İstanbul
Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Tarih 29 Mayıs 1453…Bir dünya şehri alınmış, bir çağ kapanmış, yeni bir dönem başlamıştı. Zorlu geçen fetih hazırlıklarının ardından alınan İstanbul, nihayet artık Türklerin elindeydi; bir daha başkasına verilmemek üzere, sonsuza dek…
İstanbul’da yakın zaman içinde çok güzel bir müze açıldı. “İstanbul’un fethi” temalı müzeyi diğer müzelerden ayıran en önemli özelliği panoramik bir müze olması. Öncelikle panoramik ne demektir, onu belirtmemiz gerekir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre panoramik: “Yüksek bir yerden bakıldığında göz önüne serilen geniş görünüş” anlamına gelmektedir.
Topkapı Şehir Parkı içerisinde yer alan Panorama 1453 müzesi, yaklaşık 5 milyon dolarlık bir maliyetle, 3 bin metrekarelik bir iç alana sahip olacak şekilde hazırlanmıştır. İç yüzeyinde Canon’un imagePROGRAF iPF9000 adlı yazıcısından çıktısı alınmış ve baskısı için Canon marka kanvas kağıt kullanılmış olan devasa boyutta bir resim bulunmaktadır. Projede ayrıca, bu tarihi esere yakışacak nitelikte 100 yılı aşkın süre hiç eskimeden kalabilen pigment mürekkep kullanılmıştır.
Şimdi isterseniz biraz da müzenin içinde ne var, ilk girişten itibaren sizi neler bekliyor bir gözatalım. Ülkemizde özellikle öğrencilerin maddi imkansızlıklardan dolayı bu tip müzeleri gezme olananağı maalesef pek olamıyor. Müze yetkilileri de bunu düşünmüş olacak ki fiyatı minimum düzeyde tutmuşlar. Bunun da gerçekten çok işe yaradığını düşünüyorum. Çünkü öğrenciler için belirlenen 3 lira gibi bir fiyat sayesinde ziyaretçilerin ezici bir çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğunu söylesek abartmış olmayız.
Surların hemen yanında inşa edilen devasa boyuttaki müzenin, surların görünüşüne engel teşkil etmemesi de takdir edilebilecek şeylerden bir tanesi. Görüntü kirliğinin önüne geçmek için çok iyi bir çözüm bulunmuş ve müzenin büyük bir kısmı yeraltına inşa edilmiştir. Dünyada şu anda yaklaşık 30 kadar panoramik müze bulunmakta. Panoramik müzeler genellikle tarihteki önemli olayları tablolaştırmak için yapılmışlardır. En önemlileri, Waterloo Savaşı Panoraması, Osmanlı-Rus Savaşı‘nı anlatan Kırım Savaşı Panoraması, Napolyon‘un Moskova Savaşı Panoraması, Plevne Müdafaası Panoraması ve Mesdag Panoraması‘dır. Bu panoramaların çoğu, 1800′lü yıllarda yağlı boya tekniğiyle ve olayın geçtiği yerde yapılmışlardır. Müzelerin bazıları yatay olarak bazıları da dikey olarak yarım panoramik özelliktedir.
Müzenin belki de en can alıcı noktası “tam” panoramik olmasıdır. Burada “tam panoramik” ile etrafınızı çepeçevre saran ve sınırlarınını göremediğiniz panoramik resim anlatılmaktadır. Biraz önce bahsettiğimiz diğer ülkelerdeki panoramaların bir kısmı enine bir kısmı da boyuna inşa edilmişlerdir. Bu şekilde sınırlarını görebildiğiniz bir resmin üç boyutlu hissi vermesi ise oldukça güçtür. Müzede bu etkinin tam olarak hissettirilebilmesi için ziyaretçilerin 14 metre uzaklıktaki platformdan bakması sağlanmıştır.
2005 yılında başlanılan projede sekiz sanatçının yoğun emeği var. Fikrin sahibi ressam ve çizgi film yönetmeni Haşim Vatandaş aynı zamanda projenin koordinatörlüğünü de yürütüyor. Ramazan Erkut (background), Yaşar Zeynalov (figürlerden sorumlu ressam), Oksana Legka (ressam), Ahmet Kaya (storyboard), Hasan H. Dinçer (bilgisayar uygulama), Atilla Tunca (maket) ve Murat Efe (bilgisayar uygulama)’nin de görev aldığı bu müze Türk sanatçısının, imkân verildiğinde neler başarabileceğinin çok açık bir kanıtı olarak önümüzde durmaktadır.
Merdivenlerden çıktıktan sonra gördüğüm manzara karşısında adeta şok olmuştum. Önce yutkundum, gerçek mi diye bir bakakaldım. Etrafımı çepeçevre saran atmosfer sayesinde kendimi Bizans surlarının Fatih’in toplarıyla dövülmesininin canlı tanığı olarak hissetttim. Eminim siz de ziyaret ettiğinizde bu şekilde bir şok olma süreci yaşayacaksınız. Müzeyi ziyaret edip de eve geldikten sonra yaptığım ilk iş müze hakkında internette yer alan yazılara bakmak oldu. Müzenin resmi internet sitesi olan panoramikmuze.org’a girdiğimde, sitede yer alan tanıtım yazısı yaşadıklarımın birebir tercümesi olmuştu adeta.
“İSTANBUL 1453 Panoramik Müzesi”ndeki çalışmada resmin bittiği yer diye bir şey olmadığı için, resme bakan kişi optik alışkanlıklarıyla eserin gerçek boyutlarını kavrayamayacaktır. İzleyici, platforma çıktığı anda 10 saniye kadar sürecek bir şok yaşıyor. Bu durum, resmin gerçekliğini ve boyutlarını kavramayı sağlayacak referanslar, başlangıç ve bitiş gibi dayanak noktaları bulamamanın şaşkınlığıdır. Burası insana, kapalı bir mekâna girildiği halde, bir şekilde tekrar üç boyutlu dış mekâna çıkılmış duygusunu yaşatıyor.”
SonuçDünyada bir eşi daha olmayan Panorama 1453 müzesi gerçekten gidilip görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Diğer müzeler gibi bazen sıkıcı bazen gereksiz ayrıntıları barındırmayan müze ile İstanbul’un nasıl yoğun bir çalışmayla Türklerin eline geçtiğini tüm bedeninizde hissedeceksiniz. Gözlerinizin bazen sizi nasıl yanıltabileceğinin en büyük örneğini yine bu müzede göreceksiniz.
ULAŞIM
(Alıntı)