7TMjrtOpK_s&feature=related
Dar bütçeli “Recep İvedik” serisi sinema salonlarında yaklaşık dokuz milyon kişi tarafından izlenen, sinema salonlarını tıka basa seyirciyle doldurma konusunda çok başarılı olan, yapımcı Faruk Aksoy’un gerçekleştirdiği dramatize belgesel “Fetih 1453” 5 Mart 2010’da sinemaseverlere sunulacak.
“Fetih 1453”ün danışmanlarından biri de tarihçi Halil İnalcık. ”Fetih 1453”ün yapımcısı Faruk Aksoy, “Fetih 1453”le tarihimizle ve atalarımızla gurur duyacağımız bir film gerçekleştirmeye çalıştıklarını söylüyor. ”300 Spartalı” ve “Gladyatör” tadında bir film elde etmeyi amaçladıklarını sözlerine ekliyor. Aksoy, “Bu filmle Türk sinemasının çıtasını yukarı çıkaracağız,çekeceğiz,” diyor. ”Fetih 1453”te 2. Mehmet’in (Fatih Sultan Mehmet’in) çocukluk dönemi ve Molla Gürani’nin Fatih’e verdiği eğitim süreci de konu edilecek.Filmin ana hattı ise 1451’de Fetih planlarının yapılmaya başlanmasından, İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesine kadar ki dönem olacak.
Film tarihsel belgelere dayansa da senaryo yazarlarının yarattığı bazı olaylarla da desteklenecek. Şehrin surları üzerine ilk çıkan ve Türk sancağını Topkapı surlarına ilk diken asker kabul edilen Ulubatlı Hasan’ın bir top dökümcünün kızıyla yaşadığı aşk senaryo yazarlarının yarattığı bu olaycıklardan biri.Burada bir parantez açalım.Tarihçiler Türk sancağını kent surlarına diktikten sonra şehit düşen ilk askerin Ulubatlı Hasan olduğu konusunda görüş birliği içinde değiller.Diyorlar ki, kentin surlarına Türk sancağını ilk diken asker Ulubatlı Hasan olabilir de, olmayabilir de.Yani başkası da olabilir.Çünkü o sıcak ve kanlı çatışmalarda bunun kaydı doğal olarak tutulamadı, tutulamazdı…Yine filmde yer aldığı öğrenilen Fatih Sultan Mehmet ile Bizans İmparatoru’nun karşı karşıya geldiği sahne de hayal ürünü.Tarihçi Halil İnalcık ve başka tarihçiler “Tarihte böyle bir olay yaşanmadı,” diyor.
Halit Refiğ: “Avrupalıların Osmanlı hakkında iyi hatıraları yok”
Türk film dünyasının en yetenekli senaryo yazarlarından ve yönetmenlerinden, Türk sinemasının kurucularından,rahmetli Halit Refiğ, “İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesini Avrupalıların hiçbir zaman içine sindiremediklerini ve bu kuyruk acısını hiçbir zaman unutamadıklarını” söylemişti.
Halit Refiğ’in bu konudaki sözleri aynen şöyle: “İstanbul’un Türkler tarafından fethi keskin bir tarihi dönemeçtir.Avrupalıların Osmanlı hakkında hiç de iyi hatıraları yoktur. 2000 yılına girerken İngiliz “The Economist” dergisinde yayınlanan yorum Avrupalıların Türkler ve Türkiye hakkındaki duygu ve düşüncelerinin en iyi özetidir. Derginin bu yorumunda aynen şöyle deniyordu: Bugün Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma çabasının, isteğinin önünde birtakım engeller vardır.Türkler zannediyorlar ki, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasındaki en büyük engel Kıbrıs sorunu ve Yunanistan’la aralarındaki anlaşmazlık konularıdır.Oysa asıl sorun çok başkadır.Avrupalılar İstanbul’un yaklaşık 550 yıldır Türklerin elinde olmasından çok rahatsızlık duymaktadırlar. Bu kuyruk acısını hiçbir zaman unutmadılar,unutamadılar.”
