İçerik değiştir



- - - - -

Mimar Sinan’ın Sırları


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 8 yanıt verildi

#1 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2010 - 19:00


Birkaç yıl önce, Süleymaniye Camii’nin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılmış. Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş. Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış.
Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş. Hemen Türkiye’nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Ortaya bir sürü fikir atılmış.
Her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış. Tartışmalar sürerken caminin içinde büyük bir karmaşa sürüyormuş. Ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühendis kemerleri inceliyormuş.
Bu adamlardan biri dolanırken, kazara, gizli bir bölme bulmuş. Bölmede, üzerinde eski yazı olan bir not varmış.Uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal olduğu belgelenmiş.
Bu kağıt parçası bizzat Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan bir mektupmuş. Mektupta yazılanlar günümüz Türkçesine tercüme ettirilince ortaya söyle bir metin cıkmış.
” Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz.” Koca Sinan, kademe kademe, kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyormuş.
Bu oyuk içinde yer alan bir şişe ve şişe içindeki notta söyle bir şey yazıyormuş: ” Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse eski taşın yerine takılacak.
Yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin”. Heyet Sinan’ın söylediklerini aynen yapmış.
Süleymaniye camisi böylelikle kurtarılmış.

Bu mektup su an Topkapı Sarayı’nda saklanıyormuş.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş. Heyet İmar ve iskan Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış.
Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan’ in kalfalık eseri Süleymaniye Camisi’yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi’ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş.
Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler.
Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar. Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise şaşkınlıkları ikiye katlanmış.
Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne’ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi’ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce şaşkınlıkları iyice artmış.
Selimiye’nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya’ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani su an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bir gün Selimiye Camii’ne girenler, kubbenin altında bir Japon’un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler.Tabii hemen Japon’u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır.
Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar.Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş; "Bu imkansız. Ben yılların mühendisiyim.
Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum….. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı.
Bu imkansız, orada hiçbir şey yok,orada hiçbir şey yok."

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmış.Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş.Uluslar arası bir grup bilim adamı toplanmışlar.Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler.
Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.
Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karsılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse….
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim

#2 KENAN6

KENAN6

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 23 Mesaj

Gönderim zamanı 31.07.2010 - 18:51

GERÇEKDEN GÜZEL KONU TŞK

#3 epru'

epru'

    coupling uk gacısı

  • Üyeler
  • 6.579 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan

Gönderim zamanı 11.09.2010 - 18:11

ama bizde -hala- ve son sürat avrupa ve avrupa duayenleri hayranlığı. vay arkadaş. bi kez daha saygı duydum koca sinan' a.

Bu mesaj epru tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.09.2010 - 18:12


#4 vatandaşın biri

vatandaşın biri

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 24 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:izmir
  • İlgi Alanları:futbol idda iş güç para

Gönderim zamanı 21.09.2010 - 00:40

kanuni sultan süleyman döneminde mimarlar padişaha neden bütün büyük eserlerin ve yapıtların mimar sinana verildiğini sormuşlar bizde mimarız bizde yapabiliriz demişler.
kanuni.sormuş:
bu iki bilyeyi üst üste koyun sağlam bi şekilde dursun demiş.
mimarlar uğraşmış ama bilyeler üst üste durmuyor.
daha sonra bunun üzerine mimar sinanı huzuruna davet etmiş kanuni.
sinana bu iki bilyeyiüst üste koymasını buyurmuş.
mimar sinan parmağındaki yüzüğü çıkarmış bilyelerin arasına koymuş ve iki bilye üst üste durmuş.
bunun üzerine kanuni işte bu yüzden onun yapmasını istiyorum demiş.
e tabi bu demek değildir diğer mimarlar kötüdür. ama en iyisi mimar sinandı.
paylaşım çok güzeldi bende bana anlatılan bi hikayesini anlatmak istedim.
teşekkürler.
saygılar.Gönderilen ResimGönderilen Resim

#5 kara kız

kara kız

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 215 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:gemlik
  • İlgi Alanları:öncelikle işim yani turizm sonra vakit bulduğumda kitap okumak bol bol müzik dinlemek hiç vazgeçmediğim hayallerim.....

Gönderim zamanı 12.01.2011 - 17:09

vayy beee adamdaki akla zekaya bak ya birgün bunun olabileceğini tahmin ederek bi notu yazmış allahtan ki o gizli bölümü bulmuşlar


SEVDİÐİN KADAR SEVİLİRSİN

#6 ...:öslem:...

...:öslem:...

    (öslem)

  • Üyeler
  • 3.725 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:istanbul-izmir
  • İlgi Alanları:fasülyesi :)

Gönderim zamanı 17.01.2011 - 10:51

süpermiş...hayran kaldım... :girlinlove:
_Gönderilen Resim
_Gönderilen Resim

#7 suheda

suheda

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 410 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Kuzey

Gönderim zamanı 19.01.2011 - 23:21

Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi ...onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır.

Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir.
Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama,
aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.

Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.

Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin. Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.
Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:

Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay.

Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır ..

Alıntı

Gönderilen Resim


#8 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 29.01.2011 - 20:19

Mimar Sinan'ın bir şifresi daha çözüldü
Gönderilen Resim
Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1999'da meydana gelen Marmara Depremi'nde çökme tehlikesi geçiren Edirnekapı Mihrimah Sultan Camisi'ni Mimar Sinan'ın şifrelerini çözerek kurtardı.Gönderilen Resim
Mimar Sinan'ın, temelinin yeraltı sularından olumsuz etkilenmemesi için yaptırdığı kuyuların kapatılmasının caminin sonunu hazırladığı ortaya çıktı.
Gönderilen Resim
Restorasyon ve onarımla sağlamlaştırılan camide, 450 yıl önceki döneme dönüş yapıldı.
Gönderilen Resim
Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Mihrimah Sultan Camisi'nin görkemli günlerine geri döndüğünü söyledi.
Gönderilen Resim
15 gün içerisinde caminin açılacağını açıklayan Beyazıt, restorasyon ve onarım çalışmalarında tam bir 'geçmişe bir yolculuk' yapılarak, mühendislik örneği sergilendiğini anlattı.
Gönderilen Resim
Mimar Sinan, 450 yıl önce camiyi inşa ederken, temellerin yeraltı sularından etkilenmemesi için kuyu kazdırıyor.
Mimarlık dehası Sinan, yüksek kotta yapılan cami temellerinin ve zemininin sağlam kalabilmesi için bir miktar su ile temas etmesi gerektiğini düşünüyor.
Bu sağlamak amacıyla da kuyuları yaptırıyor. Hayati önem taşıyan kuyuların ne kadar vazgeçilmez olduğunun anlaşılamaması caminin sonunu hazırlıyor.Zamanla şehir şebeke suyu da gerekçe oluşturdu ve kuyular kapatıldı. Caminin temellerinin arası bu nedenle balçıkla doldu
Restorasyon kapsamında, etrafındaki çelikten koruyucu dayanaklar kaldırıldı. Toplam 97 güçlendirme kuyusu açılarak, cami zemini stabil hale getirildi ve kayma engellendi.
Gönderilen Resim
Cami bohçalanma yöntemiyle tamamen çevrildi ve temel sağlam duruma alındı. Mihrimah Sultan Camisi'nin 18 metre altından geçilerek, güçlendirme kuyuları birbirleriyle bağlı hale getirildi. Yetkililer, tarihi eserin gençlik dönemine döndüğünü söyledi.



Sabah
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim

#9 Taurus

Taurus

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 267 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Güzel bir yer..
  • İlgi Alanları:♫ ♬ ♪ ♩ ♪ ♫ ♬ ♪ ♩ ♪

Gönderim zamanı 04.10.2011 - 20:42

Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi ...onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca'da "Güneş ve Ay" anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan'dır.

Padişah kızını Rüstem Paşa'ya verir.
Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan'a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama,
aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Üsküdar'a, Saray'ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii'nin temelini atar ve 1548'de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki "etekleri yerleri süpüren bir kadının" dış çizgilerini verir.

Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı'da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul'un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan'a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan'ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.

Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar'daki camileri aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin. Ve 21 Mart'ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan'ın doğum günüdür.
Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:

Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar'daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay.

Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır ..

Alıntı



Sevgili Suheda'yı bir başka forum sitesinden de tanırım..Umarım hikaye için aşağıda yazacaklarımı üzerine alınmaz..

Bu hikayeyi ilk okuduğum zamanda rahatsızlık duymuştum, şimdi de aynı rahatsızlığı yaşıyorum..Elbette Mimar Sinan'ın Mimari dehasına ve ustalığına değil sözüm..Ancak; 50 yaşında ve üstelik evli bir adamın, 17 yaşında bir kıza olan aşkını dinlemek beni irite ediyor..Bunun adı aşk değil şehvettir bence ve günümüzde pedofoli olarak adlandırılan psikolojik bir rahatsızlıktır..(Mimar Sinan'a sapık tabirini yakıştıramadığımdan bunu kullandım)..Bunu sanki hoş bir şeymiş gibi dilden dile anlatmak ta bu yanlışa ortak olmaktır..

Son söz olarak; Fikrime karşı çıkacak olanlar; kendi kız evlatlarına, evli ve 50 yaşında bir adamın aşkına bakacakları gözden bakıp, öyle yazmalarını rica ediyorum..

Gönderilen Resim
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır.Zamanınızı ve neşenizi çalarlar..(Goethe)






Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli