Hiç değilse,günü belli değil sevgilinin...Hergün başının etini yiyen kelimelerle,yan-yana, diz boyu dingilliği yenilemek gibi bir telaşım yok. İşte dank!. diye kafamın ortasında parlayan yakamozun denize amors vurma ihtiyacı da... Mevsim kış derim,işin içinden çıkarım günsüz bir zaman diliminde.
Özellikle istikrar isteyen bir durumdur gün ile baş edebilmek. Ki hiç umulmadık birinin ağzından, Kafka'nın şu sözleri dökülüyor. tırnak içerisinde söz konusu perişanlık doğuştan gelmiyor. Bu yüzden katlanılması daha acı veriyor insana. Çünkü ben de herkez gibi salakça bir eğitimin bile yerinden oynatamayacağı bir ağırlık merkeziyle dünyaya geldim. Bu kusursuz ağırlık merkezi,hala bende,kendisine ait vücut ise adeta ortada yok artık. Hiç bir iş göremeyen ağırlık merkezi de kurşunlaşır ve insanın bedeninde bir filinta mermisi gibi kalır hep. Ama söz konusu perişanlığı sonradan kazanmış da değilim,benim bir suçum olmadan doğup çıktı ortaya,bana yalnız katlanmak düştü. Dolayısıyla,ne kadar ararsam arayayım,içimde pişmanlık diye bir şeye hiçbir yerde rastlayamıyorum. Doğrusu böyle bir pişmanlık iyi bir şey olurdu,kendi içine akıtır göz yaşlarını,ağlaya ağlaya açılır,acıyı çekip bir kenara alır. Her işi bir namus sorunu gibi çözümler,bizi ferahlatarak ayakta kalmamızı sağlardı. tırnağı kapatıyorum. nokta.
Ella ella metsz ella,entu kağe viyella ( Kazım Koyuncu şu an, bu halime gülüyormudur acaba )
İşte Kazım Koyuncu umurumda.