Tekel İşçilerinin Eylemi
#21
Gönderim zamanı 20.01.2010 - 00:45
işsizlik olayıyla tekel eyleminin kaldıki alakası yok, bu kişilere 4c veriliyor, 4c asgari ücretten de yüksek bi miktar ayrıca iş garantisi hiç bir ssk lı kadroda bulunmamaktadır değilmi??
işsizlik konusunda açarsın bi başlık tartışırız sevgiler
ben iktidarı eleştiririm oy vermişliğimde yok, ama muhalefet yanlış yerden oynadıkça bu iktidar olduğu yerde duracak !!
#22
Gönderim zamanı 20.01.2010 - 00:48
"Hak etmedikleri" bir şey istediklerini..
Anladım, peki.
#23
Gönderim zamanı 20.01.2010 - 08:01
Bu halka müstahak. Ektiklerini biçiyorlar. Az bile sizlere. (Elimiz kırılsaydıda oy vermeseydik diyenleri duydukça, insanın keşke diyesi geliyor! )
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#24
Gönderim zamanı 20.01.2010 - 17:48
Evet,bugünkü sendikaların boku çıkmış durumda ama kötü olması hiç olmamasından iyidir.Böyle diyebiliyoruz çünkü,kötü dediğimiz sendikalara bile,tartışılabilir ama verdikleri mücadeleden dolayı,rahatsız ettiklerinden dolayı,hükümet karşıdır.
Nasıl ki,muhalefetsiz,gazete,tv,meclis istiyorsa,çalışan emekçi kesimin de başıboş olmasını,birlik olmamasını istiyor hükümet.
Ağzından baklayı çıkartıpta,ben sivil faşist dikta rejimini istiyorum diyemiyor.Halbuki,gardroplarında bir sürü gömlek var değil mi? Faşist dikta gömleğini giymiyor ama,icraatları bu yönde.
Dikensiz gül bahçesi bahçevanı olma niyetindekilere,milyonlarca lirayı heba edip diktikleri,bir nefeslik ömrü olan laleler gibi,bir gün gelip nefeslerinin boğazlarından çıkmadan sıkılma ihtimalini göz ardı etmemeleri gerektiğini söylemek isterim.
#25
Gönderim zamanı 21.01.2010 - 08:40
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#26
Gönderim zamanı 21.01.2010 - 15:30
Açlık grevi de başlattılar. Ölüm orucuna yattılar. O, TEKEL işçisi kadın “ölüm orucuna yatanlardan” biri değildi, ağlamıyordu, gözlerinden yaşlar sicim olup akmıyordu. TV kameralarının önünde dursun, onu canlı yayına alsınlar, fotoğrafını çekip gazeteye bassınlar da istemiyordu.
Burada klip çekilmiyordu.
Burada isyan yükseliyordu.
O, TEKEL işçisi kadın, meslek lisesi mezunuydu, isyan yükselten, ölüm orucuna yatanların arkasında eğilmez, bükülmez tunçtan heykel gibi duruyordu, “Ben sana TEKEL işçisinin isyanını diri tutan ihaneti anlatacağım” diyordu.
Anlatıyordu:
Fabrikan kapanır.
İşsiz kalırsın.
Bunu anlarım.
Kriz gelir.
Patronun havlu atar.
İşini kaybedersin.
Bunu da anlarım.
Sendikan sarı çıkar.
Sendika ağası seni satar.
Vay benim talihsiz başım!
Başına vurursun.
Bunu da anlarım.
TEKEL, devletindir. Devlet, ekonomiden çekilmeye karar verir. Fabrikaları özel sektöre; yerli ve yabancı sermayeye satar. Özel sektör de fazla işçiyi çıkartır atar.
Bunu da anlarım.
İsyanımız buna değildir.
İsyanımız “ihanete”dir.
Tütün yaprakları tarlada kırılır, balyalanır. Yaprak tütün işleme fabrikalarına gelir.
