Jump to content



Avrupa'da Kimlik Tartışmaları Örnekleri - Muhsin İdikut Kadıoğlu


  • Please log in to reply
No replies to this topic

#1 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9,354 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 18.10.2009 - 01:50


“Türkiyelilik” gibi coğrafyaya dayalı kimlik tanımlamaları er geç çözülmeye mahkumdur. Birleşik Krallık’ta “Britanyalı” kimliğinin ölüm döşeğinde olması bunun en açık örneğidir. Milli kimliğin zaafa uğratılması çabalarına karşı; Türkiye’nin İspanya’dan hatta, ülke içinde etnik kimlik araştırmalarının yasaklandığı Fransa’dan alacağı pek çok ders vardır.[/B]

İngiltere'de eski bir öğretmen olan ve İçişleri Bakanlığı'na danışmanlık yapan Keith Ajegbo'nun hazırladığı ve Ocak 2007’de yayımlanan bir raporda, gençlere Britanya değerlerinin ne olduğunun öğretilmesi tavsiyesinde bulunulmuştu. Bu raporda yer alan en önemli bulgu, “Britanyalı kimliğine giderek daha az sahip çıkılıyor”[1] olmasıydı!

Raporda, “okullarda ‘yurttaşlık bilgisi’ derslerinin nasıl işlendiği” değerlendirilmiş ve şu sonuca varılmıştı:

“Beyaz öğrencilerin sorunlarına eğilmeden etnik azınlıklardan olan öğrencilere odaklanmanın anlamsızdır. İşçi sınıfından beyaz gençlerin Britanyalı kimliğinden memnun olmalarını sağlamak için daha fazla şey yapılmalıdır.”

Keith Ajegbo’nun ortaya koyduğu bulguların “ırkçılık koktuğu” eleştirileri üzerinde maalesef kimse durmadı. Rapordaki bulgular ana hatlarıyla şunlardı:

Öğrencilerin ortaokul sıralarında gördüğü yurttaşlık bilgisi derslerinde, son beş yıldır Britanyalı kimliğine yeterince vurgu yapılmamaktadır.

Öğrenciler, İngiltere'nin tarihi konusunda yeteri kadar bilgilendirilmemektedir. Buna göre, tarih anlayışı yeniden ele alınarak dersin adı ve içeriği “Kimlik ve Çeşitlilik: Birleşik Krallık'ta Birlikte Yaşamak” şeklinde değiştirilmelidir. Dersin ana konularından biri de “Britanya tarihi” olmalıdır.

“İngiltere’ye göç edenler” konusunda öğrenciler okullarda bilgilendirilmeli, bu konuda izlenen haberler öğrenciler arasında tartışmaya açılmalıdır.

İngiltere'nin AB'deki yeri ve üstlendiği misyon, öğrencilerle paylaşılmalıdır.

Britanya İmparatorluğu'nun mirası öğrencilere iyi derecede aktarılmalıdır.

Öğrenciler ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, karşılıklı hoşgörü ve eşit haklara saygı gibi konular hakkında da eğitim görmelidir.

İngiltere, “Biritanyalı Kimliği”ne olan inancın ve bağlılığın zayıfladığını hissettiği anda atağa geçti. Şimdi, daha fazla “Biritanyalı Kimliği” vurgusu yapılacak.

İngiltere “mensubiyet” ve “kimlik” gibi, devlet hayatında son derece önemli bir sorunu tartışırken, Türkiye’de Türk kimliğine olan bağlılığın ve sadakatin zayıflatılması için iç ve dış odakların yoğun bir çaba gösterdiği bilinmesine rağmen, İngiltere’de yaşanan “kimlik” tartışmaları Türkiye’de maalesef gündeme bile gelmedi, getirilmedi. “Türkiyelilik” düşüncesine sahip entelektüellerle, “etnik kimlik” arayışlarını “etnik ırkçılık” noktasına taşıyan ve bu çabaları Batılı devletler tarafından desteklenen bir kısım entelektüeller, Türk kimliğinin zayıflatılması/zayıflaması için her türlü alanda ortak hareket etmeye başladılar. Bu çaba sonrasında, Batılı devletlerde benzer sorunların milli birlik ve bütünlük içinde çözülmeye çalışıldığını kamuoyundan gizlemeye çalıştılar.

