Ak Parti’nin Dünyayı Şaşırtan 3 Hamlesi
#21
Gönderim zamanı 13.10.2009 - 23:48
Azerbaycan'a gelince onların bu yüksek perdeden tepkisi de bi taktik.Azerbaycanın sesini yükseltmesi ermenistanın birçok söylediğinin duyulmamasını(!) sağlayacak.Azerbaycan enerjide önemli bir ülke ve Tayyip bu tepkiyi bahane edip ermeni isteklerinin çıtasını düşürecektir.Bağırsınlar bağırabildikleri kadar:))) Milliyetçiliklerine gelince çok da inanmayın,gidin bi görün:)) Tayyibin tırnağına kurban olsunlar.Eğer Türkiye Azerbaycan'ı tecrübe ve desteğiyle donatmasaydı bugün hala bir köydü.
Ara bilgi olarak da yazıda azeri kardeş biraz saçmalamış,Turan ya da Türk birliğinin önündeki en büyük engel Rusya ve Çin değil Türki cumhuriyetlerin kendisi oldu.Türk devlet adamları bir çok girişimler yaptı ama hep elleri boş hayal kırıklığıyla döndüler.Çünkü Rusya ve ABD nin mandasında rahatça yaşamak,hazır diplomatik adımları masalarında bulmak ve uğraşmadan krediler almak varken ne gerek vardı onlar için bu yolda uğraşmaya:))
Sonuç olarak bu,oyunun küçük bir perdesi gibi duruyor.Filmin sonunda kim öle kim kala.Her ne kadar Türk filmi olmasa da ortak yapım.Duygusal sahneler de sıkça olacaktır:)
Bir bilge uyuyan bir adamın ağzına yılan girip midesine indiğini görmüş,gidip bir acı elma bulmuş ve onu uyandırıp bunu ye demiş.Adam bir bilgeye bakmış bir elmaya acı olduğunu anlasa da güvenip yemiş.Sonra kusmuş ve yılan ağzından çıkmış.Heyecan ve korkuyla neden baştan söylemedin diye çıkışmış.O da o zaman korkudan telaştan bu elmayı yiyemezdin demiş...
Tayyip güvenilmesi gereken böyle bir bilge mi?Tek başına hayır.Ama süreçten anlaşılacağı üzre bu milli bir devlet politikası.Bunca engeller aşmış hala ayakta duran ve son çeyrekte çok şeyler öğrenen ve gelişen,güncel toplumu artık içerde ve dışarda iyi okuyabilen bir devlet yapımız ve devlet adamlarımız var.Ben bu ortak akla güveniyorum...
Güvenini kaybetmiş bir insan kendisini kaybetmiştir.Kendisine güvenmeyen bir toplum;başkalarına güvenmeye mecburdur(!)
#22
Gönderim zamanı 14.10.2009 - 09:57
10 Ekim günü, Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokol herkesin malumu. Anlaşma, gerek Türk, gerekse Dünya basının ilk konusu olarak gazete manşetlerinde bugün yer buldu. Protokolün imzalanması için iki tarafın bir araya gelmesi ve bu esnada yaşanan krizin detayları Türk basınında yer bulurken, Dünya basını bu anlaşmanın gelecekte ortaya koyacağı hususlar üzerinde durdu. 10 Ekim üzerine notlar adını verdiğimiz bu yazının detaylarına girmeden evvel Dünya basınının temel olarak üzerinde durduğu hususların altını çizmek gerektiği kanaatindeyim. Başta ABD ve Avrupalı gazetelerin birçoğunun değindikleri hususların başında, enerji kaynakları için Batıya açılacak yeni bir koridor bulunmakta. Doğuda bulunan enerji kaynaklarının Batıya ulaşımı için Ermenistan – Türkiye hattı mevcut enerji koridorlarına alternatif oluşturabilecek. Batının üzerinde durduğu bir diğer husus ise çözülmesi muhtemel sorunlar, özellikle Güneydoğu Avrupa da yani Balkanlarda mevcut sorunlara örnek teşkil edeceği. Kafkaslarda güçlü bir ticaret ağının oluşması da Batının dikkatini çeken bir başka husus. Peki, Batının gözünde sorunların çözüme ulaşması Ermenistan’a ve Türkiye’ye ne getirecek. Yorumlar şu minvalde; Ermenistan için izolasyon ortadan kalkacak, Türkiye ise Avrupa Birliği yolunda çok önemli bir adım atacak.
Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine üstteki paragrafın son cümlesi ile şimdilik bir ara verelim. 10 Ekim günü imzalanan protokol için Ermeni diasporasının da söyledikleri var. Bugünün gazetelerine göre Diaspora temel olarak şunları söylüyor;
İsveç'teki Ermeni Federasyonu Başkanı Vahagn Avediyan, söz konusu protokollerin Ermenistan ile diaspora arasındaki ilişkileri "parçaladığını" ifade ederek, "Protokollerin imzalanmasından sonra, diasporanın atacağı ilk adım, Ermenistan'ı finanse etmeyi durdurmaktır." derken, Amerikan Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) Başkanı Ken Hachikian da protokollerin "tek taraflı" olduğunu savunarak, "üzücü olmasına rağmen bunun Türkiye'nin başarısı olduğunu" dile getiriyor. "ANCA ile ABD'deki tüm Ermenilerin adalet için mücadelelerini bundan sonra da sürdüreceklerini" ifade eden Hachikian, "Türkiye'nin bu protokollerden 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarına karşı çıkmasına imkân vermeyeceklerini" söylüyor. Hachikian, "Biz Ermeni halkının haklarını ve Yukarı Karabağ'ın bağımsızlığını her hal ve şartta koruyacağız." derken,"Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmesi pahasına tarihinin bu trajik kısmını yeniden icat etmesine izin verilemez." ifadesini kullanıyor. "Tarih komisyonu kurulmasını kabul etmenin kurbanların anısına hakaret anlamını taşıdığı" ifadesine yer verilen açıklamada, ABD yönetiminden diplomatik çabalarının Ermenistan'ın Türkiye tarafından kuşatılması ve ezilmesine son vermesini sağlaması için gayret göstermesi isteniyor. Bir diğer Ermeni kuruluşu olan "Hay Dat" Derneği Kudüs Temsilcisi Georgette Avagian ise diasporanın susmayacağını ve gereken neyse yapacaklarını belirterek, "Bundan sonra bizim için 24 Nisan ile 10 Ekim matem günüdür; çünkü bugün biz tarihî topraklarımızı kaybettik, soykırımın tanınması meselesi de toz oldu." şeklinde bir açıklama yapıyor.
Diasporanın farklı merkezlerinden yapılan açıklamalarda şunu açıkça görebiliyoruz. Diaspora bu görüşmelere karşı , ki bunu yakın zamanda açıkça ifade etmişlerdi. Ermenistan yönetimi ile zıt düşüncedeler. Görüşmeler Türkiye’nin lehine.
İşte burası çok önemli. Görüşmeler hakikaten Türkiye’nin lehine mi ve gerçekten diaspora ile Ermenistan hükümeti zıt görüşler içinde mi?
Bu iki sorunun cevabı da, görüşmeler esnasında yaşanan krizin içinde saklı. Krizin sebebinin Türk tarafının metninden kaynaklandığı iki gündür yazılıp söyleniyor. Metnin ilgili bölümünü hemen hatırlatalım. "Bugün Türkiye ve Ermenistan olarak yeni bir ufka doğru yol almak için ilk adımı atmak üzere buradayız. Bu yol uzun bir yol. Bu yol zorluklarla dolu. Ancak bu yol çıkılmaya değer bir yoldur. Bu yolculuk ancak burada bulunan ortaklarımızla ve Kafkasların bütün halklarıyla el ele verilerek yapılabilir." Buradaki 'Kafkasların bütün halkları' ifadesi Ermeniler tarafından Karabağ'a atıf olarak değerlendirildi ve malum krize sebep oldu. Kriz, metinlerin okunmaması yoluyla aşıldı. Yani her iki tarafta ana söylemlerini şimdilik görmezden geldi. Ancak tamda burada Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını hatırlatmakta fayda var. “Şimdi temennimiz odur ki Azerbaycan ile Ermenistan arasında Yukarı Karabağ aynı şekilde çözüm yoluna girsin. Bu sorunlar çözüm yoluna girerse kamuoyumuz ilişkilerin normalleşmesini daha da benimseyecektir. TBMM’nin protokolleri onaylaması da kolaylaşacaktır.” Başbakan bu açıklamaları ile yakın zamanda Azerbaycan’da yaptığı konuşmayı tekrar ediyor. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini ön şart olarak koyuyor.