“İstanbul’un Fethi” filminde Fatih Sultan Mehmet kendisinden 16 yaş büyük bir oyuncu tarafından canlandırılmıştı
Fethin 500. Yıldönümüne 1953’e yetiştirilen “İstanbul’un Fethi” (1951) için Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri bütün imkanlarını sonuna kadar seferber etmişti.Bu spektaküler, görkemli filmin belki de en önemli kusuru Fatih Sultan Mehmet rolündeki Sami Ayanoğlu’nun beyazperdede, İstanbul’u fethettiğinde 22 yaşında bir delikanlı olan, Fatih Sultan Mehmet’ten daha yaşlı ve olgun görünmesidir. Çünkü 1913 doğumlu Sami Ayanoğlu “İstanbul’un Fethi” çevrildiğinde 37-38 yaşındaydı. Yani olması gerekenden 15-16 yaş kadar büyüktü!
2. Mehmet ya da Fatih Sultan Mehmet hakkında
2. Murat ile Hüma Hatun’un oğlu olarak 29 Mart 1432’de Edirne’de dünyaya gelen, kemerli burunlu 2. Mehmet başlangıçta Padişahlığa en uzak oğuldu. Tarihçiler boyu konusunda bile birbiriyle uyuşmayan bilgiler vermiştir.Kimine göre uzun, kimine göre kısa boyludur.Babası 2. Murat tahtın varisi olarak başlangıçta 2. Mehmet’i düşünmüyordu. 2. Murat’ın oğulları arasındaki tercihi 2. Mehmet değildi. Başka anneden iki ağabeyi (Ahmet ve Ali) Padişah olmaya 2. Mehmet’ten çok daha yakındı.Ağabeylerinin zamansız ölümleri Fatih Sultan Mehmet’e Padişahlık yolunu açtı. Ağabeylerinden Ali’nin ölüm nedeni (yatağında boğulma) şüphelidir. Öldürülmüş müdür, ölmüş müdür? Bu bilinmemektedir. Fatih’in 3 Mayıs 1481 Perşembe günü Maltepe ya da Gebze civarındaki ölümü de (öldüğünde 49 yaşını bitirmişti) şüphelidir. Çeşitli suikastlerden sağ kurtulan Fatih Sultan Mehmet 3 Mayıs 1481’de zehirlendi iddiaları tarihçilerce dile getirilmektedir.
Bir başka iddiaya göre Fatih Sultan Mehmet’in naaşı mumyalanarak saklanmıştır.
Fatih Sultan Mehmet vefat ettiğinde imparatorluk 2 milyon 214 bin kilometrekarelik bir alanda egemenliğini sürdürüyordu…
Fatih Sultan Mehmet’in ölüm ya da öldürülme haberini alan, o dönemde Katoliklerin dini lideri olan ve 1447 ile 1455 yılları arasında hüküm süren, Papa 5. Nicholas (Nikola) mutluluk krizine girerek sevincini tüm Katolikler paylaşsın amacıyla üç gün boyunca kilise çanlarını çaldırmış ve kutlama ayinleri düzenletmiştir.
Çocukluğu ve Padişah olması
2. Mehmet son derece yaramaz, haylaz,hırçın, afacan bir çocuktu.Güçlü kuvvetli ve otoriter öğretmen Ahmet Gürani’nin hiçbir şey öğrenmek istemeyen,inatçı çocuk 2. Mehmet’i babasından izin alarak birçok kez sopayla dövmekle tehdit ettiği bilinmektedir.Bir başka eğitmeni de Akşemseddin’dir.2. Mehmet öğretmenlerinden yedi yabancı dil öğrenmiştir.
1448 başlarında Arnavut asıllı Gülbahar Hanımdan 2. Bayezid adı verilen ve kendisinden sonra Padişah olan oğlu dünyaya gelmiştir.
