Tekel İşçilerinin Eylemi
#41
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 17:37
Evren zamanlarında Devrım tabu kelımeydı..devrım dedın mı hersey unutulurdu.
Sımdılerde Sevgılı mılas bıze bunun yerını darbe kelımesının aldıgını soyluyor:)
Beyınlerde darbe yapmanın suc oldugu bır ulke.. yanı o derece!
Sevgler
"En iyi kuram 'Zamana bağlı olarak yanlışlanabilir" Karl Popper
"Düşünce özgürlüğü lehindeki temel sav, bütün inançlarımızın kuşku götürür olmasıdır Bertrand Russel
"Soyut ve Somut kavramlar hiçbirşekilde İlişkilendirilemez ve Örneklendirilemezler" Mw
#42
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 18:53
#43
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 19:01
gıydıgı gomlek ve ceketın fıyatı zaten 10bın lıra. tabıkı bedavadan gırmıyor..
Tekelcıler ısı bılmıyor yahu:)
nasıl dıyorsunuz..
Konsept: işi bilecen,işe gitmeyecen
zamla falan fılan olmaz bu ıs kardesım. devletın malı denız yemeyen kerız. benım memurun ısını bılırdı sen nasıl ısını bılmezsın.bılemıyorsan devlet baba sana daha ne yapsın ıkı gozum
Haksız mıyım pac
"En iyi kuram 'Zamana bağlı olarak yanlışlanabilir" Karl Popper
"Düşünce özgürlüğü lehindeki temel sav, bütün inançlarımızın kuşku götürür olmasıdır Bertrand Russel
"Soyut ve Somut kavramlar hiçbirşekilde İlişkilendirilemez ve Örneklendirilemezler" Mw
#44
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 20:04
Siz emeğinizi arz etmişsiniz ve iş veren karşılığını verip emeğinizi satın almış.
Emeğinizi satın alan iş veren emeğinizi verimli bir şekilde kullanamıyor ise sorulusu siz olamazsınız.
Son zamanlarda yaşadığımız en demokratik en insani eylemi izliyoruz.
İş veren kendince haklı olabilir, ancak insan odaklı bir tavır alıp emeğini talep ettiği ve yıllarca kullandığı kişileri bu mağduruyetten kurtarabilir.
4/C zaten insani bir uygulama değil.
Muhalefetin ve tüm sağ duyulu kişilerin duracağı yer Tekel işçilerinin yanı olmalıdır.
.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#45
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 20:18
#46
Gönderim zamanı 28.01.2010 - 21:37
#47
Gönderim zamanı 29.01.2010 - 10:32
#48
Gönderim zamanı 30.01.2010 - 14:11
Dedi ki!
Geçen yazıyı yazdığımda ben ülkenin dört bir yanından çıkıp gelmiş arkadaşlarıyla birlikte “kendini ifade etme protestosu yaptığı” çadıra gitmiş, onu dinlemiştim. Bu sefer o beni telefonla aradı. Sesinde “işinin ve ekmeğinin hakkını” savunmanın yüksek soyluluğu, kararlı diklenişi, yıkılmaz asaleti vardı.
Dedi ki yaz:
Başbakan “Devletin kasasını TEKEL işçisine soydurmayız” diyor ya aslında “Devletin kasasını TEKEL işçisine soydurmayız, biz soyarız” demek istiyor.
Sana belge sıralıyorum.
Dedi ki yaz:
Belge 1:
TEKEL’in alkol fabrikalarının sahibi Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin bilançosunda borç olarak görünen 300 milyon lira, devirden bir hafta önce silindi. Bu borç TEKEL Genel Müdürlüğü hesabına aktarıldı. Yani borç devlette kaldı, fabrikalar borçsuz satıldı. 300 milyon lira, o dönemin kurlarına göre yaklaşık 250 milyon dolar eder. Yüksek Denetleme Kurulu Başdenetçisi Şenol Sarrafi, 300 milyon liralık borcu satıştan bir hafta önce silip, alıcıya değil devletin sırtına yüklemenin hukuka aykırı olduğunu 2004 yılı raporlarında yazdı. Meclis KİT Komisyonu’na taşıdı. 35 milletvekilinin, Başbakan’ın ve Maliye Bakanı’nın haberi oldu ama soygun önlenemedi.
