrosu olarak da tanınmaktadır.


Gönderilen Resim Gönderilen Resim
AST Oyuncuları, "Roma Hamamı" (solda) ve "Belalı Aile" oyunlarında


Uğur Mumcu, Nazım Hikmet, Bilgesu Erenus, Faruk Erem, Eşber Yağmurdereli, Yaşar Kemal, Turgut Özakman, Sabahattin Ali, Yılmaz Güney, Behrengi, Dario Fo, Samuel Beckett gibi yazarların oyunlarını oynamış bir sanat kurumu olan AST, 1973 –1974 sezonundan bu yana kendi dünya görüşü ve oyunculuk anlayışına uygun olmak üzere 35 yıldır “Geleneksel – Amatör Tiyatro Kursu” açarak hem kendi kadrosuna hem de Türk Tiyatrosu’na genç oyuncular yetiştirmektedir.

Ankara Sanat Tiyatrosu, 1963 yılından beri ilerici, devrimci ve öncü bir tiyatro olarak Türk ve Dünya Tiyatrosu'ndaki yerini korumaktadır.


(ast.com.tr, tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı: Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.12.2009 - 23:23


#50 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.12.2009 - 17:07

Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu



**********
Genco ERKAL


Gönderilen Resim Gönderilen Resim

1938 yılında İstanbul'da doğdu.

Robert Kolej'den mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi'nin Psikoloji bölümünü bitirdi

1959 yılından başlayarak Türkiye'nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve yönetmen olarak çalıştıktan sonra, 1969 yılında Dostlar Tiyatrosu'nu kurdu.

Gorki, Brecht, Sartre, Peter Weiss, Steinbeck, Havel, Tankred Dorst gibi yabancı yazarların yanısıra, Aziz Nesin, Haldun Taner, Nâzım Hikmet, Can Yücel, Refik Erduran, Vasıf Öngören, Orhan Asena, Behiç Ak gibi Türk yazarların oyunlarını yönetti. Roman, öykü, şiir gibi değişik türlerden tiyatroya uyarlamalar yaptı, oyunlar çevirdi.

Gönderilen Resim
"İnsanlarım" adlı oyunda
(Nazım Hikmet uyarlaması)


Çeşitli ödüller kazandığı ünlü rolleri arasında Yaroslav Haşek'ten Aslan Asker Şvayk, Gogol'den Bir Delinin Hatıra Defteri, Bertolt Brecht'ten Galileo, Maxwell Anderson'dan Yalınayak Sokrates, Nâzım Hikmet'ten Kerem Gibi, Can Yücel'den Can sayılabilir.

Senfonik konserlerde Prokofiev'in Peter ile Kurt, Stravinski'nin Askerin Öyküsü, Fazıl Say'ın Nâzım adlı yapıtlarını anlatıcı olarak seslendirdi.

Önemli uluslararası film festivallerinde gösterilen ve birçok ödül kazanan At, Faize Hücum, Hakkâri'de Bir Mevsim, Camdan Kalp ve uzun bir aradan sonra 2008 yılında çevrilen Pazar-Bir Ticaret Masalı filmlerinin baş rolünde oynadı. TRT Televizyonu için Haldun Taner'in ünlü müzikli oyunu Keşanlı Ali Destanı'nı yönetti ve oynadı.

Değişik yıllarda birçok kez "yılın en iyi erkek oyuncusu", "en iyi tiyatro yönetmeni" seçildi, yaşam boyu başarı ödülleri kazandı. 1982 yılında At ve 1983 yılında Faize Hücum filmleri ile "en iyi erkek oyuncu" dalında Antalya Film Festivali'nde iki kez Altın Portakal aldı.

Gönderilen Resim
"Marx'ın Dönüşü" adlı oyunda

1993-1998 yılları arasında, Paris'te ve Avignon Festivali'nde Fransızca da oynamaya başlayan Genco Erkal, üç Fransız yapımında rol aldı: Nâzım Hikmet'ten Sevdalı Bulut, Philippe Minyana'dan Ou vas-tu Jérémie? ve Paulo Coelho'nun ünlü romanından uyarlanan Simyacı...

2008 senesinde kendi yazdığı ve yönettiği, 1993 yılında Sivas`ta Madımak otelinde yapılan katliamı konu alan Sivas'93 isimli belgesel tiyatro oyununu, Türkiye ve Avrupa genelinde tiyatroseverlere sundu. Bu oyunu ile Pertevniyal Lisesi tarafından 2008 yılının en iyi tiyatro ödülünü aldı..

2009 Aydın Doğan Tiyatro Ödülü'nü kazanan sanatçı, verilen 50 bin liralık ödülü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bağışladı.

Genco Erkal halen, kurucusu olduğu Dostlar Tiyatrosu'nun sanat yönetmenliğini yapmaktadır.




Gönderilen Resim




**********
Dostlar Tiyatrosu


1969 yılında Genco Erkal tarafından kuruldu.

İlerici-toplumcu sanat doğrultusunda benimsediği ilkelerle, sürekli bir araştırma, deneme ve yaratma eylemi içinde seyircilerine otuz beş yılda elli yapım sundu.

Kuruluşundan bu yana seyirciyi düşünmeye yöneltici, tartışmacı bir tiyatro ortamı yaratma adına, sahnelemede ve oyunculukta "göstermeci" biçimi benimseyen topluluk, oyunlarının yanısıra, tiyatro kursları, koro çalışmaları, amatör işçi tiyatrosu grubu, çağdaş halk dansları grubu gibi yan etkinlikler düzenleyerek bir kültür ve eğitim merkezi niteliğini kazandı.