Ağustos ya da Eylül 1449’da annesi vefat etmiştir.
1450 yılında Sitti Hatun ile düğün şöleni üç ay boyunca sürmüştür.
2. Murat’ın 3 Şubat 1451’de Edirne’de ölümüyle, 18 Şubat’ta 2. Mehmet’in Padişahlık dönemi başlamıştır.2. Mehmet 2. Murat’ın ölüm haberini Manisa’da almış ve hemen Edirne’ye hareket etmiştir.İlk icraatlarından biri baba bir anne ayrı sekiz aylık kardeşi Ahmet Çelebi’yi ileride kendisine rakip olmasın diye öldürtmek olmuştur.
Fetih hayalleri ve hazırlıkları
Fatih kendi yazdırdığı hayat hikayesinde/anılarında çocukluğundan itibaren “Şehirlerin Kraliçesi” olan Konstantinopolis’in Fethi’nin hayallerini kurduğunu açıklamıştır.Bu istek O’nun için bir tutku halini almıştı.Tarihçiler O’nun için “Dudaklarında barış, kalbinde savaş vardı,” notunu düşmüşlerdir.Kendisine “Büyük İskender”i örnek aldığı da bilinmektedir.
Tarihçilere göre, Hazreti Muhammed: “Konstantinopolis’i Müslümanlar fethedecekler.Bunu başaracak komutana ve ordusuna şükürler olsun,” demiştir. Fatih Sultan Mehmet’in ordu mensuplarına göre de, Son Peygamber Hazreti Muhammed, Konstantinopolis’e giren ilk Müslüman askere cennette özel bir yer bağışlayacaktı.
2. Mehmet’in büyük dedesi olan, 1389-1402 arasında hüküm süren Padişah Yıldırım Bayezid İstanbul’u dört kez kuşatmış ve kenti fethetmeye çok yaklaşmıştı.1391,1395,1396 ve 1400 yılları bu dört İstanbul kuşatmasının yapıldığı yıllardır.Yıldırım Bayezid’in orduları Aksak/Topal Timur’un (Timur Lenk’in) ordularına yenilince İstanbul’u fethetme işi 53 yıl ertelenmiş oldu.
2. Mehmet’in Fetih hazırlıklarının en önemli adımlarından biri 15 Nisan - 31 Ağustos 1452 arasında inşa edilen Rumeli Hisarı (Boğaz Kesen) inşasıydı.Böylece büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in, 57 yıl önce, 1395’te yaptırdığı Anadolu Hisarı’yla birlikte İstanbul Boğazı’nın kontrolü Türklerin eline geçmiş oldu.Fatih Sultan Mehmet’in üç gün boyunca Konstantinopolis surlarını incelemesi de hazırlıkların bir parçasıydı.Kiralanan Macar Urban ustanın önderliğinde o güne dek eşi benzeri görülmemiş yıkımlara yol açan toplar da üretildi.Kuşatma boyunca karada ve denizde Türk ordusunun sayıca ve teknolojik olarak tam bir üstünlüğü vardı.
Kuşatma
Türk ordusu ve 2. Mehmet 23 Mart’ta Edirne’den Konstantinopolis’e doğru hareket etti, 2 Nisan 1453 Pazartesi günüyse Konstantinopolis önlerine ulaştılar, 6 Nisan 1453 Cuma günüyse Türk ordusunun Konstantinopolis’i bombardımanı başladı.Osmanlı kuşatması Konstantinopolis’teki 29. Kuşatmaydı. Hıristiyan Katolik Avrupa, Konstantinopolis’teki Romalıların yardımına gelmedi.Türk ordusu 19 Nisan, 6 Mayıs, 12 Mayıs ve 29 Mayıs’ta en şiddetli saldırılarını düzenledi.
29 Mayıs 1453 Salı günü, yani kuşatmanın 54. Gününde Osmanlı ordusu Konstantinopolis’e girdi.Böylece 1125 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu tarihe karıştı. Romalılar(Rumlar) o günden sonra “Salı Sallanır” demeye başladı.
