25 Ağustos 2010, Çarşamba
Yılmaz Özdil yazıyor
http://213.243.28.86...l_27_191958.htm
Figüranın başrol oynadığı film
Fener-Trabzon maçı şöyle olmuş, Galatasaray-Bursa maçı böyle olmuş, Beşiktaşın karizması çizilmiş filan... Fani işlerdir. Bugün yenilirsin, yarın yenersin.
*****
Şurası kesin: Ligin en büyük yıldızı, Quaresma.
*****
Hagiden beri, futbolu ve giydiği formayı bu kadar seven bir yabancı topçu görmedim.
*****
Beşiktaşta ilk idmana çıktığı gün, toplamış kulübün hizmetli personelini etrafına, Herhangi bir sorununuz olduğunda lütfen benimle paylaşın, birlikte halledelim demiş... 17 yaşında Sporting Lizbonda forma giydiğimde bacaklarım titriyordu, bana en çok moral veren, kulübümün hizmetli personeliydi, onları hâlâ ailemin parçası gibi görürüm, sizler de benim ailemin parçasısınız, akrabalarımsınız, sorununuz olursa haberim olsun.
*****
Sadece futbolcu değil... Adam gibi adam.
*****
Bu nedenle, Helsinkiye attığı o muhteşem golünden sonra, herkesi bıraktı, gitti, Beşiktaşın emektar malzemecisi Süreyya ile kucaklaştı... Eminim, yarın çakarsa, aynı şeyi yapacak.
*****
Dolayısıyla, bizlere, yani gazetecilere düşen bir görev var... Quaresma gibi, futbolcuların dolaylı akrabası olan hizmetlilere sahip çıkmamız, haklarını teslim etmemiz gerekiyor.
*****
Mesela, Süreyya Soner...
*****
Heavy metal müzik meraklısı olan Quaresmaya Ümit Tokcan, Sabahat Akkiraz, Arif Şentürk dinleten... Kemal Sunal filmleri izleten... Türk yemeklerini tattıran, tanıtan... Son 28 senede Beşiktaşla yolu kesişen herkese emeği geçen... Binler tarafından karşılanan ama, sorunlu ayrılan Toshackı havalimanında tek başına uğurlayacak kadar vefalı... Tek kelime yabancı dil bilmediği halde, tüm yabancı futbolcuların konsolosluğu görevini üstlenen Süreyya.
*****
1953 doğumlu.
İstanbul, Zeytinburnu.
Sülalece Kara Kartal...
İlk aşılamayı dayısı yapmış.
*****
İlk mesleği, matbaacılık aslında... Ek gelir için, Yeşilçamda film setlerinde çalışıyormuş... Sigorta yok, gelecek kaygısı var, naapsam diye düşünürken, bir arkadaşının Ziya Doğanın okuldan arkadaşı olduğunu öğrenmiş, tanıştırsana demiş, tanışmışlar, Malzemeci olmak istiyorum demiş, Ziya kaç senedir bu işi yaptığını sormuş, Hiç demiş... Ziya çok sevmiş bu harbi adamı, Yarın 10da idman var, Şeref Stadına gel demiş, geliş o geliş.
*****
Bir harbi adam Ziya Doğan, bir başka harbi adam kazandırmış böylece Beşiktaşa.
*****
İki evladı var Süreyyanın... İkisinin de doğumunu görememiş, çünkü yurtdışındaymış.
*****
İlk evlat, erkek.
Süreyyanın eşi hamile, Beşiktaş Kıbrısta kampta, hoca Gordon Milne... Şak, haber gelmiş ki, yenge doğum yapmış... Daha 22 gün Kıbrısta kalmaları lazım... Eşini aramış telefonla, Oğlanın ismini koymayın, maçlar başlayacak, ilk gol atanın ismini koyacağım demiş... Neticede, dönmüşler Kıbrıstan, sezon başlamış, ilk hafta Trabzonspor, 0-0... İkinci hafta, Gençlerbirliği, 0-0... Araya milli maç girmiş, mecburen 15 gün de öyle geçmiş... Üçüncü hafta, Karabükspor... Karabük bu sene olduğu gibi, gene yeni çıkmış lige, kadrosu da bu seneki kadar sağlam değil, 3-4 atarız diye düşünmüş Süreyya... Maç başlamış, golü Walsh atmış iyi mi... Süreyya devre arasında adeta yalvarmış Metin Ali Feyyaza, Allah aşkına biriniz atın demiş... Sen merak etme abi demişler... İkinci yarı başlamış, maç bitecek gol mol yok, tam dakika 90, Walsh gene dalmış, vurmuş, gene gol... Maç bitmiş! Süreyya ağladı ağlayacak... Metin Ali Feyyaz gelmiş, Sen merak etme, haftaya Bursa maçı var, orada atarız demişler gülerek... Süreyya patlamış, Boşversenize birader demiş, Oğlan askere gidecek, hâlâ ismini koyamadık... Aramış eşini, Bunların gol atacağı yok, koyun babamın ismini demiş... Şevki Yasin nihayet ismine kavuşmuş.
*****
İkinci evlat, kız.