Diğer taraftan Britanya örneğinden hareketle, “coğrafyaya dayalı” “kimlik” ve “mensubiyet” tanımlamalarının er ya da geç çözüldüğü gerçeği asla tartışılmadı.

İngiltere’de İlkokullara “Yurttaşlık Bilgisi” Dersleri Konuldu

İngiltere’de “yurttaşlık bilgisi” dersleri, ortaokullarda 2002 yılında zorunlu hale getirilmişti. Şimdilerde İngiltere’de zorunlu olmasa bile, ilkokul müfredatının yurttaşlık bilgisi derslerini kapsamasının son derece önemli olduğunun farkına varıldı.

İngiliz Eğitim Bakanı Alan Johnson, yurttaşlık bilgisi derslerinin Britanyalı kimliğinin sabit bir tanımını yapmadan, İngiliz Uluslar Topluluğu'nun tarihine, Britanya İmparatorluğu'na ve gerileme dönemine odaklanması gerektiği görüşünü ileri sürmüştü.

Johnson’a göre gençler; ırk, etnik köken ve din gibi konularda daha eleştirel düşünmeye teşvik edilmeli.. Birleşik Krallık'ın nasıl oluştuğu ve İngiltere'nin yakın tarihi çok iyi bilinmeli.. Bakan Johnson, Britanyalılığın ne anlama geldiğini açıklarken ise, “Britanya'da en önemsediğimiz değerler; ifade özgürlüğü, hoşgörü, hukukun üstünlüğüne saygı gibi konuları kapsıyor” demişti.

Türkiye’de ise, “hukukun üstünlüğüne saygı” belli çevreler tarafından ısrarla yıpratılmaya çalışılıyor. Türkiye’de yerel kimliğiyle kendini özgürce ifade etme söylemi; üst kimlik olan “Türklük” ve diğer taraftan devletin kurucu unsuru ve bir başka etnik kimlik olan Türkleri ve diğerlerini tahrik, aşağılama, suçlama hatta mahkum etme noktasına taşındığından doğrudan hoşgörüyü yok etmeyi hedef alıyor.

İfade özgürlüğünde her Batılı ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bazı sınırlamalar var. Örneğin, pek çok Avrupa Birliği ülkesinde “inkar yasası” adıyla çıkartılan yasaya göre “Yahudi soykırımı yoktur” demek suç sayılıyor. Yine bazı Avrupa Birliği ülkeleri “Ermeni soykırımı iddiaları yalandır” demeyi bile suç haline getiren yasalar çıkarttılar. Hollanda’da Türk kökenli milletvekili aday adaylarına, adaylıkları kesinleşmeden evvel sözde Ermeni soykırımının gerçek olduğuna dair belgeler imzalatılıyor. ABD’de El-Kaide bağlantılı kasetleri yayınlayan medya kuruluşlarına ağır cezalar veriliyor. Rusya, Çeçen direnişçilerinin internet sitelerini yayınlayan ülkelerle bire bir görüşerek bu siteleri yayından kaldırtıyor!

Demek ki, ifade özgürlüğü denen şey sınırsız bir özgürlük değil!

İngiltere’de 2010 yılına kadar her beş öğrenciden biri etnik azınlıklardan olacak. Öğrencilerin okullarda aldıkları eğitim, İngiltere'nin nasıl bir ülke olacağını da belirleyecek.

İngiltere'deki okullarda tarih dersleri 14 yaşından sonra seçmeli olarak görülüyor. Bu dersler “kölelik, Britanya İmparatorluğu ve mirası” gibi konuları kapsıyor.


2008 yılının başlarında yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, Britanya'da kendini “Britanyalı” olarak tanımlamayı seçenlerin oranı son 10 yılda yüzde 52'den yüzde 44'e düştü.[2]

Yani, Britanya’da “Britanyalı kimliği” ölüyor.