A grad tütün.
En iyi tütündür.
B grad tütün.
Orta kalite tütündür.
Kapa tütün.
En kötü tütündür.
En iyilerini, “A grad” tütünü seçeriz. İçlerinde İzmir’de, Diyarbakır’da 18-20 milyon dolara mal olmuş çok ileri teknolojide yaprak tütün işleme fabrikalarının da bulunduğu; bütün Türkiye’ye dağılmış işletmelere yollarız.
A grad tütünler işlenir.
Sigaralık hale gelir.
Balyalanır, etiketlenir.
Yurtiçindeki ve yurtdışındaki fabrikalara gönderilir. TEKEL, A grad tütünü işlenmemiş halde üreticiden kilosunu 3 dolara alır. 50 cent yaprak tütün fabrikasında işleme masrafı yapar.
3.5 dolara maleder.
7 dolara satar.
Kâr eder.
“İhanet” burada başladı.
TEKEL, fabrikalarında işlediği tütünü kârlı satıyordu. 15 yıl önceydi. Tütünü işleyip ihraç etme işini yavaş yavaş “sayıları 30’u geçmeyen tütün tüccarlarına” terk etmeye başladılar.
İktidara AKP geldi.
İhanete devam etti.
TEKEL içinden oyuldu.
Tütün üreticiden alındı. İşleyip satmaktan vazgeçildi. Kilosu 3 dolara alınmış tütün, sayısı 30’u geçmeyen tüccara 1 dolara satıldı. Tüccarın şirketi bu tütünü işleyip 7 dolara içe ya da dışa, kim isterse ona sattı.
TEKEL’in fabrikaları boş yatttı.
Tütün TEKEL’den tüccara aktı.
Ankara’da 36 gündür direnen ve bugün ölüm orucuna yatan TEKEL işçileri; tütünü tüccara terk edilen fabrikaların emekçileridir. Yükselen isyanımız; durduk yerde tüccar zengin etmenin takiyeleşmiş kurnazlığına işçinin peşkeş çekilmesidir.
Durmuyordu.
Şunları da anlatıyordu.
TEKEL işçilerinin çoğu, meslek lisesi mezunudur. 12 bin TEKEL işçisine eğitim verilecek ve ardından kamu ya da özel sektörde işe yerleştirilecekti. Eğitim programı yapılmadı. İşçiler, geçici işçi olarak 5 yıl bekletildi.
Eğitim niçin yapılmadı?
Eğitim için ayrılan para ne oldu, nereye harcandı, kim yedi? İşçileri 5 yıl geçici işçi olarak kim bekletti? Hangi Bakan, TEKEL Yaprak Tütün fabrikalarını boş yatırıp tüccara kolayından zenginleşsin diye “ihanetin altyapısını” hazırladı?
#27
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 15:58
4c Rezaleti, AKP Adaleti
Başbakan'ın TEKEL işçilerine örnek gösterdiği 4c'lilerden biri "Sözleşmemi yenilemediler" diyor. "Hafta sonları çalışmaya başka kurumlara götürüyorlar, beş kuruş mesai yok" diyor biri. "Ücretsiz izine çıkarıldığım iki ayda bakkala markete 700 lira borç yazdırdım, nasıl ödeyeceğim?" diye soruyor diğeri.
Ankara - BİA Haber Merkezi25 Ocak 2010, Pazartesi
Bektaşi dedesi Ankara'da Kızılay meydanında yürüyormuş. Sendika binasının önünde eylem yapan Tekel işçilerini görünce yanlarına gitmiş. Ne aradıklarını sormuş Türkiye'nin dört bir yanından Ankara'ya gelen işçilere. "Adalet arıyoruz" demiş işçiler. Durumlarını anlatmışlar. Kendisi de Anadolu'nun bağrından çıkıp geldiği için ülkenin halini görüp umutsuzluğa düşen Bektaşi "Kaldı mı ki?" diye sormuş burun kıvırarak.