***
Dedi ki yaz:
Belge 2:
TEKEL’in rakı ve şarap fabrikaları 2004 yılında 292 milyon dolara özel bir yerli şirkete satıldı. Fabrikaları 292 milyon dolara alanlar, bunları 2006 yılında 950 milyon dolara bir Amerikan şirketine sattılar. TEKEL’in fabrikalarının “daha satılırken soydurulduğunu” bütün gazeteler yazdı, milletvekillerinin, Başbakan’ın ve Maliye Bakanı’nın haberi vardı ama soygun yapılmış oldu.
***
Dedi ki yaz:
Belge 3:,
TEKEL’in 5 sigara fabrikası, kentin merkezinde (Adana-Malatya-Tokat-Bitlis-Samsun) kalmış geniş, değerli arsalarıyla 1 milyar 720 milyon dolara yabancı şirkete satıldı. Bu fabrikalardan sadece Samsun Ballıca’nın yıllık faaliyet kârı 600 milyon TL idi. Sadece Samsun Ballıca fabrikasının 4 yıllık kârı karşılığı, 5 fabrika arsalarıyla yabancıya verilmiş oldu. Bu bilgiler Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında yer aldı ve Meclis KİT Komisyonu’na getirilerek Başbakan, Maliye Bakanı, 35 milletvekili haberdar edildi ama sonuç değişmedi.
***
Dedi ki yaz:
Belge 4:,
Sigara fabrikaları satılırken; toplumun bilgisinden kaçırılarak alıcıya kınalı kıyak yapıldı. İşlenmiş A grad ve B grad tütünlerden 25 bin ton (25 milyon kilo) tütün hediye edildi. Bu tütünün kilosu ortalama 5 dolar olduğuna göre, fabrikaların yeni alıcısına devletin deposundan 125 milyon dolar soydurulmuş oldu. Bunun hukuka uygun olmadığı Denetleme Kurulu raporlarında yer aldı, Meclis’te 35 milletvekili ile Başbakan ve Maliye Bakanı’na bildirildi.
***
Dedi ki yaz:
Belge 5:
Dünyanın en iyi tütünü işlenmiş A grad Türk tütünüdür. TEKEL, bu tütünleri Türk tütün üreticisinden kilosu ortalama 2.5 dolar ile 3 dolar arasında bir fiyata alır, kilo başına 50 cent işleme masrafı yapar ve elini öpene 7 dolara satardı. TEKEL özelleştirilme aşamasına girince bu tütünleri yine üreticiden 3 dolara almaya devam etti fakat kendisi 18-20 milyon dolar harcayarak teknolojilerini yenilediği kendi Yaprak Tütün Fabrikaları’nda işlemek yerine sayısı 25-30 olan tüccara kilosu 1 dolara satmaya başladı. Yani şu anda bile kilosunu 3 dolara üreticiden aldığı tütünü 1 dolara tüccara veriyor, tüccar TEKEL’den 1 dolara aldığı tütünü 50 cent işleme masrafı yaparak 7 dolara yabancıya elini öptürerek satıyor. Bu bilgiler de Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında yer aldığı için 35 milletvekili ile Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından biliniyor.
Dedi ki belgelere bak.
Ve halk uyansın diye otur yaz: Belgeler, “Devletin kasasını Tekel işçisine soydurmuyorlar fakat kendileri soyuyorlar” diye bağırıyor.
***********************************************
Yüksek Denetleme Kurulu kime bağlıdır? Başbakanlığa. İşte bu kurumun başdenetçisi Şenol Sarrafi,TEKEL'in 2004 ve 2006 yıllarındaki satışında tespit ettiği usulsüzlükleri,hukuksuzlukları,hırsızlıkları rapor haline getirip TBMM KİT KOMİSYONU'na sunuyor.
TBMM KİT KOMİSYONU GÖREVLERİ,
"1. Giriş Bütün ülkelerde vatandaşlar, ödedikleri vergilerin karşılığı olarak devletten çeşitli hizmetler beklerler. Devlet de vatandaşlarının beklediği bu hizmetleri sunabilmek için vergitoplar ve topladığı bu vergilerle, kamu kurumları eliyle birtakım harcamalar yapar. Bu makalenin konusu olan ve dolayısıyla bu çalışmayı ilgilendiren kısım ise, devletin vatandaşlardan topladığı bu vergileri, bir başka deyişle kamu kaynaklarını hukuka uygun birşekilde, düzenli ve verimli kullanıp kullanmadığının denetlenmesidir.."