“Britanyalı Kimliği”nin Ölüm Nedenleri Araştırılıyor

“Britanyalı kimliği”nin ölümünün en önemli nedeni ise, “İngilizlik” hissinde görülen artış. Çünkü Britanya topraklarının en büyük parçasını oluşturan İngiltere'de, 10 kişiden dördü kendini “sadece İngiliz” ya da “öncelikle İngiliz” olarak tanımlıyor.

İngilizler kendilerini “sadece İngiliz” ya da “öncelikle İngiliz” olarak tanımlarken, İskoçya’da, Galler’de ve İrlanda’da etnik kökene dayalı kimlik tanımlamasında da büyük bir artış görülüyor. Britanyalı kimliğinden kaçış ve milli kimlik algısının yükselmesi sonrasında İskoçya'da bağımsızlık yanlısı İskoç Milliyetçi Partisi “Birleşik Krallık’tan ayrılma” vaadiyle iktidara geldi. Yakın bir gelecekte İskoçya’da “bağımsızlık” referandumu yapılacak. İskoçya'da kendini “Britanyalı” olarak tanımlayanların oranı sadece yüzde 14 iken, halkın yüzde 79'u kendisini “öncelikle İskoç” olarak görüyor.

İskoçya’da milli kimlik algısı öylesine yüksek ki, “Scotland Forever (Sonsuza Dek İskoçya)” dövmesiyle İskoç milliyetçiliğini yücelten ünlü İskoç aktör Sean Connery, memleketine dair 'umutlarını' şöyle anlatmıştı: “Bağımsız bir İskoçya'ya döneceğim. Birlikte iyimserlik ve ilerleme çağını açabiliriz. Bundan daha iyi bir fırsat hiç olmamıştı.”

2006 Dünya Futbol Şampiyonası’nın başında İngiltere iyi bir başlangıç yapamamış ve bir üst tura çıkması, şampiyonaya son derece iyi başlayan Trinidad ve Tobago’yu yenmesine bağlıydı. Bu maç öncesinde İskoçya'da, Trinidad ve Tobago bayrakları yok satmış; İngiltere’nin kaybetmesi halinde İskoç sokaklarındaki coşkulu kutlamalar için binlerce şişe rom satın alınmıştı.[3] İskoçya'daki yerel hükümetin başbakanı Jack McConnell ise, açıkça Dünya Kupası'nda İngiltere'yi değil rakiplerini tuttuğunu söyledi. Gönlünden geçenin Trinidad ve Tobago'nun kazanması olduğunu belirtti.[4]

Kendisi de İskoç olan İngiltere Başbakanı Gordon Brown, kendini “Britanyalı” olarak tanımlayanların sayısının hızla azalması üzerine, “Britanyalı kimliğinin yeniden tanımlanması”nı önermiş ve “Britanya'da Balkanlaşmaya kaymanın engellenmesi gerektiğini” ifade etmişti.

İngiltere’de “Britanyalı kimliği”nin yeniden güçlendirilmesi için tartışmalar sürerken, Başbakan Brown'ın talimatı sonrasında hukuk işlerinden sorumlu devlet bakanı Lord Goldsmith tarafından hazırlanan bir raporda, zorunlu eğitimi bitiren öğrencilerin “Kraliçe'ye sadakat yemini” etmelerinin önerilmesi 12 Mart 2008 tarihli İngiliz gazetelerinin manşetlerine ve başyazılarına konu olmuştu.

Lord Goldsmith’e göre bu öneriler, “halkın Britanyalılık duygularını pekiştirmeyi” amaçlıyordu. Öneriler arasında, “halkın Britanyalılık duygularını pekiştirmek için bir ulusal gün ilan edilmesi" bile vardı.

Aslında “İngiliz devletinin gücünün muhafazası için alınması gereken önlemler paketi” denilebilecek bu çalışma, “İngiliz devletinin hizmetinde” bir İskoç tarafından düşünülmüş ve süratle uygulanması için kamuoyunda tartışmaya açılmıştı.

Tarihte “Romalı’dan çok Romalı…” deyimi var ya… Aynen onun gibi..

