Çünkü, minare Müslümanların dini ibadet yerleri için önemli ve vazgeçilmez bir sembol. Varlıklarını ortaya koymanın bir başka yolu. Oysa İsviçre’de referandumla alınan karar, Müslümanları ibadethanelerinin en önemli sembollerinden başlamak üzere “öteki”leştirmeyi hedefliyor.
Yıllardır göçmen karşıtı politikalar yapan ve minarelerin ülkenin İslamlaşmasının işareti olduğunu savunan sağcı İsviçre Halk Partisi- SVP, minarelerin ülkede İslamileşmeyi simgelediğini savunuyordu. Bu nedenle parti, 100 bin imza toplayarak referanduma gidilmesini sağlamıştı. İşin ilginci 400 bin civarında Müslüman’ın yaşadığı İsviçre’de sadece dört minare var! İsviçre'de Müslümanların büyük çoğunluğu eski Yugoslavya kökenli. Ancak, Türk kökenli pek çok Müslüman da var.
İsviçre'de 29 Kasım 2009’da düzenlenen referandumda yeni minarelerin yasaklanması yolunda alınan karar, Avrupa’daki İslam ve Müslüman algısı üzerine yeniden düşünmeyi gerekli kılıyor.
İsviçre’de 2009 yılında 400 bin Müslüman yaşıyordu. Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman sayısında da belirgin bir artış göze çarpıyor. Referandumla alınan karara göre İsviçre’deki Müslümanlar cami yapabilecekler ama camilerine “minare” yapamayacaklar.
Peki, “minare” üzerinde neden önemle duruluyor?
Çünkü, minare Müslümanların dini ibadet yerleri için önemli ve vazgeçilmez bir sembol. Varlıklarını ortaya koymanın bir başka yolu. Oysa İsviçre’de referandumla alınan karar, Müslümanları ibadethanelerinin en önemli sembollerinden başlamak üzere “öteki”leştirmeyi hedefliyor.
Endonezya'lı Müslüman liderlerden Maskuri Abdilla, sonucun “İslam'a karşı nefret ve hoşgörüsüzlüğü ortaya koyduğunu” söylerken son derece haklı. Mısır Büyük Müftüsü Ali Gomaa ise kararın “gerek İsviçre gerekse başka yerlerde Müslüman cemaatlerin duygularını incittiğini” söylerken son derece nazik bir ifade kullandı. Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in sonucu kınadığını açıklaması ise, Fransa’da yaşayan Müslümanların tepkilerini yatıştırmaya dönük bir mesajdan başka bir şey değil!
Oysa, İsviçre’de yakın zamanda Sih tapınağı ile Sırp Ortodoks kiliseleri inşa edildi. Son yıllarda cami inşaatları için ruhsat verilmemesi ve sadece minarelerin yasaklanması açık bir ayrımcılık…
Bu kararla İsviçre, Müslümanlara karşı bu tip bir kısıtlama getiren ilk Avrupa ülkesi oldu! İsviçre’de 26 kantondan sadece dördü yasağa karşı çıktı!
Guardian gazetesi bu sonucu şöyle değerlendirdi:
“Uyum görüntüsünün ardındaki nefretin açığa çıktığı anlardan biri olan bu referandum sonucuyla birlikte, pasifliği, çoğulculuğu ve hoşgörüyü kurucu değerleri arasında gösteren İsviçre enternasyonalizm cilasını bir kenara bırakmış oldu.”
Aslında referandumda verilen karşı oylar minarelere karşı değil, Müslümanlara karşı verildi. Bu referandumla İsviçre'de, 1893 yılından beri ilk kez bir topluluğa karşı özünde ayrımcı bir önerinin kabul edildi.
Toplam dört minarenin bulunduğu İsviçre'de böylesi bir inisiyatifin başlatılmış olmasının nedeni minarelerden çok, Avrupa'daki Müslümanların sayısının artmasıdır.
