Asurca şalâmu sözcüğüne Chicago sözlüğü büyük boy tam 24 sayfa ayırmış.
Birinci anlamı, bedensel anlamda “sağlık”.
İkincisi bir kentin veya toplumun refah ve güven halinde olması, İngilizcesi welfare.
Üçüncüsü selamet, emniyet, güvenlik. Sonra iyi olma, hayırlı olma, sağ ve sağlam olma, bir şeyin ücretini tam ve eksiksiz ödeme vs. Şalmu sağlıklı, emin, salim. Şulmu yine sağlık ve selamet.
Ayrıca saray protokolüne uygun selam biçimi. Ayrıca barış, emniyet, güvenlik. Şulmânu da barış ve iyiniyeti tesis etmek için birine verilen hediye imiş.
İbranice şalôm “sağlık, selamet, emniyet, refah, barış”, ayrıca selam sözü. Şalômah bedel veya ödül ve hediye. David’in oğlu Şlômo’nun adı muhtemelen bundan gelir, ama başka yorumlar da var. Tevrat’ta bu zat sadece kraldır, Kuran’da ise Süleyman adıyla peygamberler katına terfi eder.
Ş yerine s koyunca Arapçalar da kolayca çıkıyor. Selâm ve selâmet: güven, emniyet, sağ ve salim olma, her türlü kötülük ve tehlikeden masun olma. Teslîm biraz daha karmaşık: bir kere, birini emin ve salim kılma.
İkincisi, birini “emin ve salim ol” diyerek selamlama.
Üçüncüsü, “tamam, hakkımı helal ettim, problem yok” diyerek bir şeyi birine verme.
Dördüncüsü, “tamam haklısın” deyip birinin hakkını teslim etme. İslam, bir şeyin tam bedelini (peşinen ve güvenerek) ödemekmiş. Ayrıca “peki, kavga etmiyorum, barıştım, razıyım” demek. Daha sonra özel anlam da kazanmış. Tesellüm esasen “ödenen bedele razı olmak”, ama “teslim edilen şeyi almak” anlamında şimdi daha sık kullanılıyor.
Selîm sıfat: güvenli, emin, iyi huylu, hak tanır, sağ, sağlam, sağlıklı. Akl-ı selîm “sağlam akıl” demektir, sağduyu da diyebilirsin. Son beş-on senedir, üzerinize afiyet, bu tamlamayı sıfat gibi kullanma modası çıktı. Ben hayatta “aklıselim adam” diyeceğimi sanmam, “aklıselim sahibi adam”da ısrar ederim. Ama gene büyük konuşmayayım, yarın öbür gün dile ne olacağı belli olmaz.
Sevan Nişanyan/Taraf