“Romalı’dan Çok Romalı…” İngiliz’den Çok İngiliz!

İngiliz devletinin hizmetindeki İskoç, mükemmel denilebilecek bir plan hazırlatmasına rağmen önde gelen İngiliz gazeteleri ve önde gelen köşe yazarları bu önerileri şiddetle eleştirdiler.

Örneğin Times gazetesinde şöyle deniliyordu:

“Her şeyden önce Britanyalılığı tanımlamaya çalışmak, pek de Britanyalı bir çaba değil. Britanyalılık, Amerikalılık gibi bir şey değil. Zira biz yeni kurulmuş bir ulus değiliz. Tarihi, devrim gibi tek bir olayla belirlenmiş bir ulus da değiliz. Birleşik Krallık'ın dört parçadan oluşması da, ortak bir tanım bulunmasını zorlaştırıyor.

Britanyalılar, devlet güdümünde bir vatanseverlikten uzak durmuş, ulusal bir kültür yaratma yönündeki siyasi çabalardan hoşlanmamış, milliyetçiliğe yönelik popülist yaklaşımları tehlikeli bulmuştur.

Britanyalılar kimliklerini, tarihlerinde, dillerinde ve toplumlarında bulur. Bu işleri biraz karmaşıklaştırıyor olabilir, ama böylesi daha anlamlı…”


Times’ın bu görüşlerine karşılık Guardian gazetesinin başyazısında Birleşik Krallık'ın dört parçadan oluşmasına daha fazla vurgu yapılmış ve özetle şu görüşler savunulmuştu:

“İskoç kökenli olan Başbakan Gordon Brown'ın, seçmenlerin İngiliz çoğunluğu ile paylaşabileceği bir kimliğe vurgu yapma ihtiyacı hissettiği anlaşılıyor. Ancak bunu yaparken, milliyetçiliği bir sorun hale getirme riskini de yaratıyor.

Nitekim Edinburgh'taki İskoç milliyetçisi yönetim, bu önerilere karşı olduğunu ve uygulamaya konmalarına yardımcı olmayacağını hemen ortaya koydu. Cardiff'ten, Galler'den gelen tepki de olumsuzdu.

Kuzey İrlanda'ya gelince, Kraliçe'ye sadakat yemininin burada hiçbir zaman söz konusu olamayacağını, fikir babası; eski hukuk işlerinden sorumlu devlet bakanı Lord Goldsmith de kabul ediyor zaten…”


Müslümanlar Arasında “Britanyalı Kimliği”nin Geliştirilmesi Kararı

El-Kaide üyelerinin Londra’da gerçekleştirdiği saldırılar sonrasında Müslümanlar arasında yapılan bir araştırmada, İngiltere’de yaşayan Müslümanların yüzde 13’ünün bombacıları “şehid” olarak gördüğü iddia edildi. Ayrıca, Müslümanların yüzde 2’sinin de “ailemden birinin El-Kaide üyesi olmasından gurur duyarım” görüşüne sahip olduğu iddiasıyla Müslümanlar arasında da “Britanyalı kimliği”nin geliştirilmesi kararı alındı.

İngiltere örneğinden de anlayabileceğimiz gibi coğrafyaya dayalı olsa da, Birleşik Krallık’ta yaşayanlara yeninden kimlik tanımlaması başta İngiliz entelektüellerince yersiz bir çaba olarak görüldü ve sert bir şekilde eleştirildi.[5]

İngiltere’de devlete mensubiyette yeni tanımlama “biz yeni bir ulus değiliz” denilerek reddedildi. Ancak red kararında yer alan Birleşik Krallık'ın dört parçadan oluşması da, ortak bir tanım bulunmasını zorlaştırıyor” ifadesi Birleşik Krallık’ın kendine has gerçeğini de ortaya koyuyordu.

“Britanyalı”, Tıpkı Başbakan Erdoğan’ın “Türkiyeli” tanımlamasında olduğu gibi coğrafyaya dayalı bir kimlik tanımlamasıydı. Aynı kimlik dayatması, Kıbrıs’ta da etnik kimlik, dil ve diğer unsurlardan arındırılarak “Kıbrıslılık” şeklinde uygulanmaya çalışıldı. Ama olmadı.