Erdoğan’ın bu açıklamalarının tam karşısında ise Sarkisyan’ın açıklamaları duruyor. Sarkisyan şöyle diyor; “Türkiye ile ilişki kurmak, soykırım gerçeğini şüpheye düşürmez. Bu ilişkiler Karabağ sorununun çözümüne bağlanamaz. Eğer Türkiye makul bir sürede taahhüt ettiği adımı atmazsa, Ermenistan hiç gecikmeden uluslararası haklarıyla ilgili adımları atacak.”
Bu kısa notlar üzerinden anlaşılmaktadır ki; her iki ülkenin yöneticileri de kırmızı çizgilerinin altını çok net bir biçimde çizmekte. İmzalanan protokol belki de bugün sadece bir sınır kapısına imkan sağlayacak. Konuya böyle yaklaşılırsa ortada çok bir sorun gözükmemekte. Ancak bir kez daha Türkiye’nin isteklerini sıralayalım.
• Soykırım iddianızdan vazgeçin.
• Türkiye’nin toprak bütünlüğünü kabul edin.
• İşgal ettiğiniz Karabağ’dan geri çekilin.
Türkiye’nin şartlarının tamamı Ermenistan’ın iddia ve yaptıkları ile ilgili. Yani bir şey yapması gereken Ermeniler. Bir kez daha tekrarlayalım. İki ülke arasında sorunlara sebep olan şeyler Ermenistan’ın iddiaları veya yaptıkları. Tüm bunların içinde sınır kapısının açılması şartlardan taviz vermenin bir diğer adı haline dönüşmekte. Başbakanın söylemleri de bunun üzerine kurulu.
Ermenistan ekonomik sorunlar yaşıyor. Dünyadan kopuk. Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkilerini iyileştirmeye Türkiye’den çok ihtiyacı var. Türkiye’nin ise AB ile sürdürdüğü görüşmeler için Ermenistan ile ilişkilerin iyileşmesi AB’nin neredeyse ön şartı. Yani doğuda olacaklar Batıda olacakların anahtarı. Hükümet bu konudaki imtihanını tamda burada verecek. Başbakan söylemlerinin arkasında duracak mı? Ki bu, Sarkisyan’ın söylemlerinin arkasında durmayacağı manasına gelmekte. Yoksa iktidar, AB için Ermenilerin isteklerine boyun mu eğecek? Ve tüm bunların yanında diasporanın söylemleri ortasında durduğumuz batının ve doğunun karşılıklı bir oyunu mu? Türkiye, ölümü gördüğü diaspora yüzünden Ermenistan ile ilişkileri sıfır sorun noktasına çekerek sıtmaya razı olacak mı? Bu soruların tamamının cevaplarını gelecek günler gösterecek.
Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Ümidimiz, Başbakanın söylemlerinin arkasında durması ve iktidarın hayati önem taşıyan şartlardan taviz vermemesi. Eğer, Ermenistan soykırım iddiasından vazgeçerse… Eğer, Ermenistan Türkiye’nin toprak bütünlüğünü kabul ederse… Eğer, Ermenistan Karabağ da işgal ettiği topraklardan geri çekilirse… Başbakanı ve iktidarı ayakta alkışlamakta bizim boynumuzun borcu…
Yasin Şehitoğlu - Ülkü Ocakları
#23
Gönderim zamanı 14.10.2009 - 15:32
AKP nin hilafeti getirmesi için daha bir fırın ekmek yemesi lazım daaaaaaaaaaa, getirrisede başım üstüne, sizce?Hayırdır bismillah hilafeti mi getireceksiniz ?
#24
Gönderim zamanı 14.10.2009 - 15:33
Güvenini kaybetmiş bir insan kendisini kaybetmiştir.Kendisine güvenmeyen bir toplum;başkalarına güvenmeye mecburdur(!)
""""""""""""""""""""""
teşekkürler atlantisli kardeş, bütün yazının özeti ve güzelliği burada......
#25
Gönderim zamanı 14.10.2009 - 16:36
Mustafa Kemal Ataturk..
korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar,
elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.
#26
Gönderim zamanı 15.10.2009 - 02:27
Bizce değil.Hilafet zaten var.İslam'da hilafet devlet değil insan içindir.Allah kullarına halifelerim diye hitap eder.Yani her müslüman halifedir.Yeryüzünde Allah'ın halifesi olarak emirlerini uygulamakla mükelleftir...AKP nin hilafeti getirmesi için daha bir fırın ekmek yemesi lazım daaaaaaaaaaa, getirrisede başım üstüne, sizce?