5.3.1 TBMM KİT Komisyonu
Komisyonun Amacı ve Denetim KapsamıTBMM KİT Komisyonunun kuruluş amacı, kamuya ait kuruluşları, ulusal ekonomiyefaydalı olabilmeleri için, özerk bir biçimde, ekonominin kuralları ve ekonomik gereklerdahilinde, verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda yönetilerek, kuruluş amaçlarına ulaşıpulaşmadığı ve faaliyetlerinin mevzuata, uzun vadeli kalkınma planına ve planın uygulamaprogramlarına uygunluğu yönlerinden denetlemektir
5.3.2 Komisyonun Oluşumu, Toplantı ve Karar Yeter Sayısı
TBMM KİT Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasındanseçilen 35 milletvekilinden oluşmaktadır. http://www.tbmm.gov...._ve_esaslar.pdf
-********************************************************
TBMM KİT KOMİSYONU'nun 35 üye dağılımı şöyledir: AKP:22, CHP:6, MHP:5, DSP:1, BDP:1
Görüldüğü üzere TEKEL'i soyma,peşkeş çekme hükümet eliyle yapılmıştır.Üstelik bu soygunun olacağı,Başbakanlığa bağlı YÜKSEK DENETLEME KURULU başdenetçisi tarafından TBMM KİT KOMİSYONU'na rapor halinde sunulduğu halde.
Görevi, "devletin vatandaşlardan topladığı bu vergileri, bir başka deyişle kamu kaynaklarını hukuka uygun birşekilde, düzenli ve verimli kullanıp kullanmadığının denetlenmesi" olan
TBMM KİT KOMİSYONU'nun çoğunluğu AKP'li üyeleri seslerini çıkartmamış,soyguna,hırsızlığa yol vermişlerdir.
Başbakan'nın,ikide bir çıkıp, "halkın parasını TEKEL işçilerine yedirmem" dediği paraları,kendisine bağlı kurulun başdenetçisinin sunduğu raporlardan öğreniyoruz ki,TEKEL'i peşkeş çektiği şirketlere yedirmiştir.Onun için,benim arada "BAŞYALANCI" sıfatını kullanmamı hoşgörünüz lütfen.
Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 30.01.2010 - 14:13
#49
Gönderim zamanı 31.01.2010 - 17:29
Yarın maaşınızın Üçte birine veya yarı yarıya düşeceğini düşünün.
Siz emeğinizi arz etmişsiniz ve iş veren karşılığını verip emeğinizi satın almış.
Emeğinizi satın alan iş veren emeğinizi verimli bir şekilde kullanamıyor ise sorulusu siz olamazsınız.
Son zamanlarda yaşadığımız en demokratik en insani eylemi izliyoruz.
İş veren kendince haklı olabilir, ancak insan odaklı bir tavır alıp emeğini talep ettiği ve yıllarca kullandığı kişileri bu mağduruyetten kurtarabilir.
4/C zaten insani bir uygulama değil.
Muhalefetin ve tüm sağ duyulu kişilerin duracağı yer Tekel işçilerinin yanı olmalıdır.
.
WaLe
Bazen kısa ve öz olarak o kadar güzel anlatıyorsun ki. Bu yazıda onlardan birisi. Aynen katılıyorum.
#50
Gönderim zamanı 01.02.2010 - 21:18
Hükümet ile Türk-İş arasında TEKEL işçilerinin durumuyle ilgili yapılan ve uzlaşma çıkmayan toplantının ardından, iktidar kadanından da açıklama geldi.
Tekel işçileri için uzlaşma yok
ntvmsnbc
ANKARA - TEKEL işçilerinin durumuyla ilgili Hükümet adına Türk-İş'le görüşmeleri yöneten 3 bakan; Hayati Yazıcı, Mehmet Şimek ve Ömer Dinçer, kameraların karşısına geçti.
Konuyla ilgili açıklama Hayati Yazıcı'dan gelirken, Bakan, perşembe gününden bu yana yürüttükleri çalışmaları ve Türk-İş heyetiyle yaptıkları görüşmeyi anlattı.
"4-C kapsamında istihdam edilmelerinin adil ve doğru yöntem olduğu konusunda karar aldık" diyen Yazıcı, "Sorunun çözümü noktasında Türk-İş heyetinin iyileştirme önerilierini de ciddiyetle dinledik.
