Gofret tadında
#181
Gönderim zamanı 31.03.2009 - 10:21
her gece efkarım , gözümdeki yaşım , sigara dumanım ...
sen benim ,
damardaki kanım , alnımdaki yazım , şanlı BEŞİKTAŞIM ...
Kalbimin en orta yerinde , büyük bir yangın var alevler içinde ...
Beşiktaş sana yemin olsun , bitmeyecek sevdan , mezarımda bile ...
#182
Gönderim zamanı 31.03.2009 - 10:27
#183
Gönderim zamanı 04.04.2009 - 11:21
herşeyin başı ve sonu zordur ya..
sanki sitem eder gibi olsa da işsiz kalmak canımı sıkıyor. kendim istedim bu sefer 'sigortasız çalısacaksan gel' gibi ucuz yollu hak yiyicilere prim vermemek için. yanımda hapşuran insanı hiç sevmem. onun agzından cıkan mikrobu bana gelir ve beni de hapşurtur. kendi işyerimde bunu bilirlerdi, başkasının yerinde buna ses cıkaramıyor olmak canımı acıtan. bundan da kurtuldum.
yok..
derdim işsizlik olsa..
şu gül bahçesinde kaç günlük ömrün var
solmadan yaşarsan şöyle bir an kadar
koca hayat dedigin bir kaç hatıra
en çok tren yolculugunu seviyorum eskişehir sakarya yollarında geçen o müthiş huzur beni çok mutlu ediyor.
uzağa baktınız mı siz hiç?
uzagın da uzagına
bakabildiniz mi?
uçsuz bucaksız bir derinlik ve uzaga baktıkca daha ardına bakmaya calısıyorsunuz. gözleriniz agrıyor düşünceleriniz çakışıyor.
sonra kulaklıktan gelen ses
'gittin, boynumu büktün, nasıl üzüldüm bilemezsin'
kimse bilmeyecek de..
#184
Gönderim zamanı 20.12.2009 - 13:35
YALNIZ BİR OPERA (Murathan Mungan)
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.
Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.
Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.
Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.
Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.
Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.
Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.
Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onalar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmissinizdir.
Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır
Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.
Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her cağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çicek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.
Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk...Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Ask yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...
panayır yerleri...
Ölü kelebekler...
Ölü kelebekler...
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde her şey
Şimdi her şey doludizgin ve çoğul
Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi her şey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.
MURATHAN MUNGAN
#185
Gönderim zamanı 25.01.2010 - 05:50
fondan gelen yirminci otuzuncu tekrarını yapan şarkı. 'sevmek eskidenmiş güzelim sanki yıllar öncesinde kalan' tek kişilik koltukta, dışarısı zifiri karanlık, yıldızları görebilme istegi. bakarken görememek.. tam da yüregimden yaralayan sevgili, güzel ve her sevgilim gibi vefasız sevgili; sevgili şehrim. belki 2 saate ordayım.
şimdi düşlerle gercekleri ayırıyorum.
okul yarı dönem tatilinde, matematik artık kabus olmaktan cıktı, yıllar sonra anlamsızca yogunlasan okuma istegi, kendimi sevmeme zorlayan duygu.
sinemdeki son düşlerim, artık düş kuramıyorum, uzunca zamandır aşk kokusu duymuyorum, ha duymak ister miyim.. hiç sanmıyorum.
defalarca okudugum yalnız opera.. sanki seni sadece ben anlıyorum, sanki seni baskasıyla paylassam anlamazlar, onların vefasız sevgilileri hic olmamış, hiç terk edilmemiş, hep sevilmiş, aman aman nasıl da şirinmiş, zaten bu şiiri anlaması da mümkün degilmiş.
'aşkımız bir masalmış bir tanem, düş yerine gercekmiş masallar'
en sevdigigim sehirde en sevdigimden yoksun en sevdigim internetimle en sevdigim şeyleri yapıcam.
ve zamanı gelince aşkışehrim..