Gönderilen Resim
"Sivas 93" adlı belgesel tiyatro oyununundan sahneler

Bugüne kadar; Macit Koper, Ahmet Mekin, Sumru Yavrucuk, Ahmet Gülhan, Erdal Özyağcılar, Nilüfer Açıkalın, Halit Akçatepe, Şahika Tekand, Ulvi Alacakaptan, Ayla Algan, Şevket Altuğ, Zeliha Berksoy, Füsun Demirel, Genco Erkal, Defne Halman, Alpay İzer, Mehmet Keskinoğlu, Jülide Kural, Oya Küçümen, Zihni Küçümen, Meral Niron, Yaman Okay, Cem Özer, Selçuk Özer, Şebnem Özinal, Cihat Tamer, Zeynep Tedü, Gülsen Tuncer, Işık Yenersu, Serra Yılmaz gibi adlar Dostlar Tiyatrosu sahnesinden geçti.

- Dostlar Tiyatrosu'nun ödüllerinden:
İlhan İskender ödülü, en iyi yönetmen, Genco Erkal, Rosenbergler Ölmemeli 1970
En iyi kadın oyuncu Zeliha Berksoy, Asiye Nasıl Kurtulur? 1971
Tiyatro dergisi Yılın Oyunu, Şili'de Av 1975
Avni Dilligil, en iyi oyun, İkili Oyun 1977

Gönderilen Resim

Ulvi Uraz Ödülü, en iyi erkek oyuncu, Genco Erkal, İkili Oyun 1978
Ankara Sanatseverler Derneği Ödülü, en iyi oyun, Kafkas Tebeşir Dairesi 1979
Sanat Kurumu Ödülü, en iyi erkek oyuncu, Genco Erkal, Yalınayak Sokrates 1986
Kültür Bakanlığı,en başarılı tiyatro topluluğu ödülü, Dostlar Tiyatrosu 1990
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Ödülü, en iyi oyun Bir Delinin Hatıra Defteri 1994
Kültür Bakanlığı Ödülü, en iyi erkek oyuncu, Genco Erkal 1996
İsmail Dümbüllü Ödülü, Genco Erkal Birtakım Azizlikler 1998
Afife Jale Ödüllerinde Muhsin Ertuğrul Ödülü Genco Erkal 2000
Ömür boyu başarı ödülü Genco Erkal 2000
Avni Dilligil ödülü en iyi yardımcı erkek oyuncu Erdem Akakçe Yarışma 2002
Nokta Dergisi en iyi kadın tiyatro oyuncusu Sumru Yavrucuk Fay Hattı 2005
12. Afife Tiyatro Ödülleri Sivas '93 2008


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı:
Devekuşu Kabare Tiyatrosu

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 07.12.2009 - 17:11


#51 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 09.12.2009 - 16:52

Gönderilen Resim


Devekuşu Kabare Tiyatrosu

Devekuşu Kabare Tiyatrosu, Haldun Taner tarafından 1967 yılında İstanbul'da kuruldu.

Taner, kabare tiyatrosu'na yatkın bulduğu Zeki Alasya, Ahmet Gülhan ve Metin Akpınar'ı kadrosuna aldı ve ilk olarak"Vatan Kurtaran Şaban" adlı oyun sergilendi.

"Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" , "Aşk-ü Sevda" , "Eşeğin Gölgesi" , "Zilli Zarife" , "Astronot Niyazi" , "Dün/Bugün" , "Ayışığında Şamata" , "Dev Aynası" , "Haneler" ve "Yalan Dünya" gibi ses getiren oyunlarla devam etti.

Devekuşu Kabare Tiyatrosu, toplumsal ve politik taşlamaya oyunlarında başarıyla yer verdi. Kendisine özgü üslubuyla kabare türünün Türkiye'deki önemli temsilcilerinden oldu ve geniş bir izleyici kitlesini oyunlarına çekti.

Gönderilen Resim
Yıl 1967: Zeki Alasya, Ayşen Gruda, Metin Akpınar, Bilge Şen, Ahmet Gülhan


1978'de ise Haldun Taner ve Ahmet Gülhan'ın "sergilenen oyunlarda belli bir düzeyin altına düşüldüğünü" öne sürerek ekipten ayrılmalarıyla yönetimi ele alan Zeki Alasya - Metin Akpınar ikilisi, bu tarihten itibaren topluluğu aynı isimle sürdürdü.

İlk dönemde daha çok Haldun Taner'in yazdığı oyunları oynayan topluluk,daha sonra aralarında Umur Bugay, Oktay Arayıcı, Muzaffer İzgü, ve İsmet Kuntay'ın da olduğu yerli yazarların oyunlarını sahneledi.

Birçok sorunun yaşandığı ülkemizde mizahı kullanarak bir tür muhalefet görevini başarıyla üstlenen ve bunun yanısıra Kemal Sunal, Ayşen Gruda benzeri ünlü komedyenleri yetiştiren bir "okul" niteliğindeki Devekuşu Kabare Tiyatrosu, zamanla ekonomik nedenlerle yozlaşarak istenmeyen sona doğru hızla ilerledi ve 1992 yılında kapandı.


(gazetekadikoy.com)

...Gelecek yazı:
Muammer Karaca

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.12.2009 - 22:15


#52 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.12.2009 - 22:26

Gönderilen Resim


Muammer KARACA (1906 - 1978)

Tiyatro/sinema sanatçısı ve bulvar tiyatrosunun önde gelen adlarındandır.
Türk Tiyatrosu'nun unutulmaz oyunlarından "Cibali Karakolu"nun yazarı, Karaca Tiyatrosu'nun kurucusudur.

