Atatürk'ün kayseri'ye gidiş hikayesi.
O günlerde bir telaş, bir heyacan.
Gazi paşa hazretleri İncesudan geçecek!
Ahali tren istasyonunda toplanıyor.
Merak, heyecan ve hayranlıkla Atatürkün trenini bekliyorlar.
Uzaktan trenin sirenini duyuyorlar.
Davullar, zurnalar çalınıyor. Halaylar çekiliyor.
Talebeler tertemiz önlüklerini giymişler. Bağını bahçesini bırakan teyzeler, amcalar istasyona koşturmuşlar.
Neden sonra o eski buharlı tren istasyona geliyor ağır ağır.
Duruyor. Fooşşşş diye buharını salıyor şimendifer.
Etrafa yayılan o bulut gibi buhar yavaş yavaş dağılıyor.
Vagonun kapısında Atatürk görünüyor.
Millet nefesini tutmuş.
Yavaşça iniyor vagonun merdivenlerinden. Kalabalığın arasında garip garip duran bir ninenin yanına yaklaşıyor.
(Bizim akrabalara sorarsanız, anneannemin annesidir o nine.)
Atatürk eğiliyor, o ninenin elini öpüyor. Soruyor;
Anaaa anaaa, beni tanıdın mı... Kimim ben?
Nine başını kaldırıp şöyle bir Atatürkün yüzüne bakıyor, inceliyor.
Gülümseyerek şöyle diyor;
Paraların üstündeki gadasını aldığım deel misin sen?
Hayatımda dinlediğim en tatlı hikayelerden biridir bu.
Kayseriliyi de bu kadar güzel anlatan başka bir hikaye olamaz.
Paraların üstündeki gadasını aldığım!
Hasan Kaçan (heredot cevdet)