CHP’li Kılıçdaroğlu, ‘genel af’tan bahsetti diye kıyamet koptu. Gerçi, ‘hangi bağlamda bahsetti, bahsetti ise arkasında ne ölçüde durdu?’ sorularının cevabı da net değil, ama velev ki, ‘Toplumsal barış adına genel affı da düşünmeliyiz’ demiş ve arkasında durmuş olsun. CHP’den Kürt meselesi konusunda ‘gerçek sol’ bir tavır bekleyen birkaç aydın dışında kimi memnun edecekti?
Kim bu adıma el uzatacaktı?
MHP’yi geçelim, Kürt açılımı için muhalefetten destek bekleyen iktidar partisinin tavrına bakar mısınız? İlk bulduğu fırsatta, muhalefet partisini ‘Öcalan’ı serbest bırakmaya teşebbüsle’ suçlayabiliyor. Demek ki, adamlar havaya girip açılımı desteklemeye kalksalar, ilk olarak iktidarı karşılarında bulacaklardı.
Herkesin ilk bulduğu fırsatta, rakibini, hatta eylem yapan işçiyi, ‘PKK yandaşlığı’, ‘Öcalan’ı serbest bırakmak fikri’ ile ezmeye çalıştığı bu ülkede mi açılım yapılacak? Bu ülke mi demokratikleşecek? Ermenistan açılımında da bir ölçüde benzer bir şey olmadı mı? Olayı protesto eden Azerileri teselli ve temin etmek için herkes birbiriyle yarışmadı mı?
Sonra, aynı yarış ‘Ermeni soykırımı’ tasarısını Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi’nden geçiren ABD’ye tepki konusunda yaşanmadı mı?
Demek ki neymiş? ‘Milliyetçilik’ siyasi tabloda çok ciddi bir etkenmiş! Muhalefetin üzerinden kolayca siyaset yapabildiği, iktidarın tabanını kaybetme korkusu ile giriştiği işlerde ikide bir ayağına dolanan bir hususmuş! ‘Ne söylemeye çalışıyorsun, ne yani böyle olması iyi mi?’ diyeceksiniz. Milliyetçiliğe inananlar için iyi olabilir, benim için değil! Bu milliyetçilik dozu ile daha demokratik bir ülke hayali kuramayız. Burası kesin!
Peki bu duruma mahkûm muyuz? Bence hayır! Daha demokratik bir Türkiye için bu tablonun zaman içinde değişmesi gerekirdi, bunun olması için de, birçok konuda toplumsal bir rehabilitasyon sürecine gerek vardı. Kuru kuru milliyetçilik aleyhine atıp tutmak yerine, toplumun, birçok meselede ‘ikna’ edilmeye hiç olmazsa çaba göstermesi şarttı.
Oysa, bizim ‘demokrat aydınlar’ımızın çoğu, ‘milliyetçiliği ilkesel olarak mahkûm edersek ortadan kalkar’ sanıyorlardı. Milliyetçiliği dönüştürmek için ciddiye almak gerektiğini hiç düşünmedikleri gibi, bu hatırlatmayı yapanları da ‘empati’ beslemekle suçlamakla meşguldüler. Ne kadar milliyetçilik eleştirisi yaparlarsa, bu sorun o derece ortadan kalkar diye düşünüyor olsalar gerek, bunun dışında hiçbir şey yapmaya tenezzül etmiyorlardı.
Önce AB’cilikle, sonra demokratik bir dinamiği temsil eden bir iktidarın peşine takılarak işin kolayını buldular. Sonuçta ne oldu? Nihayetinde, milliyetçi-muhafazakâr bir tabana sahip bir kitle partisi olan iktidar partisi de, işi fazlasıyla hafife aldığı için, tabandan gelen tepkilerle, en iddialı olduğu konularda savrulmaya başladı.
Bence, şu sıralar olan biten budur. Her şeyi ‘Ergenekon kışkırtması’ ile açıklayanlar dışında başka bir izahı olan varsa dinlemek isterim. Ne kadar demokrat olduklarını birbirine ispatlama yarışına girip, sonunda kendi kendini kutlama dışında bir hedefi olmayan ‘demokratları’ bir yana bırakıyorum. Niyeti halis olanlara, söylemek istediğim şu; temennilerle gerçekleri karıştırmaktan da, işin kolayına kaçmaktan vazgeçelim. Vazgeçmezsek, istemediğimiz tablolar giderek daha fazla karşımıza dikilecek.
Kaynak