İstanbul'da doğdu.

Veterinerlik öğrenimini yarım bırakarak tiyatroya yöneldi.
İlk kez 1923’te Sahir Opereti'nde sahneye çıktı. 1924’te Darülbedayi’ye girdi ve "Renkli Fener" oyununda rol aldı. 1930’daki kısa süreli Süreyya Opereti deneyiminden sonra tekrar Darülbedayi’ye döndü.

1945’te bir süre Ses Opereti’nde çalıştıktan sonra Karaca Opereti’ni, 1955’te ise Karaca Tiyatrosu’nu kurdu.
Tiyatronun açıldığı yıl "Cibali Karakolu" adlı oyunu sahneye koydu. Cibali semtindeki insanlarla semt karakolundaki polislerin yakın ilişkisinden esinlenen oyun,1955-1971 arası 16 yıl boyunca üç bin kezden fazla sahnelendi. Hulki Saner'in yönetmenliğinde 1966'da sinemaya uyarlandı.


Gönderilen Resim
"Ednan Bey Duymasın” oyununda (ayakta)


Muhsin Ertuğrul’un "Karım Beni Aldatırsa" (1938) filmiyle sinema oyunculuğuna da başlayan Karaca, bir çok filmde karakter rollerine çıktı. "Cibali Karakolu" gibi tiyatrodan uyarlanan bazı filmlerde başrol oynadı.

Muammer Karaca 28 nisan 1978 günü yaşama veda etti.

İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde Karaca Çıkmazı'nda yaptırdığı Karaca Tiyatrosu, özel tiyatrolara kiralanan bir tiyatro binası olarak Türk tiyatrosuna hizmet etmeyi sürdürmektedir.

Doğaçlamaya dayanan oyunculuğu, taklit yeteneği ve sahnelediği vodvil türü oyunlara kattığı güncel esprilerle bulvar tiyatrosunun önde gelen oyuncu ve yönetmenlerinden sayılan sanatçı, tuluat tiyatrosu geleneğini politik taşlamalarla güncel olana uygulamış, kalın çizgili güldürü kanavası içinde doğaçlamaya bolca yer vererek hem oyunculuk hünerini göstermiş, hem de sahneden doğrudan seyirciye yönelttiği taşlamalarla kıvrak zekasını kanıtlamıştır.

Türkiye'de tiyatroya ömrünü adamış sanatçıların başında gelen Karaca'nın adı, "Cibali Karakolu" oyunu ile özdeşleşmiştir. Karakolda bozuk daktiloyla ifade tutanağı yazılan sahne Türk komedi klasiklerindendir.


Gönderilen Resim Gönderilen Resim
Muammer Karaca ve "Cibali Karakolu" filminden iki sahne


Muammer Karaca’nın yeğeni usta tiyatrocu Ulvi Alacakaptan, oldukça ilginç bir kişilik olan sanatçıyla ilgili iki anıyı şöyle anlatır:
- Muammer Karaca’nın ilk oyunu 1950’li yıllarda Adnan Menderes hükümeti döneminde politik bir hiciv içeren “Ednan Bey Duymasın” adlı oyundur. Bir gün oyunu izlemeye Adnan Menderes gelir. Muammer Bey’in odasına alırlar. Muammer bey sorar başbakana, "Efendim nasıl oynayalım? Biraz yumuşatalım mı, olduğu gibi mi oynayalım?.." Adnan Menderes, "Olduğu gibi oynayın" cevabını verir ve daha sonra oyunu en ön koltukta izlerken gülmekten iki büklüm olur...

- Muammer Karaca, İzmir’de turnedeyken Atatürk'ün silah arkadaşlarından olan dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik’in kızı Şükran Hanım'a aşık olur, aşkına karşılık alır. Ancak, aile evliliğe izin vermeyince halıcı kıyafetiyle gider kızı kaçırır. Tabii daha sonra yakalanır. Bir hafta sonra ise yoğurtçu kıyafetiyle gidip yine kaçırır. Yine yakalanır. Derken Atatürk girer araya ve evlilik gerçekleşir. Bu öykü, uzun süre gazete manşetlerinden inmez...


(tiyatro.telekom.gov.tr, beyoglu.bel.tr, intersinema.com)

...Gelecek yazı: Müjdat Gezen

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.12.2009 - 22:27


#53 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.12.2009 - 11:58

Gönderilen Resim


Müjdat GEZEN
Tiyatro ve sinema oyuncusu, eğitmen.

1943 yılında İstanbul'da doğdu.
Annesi Macide Hanım, babası TRT eski müzisyenlerinden Necdet Gezen'dir.

Sahneye ilk kez 1953 yılında okuduğu ilkokulun piyesinde çıktı
Aynı yıl Doğan Kardeş çocuk dergisinde şiirleri yayımlandı.
Yine bu yıllarda İstanbul Radyosu Çocuk Kulübü'nde mikrofonla tanıştı.

1956-57 yıllarında çeşitli amatör tiyatro topluluklarında rol aldı ve 1960 yılında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları' nda profesyonel oldu. 1961 yılında İstanbul Belediyesi Konservatuvarları Tiyatro Bölümü'ne girdi.

1963 yılında ilk özel tiyatro çalışmasını yaptı.
Münir Özkul ve Muammer Karaca Tiyatroları'na girdi. 1963-64 yıllarında sanat dergilerinde şiirleri çıktı. 1964-1966 yılları arasında askerlik yaptı ve oyun yazma denemelerinde bulundu.
1966 yılında Ulvi Uraz Tiyatrosu'na girdi.