Fetih çok kanlı olmuştur.Ortaçağ savaşlarının tüm vahşeti ve şiddeti, ne eksik, ne fazla olduğu gibi yaşanmıştır.Kan fıskiye gibi akmış, kan gölleri ve ceset dağları /tarlaları oluşmuştur.Romalılar kanlarının son damlasına kadar kendilerinden sayıca çok üstün Osmanlı ordularına direnmişlerdir. Ölenler arasında Doğu Roma İmparatoru da vardır.”Tanrım bize acı!” çığlıkları o günlerde Konstantinopolis sakinlerinin dilinden düşmüyordu.
Yağma
Fetihten önce 2. Mehmet askerlerine kent ele geçirildiğinde üç gün boyunca yağmalama ve talan etme iznini vermiştir.Bu uygulama, bu gelenek, Ortaçağ’da savaş kazanan askerlere verilen bir ödüldü, ikramiyeydi. Kısaca söylemek gerekirse yağma, talan Ortaçağ gerçeğiydi ve bu izni vermeseydi Fatih’in ordusunda isyan çıkardı.Fatih’in yağma ve talan izni çevredeki taşınmazlara zarar verilmesini yasaklıyordu.Kimi kaynaklara göre 29 Mayıs Salı öğleden sonra, kimilerine göre 30 Mayıs Çarşamba günü öğleden sonra kente giren ”Fatih” Ayasofya’nın zemin mermerlerinden birini kıran askerini bizzat kılıcıyla cezalandırmış ve şu sözleri sarf etmiştir: “Senin ve arkadaşların için hazineler ve tutsaklar yeter. Taşınmazlar(evler,binalar, gayrimenkuller) benimdir, bana aittir.”
Fatih artık kendine ait olan kente askerlerinin daha fazla zarar vermemesi için verdiği üç günlük yağma iznini süre bitmeden geri aldığı da iddia edilmektedir.
“Fetih 1453” filmi tarihi gerçeklere uygun çekilirse mutlaka 18 yaş yasağı alır.
İstanbul’un nüfusunu arttırmak için başka kentler silah zoruyla boşaltıldı
Fatih Sultan Mehmet’in orduları kente girdiğinde kent sakinleri kendilerini Romalı olarak adlandırıyordu.Bizans ve Bizanslı adlandırmaları çok yakın zamanda ortaya çıkmıştır.
Konstantinopolis’in en kalabalık zamanında (530 yılında)kentte 550 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Fatih Sultan Mehmet’in orduları Konstantinopolis’e girdiğinde kent nüfusu 36 ila 40 bine kadar inmişti. Fatih Sultan Mehmet, kentin nüfusunu arttırabilmek için dört bir yandan binlerce insanı askerlerinin zorlamasıyla kente getirtti. Hatta 2. Mehmet Bursa’lı zenginleri İstanbul’a göçe zorlamak için 1454’te haftalarca Bursa’da bulundu.Yerinden yurdundan edilerek İstanbul’a zorla taşınan pek çok insanın bu durumdan hiç hoşnut kalmadığı tarihçilerce kaydedilmiştir.
Fetih’in gerçekleştiği günlerde Fatih, İtalya’daki Roma kentine kadar Avrupayı fethetmeyi tasarlıyordu. “Fatih”in Fetih’ten sonra diğer ünvanı Roma İmparatoru oldu.Bastırdığı paralarda iki ünvanı birden görülebilir.
İstanbul’un geçmişi
Romalılar Kenti, İsa’dan Sonra 324’te kurdu ve 330’dan itibaren de kullanmaya başladı.Kentteki ilk insan yerleşimi ise İsa’dan önce yedinci yüzyılda Yunan kolonisi olarak kullanılmasına kadar gidiyordu.O dönemde bugün İstanbul’un bulunduğu yer gökyüzüne uzanmaya çalışan ağaçların oluşturduğu ormanlarla kaplıydı.Bu uçsuz bucaksız ormanların yaban hayvanları için tam bir cennet olduğu da o dönemin görgü tanıklarınca kaydedilmiştir.