En önemli eleştirileri geçici süre, emekli olmaları halinde ikramiye alamamalarına ilişkin düzenlemeydi. Çalışmalarımız neticesinde Sayın Kumlu ve arkadaşlarına, emekli olunduğunda 4-B üzerinden ödeme yapılacağını söyledik. İlave olarak ücretlerin yüzde 25-30 dolayında artırdık, ayrıca izinler 22 güne çıkarıldı...
Ancak önerilerimizi kabul etmediler ve ısrarla kadrolu işçi olarak istihdam edilmesi önerilerini tekrarladılar. 1500 TL ücret dahi verilse 4-C'nin kabul edilmeyeceğini söylediler..." dedi...
********************************************
Bakın,sorun maaşın yüksekliği,tazminatlar,izn vs. değil.Sorun sözleşmeli çalıştırılmak.Adı üstünde sözleşmelisiniz,istenildiği zaman sözleşmeniz feshedilip kapının önüne koyulacaksınız,çalışma saati sonunda işe devam etseniz bile mesai yok,istenildiğinde başka yerlere,fason işçi olarak gönderilebileceksiniz.
Çalıştığım kurumda,başka bir iş yerinden değil de,direk dışarıdan işe alınıp,sözleşmeli statüsünde,memur olarak çalışanlar var ve maaşları 3250TL. Bunun dışında SGK hakkından başkaca hiç bir hakları yok.
Zamanında,dağıtılan Köy Enstitüleri işçileri,özlük haklarıyla kamu kurumlarına yerleştirilmişlerdi.Basından öğrendiğim kadarıyla yine özelleştirilen SEKA işçilerinden altıyüzü Kocaeli Belediyesi'ne yine özlük haklarıyla yerleştirilmişler.
Yani,bu TEKEL işçilerinin 4-C kölelik yasasına tabi tutmadaki ısrar niye? Başbakan,bu hükümeti TEKEL işçileri düşüremez,beniş halk getirdi,halk indirir demiş. Bu halkın içinde kendisine,büyük çoğunlukla oy veren TEKEL işçileri ve aileleri de var. Büyük çoğunluğu da,kendilerine iş vadedildiği için oy vermişlerdir.
Başbakan,tarihi yoklarsa, küçük halde başlayan işçi eylemlerinin,direnişlerinin nasıl da devleşip hükümetler devirdiklerini pek ala görebilir.
#51
Gönderim zamanı 02.02.2010 - 11:31
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#52
Gönderim zamanı 02.02.2010 - 17:56
bu ne demek, ülke o kadar kötü durumdaki buna bile razı insanlar demek, itiraf gibi çıkış olmuş..
ne yani o iş için bi sürü kişi var die hak aranmıcakmı yaNİ..
bu mantıkla KPSS yede milyonlarca insan giriyo bize zam falan vermesinler =)
#53
Gönderim zamanı 02.02.2010 - 20:20
Belki de anmak için
bi damlacık bir sessizliği
#54
Gönderim zamanı 03.02.2010 - 10:16
4C
İnsanlar 50 gündür orda...
Hâlâ yeni yeni merak eden var:
“Şekerim, nedir bu 4C?”
*
Cut.
Colour.
Clarity.
Carat.
*
Budur 4C.
*
Pırlanta alırken, bunlara dikkat edeceksin... Ki, alıp satabilesin.
*
Türkiye Cumhuriyeti’nin Tekel gibi, şeker fabrikaları gibi, tek taş mücevherlerini satarken 4C’li yapacaksın ki, renk, berraklık filan, cillop gibi olsun...
Yükte hafif olsun.
*
E her işçi bi pırlantadır zaten!
*
Sıradan insandılar...
Komple 4C’li yapıldılar.
Daha nasıl onurlandırılsınlar?
*
Bakın mesela...
Tezek alıyorsun, KDV yüzde 18.
Pırlanta alıyorsun, KDV sıfır.
*
Elini vicdanına koy...
Hükümet gibi “merhamet”li ol...
Hangisini alırsın?
Tezeği mi?
Pırlantayı mı?
*
Dolayısıyla, hani sendikanın önüne kurdukları naylon çadırlara “Batman çadırı, İzmir çadırı, Bursa çadırı” filan yazıp, vitrin gibi diziliyor ya işçiler...
Olmaz öyle!