Alman Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach’ın “İslamlaşma endişesinin ciddiye alınması gerektiğini” söylememesi ve İsviçre’nin Almanca konuşulan kantonlarında minare istemeyenlerin oranı ülke genelinin de üzerinde çıkması üzerinde dikkatle durulması gereken bir açıklamadır.
İsviçre Halk Partisi’nin yöneticilerinden Walter Wobmann, “İsviçreliler, minare yapılmasını ret etmekle ülkenin giderek İslamlaştırılmasına karşı olduklarını gösterdikler. Diğer bazı Avrupa ülkelerinde de olduğu gibi Siyasi İslam'ın İsviçre’de de kök salmasını teşvik eden gelişmeyi önlemek istiyoruz. Henüz başında olduğumuz gelişmeyi şimdi durdurabiliriz. ‘Minareleri durdurma’ girişimizin kabul edilmesi son derece açık bir mesajdır” diyor. Wobmann ise referandum sonucunun İsviçre’nin dış itibarına gölge düşüreceği ve entegrasyonu kesintiye uğratacağı şeklindeki eleştirilere karşılık olarak da “toplum hayatının kurallarını koyma ve dilediğimiz gibi şekillendirme hakkımızı kullanabilmeliyiz. Yabancı ülkeler de bu açıdan bize hak vermeli. Biz başka devletlerin referandum sonuçlarını eleştiriyor muyuz?” diyor.
Britanya İslam Birliği’nin kurucusu Kemal Helbavi ise, İslam’da minare mecburiyeti olmadığını hatırlattıktan sonra, asıl meselenin toplumun bir bölümünün özgürlüklerinin kısıtlanması” olduğuna dikkati çekmişti.
Zürih Müslümanlar Cemaati Başkanı Taner Hatipoğlu’nun minare yasaklatma girişiminin İsviçre’nin halk gruplarına nifak sokmak amacını güttüğünü belirttikten sonra, “kimsenin istemediği bir şeyi, yani Müslümanların sosyal entegrasyonunu olumsuz yönde etkilemeyi başardılar” yorumunu yaptı.
Alman Hristiyan Demokrat Birlik partili meclis içişleri komisyonu başkanı Wolfgang Bosbach’ın çeşitli gazetelere verdiği demeçlerde, “İslamlaşma endişesinin ciddiye alınmalıdır. Almanya’da da İslamlaştırılma kaygısı yaygındır” derken, adeta zorla İslamlaştırma vurgusu yapması üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Almanya Türk Toplumu Başkanı Kenan Kolat’ın “referandum sonucunun Avrupa toplumlarının henüz göçmen kabul etme olgunluğuna ulaşmadığını gösterdi” şeklindeki yorumu ise yapılabilecek en iyi diplomatik açıklama idi.
İsviçre Anayasası din ve inanç özgürlüğünü teminat altına alıyor. Bu maddeye ‘minare yapmak yasaktır’ ilavesi eklendiğinde, konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yansıyacaktır. Konunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınması, İsviçre hükümetinin başını derde sokabilir. İsviçre, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’ni imzalamıştı. Strazburg’daki mahkemenin İsviçre’de yaşayan Müslümanlara ayrımcılık yapılmasını tasvip etmeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. İsviçreli hukukçular Anayasa Mahkemesi’nin minare yasağını kaldırmaması durumunda, İsviçre’nin Avrupa Konseyi’nden ayrılması gibi bir durumla karşılaşılabileceğini belirtiyorlar.
Zaman zaman Türkiye’de kuyuya bir deli bir taş atar. Halk arasında “kırk akıllı çıkaramaz” dedikleri durum var ya.. İşte o türden bir olay bu!
Avrupa Türkleri ve Avrupa Müslümanları yarınlarda gaz odalarına doldurulan yeni Yahudiler olmak istemiyorlarsa, örgütlü bir şekilde bu çabalara karşı mücadele etmelidirler.
Kaynak