İsa’dan sonra 395’ten sonra Roma İmparatorluğu’nun Batı kanadı çöktü.Sadece Doğu kanadı kaldı.Doğu Roma 11 yüzyıldan fazla ayakta kaldı.
Konstantinopolis surları İsa’dan Sonra 412-422 yılları arasında örüldü.
Türklerden başka Slavlar, Persler, Avarlar, Araplar, Bulgarlar ve Ruslar Konstantinopolis’i kuşattı.
Sonun başlangıcı: Haçlıların yağması
Şehir en güzel ve görkemli haline 1203’lerde ulaştı.O dönem nüfusu da 150 bin kişi olarak tahmin ediliyor. Ağustos 1203’te 8 gün süren yangın sonun başlangıcı oldu.
Konstantinopolis’in ticari rakibi Venedik tarafından finans edilen 1204’teki dördüncü Haçlı seferi şehri harabeye çevirdi.Romalılar Konstantinopolis’teki hakimiyetlerini 1261 yılına kadar kaybetti.Bugün Venedik’te bulunan tunçtan at heykelleri dahil olmak üzere Konstantinopolis’in bütün zenginlikleri, muazzam hazineleri 1204 işgalinden sonra adeta aç çekirge sürüleri gibi davranan Haçlılar tarafından kendi ülkelerine taşınmıştır.1204-1261 arasındaki dönemden sonra kentte yağmalanabilecek zenginlik ve eser kalmamıştır.
Nasıl günümüzde dünyanın sonunun 2012’de geleceğine inananlar varsa, Doğu Romalılar da enerjilerini ve zamanlarını dünyanın sonunun geleceği yılı hesaplamakla ya da meleklerin cinsiyetini tartışmakla harcamışlardır.
1921’de Yunan Kralı Konstantin Osmanlı Devleti’nin Kurucusu Osman Gazi’nin Bursa’daki sandukasını tekmelemişti
Murat Bardakçı’nın Haber Türk Gazetesi’nde yazdığı olay da çok çarpıcıdır.1921’de Anadolu’daki işgalci Yunan askerlerini ziyaret eden Yunan Kralı Konstantin Osmanlı Devleti’nin Kurucusu Osman Gazi’nin Bursa’daki Kabristanına giderek Osman Gazi’nin sandukasını tekmeleyerek şunları söyleyecekti: “Osman, kalk da bak!Döndük.” (11 Ekim 2009, Haber Türk Gazetesi)
“İstanbul’un Fethi”ni konu alan filmler:
*“İstanbul'un Fethi”
1951 yılına ait Siyah beyaz çekilmiş bir Atlas Film yapımı.
Yönetmen ve Senaryo Yazarı: Aydın Arakon; Görüntü Yönetmeni: İlhan Arakon;
Müzik: Nedim Otyam; Oyuncular: Sami Ayanoğlu, Reşit Gürzap, Müfit Kiper, Cahit Irgat, Atıf Avcı, Kemal Ergüvenç, Neşet Berküren, Kemal Tüzem, Sadi Yaşmaklı, Türkan Can, Filiz Tekin, Cem Salur.
*“Kuşatma Altında Aşk”
1997 yılına ait renkli çekilmiş Türkiye(Sanmal Filmcilik) -Macaristan-Yunanistan ortak yapımı
Yönetmen ve Senaryo: Ersin Pertan; Görüntü Yönetmeni: Erdal Kahraman; Müzik: Kamuran İnce; Oyuncular: Erdal Uğurlu, Sevtap Çapan, Cüneyt Türel, Erdinç Akbaş, Eray Özbal, Tomris İncer, Giovanni Scognamillo.
Bu mesaj epru tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 06.01.2010 - 16:48