Gönderilen Resim


1967 yılında arkadaşlarıyla birlikte Halk Oyuncuları'nı kurdu.
1968 yılında ilk kez kendi özel tiyatrosunu açtı ve aynı sezon İstanbul Tiyatrosu'nda çalıştı. 1970 yılında sahne çalışmaları ve film çalışmalarında ve aynı zamanda TV çalışmalarında bulundu.

Gazete ve dergilerde yazan Gezen'in 1975 yılında ilk kitabı yayımlandı.
1999 yılı itibariyle 28 yayımlanmış kitabı vardır..Ayrıca, ilkokul Türkçe kitaplarında yazıları mevcuttur. 1982 yılında bir yayınevi kurdu.

Aynı yıl İstanbul Belediye Konservatuvarı ve sonradan İ.Ü. Devlet Konservatuvarı'nda Türk Tiyatrosu öğretmenliği yaptı. Aynı yıl, yazar arkadaşı Kandemir Konduk'la birlikte "Güldürü Üretim Merkezi"'ni kurdu ve büyük gazetelerde mizah sayfası yönetti .

1991 yılında MSM'yi (Müjdat Gezen Sanat Merkezi ) kurdu.
1992 yılında "MSM Ormanı"'nı kurdu.

1995 yılında Hamlet Efendi adlı oyunu ödül aldı ve Devlet Tiyatroları'nda oynandı.
1996-1998 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde yazdı.
1997 Devlet Tiyatroları'nda oyun yönetti. Aynı yıl Babam adlı oyunu ödül aldı.


Gönderilen Resim


1998 yılında ilk kez adını taşıyan tiyatrosunu kurdu.
Yüz civarında filmde, elli civarında oyunda, binden fazla radyo ve TV Skecinde rol aldı, bunların bir bölümünü yazdı ve yönetti.

"Tiyatro,insanı insana insanla anlatan ve insanca anlatan tek sanat dalıdır.Diğer sanatlar tiyatronun içinde vardır.Mimarlık,dans.müzik gibi..." diyen ve güldürü türünde akla gelen ilk isimlerden biri olan sanatçı özellikle "Azmi" ve "Darbukatör Baryam" tiplemeleriyle hafızalara kazındı.

Usta oyuncu, devlet ya da herhangi bir kurumdan yardım almaksızın, tamamen kişisel birikimleriyle kurduğu, ücretsiz hizmet veren Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve yine kendi adını taşıyan tiyatroyla, Türkiye'deki gösteri sanatlarının gelişimine ve yeni yeteneklerin ortaya çıkmasına büyük katkı sağlamayı sürdürmektedir.


(mujdatgezensanatmerkezi.com.tr)

...Gelecek yazı:
Afife Jale

#54 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 15.12.2009 - 00:46

Gönderilen Resim


Afife JALE (1902 - 1941)

Orta halli bir ailenin kızı olarak İstanbul'un Kadıköy semtinde dünyaya geldi.

10 Kasım 1918 günü Darülbedayi'ye talebe olarak kabul olunan Beyza, Refika, Behire ve Memduha adlı beş kızdan biriydi. Afife ve Refika hariç öteki kızlar fazla dayanamadılar ve "nasılsa sahneye çıkamayacakları" gerekçesiyle tiyatroyu bıraktılar. Aynı yılın 18 Aralık günü Refika tiyatronun suflör, Afife de "mülazım artistlik" (stajyer oyuncu) kadrolarına alındılar.

Afife bir yıl süreyle bütün provalara devam etti, ama bir türlü sahneye çıkamadı. Öte yandan Refika, sahne gerisinde görev alan ilk müslüman Türk kadını oldu. 1919 yılının 13 Nisan gecesi premier'i yapılacak olan, Hüseyin Suat'ın "Yamalar" adlı oyununda, Emel rolü, Eliza Binemeciyan'ın Paris'e gitmesiyle ortada kaldı. Darülbedayi yöneticileri ister istemez rolü Afife'ye oynatma kararı verdiler.

Böylelikle Afife, 22 Nisan gecesi, Kadıköy'deki Apollon Sineması'nda (sonraki Hale, şimdiki Reks) Emel rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk müslüman Türk kadını oldu. O gece tiyatroya gelen zaptiyeler, yöneticilere bir uyarıda bulundularsa da genç sanatçı bir hafta sonra da "Tatlı Sır" oyununda yeniden sahneye çıktı. Sanatçı polis tarafından tutuklanmak istenince, Kınar Hanım tarafından arka bahçeye kaçırılarak polislerin elinden zor kurtuldu.

Üçüncü piyesi olan "Odalık" oynanırken polis tiyatroyu bastı. Afife bu kez de makine dairesinden kaçırıldı. 1921'de dahiliye nezaretinin bir buyruğu ile belediye 27 Şubat günü 204 sayılı bildiriyi Darülbedayi Yönetim Kurulu'na gönderdi. Bildiride müslüman kadınların kesinlikle sahneye çıkamayacakları yazılıydı.


Gönderilen Resim


Bu bildiri üzerine Afife, tiyatronun kadrosundan çıkarıldı. Tiyatrosuz kalması Afife'nin zaten zayıf olan sinirlerini alt üst etti, kaçışı haplarda ve uyuşturucularda bulmaya başladı. Sonradan aşık olduğu bir doktorun yaptığı iğneler de onda bir alışkanlık başlatmıştı.

