Olmaması mümkün mü? Milyarlarca insan yaşıyor bu dünyada, mümkün mü onların arasında beni sevecek birinin olmaması? Sadece doğru zamanda, doğru yerde olma sorunu bence, bütün sır burada saklı. Eminim, tam şu anda bir başka pencerenin kenarında bir adam alnını cama dayamış, akıp giden, koşuşturan kalabalığa bakıp düşünüyordur. Belki o da beni arıyordur.
Geceleri üstüme yığılan o koyu yalnızlığın içindeyken, defalarca sordum kendime, aslında ne istiyorum? Özgür kadın olmayı, üzerime elbise gibi giyip, sadece ruhumu mu saklıyorum? İçim öykünürken el ele gezen, birbirini seven çiftlere, hangi duruşa sahip çıkabilirim ki?
Yatağın içinde dönüyorum. Elim hep boşluğu sarıyor. Ağlamak istiyorum. Orada, yanımdaki yastıkta, sıcacık bir nefes olmalıydı, gece yarısı uykusunda sarılmalıydı bana. Doğru olan bu değil mi? Aşkı yaşayan bir çift olmak değil mi güzel olan? Kim yalnız uyuyarak, dik durabilmeyi erdem haline getirdi? Ne zaman böyle bir hal aldık hepimiz?
Çelişkilerle doluyuz, hepimiz gidip geliyoruz hislerin, düşüncelerin karmaşasında, kimsenin kendisiyle yüzleşmeye gücü yok. Zor iş çünkü kabullenmek. Durup şöyle ayna karşısında, kendi gözlerine bakarak, sevecek birini istediğini itiraf etmek çok zor iş.
Ezberlenmiş cümlelerle dolu dilimiz. Aşka inanmamayı marifet, yalnız uyumayı efelik sanıyoruz. Gözü kara birkaç aşık varsa etrafımızda ilaç niyetine, onlarla dalga geçiyoruz çaktırmadan, ne zaman mutlu şeyler anlatsalar, bıyık altından gülümsüyoruz. Geçeceğini söylüyoruz, “görürsün gününü birkaç ay sonra” diye içimizden geçiriyoruz.
Hepimiz ellerimizle bozduk hayatın, aşkın düzgün giden yolunu. Şimdi sel felaketi gibi, içine katıp sürüklüyor bizi sevgisizlik, boğuluyoruz. Nefes almamız zorlaşıyor. Suyun içinde batıp çıkıyoruz ama kenardan bize bakıp üzülmesin kimse diye, son nefesimizde el sallıyoruz. Sanki o kirli suya isteyerek girmişiz de, yüzüyormuşuz gibi davranıyoruz. Ne acınacak haldeyiz!
Boğulduğunu inkar ederek yaşayanlar, aşka inanmamayı meziyet sayanlar, sevişip ertesi gün ardına bakmayanlar, aşka kafa tutanlar ve kim varsa sevmekten, sevgiden vazgeçen, hepimiz büyük bir yanlışın içindeyiz. Yaralarımız bir daha kanamasın diye saklamaktan, kendimiz yürüyen yarlar haline geldik. Üstümüzde sahte yaşam kılıfları, atığımız her kahkahanın içimizi sakladığını zannederek tükeniyoruz. Oysa, bir camın kenarında, dışarıda bir yerlerde bekliyor aşk. Umudumuzu, inancımızı biraz tutabilirsek ayakta, belki o camın önünden geçeriz, kafamızı kaldırıp göz göze geliriz. Yok, kıramazsak o saçma inadımızı, azgın suların içinde boğulur gideriz