Sayın Can Ataklı,
Bize dar gelen darbe anayasasından kurtulunca, hayatımda mucize gibi olağanüstü değişiklikler olmaya başladı. Hiç tanımadığım bu demokratik ve özgür ortama alışmaya çalışıyorum.
Referandumla gelen değişikliğin, ertesi sabah kalkar kalkmaz farkına vardım ve demokratik çişimi ettikten sonra özgürce yüzümü yıkayarak, neşe içinde sivil bir kahvaltı yaptım. Sakallarımı serbest bırakıp, eski bir darbeci olarak dolabımda beyaz çorap ve beyaz pantolon bulamadığım için, yakındır diyerek grileri giymek zorunda kaldım ama, gömlekte moda rengi yakaladım.
Derken, sivil anayasanın mucizeleri art arda gelmeye başladı. Kırk dairelik apartmanda ilk defa asansörü bizim katta yakaladım ve apartman kapısı açık olduğundan kendimi bir anda kolayca dışarıda bulunca, yüce divandan kurtulmuş başbakan gibi hissettim.
Asker anayasası döneminde sık sık arıza yapan ve yabancılara kötü davranan park yerimizin girişindeki engel, yeni özgürlükçü ortama uyarak sürekli açık durduğu için, adeta bir Mevlana Kapısı karizması kazanmıştı.
Derin bir nefes alarak, mutlu bir şekilde arabaya binip hayatımın ilk demokratik ve özgür alışverişini yapmaya gitmeden önce biraz yürürken, yolda rastlayıp kahverengi kıyafetlerimi vermek istediğim bir çöp toplayıcısı Abi, başımı belaya sokma diyerek beni reddetti.
Saçlarım, rüzgârda özgürce ve ahenkle dans ederken, parıltısı vitrin camlarında gözlerimi kamaştırdı. Sırıtınca da, dişlerimde minik bir ampul parlıyor ve vitrinden çınnn diye küçük bir çan sesi geliyordu.
Darbe anayasasından yeni kurtulmuş alışveriş merkezinin hep kalabalık olan park yerinde, ilk defa bir kapının yakınında boşluk bulup, yerdeki eski, askeri ve darbeci - yeni, sivil ve demokratik çizgilerin arasına özgürce park ettim.
İçerisi de bambaşka göründü gözlerime doğrusu. Galiba, özgürlüğün etkisiyle millet eveti satın alarak rafları yağmalamış.
Baktım, Meyveler ve Sebzeler Yüksek Reyonunda yere konmuş bir sepetin içinde, iki tane eğri büğrü salatalık kalmış, toplantıdan kaçmış bakan ve müsteşarı gibi yanyana duruyorlar.
Bu, referandumdan önce de böyleydi, ne değişti peki? diyebilirsiniz tabii ama, anlaşılan şu ki; daha çok hayırsever diye bildiğimiz bizim millet, meğerse aslında hıyarsevermiş.
Evdeki buzdolabında duran, 12 Eylülden önce aldığım darbeci peyniri yiyemezdim artık. Referandum beyazı iki kalıp demokrat peyniri, arabaya attım.
Kahverengi ekmeklerden almaya korktum ve beyaz ekmeği seçtim çünkü, market kasalarındaki fişlemeler hâlâ devam ediyor.
Sivil anayasanın un, şeker ve tuza da özgürlük getirdiği raflardan belliydi. Yaaa!... Sonunda sıra bize geldi işte! Darbe anayasasına güvenip konuşmak kolaydı. Sıkıysa şimdi biri çıkıp da üç beyaza laf etsin de, görelim bakalım!
Peki ama beyaz renkli kahveyi nereden bulacağız? Kendi renginde darbeci kahve içmek bize yakışır mı? Kırk yıllık darbenin hatırını unutup, sek süt içmekten başka çare yok galiba.
Sivil anayasanın mucizeleri, saymakla bitmeyecek galiba.
Yaşasın, özgürlükçü Beyaz Devrimimiz!
Yaşasın, Kovboycu Yeni Osmanlı Ilık İslam Demokratik Cumhuriyetimiz!
Yaşasın, müstakbel Cumyarıbaşkan Eşkovboy Führer Padişahımız!
Türküm: Doğru muyum?
Yasam: Referandum bilir!
Ülküm: Normal vatandaşlıktan sivil darbeciliğe, oradan da ümmetçiliğe düşüp, geriye gitmektir!
Varlığım, Vaşingtona armağan olsun!
Ne mutlu, Kovboycu Türk-İslam senteziyim diyene!
Aamiiin, hamdolsun hallelujah!
http://haber.gazetev...329598/1/Gundem