Bazı kişiler burdaki hilafet karşıtlığını düşünmeden yanlış anlayıp İslam düşmanlığı olarak yorumlayıp sözü körü körüne tastik veya red yoluna gidebilir.Malum etiketçi bir toplumuz...Efendiler, açık ve kesin söylemeliyim ki, Müslümanları bir halife korkuluğuyla hala uğraştırmak ve aldatmak gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak Müslümanların ve bilhassa Türkiye’nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyun üzerinde hayal kurmak da ancak cahillik ver gaflet eseri olabilir.
Mustafa Kemal Ataturk..
Bu sözün manası yukarda belirttiğim gibi Halifeliğin devlete değil insana ait olduğudur.Gazinin dediği gibi halife korkuluğu;yani müslümanların kendi sorumluluk ve halifelikten doğan görevlerini bir tane halife seçerek onun üzerine atması ve yatması demektir.Aynı şekilde bugün Türk halkının 4-5 yılda bir milletvekili ve başbakan seçip gerisine karışmaması gibi.Yani sorun hilafetin kaldırılmasıyla ortadan kalkmayacaktır.Çünkü sorun hilafet değil milletin bu konuda olgunlaşmaması eğitilmemesi ve oy hamallığı yapıp seçtikleri üzerinde seçtikten sonra denetim yapmaması beğendiğinde destekleme beğenmediğinde dur deme hususunda yönderilmemesidir.Bu tabi Gaziden sonra hayal oldu.Kendisini Atatürkün "halifeleri" zanneden ahmaklar bunun tam tersi yolu izledi ve milletin başında demir yumruk oldu.Millet bu sendromu daha yeni üzerinden atmaya başladı...
Hani meşhur fıkra var,bikaç kişi kafenin önünden küfrederek geçmişler.Kafe sahibi de bağırarak "aile var lan . küfür etmeyin" demiş.Ailenin işittiği birken iki olmuş)
Birileri halifeliği kaldırmayı İslam düşmanlığı olarak algıladı ve bir kısım gerçek İslam düşmanları bunun etrafında toplandı.Yine böyle algılayan birileri de karşı cepheyi oluşturdu.Gazinin kastettiği bu iki grup cahiller ülkeyi bu hale getirdi.Bazı müslümanlar sanki İslam'ın yaşanması için halife gerekiyormuş gibi Allah'ın emir ve yasaklarını çiğneyip hilafet nutuklarıyla kendilerini kandırdılar.İsmet zaten kendini Atatürk'ten sonra halife ilan edip adına para bastırıp kendisine başkaldıranın kellesunu tez isteyup katliamlar yaptı ve halkı kendine de bilcümle ahalisine de düşman etti.
Yani söylevlere takılmamak arkasındaki manaları iyi değerlendirmek gerekir.Hemen kabul ve hemen red önyargılı olmaya götürür ki adaletsizlik dünyadaki en illet hastalıktır.
Bina hata yapmaz hatayı içindekiler yapar.O zaman hiçbir insan hatası için bina yakmamak,hiçbir bina için de insan yakmamak gerekir.Malesef halkımız bir yüzyıl bu gerçeği gözardı ederek yaşadı.Kuşlar heykel ve minarelere pislerken,kuşlar özgür insanlar hapislerken...
#27
Gönderim zamanı 15.10.2009 - 10:17
İbn-i Kesir bunu şu şekilde yorumlar: "Hasan bin Ali bin Ebu Talib ile halifelik 30 yıla tamamlanmış oldu. Hasan, Muaviye'ye ölümünden sonra halifeliğin Hüseyin'e geçmesi şartıyla halifeliği bıraktı.[kaynak belirtilmeli]
Muhammed'in ölümü ile bu tarih arasında geçen süre tam 30 yıldır.
" Nitekim Muaviye'den sonra hilafet babadan oğula geçmiştir. Bahsi geçen hadis nedeni ile ilk dört halife diğerlerinden hep ayrı tutulmuştur ve Hulefa-i Raşidin (Yetkin Vekiller) olarak adlandırılır" vikipedi
******************************************
Olaya buradan bakarsak,değil bir fırın ekmek,buğday tarlasını götürseniz nafile.
#28
Gönderim zamanı 15.10.2009 - 12:06
Ataturk "un bu soylevi hilafet gorevini ustune alinmasi istendiginde soyledigi sozdur...