Ortalık biraz durulunca, birkaç yıl sonra Burhanettin Tepsi Kumpanyası ile Anadolu'da turneye çıktı, yeni tiyatro topluluğu ile Kadıköy'de oynadı, daha sonra da Fikret Şadi'nin Milli Sahne'siyle çeşitli kentlerde temsiller verdi. Zaten 1923'ten sonra Türk Kadınları Atatürk'ün emriyle sahneye çıkmaya başlamışlardı.

Gün geçtikçe bozulan sağlığı ve uyuşturucu alışkanlığı, tiyatroyu ister istemez bırakmasına neden oldu. Bu onu büsbütün çileden çıkardı. 1928 yılında bir arkadaşıyla gittiği, Kuşdili çayırındaki Hafız Burhan'ın konserinde, sanatçıya tamburuyla eşlik eden Selahattin Pınar'la tanıştı. Kısa bir sürede Pınar, genç kadına deliler gibi aşık oldu. 1929 yılında evlendiler. Selahattin Pınar "Nereden Sevdim O Zalim Kadını" gibi birçok ölümsüz şarkısını onun için besteledi.

Bir süre sonra Pınar, karısının morfin bağımlılığı ile başa çıkamamaya başladı. Tiyatrodan uzak kalmak, sahneye çıkamamak, Afife'yi mutsuz kılıyor, kurtuluşu yalnız "iğne"de buluyordu, 1935 yılında boşandılar.

Genç kadın, bundan sonra içine düştüğü girdaba büsbütün batarak sefalet içinde sürünmeye başladı. Darülbedayi'deki dostlarının yardımıyla, Bakırköy Akıl Hastanesi'ne yatırıldı.

Afife Jale 1941 yılının 24 Temmuz günü henüz 39 yaşındayken kimsesiz bir halde yaşama veda etti.


Gönderilen Resim
Afife Tiyatro Ödülleri heykelciği

Tiyatronun ve devrinin bu büyük fedaisi böylece sessiz sedasız yok olup gitti.
Uzun yıllar onun adını bile anan olmadı.

Daha sonra sanat dünyasınca sahip çıkılan sanatçının anısına 1997'den bu yana her yıl Yapı Kredi Sigorta tarafından Türkiye’nin en saygın sanat ödüllerinden biri olan ve gelenekselleştirilen Afife Tiyatro Ödülleri düzenlenmektedir.


(afife.org)

...Gelecek yazı: Gülriz Sururi - Engin Cezzar

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 15.12.2009 - 00:47


#55 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.12.2009 - 11:07

**********
Gülriz SURURİ


Gönderilen Resim

1929 yılında İstanbul'da doğdu.
İlk Türk primadonnası* Suzan Lütfullah ile ilk operet kurucularımızdan Lûtfullah Sururi'nın kızıdır.

1942 yılında Muhsin Ertuğrul'un isteğiyle 12 yaşında Çocuk Tiyatrosu'nda sahne hayatına başladı.1955'te Muammer Karaca Topluluğu'nda oynamaya başladı. 1960'ta Dormen Tiyatrosu'na geçti.

1961'de, bu toplulukta sahnelenen "Sokak Kızı İrma"daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak İlhan İskender Ödülü'nü kazandı.

1963 yılında, daha sonra hayat arkadaşı olacak Engin Cezzar'la birlikte kendi tiyatrolarını kurdular.

1966'da "Teneke" oyunundaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü bir kez daha kazandı.
Aynı yıl Türk Kadınlar Birliği'nce Yılın Kadını seçildi. 1971'de "Hint Kumaşı"ndaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü üçüncü kez kazandı. 1982-1983 "Kaldırım Serçesi "adlı müzik oyunundaki Edith Piaf yorumuyla Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü, İzmir Gazeteciler Derneği'nin Altan Artemis Ödülü'nü ve Milliyet Gazetesi'nin 1983 Süperstar Tiyatro Oyuncusu Ödülü'nü kazandı.


Gönderilen Resim
"Sokak Kızı İrma"da

Yumuşak oyunculuğuyla, dramdan güldürüye ve müzikli oyuna dek her çeşit eserde başarılı tipler çizen Sururi, oyunculuğunun dışında Türk tiyatrosuna yönetici olarak da katkıda bulundu. 1990'lı yılların ilk yemek programı A La Luna isimli programında sunucuydu.

Sanatçı, halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyunculuk dersi vermekte, bunun yanısıra, yazdığı "Biz Kadınlar" , "Gülriz’in Mutfağından" , "Seni Seviyorum" gibi kitaplarla da adından sözettirmektedir.

*primadonna: operada başrol oynayan kadın oyuncu





**********
Engin CEZZAR


Gönderilen Resim

1940 yılında İstanbul'da doğdu.

İlkokuldan sonra Robert Kolej’e devam eden Cezzar, tiyatroya ilgi duymaya başladı.
ABD'de Yale Üniversitesi'nde tiyatro eğitiminin ardından Broadway'de ve New York Actors Studio'da süren oyunculuk deneyimlerinden sonra Türkiye'ye parlak bir dönüş yaptı. "Hamlet" rolü ile İstanbul Şehir Tiyatrolarında oyunculuğa başladı. 24 yaşındayken oynadığı bu rolle dünyanın en genç Hamlet’i olurken şöyle konuşmuştu: "Oynarken her akşam ezildim. Hamlet rolünü hazırlamak kolay, oynamak zor gelmişti."

Daha sonra Gülriz Sururi ile birlikte kurdukları tiyatroda yıllarca oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı.