*
“Elmas çadırı, Yakut çadırı, Safir çadırı” yazın... Kıymetinizi bilin biraz.
#55
Gönderim zamanı 03.02.2010 - 12:37
dün bir arkadaşa sordum söyledi.
kısaca şöyleymiş; (yanlışsam düzeltin) tekel özelleşiyor ve bazı işçiler açıkta kalıyor. devletin de bu açıkta kalan işçilere aynı şartlar altında istihdam edeceği bir fabrikası neyim olmadığından başka alanlarda çalıştırıyor.
ancak tekel işçilerinin daha önceki maaşı net olarak 1300 küsürken yeni çalışacağı yerde maaşı net 772 tl oluyor.
tekel işçileri de buna isyan ediyorlar.
şimdi burada tekel özelleşince nasıl bu kadar fazla eleman açıkta kalır, daha önce neden alınmış falan filan bunlar ayrı bir tartışma konusu ve tartışılmalı.
ancak bunu bunun suçunu kalkıp da bu tekel işçilerine yüklemek olmaz.
bu insanlar daha önce bir maaş alıyorlarmış ve hayatlarını da bu maaşa göre kurmuşlar. o maaşa göre çocuk yapmışlar, o maaşa göre çocuklarını okula yazdırmışlar, o maaşa göre evde oturmuşlar falan filan.
bu yüzden bu insanlar resmen ve alenen mağdurdur. wale'nin dediği gibi sağduyulu kişiler tekel işçilerinden yana olmalıdır.
#56
Gönderim zamanı 03.02.2010 - 13:07
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#57
Gönderim zamanı 03.02.2010 - 16:23
Necati Doğru
Bakan Çiçek’in oğluna var TEKEL işçisine yok!
Karamsar, üzgün, bedbin, umutsuz değilim. Ülkemizde “gazetecilik” aydınlık geleceğine doğru hızla koşuyor. Siz de izliyorsunuz. İki tür gazetecilik oluştu. Biri; “pusucu gazetecilik” ki bu; tatari babadan-cemali dededen torpilli, kolejlerde okumuş, köşklerde pasta ekmeğiyle büyütülmüş, kibir küpü ve egosu şişmiş tipler, sübvansiyonlu gazetelerinde oturuyor, kendilerine “bavulla evrak” getiriyorlar.
Pusucu gazeteci!
Hiç şüphelenmiyor.
Araştırmıyor. Sormuyor.
Pusucunun bavulcusu, getir-götürcüsü, egemenin ve iktidarın yandaşı olmayı kabulleniyor ve eline verileni aynen gazetesinde yayınlıyor.
Diğer gazeteci türü; şüphelenen, araştıran, doğrulatan ve sonra halk da doğruyu öğrensin diye yazan “dürüst gazetecilik” ki; bunlar duyum alıyorlar, şüpheleniyorlar, araştırıyorlar, belgeliyorlar ve yazıyorlar.
Pusucu gazetecilik!
Dürüst gazetecilik!
Ülkemizde şimdi bu iki tür gazeteciliğin mücadelesi var. Halk yani gazete okuru avanak değil. Kim pusucu gazeteci, kim dürüst gazeteci; ayrımını yapar. Pusucular tarihin çöplüğüne gidecek; önünde sonunda ayakta dimdik, dürüst gazeteciler kalacak.
Bana genç gazeteciler geliyor. Onlara “dürüst gazetecilik” yolunu seçmelerini öğütlüyorum.
Seviniyorlar.
Geçen gün bir duyum aldım; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı da yapmış, Hükümet Sözcüsü Sayın “Cemil Çiçek’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek’in devlet şirketi olan Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticaret A. Ş’de Yönetim Kurulu’na atandığını” haber veriyordu.
Doğru mu bu duyum?
Nasıl olur!
TEKEL işçileri Ankara’da “Bizi işimizden atmayın, aynı maaşımızla, aynı haklarımızla devletin başka kadrolarında çalışmaya devam edelim; çoluğumuz-çocuğumuz var...” diyerek “ölüm oruçlarına” yatıyorlar. Başbakan da “devletin kasasını size soydurmam” diye onları horluyor, aşağılıyor, ötekileştiriyor. Bakan’ın oğlu ise Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticaret A.Ş’nin Yönetim Kurulu’na üye olarak atanıyor.
Hiç olacak iş mi?