Hilâfet makamının korunmasında dinî ve siyasî menfaat ve zaruret bulunduğunu zannedenlere verdiğim cevap
diye baslar bu soylev...
yeterlimi...
etiket aliyorum ekonomiye can veriyorum
Bu mesaj lasrocas tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 15.10.2009 - 13:03
korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar,
elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.
#29
Gönderim zamanı 15.10.2009 - 16:07
Sayın lascoras ben "etiketçi" yakıştırmasını genel bir ifadeyle söyledim.Size özel değildi.Ama siz yine de etiketin içindeki malzemeye tüketmeden önce bir bakın.Ekonomiye can vereyim derken canınızdan olmayın.Bu kadar fedakarlık fazla olur kıyamametiket aliyorum ekonomiye can veriyorum
#30
Gönderim zamanı 16.10.2009 - 11:07
Buyurun okuyun.
Bekir Coşkun
Demek döndünüz...
15.10.2009 15:29:50. HABERTÜRK.
İKİSİ peş peşe dolanıyor:
- Değişim...
- Açılım...
Türkiye açılımla değişip değişimle de açılıyor...
Değişimden dolayı mı açılıyor, yoksa açılımdan dolayı mı değişiyor bilemiyorum...
Aklımın bir türlü ermediği, tuhaf bir şey olduğunda ben bunun değişim ya da açılım olduğunu bilirim, bizimkilerin kulağına eğilip sorarım:
"Açılım mı, değişim mi?.."
"Hangisi..."
"Şu zirzopluk..."
"......!"
*
Hrant Dink öldürüldüğünde "Hepimiz Ermeni'yiz" pankartlarıyla yürüyenleri "Vatan haini-Ermeni dölü" saydı dinci-muhafazakâr ve iktidar yanlısı bildiğiniz medya...
Gazeteleri-televizyonları ve yazarları sıralamadıkları küfür bırakmadılar ağlaşanlara...
Şimdi?..
Şimdi Azerbaycan bayraklarını yasaklamaya kalktılar, ulusal sloganlara yasak koydular, milliyetçi afişleri indirip topladılar, yer-gök "Ermeni" kesildi...
İktidar yandaşı ve dinci gazetelerde "tık" yok...
Üstelik; kim bilir ne kadar yutkunduktan sonra, tabii ki ezile büzüle enteresan başlık atıyorlar:
"Barış kazandı..."
Artık bir mezarlıkta sırlarıyla gömülü "Ermeni anneannem"i yazdığımda keza, beni "Milletinin değerlerini satan hain" ilan etmişlerdi.
Nasıl oldu bilmiyorum...
Şimdi zil takıp oynuyorlar, Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan, Azerileri satıp Ermenilere sarıldılar diye...
*
Açılım oldu da değişime mi uğradılar?..
Yoksa bunun bir başka adı mı var:
- Yalakalık mı?..
- İkiyüzlülük mü?..
Adama sorarlar...
Bu mesaj waranko tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 16.10.2009 - 11:24
#31
Gönderim zamanı 16.10.2009 - 19:53
Kısa süre önce Suriye'de Beşşar Esat ile görüştüğümde de aynı şeyi hissetmiştim. Ortadoğu'nun karışık siyasal denklemleri içinde Ankara ile beraber yürüyor olmanın avantajını arıyor, liderler. Bu yol Türkiye üzerinden Batı sistematiği ile kontrollü bir ilişkinin kapılarını açıyor. Ankara ise Iraklı tüm gruplarla görüşme stratejisi uyguluyor. Ben hemen her olayda analiz için öncelikle zamanlamaya bakarım. O ana, bir adım öncesine ve hemen sonrasına.
'Kürt açılımı' dediğiniz zaman Suriye'nin de Irak'ın da işbirliği ve desteği gerekli. Suriye tamamdı, şimdi halkaya Irak ekleniyor.
Başbakan'ın gezisine 12 saat kala Washington'dan gelen PKK elebaşlarıyla ilgili karara tesadüf diyebilir miyiz? Bağdat'a gelmeden önceki gece Ermenistan açılımı maçında Bursa'daydım. Şimdi bir diğer sınır komşumuzu da ilgilendiren 'Kürt açılımı'nın Irak ayağında.
Tüm bunlar AB İlerleme Raporu'nun açıklandığı ve 'bugüne kadarki en olumlu rapor' diye tanımlanan tarihi güne denk geliyor. Başbakan'ın heyetinde 9 bakan, 50'ye yakın işadamı var.