"İnsanın olduğu yerde adalet olmak zorundadır" demiş işçiler bir ağızdan.
Hoşuna gitmiş dedenin. "Peki" diye sormuş Bektaşi uzun, ak sakalını sıvazlayarak "Hak adaleti mi, kul adaleti mi ararsınız?"
O zaman Ankara'dan ve Türkiye'nin dört bir yanından on binlerce işçi hep bir ağızdan şöyle demişler: "Aman AKP adaleti olmasın da..."
Kehribara çalan uzun pala bıyıklarının altından belli belirsiz gülümseyen Bektaşi gözleriyle keyifli kahkahalar atmış ve başını iki yana sallayarak "Helal olsun," demiş, "bu çocuklarda iş var", 2010 Ankara's'nda hayattan umut etmiş, haklı mücadelelerinde yanlarında olduğunu söylemiş işçilere. Cebindeki son metelikleri de dayanışma sandığına bırakıp fıkraya girdiği yerden Ankara'yı ve 2010 yılını terk etmiş, otantik fıkraların pastoral dünyasına dönmüş.
Böyle bir fıkra büyüyor şimdilerde Türkiye'de. Bektaşi dedelerimizin bile fıkraların dünyasından gelip destek olduğu sonuna kadar haklı, alenen haklı TEKEL işçilerini hükümet görmezden geliyor. Havaya bakıp ıslık çalıyor. Soğukla, açlıkla, yeisle terbiye etmeyi deniyor. Demagojinin kitabını yazan başbakan, işine gelen, kullanabileceği bir demeç yakaladığında her yerden saldırıyor işçilere. Göz boyuyor ve bir şaka gibi, bir itiraf gibi, bu ülkede 20 bin işçinin 4c'ye tabi olduğunu söylüyor.
4c nedir?
4c diyorlar işçilere dayatılan yasaya. Halkına bilgi vermek gibi bir derdi olmayan, hatta pek çok şeyi saklamayı huy edinen devletin tuhaf teknik dili. 4c nedir allah aşkına, demiştim ben de ilk duyduğumda. Sonra ekledim: Bu Türkçe ne işe yarar, bir şey söylendiğinde bir şey anlamayacaksak?
İşçileri sepetleme yasası diyebiliriz mesela. Türkçe'yi işlevsel kullanalım; yılların emekçilerini sokağa atma yasası, açlıkla terbiye etme yasası diyelim yahut, çalışan insanların onurunu ayaklar altına alma yasası, işçiyi kendi rızasıyla çalışmaktan feragat ettirme yasası diyelim. Ülkemdeki çalışan insanları dilencileştirme, kömür yardımlarına, zekata muhtaç etme yasası olabilir mi? İnsanlara allaha sığınmaktan başka çare bırakmama yasası.
Kadronu elinden alıyor, maaşını yarıya, belki daha azına indiriyor. Maaş da vermiyor, iş güvencesi de, ne iş olursa yapacaksın, her sene sözleşmen yenilenecek mi diye kaygılanacaksın, mesai yapacaksın ama asla mesai ücreti almayacaksın ama kesinlikle başka bir iş yapmaya da kalkmayacaksın.
En az iki ay ücretsiz izne çıkacaksın, bu daha fazla da olabilir, devletin tasarrufunda. Kesinlikle hastalanmayacaksın. Ve daha bir sürü insafsızlık. İnsanca hiçbir madde barındırmayan ucube bir şey. İşine gelirse, diyor devlet. Buna adil çözüm diyor benim ülkemin hükümeti. Gerçekten ne bakanı olduğunu bilen, adının hakkını veren bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın ilk yapacağı iş, bu yasanın iptali için hemen harekete geçmek, ne gerekiyorsa yapmak olmalı.