Dormen Tiyatrosu, Devekuşu Kabare, İstanbul Devlet Tiyatrosu, Antalya Devlet Tiyatrosunda çalıştı. Sinema ve dizi filmlerde de rol alan sanatçı, "Kaldırım Serçesi" adlı filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını da üstlendi. Eşi Gülriz Sururi'nin yazdığı "Ayşe Opereti"`ni yönetti.

Sanatçı, 2006 yılından bu yana "Sağır Oda" adlı dizide 'Afşar Kırımlı' karakterini canlandırmaktadır.



Gönderilen Resim


**********
Gülriz Sururi–Engin Cezzar Tiyatrosu


Kültür yaşamımızda çok önemli bir yeri olan Gülriz Sururi–Engin Cezzar Tiyatrosu 1962 yılında kuruldu.

Türk Tiyatrosu'nun "Altın Çağı" diye nitelendirebilecek 1960'lı ve 70'li yıllarda Gülriz Sururi–Engin Cezzar Tiyatrosu, özellikle yerli oyunların oynanmasına, ramp ışıklarına çıkmasına öncülük etti. Yaşar Kemal'in eserini (Teneke) sahneye ilk taşıyan onlardı. Güngör Dilmen'in, "Kurban" ile "Midas'ın Kulakları"nı sahneleyen de onlardı. Nazım Hikmet'in en "sakıncalı" döneminde, "Ferhad ile Şirin" sahnelediler. Ve Haldun Taner'in "Keşanlı Ali Destanı"nı yalnız Türiye'de değil yurtdışında da tanıttılar.

Genç, dinamik, yeniliklere her zaman açık, klasik ve moderni, müziğe, müzikale, dansa önem veren dünya tiyatro repertuarını da yakından izleyen bir tiyatro yaptılar. Tiyatroya katkıda bulunurken, ödün vermeyen, ilkeleri için direnen, sorumluluklarını üstlenen aydın yurttaş duruşunu her an korudular.

2004 yılında, tüm mal varlıklarını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladıklarını açıkladılar.


(tr.wikipedia.org, zeyneporal.com)

...Gelecek yazı: Nisa Serezli-Tolga Aşkıner

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 16.12.2009 - 11:12


#56 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.12.2009 - 14:03

Gönderilen Resim

Nisa SEREZLİ (1928 - 1992)

İstanbul'da doğdu.
Gerçek adı Nurinisa Aşkıner'dir.

Lozan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Fransız Filolojisi ve İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun olan sanatçı, sanat yaşamına amatör olarak Gençlik Tiyatrosu'nda, "On Küçük Yaramaz" oyunuyla başladı (1954).

Dormen Tiyatrosu, Oda Tiyatrosu gibi topluluklarda çalıştı. Dormen Tiyatrosundan ayrıldıktan sonra, Ayfer Feray'la birlikte, Ayfer Feray - Nisa Serezli Topluluğu ve Çevre Tiyatrosunu kurdu.


Gönderilen Resim


Metin Serezli'den ayrıldıktan sonra evlendiği Tolga Aşkıner'le birlikte 1968 yılında Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nu kurdular. Topluluk, Serezli'nin ölümüne kadar tiyatro dünyasında yer aldı.

Nisa Serezli, 25 Ağustos 1992 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

Sinema filmleri çevirmesinin yanında, sahne gösterileri ve seslendirmeler de yapan sanatçının adı bugün de yaşatılmakta; Afife Tiyatro Ödülleri kapsamında Yaşamı Boyunca Tiyatro Dalında Başarılı Çizgisini Sürdürmüş Tiyatro Sanatçılarına Nisa Serezli Aşkıner Ödülü verilmektedir.

- Ödüllerinden:

1964 İlhan İskender Tiyatro Ödülleri, En İyi Kadın Oyuncu (Şahane Züğürtler)
1966 İlhan İskender Tiyatro Ödülleri, En İyi Kadın Oyuncu (Tatlı Kaçık)


Gönderilen Resim
Tolga Aşkıner (ortada) ve Nisa Serezli(kırmızılı)
"Şahane Dul", 1960
(Fotoğraf:
tiyatrokeyfi.com)



*****
Tolga AŞKINER
(1942 - 1996)


Sivas'ın Divriği ilçesinde doğdu.

Darüşşafaka Lisesi’ni ve İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü bitiren sanatçı, Konservatuvar Deneme Sahnesi’nde oyuncu ve yönetmen olarak amatör çalışmalar yaptı.

1960’ta İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda çalışmaya başladı.Daha sonra Arena ve Dormen Tiyatrosu, AST gibi topluluklarda çalıştı. Ayfer Feray ve Nisa Serezli Topluluğu’na katıldı.

1968’de, eşi Nisa Serezli'yle birlikte kurdukları Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nda çok sayıda oyunda rol aldı, bazı oyunların da yönetmenliğini yaptı.

Tolga Aşkıner, 12 Haziran 1996 günü İstanbul'da yaşama veda etti.


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı:
Yıldırım Önal

#57 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 20.12.2009 - 10:08

Gönderilen Resim Gönderilen Resim


Yıldırım ÖNAL (1931 - 1982)

Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen.

İzmir'de doğdu.

1953'te Ankara Devlet Konservatuvarı tiyatro bölümünü bitirdi.
Aynı yıl sahneye çıktığı Devlet Tiyatroları'nda, kısa bir ara dışında 1963'e değin önemli oyunlarda rol aldı.
Özellikle Edmund Morris'in "Tahta Çanaklar ", Turgut Özakman'ın "Duvarların Ötesi" ve Tennessee Williams'ın "Arzu Tramvayı "ndaki tiplemeleriyle büyük övgü topladı.

