Mahallemizdeki namus bekçisi ağabeyler.
Dün akşam her zamanki gibi uyku tutmadı. Mutfağa gittim. Dolabın kapağını açıp bakınmaya başladım. Ancak çok kötü bir şey oldu. Dolapta yoğurdun kalmadığını çok büyük bir teessürle müşahede ettim. Olamazdı böyle bir şey. Bir kase yoğurt yemeden uyumama hastalığına yakalanmış şok durumlarındaydım. Saat de epey ilerlemişti. Neyse sağlık olsun dedim. Mutfağın camından sokağı seyretmeye başladım. Derken sokağın başında bir genç kızla bir genç erkek ele ele tutuşarak bizim apartman istikametinde yürüyorlardı. Derken durdular. Anladım ki kızla erkek artık kendi sokaklarına girmek üzereydiler ve ayrılık vakti gelmişti. Kız erkeği son kez yanağından öptü.
Öbür tarafta bizim apartmanın hemen karşı apartmanının önündeki giriş merdiveninin önünde sigara içerek muhabbet eden bir takım gençler vardı. Yüksek sesle bibirlerine el şakaları yapıyorlar, arada merdivenlerin kenarına sakladıkları biralarını yudumluyorlar, karı kız muhabbetleri yapıyorlardı.
İçlerinden bir tanesi sokakta birbirlerinden ayrılıp evine gitmek üzere olan genç çifte sinirle bakıyordu. Birden bire ayağa kalktı ve genç çifte doğru yürümeye başladı. Ben de onları seyrediyordum. Genç çiftin yanına geldiklerinde bu kahraman delikanlı biraz da yüksek bir sesle bağırmaya başladı; “siz utanmıyor musunuz sokak ortasında böyle ulu orta fingirdeşmeye ha” diyordu. Genç çift neye uğradığını şaşırmıştı. Zannediyorum ki kızı daha önce tanıyordu. Kıza döndü ve; “hadi sen evine git” dedi. Kız; “Kenan abi ne olur yapma o benim arkadaşım” diyordu. Ancak adamı tanıdığından mıdır nedendir adamdan korktuğu her halinden belliydi. Ancak adam kız ne söylerse söylesin dinlemiyordu. “hadi sen evine” diyordu. “Bizim bu gençle konuşacaklarımız var. Daha sonra da senin babanla konuşacağım zaten.” Kız çok korkmuş neye uğradığını şaşırmış ve ağlamaya başlamıştı. Sonra koşarak evinin yolunu tutmuştu.
Genç kızın arkadaşı olan erkek de neye uğradığına şaşırmıştı. Bir yandan sevdiği kızın tanıdığını düşündüğü abi ile münakaşaya girmek istemiyor bir yandan da sevdiği kızın üzülmesini istemiyordu.
Öbür taraftan mahallenin delikanlıları hep bir olup delikanlının yanına geldiler; “bak dediler bu seferlik seni affediyoruz. Bu mahallenin namusu bizden sorulur. Eğer ki seni bu kızın yanında bir daha görürsek anandan doğduğuna pişman ederiz” diye tehditler savuruyorlardı. Çocuk; “ben tuğçe’yi seviyorum o’nunla evlenmeyi düşünüyorum. Okulumuz bitince evleneceğiz” deseler de mahallemizin namus bekçileri dinlemiyorlardı.
Sonra çocuğu göndermişlerdi. Derken iki dakika sonra yaşlıca bir adam sokağın başında belirdi. Mahallemizin delikanlısı adamın yanına gitti ve sokak ortasında adama dert vermeye başladı: senin kızın sokak ortasında el alemin adamlarıyla fingirdiyor sen hala burada dolanıyorsun demişti. adam bir hışımla evine doğru hızla gitti.
Mahallemizin namusu kurtulmuş hepimiz mutlu olmuştuk. Mahallemizin namus bekçileri olan ağabeylerimiz olmasaydı bizler ne yapacaktık Allah bilir.
Tamamı uydurmadır.