48 saat önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yine kalabalık bir heyetle Suriye'ye gidip sınırları kaldırdığı akıllara geliyor. Bölgemizde siyasi ve ticari ilişkiler merkeze alınıyor. Bağdat'ta enerjiden ulaştırmaya, sulamadan bayındırlığa 48 ayrı anlaşma imzalanıyor. Heyette askerler de var. Güvenlik boyutunu, istihbarat paylaşımını, PKK ile mücadeleyi görüşüyorlar.
Bağdat'ta güvenlik hala ciddi bir sorun. Etnik gruplar ve mezhepler arası ilişkiler gergin. Heyete üst düzey güvenlik kuralları uygulandı. Yollar trafiğe kapatıldı. Konvoyun üzerinde sürekli helikopterler dolaşıyordu. 2010'da ABD Irak'tan çekilince ne olacak? İşte bu soru bir kaygıya dönüyor ve yaygınlaşıyor. Türkiye'nin rolü bu nedenle çok önemli.
Çok uzun zamandır Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül'ün aksine dış seyahatlerine gazeteci davet etmiyordu. Bu kez kalabalık bir basın mensubu grubu kendisine eşlik etti. İki uluslararası ajans temsilcisi, gazeteciler arasındaydı. Bunu da yeni dönem ilişkileri açısından önemli sayıyorum. Çünkü Başbakan'ın Ortadoğu'ya düzenlediği çok önemli ziyaretler yeterince kamuoyuna yansıtılamamıştı.
O yoğun temasların arasında Dışişleri Bakanı Davutoğlu olup bitenler hakkında bilgi verdi. Bir gün öncesinde Suriye'deydi. 40 anlaşma için mutabakat sağladı. O mutabakatlar tıpkı dün Irak'ta olduğu gibi başbakanların da katılacağı törenlerle resmi anlaşmalara dönüşecek. Bir yanda Irak diğer yanda Suriye. Anlaşmaların resmi tanımını söylemem, derinliğini ve içeriğini göstermesi için yeterli olacaktır: 'Türkiye- Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Ortak Kabine Toplantısı'.
Toplantılar Irak'la ve Suriye ile yılda iki kez tekrarlanacak. Düşünebiliyor musunuz? Ortak bakanlar kurulu toplantıları...
Dün Başbakan'dan öğreniyoruz ki aynı sistem Rusya ile de kuruluyor. Mezopotamya havzasındaki işbirliği Kafkaslar'daki ortaklık... Azerbaycan'la da benzer anlaşmalar gündemde. Hepsinin merkezinde Türkiye.
Sınır kapılarının sayısı artırılacak. Suriye-Türkiye sınırında vizeler kalktı, kapı sayısı 15'e çıkıyor. Dün Irak'la da Habur artı iki kapı daha diye anlaşmaya varıldı. Bunların soğuk rakamlar değil de ekonomik hayatı da canlandıran çok önemli gelişmeler olduğunu anlamak için sınır bölgelerimize gitmek yeterlidir.
Bakan Davutoğlu, Antep ve Halep havaalanlarının karşılıklı birer iç hat gibi kullanılmasını, Gürcistan-Batum modelinin buralarda da uygulanmasını kararlaştırdıklarını söyledi. Irak için de aynı şey olacakmış.
İnanması güç ama gerçekten sınırları adım adım kaldırıyorlar. O meşhur tarihi Bağdat-Hicaz demiryolu da '21. yüzyıl projesi' olarak bu vizyona uygun yeniden ele alınıyor. Türkiye bağlantısıyla Avrupa Birliği'nin 'Bağdat-Basra-Bahreyn Hattı'nda bağlantılar tesis edilecek. Bazı hatlar, mesela Antep-Halep arası hızlı tren olacak.
Bir not düşelim, dünkü toplantı, Bush'a ayakkabı fırlatılan salondaydı.
Bakanlar ve bürokratlar ince diplomatik manevralarla yarının tarihi için bugünden çok önemli temeller atıyorlar. Bundan on yıl öncesini düşününce gelinen noktayı anlamak ve 15 yıl sonrasını hayal etmek gerçekten şaşırtıcı.