Sonraki yıllarda zaman zaman özel tiyatrolarda da çalıştı.
Arena Tiyatrosu'nda oynadığı Bernard Shaw'dan "Sezar ve Kleopatra" (1963) oyunuyla İlhan İskender Armağanı'nı kazandı.

Daha sonra bir kez daha Devlet Tiyatroları'na döndü.

1977'de TRT'ye seslendirme yönetmeni oldu.

1970'lerde sinema ve televizyon çalışmalarına ağırlık verdi.
1973'te "Dinmeyen Sızı" filmindeki rolüyle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü'nü kazandı.

Yıldırım Önal, bir turne için gittiği İzmir'de 10 Ekim 1982 günü yaşama veda etti.

Gönderilen Resim
"Günden Geceye" adlı oyunda, 1964

Sanat yaşamı boyunca kendine özgü konuşma biçimi ve etkileyici sesiyle oluşturduğu üslupla dikkati çekmiş olan Önal, yaşamının son yıllarında yaşadığı ekonomik sıkıntı yüzünden kazandığı Altın Portakal ödülü'nü bir rehinciye bırakmak zorunda kalmış ve bir daha da geri alamamıştır.

Bu olayın anısına 1999'dan beri her yıl, bir sinema emekçisine Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında Yıldırım Önal Anı Ödülü verilmektedir.

-Oynadığı oyunlardan:
Maria Stuart 1953
Tanrıdağı Ziyafeti 1954
Güneşte On Kişi 1954
Harput'ta Bir Amerikalı 1955
On İkinci Gece 1955
Rose Bernd 1962

- Filmografisinden:
Hostes Hanım 1970
Vatan ve Namık Kemal 1971
Dinmeyen Sızı 1972
Baba 1973
Zavallılar 1974
Mağlup Edilemeyenler 1974


(tr.wikipedia.org)

...Gelecek yazı:
Bedia Muvahhit

#58 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.12.2009 - 07:35

Gönderilen Resim

Bedia MUVAHHİT (1897 - 1994)

Tiyatro ve sinema sanatçısı.

İstanbul'da doğdu.
Annesi Refika Hanım, babası Şekip Bey'dir.

Kadıköy Terakki Mektebi ve Notre Dame de Sion Lisesi'nde okudu.
Öğrenimini sürdürürken o yıllarda kurulan Telefon Şirketi'nde çalışan ilk kadınlardan biri oldu.
1921'de Erenköy Kız Lisesi'nde Fransızca öğretmenliğine başladı.

Türkiye'nin ilk müslüman kadın oyuncusu olan Muvahhit, sanat yaşamına 1908'de atıldı.
1914'te, yeni kurulan Darülbedayi'ye girdi.

1923'te "Ceza Kanunu" adlı oyunla tiyatro yaşamına başladı.

Gönderilen Resim

İlk filmi ise, 1923 yılında Halide Edip Adıvar'ın "Ateşten Gömlek "romanından sinemaya uyarlanan filmdir. Bu filmde canlandırdığı Ayşe karakteri ile Türk sinemasının Neyyire Ertuğrul'la birlikte ilk kadın oyuncularından biri oldu.

1975 yılında Şehir Tiyatroları'ndan emekli oldu.

1980 yılında Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’nde söyledikleri, sanatçının dünyaya ve tiyatroya bakışını açıklıyordu : “Biz üç parçadan oluşan bir sanatın insanlarıyız. Bu parçaların bir kısmı yazarlar, bir kısmı oynayanlar ve diğerleri seyredenlerdir.Bunlardan biri eksik olsa tiyatro denilen sanat da olmaz...Biz tiyatrocular seyircisiyle birbirimizin ismini, cismini bilmiyoruz, ama adeta aynı ruhla yaşıyoruz.”

1981 yılında Atatürk Sanat Armağanı’na değer görüldü.
1987 yılında Devlet Sanatçısı unvanını aldı.

Bedia Muvahhit, 20 Ocak 1994 günü İstanbul'da yaşama veda etti.

1995 yılından bu yana, Türk Kadınlar Birliği tarafindan Şehir Tiyatroları'nın genç kadın sanatçılarına Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülü verilmektedir.

Gönderilen Resim

Bedia Muvahhit adına basılmış pul


- Sahneye çıktığı oyunlardan (1923 - 1975) :
Hisse-i Şayia
Hamlet
Devlet Kuşu
Aynaroz Kadısı
Bir Kavuk Devrildi
Venedik Taciri
Otello
Lüküs Hayat
Tebeşir Dairesi
Kibarlık Budalası

- Filmografisinden:
Ateşten Gömlek 1923
Karım Beni Aldatırsa 1933
Paydos 1954
Genç Kızlar 1963
Halk Çocuğu 1964
O Kadın 1966
Son Mektup 1969
Yumurcak 1970


(anafilya.org, tr.wikipedia.org, elifingunlugu.net)

...Gelecek yazı:
Perran Kutman

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 22.12.2009 - 07:44


#59 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 23.12.2009 - 16:58

Gönderilen Resim

Perran KUTMAN

1949 yılında İstanbul'da doğdu.
Gerçek soyadı Kanat'dır.

İstanbul Belediye Konservatuarı'nı bitirişinin ardından 1967`de Ulvi Uraz Tiyatrosu`nda sahneye çıktı. İlk sahne deneyimi hakkında şu sözleri söyler : 'Ulvi Uraz mükemmel bir hocaydı. Sahneye saygıyı öğretti..."