Bu bir kölelik yasası, bu yasa insan haklarına aykırı, bu yasa skandal. Çalışan insanına böyle bir yasayı reva gören bir meclis daha da yüz kızartıcı. Hangi partiden hangi siyasi görüşten olursa olsun halkına bu çalışma koşullarını yakıştıran meclise seslenmek istiyorum: Bu ne halkçılık efendim, bu ne milliyetçilik... Gözlerimizi yaşartıyorsunuz.
4c'liler anlatıyor
Gerçekten yaşartıyorsunuz. Başbakan'ın TEKEL işçilerine örnek gösterdiği 4c'nin kollarında kıvranan 20 bin çalışan İnternet'teki forumlarda ağlıyor, "Lütfen bir ses verin, sözleşmeler yenilenecek miymiş?" diye yazıyorlar. "Sözleşmemi yenilemediler" diyor bir başkası. "Hafta sonları çalışmaya başka kurumlara götürüyorlar, beş kuruş mesai yok" diyor bir tanesi. "Ücretsiz izine çıkarıldığım iki ayda bakkala markete 700 lira borç yazdırdım, nasıl ödeyeceğim ?" diye soruyor bir diğeri. Pek çok mesaj küfürlü olduğu için silinmiş. Bunların 4 bin 500 kadarı imam hatip ya da kuran hocası, inançlı insanlar, ağlayarak Allah'a yakarıyorlar: "Allah'ınızdan bulun inşallah" diyorlar, "Öte dünyada iki elimiz yakanızda" diyorlar çaresizlik içinde. Sokaktalar, işsizler, çaresizler. En önemlisi; kendi şehirlerinde ve yalnızlar. Üşüyorlar, böyle bir yalnızlıkta ve çaresizlikte üşümek, eminim, Ankara soğuğunda üşümekten çok daha berbat bir üşümektir. Ben buradan onları da çağırmak istiyorum TEKEL işçilerinin yanına. 4c kabul edilebilir bir şey değil çünkü.
Haklılar, onurlular, yalnız değiller
Tekel işçileri doğru zamanda, doğru yerde olmanın getirdiği zarif bir haklılık duygusuyla ısınmakla yetiniyorlar günlerdir. Kırk günden fazla zamandır sokaktalar. Hükümet onları sokağa atmaya kalkınca sokağa çıktılar. Hükümetin sokağa düşme kısmına bir itirazı yok, aslında yapmaya çalıştığı şey de o ama hepsinin tek başına yapayalnız, kendi memleketlerinde sokağa düşmelerini istiyor o kadar. Onlar itiraz ediyorlar: Hep beraber Ankara'da sokaktalar. Bu ülkede insanca yaşamak istiyorlar. Haklılar, onurlular ve yalnız değiller.
Bu ülkede insanca yaşamak isteyen pek çoktan biri olarak, ben de bir Bektaşi misali aralarına katılıp doğru zamanda doğru yerde olmanın getirdiği zarif bir haklılık duygusuyla ısınmak, sesimi onların sesine katmak istedim naçizane. (BK/TK)
***************************************************
Başyalancı ve bakanları,ikide bir halkın parasını bu işçilere veremem deyip duruyor.Damadını TV sahibi yapmak için Vakıfbank'tan,başka brisine yapılamayacak olan yapılıp 750 milyon dolar krediyi hem de teminatsız çektirdi.Bu paralar babasının parası mı? Emrindeki bakanlar,çoluk çocuklarını,devletin imkanlarını kullanarak sanayici,iş adamı yaptı.Bu işlerden kazandıkları paralar babalarının paraları mı?
Başyalancı,emekçinin teri seni de partini de boğar,sandığa gömer,nereden geldiğin ve nereye gideceğin belli olduğu halde,nereden geldiğini,nereye gideceğini bilemezsin.