Şimdi İngiltere’de hatırlatılan gerçekleri biz de hatırlayalım:

Biz yeni bir ulus muyuz ki, yeni bir kimlik tanımlaması yapacağız?

Biz yeni bir devlet miyiz ki, yeni bir mensubiyet tanımlaması yapacağız?

Burada, Times gazetesinin “Britanyalı kimliği”ne yaptığı eleştiriyi, ‘Türk kimliği’ için aynen hatırlamakta fayda vardır:

Biz yeni kurulmuş bir ulus değiliz. Tarihi, devrim gibi tek bir olayla belirlenmiş bir ulus da değiliz.

Etnik Kırmanç(Kürt) ırkçılığına dayalı siyaset yapanlar, dış destekli etnik ırkçılık temelinde söylemler üretmiş, bu söylemlerle binlerce yıllık ortak geçmişe sahip topluluklar arasında vatanseverlik duygularının zayıflatılması için her türlü yola başvurmuştur. Milli kültür unsurlarını yabancılaştırarak milli bilinci yok etme ve farklı bir bilinç yaratma hedefine yönelmiştir. Ortak paydaları güçlendirme yerine, farklılıkları kutsallaştırma tercih edilmiş, toplumsal dokumuz zaafa uğratılmıştır.


Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve İrlanda olmak üzere dört parçadan oluştuğu için ortak tanım bulmakta zorlanıyorlar. Oysa Türkiye’de yaşayan herkes “Türk” kabul edildiğine göre, herkesi “farklı” hale getirip sonra “ortak şuur” inşa edileceğini söyleyenlerin görüşleri gerçekçi olabilir mi?

Türk Kimliğinin Güçlendirilmesi İçin Türklük Mirasının Öğretilmesi

İngiltere’de yaşanan tartışmalar bizlere, milli kimliğin oluşmasında ve toplum katmanlarında kabul görmesinde milli tarih bilincinin son derece önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Demek ki, Türkiye’de genç nesillere tarih okuturken başta “Osmanlı mirası” olmak üzere, “Selçuklu mirası”, “Karahanlı mirası”, “Hun mirası”, “Göktürk mirası”… gibi milli miraslarımız hakkında objektif ve geniş kapsamlı bilgiler verilmesi gerekiyor.

Bir devlette kimlik kargaşası yaşanması sonrasındaki sorunlara en açık örnek olarak İspanya verilebilir. 2008 yılındaki Avrupa Futbol Şampiyonası’nda İspanya’nın Almanya ile oynayacağı final maçı öncesinde pek çok Katalan açıkça “Alman tarafını tuttuğunu” söylemişti. Şampiyonlar Ligi'nde de Manchester United deplasmanına giden bir grup Barselona(Barcelona) taraftarı “Katalonya, İspanya değildir” pankartı açmıştı. Ayrıca, Katalan kulübü olan Barselona(Barcelona)’nın, İspanyol kimliği taşımadığını ilan etmişti.[6] İspanyol liginin en ezeli rekabeti olan Katalonya'nın Barcelonası ile İspanyolların Real Madrid’i arasındaki rekabetin temelinde, etnik kimliğe dayalı bir “üstünlük vurgusu” vardır. Ayrıca, Katalonya’da “devlet destekli” olarak kurulan ve Katalonya’daki İspanyolların takımı olan Espanyol ile Katalanların gururu Barselona arasındaki müsabakalar kıran kırana geçer! Galiçya'nın gururu olan Deportivo La Coruna taraftarları fanatik İspanyollar tarafından “Türk tohumu” olarak nitelenir. Galiçya(Galicia) bölgesinin iki güçlü takımı, Celta Vigo ile Deportivo La Coruna arasında da “etnik kimlik” kaynaklı çekişme vardır. Celta Vigo'lular, Deportivo'lulara, Türklere verdikleri destek nedeniyle, Deportivo'lular da Celta'lılara Portekiz'lilere yakınlıklarından dolayı, “hain” yakıştırması yapıyorlar.[7] Ayrıca, Athletic Bilbao da Bask bölgesinin gururudur.