Daha sonra 1969`da Nisa Serezli, 1973`te Sezer Sezin, 1980`de Miyatro adlı tiyatro topluluklarında çalıştı.
1987 yılında "Artiz Mektebi" adlı oyun ile tiyatro yaşantısına son verdi.


Gönderilen Resim


Türk Tiyatrosu'nun yetiştirdigi en yetenekli bayan oyunculardan biri olan ve oynadığı her rolün altından kalkan Kutman bir dönem TV`de Müjdat Gezen'le birlikte çeşitli parodiler yaparak ün kazandi.

Asıl yükselişini Yeşilçam'da gösteren Kutman'ın unutulmayan filmleri, 1981 yapımı "Gırgıriye" ve 1982 yapımı "Görgüsüzler"dir.
1986 yılında Perihan Abla dizisindeki rolüyle ise televizyon dünyasında zirveye çıktı.
Daha sonra çeşitli dizilerde oynadı.

Tiyatro ve sinema sanatçısı Hüseyin Kutman ile evlenip ayrıldı.
Halen müzisyen Koral Sarıtaş ile evlidir.

(megayer.com)

...Gelecek yazı:
Rüştü Asyalı

#60 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.12.2009 - 00:02

Gönderilen Resim

Rüştü ASYALI

Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen, senaryo yazarı, seslendirme sanatçısı.

1947 yılında Ankara'da doğdu.

Lise yıllarında Ankara Halkevleri Genel Merkezi'nde açılan tiyatro kurslarına başladı.1963 yılında Ankara Radyosu Çocuk Saati ekibinde "temsil kolu sanatçısı" olarak yeraldı. Ankara Devlet Konservatuvarı tiyatro bölümü sınavını kazandı. Mezun olduktan sonra 1970 yılında Devlet Tiyatroları sanatçısı olarak profesyonel oyunculuk yaşamına başladı.

Ankara Radyosu'nda Çocuk Saati programında canlandırmaya başladığı "Keloğlan" oyunları ile dinleyicinin beğenisini kazanmasının ardından film yapımcılarının önerisiyle sinemaya ilk adımı attı. 1971-1975 yılları arasında dört "Keloğlan" filminde rol aldı.

Ankara'da "Oyuncular Birliği" özel tiyatro topluluğunun kurucuları arasında yeraldı.
1970 yılından günümüze kadar Devlet Tiyatroları'nda oyuncu ve yönetmen olarak görev yaptı. "Keşanlı Ali Destanı", "Fil Adam", "Düşler Yolu" ve "Azizname" adlı oyunlardaki rolüyle büyük başarı sağlayan sanatçı, "Kanlı Nigar", "Ah Şu Gençler", "Ölümsüzler", "Yunus Diye Göründüm" ve "Soruşturma" adlı oyunların yönetmenliğini yaptı.

Özel tiyatrolarda da konuk yönetmenlik çalışmaları yapan Rüştü Asyalı, Pamukbank Çocuk ve Gençlik Tiyatrosunda "Masal Var-Masalcık Var", "Ah Şu Gençler", Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosunda "Ah Şu Gençler" isimli eserleri gerçekleştirdi. Ankara Ekin Tiyatrosunda Nazım Hikmet için yazılmış "Hasret" adlı oyunun rejisörlüğünü üstlendi. Sanatçı, bu oyunda Nazım Hikmet rolünü oynadı.


Gönderilen Resim


1963 yılından bu yana televizyon dizileri, tiyatro oyunları ve sanat, kültür programlarıyla radyo ve televizyonda çeşitli projelere büyük katkılarda bulundu.
"Atatürk Anlatıyor" isimli belgeselde Mustafa Kemal Atatürk canlandırdı.

Son çalışması "Ben Bir İnsan" isimli yapıt, Devlet Tiyatroları sahnesinde oynandı.

Çeşitli tarihlerde Devlet Sanatçıları Birliği genel sekreterliği, Devlet Tiyatroları Yönetim Kurulu üyeliği, Devlet Tiyatroları Vakfı başkanlığı ve Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği genel başkanlığı görevlerini, ayrıca Seslendirme Sanatçıları Birliği genel başkanlığı ve Sanat Kurumu yönetim kurulu üyeliğini sürdürdü.

2008 yılında Devlet Tiyatroları başrejisörülüğü'ne getirildi, halen görevini sürdürmektedir. Ayrıca, Başkent İletişim Bilimleri Akademisi'nde, diksiyon, spikerlik, sunuculuk, seslendirme ve oyunculuk alanlarında ders vermektedir.

- Rol aldığı tiyatro oyunlarından:
Ben Bir İnsan
Kuvvayi Milliye Destanı
Azizname
Fil Adam
Keşanlı Ali Destanı
Düşler Yolu

- Yönettiği tiyatro oyunlarından:
Ah Şu Gençler
Ölümsüzler
Yunus Diye Göründüm
Soruşturma
Kanlı Nigar
Masal Var-Masalcık Var
Hasret (Nazım Hikmet)


Gönderilen Resim


- Filmografisinden:
Keloğlan
İki Öküz
Sefer Seferde
Yaman Delikanlı
Ben Bir İnsan

- Yazdığı senaryolardan:
Yaman Delikanlı
Ben Bir Garip Keloğlanım
Ben Bir İnsan


(tiyatro.telekom.gov.tr)

...Gelecek yazı:
Cüneyt Gökçer





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

13 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 13 ziyaretçi, 0 gizli