#28
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 16:38
pac gözün kör mü ki medyanın abartmasına kalasın?
akp'nin kanallarını izleyip gazetelerini okuyalım, hiç bir boktan haberimiz olmasın.. her şey güllük gülistanlık gösterilsin..
ben asıl bunun görülmemesine karşıyım..
eeeeeeeee sende çok fazla doğan grubu izliyon demekki hatta doğan grubu vergi konusundada haklı dimeBen akp dışı her haber bülteninde en az iki günde bir işsizliğin konu olduğu veya işsizlerin durumunun gösterildiğini görüyorum. Sen görüyor musun?
atv izle, görmezsin..
#29
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 16:41
doğan grubundan nefret ediyorum heleki haberlerinden ıykkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
bendee işsizim iş arıyorum benide haber yapsınlar
#30
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 16:52
sezer in keyfiyle patlayan krizi savunan bu medya, dünyadan bulaşan krize hükümeti suçluyor
sadece bu bile anlayana ibretliktir ama anlamazlar onların kulakları tek yönlü çalışır =)
ecevit el pençe o utanç fotoyla gazetelerde görünürken çıtı çıkmayanlar, şimdiki hükümeti suçlar =)
eğer bu uygulamaları chp yapsaydı medya aynen şöyle yazardı:
helal olsun devletin sigara ile ne işi var devlet neden vatandaşını zehirlesinki
tekel vb kamu kurumu işçileri geçmişte bol miktarda birikim yapmışlardır siz rahatsız olmayın,
bi arkadaşımın babası tekeldeydi ondan bi laf duymuştum ya almanyaya ya tekele derdi =)
#31
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 17:37
NTV ve HaberTurk izliyorum ben. Bulsanıza onlara da çamur atacak bir şey
#32
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 18:04
#33
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 18:08
hatta size güzzel bi soru cumhuriyet gazetesinin en büyük sponsoru kimdir artaştırın anacım
Bu mesaj pikaçu tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 25.01.2010 - 18:10
#34
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 18:56
#35
Gönderim zamanı 26.01.2010 - 12:00
#36
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 16:49
TEKEL'in ve işçilerinin bu hale gelmesinde 1980'den bu yana hükümet veya hükümet ortağı olmuş tüm siyasi partilerin payı var. TEKEL işçilerine bugün muhalefette olan partilerin ve milletvekillerinin de sahip çıkmaları "timsahın gözyaşları"ndan başka bir şey değil.
İstanbul - BİA Haber Merkezi28 Ocak 2010, Perşembe
Sigara devlerinin, 1974 yılına kadar resmi olarak giremediği dört ülke kalmıştı: Bunlardan biri Türkiye, diğerleri; İtalya, Fransa ve Avusturya'ydı...
1974'e gelindiğinde Türkiye hariç diğer ülkelerin hepsine sigara devleri girmiş, sıra Türkiye'ye gelmiştir.
Sigara devleri Türkiye'ye girmek için de, 1970'li yıllarda "saldırıya" geçerler. Bu yıllarda ülkemiz kaçak sigara akınına uğrar/uğratılır. Sigara devlerinden birinin Bulgaristan'da sigara fabrikası kurmasıyla birlikte Batı Karadeniz sahilinden ülkemize sigara kaçak olarak girmeye başlar.
1979'da Demirel Hükümeti ülkeyi yönetmektedir. Demirel, sigara kaçakçılığının engellenememesini ve döviz kaybının önlenmesi gerekçesiyle hükümet programında özel teşebbüse sigara üretim ve dağıtımı için imkan verilmesine yer verir.
İlk hedef hedef şark tütünü ve üreticileri
Tütünümüzü ve tütüncümüzü bitiren politikalara karşı dosyalar hazırlayan, kamuoyuna bilgilendirmek için sayısız basın açıklaması yapan, tütün üreticileriyle birlikte Manisa/Kırkağaç'ta düzenlediği miting ile tepkisini ortaya koyan Tütün Üreticileri Sendikası'na (Tütün-SEN) rağmen süreç sigara devleri lehine işletildi. Tütün-SEN'in halkı bilgilendirmek için bastırıp dağıttığı "TEKEL'in Özelleştirilmesi Kimin Yararına" broşürünün yayınlandığı 2007 yılından bugünlere nasıl geldiğimize bir bakalım.