Şüphelenmek gerekli.
Doğru olamaz, babasının iktidarı TEKEL işçilerine “fabrikaları yabancıya sattık, size iş kalmadı, alın kıdem tazminatını ve ihbar tazminatını çekin gidin... Özel iş kurun... Koç gibi, Sabancı gibi siz de birer holding olun...” diye dalga geçer gibi öğütler verirken Bakan’ın oğlu devlet şirketinde yönetim kurulu üyesi olmayı kabul etmez.
Babasından utanır.
Kabul edemez, değil mi?
Ben de şüphelendim.
Araştırdım.
Allahım, büyüksün!
Duyum doğru çıktı.
Bakan Cemil Çiçek’in oğlu Ahmet Çağrı Çiçek; kıymetli arsalarıyla birlikte fabrikaları İngiliz-Amerikan sigara şirketine satıldığı için yani varlıklarının tamamı özelleştirildiği için yapacağı hiçbir şey kalmayan ve “tabela şirketine” dönüşen devletin şirketinin yönetim kuruluna atanmış.
Göreve başlamış.
Tarih: 14 Temmuz 2009.
Bakan’ın oğlu “tabela şirketine” dönüştüğü için tamamen iktidar yanlılarının arpalığı gibi kullanılan Sigara Sanayii’nde yönetim kurulu üyeliği kapmış.
Ayda ne alıyor?
Araştırıyorum yazacağım.
Yazmalıyım; Çünkü Bakan’ın oğlu Ahmet Çağrı Çiçek, önce “Meclis’te memur kadrosuna” alınarak iş hayatına başlamış, sonra Tekel’i Amerikan şirketine satan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nda “Başkan Müşaviri” olarak daha iyi bir işe geçmiş. Sonra da yapacak hiçbir işi kalmamış fakat varlığı arpalık olsun diye devam ettirilen devletin Sigara Sanayii’inde yönetim kurulu üyesi yapılmış.
İki tür gazetecilik var.
Pusucu.
Dürüst.
Dürüst şüphelenir.
Şüphelenmek sağlıktır.
#58
Gönderim zamanı 04.02.2010 - 16:52
AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...
#59
Gönderim zamanı 04.02.2010 - 17:37
akp nin programı yok dervişin devamı diyenler bugün akp yi eleştiriyor programı die =)
sağduyulu (solduyulularda olur) bakılsa gerçekten komik
bugün iktidarda kim olursa olsun tekel özelleşecekti ha bi yıl önce ha bi yıl sonra
sadece devlet memurlarına bu sistemde iş güvencesi var, ssk lı hiç kimseye yok (malesef)
yarın belki muhalefet iktidarda olcak iktidar muhalefette..
ve tablo değişmeyecek, erdoğan gene üstteki fotodaki gibi olcak bugün tekel işçilerinin yanında olanlarda sırtını dönecek olaya bu kadar basit..
#60
Gönderim zamanı 06.02.2010 - 13:24
Necati Doğru
Açıklık açıklığı, saydamlık saydamlığı, aydınlık aydınlığı kovalar. Haber, haberi çağırır. Fikrini takip etmeyen fikirsiz olur. Haberinin devamını merak etmeyen habersiz kalır. Haber, kendi devamını getirir.
Getirdi.
Eski devlet bakanlarından ve iktidardaki hükümetin sözcüsü Cemil Çiçek, beni dün bu köşede yazdığım; “Bakan Çiçek’in oğluna var, TEKEL işçisine yok” başlıklı yazımın takipçisi olarak aradı.
Bilgi verdi, dedi ki:
Oğlum ismini sildirdi.
Ben de dedim ki:
Sayın Bakan, nasıl olur; ben önceki gün (salı) devlet şirketi Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticareti A. Ş’nin internet sitesine girdim baktım. Sizin oğlunuz Ahmet Çağrı Çiçek, Yönetim Kurulu üyeleri listesinde 5. sırada yer alıyor. Çıktı (print) da aldım, işte liste önümde duruyor. Dilerseniz size fakslayayım.
Bakan, izin istedi.
Oğlumla konuşayım dedi.
Telefonu kapattı.
10 dakika sonra yeniden aradı. Dedi ki; “Yönetim Kurulu üyeliğinden ayrılmıştı, ismini listeden silmemişler; konuştu, silecekler.”