İspanya’nın Katalonya Özerk Bölgesinde İspanyolca “Ölü Dil” Haline Nasıl Geldi?

İspanya’nın Katalonya özerk bölgesinde devlet okullarında sadece Katalanca öğretiliyor. Franco döneminde (1936-1975) Katalanca'nın tamamen yasaklanmış olmasına bir tepki niteliğinde de olsa, İspanyolca ise “ek ders” olarak haftada sadece üç saat öğretiliyor. İspanya toprakları içinde yer alan ve 7 milyon nüfuslu Katalan bölgesinde İspanyolca tamamen ölü bir dil haline gelmeye başladı.

İspanya'nın Bask bölgesi parlamentosu Madrid hükümetiyle, Basklıların biri Bask bölgesine, diğeri İspanya'ya ait; iki ayrı pasaporta sahip olabilmelerini öngören bir “serbest ilişki” içinde kurması planı olan “İbarretxe Planı” sonrasında, İspanya'da hararetli bir “ulusal birlik” tartışması yaşanmaya başlamıştı. İspanyollar, birbirlerine “Biz kimiz?” (Quienes Somos?) sorusunu yöneltmeye başlamışlar, İspanya'nın yarı özerk 17 bölgesinde “Kendinizi ne derecede İspanyol hissediyorsunuz?” anketleri yapılmaya başlanmıştı.[8]

“İbarretxe Planı” sonrasında, İspanya'nın yarı özerk diğer bazı bölgeleri de “biraz daha fazla bağımsızlık” talep etmeye başlayınca, iktidardaki sosyalist hükümet, “İbarretxe Planı'nı, “İspanyol karşıtı” olduğu gerekçesiyle reddetti.

17 özerk bölge ve iki özerk kente sahip olan İspanya'da; özerk bölgeler, yıllardır İspanya’daki “bayrak yasası”nı çiğniyordu. Ya da, İspanyol bayrağını görülmeyen bir arka odaya veya karanlık bir dolaba asıyordu.

Özerk Bask bölgesindeki bir mahkeme, 20 yıldır önünde bayrak olmayan bir “polis akademisinin önüne İspanyol bayrağı asmaya gerek yoktur” şeklinde bir karar verdi. Özerk Bask bölgesi hükümeti, bu kararı İspanya'da Yüksek Mahkemesinde onaylatmak istedi. Ancak, İspanya'da Yüksek Mahkemesi, İspanyol bayrağının tüm resmi binaların önünde, “önemli ve görünür” bir yerde “sürekli” dalgalanmasının zorunlu olduğuna karar verdi.[9]

General Franko döneminde İspanya’da, Bask ve Katalonya dilleri yasaklanmış, yerel futbol takımlarını tutmanın bile yanlış olduğu düşüncesi aşılanmıştı.

İspanya’da İspanyol kimliğinin benimsenmesi için Real Madrid pek çok şey yapıyor. İspanya’da, Avrupa Birliği Anayasası için halkoylamasının yapılacağı 2005 yılının Şubat ayı öncesinde, Real Madrid ile başkentli rakibi Atletico Madrid arasındaki müsabaka başlamadan evvel, stadı dolduran 70 bin futbolsevere, 25 okul öğrencisinin Avrupa Birliği üyelerinin bayraklarını taşıyarak sahada uygun adım ilerlemeleri izlettirildi. Yani, Real Madrid takımı İspanya’nın yeni devlet politikası olan “Birleşmiş Avrupalı halklardan oluşan birlikte İspanya” düşüncesinin yayılmasında da görev üstlendi!

2005 yılında İspanya'nın değişik yörelerinde çeşitli kişilere “İspanyol olmak ne demektir?” diye sorulduğunda, aynı cevabı iki kişiden duyabilmek mümkün görünmüyordu. Bu karmaşıklık içinde bir çok İspanyol, çareyi ortak bir Avrupa kimliğine sığınmakta buluyordu.

İspanya, artık öyle bir noktada ki, İspanya’yı ayakta tutabilmek için “İspanyol kimliği” veya “İspanyol olmaktan duyulan övünç” yeterli değil. İspanya artık milli bütünlüğünü “Avrupa kimliği”ne sığınmakta arıyor.

İspanya, Avrupa Birliği’ne girdikten sonra İspanya’yı yaşatmak için “İspanyol olmak” kavramını ön plana çıkartamıyor. 17 özerk bölge ve iki özerk kente sahip olan İspanya'da; İspanyol gururu ve şuuru yayılmak istendiğinde, özerk gruplar son derece şiddetli tepki gösteriyorlar. İspanyol bayrakları resmi kurumlara bile asılmıyor; asılsa bile görülmeyen yerlere asılıyor. Görünür yerlere asılan dev İspanyol bayrakları “özerk grupları tahrik” olarak değerlendiriliyor. Ancak, bütün bu gelişmelere karşılık İspanya’da hiç kimse vatandaşlık bağına atıfla “İspanyalılık” kavramını öne çıkarma gayreti içine girmiyor.

İspanya’da İspanya vatandaşı olan herkes, alt kimlikleri Bask da olsa, Katalan da olsa “İspanyol” olarak tanımlanıyor. Tıpkı, Türkiye’de herkese “Türk” denildiği gibi..

Yıllardır gizli bir şekilde Türk kimliği düşmanlığı yapanlar, günümüzde Avrupa Birliği’ni ve ABD’yi arkalarına aldıklarından, kendilerini gizleme gereği bile hissetmiyorlar. Yerel kimlikleri öne çıkartarak, ana kütle olan Türklerden ayırma, ayrıştırma ve çatıştırma çabalarının her gün bir yenisine şahit oluyoruz.

Tıpkı Rusya’da “ulusal gururun yeniden inşası”, Japonya’da “ulusal bilinçlenme”nin ders programlarına konulması gibi, Türkiye’de de “Türk kimliğinin yeniden inşası” için akılcı yeni yaklaşımlara ihtiyaç var. Bu politikanın başarıya ulaşabilmesi için, etnik kökenleri farklı da olsa “devlet hizmetinde” “ulusal kimlik”le bütünleşmiş aydınların ön plana çıkartılması, desteklenmesi gerekiyor. En önemlisi ise, milli kimliğin zayıflatılması için hedef seçilen kurumlarda “karar verici” konumunda bulunan “ayrıştırma ve çatıştırma çabası taşıyan yöneticiler”dir.

Sizce, karşılaştığımız sorunlarda son derece büyük, ortak noktalar yok mu?

http://www.ulkucu.org/

[1]BBC Türkçe; “'Britanyalı kimliği' tartışılıyor”, 25 Ocak 2007 www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2007/01/070125_britishness_schools.shtml Erişim Tarihi 9 Ekim 2009.

[2] Dünya Gündemi; “Britanya'da milli kimlik sorunu”, www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=7963, Erişim Tarihi 9 Ekim 2009.

[3] Independent; “İskoçlar kalipso dansı için hazırlanıyor”, 14 Haziran 2006.

[4] Times, “İskoçya’da ihanet”, 13 Haziran 2006.

[5] Kadıoğlu, M; “İspanya’daki kimlik tartışmalarında Türk Kimliği tartışmalarının izleri”, Anayurt Gazetesi, 23 Şubat 2009.

[6] Karasu, A. Ö; “Zaferin Yerini Hiçbir Şey Tutamaz. Bağımsızlık Bile mi?”, Hürriyet, 5 Temmuz 2008.

[7] Çiftçi, M; “Deportivo La Turco”, Hürriyet, 25 Aralık 2005.

[8] Adler, K; “İspanyol olmak ne demek?”, BBC, 24 Ocak 2005.

[9] Times; “İspanya'da bayrak tartışması”, 2 Ağustos 2007.

Edited by Raskolnikov, 18.10.2009 - 01:51.






Similar Topics Collapse

  Topic Forum Started By Stats Last Post Info

2 user(s) are reading this topic

0 members, 2 guests, 0 anonymous users