* 1983: 17 Şubat'ta sigara sektöründe ilk defa TEKEL haricinde "Bitlis Entegre Sanayi A.Ş- (BEST) " adıyla ürettiklerini yurtdışına pazarlamak amacıyla bir sigara fabrikası kurulur. 1988'de yüzde 25 ile bu fabrikaya TEKEL ortak edilir.
* 1984: Türkiye'ye yabancı sigara ithaline izin verilir.
* 1985: TEKEL'in Düzce, Gönen ve Trakya'da yabancı tütün ürettirmesine izin çıkar.
* 1986: 1177 sayılı Tütün ve Tütün Tekeli Yasası değiştirilerek; tütünde devlet tekeli kaldırılır. Yerli ve Yabancı sermayenin TEKEL ile ortaklık kurarak tütün mamulleri üretmelerine imkân tanınır.
* 1988: Çıkarılan bir kararnameyle yabancı menşei tütünde ithal yasağı kaldırılır.
* 1988: Aralık ayında TEKEL, sigara tiryakilerinin talebinin Amerikan harmanı (blended) sigaralara kaydığı gerekçesiyle Amerikan harmanı TEKEL 2000 sigarası piyasaya çıkarılır. Harmanın yüzde 85'i Virginia ve Burley, yüzde 15'i oriental tütünlerden oluşturulan bu sigaraların çıkışı başarıymış gibi sunulur.
* 1990: Ağustos'ta, Devlet Planlama Teşkilatı'ndan (DPT) izin alarak; Philip Morris- Sabancı Holding birlikte İzmir Torbalı'da sigara fabrikası kurmaya girişirler.
* 1991: 3 Mayıs'ta Resmi Gazete'de TEKEL'in katılımı olmaksızın tütün mamulleri üretimine izin verildiği kararı yayınlanır. Philsa sigara fabrikası 1992'de Torbalı'da üretime başlıyordu artık...
Böylece, Amerikan harmanlı sigaraların Pazar payı hızla artarken; oriental tütün, Anadolu topraklarından kovuluyordu. 1993-1994 ve1996'da Çiller Hükümeti tarafından alınan kararlar Türk tütününe kota (sınırlama), yabancı tütüne teşvik getirilmesine ilişkin olur. Çiller Hükümeti'nden sonra gelen REFAHYOL (Refah Partisi - Doğru Yol Partisi) hükümeti 1996'da 8939 sayılı kararı da aynı amaçla alır.
Son hedef TEKEL
9 Aralık 1999 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan stand-by düzenlemesi kapsamında 22 Haziran 2000 tarihli ikinci ek niyet mektubunda, TEKEL'in reforma tabii tutulacağı, destekleme alımından vazgeçeceği, ticari varlıklarının satışına 2001'den başlanarak; 2002'de bitirileceği, 18 Aralık 2000 tarihli üçüncü ek niyet mektubuyla TEKEL'in tüm işletme birimlerinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na (ÖİB) devrine Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının 2001 sonuna kadar, Tütün Kanunu'nun ise 2001 Ocak ayına kadar çıkarılacağı sözü verilir.
30 Ocak 2001 tarihli dördüncü ek niyet mektubuyla önceki niyet mektuplarındaki sözler daha da güçlendiriliyor; yalnızca TEKEL'in işletme birimlerinin değil, kendisinsin ÖİB'ye devredileceği belirtiliyordu.
TEKEL'in özelleştirilmesini öngören ÖYK kararı 2 Şubat 2001 tarihinde imzalanır.
Bu karara göre TEKEL'in;
* Mülkiyetinin devri hariç olmak üzere özelleştirilmesi,
* Özelleştirme işleminin 3 yılda tamamlanması hedeflenmiştir.
Evet, IMF'nin isteği olan Tütün Yasası, 20 Haziran 2001'de mecliste kabul edildi. Cumhurbaşkanı Ahamet Necdet Sezer yasayı veto etti. Hükümet IMF'nin 2002-2004 dönemi için düzenlenecek stand-by anlaşmasıyla vereceği 10 milyar dolarlık kredi için şart koştuğu 4733 sayılı "Tütün Yasası"nı 3 Ocak 2002 yılında meclisten eski haliyle geçirdi.
Tütün Yasası'nın çıkarılmadan öce tütünden geçimini sağlayan aile sayısı 583 bin 474'di. Günümüzde bu sayı 90'a indi..
18 Ocak 2002 'de IMF'ye verdiği niyet mektubunda hükümet "Tütün Yasası'nı çıkararak ön koşulu yerine getirdiğini ilan ederken, bir yandan da TEKEL için de özelleştirme planı hazırlayarak; Eylül ayı sonunda Bakanlar Kurulu'ndan geçireceğini taahhüt ediyordu.
3 Haziran 2003 itibarıyla TEKEL İçki Sanayi A.Ş ve ona bağlı TEKEL İçki Pazarlama A.Ş ile TEKEL Sanayi Sigara A.Ş ve ona bağlı TEKEL Sigara Pazarlama A.Ş.'nin ticaret siciline tescilleri yapıldı.
Bu şekilde bağımsız şirket kimliği kazanan TEKEL'in sigara ve içki bölümü ayrı, ayrı özelleştirmenin yolu açılmıştır.
TEKEL'in içki bölümü "Nurol, Limak, TUTSAB" Konsorsiyumuna 2004 yılında 292 milyon dolara satılmıştır. Bu birleşme MEY İçki Sanayi ve Ticaret A.Ş adını almıştır. Konsorsiyum bunun için iki yılı ödemesiz yedi yıl vadeli 230 milyon dolarlık kredi kullanmıştır. 2006 yılında MEY içki, önde gelen özel yatırım fonlarından (Private Equity) Texas Pacific Group'a (TPG) yüzde 90 payını 810 milyon dolara satmıştır.
TEKEL özelleştirme sürecine girdiği dönemde çalışan sayısı 45 bin idi. Yani TEKEL fabrikaları 45 bin aileye iş ve aş kapısıydı. Şimdi bir avuç olarak kalmış TEKEL işçisini başından savmak için Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti insan vicdanıyla bağdaşmayan bir tutumla serbest piyasa politikasına kurban ediyor.
Tütün Yasası'nı çıkaran 57. Demokratik Sol Parti- Milliyetçi Hareket Partisi- Anavatan Partisi (DSP-MHP-ANAP) hükümeti idi. Bu yasanın çımasında misafir başrol sanatçısı Kemal Derviş idi. DSP Hükümeti dağıldıktan sonra Kemal Derviş'i bünyesine alarak TEKEL "suçuna" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de iştirak etmiştir.
Meydanlarda tütün ve şeker yasalarını düzelteceğim diye oy isteyerek gelen AKP ise 2008 yılında TEKEL'in sigara bölümünü de, 1 milyar 720 milyon dolara BAT 'a satarak özelleştirmiş. Bugün BAT İzmir'deki işçilerine yaşamı kabusa dönüştürmüş. TEKEL'i özelleştiren AKP de TEKEL'in yerine kurduğu tta (Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş) işçilerinin geleceğini karartmaya yönelik adımlar atmaktadır. tta işçileri de Ankara'da kar kış demeden ekmekleri ve işleri için direnmektedir.
Burada üç durum tespiti yapmakta, daha doğrusu biri temel üç yanlışı düzeltmekte yarar var.
Birincisi; TEKEL'in ve işçilerinin bu hale gelmesinde 1980'den bu yana hükümet veya hükümet ortağı olmuş tüm siyasi partilerin payı vardır. Bugün bu partilerin önemli bir bölümü halen meclistedir. Bu nedenle de TEKEL işçilerine bugün muhalefette olan partilerin ve milletvekillerinin de sahip çıkmalarını "timsahın gözyaşları" olarak görmek ve değerlendirmekte yarar var.
İkincisi; şu anda TEKEL işçileri olarak kamuoyunda söylenegelinen sıfatlama doğru değildir. Çünkü TEKEL'i 1979'dan bu yana meclise yolu düşmüş tüm partiler aşamalı bir biçimde ortadan kaldırmaya hizmet etmiştir. Sonunda TEKEL'i ortadan kaldırmayı başarmışlardır. TEKEL yoktur, Ankara'da direnen işçiler, tta işçileridir.
Düzeltilmesi ve doğru anlaşılması gereken bir üçüncü durum ve bir yanlış daha var. Bu yanlış da bana aittir. O da şudur:
6 Ocak 2010 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde "Kamuoyuna Açık Çağrı" adıyla yayınlanan ilan metninin altına adımı koymuştum. Metnin içeriği, siyasal görme biçimindeki görüş ve düşüncelerime asla aykırı değildir. Bunun altına imzamın olmasını yanlış olarak görmüyor ve değerlendirmiyorum. Ancak ilanın altında imza koyanların bir bölümünün kamuoyunda TEKEL'in yok olma sürecinde etkisi ve onayı olan sınıf ve emek karşıtı siyasi parti yandaşları olarak bilinen kişilerdir. İsimleri incelemeden imzamın yer almasına onay vermem dolayısıyla bu kişilerle birlikte adımın çıkması benim kişisel yanlışım olmuştur. Bu durum beni fena halde etik ve politik açılardan üzmüş ve öfkelendirmiştir. Bu hatamın yukarıdaki birinci yanlış olan temel yanlışın yanında esamesinin okunmaması gerekmekle beraber politik tarihime böyle bir not düşülmesine de itiraz etmek istedim.
Aksi halde bu görme biçiminden yoksun görme biçimlerinin kendisi etik ve politik sorgulamaya ihtiyaç duyar. (AA/EK)
**********************************************
TEKEL,sadece bir örnek.Bu,sözde bağımsız ülkede ülkeyi yönettiğini iddia edenler,osururken bile IMF ve ABD onayını almaktadırlar.
TEKEL direnişine gelip,timsah gözyaşlarını döken sahtekarları omuzlarında taşıyanlar,geçmiş tarihini,kimin ne yaptığını veya yapmadığını iyi idrak etmelidir.
Her gelen,emekçinin,emeğin kalbine bir hançer saplamıştır.Şimdi sıra son darbeye gelmiştir.Son darbe de AKP tarafından vurulmaktadır.Daha doğrusu AKP eliyle vurdurulmaktadır.
#37
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 17:10
#39
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 17:21
62 Kelimelik yorumumda,çeke çeke DARBE kelimesi mi çekti dikkatini? .
#40
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 17:22
kanal 7 i unutmuşun ebimben mesaj tv, nur tv, ışık tv, meltem tv izliyom uydu olmayan yerde stv ile idare ediyom
aynen bende ayreıca zaman ve yeni şafakada üyeyiz
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Planking - Dünyanın En İlginç Eylemi / Modası Korkutuyor |
Üçüncü Sayfa | shy |
|
|
|
Telekomda tekel sektörel büyümeyi durdurdu |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Taksim'de WikiLeaks eylemi |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Facebook'tan 'öpüşme eylemi'ne sansür |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Anket: Cenaze alkışlama eylemini doğru buluyor musunuz? |
Anketler | Canan |
|
|
3 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 3 ziyaretçi, 0 gizli