***
Hatırlatayım; dünkü yazım, vahşi bir kapitalistin ve “neoliberal” diyorlar, ipek yumuşaklığı kılığına girmiş yeni liberal işverenlerin bile yapmaktan utanacağı şekilde vicdanı bir yana bırakıp, özelleştirmenin ana hukuki özüne vücut çalımı atarak, TEKEL işçilerinin kapı dışına konulması, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in oğlunun ise fabrikaları İngiliz-Amerikan şirketine satıldığı için yapacak hiçbir işi kalmamış “iktidar arpalığı tabela şirketi haline dönüşmüş” Sigara Sanayii A. Ş’ye Yönetim Kurulu üyesi olarak atanması üzerineydi.
Dün Bakan bana anlatıyor:
Oğlumun eğitimi yeterlidir.
İşsiz mi kalsın!
Özel şirketten istiyorlar.
4 misli maaş veriyorlar.
Laf olur diye gitmiyor.
Devlette çalışıyor.
Atama kanunlara uygundur.
***
Yasalara uygun olabilir ama “vicdana” uygun değil. 12 bin yaprak tütün işçisi, devletin diğer kurumlarında herhangi bir yerde işe yerleştirilip, aynı maaş ve aynı haklarla çalıştırılmayıp kapı dışına konulurken, iktidar partisinde bakanlık yapmış bir partilinin oğlunun Yönetim Kurulu’na alınması, maaşının yanısıra her ay hakkıhuzur ödenmesi, şoförlü makam arabası tahsis edilmesi etik değil.
Halkı kandırıyorsunuz.
Yani vahşi özelleştirmenin miladı haline gelmiş Tayyip Erdoğan Hükümeti’nin kadrolarını doldurduğu Özelleştirme İdaresi, 72.5 milyonluk milleti aldatıyor. Özelleştirme Kanunu, “özelleşecek devlet fabrikalarında çalışanlar aynı özlük hakları ile devletin başka kurumlarında işe yerleştirilir” diye çıkmıştı. Kanuna, bu iktidar zamanında (2004 yılında) geçici 18. madde eklenmesiyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda 4C olarak anılan “geçici personel statüsü” peydahlandı. TEKEL işçileri işte bu yeni peydahlanan “4C maddesine” sokularak ve “size devletin kasasını soydurtmam” diye aşağılanıp hakaret edilerek, cami avlusuna bırakılmış babası belirsiz piç çocuklar gibi dışarıya atılıyor. Bakan’ın oğlunu ise Yönetim Kurulu üyesi yapıyorlar.
***
Vicdanı olan sorar:
Özelleştirme sonrası 12 bin TEKEL işçisi işsiz kalmasın diye Dünya Bankası’nın da uygulamayı kabullenip parasal destek vermesiyle “işçiyi eğitimden geçirerek devletin diğer birimlerinde işe yerleştirme programı” niçin yapılmadı?
Bu programı kim engelledi?
Bu vicdansız engeli kim icat etti? Özelleştirme İdaresi’nde 2004 yılında yasaya geçici 18. maddeyi eklemeyi akıl eden uzman kim? Adı ne? O da mı yönetim kurulu üyesi?
Açıklık, açıklığı çağırır.
Aydınlık, aydınlığı getirir.
Haber, haberi kovalar.
Soruma cevap isterim!
***************************************************
Demiri tavında dövmeli!
Necati Doğru
Madem ki, geldi tavına dayandı “demiri tavında” dövmeli. Gerçeği zamanında söylemeli. Söyleyeceğim. Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu, bu hafta içinde bu köşede çıkan; “Bakan Çiçek’in oğluna var TEKEL işçisine yok” ve “Bakan Çiçek’in oğlu ismini sildirdi” başlıklı yazılara bir cevap gönderdi.
Yasalara uygun diyor.
Hep yapıyoruz diyor.
Özel uygulama değil diyor.
Bakan’ın oğlu işletme ve ekonomi mezunu halen üniversitede yüksek lisans yapıyor diyor. Bakan’ın oğlundan “Başkanlık Müşaviri” kadrosunda yararlanmaktayız diyor. Kendisine şöförlü makam aracı vermedik diyor. TEKEL işçilerini eğitmek için seminerler yapacaktık, işçiler itibar etmedi diyor. Özelleştirilecek şirketleri, “iktidar partisinin arpalığı haline getirmiyoruz” diyor.
Güzel.
Madem ki, “şirketleri arpalık” haline getirmiyorsunuz, Siirt’de seçimlerin yenilenmesi kararını vererek Tayyip Erdoğan’a milletvekili seçilme ve başbakan olma yolunu açan YSK’nın o dönemki başkanının oğlu Özelleştirme İdaresi’nde bir dairenin başında bulunuyor mu, bulunmuyor mu?
***
İtham etmiyorum.
Yakıştırma yapmıyorum.
Çalışkandır. Dürüsttür.
Okulu yeni bitirmiş biri olmasına rağmen Daire Başkanı olabilecek kadar yeteneklidir. Şüphem yok. Hakkıyla almıştır. Genç insan bunlar, kırmak da istemiyorum. Fakat siz; bana açıklama gönderen Özelleştirme İdaresi Başkanı sayın Ahmet Aksu, size soruyorum.
Bana söyleyiniz:
“Bu da bir tesadüf” müdür?
Bakan’ın oğlu tesadüf!
YSK Başkanı’nın oğlu da mı tesadüf! Diyelim ki o da tesadüf, peki şu soruyu cevaplayınız: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne yani 2010 yılına kadar Özelleştirme İdaresi’ne “özel sektöre satılsın” diye devredilen kaç şirket var? Ve bu şirketlerin Genel Müdürlüğü’ne atananlardan kaç kişi, 6 ay genel müdürlük yaptırılıp emekli oldu?
Biliyorsunuz: Ballı kıyaktır.
Özelleşecek şirketin genel müdürlüğünü 6 ay yapan kişi; müsteşar yardımcısı seviyesinden emeklilik hakkı kazanır. Yani bu ballı kişilerin 6 aylık genel müdürlük yapabilmesi onlara “emekli maaşı” artı “makam tazminatı” artı “temsil gideri karşılığı” 3600 ek göstergeden aylık 3 bin TL’ye yakın emekli maaşı sağlar. Kendilerine bu kıyak çekilmeyenler ise bin 300 TL emekli maaşına razı olurlar.
***
Sayın Ahmet Aksu!
Bana ayrıca söyleyiniz.
Sizin davanız ne oldu?
2005’te Özelleştirme İdaresi Başkanı sayın Metin Kilci (şimdi Enerji Bakanlığı müsteşarı) ve siz sayın Ahmet Aksu, devlet şirketi Sümerbank’ın 50 yıl önce kurduğu Manisa’daki Pamuklu Mensucat Fabrikası’nı arsalarıyla birlikte 3 milyon 750 bin dolara Ortak Girişim Grubu adlı bir şirkete satılmasına karar verdiniz. Bu Ortak Girişim Grubu’nun başkanı AKP’li Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar idi. Şirketi alan grubun ilk yaptığı iş; fabrikanın 90 dönümlük kıymetli arsasının 55 dönümlük bölümünü alışveriş merkezi yapılmak üzere KİPA TESCO adlı yabancı bir şirkete 13 milyon 750 bin dolara satmak oldu. Böylece AKP’li başkanın şirketi, arsanın bir bölümünü satarak yatırdığı paranın 4 katını 4.5 ay sonra, taş atmadan, çalışmadan, terlemeden kazanıverdi. Bunun üzerine savcı, siz Ahmet Aksu hakkında da “düşük değer tespiti yaparak devleti zarara uğratmaktan” dava açılmasını istedi. O sıradaki Maliye Bakanı (Kemal Unakıtan) sizi korumaya kalktı, dava açılmasına izin vermedi, fakat Danıştay yargılanmanıza karar verdi.
Bu dava ne oldu?
Bana söyleyiniz.
Bu davalarla yargılanların, “TEKEL işçisini 4/C’ye zincirleyecek girişimleri” yapma hakkı olabilir mi?
Demiri tavında dövmeli!
Dövmeye devam edeceğim!
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Planking - Dünyanın En İlginç Eylemi / Modası Korkutuyor |
Üçüncü Sayfa | shy |
|
|
|
Telekomda tekel sektörel büyümeyi durdurdu |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Taksim'de WikiLeaks eylemi |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Facebook'tan 'öpüşme eylemi'ne sansür |
İnternet | Haberci |
|
|
|
Anket: Cenaze alkışlama eylemini doğru buluyor musunuz? |
Anketler | Canan |
|
|
41 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 41 ziyaretçi, 0 gizli