Atatürk ve diğer Dahiler gibi Fazıl Say da bu ülkeye LÜX gelir.
------------------------------------------O ve arkadaşları
MARİNA’nın iki futbol sahası büyüklüğündeki çekek alanı tıklım tıklımdı.
Bodrum’da ne kadar sandalye varsa toplanmış ama yetmemişti. Binlerce insan dışarıda kalmıştı.
Fazıl Say ve arkadaşları kemanda Cihat Aşkın, viyolonselde Çağ Erçağ, bandeneonda Tolga Salman, bariton Güvenç Dağüstün, neyde Burcu Karadağ, viyolada Efdal Aytun, kemanda Sevilay Ulucan’ın verdiği konser olağanüstüydü.
Bu kadronun iki küçük sanatçısı vardı.
Biri piyanist Iraz Yıldız... Schubert’ten bir parça çaldı.
Öteki de Berfin Aksu kemanıyla Mendelssohn’un keman konçertosunun birinci bölümünü seslendirdi.
Birisi 12, diğeri 13 yaşında olan bu iki sanatçının büyük yetenekleriyle gelecekte uluslararası birer değer olacakları kesin.
Her ikisinin de çok çalışarak Fazıl Say’ın kendilerine verdiği bu büyük fırsatı kullanacaklarına inanıyorum.
¡ ¡ ¡
Konserden sonra çok kişi Fazıl Say’ın bir deha olduğuna, onun bu ülkeye Tanrı’nın bir armağan olarak gönderildiğine bir kez daha inandılar.
Gerçekten de Fazıl Say sadece büyük bir virtüöz değil.
O müziğe tapan, çaldığı yapıtlarla bütünleşen, onları bambaşka bir yorumla yoğuran, şekillendiren bir sanatçı.
Örneğin o gece Bach’ı çalarken, trans halinde seslendirdiği parçanın bestekârıyla konuşuyor, yaptığı yorumu onunla tartışıyor, bazen kızıyor, bazen anlaşıp gülüyor, bazen derin hüzünlere kapılıyor, bazen çılgınca coşuyor, bazen piyanonun tuşlarını okşuyor, bazen onları amansız darbelerle inletiyordu.
Önce Bach uyarlamasını, arkasından Veysel’in Kara Toprak’ını ve Gershwin’in Summer Time’ını çalarken bana göre Fazıl Say o sahnede değildi.
Bize başka âlemlerden gönderiyordu o müziği.
Sonra arkadaşlarıyla birlikte seslendirdiği Ulvi Cemal Erkin’in piyanolu beşlisini, Katibim’i, Nihavend Longa’yı, Brahms’ın 5 No’lu Macar dansını ve Libertango’yu binlerce kişi büyülenmiş gibi dinledi.
¡ ¡ ¡
Fazıl Say’ın arkadaşlarına gösterdiği saygı izleyicilerin takdirine neden oldu.
Kendisi de izleyicilerle birlikte onları alkışladı. Bu davranış büyük sanatçılığın bir başka boyutuydu.
Gelelim arkadaşlarına. Cihat Aşkın kemanını parmaklarıyla yedi bitirdi sanki.
O küçücük enstrümanı yeri geldi hüngür hüngür ağlattı, yeri geldi coşturdu, yeri geldi konuşturdu, dertlendirdi. O gerçek bir keman ustası.
Viyolonist Çağ Erçağ... Onu uzun uzun anlatmaya gerek yok. İnanıyorum ki yakın gelecekte dünya onu iyi, hem de çok iyi tanıyacak.
Sevil Ulucan, Eftal Altun, Tolga Salman ve Burcu Karadağ ustalıklarıyla bu olağanüstü ekibi tamamlıyorlar.
Bir noktayı özellikle belirtmek istiyorum.
Arabesk konusunda Fazıl Say’ın isyanını anlıyorum.
Çünkü ben de zaman zaman aynı isyan duygularına sürükleniyorum.
Toplumumuzun arabeskle ruhunun beslenmediğine; tersine, arabeskin toplumumuzun ruh halini olumsuz etkilediğine inanıyorum.
Dikkat ederseniz arabesk Türk popunu da tutsak aldı.
Özellikle yazar ve sanatçı arkadaşlar Fazıl Say’*gunızmasınlar, onun yanında yer alsınlar.
Toplumu karamsarlığa sürükleyen, beğeni zevkinin gelişmesini engelleyen bu devşirme melankolik müzikten toplumu kurtarmaya yardımcı olmamız gerekir.
Fazıl Say isyanında yerden göğe kadar haklıdır.
Dünyanın hiçbir toplumu (Araplar dahil) kimliksiz, ne olduğu belli olmayan böyle bir müziğe tutsak değildir.
Tufan TÜRENÇ- Hürriyet
Edited by waranko, 24.07.2010 - 10:20.