Necip Fazıl Kısakürek
#41
Gönderim zamanı 11.10.2007 - 09:19
Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...
Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa "niçin, nasıl?" ve hayret...
Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür.
Allah diyor ki:"Geçti gazabımı rahmetim!"
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...
Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın!
İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler zaman rakkası...
1983
Necip Fazıl Kısakürek
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#42
Gönderim zamanı 17.10.2007 - 12:34
Baktım, renk yağarken akşam üzeri,
Her şey ölü yüzde düzgün ve boya.
Nesi varsa yoksa bu harap dünya,
Bir büyük hayalin sade benzeri...
Her şey bir gölgecik o görünmezden,
Visal başlayınca ölüyor visal.
Vatan bir hatıra, kadın bir misal;
Sen ulaşmaya bak, sonsuza, tezden!
Ev insan, sığdığın çizgiden utan!
Başlangıç noktası, bir de son durak.
Her zerrecik ondan arma ve bayrak;
Bayraklar topluma, bana da sultan...
Necip Fazıl Kısakürek
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#43
Gönderim zamanı 18.10.2007 - 09:43
Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.
Yaram var, havanlar dövemez merhem;
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.
Necip Fazil Kisakurek
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#44
Gönderim zamanı 18.10.2007 - 11:01
#45
Gönderim zamanı 22.10.2007 - 14:12
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik;
Selvi, endamlı selvi, ahirete perdelik...
Bulutta saha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakısta o mana: Öleceğiz ne çare?
Hayattan canlı olum, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karaca Ahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul’da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her aksam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tambur gibi mi, uda gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir katibi mi...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef isler!
Yedi renk, yedi sesten şayisiz belirişler...
Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan
Türkçe’si bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek
#46
Gönderim zamanı 22.10.2007 - 14:18
Çümlenin güzelliğine,anlamına dikkat...
#47
Gönderim zamanı 22.10.2007 - 16:40
Kopkoyu Bir Sis Icinde Bir Aksam
Hatirina Dusecegim Belki
Bir An Islayacak Yagmur Yuzunu
Birden O Tatli Demleri Hatirlayacaksin
Sonra Sicak Yataginda
Uzun Uzun Aglayacaksin..!
Aglayacak, Bogazinda Birseyler Dugumlenecek
Ah Yanimda Olsaydi Diyeceksin
Tum Yildizlar Gulecek Haline
Ay da Goz Kirpacak
Iliklerine Isleyecek Bensizlik.
Kahrolacaksin..!
Bir Sigara Tuttureceksin Ihtimal
Ufku Seyredeceksin Saatlerce
Bir Ruzgâr Kopsalayacak Yuzunu
Sonra Hayalim Gelecek Karsina
Bir Siirimi Mirildanacaksin
Hickiracaksin..!
Gonlunden Atamadigin Gibi
Kafandan da Silemeyeceksin Beni
Duslerine Girecegim Her Gece
Ince Bir Huzun Buruyecek Yuzunu
Ve Cirilciplak Gercekleri O Zaman
Anlayacaksin..!
Sonra Birseyler Yazmak Isteyeceksin
Kafan Gibi Kalemin de Islemeyecek
Unutmak Isteyeceksin Herseyi
Ama Unutamayacaksin Hic Birseyi
Kivranacaksin..!
Necip Fazıl Kısakürek
__________________
#48
Gönderim zamanı 22.10.2007 - 16:42
Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.
Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok) un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.
Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!
Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye.
Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kâinat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.
Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!
…………………………………..
…………………………………..
…………………………………..
…………………………………..
Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.
Niçin küçülüyor eşya uzakta?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?
Zamanın raksı ne, bir yuvarlakta?
Sonum varmış, onu öğrensem asıl?
Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,
Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
Selâm, selâm sana haşmetli azap;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.
Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci kat gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!
Uyku, kaatillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Teselli pınarı, sabır memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak.
Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,
Sırrını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;
Karınca sarayı, kupkuru kelle...
Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.
…………………………………..
…………………………………..
…………………………………..
…………………………………..
Evet, her şey bende bir gizli düğüm;
Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesafelerden!
Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;
Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık.
Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
Tutuyor önümde bir mavi ışık.
Büyücü, büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,
Bir zehirli kıymık gibi, beynimde.
Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?
Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa;
Hayattan muhacir, eşyadan öksüz?
Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Ne yalanlarda var, ne hakikatta,
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
Boşuna gezmişim, yok tabiatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.
…………………………………..
…………………………………..
…………………………………..
…………………………………..
Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.
Açıl susam açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde mâverâ dede.
Yandı sırça saray, ilâhî yapı,
Binbir âvizeyle uçsuz maddede.
Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İçiçe mimarî, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!
Nizam köpürüyor, med vakti deniz;
Nizam köpürüyor, ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;
Suda ezel fikri, ebed duygusu.
Kaçır beni âhenk, al beni birlik;
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta.
Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
(1939)
Necip Fazıl Kısakürek
#49
Gönderim zamanı 23.10.2007 - 09:20
İki yıldız arası göğe asılı hamak....
Uyku, uyku...zamansız ve mekansız uyumak
Harfsiz ve kelimesiz düşünmek yaradanı.
İlgisizlik, her şeyden kesilmiş ilgisizlik;
Bilmeyiz ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.
Usandım boşyere hep gitmelerden, gelmelerden
Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden.
Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;
Kulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık.
Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;
Raflarda toza batmış peygamberlerden bildiri.
Hergün yalnız namazdan namaza uyanayım;
Bir dilim kuru ekmek, acı suya banayım!
Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla
Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla.
Necip Fazil Kisakurek
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#50
Gönderim zamanı 23.10.2007 - 23:01
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!
Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide!
Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.
Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık;
Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos! ! !
Sen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos!
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle...
Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!
Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç!
İşte bütün meselem, her meselenin başı,
Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!
Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,
Daha keskin eliyle, başını ensesinden,
Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
Yerleştirse başını, iki diz kapağına;
Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi?
Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
İçimde homurtular, inanma diye gülen...
İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?
Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!
Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,
Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.
Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...
Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
Mukaddes emanetin dönmez dâvacısıyım!
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
(1947)
Necip Fazıl Kısakürek
#51
Gönderim zamanı 24.10.2007 - 00:03
#52
Gönderim zamanı 24.10.2007 - 08:43
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#53
Gönderim zamanı 24.10.2007 - 08:43
Bu mesaj orumcekadam2 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 24.10.2007 - 08:44
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#54
Gönderim zamanı 24.10.2007 - 20:48
Sır vermeye alışkan
Pencereler aydınlık.
Duvara şüphe çakan
Gölgelerde şaşkınlık.
Üst üste insan türü,
Bu ne hayat, götürü!
Yakınlıktan ötürü
Kaçıp gitmiş yakınlık...
1973
Necip Fazıl Kısakürek
#55
Gönderim zamanı 26.10.2007 - 09:39
Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşların yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim
Kurtulur dil tarih ahlak ve iman
Görürler nasılmış neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim
Gideriz nur yolu izde gideriz
Taş bağırda sular dizde gideriz
Bir gün akşam olur bizde gideriz
Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim...
Necip Fazil Kisakurek
Ey kahbe rüzgar,artık ne yönden esersen es!...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek
orumcekadam2
#56
Gönderim zamanı 27.10.2007 - 13:25
Tel tel ve iplik iplik dikseler de ağzımı;
Tek ses duysalar; ALLAH... Yoklayanlar nabzımı.
1973
#57
Gönderim zamanı 27.10.2007 - 13:29
#58
Gönderim zamanı 27.10.2007 - 13:30
Düşünüyorum: O'ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?
1938
Necip Fazıl Kısakürek
#59
Gönderim zamanı 28.10.2007 - 14:15
Yirminci yüzyılın ablak yüzlü pilotu
Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu?
Bir odun parçasına at diye binen çocuk!
Başında çelik külah, sırtında plastik gocuk.
Uzakları yenmiş Fatih edasındasın!
Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...
Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...
Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış
Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe;
Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe
Kavanozda, kendini deryada sanan balık;
Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kabalık;
Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası!!!
Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası;
Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;
Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.
Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;
Kalptedir, ölümsüzlük kefili kutsi imza.
Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;
Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot,
Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde,
Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.
Bizimkiler ışığa gem vurur da binerler;
Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler...
1972
Necip Fazıl Kısakürek
#60
Gönderim zamanı 28.10.2007 - 14:40
Nedir Allah'ım, nedir bu diyarın şu hali?
Bezginlikten ruhunu kaybetmş bir ahali
Ve mecnun bir idare, tam da hastanelik
Öyle davranışlar ki,destanlık, efsanelik
Ne bilgi,ne düşünce,ne gelenek,ne nizam
Anladıkları tek şey var, zam ve zam üstüne zam
Binada mukavemet hesabı va, bilmezler
Önün uçurum dersin,eğil bak, eğilmezler
Resmi geliri dörtse, gideri kırk, aile
Ahlaki iktisadi, bu ne biçim haile
İş mi;kullanılmaz insan gücünü ihraç!
Milli aczi satarak elde edilen haraç...
Bu iş,gavurdan,milli acze kira istemek
Ben bir beygir gücüyüm,onu sen kullan,demek!
Üstelik,gelen para küflendikçe kasada
Bataklıkla kuraklık,yan yana piyasada
Habire enflasyonla sağlanan ödemeler
Ve üstelik bu vatan kalkınıyor demeler
Bir deli ki,avlanır, güya çıkarken ava
Ağız yolunu bilmez, kaşık çalar pilava
Hepsinden de baskını şu:Particilik gayreti
Kahramanları sahte, dünyaları iğreti
Alternatif,pararlel,boş kelimelerden sis
Hepsinde "ben" davası,aşk ölü,vicdan hasis
Mehmetçiğin sırtından birbirini gammazlar
Kıbrıs'ta köprü kurar, hükümet kuramazlar
Kurt,kuzu ve ot nasıl geçirilir karşıya
Oy boncuğu sürmenin tam zamanı çarşıya.
Bütün hesapları bu,bütün kaygıları bu!
Ve rejim ellerinde, el sürülmaz bir tabu!
Örter de toprak saçıp,köpek,kazuratını
Gezdirir mini etek köpeklik beratını.
İslama serbest olan,camilerde mapusluk
İman,fikir,ruh,lisan,suyu kesilmiş musluk.
Kalpleri dinler sağır,kılavuzluk eder kör
Dindara çağ dışı der,çağı bilmez profesör
Ruhsal,parasal,soyut,boyut,yaşam,eğilim
Ya bunlar Türkçe değil yahut ben Türk değilim!
Oysa halis Türk benim bunlar işgalcilerim
Allah Türk'e acısın yalnız bunun derim.
Necip FAZIL (1973)
üstad öfke püskürmüş resmen
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Fazıl Say'ı Vurmalı |
Siyaset | waranko |
|
|
|
Necip Fazıl Kısakürek |
Edebiyat | orumcekadam2 |
|
|
|
Fazıl Say / Ballad No 3 - Sevenlere Dair |
Yerli Videolar | shy |
|
|
|
Fazıl Say / Nazim Ballad No 1 For Piano |
Yerli Videolar | shy |
|
|
|
Fazıl Say / Ballad No 2 - Kumru |
Yerli Videolar | shy |
|
|
1 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli