Günün şarkısı...
Hava mis...
Ayağında spor ayakkabı.
Altında kot.
Üstünde tişört.
*
Bileklerinde kelepçe!
*
Polisle kapışmıştı üniversite öğrencisi... Gözaltına alınmıştı, Emniyete polis arabasının arka koltuğunda getirildi, kolunda iki polis, kapıya kadar yanaşabilirlerdi, yapmadılar, 200 metre uzakta indirildi, ibreti âlem, doğup büyüdüğü şehrin meydanında kelepçelerle yürütüldü, görün bakın ahali, terbiyesiz gençlik nereye gidiyor... Apar topar suçüstü mahkemesine çıkarıldı, şimdiki gibi değildi o zamanlar, avukatsız çıkarıldı. Langırt diye hâkimin
önünde buldu kendini.
*
Çok yalnız hissetmiştim kendimi... Dımdızlak.
*
Sert görünüşlü adamdı hâkim, bana öyle gelmişti en azından, elinin tersiyle kapatın kapıyı gibi bi işaret yaptı, sanırım ayvayı yemiştim, baktı evraklara, kızımla aynı üniversitedensin dedi, öyleymiş meğer, tutuksuz yargılanmak üzere bıraktı... 2 sene filan yargılandım, neticede 1 sene 3 ay hapis cezası aldım, 5 sene içinde tekrar suç işlersem, 2 katını yatacaktım.
*
Geçti 5 sene...
Üstüne 15 sene
daha geçti.
Türkiye, aynı Türkiye.
*
Burak, İTÜ Makine.
Meltem, İTÜ Mimarlık.
Ali, İstanbul Hukuk.
Neval, İTÜ Kimya Mühendisliği.
Dilan, İstanbul Hukuk.
Tarık, İTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği.
Canan, İTÜ Bilgisayar.
Hande, İTÜ Gemi İnşaat.
*
Zurna değil yani...
*
Ufuk, Boğaziçi Sosyoloji.
Ersin, İTÜ İnşaatı bitirdi.
İTÜde yüksek lisans yapıyor şu anda.
Ali, Fransızca öğretmenliği okuyor.
Uğur, Coğrafya.
Mustafa, Veterinerlik.
Hüseyin, Orman Mühendisliğinde.
Uğur, Edebiyat.
Eren, İstanbul Hukuk.
Ali, İTÜ İnşaatı bitirdi.
Yıldız Teknikte yüksek lisans yapıyor.
*
Sanki sevmek zorundaymışız gibi, AKPyi sevmediği için 1 sene 3 ay hapis cezası verilen evlatlarımız bunlar... 5 sene takip edilecekler, bu 5 sene içinde sevmemekte ısrar ederlerse, 2 katını yatacaklar.
*
(Yukarıda 17 öğrenci var. Bütün gazeteler ve televizyonlar 18 öğrenci diyor... Halbuki lütfedip sorsalardı, 18incinin, yani İstanbul Üniversitesi Astronomide okuyan Muratın, ailesinin ekonomik durumu
nedeniyle üniversiteyi bırakmak zorunda kaldığını öğrenirlerdi.)
*
(Hepsi çalışıyor. Gündüz okuyorlar, akşam part-time çalışıyorlar. Biri mağazada sayım yapıyor, biri elektrikçilik yapıyor, biri hastanede getir götür... Kimi harçlık çıkarıyor, kimi ailesine para gönderiyor. İşin bu boyutunu yazmamı istemediler aslında, hatta tembihlediler, sanki kendilerini acındırıyormuş gibi bir hava yaratılmasını istemediler. Türkiyenin en zor fakültelerini kazanan, dar gelirli, alnı açık, başı dik, onurlu çocuklarımız onlar.)
*
Bugün... Gözaltına alındıkları İTÜ Maslak Kampusunda buluşacaklar gene, saat 12de... Bu sefer ne diyeceksiniz? diye sordum... Nargilemin marpucu gümüştendir gümüşten, beş değil on beş yıl olsa, ben vazgeçmem bu işten diyeceklermiş!
*
Eşlik etmek için güzel bi şarkı...
Kendilerini yalnız hissetmesinler.
Yılmaz ÖZDİL
*************************************************
Boşbakan, "Allah sizin belanızı verecek" diyen çocuğun da gırtlağını sıkmıştı. Boşbakanın, demokrasi, özgürlükler, farklılıklar gibi söylemlerine veya edep yahu türünden ikiyüzlü çıkışlarına aldananlar hala daha aldanmaya devam etmekteler.
Kendisini ve hırsız partisini eleştirenlere açtığı davalar, verdirdiği mahkumiyetler orta yerde sergilenirken...
Öte yandan, bir dini görev için hacca giden partisinin millet vekillerinin yerine mecliste oy kullanıldıkları sırada edep ve ahlak aklına gelmez boşbakanın.
Haklar, özgürlükler, bölücü teröristler söz konusu olunca gelir akıllarına veya türbana özgürlük naralarında kulaklarını açarlar hak ve özgürlük söylemlerine.
Kendisine, kalpazan denildiğinde ağzına alır edep yahu klişesini. Oysa hırsız partisinin bakanları, millet vekilleri, belediye başkanları için, kukla içişleri bakanına bunları görevden alma yetkisini kullandırtmaz.
Bu hırsızların ikiyüzlü davranışları ve söylemlerine karşı kulaklarını tıkayanlar, gözlerini kapayanlar, sıra kendilerine geldiğinde, duyun beni, görün beni diyecekleri canlı varlık bulamayacaklarının ne zaman farkında olacaklar, ne zaman!?