Geçen cumartesi günü Kadıköy de işim vardı.
Tatil olması ve sabahın erken bir vaktine raslaması hesabiyle otobüsler tenha olur rahat gider, rahat gelirim diye düşündüm.
Otobüsle gitmeye karar verdim.
Durakta bir süre bekledikten sonra uzaktan bir otobüs gözüktü. Fakat o da ne!! Otobüs tam gaz durağı transit geçip gitti. Ne oluyor ne bitiyor derken bir başkası durağa yanaşıp biraz ötesinde durdu. Biz koştururken İçerden bir kişi zar zor indi . aman Allahım o da ne ön kapı tıka basa dolu. binmeyi bırak açılamıyordu bile. Biletçi yarım açılmış camdan sesinin yettiği kadarıyla ‘’ orta kapıdan binin orta kapıdan binin’’ diye bağırıyordu.
Orta kapıdan güç bela bindik. Ücretimizi elden ele gönderdik. Etrafıma şöyle bir bakındığımda mini mini küçücük okul çocukları üst üste istiflenmişler biz yeni binenlere de niye bindiniz der gibi bakıyorlardı.
Kiminin ellerinde kitap defter kimininkinde de sırtında çanta vardı
Hepsinin gözlerinde yarım bırakılan tatlı uykunun ve renkli güzel rüyanın verdiği huzursuzluğun siniriyle karışık o mahmurlukla tek kelime bile etmeden otobüsün ritmiyle sağa sola savrulup duruyorlardı.
Koca otobüste bukadar çocuğa rağmen derin bir sessizlik hakimdi. Otobüsün motor sesine karışan amortisörlerin fıs fıs fısırtısı ile sallana sallana yol almaya başladık.
Aralarda birkaç tane Veli olduğunu tahmin ettiğim Yetişkin Kadın ve Erkeğin çocuklara göz kulak olma sorumluluğunun verdiği tedirginlikle sürekli çocukları uyarıyorlar, demirlere tutunmalarını dikkatli olmalarını telkin ediyorlardı.
Hemen önümde iki çocuğa siper olmuş beyefendiye sordum.
Bu gün bayram filanmı ki ! nereye böyle diye sordum.
Sanki adamın böğrüne bıçak saplanmış da bende bıçağa abanmışım gibi. Gergin yüz hatlarını gevşetmeden sinirlice oksijensiz boğucu havadan derin bir nefes alıp .
Kursa dedi.
Ne kursu diye sorunca. SBS dedi.
Son kazık bize isabet etti dedi.
Çocuklaradan bir tanesinin kendisinin olduğunu diğerinin de yeğeni olduğunu söyledi.
Çocuklara her hafta birimiz refakat ediyoruz. Bu hem bizi işimizden ediyor hem maddi hem de manevi olarak külfet getiriyor dedi.
Hani Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik efendi var ya ! İşte bu kazık onun kazığı dedi.
Eskiden çocuklar Orta son sınıfta OKS’ye giriyorlardı. Öyle veya böyle biraz büyüklerdi. Kendi başlarına gidip gelebiliyorlardı.
Şimdi orta birinci sınıftan başladılar. Şu bebelerin çektiğine biz Velilerin rezilliğine bir bakarmısınız.
Hatta Parası olan bazı veliler 4. sınıftan itibaren kurslara başlamışlar dedi. Arabası,parası olanağı olana koymaz tabi diyede onaylıyordu.
Buna ne para dayanır. Nede güç dedi.
Bu Hüseyin Çelik denen adam O günlerde yeni Projesini kanal kanal gezip ballandıra ballandıra anlatıyor du da Karşı çıkanlara hatta yayına bağlanan velilere müjdeler veriyor ya.
‘’ Artık Dershanelerin kökünü kazıyacağım diyordu’’ ! Bu Otomat Hüseyin Çelik Efendi.
Biz o zamanlar iş güç yorgunluk deyip Yattık uyuduk. Uyumadıysak da Lay-loy-lom kanallarına gazetelere takılıp bu konuşulanlara pek kulak vermedik.
Adamın bir bildiği vardır diye, He deyip geçtik.
Geldi şimdi bize dayandı dedi.
Oğlan geçen gün geldi. Baba beni kursa göndermeyecen mi?!dedi.
Oğlum ne kursu dedim.
Baba sınıfın çoğu kursa başladı bile dedi.
Niye dedim
SBS. dedi.
Okula gittim ne oluyor ne bitiyor diye.
Öğretmenlerde sözleşmiş gibi hep bir ağızdan çocuğunuzun iyi bir eğitim görmesini dahi iyi bir liseye gitmesini istiyorsanız ÖSS nin ilk ayağı olan bu kurslara göndermeniz iyi olur. Diye tavsiyede bulundular.
Şimdi bütün okul birbirimize bakarak l kurslara taşınıyoruz dedi.
Allahtan kötü günler için bir kenara ayırdığımız birkaç kuruş para vardı da şimdi onu kullanıyoruz dedi.
Olmayanlar da çocuklarını gönderemiyor ne yapsın ki adam olmayınca nereden bulsun dedi
Körpecik çocuklar bizim bu konuşmalarımızı dinliyor ne kadar şanslı olduklarına karar verip Babalarına Annelerine biraz daha sokuluyorlardı.
Evet oluşan bu şartlara göre bu çocuklar şanslı çocuklardı.
Yarışa en önden başlayacaklardı. Onlara büyükleri böyle bir imkanı sunuyor diğer çocuklara göre avantaj sağlıyorlardı.
Ama Oluşturulan Projelere göre TÜM çocukların hepsi Şansız çocuklardı. Bunu algılıyamıyorlardı.
Hüseyin Efendi Afra tafra ile kasıla kasıla ne demişti.?
Ben gidiyorum! Ben gidiyorum ama arkamda muhteşem bir proje bırakıyorum diyordu.
Milli Eğitim Bakanlığını Otomotiğe bağladım her şey tıkır tıkır yürüyecek diyordu.
Tam Otomatik vitesli otobüs tıkır tıkır yürürken çocukların kimisi ayakta kimisi oturarak kapanan göz kapaklarını her firen yapışta bir açıp bir kapatıyorlardı.
Hükümetin Büyük adamları oradan bağırıyor. En az 3 tane diyor. 3 olmazsa olmaz diyor. Ver Allahım ver. Diyor. Bereketdir diyor.
Ben de diyorum ki Şimdi belinize kuvvet ha gayret 3 Tane .
Kadını kadın olarak değil çocuk doğurma makinesı olarak gören gözler kararmış vaziyette .
3 Parmağını taze gelinlerin gözlerinin içine sokarak 3 tane diyor. Aşağısı kurtarmaz diyor Vaz geçmiyorum diyor. Israr ediyorum diyor.
Kendinden bahisle eşini gösteriyor. Bakın diyor benim 3 tane diyor.
Aşağısı kurtarmıyor.
AKP Nefes nefese Projelerini ardı ardına sıralıyor.
Koşun yetişin !
Yoksa geri kalısınız
Benden söylemesi.