İsmail Küçükkaya/Bağdat
AKŞAM
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#32
Gönderim zamanı 16.10.2009 - 19:59
Bazıları hala gündelik küçük siyasi rant için "cambaza bak" misali kelime oyunlarındaki maharetini sergilerek gürültü yaratıp birilerinin yaşananları görmesini engellemeye çalışsada AKP içinde bulunduğumuz dönemde kocaman puntolarla resmen bir tarih yazıyor.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#33
Gönderim zamanı 17.10.2009 - 00:11
#34
Gönderim zamanı 17.10.2009 - 00:25
bu muhalefet partileri futbol takımı olsaydı hep sıfır sıfıra oynarlardı sözün özü, hiç atak yok yenilik yok hareket yok, anahtar kelime bknz statüko =)
#35
Gönderim zamanı 17.10.2009 - 00:55
Kıbrıslı Türkler Annan Planı'na ''evet'' dediği zaman izolasyon kalkacaktı. Ne oldu ? Kalktı mı izolasyon?
Sayın Başbakan Azerbaycan Meclisi'nde ''Türkiye-Ermenistan kapısı ne zaman kapanmıştır? Ne zaman ki Yukarı Karabağ tamamıyla Ermenistan'ın işgali altına girmiştir, ondan sonra kapılar kapanmıştır. Dolayısıyla bu ortadan kalktığında o zaman kapılar açılır veyahut biz Azeri kardeşlerimizle bu noktada mutabık kalmadığımız sürece bir adım atamayız. Bunlar birbirleriyle bağlantılıdır, ayrı düşünülemez.'' demişti.
Ermenistan ile imzalanan protokolde Karabağ ile ilgili bir madde yok. Sınırı açacağız, Ermenistan'ı besleyeceğiz. Ermeni lobisi Türkiye üzerinden Ermenistan'a para akıtacak. Bunun yanı sıra bölücü terör örgütü pkk'ya bölgede ticaret imkanı sağlayacağız. Ermenistan'da sözde soykırım üzerine kurduğu dış politika anlayışını devam ettirecek. Ermenistan ile ticaret yapıp ekonomimizi mi düzelteceğiz ? Ermenistan ile yaptığımız ticaret bizim genel ticaret hacmimizin kaçta kaçını oluşturur ?
AKP tarih yazmaya devam ediyor. ABD ve Rusya arasında bir denge politikası oluşturması gerekirken, ABD'nin bölgedeki taşeronluğunu yapıyor.
http://www.gazetepor.../NEWS/GP_282248
Zaten bunlar sınırı koşulsuz bir şekilde açmayı kafalarına çoktan koymuşlar. Bizim yandaş medyanın poh pohlamalarını bir tarafa bırakıp, biraz da dış basını takip etseydik neyin ne olduğunu görürdük.
http://www.haberx.co...DI-IDDIASI.aspx
Kıbrıs meselesinde, Ermenistan meselesinde, Kürt sorununda çözüme dair somut hiçbir şey yok. Ortaya bir şey at, gündem oluştur, kamuoyundan ve muhalefetten tepki gelirse geri çek. Yıllardır aynı şey.
.....
Mutlumsu dostum,
Kemal Derviş'e laf yok. Kendisi Sayın Başbakan'ın has adamıdır.
''Derviş'in ekonomi politikalarını büyük oranda benimsiyorum. Bir bakıma iktidara geldiğimizde bizim uygulayacağımız ekonomi programının zeminini oluşturuyor. Biz genel çağrı yaparak herkesi partiye davet etmiştik. Bu, Kemal Derviş'i de kapsıyor. Derviş partimize çok yakışır.''
Kaynak: Zaman
Bu mesaj Raskolnikov tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.10.2009 - 01:00
#36
Gönderim zamanı 17.10.2009 - 01:00
biz yıllardır durdukça 40 küsür devlet soykırım dedi, kktc tanınmadı, harekete geçmek farz olduydu..
abd de ki kanlı bıçaklı gruplar bile dış konularda birleşirken bizimkiler bir araya gelemiyo. ya kapıyı kapatıyo (ör: yavru muhalefet) ya da şov a döküyo (abi muhalefet örneğin)
#37
Gönderim zamanı 17.10.2009 - 01:06
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
NASA’dan turizm hamlesi |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Apple’dan şaşırtan itiraf |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Bütün dünyayı Wannacry için uyardı: Bu daha başlangıç |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Dünyayı heyecanlandıran paylaşım |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Dünyayı korkutan bulgu: Üreyemiyorlar |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
12 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 12 ziyaretçi, 0 gizli