Süreyya İsviçrede bu sefer, hoca Del Bosque... Acayip yağmur yağıyor, Süreyya futbolcularla birlikte sırılsıklamken, haber gelmiş, yenge doğum yapmış... Herkes tebrik ederken, Del Bosque yanına çağırmış, bir şeyler söylemiş, Süreyya anlamamış... Meğer Del Bosque, Yağmur yağıyor, kızının ismini yağmur mu koydun diye sormuş... Tercüman çevirince, Süreyya pek beğenmiş, Tamam valla demiş, aramış eşini, Kızımın adını Del Bosque koydu, Yağmur demiş.
*****
Müthiş matrak anıları var Süreyyanın... Bir gün Antalyada kamptalar, hoca Tigana, Efes Kupası oynanıyor, rakip Galatasaray... Yedek kulübesinin hemen arkasında oturan bir taraftar habire hakaret ediyor, Tiganaya küfrediyor, Tayfura Yaşlısın diyor, Okana Sen Galatasaraylısın diyor, Sergene Git at yarışı oyna diyor... Süreyya dayanamıyor, Arkadaş maç daha yeni başladı, ayıp ediyorsun, herkes rahatsız oluyor, otur efendi gibi seyret, yoksa polis çağıracağım diye uyarıyor... Arıza taraftar patlatıyor bombayı: Bıyıklı sen çok konuşma, 15 senedir maçlara geliyorum, hep yedeksin, insan bir gün oyuna girmez mi!
*****
Korede trafik kazası geçirmiş Süreyya, hayati tehlike atlatmış... Yine de, hastaneye gideceğine, takımının yanına koşmuş... Arka arkaya iki gün bile izin yapmamış 28 sene boyunca... Sabah 7de geliyor idman sahasına, akşama kadar... Sabah idmanı olmasa bile, 7de işinin başında... Hoca haftalık programı asıyor kapıya, Süreyya bir kopyasını alıp, eşine götürüyor, evinin kapısına asıyor... Hayatı yollarda, deplasmanlarda... Bir gün eşi telefon etmiş, Akşam eve meyve getir çarşıdan diye, Süreyya cevap vermiş, Ne meyvesi hanım, ben Diyarbakırdayım!
*****
Beşiktaş Kulübü de babalığını yapmış bu güzel adama...
Ev alması için yardımcı olmuşlar, hayatını Beşiktaşa adayan Süreyyaya.
*****
Bir gün Fenerbahçeyle maç var, Kadıköyde... Schumacherin ilk geldiği sene... Alman kaleci basına açıklama yapmış, Bana ilk golü atana, altın saat hediye edeceğim demişti... Ferdinand çıktı, attı... Süreyya gitmiş hemen Ferdinanda, Sen ne yapacaksın altın saati, ben alayım senin yerine demiş... Ferdinand da Tamam, senin olsun demiş. Süreyya gitmiş Fenerbahçenin soyunma odasına, ölü evi gibi tabii, moraller sıfır, Fenerin kaptanı Oğuz o sırada, Süreyya gitmiş Oğuza, Saati almaya geldim demiş, Oğuz da Erkeksen, git kendin söyle demiş... Gitmiş Süreyya Schumacherin yanına, eliyle bileğini işaret edip, Saati rica edeyim demiş... Schmacher ayağından çıkardığı kramponu fırlatmış Süreyyanın kafasına, koridorda kovalamış... Süreyya hiç istifini bozmamış, elinde kramponla gitmiş Ferdinandın yanına, Saat olmadı, istersen krampon vereyim demiş!
*****
Yüzlerce futbolcu, onlarca teknik direktör gördü Süreyya... Gordon Milnei övüyor... Gerçek bir takımdık onun zamanında, herkes kenetlenmişti diyor... Ve, şimdi, Schusteri çok ayrı bir yere koyuyor... Schusterden önceki teknik adamlar, biz hizmetli personeli futbolcularla birlikte, aynı yerde yemek yedirmezdi. Ayrım yaparlardı. Fakat Schuster, biz olmadan yemeğe oturtmuyor futbolcuları... İnsan ve görev ayrımı yapmıyor. Gerçek bir aile gibiyiz şu anda diyor.
*****
Çok açık şekilde görülüyor ki, Quaresma gibi, Schuster de adam gibi adam.
*****
Yukarıdaki satırları, anıları, eminim Beşiktaşlıların çoğu biliyordur... Ama yine de, Süreyya gibi bir gizli kahramanı Fanatikin sayfalarına kazıyarak, tarihe not olarak düşülsün istedim.
*****
Çünkü, futbol denilen hadisenin, golden, auttan, skordan ibaret olmadığına... İnsanlardan, duygulardan, karakterlerden, özetle, hayatın bizatihi kendisinden oluştuğuna inanıyorum.
*****
Yeşilçam setlerinde başlayan, Siyah-Beyaz bir aşk öyküsünün filmidir bu...
*****
İşini iyi yaptığında, gönülden, severek yaptığında... Yedek kulübesindeki figüranın, dünya çapındaki yıldızlarla aynı sahneleri paylaşıp, başrole yükselebildiğini gösteren bir film.
************************************
Malzemeci Süreyya'nın iş ahlağı, işine bağlılığı, sevgisi, samimiyeti gerçekten takdiri hak ediyor.
"Çünkü, futbol denilen hadisenin, golden, auttan, skordan ibaret olmadığına... İnsanlardan, duygulardan, karakterlerden, özetle, hayatın bizatihi kendisinden oluştuğuna inanıyorum."
Böyle olduğuna inanmayan insanlarımızın doldurduğu tribünler olduğu sürece, dünya sporunda, futbolunda bir adım ileriye gidemeyiz.