DDK, Adli Tıp raporunu tamamladı
A.A 7 Temmuz 2010
Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Adli Tıp Kurumu ile ilgili değerlendirmelerini içeren raporunu tamamladı. Raporda, ''Bilirkişi müessesi sorunlu, kriminal uzmanı yetişmiyor'' dendi.
RAPORDA YER VERİLEN TESPİTLER
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın 2007, 2008 ve 2009 Yıllarına Ait Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi ile Adli Tıp Kurumu Hizmetlerinin Etkin ve Verimli Şekilde Yürütülmesinin ve Geliştirilmesinin Sağlanmasına ilişkin raporun özeti, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı.
Raporun; araştırma, inceleme ve denetleme kapsamında yer alan kuruma dair hizmete özel nitelikli tespit, değerlendirme ve öneriler içermesi nedeniyle özetine yer verildiği bildirildi.
Raporda, Münevver Karabulut, Güler Zere ve Hüseyin Üzmez gibi kamuoyunun gündemine gelmiş bazı olaylar ile Devlet Denetleme Kurulu'na intikal eden ihbar ve şikayetlerin ilgili olduğu vakalar hakkında yürütülen iş ve işlemlerin; konunun idari boyutu ile sınırlı olmak üzere incelendiği, neticede ulaşılan sonuçlara yer verildiği belirtildi.
Buna göre, raporda özetle şu sorun ve öneriler yer aldı:
-Cinsel suç mağdurlarının ruh sağlıklarının, bu eylem nedeniyle bozulmuş olup olmadığının tespitine dair dosyaların sayısında ciddi bir artış ortaya çıkmıştır. TCK'nın konuyla ilgili hükümlerinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda hukuk ve adli tıp çevrelerinde ortaya çıkmış bir görüş birliğinin olmayışı, bu süreçlerin işletilmesinde sorunlar meydana getirmektedir. Ayrıca, cinsel suç mağdurları ile ilgili olarak Kuruma intikal eden vakalara ilişkin süreçler (birden çok kez yapılan muayeneler vb. nedenlerle) çok uzun sürmekte ve mağdurların psikolojik durumları üzerinde olumsuz tesirler meydana getirmektedir
-Adli Tıp Kurumunun mevcut hukuki yapısı ve organizasyon biçiminin hizmetin sağlıklı bir biçimde ifası bakımından uygun olmadığı kanaatine erişilmiş olup; yaşanan olumsuzluklar ile bahsedilen eksiklik ve yetersizliklerin temelinde de esas itibarıyla bu husus yatmaktadır.
-İhtiyaç duyulan sayı ve nitelikte uzman personelin yetiştirilmesi sağlanamamakta; yetişmiş uzmanlar ise Kurum bünyesinde istihdam edilememektedir.
-Personel ihtiyacının karşılanması noktasında yöntemlerin yeterli olmaması ve/veya ikinci görevli personelden yararlanılmasının zorunlu görülmesi durumunda; daha fazla sayıda ikinci görevli personel istihdam edilmesi ve bunların mesailerinin daha büyük bir kısmını Kurum hizmetlerine ayırmalarının sağlanması gerekmekte olup; bunun sağlanabilmesi için ikinci görevli personele ödenecek ücretlerin makul seviyelere çıkarılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
-Birikmiş işlerin tamamlanması ve süreçlerin makul sürelerde sonuçlandırılabilmesini teminen, anılan Kurulun personel yönünden takviye edilmesi ve/veya başka yerlerde de bu Kurul ile aynı fonksiyonları üstlenecek yeni birimler (İhtisas Kurulları) oluşturulması gerekmektedir.
-Sistemin işleyişinde ayrıca, bilirkişinin cevap vereceği sorunun açık ve net olarak belirlenmemesi, hukuki konularda bilirkişiye müracaat edilmesi, raporların süresinde hazırlanıp ilgili merciye sunulmaması gibi başka problemler de mevcuttur. Bütün bu sorunların giderilmesini teminen alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi ve uygulamaya konulması için Adalet Bakanlığınca bir çalışma başlatılmalıdır.
-Bu hususun, Adli Tıp Kurumunun yeniden yapılandırılması ihtiyacı çerçevesinde yapılacak çalışmalardan ayrı şekilde mütalaa edilmesi mümkün olmayıp; belirtilen fonksiyonları ifa etmek üzere bu kurum bünyesinde, ancak sistemin bütün taraflarının katılımı ile 'Ulusal Adli Bilimler Konseyi' gibi bir isimle teşekkül ettirilecek yeni bir yapı oluşturulması gerekmektedir.
-Kurum Başkanlığı bünyesinde lisans öğrenimi sonrasında uzmanlık eğitimi ile birlikte yüksek lisans ve doktora programları da uygulayabilecek nitelikte bir yükseköğretim birimi (Adli Bilimler Akademisi) kurulmalıdır.
-(Adli Tıp Kurumu) olan isminin yürüttüğü bütün faaliyetleri tam olarak kapsayabilmesini teminen 'Adli Bilimler Kurumu' biçiminde değiştirilmesi uygun olacaktır.
ÜZMEZ DAVASI VE MÜNEVVER CİNAYETİNDE TARTIŞMALI HALE GELDİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Temmuz 2009'da eski Vakit yazarı Hüseyin Üzmezin cinsel istismar davası ve Münevver Karabulut cinayeti dahil birçok raporda tartışmalı hale gelen Adli Tıp Kurumunun denetlenmesi için DDKye talimat vermişti.
Adli Tıp Kurumu, 14 yaşındaki B.Ç.ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla yargılanan Hüseyin Üzmez davasında verdiği raporlarla çok eleştirilmişti. Kurumun, kız için ilk olarak verdiği, Ruh sağlığı bozulmamıştır raporunun ardından Üzmez tahliye edilmişti. Bu raporun ardından kurumda kapsamlı bir görev değişikliğine gidilmiş, yapılan itirazlar üzerine verilen ikinci raporda B.Ç.nin ruh sağlığının bozulduğuna kanaat getirilmişti. Bu rapor sonrası Hüseyin Üzmez yeniden tutuklanmıştı.
Adli Tıpın son olarak İsmailağa Camiinde işlenen cinayetten 2,5 yıl sonra rapor vermişti. Kurum, linç edilen Mustafa Erdalın kan örneklerinin bir kadına ait olduğunu rapor etmişti. Polisin itirazına rağmen yapılan ikinci incelemede de, kan örneklerinin bir kadına ait olduğu rapor edilmişti. Daha sonra Adli Tıpta yapılan araştırmada kan örneklerinin karıştığı ortaya çıkmıştı.
Tartışılan bir diğer olay ise Münevver Karabulut cinayeti. Adli Tıp, şüphelinin arandığı olayla ilgili, Karabulutun cesedinde farklı spermler çıktı raporu vermişti. Ancak raporun ardından otopsi sırasında Karabulutun cesedine bir başka cesetten sperm bulaştığı ortaya çıkmıştı.
*****************************************
Yandaş, yalaka, cahil cühelaların toplandığı bu arpalık kurum, ahlaksızların ahlaksızlıklarını akladığı gibi, Dursun Çiçeğin sahte imzasının da kendisine ait olduğu raporunu vermişti.
Buradan yola çıkarak, referanduma sunulması amaçlanan sözde yargı reformunun kabul edildiğinde, yandaş, yalaka, satılmış yargının kimi ne hale sokacağını anlamak için onların eline düşmeyi bekleyeceksiniz.