'yarınlar bizim için yok artık yok artık bir daha sevmek,
hani giderken bana demiştin ya sen
YOLCU YOLUNDA GEREK'
#186
Gönderim zamanı 19.05.2010 - 01:11
'master of business administrations' un dönemi de bitmek üzere
derslerim mi.. cok güzel
bitince zevk olsun diye doktora yapcam
yapcam dediysem yaparım
temmuz 10 da kpssınavım var. hayatımın merkezi oldu okul. ben ki net bagımlısı, ben bile kendimi engelliyorsam; demek işsizlik cok komuş : )
maliye istiyorum, ya kazanamazsan ebrucum? olsun seneye girerim, ama istiyorum. namazlarda dua edecek arkadaslar arıyorum
tren yolculugum inanılmaz keyifliydi
ebru gündeşimi dinledim, uyudum, mal mal bakındım, aşkı şehrime gidiyorum diye heyecan yaptım
derken,
beni anlayacak ya da anlayabilecegim biriyle ölümsüz aşk yaşayabilecek miyim ben.
ismini duydugumda kalbimin basıncını arttıracak, ellerimi terletecek, dans ederken gözlerimi kapattırabilecek, aynı şarkıyı duyabilecegim, bakışarak konuşabilecegim, ugruna her şeyi 'hı hı her şeyi' feda edecegim yar... bul beni...
#187
Gönderim zamanı 18.07.2010 - 12:28
Değişiklikler Kaydedildi...
#188
Gönderim zamanı 18.07.2010 - 13:16
kaybetmenin hazzı da müthişmiş
#189
Gönderim zamanı 07.09.2011 - 09:58
olmadı ne yapalım
hem doktora yapmaktan da vazgectim
53 tane üniversite bitirsen de olmadı mı olmuyo, kac yıl işsiz kaldıgımdan biliyorum yani
hiç sevmiyorum sakarya yı, eskişehire de dönmek istemiyorum, antalya, izmir, fethiye gibi rahat yerlerde yaşasam.. haram para yemem allaha şükür, bugun bi sayısal oynıyım diyorum
o da haram mı acaba..
dolma varmış bugün menüde, yaprak sarması yogurt olsa daha iyiydi ama..
şuna bak hep şikayet
#190
Gönderim zamanı 07.09.2011 - 11:12
Değişiklikler Kaydedildi...
#191
Gönderim zamanı 07.09.2011 - 11:18
#192
Gönderim zamanı 22.09.2011 - 19:07
ne biliyim..
daha kışa girmeden bir daha ki yazın tatil planlarını yapıyorum. şey istiyorum bu yıl. hiç yapmadıgım şeyleri yapmak..
mesela sahilde sabahlıcam, denize gece giricem, diskoda sabaha kadar içicem, dans edicem, kusucam, aksama kadar uyucam..
(yapmazsın dedigini duyar gibiyim)
tam 9 ay kaldı sınavıma, düşünsene kazandıgımı hayatım değişecek, kendime tatil ödülü vericem,
işte
nerdeyiz şimdi bak, ne kadar uzak..
#193
Gönderim zamanı 22.09.2011 - 23:23
#194
Gönderim zamanı 23.09.2011 - 09:21
gece denize girmek istemenin sebebini
selülitler gece gözükmüyor tabi
anladım.
eskişehir sevilmez mi hiç, seviyom da sakarya da yaşıyom
memur olursam kaçacam ama..
#195
Gönderim zamanı 23.09.2011 - 09:45
#196
Gönderim zamanı 30.09.2011 - 10:08
#197
Gönderim zamanı 30.09.2011 - 10:25
çok teşekkür ederim kardelen : )
#198
Gönderim zamanı 30.09.2011 - 10:30
Rica ederim
#199
Gönderim zamanı 03.10.2011 - 14:37
aşık dediğin mecnun misali kör, ne bilsin alemde ne mevsimidir
bir köşeye mahsun çekilen için, yemekten içmekten kesilen için
sensiz uykuyu haram bilen için, ayrılık ölümün diğer ismidir
dünya bir yana hayal bir yana, bir meşaledir pervaneyim ona
altında bir ömür gezedolana, ağladığım yer penceresi midir?
aşık dediğin mecnun misali kör, ne bilsin alemde ne mevsimidir..
#200
Gönderim zamanı 03.10.2011 - 15:22
Değişiklikler Kaydedildi...
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
gofret estetik ameliyat oluyor |
Sağlık | dora |
|
|
|
Hikaye Tadında Bir Soru.. |
Bilmeceler & Zeka Soruları | Taurus |
|
|
|
Şiir Tadında .. Dizili Sözcüklerim |
Sizin Şiirleriniz | Edys |
|
|
|
gofreti sev(m)iyorum, çünkü; |
Seni Seviyorum... | dora |
|
|
|
Harabe Gofretleri |
Geri Dönüşüm Kutusu | Canan |
|
|
31 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 31 ziyaretçi, 0 gizli